İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - psikolog

Sayfa: 1 ... 63 64 [65] 66 67 ... 89
961
Anladığım kadarıyla istisnasız bütün eşcinsel danışanların müşterek bir yönü var: Bana özel ilgi göstersin, en büyük acı benimki, bana acısın, hiç yalnız bırakmasın vs..

Albert Camus'un "Dünyadaki bütün insanlar en büyük acıyı kendilerinin çekmiş olduğuna inanırlar. Oysa bilmezler ki en büyük acıyı ben çekmişimdir." diye bir sözü var. Bizimki de aynı mantık 
başta kızıyordum size. "Ben adama neler neler anlatıyorum, davranışına bak" diye.

 Aslında diğerlerine bakınca benimki hiç bir şey ama yine de öyle düşünülüyor işte.. Ama bunu yenice aştım. Eskiden bu durumu mantıken kabul etsem de kalben kabul edemiyordum. Evet doğrusu buydu ama yine de en fazla ilgi bana gösterilmeliydi işte...  ama şimdi bunu her yönden kabul ettim.
Bir de; modelimsiniz. Şöyle ki, ben hâlâ birisinin bir eğrisini gördüğümde anında onu doğrultmaya çalışıyorum ve kırılıyor. Siz ise bize yolu tarif ediyor, doğruyu kendimizin bulmasını sağlıyorsunuz. Böyle olamıyorum ışte. Hemen süperkahramanlık damarlarlarım depreşiyor.
Ama olacam
Bunun farkındayım. Bugün işi bırakıyorum ve bir kaç gün buna çok vaktim olacak inşallah

962
   

AYAK FETİŞİZMİ: PENİS Mİ AYAK MI? AYAKLARIMI SEVİYOR MUYUM?

2.TERAPİ

Tanışma faslı olan 1. terapiden sonra 2. terapi için HK ya gittim.Nedenini anlamadığım bir şekilde merdivenlerden çıkarken fena heyecan bastırdı.Odaya girene kadar kalbim yerinden çıkacaktı neredeyse.Fakat odaya girdiğim anda bir rahatlama oldu.Çünkü orası sadece bi oda değil ayrıca benim şifa bulacağım yerdi.
Kısaca derdimi özet olarak anlatayım.
---19 yaşında kendine güven eksikliği olan ve eşcinsel diye tabir edilen(ki ben bunu asla kabullenmiyorum-kimlik bozukluğu-bence) derde sahip bir avareyim.Dertlerim sadece bunlar da değil.Duygularım diğerlerinden çok farklı.Öncelikle bir ayak fetiştiyim.Kölelik duygum var.Bi de eşcinselliğin üzerine bu eklenince hayat daha da çekilmez oluyor.Gerçi HK fetişstliği hayatıma erkek penisinden korunmak için farkında olmadan soktuğumu ve bu yönde daha şanslı olduğumu söylüyor ama.İşte aslında hepsi aynı şey.Ama her insanda farklı bir şekilde açığa çıkıyor.Baba yokluğu aşırı anne otoritesi altında yetişmenin ve üzerine de bazı şeylerin eklenmesi bu sonucu doğurmuş.---

Odaya girdim,oturdum ve konuşmya başladık.Geçen terpiden fazlaca zaman geçmesine rağmen kaldığımız yerden aynen devam ettik.Aslında
gün geçtikçe neden böyle olduğum sorusuna bir adım daha yaklaşıyoruz.Ailemin yanında bende de suç varmış.Zamanında ayıptır diye uzak kaldığım şeyler(Küfürler,sokak dili,erkek muhabbetleri,kadın-erkek ilişkisi)benim başıma bu çorabı örmüşler.İnanın daha bir kadın ve erkeğin nasıl ilişkiye girdiğini 10.sınıfta öğrendim.Zaten hiçbirşey bilmediğim için de ergenliğe bu dönemde girdim.Yani o kadar cahilmişim ki cinsellik konusunda ne kendimi keşfedebilmişim ne de kafamda oluşabilmesine izin verebilmişim.-Siz bilmediğiniz birşeyi kafanıza nasıl sokabilirsiniz ki?-İşte zavallı bilinçaltım herşeyden habersizce kendini koruma altına alabilmek için kolay yolu seçip beni tatmin etmek uğruna fetiştliği saklamış kendi içinde.--E peki şimdi sorun ne?--Sorun nasıl çözülür?--Sorun kendimi  bir kafes içine kiltlemem.Bu kafeisi öyle bir kilitlemişim ki bilemediğim kadar kilidi var.Ve bir o kadar da anahtarı olmalı demek ki.Bunları keşfetmek için uzun bir yolculuğa çıktım kendi içimde.Şimdilik HK ile sadece 3 anahtar keşfedebildik.Bunlar sosyal olmam gerektiği,aileme karşı belki bağlılığımı belki bağımlılığımı azaltmam gerektiği ve ----cinselliği hayatıma sokmam gerektiği----.Bana düşense bu anahtarlarla doğru kilidi bulabilmek.İşte bunu yaptığım anda da yıllardır kullanmadığım kanatlarımla dilediğim yere uçup orada dilediğimi yapabileceğim.Artık kafesin içinden dışarıda olanları izlemek yerine o anlara dahil olabileceğim.Cinselliğimi hayatıma soktuğum anahtarı alıp Allaha ulaştırabilceğim.En azından şimdilik bunu umut ediyorum.Bu bile iyileşme belirtisidir.Teşekkürler HK İNŞALLAH 3.terapide görüşmek üzere...

963
                     Aklımı git  gide yitirmeye başladıgıma inanıyorum,. çok fazla  takıntı haline getirdigim ve içinden çıkamadıgım bu  erkeklere olan cinsel ve manevi anlamdaki görüşümü anlatacagım...
Ailem   cahiliyetin içinde  kavruluyordu,. ve   en aciz magdur olan kişi  ise benden başkası degildi... iki  abim vardı  benden büyük  , birisi  cinsel içerikli flimler izleyip  gizli saklı  beni cinsel anlamda istismar ediyordu,..  yalnız  bana degil benden küçük olankardeşimede cinsel anlamda yaklaştıgını gördüm..  onunlada yetmiyordu  sapıklıgına doymuyordu  ..iki tane ablam vardı  ,..ablamlar banyoda yıkanırken onları gizli ,gizli seyretigine şahitlik bile yapmıştım..daha neler  neler var  bununlada yetmeyip  bir gün tenha bir sokak 'dan geçerken bir kıza laf atıp cinsel  organını göstermişti...

Bir  diger abim ise  yarım yamaklak  çalışıyordu , ve kazandıgı parayı   esrar veiçkiye arkadaş çevresinde tüketiyordu..evin geçimi  ablamlar üstleniyordu   , annemin babamın bitmez tükenmez kavgaları arasında   ilgi nedir bilmeden baba sevgisi nedir bilmeden büyüdüm ben.. bazen   abimlerden bazen  annemden babamdan dayak yedigim olurdu...çogunlukla  esrar ve içki kulanan abim  eve sarhoş gelip  annem ile babam ile kavga ederdi  ortalıgı yıkıp dökerdi..  bu yüzden  birazda korkak  büyüdüm çünki beni dövdügü zamanlar olurdu  akıl  almaz şeyler yaptıgını  bile hatırlıyorum

Suskun  ve içine kapanık  korkak  çekimser bir kişilige bu yüzden sahip oldum...
kendimi  savunmadım ,baş kaldırmadım,hep susan oldum..alışmıştım artık susmaya,kendimi ifade edemiyordum..bu çaresizlik içinde  büyüyordum..ilgiye ve sevgiye muhtaç kalan bendim...

zaman  aktı  ,vakit geçti, ömrüm azar,azar böyle  bitiyordu.. ve ben gittikçe daha çok karamsar bakıyordum hayata.. Ailem den görmedigim ilgiyi  başka insanlardan bekliyordum...
hiç kimseye gidipte yaşadıklarımı anlatamıyordum .. sanal alemde kaybolmuştum bende...internet dünyası beni yutmuştu.. internet üzerinden tanıştıgım insanlara hayatımdan bahsetmeye başlamıştım...


