Gönderen Konu: EŞCİNSELLİK ve HASTALIK (PATOLOJİ)  (Okunma sayısı 6375 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
EŞCİNSELLİK ve HASTALIK (PATOLOJİ)
« : 15 Ağustos 2012, 10:48:21 öö »
EŞCİNSELLİĞE BAKIŞIN ZAMAN İÇERSİNDE DEĞİŞİMİ

2inci dünya savaşının yaraları sarılırken, 1948 de BM patronluğu altında Paris’te insan hakları tekrardan belirlendi, “evrensel insan hakları beyannamesi” yeniden  gözden geçirildi. Temel değişim, musevî-hristiyan ahlakı yerine “aydınlanma hareketinden kaynaklanan, tabii haklar (natural rights), tabii kanunlar (natural laws) gibi mevhumların öne çıkmasıydı. Bu sekülerizasyon girişimleri, EC’lere de “tualetten çıkmak / out of the closet” diye tanımladıkları, meşrulaşma için bulunmaz bir fırsat sundu, din engeli artık yoktu.
“Gey Özgürlük Hareketi” 1969, New York, Stonewall Club protestosu ile başlar.  Harry Hay hareketin fikir babalarından birisidir. Hay ve Marshal Kirk, Hunter Madsen gibi kurmaylar 1970 lerden başlayarak, neticelerine geriye dönüp baktığımızda, çok tesirli bir strateji oluştururlar (homosexual agenda). İnsan hakları kılıfı altında, EC’in cinsel yönünü 2inci plana indirgeyip, insanların duygularına hitap etmeyi başarırlar. Kendi tabirleri ile “The Overhauling of Straight America / EC'olmayan Amerikalı'ların Ayarı-Tamiri”  başarı ile uygulanmıştır. Çünkü günde 7 saat tv ‘na bakan Amerikan halkı, eğer medya/yayın kuruluşları ele geçirilirse, her şeye inanır hâle getirilir.
Kullanılan stratejiler :
-  Film endüstrisi :
Komedi filimleri, Tootsie and Mrs. Doubtfire, gibi komedi filimlerinde kadın kıyafetinde erkekler sahneye konarak önce mizah yoluyla gedik açılır. Arkadan duygusal filimler gelir, Philadelphia gibi.  Öyle aktörler seçilir ki sempati, eşduyum hissetmemek mümkün değildir, Tom Hanks ! Usulca ama kararlı bir şekilde dozaj arttırılır ve hem sert erkek rolü taışırken, hemde EC olunabileceği zihinlere kazınır, - Brokeback Mountain - veya sert kovboyların “yumuşak aşkı”. Bu örneklerin yüzlercesi Hollywood tarafından üretilmiş ve hâla da üretilmektedir (son gördüğüm filimde, meksikalı/amerikan bir baba oğlunun Ec ilişkisini sonunda ağlayarak kabul eder ve çocuk zengin ailenin oğlu ile romantik bir muhabbet yaşamaya başlar...)
- Politik Alana Sızma : Senatodaki "adamları",  özellikle Demokratik  Partinin liberal görüşleri optimal bir şekilde kullanılır ve adım adım politik güç kazanılır.
- Dini sorgulama, ahlak kurallarını gevşetme : Bir yandan da EC' karşı çıkan din müessesi hem yıpratılır ve hem de içine nüfûz edilerek, ilâhi kitaplara rağmen EC liğe onay ve olumlu fetva verdirtilir. Netîcede papazlar (protestan olanlar) EC nikâhları kılmaya başlar, hatta kendi aralarında evlenir.
- Psikoloji psödo-bilimsel araştırmalar ile asıl problemden uzaklaştırılır , böyle doğdun (born that way) teorisi ve benzeri teoriler, yandaş medya tarafından, araştırmacıların sâdece olabilir demelerine rağmen, sanki nihâi olarak ispat edilmiş bir gerçek gibi sunulur. EC geni bulundu vs... gibi haberler tüm kanallardan verilir ve halk (maalesef halk değil !) inandırılır.
- "Aydın" medya çok tesirli bir şekilde kullanılır, toplum mühendisleri "harikalar" yaratır ve usulca hepimizin ince ayarı gerçekleşir.
- Programlarında EC ayırımcılığa karşı çıkan kuruluşlara finansal destek verdirtilir.
IBM, United Airlines, American Airlines, and Subaru backed homosexual activists with generous grants. This money was given to organizations such as the Easter Seals, American Lung Association, Urban League, and Girl Scouts on the condition that each of these organizations must agree to add homosexual behavior to its nondiscrimination policies.
- Üniversitelere ve akademik camiaya baskı. Sıkıysa "mubarek" lerin sıkı kontrolu altında olan üniversitelerde EC üzerine bağımsız bir çalışma yapmaya kalkın, hemen aforoz edilir, "istenmeyen kişi" ilan edilirsiniz. Çünkü böyle girişimlerde bulunanların üniversitelerde akademik kariyerleri baltalanır, homofobi, ayırımcılık…ile suçlanırlar. Hatta bazı yazarlar hetero’ların homo’lar üzerine araştırma yapabilme yeteneğini bile sorgularlar (Suppe 1982). Gey taraftarı olan araştırmacılar ise EC’liğin patoloji olarak kabul edilmesinden korktukları için psikolojik araştırmalar yapmazlar ve “born that way” teorisini güçlendirmek amacıyla genetik/hormonel/nörofizyolojik teorilere ağırlık verdiler.
Ve tabii ki bu strateji kısa zamanda meyvelerini verir...