Bir çıkış yolu  arıyordum   ,alışkanlık haline geitirdigim önüne geçemedigim   bu eşcinsellikten kurtulmak istiyordum...
aklıma gelen ilk şey şu oldu  bir  cemaate katılıp   iş dışında kalan vaktimi  dini  sohbetlere katılarak  uzaklaşmaktı...
katıldıgım bir cemaate  mürşid  denen bir büyük  zat vardı, ve onun ihvanları, bir kaç kişiye eşcinsel oldugumu söyledim hatta o mürşit olan  zatada söylemesemde başkalarından söyledigim ihvanlardan söylemeleri için rica ettim...beni irşad  edecekmiş..,  yaklaşık dört  beş ay boyunca  gidip gelmeye başladım  haftanın 3 günü  dergahta  idim ..namazdan sonra halka şeklinde toplanıp zikir diye tabir ettikleri  dini ibadeti  yapıyorduk... ama  ben kendime engel olamıyordum  sürekli  internetten chat sohbet kanalarından tanışıp görüştügüm yabancı insanlar ile cinsel ilişkiye giriyordum ,...
hem  dergaha gitmek hemde bu cinsel ilişkiyi yaşamak beni dindar bir eşcinsel  olmama  sebep olmuştu...benim bu eşcinsel  ilişkime  engel olamıyordu  ve kendimi iki yüzlü  aşalık hissediyordum...
bu nedenle  katılmış oldugum o cemaatten  ayrılmak istedim  ve gitmeyi bıraktım...o dergahta baglı bulunan  bir  ihvanın  eniştesi olan  bir adam ile internetten tanışmıştım o kişiyede bahssettim eşcinsel oldugumdan  ve bir çıkış yolu aradıgımı belirtttim...

yanına  çagırdı ve benimle konuşmak istedigini belirti  bende bir umutla gitmeye  karar verdim...bana  cinsel anlamda  olan ilişkimi ve alışkanlıklarımı bir anda  bırakmayacagımı söyledi...
ve  kendisi ile cinsel ilişki yaşayıp aynı zamanda  bana  dini yönden birşeyler ögretecegini yardımcı olacagını söyledi...bana seccade verdi  tesbih  hatta bir kuranı kerim bile almış bana...
bir  defasında   yanına gittigimde  bana yaklaştı  elbiselerimi çıkarttı  istemedigim halde  bunu yapmamız lazım dedi  ve beni soydu ...kendiside soyunup  birlikte cinsel ilişkiye girdik...
daha sonra kalkıp  normal bir abdest  alarak  namaz kıldı gözlerimin önünde  oysaki   bir insanın namaz kılması için öyle bir durumda  gusul abdestti alması gerekirdi...
benide zorladı namaz kıl diye ben bu durumda kılamayacagımı belirrttim ve kılmadım...ardından   cebime  bir fahişeye para öder gibi  al haşlık harcarsın  dedi ve bir miktar para koydu...


aklımı  yitirecekttim  bir türlü bunu kabullenemiyordum  başka bir çıkış yolu olmalıydı,  neyseki  Hüseyin kaçını  tanıdım  ve ona ulaştım   benimle cinsel ilişki yuaşayan ve yardımcı olam isteyen o kişiye
psikologa gidecegimi belirrtim  bana  gitmemin faydasız olacagını söyledi , ama benherşeye ragmen gitmek istedigimi belirterek o kişiden maddi anlamda yardımcı olmasını istedim...
terapi paralarımı  onunla  cinsel ilişkiye girerek  alıp  ödüyordum...ne kadar komik   eşcinsel olmama için adamla  cinsel ilişkiye grip   öyle gidiyordum terapilere...


ben okadar safım ve aptalımki  o adamın söylediklerine inanıyordum , o adam  ile aramda geçen herşeyi psikologuma anlattım  hüseyin bey  benim o adamdan  maddi anlamda yardım aldıgım taktirde ve  görüştügüm  taktirde  bu eşcinsellik kavramından kurtulamayacagımı söyledi..çalışıyordum para kazanıyordum fakat kazandıgım parayı  Aileme vermek durumunda kaılıyordum...
hüseyin bey eşcinsel oldugumu  Ailene söyle  terapi gördügünü Aileme söylememi istedi benden , ben ise  sadece ablama söyleye bilmiştim  ,  ablam  anneme ve babama  benim cinsel bir sorun yaşadıgımı  söylemiş ve  kazandıgım paranın yarısını   kendim için  almamı  saglamıştı...

ama   o para bana  ve terapi ücretlerini ödememe  yetmiyordu..ve ben haalaa  o adam  ile  görüşüp  o adamdan para alarak  terapilere gitmeye devam ediyordum...
ta ki  bana  oyunlar  oynamaya  başladıgına  inandıgım  yere kadar... beni kullanıyordu  sapıgın teki oldugunu çok geç  hüseyin beyin sayesinde  farkına vardım...

peki bundan sonra ne yapmalıydım  ?
hüseyin bey bütün olup bitenleri biliyordu...
Karar  verdim   Aileme  ben kendim açıklayacaktım...  eşcinsel oldugumu   , korkularımı yenmeden önüne geçemem..
Hüseyin bey benden  başkaları için degil kendin  için yaşamamı istiyordu...hatta  resim çizdigimi bildigi için  kart vizitinin arka yüzünde bulunan  burun buruna  deymiş ve gülümseyen iki çocuk resmini çizmemi istemişti...
resmi çizdikten sonra  ranedevu alıp tekrar bir görüşme yaptık  , çizdigim resmi sosyal paylaşım sitesinde  paylaşmıştım  70 kişiden fazla begenen  oldu  ve bir çok kişi benden  resim çizmemi istedi kendileri için..bu resim olayından para kazana bilirdim bu konudada hüseyin bey  beni yönlendirmeye başlamıştı...evdeki  interneti kapatmamı söyleyerek bu eşcinsellik olayından biraz daha uzaklaşa bilecegimi söyledi...ardından çizdigim resmi  terapi esnasında  bakıp begenmişti  ve bu resim konusunun bana ne kazandırdıgını söyledi...   

Aramaızda geçen konuşmalarımız şöyle idi:

 hk: 55 defa begenilmiş en çok begenilen resminmi ?
mg:evet en çok begenilen resmim ,  gerçi  olumsuz  cevaplarda verildi  , kardeşim çocukları yaşlı adama benzetti...
hk : çevreni baz alamyacaksın  resimden  anlamayan kişilerin eleştirilerini görmezden gelmen lazım, resimden anlayan birisinin eleştirisine açık ol...
mg: haklısınız ..
 hk: peki ne düşünüyorsun?
mg: resim konusunda kendimi geliştirmeliyim  , dahaçok üstünde durmalıyım...
hk: bu  esnada bir karar alman gerekmiyormu ...
mg:ne gibi bir karar..?
hk: örenegin  internet bagımlılıgından kurtulman gerekmezmi  ?
mg:gerekir haklısınız ..
hk: bu resim yetenegin senin için bir  kırılma noktası  eşcinsellikten kurtulman için bir sebep...
mg:dogru size  hak veriyorum
hk : yalnız bu degil  internete  ödeyecegin parayı  aylık resim  çalışmalarına harcaman sana artılar katar..

mg: bunun dışında  size söylemek istedigim başka bir konu var...
hk: nedir ?
mg: size  terapiye geldigim süre  içinde size  karşı duygusal  anlamda bir  birşeyler hissetmeye başladım...
hk:nedir bizimi düşünmeye başladım sık sık ..
mg: evet  ,hatta  rüyalarıma bile girmeye başladınız..
hk: rüyandan bahset 
mg: rüyamda  size karşı  bişeyler hissetigim için ve yakınlık gösterdigim için  bana  kızıyordunuz...
hk: bana duygusal anlamda  yakınlıkmı duyuyordun rüyanda ?
mg: evet
hk: peki bu duygusal yatırım bir sonraki aşamada cinsel  anlamdaki olan düşünceni  geliştirmiyormu ?

mg: haklısınız genelde  zaten  hep öyle oluyor önce duygusal yakınlık  gösteriyorum  ardından cinsel anlamda istek başlıyor.. kendimi  size karşı özel bir danışan olarak hisediyorum ... aramızda bir samimiyetin olmasını istiyorum fakat ,siz bana bir yabancıymışım gibi  davranıyorsunuz, terapiler dışında  aramızda samimiyet yok, ben sadece sizin için  bu odada önemliyim  bunun dışında sizin için bir önemimin olmadıgını düşünüyorum.

hk:öyle olması gerekiyor zaten, terapi dışında  sana  ilgi göstermem  ve seninle samimi olmam  senin için yaptıgım bir kötülük olur...hatta diger danışanlarım bile bana söylüyor  sesiniz telofonda konuşurken ne kadar soguk geliyor  diye dile getiriyorlar...
mg: haklısınız öyle olması gerekir ...
hk: peki seninle  dışarda  görüşmemiz  nasıl bir tepki uyandırırdı sende ?
mg: kendimi özel hissederdim size karşı  , bana deger verdiginizi görürüdüm ve sizin için önemli birisi oldugumu düşünürdüm...
hk: bu yüzden dışarda görülşmüyoruz seninle çünki henüz hazır degilsin ...
hk:peki  sana bir ödev verelimmi ?
mg: ne gibi bir ödev  ?
hk : kazandıgın parayı  3 ay  Ailene verme , Ailene baş kaldırman lazım,kendini göstermen için bunu yapmalısın ?
mg: ama para  vermezsem Ailem bana  yüz çevirir ,kötü evlet olurum onlar için ?
hk:çevirsin ,ol senin baş kaldırıp kendini savunmanlazım  kendini savunmadıgın sürece bu eşcinsellik kavramından kurtulamazsın ..
mg:haklsınız  ...

hk:kendin için yaşamayı ögrenmen lazım ,kendin için birşeyler yapmalısın, bu çizmeni istedigim resmi benim için degil kendin için çizmelisin, ne zaman kendin için birşeyler yaparsan  ozaman bu eşcinsellik kavramından kurtulacaksın,  başkalarına degil kendine ihtiyaç duymalısın.
mg:haklısınız yapmaya çalışacagım .

964
Psikoloji / DUYGUSAL KADIN OLMAK
« : 14 Eylül 2012, 03:49:50 ös »
                                                                                                       11.9.2012

Gecen sizden çıktıktan sonra akşam babamlarla buluştuk.annem almanyaya gidecekmiş 3 ay orda kalacakmış bende 3 ay bu oturduğumuz evde kalacakmışım annem gelincede yeni eve taşınacakmışım.babam para verecekmiş o para bankada duracakmış o zamana kadar.benim canım yine sıkıldı.geçiktirdikçe geciktiriyor.bende yine tamam dedim.o akşam babamlarla kalmadım çünkü annemle babam yine benim duymak istemediğim şeyleri söylüyor.bende kardeşimin evinde kaldım.sabahta aziz amcamlara kahvaltıya gittim.yengem ben asya kahvaltı yaptık.bir ara asya yukarı çıktı.bende yengemle konuşmaya devam ettim.evlilik falan derken benim evlilğim babamlar yüzünden gecikiyor.bana  ev kirası için para vermiyor.başkaları için harcıyor ama bize vermiyor dedim.başladım derdimi ona anlatmaya ve ağlamaya.aslında babama kızmıştım.siz diyordunuz biran önce taşın o diyordu 3 ay sonra.sonra biraz yatıştım.babamla annem geldiler sonra bende babamın arabasını alıp çıktım.yolda gidiyorum bilinçsizce ve aklıma o sırada duygusallaşmak  yok demişti hüseyin bey sen yine duygusallaştın dedim ve neyi fark ettim biliyormusunuz annemde aynısını yapardı hemde aynısını.
Annemde hep derdini komşulara anlatır ağlardı.z.burnundaki samimi komşularına mağfiret abla diye biri vardı ona anlatır ağlardı.kendi ana babasına anlatmazdı.zaten onlar kayserideydi.bizde anne babamıza hiçbirşeyi anlatmazdık.ne derdimizi ne isteklerimizi.
Ortaokuldayken bizim apartmanda 2 kız bende 1-2 yaş büyük kızlar bana hasta oldun mu diye sormuşlardı.bende ne hastası kızamık mı suçiçeği mi diyordum.onlarda kıkırkıkır gülüyorlardı.anlamıyordum ne dediklerini.orta sona geldik bizim sınıftan 1-2 kız adet olmuştu yakın arkadaşlarım ilk onlardan öğrendim adet olayını.annem akıllı bize anlatmıyor utanıyor.bende onlar ne yaptıysa onu yaptım.onlardan öğrendim her şeyi.annem bana hiçbirşey anlatmadı.
Annemle cocukkende konuşmuyorduk gençkende üniversiteydeykende.30-40 yaşlarda bize feride diye bir arkadaşı var onun kızları annesiyle konuşuyor annesi ne derse yapıyor siz benimle konuşmuyorsunuz diye şikayet ediyor onlar annesinin lafını dinliyor siz benimkisini dinlemiyorsunuz demeye başladı.doğru söylüyordu.annem hayatı boyunca bir kere olsun bir derdiniz varmı diye soran bir anne olmamıştır.çocukluktan beri  bize dert yanan babamı amcamları babaannemi yengemleri şikayet etmiştir.o bunu yaptı bunu dedi şunu dedi.baban çalışıyor başkaları yiyor.şu an kendime bakıyorumda bende annemin kopyasıyım.oda kavgacı başkalarıyla iyi geçinemez başkasını sevmez herkesi eleştirir kimseyi beğenmez.insanlara küserdi.yüzlerine karşı söyleyemez küserdi.oda çocuk gibi hareketler yapardı şimdi bende cocuk gibi hareketler yapıyorum.


 

965
2.TERAPİ

Tanışma faslı olan 1. terapiden sonra 2. terapi için HK ya gittim.Nedenini anlamadığım bir şekilde merdivenlerden çıkarken fena heyecan bastırdı.Odaya girene kadar kalbim yerinden çıkacaktı neredeyse.Fakat odaya girdiğim anda bir rahatlama oldu.Çünkü orası sadece bi oda değil ayrıca benim şifa bulacağım yerdi.
Kısaca derdimi özet olarak anlatayım.
---19 yaşında kendine güven eksikliği olan ve eşcinsel diye tabir edilen(ki ben bunu asla kabullenmiyorum-kimlik bozukluğu-bence) derde sahip bir avareyim.Dertlerim sadece bunlar da değil.Duygularım diğerlerinden çok farklı.Öncelikle bir ayak fetiştiyim.Kölelik duygum var.Bi de eşcinselliğin üzerine bu eklenince hayat daha da çekilmez oluyor.Gerçi HK fetişstliği hayatıma erkek penisinden korunmak için farkında olmadan soktuğumu ve bu yönde daha şanslı olduğumu söylüyor ama.İşte aslında hepsi aynı şey.Ama her insanda farklı bir şekilde açığa çıkıyor.Baba yokluğu aşırı anne otoritesi altında yetişmenin ve üzerine de bazı şeylerin eklenmesi bu sonucu doğurmuş.---

Odaya girdim,oturdum ve konuşmya başladık.Geçen terpiden fazlaca zaman geçmesine rağmen kaldığımız yerden aynen devam ettik.Aslında
gün geçtikçe neden böyle olduğum sorusuna bir adım daha yaklaşıyoruz.Ailemin yanında bende de suç varmış.Zamanında ayıptır diye uzak kaldığım şeyler(Küfürler,sokak dili,erkek muhabbetleri,kadın-erkek ilişkisi)benim başıma bu çorabı örmüşler.İnanın daha bir kadın ve erkeğin nasıl ilişkiye girdiğini 10.sınıfta öğrendim.Zaten hiçbirşey bilmediğim için de ergenliğe bu dönemde girdim.Yani o kadar cahilmişim ki cinsellik konusunda ne kendimi keşfedebilmişim ne de kafamda oluşabilmesine izin verebilmişim.-Siz bilmediğiniz birşeyi kafanıza nasıl sokabilirsiniz ki?-İşte zavallı bilinçaltım herşeyden habersizce kendini koruma altına alabilmek için kolay yolu seçip beni tatmin etmek uğruna fetiştliği saklamış kendi içinde.--E peki şimdi sorun ne?--Sorun nasıl çözülür?--Sorun kendimi  bir kafes içine kiltlemem.Bu kafeisi öyle bir kilitlemişim ki bilemediğim kadar kilidi var.Ve bir o kadar da anahtarı olmalı demek ki.Bunları keşfetmek için uzun bir yolculuğa çıktım kendi içimde.Şimdilik HK ile sadece 3 anahtar keşfedebildik.Bunlar sosyal olmam gerektiği,aileme karşı belki bağlılığımı belki bağımlılığımı azaltmam gerektiği ve ----cinselliği hayatıma sokmam gerektiği----.Bana düşense bu anahtarlarla doğru kilidi bulabilmek.İşte bunu yaptığım anda da yıllardır kullanmadığım kanatlarımla dilediğim yere uçup orada dilediğimi yapabileceğim.Artık kafesin içinden dışarıda olanları izlemek yerine o anlara dahil olabileceğim.Cinselliğimi hayatıma soktuğum anahtarı alıp Allaha ulaştırabilceğim.En azından şimdilik bunu umut ediyorum.Bu bile iyileşme belirtisidir.Teşekkürler HK İNŞALLAH 3.terapide görüşmek üzere...