1988 de Amerikalı yetişkinlerin %75 i EC ilişkiye karşı çıkarken, 1998 de bu oran %55 e düşer. Aynı dönemde erkek EC'lerin birbirleri ile teması,  %1.7 den % 4.1 e yükselir (hanımlarda %2 den % 2.8).

İşte böyle bir sistematik ön hazırlık yapıldıktan sonra eşcinsellik “usulca” kurumlarada nufûz eder. 1952 de DSM de EC’lik sosyopatik kişilik bozuklukları altında yer alırken, 1968 bu kategoriden çıkartıp diğer cinsel sapmalarla birlikte sınıflandırılır. Burada EC’lik ancak kişinin benlik algılamasıyla uyumsuzluk gösterdiğinde problem olarak görülür. 1973 baskısında ise EC’ten artık hiç bahsedilmez ve “başka bir kategoriye girmeyen diğer cinsel bozukluklar” başlığı altına alınır (kişinin cinsel eğilimleri ile ilgili sürekli ve belirgin olarak yaşadığı sıkıntı, hetero/homo ayırımı yapmadan).
EC’lik bilimsel alanda ortadan kaybolunca, çok kısa bir zaman süresi içinde “eşcinsellik” üzerine bilimsel çalışmalar yapmakta artık mümkün olmaz, konuyla ilgili literatür âniden duruverir. Klinik alandaki uzmanlar konu hakkında birbirleriyle konuşmaktan ve profesyonel toplantılarda tebliğ sunmaktan bile çekinir hâle gelirler.

EC’LİĞE PARALEL GİDEN PATOLOJİLER

EC’ler, ec olmayanlara göre, çok farklı, belirgin bir somatik ve psikolojik hastalıklar yelpazesi yaşarlar. AIDS bunlardan sâdece en göze çarpan olanıdır. Asıl sorun aşağıda sıralayacağım istatiksel verilerdir. Öncelikle eşcinsel hayat tarzının önemli bir özelliğine dikkati çekmek gerekir. EC’ler özellikle erkek ec’ler, bir hiper-promisküite (homosexual hyper-promiscuity) sergilerler.
Değişik araştırmalar, EC’lerin %43 ünün hayatları boyunca 500 ve üstü ec ilişkiye girdiğini göstermiştir. %28 ise hayatları boyunca 1000 ve üstü ilişki yaşadıklarını söylerler.                                 
Ve EC’lerin %79 u yaşadıkları bu deneyimlerin %50 sinin tamamen yabancı kişilerle olduğunu belirtirler. Ve bunların %70 gecelik ilişkilerdir (one minute stands, film “The Castro”) (Bell,Weinberg 1978; Amer. Journal of Public Health).

Zürich Üniversitesi Psikiatri Polikiliniğinde çalışırken terapilerimde bu durumu bire bir müşahade etme fırsatı buldum...40 yaşlarında erkek bir hastamla depresyonu sebebiyle yüzeysel, destekleyici psikoterapi yapıyordum. Bir ara yaşadığı ilişki düşkırıklıklarından söz etti, bende sâfiyâne kaç ilişkiniz oldu dedim. Gülümsedi ve 500ün üstünde olmuştur dedi. İnanamadım ama nasıl diye şaşkınlıkla sorduğumda, "her gece umumi tualetlerde  3-5 kişi ile beraber olursanız" olur dedi. Diğer terapilerimde de benzer durumlara şahit oldum. Bu ilişki "zenginliği"nin sebeplerine vâkıf olmak için, çoğumuza yabancı olan, "gey hayat tarzı"nı bilmemiz gerekir.                                                                                                                                         Girin internet'e ve "Weekend Gay Circuit Parties" de neler olup bittiğini bir araştırın.                       
Bu arada "barebacking" ve "bug chasing" de dikkatinizi çekebilir.