966
NE KADINIM NE ERKEK NE EŞCİNSEL NE DE LEZBİYEN
 Nihayet bir şeyler gün yüzüne çıktı. Uzun zamandır itiraf etmeye dillendirmeye korkuyordum aslında. Ama hep içimde vardı, bende de var mı eşcinsellik diye soruyordum kendime. Psikoloji biliminde her erkeğin içinde bir kadın, her kadının içinde de bir kadın olduğu bir gerçek. Bu açıdan bakıldığında insan olarak hepimizde eşcinsellik var. Tabi bu bazılarımızda yoğun yaşanıyor, duygusallıktan eylem boyutuna geçiyor. Ve içinde duygusallık barındırmayan tamamiyle cinsellik üzerine kurulu eşcinsel seks hayatı başlıyor.
 Ben kendimi şimdiye kadar lezbiyen, eşcinsel veya ibne olarak konumlandırmadım. Bugün de anladım ki yaşadığım şey sadece duygusal boyutta içimdeki kadını, annemi aramak aslında. Bir kadına baktığımda güzelliğine bakıyorum, bu belki de kadınca bir haset. Ama esas aradığım saçımı okşayacak, iyi bir şey yaptığımda beni takdir edecek bir anne. Tabi ki bunun nedeni de çocukluğumda, ergenliğimde ve hala alamadığım eksik kalan sevgim, takdir edilme duygum. ‘Aferin benim kızıma’ bizim evde pek de duyulmayan bir cümleydi. Hep korkardım hata yapmaktan. Hep de yapardım. Hemen de suratım ve omuzlarım düşerdi. Onun için hep biraz saf, hassas, narin kaldım. Büyürken, çatışacağım, kavga edeceğim bir annem de yoktu yanımda. Belki de tam bir şeyleri değiştirecekken, ya da tam tersi daha kötü bir ilişkimiz olacakken yalnız kaldım. Annemle kavga edemeden, bir şeylerin hesabını soramadan gitti. Beni bütün bu düşüncelerle baş başa bıraktı. 8 senedir de benim kadınlıkla ilgili, büyümekle ilgili soru sorabileceğim hiç kimse yok yanımda. Periyodik dönemim geldiğindeki tatlı krizimi, karın ağrımı, yüzümün soluk olmasını bilen bir kadın yok yanımda. 
 Kendi kendime büyüdüm, seneler geçti. Bu sürede o kadar çok erkeği aldım ki hayatıma hepsi bu yalnızlığın boşluğunu dolduracak sanarken hepsi daha çok delik açtı hayatımda. Yama yapmaya çalışıyorum şimdi o deliklere. Hepsine anne gibi davranmaya çalıştım. Her ilişkimde ben biliyorum havasındaydım bir bok bilmiyorken. Yani bir erkekle sidik yarıştırıyordum hep. Penisim yok ama seninle yarışırım. İlişki zihniyetimde neler var? ; Benim kölem olacaksın. Babam gibi sessiz, pasif bir adam ol, erkek olma, ama biraz da ol. Beni dinle, sözümden çıkma, beni sev, ilgilen. Her şeyi bırak, benim ol. Gözümle görünce anladım, ne çok şey beklemişim bir erkekten, hala da bekliyorum. Ben de erkek olsam ben gibi bir kadından korkardım.
 Yaklaşık son 2 seneyi deneme yanılma yöntemi ile geçirdikten sonra bir durgunluk dönemi geldi nihayet. Son zamanlarda gördüğüm rüyalar bir garip hal almaya başladı bu seferde. Bir rüyamda annemle seviştim, bir rüyamda penisimin olduğunu gördüm. Eyvah başladı bende de eşcinsel eğilimler. Ne yapsam, söylesem mi, söylemesem mi diye düşünürken gittiğim son seansımın sonuna doğru bombayı patlattım. Evet rüyamda penisim vardı ve işiyordum. Büyük bir penisti. (Rüyada bile küçük penis çıkmıyor benden). Uyandığımda tedirgindim, ne oluyor erkek mi oldum dedim bir an.  Erkek olmaktan da korkuyorum çünkü. Kadınım ben ya nereden çıktı şimdi penis. Peki gerçekten kadın mıyım. Pembe nüfus cüzdanım olduğuna göre evet. Ama psikolojinin istediği cinsel kimliği oturmuş sağlıklı bir kadın mıyım? Cevap maalesef ki hayır. Topuklu ayakkabı giymekle, kısa etek giymekle, erkekleri etkilemekle olmuyor maalesef bu. Denedim, yaşadım ve anladım sonunda. Çok erkek avladım. Pek de elimden kaçan olmadı. Ama hiçbir şeyi ispatlamadı bu bana. Evet erkekleri etkileyebiliyorum. Peki ya sonra? İş gerçek bir ilişkiye dönüşebiliyor mu? Dönüşemiyor. Çünkü orada duygular var, kadın olmak var, erkeksi yanımı kontrol etmek var. Güç var. Güçlü kadınların başarabildiği aşkı ben şimdiye kadar başaramadım. Sürpriz bir sonuç da değil aslında bir aslan da ceylanı avlarken duygusal bağ kurmuyor, sadece karnını doyurmayı düşünüyor. Ben de egomu şişirecek bir av bulmaya çalıştığım için hep oyun bozuluyor, ilişkiye dönemiyordu bu av avcı oyunu. Oyunu benim de bozduğum zamanlar oldu emek vermemek için. Nasıl olsa karnım doydu, ne uğraşacağım bundan sonra. Alacağımı aldım. Bir kez daha da ispatlamış oldum lezbiyen değilim. Bir erkeği avladım. Kısa bir zaman sonra da buruşturup atacağım. Esasında kadınlar dünya var olduğundan beri söyledikleri ‘erkekler kadınları mendil gibi kullanıp atıyor’ gibi zırvalıklara inanıyorlar ama ellerinde fırsat olduğu zaman daha acımasızlarını yapıyorlar. İlişki algılarımız da bozuk. Erkeğe düşman olarak yetiştiriliyoruz. Haliyle rotayı başka tarafa kaydırıyoruz. Ama içimizde erkeklerden almamız gereken bir intikam büyütüyoruz yıllarca. Onun için penisimiz varmış, güçlüymüşüz gibi bir hava estiriyoruz. Tıpkı benim yaptığım gibi. Kabul ediyorum, bütün bunları bir zamanlar yakın arkadaşımla kurduğum (arkadaşım kadın) duygusal boyuttaki lezbiyen ilişkiden kurtulmak için yaptım. Bu yazıyı okuyan kadınlar da iyi düşünmeli, kaç kız arkadaşınızla ay şekerim o kadar konuşuyoruz buluşuyoruz ki seninle karı koca gibi olduk diye şakalaştınız. Şimdiye kadar yapmadıysanız da bir kadından bunu duyduğunuzda çok yadırgamazsınız.
 30 yaşıma doğru ilerlerken oturup cinsel kimliğimi düşüneceğimi, içimdeki kadını ortaya çıkarmaya çalışırken lezbiyen bir taraf ile karşılaşacağımı, erkeksi bir yanımın olmasından korkacağımı, ne olduğumu bulmanın bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Bugün oyunu bozdum, utandım, sıkıldım, gözlerimi kaçırdım. Ama bugün bunu kelimelere, bilgisayar ekranına da döktüm. Evet, ben kadınlığını ispatlamaya çalışan, kadın olmak ve erkek olmak arasında sıkışmış kalmış acı çeken bir insan evladıyım.

967
içinden çıkadamdıgım ve takıntı haline getirdigim  bu kişisel  sorunumu  çokca kafaya takıyorum...
ve bir çıkış yolu arıyordum,internet üzerinden tanıştıgım çogu kişilere eşcinseligimden bahsedip yardımcı olamalarını istiyordum...
yine internet üzerinden tanıştıgım  30 yaşlarında bir abiye durumumdan bahsettim ve bu konuda yardımcı olup olamayacagını ögrendim...
internet üzerinden islami bir radyo programı sunuyordu kendisi...
daha sonra baglı oldugu bir  cemaate  katılmamı istedi ve beni  dergahlarına davet etti...
bir umutla  kabul ettim ve  bir kaç gün sonra  görüşüp  buluştuk...
ardından  dergahlarında bulunan ve internet sayfasında bulunan bir çok arkadaşı ile tanıştım...
bu arkadaşlarından bir tanesi  beni dergaha davet eden  kişinin  eniştesi   oluyordu...

eniştesi dergaha  ve cemaate  baglı degildi...
ben  eşcinsllik durumumu  bu kişiyede anlattım...
beni  yanına çagırdı ve yüz yüze konuşmak istedigini söyledi...
yanına  gittim ben  bu kişinin yüz yüze konuştuk ...
Ailevi ve kişisel sorunlarım ile ilgili  konuştuk...
iki   defa  görüştük  dergaha gitigimi ve  cemaate katıldıgımı biliyordu...
aradın yaklaşık 3 'ay kadar bir zaman geçmişti...

ben çalıştıgım için pek vakit bulamıyordum ve dergaha gidemiyordum...
dergahadakilerin benim bu durumumdan rahatsız olduklarını fark edince bende gitmek istemedim...
ardından cemaat ile  ilgimi kestim...

daha sonra  beni dergaha davet eden abinin eniştesi ile tekrardan internet üzerinden konuşmaya başladık...
durumum ile  ilgili dergahdakilerin yardımcı olamdıgını  beyan ettim ben ...
bana kendisinin yardımcı olabilecegini söyledi...
bu arada  ben internet üzerinden  pisikolok hüseyin kaçın'ı tanımış oldum...
ve tek çarenin hüseyin bey ile görüş mek olduguna karar verdim...
çogu kişi  hüseyin beyi her türlü eleştiri yagmuruna tutmuşlardı  sanal alemden...
ama ben onlara bakmıyordum  , hüseyin beyin katıldıgı tv programındaki videosunu izlemek bana yetmişti...

ama tek sorun  vardı oda maddiyat...
maddi anlamda imkanım yoktu  ...
çalışıyordum paramı kazanıyordum fakat Aileme bakmak zorunda oldugum için kazandıgım parayı Aileme vermek durumunda kalıyordum...
dergahadaki abinin eniştesine bu durumdanda bahsettim...
bana maddi anlamda yardım edecegini söyledi...
hatta pisikologa gitmemin faydasız oldugunu söyledi...
bi zat kendisinin yardımcı olabilecegini bile  söyleyip  benimle cinsel  ilişkiye bile gire bilirsin dedi  istedigin zaman ...
ama başka insanlar ile görüşmeyeceksin dedi...

iki defa   cinsel anlamda bana yaklaştı  ben zorlamadım fakat daha sonra  bu durumdan rahatsız oldugumu  dile getirerek bir daha bu anlamda yaklaşmamsını söyledim...
hüseyin beye  gitmem  için gerekli maddi anlamda paraya yardımı yapıyordu bana...
ama benim  içime sinmiyordu ondan  aldıgım para ile  hüseyin beye gidip terapi olmak...
bu durumu hüseyin bey ile paylaştıktan sonra , hüseyin beyin   beni yönlendirmesi ile bir daha bu kişi  ile görüşmeme ve yardım almama kararı aldık...
hatta internette onun gibi başkalarınında oldugunu  bana söyleyerek örnekler bile verdi...

eşcinseligimi  Aileme bahsetmemi  söyledi terapi gördügümü bile söylemememi istedi...
Ben sadece ablama  bahsettim  ablama anlattım...
anneme  yada babama  söylemdim  annemden babamdan daha çok ablamın bana yardımcı olabilecegine inanıyorum...
ablamın yardımı ile  kazandıgım paranın yarısını  kendim için  almaya başladım...
ve kendi cebimden  terapi ücretlerini ödemeye başlayarak  hüseyin bey ile görüşmeye devam ettim.

968
Yaşayacagım zorlukların daha çocukken  farkındaydım ben aslında...
Allah 'dan istedigim tek şey sabırdı...
sabır ver Allahım bana sabır , sadece sabır..
abim beni kolumdan çekiştirip duruyordu okula götürmek için  ' ben ise gitmek istemiyordum  !
adeta bana  yaşatacagı zorlukları bir an öncesinden  yaşatmak ister gibi   yürü  , gelmen lazım diyordu..
aglayarak  ,sızlayarak  gitmek zorunda kalıyordum onun peşinden..
okuyordum  okula gidiyordum  gidiyordumda   neye yarar  sadece  gitmek zorunda oldugumu bildigim için gidiyordum...
ne bir ders çalıştıgım olurdu  nede ödevlerimi   yapardım ..
Annemin babamın  kavgası bitmek tükenmezdi  ..
araya bazen  en büyük abimde girerdi  babam ile abimde kavga ederdi..
bazen kavgaların çogu  eve polisin gelmesi ile  biterdi ...
çogukez annem  evi terk ederdi..
çocuklugum böyle  geçerken  babamın bazı  cahiliyetliklerine şahit oluyordum...

Mevsimlik  işçi olarak geçmimizi  saglardık  eskiden...
tarlada  çapada çalışıp  pamuk toplayarak  geçimimizi saglardık...
mevsimlik işçi olarak g.antepten Adanaya  sıkça giderdik...
çadır kurup  çadırda  yaşardık  çalıştıgımız  iş bitinceye kadar...
kolay degildi  çadırda yaşamak,
bir defasında  etkili bir  fırtına çıkmıştı  yagmur çamur ...
çadırımızı yerinden sökmüştü  fırtına...
gece olmuştu bu olay  yakınlarda bir çiftlige yerleştik  o gece...
neyseki ertesi gün tekrar yapı vermişlerdi çadırımızı ,tek üzüldügüm şey bir kuzum vardı onu yalnız bırakmıştık o fırtınada...

Zorlular peşimizi bırakmıyordu...
bir başka olay ise şuydu...
çalıştıgımız yerde su kanalları olurdu,ve çocukların çogu o kanalra  taş atıp oynarlardı...
bende  onlara katılır aynı şekilde oynardım bazen...
bir gün yine aynı şekilde oynarken çokfazla yaklaşmıştım  su kanalına ...
ayagımın kaydıgını ve suya düştügümü  hatırlıyorum...
daha sonra  bir kaç çocuk  anneme  söylemiş su kanalına düştügümü...
ardından  anne  yüre  işte  beni kurtarmak için  kendiside atlamış...
gerisini  ablamın bana  anlatıgı kadarıyla anlatıyorum...
annemi ve beni başkaları kurtarmış bogulmaktan...
o günün  gecesini hatırlıyorum  babam annemide benide  dövmüştü..

memlekete  döndügümüzü ve babamın çalışmak için istanbula gitigini  hatırlıyorum...
iki tane ablam  vardı ve ikisinide çalıştırmak için yanında götürmüştü...

annem kardeşim ve iki abim ile  memlekette  yaşıyorduk...
çogu gün evde  yiyecek bişey olmazdı  ve en büyük abimin annem ile olan kavgalarına şahit olurdum...
yine bir gün sabah  annem  yogurt ve ekmek  alı vermişti sadece kahvaltıda bunlar vardı...
abim o gün sabah  yine annem ile kavga etmeye başladı ve yogurdu  döküp...
küçük piknik tüpünü kaldırıp  fırlatmıştı gözümün önünde...
o an  okadar korkmuştumki o tüp patlayacak diye...
o günden sonra ne zaman annem beni  boştüpleri degiştirmeye göndermeye gitse korkarak taşırdım...
her an patlayacak diye çok korkardım...
ve tüpü  bırakana kadar kanter içinde kalırdım....

yaklaşık  2 sene kadar ayrı kaldık babam ile ablamlardan...
daha sonra  babam  maddi imkanını dogrultup bir ev  tutup dayayıp döşettikten sonra bizleri'de istanbula  getirmişti...
ahhhhh    şimdi hatırlıyorumda  içim gidiyor...
zengin degildik  maddi imkanımız iyi degildi...
ve  Ailede  şiddet kavga sürekli yaşanılıyordu...

günler böyle gelip geçerken  beni ve benim bir büyük olan abimi okula  kaydımızı yaptırmıştı...
ben  3'üncü  sınıfa gidiyordum  abim ise 6 'ıncı sınıfa gidiyordu...
o zamanlar  ders kitapları para ile  satılıyordu...
ve babamın bize aldı sadece iki üç defter ve kalm ile silgi  idi ...
çantamız bile yoktu...

diger ihtiyaçlarımızı okul aile birligi  karşılamıştı...
hatta unutmuyorum bana çantamı bir sınıf arkadaşım hediye etmişti...
ve önlük  o mavi  beyaz yakalı önlükler...
şimdi giyen varmı  bilmiyorum o önlükleri...
artık ögrenciler hep üniformalı...
o önlükleri bile alamdık  komşumuzun  çocuklarının eski giyilmiş önlüklerini  alıp giymiştik...

derken  yine  babamın bir cahiliyeti  akıl almaz şeylere sebep olmuştu...
neydi o cahiliyet ?  neydi o sebep ?
cinsel içerikli izledigi cd.şeklindeki flimleri   abim ' de  babamın sakladıgı yerlerden bulup çıkarır izlerdi...
bu abimde bir alışkanlık haline gelmişti ve olay farklı bir boyuta taşındı...
abime bende  katılmıştım  bende  izlmeye başlamıştım onunla cinsel içerikli flimleri...

eşcinsel  olmama sebep olan olay...
abim  beni pasif konumuna  bulundurup  cinsel anlamda yaklaşmaya başlamıştı...
bu başlangıç  sonu  olmayan alışkanlıklarımın bir sonucuydu...
kendimi  pasif konumda gördügüm için  onun erkeksi  cinsel anlamda bana yaklaşması...
benim erkeklere karşı cinsel anlamda olan ilgimi  ortaya çıkardı...
ben  artık  cinsel anlamda  erkeklerden hoşlanmaya başlamıştım...

6 'ıncı sınıfa geçmiştim ben...
okulda arkadaşımla şakalaşırken  sırarnın üzerinden düşüp  karnımı sandal yenin sivri ucuna çarpmıştım...
o an   2'ki 3 dk  nefes alamadıgımı ve gözlerimin karardıgını hatırlıyorum...
son ders ' di  okulda  ben kendime geldikten sonra  ve ders başladıktan sonra ögretmenden izin alıp eve gitmek istemiştim...

ögretmenim izin vermişti fakat adım atacak halim yoktu...
okuldan çıktım  ama yürüyemiyordum...
aglıyordum...
bir kaç metre yürüdükten sonra  yıgılıp kalıyordum oldugum yere ...
çok susamıştım  bir kaoför çıkmıştı karşıma ...
kaoförden çıkan bir abla bir bardak su vermişti bir yudum içmiştim sadece...
ardından yaşlı bir dede  geldi yanıma ,bir elinde baston vardı  bana  baktı ne oldu evladım sana dedi...
yutkunuyordum konuşamıyordum  ...
elini enseme  dokundurdu anlımdan akan terleri sildi okadar ferahladım ve  rahatladımki...
o  an'dan sonra  eve daha kolay gelmiştim...
evde kimde yoktu  uyumak istedim ve yattım...
bizimkiler   gelmişlerdi  her zaman  çogunlukla yatıgımı bildikleri için karışmadılar bana...
ardından  hiç kalkamaz oldum ve daha çok kendimden geçmiştim...
ablam şüphelenip yanıma  geldi...
neyin var dedi sen böyle olmazdın dedi...
konuşamadım harekette edemiyordum...
sırılsıklam oldugumu gören ablam  durumu anneme  babama  söyleyip...
eve bir ambulan getirtti...
ayaga kalkamıyordum  ayaga kaldırmak istediler beni  bayılıp düşmüştüm...
sonra gözümü  hastanede açtım...
bir kolumda serum digerinde  kan  veriyorlardı...

daha sonradan ögrendimki  iç kanama geçirmişim...
dalagımı patlatmışım sıranın üstünden düşüp...
vay be :))  ne düşüşmüş o öyle...
hastanelik olmuştum resmen ...
Doktorların dedigine göre  biraz daha geç  haber verilseymiş kan kaybından ölebilirmişim...

Neyseki yırtık paçayı hee... :D :)

ilaçla tedavi  edilmiştim  en sevindigim nokta ise bıçak altına yatıp amaliyat olmamıştım...
çok korkuyordum amaliyat yapacaklar diye...
fakat  amaliyet etmediler beni...
vay be dalagı patlak yaşan tek çocuk benmiyim acaba  dünyada :D :)))

iyleştikten belli bir süüre sonra  abim o  alışkanlıklarına devam etmeye tekrar başladı ve benide alet etmekden alı koymadı...
ben ise bu olaydan sonra  asla yapmak istemiyordum  asla onunla ilişkiye gitmek istemiyordum...

bu durum böyle giderken  küçük kardeşime  bir gün yaklaştıgını fark ettim...
gizlice agzını aradım kardeşimin...
bana yaptıklarının aynısını onada uygulamaya başlamış...
kardeşimi uyardım ve  bir daha böyle birşey olmaması konusunda  sürekli onu gözler oldum...
abime ise  ona yaklaşmaması gerektigi söyledim benim ile ilgili ne olursa olsun ona dokunmaması gerektigi  söyledim...
bu durum ne kadar etkili oldu bilmiyorum ama kardeşim şuan benim gibi degil...