EC evliliklerinde sadakat da nadir bir erdemdir, ilk evlilik senesinde %66 ihanet olur, 5 sene süren ilişki de ise bu oran %90 lara çıkar.                                                                                                        Böyle bir “ilişki “zenginliyi”nin birçok patolojik mikroorganizma için bulunmaz bir fırsat olduğunu, tıp doktorları olarak hepimiz biliriz. Nitekim cinsel yoldan bulaşan hastalıklar görülme oranı EC’lerde %78 dir. USA da EC’ler genel toplumun %1-3 oranlarında bir bölümünü teşkil ederken gonore vakalarının 3-4%, frengilerin %60 oluştururlar.

The incidence of gonorrhea not only serves as a good marker for the risk of HIV infection, but the disease itself also increases the risk that HIV will be spread from person to person. Studies at 26 sexually transmitted disease clinics across the country show that the proportion of male gonorrhea victims who are gay increased 74% between 1993 and 1996, researchers from the Centers for Disease Control and Prevention report in the Morbidity and Mortality Weekly Report.                                                                                                             Gonorrhea Rate in Gays Stirs AIDS ConcernsSeptember 26, 1997|THOMAS H. MAUGH II | TIMES MEDICAL WRITER
Hepatit A, B (EC’lerde görülme oranı San Fransisco da %70-80),                                                 
(Outbreak of hepatitis A among homosexual men in Sydney, M L Stokes, M J Ferson, and L C Young )

Gey Kalın Barsak/Rektum Sendromu “Gay Bowel Syndrom”

Peki azgın-çokeşlilik (wild promiscuity) dışında anal ilişki niye bu kadar hastalığa sebep oluyor sorusunun cevabı ise çok basittir, rektum tek yönlü bir -tünel- olarak yaratılmıştır…                                                                                                                                                             
Kas ve kan dolaşımı yapısı nedeniyle, vajina’ya göre farklı yaratıldığı için bu organ bu trafiği kaldırmaz, iflas eder. Sfinkter kaslar gevşer, altına kaçırma başlar, hemoroid, fisür görülür. Zâten ilişkide bulunduğu kişilerde birçok zührevi hastalıklara duçar oldukları için, kondilomo akuminata, proktit, amöbiaz, gonore, frengi, şigelloz, lemfogranulom bu kişilerde çok sıktır. Rektum, bilindiği gibi sistemik hastalıklarında giriş kapısıdır, AIDS, hepatit örneklerinde olduğu gibi... Ayrıca spermin immünosüpressiv (bağışıklığı azaltıcı) etkisini de hesaba katarsak, ano-rektal kanal kansere de daha duyarlı hâle gelir.                           
Fakat rektal bölgenin hasarı bunlarla da sınırlı kalmaz, birçok eşcinsel, yabancı cisimlerle de tatmin olma arayışında oldukları için yırtılmalar, kanamalar, ülserlere de raslanır.
Tabii bu patoloji repertuarı nedeniyle EC’ler USA da hastahanelere yatan vakaların % 17 sini teşkil ederler (genel halkın %2-3 oranını temsil ederken, Lancet 1987)                                                         AIDS  vakaları ise erkek EC’lerde 2001 ila 2005 arasında %13 artış göstermiştir.
Neticede Gey hayat tarzı yaşam beklentisini 20 yıl kısaltır. Ölüm yaşı ortalaması 42 dir (sâdece %24 ü 65 yaşını aşar). Kanada'da yapılan bir araştırma bu durumu teyid eder. Fakat arştırmacılar gelen protestolar üzerine, evet o tarihlerde böyleydi ama şimdi AIDS'e yakalanma oranları düştüğü için değişmiş olabilir derler ve dikkatinizi çekerim, 2inci bir karşılaştırma araştırması yapılmaz. üstü her zamanki gibi örtülür. Zâten yukarda belirttiğim gibi sâdece AIDS EC hayat beklentisini kısaltmaz, tüm bir patololojiler dizisi vardır.