8'inci sınıftayım  son senem orta okulda  derslerimin hepsi hemen hemen iyi sayılır...
ve birde  resim konusunda baya etkiliydim ...
karar vermiştim güzel sanatlar lisesine gitmek istiyordum resim bölümünü okumak istiyordum...
bir çok ögretmenim bana  referans olacagını beyan edip yanımda durdular hiç unutmuyorum...
babamdan çok sevdigim bir ögretmenim vardı...
beni çok seviyordu ve hep ilgileniyordu benle  suskun  saygılı bir ögrenci olmam beni ona  ve diger ögretmenlere sevdirmişti...
okulda  örenek ögrenci olarak seçilmiştim   hatta  bazen dersten izin veriliyordu bana bilgisayar odasında vaktimi  geçiriyordum...

bir defasında  hiç  alakam olamayan bir yarışmaya katılmıştım ...
teknoloji yarışması...
ya ben ressamım  ne anlarım teknolojiden.. :))
ama ögretmenim sagolsun onu sevdigimden olsa gerek  ...
insanlı taşıtların kaza yapmalarını engellemek için  benim aklıma gelen bir fikirdi bu...
projemizin ismi ÇARPIŞMAYAN ARABALAR 'dı ...

bir araba nasıl çarpışmaz  peki...
arabaların önüne ve arakalarına yerleştirdigimiz  elektro mıknatıslar sayesinde  arabaların çarpışmasını engelmeye çalışmıştık ve başarmıştıkda...
projemizi  küçük iki  kumandalı arabada   tasarlayarak  yarışmaya katıldık...
fakat aynı şekilde   bir çok proje bulundugundan baştan elenmişiz  ...
üzülmedim hiç...
en azından bizim gibi düşünen bir çok kişi varmış degilmi ne kadar sevindiri bir şey...

neyse  orta okulu bitiri vermiştim ve bende mezun olmuştum artık liseyi okuyacaktım...
hayalini kurdugum güzel sanatlar resim bölümünü düşünüp duruyordum...
derken  en büyük abim  karıştıgı bir mahalle kavgasında bir çok yerinden  bıçaklanarak oda agır bir şekilde iç kanma  ve dış kanma geçirmişti...
evde oturuyordum ak şam üzeriydi...
ev telofonu çaldı açtım  ...
abimin ismini  söyleyerek  bıçaklandıgını söyleyip  agrı bir şekilde yaralı oldugunu söyledi...
o an bütün dünyam başıma yıkıldı...
ablam evdeydi ve  ablamı bagırarak çagırdım  ne diyor bu dedim...
ardından  bir kaç ay hastanede yattı  abim amaliyet edildi bir çok yerinden...

daha sonra  devlete ait güzel sanatlar lisesi  sadece  bir tane bulunuyormuş ...
oda çok uzak oldugu için yaşadıgımız yere gidemedim...
düz  liseye kaydımı  yaptırdık abla ile ben ...
birinci dönem bittikten sonra  ben okulu bırakmak istedim  ve açıkdan okumaya karar verdim tastiknamemi aldım...

artık hem okuyordum hemde bir matbaya girmiştim  çalışıyordum...
çalıştıgım için  ne ders çalışıyordum nede  eskisi gibi rahat bir hayatım vardı..
biri ile tanışmıştım bir kız arkadaşım olmuştu ilk defa hayatımda ilkkez bir kız arkadaşım vardı ve o benim  en güzel mutluluk kaynagımdı...
gün geçtikçe  ona daha çok yaklaşmaya başladım ve  ilk defa bir kıza sevgi duymaya başlamıştım...
hatta aşık oldugumu bile itiraf edebilirim...
çünki  kız arkadaşımla buluşmadan önce hep telofonla görüşürdük...

ilk buluşmamızı hiç unutmuyorum...
o yüzme kursuna gidiyordu...
gitigi  yüzme kursunun önüne  gittim  bir kırmızı  gül amıştım...
bekliyordum onu  bu esnada  heycandan ölecek gibi hisediyordum...
sport bir araba  gelip karşımda durdu  ve içinden  kız arkadaşım indi...
çok şaşırmıştım  araba kulandıgını bilmiyordum  yanında halasının kızıda vardı...
donup  kalmıştım  o an...
neyse yüz yüze geldik  ne dicegimi şaşırdım ben  ilk kez heralde orda dilim tutulmuştu :)))
aldıgım kırmızı gülü vermeden önce  bana içeri gidip gelecegini söyledi...
ve içeri dogru ilerlemeye başlıyorlardıki gülü vermeyi unutacaktım  bi dk 'a  bunu al istersen  :D :)) demezmiyim  ahhh  Alahım  bu ne biçim bir gül vermek :D
kızın kafasına taş atar gibi :)))...
neyse aldı teşekür etti  ve dışarı çıkmadan bana msaj attı  b dk geliyorum aşkım :)...
heycanla  bekelmeye başladım...
geldi  oturduk  bir banka  ve konuşmaya başladık ...
ben korkuyordum ona dokunmaya sanki öcü var karşımda  Alahımya ...
neyse o benim elimi tuttu ve elim sırılsıklam  oldu terden...
o da ne  :)  yaklaştı ve bana   beni öptü  ...:))
ya bunları benim başlatmam gerekirken o benden hızlı çıkmıştı...
kız arkadaşımla başlayan ilişkim abimim ile olan ilişkimi noktalamıştı ...
artık hiç bir erkegi aklımda kurgulayıp düşünmüyordum...
hayatımda sadece kız arkadaşım vardı...
hatta söyleye bilirimki kız arkadaşımı hem duygusal hemde cinsel anlamda düşünmeye başlamıştım...
ilk defa bir kıza karşı  manevi anlamda duygu  beslerken cinsel anlamdada ilgi duyuyordum ...


neyse günler böyle gelip geçerken...
Askere gitme vaktim gelmişti...
bu durum esnasında  kız arkadaşımla  telofonda konuşmaya devam ediyorduk  ...
bana eskisi kadar sıcak yaklaşmıyordu  kız arkadaşım...
nedenini uzatmadan açıklayacagım...
abim  onu  rahat bırakmamış onu sevdigini söylemiş...
benim kız aradaşımdı o...
daha sonra bana açıkladı bunu  ve benden ayrılmak istedigini söyledi...
okadar üzükdümki...
haala onu düşünüyorum  ...
bana evlendigini söyledi ama ben inanmıyorum...

neyse 
askerligimi yaptıgım esnada internet üzerinden tanıştıgım birine  hayatımda yaşadıgım bir çok şeyden bahsetmiştim ve abim ile olan ilişkimi bile anlatmıştım ....
neler olup bitigini...
ardından askerligim bitikkten  sonra  onun ile  bir kaç defa görüştüm ve her anlamda  onunla beraber oldum...


ve daha sonra  başka insanlar geldi ardından...

ama ben mutsuzdum  çünki aslında ben ben degildim  ,bu ben degildim, bu  ben olamazdım ...
içinde bulundugum bu durumdan oldukça rahatsız olamaya başladım ve tiksinmeye başladım...
kendime yakıştırmamaya başladım bu durumu...
ve kurtulmak için ne yapmam gerekiyorsa  yapamaya çalıştım...
şimdi beni nelerin bekledigini bilmeden hayatıma devam ediyorum.

969
Psikolog Hüseyin KAÇIN 0 555 326 22 91


Cinsel Danışmanlık
   
ERKEN BOŞALMA:
Erken boşalma; yaşam boyu görülen, sonradan edinilen, genellenmiş, durumsal, psikolojik etmenlere bağlı ve birleşik etmenlere bağlı tip olarak da sınıflandırılabilir.
Boşalma süresi asıl ölçüt olmamakla birlikte, birleşmeden önce boşalma ya da 1–4 dakikalık cinsel birleşme süresi erken boşalmadır. 5–7 dakikalık cinsel birleşme süresi ise ancak kişinin kendisinin ya da cinsel partnerinin sorun olarak görmesi, doyum sorunları yaşaması durumunda erken boşalma olarak kabul edilmektedir.
Erken boşalmanın tanısında boşalmanın gerçekten erken mi meydana geldiğine yoksa bayan partnerin yavaş reaksiyonuna bağlı olarak erkenmiş gibi mi algılandığına dikkat edilmelidir. Erken boşalma tanısı, yalnızca boşalma süreci erkek tarafından yeterli derecede kontrol edilemez bulunduğunda veya erkeğin boşalma sürecini yeterince kontrol edemediği için partnerde orgazm yaşanmadığında konulmalıdır. Erken boşalma tanısını koyulmadan önce yaş, cinsel birleşme sıklığı, partner özellikleri, ön sevişme süresi ve ortamın uyarıcılığı gibi etkenleri göz önüne almalıdır. Çünkü ilk kez cinsel ilişkiye giren genç erkeklerde erken boşalma sık görülür. Çoğu genç erkek daha sonraları boşalma süresi üzerinde bir kontrol geliştirebilir.
TEDAVİ
Erken boşalma hem çok kolay tedavi edilebilen hem de çok zor tedavi edilebilen nadir hastalıklardan biridir. Eğer neden yanlış öğrenme veya bilişsel çarpıtmalara bağlı ise çok kolaydır. Ancak bilinçdışı çatışmalar ve ilişki sorunlarına bağlı ise çok zordur.Tedavi bazen zaman alabilir, haftalarca sürebilir. Sabırlı olmak ve tedavinin uzun sürebileceğine inanmak gerekir. Yani erken boşalma tedavisinin önündeki en büyük engel erkeğin tedavinin ne zaman biteceğine yönelik aceleci tutumudur.
Tedavide;
•    “Neden?” sorusuna yanıt aranması yani sebebin açığa çıkarılması,
•    Nedenselliği değiştirecek güç ve kudretin hastanın içinde olduğunun gösterilmesi ve hissettirilmesi,
•    Endişelerin giderilmesi,
•    Gevşeme ve rahatlamanın sağlanması,
•    Erken boşalma yaratan kişilik özelliklerinin tespit edilerek yerine daha olumlu davranışların öğretilmesi,
•    Sık cinsel ilişkide bulunarak cinsel gerilimin azaltılması,
•    Cinsel birliktelikte birden fazla ilişkiye girme,
•    Mastürbasyon egzersizleri,
•    Cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanılması, konuları danışanlarla görüşülür.
Erken boşalma biyolojik, psikolojik ve ilişkiyle ilgili yönleri içerir. Başarılı bir değişim programı bu yönlerin hepsini göz önüne almalıdır. Ayrıca başarılı bir tedavi programı hastalığın tekrar etmesini de önlemelidir.
İKTİDARSIZLIK NEDİR?
İş ve eş sorunları, ekonomik sorunlar, ruhsal gerginlikler, yorgunluk, ilişkideki diğer problemler vb. nedenlerden dolayı her erkek hayatının bir döneminde ereksiyon yani sertleşme problemiyle karşılaşabilir. Bu doğal ve olağan bir durumdur. Çünkü her zaman ve bütün koşullarda yeterli ereksiyonun sağlamasını beklemek cinsel bir mit olmaktan ileri gidemez. Fakat ereksiyon problemi sık tekrar eder, ısrarcı olursa ve cinsel birleşmeyi sık engellerse; bu durum tedavi gerektirir.
TEDAVİ
Terapi kişiden kişiye değişebilir. Görüşmelere erkek ve eşi beraber katılmalıdır.
“Ereksiyon fonksiyon bozukluğunun kısa aktif tedavisinde aşağıdaki sıra takip edilir:
1-Ereksiyon olmadan erotik zevk,
2-Orgazm olmadan ereksiyon,
3-Ekstravajinal orgazm,
4-Orgazm olmadan cinsel birleşme ve
5-Cinsel Birleşme.
Kaygı ve savunmalara sevişme anında neyin neden olduğunun belirlenmesi için, her iktidarsızlık yaşayan danışanın psikolojik durumu, bireysel olarak değerlendirilmelidir. Bu veriler temelinde, cinsel durum, kaygı uyandıran faktörlerin mümkün mertebe çoğunun yok edilmesini sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılabilir.
VAJİNİSMUS NEDİR?
Kadında cinsel ilişkinin olduğu anatomik bölgeye vajen adı verilir. Vajenin etrafındaki kasların kasılması, tüm vücutta bir kasılma, endişe, korku ve panik hali, kadının bacaklarını sıkıca kapatması ve elleriyle eşini itmesine yol açan, istemsiz bir şekilde yani kadının kontrolü dışındaki bilinçdışı vajinal kasılmalara vajinismus denir.
Vajinismus Tedavisinde Dikkat Edilmesi Gereken Konular:
•    Tedavi mutlaka eşle beraber olmalıdır.
•    Vajinismusun fiziksel bir nedeni olabilir ve bu nedenle kadının mutlaka cinsel terapi öncesi bir kadın doğum uzmanına görünmesi gerekir.
•    Deneyip de başarısızlıkla sonuçlanan her tedavi girişimi çifti dipsiz bir kuyuya doğru sürükler, umutlarını kırar, tedaviyi güçleştirir.
•    Tedavinin sonlarına doğru eşlerin arası açılmaya başlar ve sık sık kavga etmeye başlarlar.
•    Hasta çift yaklaşık 10-12 seans sonrasında sağlıklı bir cinsel hayata kavuşabilmektedir. Tedavi süresinin uzunluğu ise genellikle 3 hafta ile 3 ay arasında sürmektedir.
•    Vajinismusu mekanik olarak çözmek yetmez. Çifte sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayat sunmak için tedavide iki aşama izlenmektedir. 1. aşamada cinsel birleşmenin olması hedeflenmektedir. 2. aşamada ise cinsel ilişkiden zevk alma ve orgazm olma teknikleri öğretilmektedir.

ORGAZM OLAMAMA
Kadında Orgazm Sorunları ve Bozukluklarının Nedenleri :
•    Ön sevişmenin eksik ve aceleye getirilmesi,
•    Partnerin erken boşalma sorununun olması,
•    Partnerin ereksiyon sorununun olması,
•    Partnere karşı olan ilgi kaybı,
•    Alkolizm,
•    Depresyon ve üzüntü,
•    Menopoza ilişkin östrojen azlığı,
•    Vaginal akıntılar,
•    Vaginanın geniş olması,
•    Şeker hastalığı,
•    Nörolojik bozukluklar ve nörolojik ilaç kullanımı,
•    Problemli bir çocukluk geçirilmiş olunması,
•    Düzenli ve sağlıklı bir aile yaşantısının olmaması,
•    Ergenliğe geçiş döneminde problemli ve travmatik cinsel deneyimlerin yaşanması,
•    Cinsel kimlik çatışmaları,
•    Sosyo-kültürel yasaklamalar ve aşırı dinsel inançlar,
•    Bilgisizlik,
•    Cinsel taciz veya tecavüz yaşamak,
•    Aldatılmak,
•    Gebe kalma korkusu,
•    Partnere güvenmeme,
•    Cinsel ilişkiye zorlanmak,
•    Duyarlı, bilgili, sıcak, yaşamı seven bir kadının nasıl olduğuna ilişkin yeterli rol modelinin bulunmayışı,
Güvenilir, emin, sosyal açıdan kabul edilebilir ve özel bir atmosferde, ödüllendirici ve destekleyici koşullarda bir cinsel deneyime girişme olanağını bulamama vb.
Erkekte Orgazm Sorunları ve Bozukluklarının Nedenleri:
•    Ön sevişmenin eksik ve aceleye getirilmesi,
•    Partnere karşı olan ilgi kaybı,
•    Alkolizm,
•    Depresyon ve üzüntü,
•    Şeker hastalığı,
•    Nörolojik bozukluklar ve nörolojik ilaç kullanımı,
•    Problemli bir çocukluk geçirilmiş olunması,
•    Baskı altında ve katı kuralların olduğu ailelerden gelen kişiler,
•    Cinsel konuların tabu olduğu ailelerde yetişenler,
•    Düzenli ve sağlıklı bir aile yaşantısının olmaması,
•    Ergenliğe geçiş döneminde problemli ve travmatik cinsel deneyimlerin yaşanması,
•    Cinsel kimlik çatışmaları,
•    Sosyo-kültürel yasaklamalar ve aşırı dinsel inançlar,
•    Bilgisizlik,
•    Cinsel taciz veya tecavüz yaşamak,
•    Aldatılmak,
•    Depresyonda veya panik atakta kullanılan ilaçların bir kısmı,
•    Partnere güvenmeme,
•    Cinsel ilişkiye zorlanmak,
•    Duyarlı, bilgili, sıcak, yaşamı seven bir erkeğin nasıl olduğuna ilişkin yeterli rol modelinin bulunmayışı,
•    Güvenilir, emin, sosyal açıdan kabul edilebilir ve özel bir atmosferde, ödüllendirici ve destekleyici koşullarda bir cinsel deneyime girişme olanağını bulamama,
•    Kabakulak ve fil hastalığı,
•    Kalp yetmezliği,
•    Damar sertliği,
•    Aort anevrizmaları,
•    Böbrek yetmezliği,
•    Hidrosel ve varikosel gibi ürolojik hastalıklar,
•    Siroz,
•    Solunum yetmezlikleri,
•    Penis damar ve yapı bozuklukları,
•    Klinefelter gibi genetik hastalıklar,
•    Vitamin eksiklikleri,
•    Hipertiroidi,
•    Addison hastalığı ve böbreküstü bezi tümörleri gibi endokrin sistem hastalıkları,
•    MS, Parkinson , ALS, bazı sara hastalığı tipleri,
•    Sinir sistemini tutan tümörler,
•    Omurilik kanalını etkileyen travmalar ya da burayı tutan tümörler,
•    Pelvis kemiği kırıkları,
•    Obsesif-kompulsif - bozukluğu olanlar vb.
CİNSEL İSTEKSİZLİK NEDİR?
Olası çekici cinsel partnere yönelik azalmış cinsel istek, yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması veya hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumudur. Halk arasında “frijidite” ya da “cinsel soğukluk” olarak da adlandırılmaktadır.
Tedavi
Tedavi, neden olan faktörün ortaya konmasından sonra mümkündür. Tedavinin amacı eşler arasında bir uyum oluşturulması ve aralarındaki bozulan iletişimin yeniden düzenlenmesidir. Eğer eşlerden birinde belirgin düzeyde cinsel istek azlığı varsa istek düzeyini arttırmaya çalışmak gerekir. Bazen de eşlerden birinde aşırı isteklilik ve talepler varsa dengeyi sağlamak açısından bu istek ve talepleri azaltmak gerekebilir. Bu nedenle tedaviye “çift” olarak hastalar kabul edilmelidir. Herhangi bir organik hastalık saptanamamışsa isteksizliğin nedeni psikolojiktir. Bu durumda çiftlerin birlikte yardım alması gerekmektedir:
•    Cinsel Terapi
•    Aile Terapisi,
•    Bedensel egzersizler,
•    Cinsel egzersizler,
yoluyla çifte yardımcı olunur.

970
Genel Tartışma / EŞCİNSEL OLMAK ve EŞCİNSELLİK BELİRTİLERİ
« : 04 Eylül 2012, 11:32:02 ös »
Eşcinsel olmamda en etkili sebeplerden bir tanesi  benim babam bana gerçek bir babalık yapmamış olması...
çocuklugumdan beridir  her zaman gözümde   benim  ile ilgilenen bir baba karakteri  canlandırmışımdır...
bu eşcinseligimde  duygusal yönde  etkili olan bölüm...