The aim of our research was never to spread more homophobia, but to demonstrate to an international audience how the life expectancy of gay and bisexual men can be estimated from limited vital statistics data. In our paper, we demonstrated that in a major Canadian centre, life expectancy at age 20 years for gay and bisexual men is 8 to 21 years less than for all men. If the same pattern of mortality continued, we estimated that nearly half of gay and bisexual men currently aged 20 years would not reach their 65th birthday. Under even the most liberal assumptions, gay and bisexual men in this urban centre were experiencing a life expectancy similar to that experienced by men in Canada in the year 1871. In contrast, if we were to repeat this analysis today the life expectancy of gay and bisexual men would be greatly improved. Deaths from HIV infection have declined dramatically in this population since 1996 (Hogg RS, Strathdee SA, Craib KJP, O'Shaughnessy MV, Montaner JSG, Schechter MT. Modelling the impact of HIV disease on mortality in gay men. International Journal of Epidemiology 1997;26(3):657–61)

Cinayete kurban gitme eşcinsel olmayanlara göre 100 x daha fazladır (genelde bir başka EC tarafından). İntihar oranları ise 19 x daha fazladır, %25-33 EC alkoliktir.

Uyuşturucu ve alkol bağımlılığı biseksüel gençlerde, hetero’lara göre %340 x daha yüksektir ( Dr. M.P.Marshal, Univ. Of Pittsburgh, Journal Addiction, April 2008)
Somatik hastalıkların yanısıra EC/gey vâroluş tarzı, insan psikolojisini de olumsuz etkiler, depresyon, kaygı, sadizm (%37), mazohizm, intihar, oranları EC’lerde belirgin artış gösterir. Gey hayat tarzına neredeyse hiç itiraz olmayan, hoşgörü ile karşılanan Hollanda ve Yeni Zelanda da yapılan çalışmalar bu durumun “homofobi” ile ilgili olmadığını göstermiştir.

Peki somatik ve psikolojik sakıncalarını anladık, böyle bir hayat tarzının bazı medya organları, bazı akademik çevreler, sınır tanımayan "mubarek klüp” ler ve politik yandaşları tarafından dünyaya normallik, insan hakları olarak empoze edilmesi bizi nerelere götürebilir ?
İnsanlık tabii, fıtrî (yaradılıştan) yapısından gelen bir “savunma duvarı" na sahiptir. Medeniyetler arasında farklılıklar olsa bile, akıl, mantık, akl-ı selîm (sağduyu / common sense), vicdan diye tanımlanan bu yapı bizi ortak müştereklerde birleştirir. Dünyanın değişik ülkelerine yaptığım seyahatlerde, özellikle Afrika’nın en ücra köşelerinde, dinleri ne olursa olsun (animist, şamanist, Hıristiyan…) bu müşterek duvarı hem fark ettim ama hem de ilkel dediğimiz insanlardan nice dersler aldım. İşte bu “duvar” yıkılırsa, insanın düşemeyeceği rezillik yoktur.  VE EC’in normallik ve hatta iftihar edilecek bir davranış olarak anlaşılması, bu duvarı yıkar. Daha da derinlere gidersek mubareklerin asıl hedefi aile yapısının çözülmesidir  (abra-medya ya ibret gözüyle bakın ne dediğimi anlarsınız, zaten biliyorsunuz).
Şimdi sizlere akl-ı selîm duvarının insanı nerelere kadar götürebileceği konusunda 2 uç örnek veriyorum.

NAMBLA, North American Man-Boy Love Association  veya                                                                     
Kuzey Amerika Erkek-Oğlan Aşk Derneği

Maalesef toplumdaki oranları yüzde % 1-3 i bulduğu hâlde ile EC’ler çocuklara karşı işlenilen cinsel taciz suçlularının %33 teşkil ederler. Ve yukardaki kuruluş örneğinde olduğu gibi bu temayüllerini açıkca ifade ederler. “Erkek Çocuk pornosu” EC lerde belirgin bir şekilde daha fazla rağbet görür. USA da porno'nun yıllık cirosu 12 milyar USD dır (dünyada 57 milyar USD) ve bu endüstrinin belirli bir bölümü çocuk pornosu na âittir.
EC’lerin %73 ünün 16-19 yaşında çocuklarla ilişki kurdukları çalışmalarla tespit edilmiştir. Senelik eşcinsel yürüyüşlerinde NAMBLA da temsil edilir. David Thorstad veya NAMBLA sitesine girin, mideniz bulanacak.                                                                                                                                                                                 
Sağduyu duvarını zorlayan bir başka örnek ise, GLSEN, Gay,Lesbian, Straight Education Network (kuruluş 1990)   faaliyetleridir.

GLSEN, Gay,Lesbian, Straight Education Network or Fist Gate Scandal

Devlet tarafından sübvansiyonla (273 milyon USD) desteklenen bu organizasyon, adından belli olduğu gibi okullarda cinsel hoşgörüyü destekleyen programlar yapar. Bu amaçla USA da okullarda mesela EC öğretmenler, rol modeli oluşturabilmesi için kendi EC lik leri üzerine duygularını itiraf ederler, karşılıklı fikir teatileri, gruplar yapılır. Bu arada “safe sex/güvenli cinsellik” eğitimi muhtevasında, çocuklara  değişik cinsel tatmin teknikleri gösterilir. “Fisting” tekniği de bunlardan biridir (yumruğundan başlayarak kolunu…) Çocuklar ve ebeveynler otobüslere bindirilir, Massachusetts Tuft Üniversitesi oditoryumunda devlet görevlileri dinleyicileri bu çok önemli mevzuda aydınlatırlar. (Bahusus EC’lerin %22 si bu tekniği zaten uygular). Bu olayı video'ya çeken bazı ebeveynler şikayet ederler ve sonunda 3 devlet görevlisi görevden alınır. Bu sefer EC kuruluşları ebeveyn kuruluşlarına sırları ifşa ettiniz diye karşı dava açarlar fakat kazanamazlar.

Bilmem sizlere nereye doğru gittiğimiz anlatabiliyormuyum ?

Dışardan ithal edilmiş ne idiğü belirsiz kavramlarla, binlerce senelik akl-selîm birikimimizi hiçe sayarak, hemde bu toprakların üstünde, dünya tarihinde bir kaza olan sakat bir medeniyetin psödo-değerlerine sarılmak bir traji-komedidir.

Düşünün 17 yaşında, baba sevgisinden mahrum kalmış bir çocuk terapiye gelecek ve geçirdiği eşcinsel deneyimlerden pişman olduğunu, düzelmek istediğini söyleyecek.                                                                                           
Ve siz de "yok kardeşim, mesele yok zaten sen doğuştan böylesin, zaten bu durumun tedavisi yok" yalanlarını, yüzünüz kızarmadan, papağan gibi tekrar edeceksiniz.                                 
Ve bunun adı da doktorluk olacak, mubarek Şehr-u Ramazan içinde olmasak, çerkez/arnavut damarım tutacak ve böyle düşünen zavallılara müstahak oldukları ve anlayacakları dilde konuşacaktım ama kalsın.

Bir Afrika atasözü, “Niye inşaa edildiğini bilmeden bir duvarı yıkma” der. Verdiğim örneklerden de belli olduğu gibi olay sâdece eşcinsellik değil, toplumu yeniden yapılandırmak istiyorlar ve ilk adım sağduyu duvarını yıkmak.                                                   
Bir grup şaşkın insan çoğunluğu hiçe sayarak, tüm finansal, medya, politik, akademik güçlerini kullanarak bu çaba içersindeler. Bırakın ailelerimizi, dostlarımızı, düşmanlarımızın bile başına gelmesini istemeyeceğimiz bir hayat tarzı dünyaya usulca empoze edilmek isteniyor. EC'liğin yayılması bu stratejilerden sâdece birisi, bakın gazetelerine, televizyonlarına, edepsiz edebiyatlarına, gıybet, sû-i zann, dedikodu, en ilkel hâliyle şehvet, hırs, tamah, şiddetin her türlüsü, alkol propagandası programlarına. Gençler artık evlenmiyor, aile kurmuyor, önüne gelen önüne gelenle geceliğine beraber oluyor ve bütün bunları özgürlük, cesaret diye pazarlıyorlar. Bugün eşcinsel hakları, yarın evlilikleri, evlat edinmeleri, okullarda özel dersler, sübyancılığın tolere edilmesi (Amerika NAMBLA'yı niye kapatmıyor ?)…                                VE usulca "Abraxas" efendinin planının gerçekleşmesi, aile müessesinin çözülmesi, toplumun ifsad olması…

Burada genç meslekdaşlarıma sesleniyorum, bu "adamlar" ya ne yaptıklarının farkında değiller ya da kasıtlı yapıyorlar (öyle olmayan muhterem hocalarımızı tenzih ederim). Eğitiminiz esnasında, köprüyü geçene kadar susun ama bir yandan da tahkik edin, okuyun araştırın, artık internet diye çift tarafı keskin bir kılıç var. İnsanı anlamak için bizim kaynaklarımıza  da müracaat edin, nass'lara muhalefet eden her neyse, bilim adı altında da olsa, son analizde insanı ve çevreyi ifsad eder. Bu gerçeği anlayın ve anlatın çünkü yoksa vebal altında kalırız.

Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlarım, Rabb'ul âlemîn şu mubarek günlerde dualarımıza tesir halk eylesin, sâdece sevdiklerimize değil, sevemediklerimize de sıhhat, âfiyet, edeb, güzel ahlak, inşirah ihsan etsin.


Mustafa Merter