Cinsel  anlamda  erkeklere neden  ilgi duyduguma gelince...
ilk cinsel  ilişkimi  bir erkekle  yaşamıştım çünki...
cinsel anlamda abim ile defalarca yaşadıgım  cinsel ilişki , erkeklere ilgi duymamı sagladı...

bunun sonrasında  eşcinsel olmama sebep olan ve artı kantan diger etkenler ise şunlar...

1 )  Çekimser  olmam   ve kızlar ile   ilişki kuramamış olmam...
2)   Dini açıdan   günah  ve suç  oldugnu düşündügümden...
3)   annemin beni   uslu ve terbiyeli bir çocuk olarak yetiştirmiş olması...
4)   erkek  arkadaşlarımdan çok kız arkadaşlarımın  olması...
5)   kavgacı ve  atılgan biri  olmamış olmam...
6)   içine kapanık  ve karamsar düşünmüş olmam...
7)   babamın benim ile ilgilenmemiş olması...
8)   ilk cinsel ilişkimi   erkekler ile yaşamış olmam...
9)   gördügüm ve ilgimi çeken erkekleri  kafamda düşünerek   cinsel ilişki yaşadıgımı hayal etmiş olmam...
10)   kendimi  karamsar bir  düşünceye   sokup  , kendimin bir kızla asla  ilişki  yaşayamıyacagıma inandırmış olmam...

Ama  farkına  vardıgım  en önemli uç noktalardan bir  tanesi şu...
duygusalık   bir kıza  degilde bir erkege  manen  duygusallık kuruyorum...

orta okulda erkek fen bilgisi  ögretmenime  duygusal anlamda   baglılık duydugumu biliyorum...
hiç bir kıza baglanmadıgım kadar erkek ögretmenime baglanmıştım...
ama  onu  gözümde   bir baba olarak görüyordum yada görmek istiyordum...
bu  baba  sevgisi  beni  cinsel anlamda erkekler  ile  ilişki yaşamama sebep oluyordu...
Çünki ilk  ilişkimi  bir erkekle  yaşamıştım...

Bu  eşcinsellik  kavramından  kurtulmam  için  öncelikle  baba  sevgisi dedigim  o ilgiyi  görmem  gerekiyor...
manevi anlamda sevecegim bir babam  olmalı diye düşünüyorum...


şuan ailem ile  yaşıyorum   ben  öz babama  manevi  anlamda  sevgi duymuyorum  fakat o benimle  ilgileniyor...
hatta   beni   eskisinden daha çok seviyor    ,ama  ben   ona  sevgi duyamıyorum  ...
ona nefretim yok   kızgınlıgım yok  ama  sevgimde yok manen  onu sevemiyorum...
sevmememin  sebebine gelince   hiç bir manevi duygu hissedemiyorum...
geçmişte  Ailevi  kavgaları  hatırlamak bazen babamdan sogumama sebep ola biliyor...


şuan  tek ihtiyacım olan şeyin 
1) duygusal ve  cinsel   anlamda yaklaşıp  temas  kura bilecegim bir kız arkadaşımın olması..
2)  manevi anlamda seve bilecegim ve bana ilgi gösterebilecek  baba  karakterinin olması...

ama  bunun önce sinde   en etkili ola bilecek  yöntemin bir kız arkadaşımın kesinlikle olması gerketine inanıyorum ...
ve vaktimin çocugunlugunu  kız arkadaşımla  geçirmek olması gerektigini  düşünüyorum.


971
İNSANLIĞA KARŞI DUYULAN ÖFKE!
   Tüm insanlığa hem de tüm insanlığa karşı öfke duyuyorum. Özellikle Türk aile yapısına karşı bir öfkem var. Nasıl olurda birer katil yetiştirdiğinin farkına varmaz bunca ana-baba. Ya arkadaş düşünüyorum da ben ateist olsam kesin Hitler ile başa baş giderdik katliam yapma konusunda. Hatta onu sollayacağımı bile düşünüyorum. Sonuçta cezası yok bişeysi yok. Öldür babam öldür. Bu sayede içindeki öfkeyi de kus dışarıya. Ama işte kolay değil bu kadar be. Öfkemi dışa vuramıyorum, hani vursam da kendim bile dışa vurduğuma inanmıyorum. Aslında öfkeli olmadığımı, sadece kendimi kandırdığımı, bu sayede de güçlü göründüğümü düşünüyorum bir şeyleri kırıp döktüğüm zaman. Ama işte bunlar savunma mekanizması. İnsan beyni, bilinçaltı savunmasına harcadığı enerjiyle beynin asıl işlevlerini çalıştırmaya kalksaydı. İnsan beyninin %3-%5 gibi komik rakamlarla değil de %70-%80 gibi rakamlarla kullanacaktık. Ama işte gelgelelim aile çocuğu öyle bir yetiştiriyor ki o çocuğun robot olmasını ya da elindeki oyuncak ile ömür boyu uğraşmasını istiyor gibi bir tutum sergiliyor. İnsanlara niye bu kadar öfke doluyum ben bir türlü çözemedim. Ne kadar HK da duygularımın var olduğunu hala iddia etse de, bu insanları yok etme isteği ile duyguları aynı kefeye koymak mümkün olmuyor. Öfke bir duygu mudur Ha, işte orasını bilemem. Alperen demiştik birçok yazıda, o kadar yakın olduğum, kardeşim dediğim, uğruna her şeyi yapabileceğim kişi… Bugün ise onu zerre kadar önemsemediğimin farkına vardım. Amaç tamamen onu kullanmaktı. Kendini bilme olayıydı. Kendimi tanımak için onu araç olarak kullanma isteği üzerine oluşmuş bu durumu nasıl da fark etmemişim. Neyse geç  de olsa fark ettim. Fakat aklıma bile gelmiyor Alperen artık. Telefonumda kardeşim diye kayıtlıyken diğer bütün insanlara yaptığım gibi onu da ad-soyad olarak kaydettim bugün. (Annem-babam dahil tüm rehber isim-soyisim kayıtlı –ne kadar garip bir durum, takıntı işte- )
Yazdığım yazılar falan hepsi yalanmış aslında ya. Hepsi kendime bir amaç ararken kullandığım sözcüklerden ibaret yazılar. Örneğin eşcinsellikten kurtulmayla ilgili olan yazım ve sonunda var olan onlara yardım etme isteği vs. Hepsi aslında bilinçaltımın oyunundan ibaret. O insanları gerçekten umursamıyormuşum. Yazıyı okurken şaşırdığınızı tahmin ediyorum. (Eğer eşcinsel değilseniz) Çünkü bugün dediğimle yarın aynı şeyi söyleyemiyorum maalesef. Hani insanlar bazı olaylara içinde bulundukları ruh haline göre cevaplarlar ya. Ben kişiliğimi kaybetmişim ya. Ruh halinden çok başka ruhlara göre cevaplıyorum artık soruları. Hani bazen bir ilham geliyor, özellikle konuşmalarımda, döktürdükçe döktürüyorum. Karşımdakine faydalı olduğuma da eminim o an. Fakat içimde de bir burukluk var, ben anlattıklarımın ne kadarını uyguluyorum diye. Doğruları bilirken o doğruları uygulayamamak… Alperenin hayatını 1 ay içinde onun tahmin bile edemeyeceği kadar düzene soktum. Annesiyle konuştum. Terapiye getirdim. Sürekli bir şeyler anlattım. Ne bileyim birçok şey yaptım. Şunu fark ettim ki bir eşcinselden korkacaksın arkadaş. Sen farkına bile varmadan hayatının en uç noktasına girebilir, şekil a’da olduğu gibi. Bir de öyle bir şey var ki güvenini çok iyi kazanmışım ki çocuğun öl desem ölecek vaziyetteydi. Bu mutluluk veriyordu açıkçası, sadizmin doruklarında seyrediyordum nihayet, amaçladığım noktada. Ama dur bir saniye ya. Ben kendimi de mahvetmeye başlamışım yine diye düşünmemek de elde değildi tabi. Düşünmek de elde değildi gerçi de. Ben Allah inancımı kaybetmemeliyim buna karar verdim bu kadar yazıya özetle. Bir kaybedersem o sırada kaç kişi öbür dünyanın derinliklerine yolculuğa başlar bilmiyorum. Hani vicdan kalmaz bir kere, ha zaten yok ama dizginleyen şeyler var. Hani derler ya kaybedecek bir şeyi olmayan adamdan kork diye. Bu yüzden en fazla eşcinsellerden korkulması gerekir bu dünyada. Çünkü hayatında hiçbir şeyi kazanmadığını düşündüğünden haliyle kaybedeceği de hiçbir şey yoktur. Hani ben örnek vereyim kendimden. Önce ablam öğrendi falan filan derken lan bir baktım utanmasam önüme gelen her adama eşcinsel olduğumu söyleme pozisyonuna geçecem. Sanki ispatlar gibiydim, bak ben ne kadar cesurum sizin hayal bile edemeyeceğiniz bu durumu, ben cesurca söylüyorum diye. O noktadan sonra zaten söyledim artık diye de kaybedecek bir şeyim yokken daha da kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı. Hala şaşıyorum neden zehir falan katmadım bu insanların gıdalarına. Neyse not alayım ileride işime yarayabilir belki. İşin şakası bir yana hala bir öfke var içimde, kime karşı yada neye karşı olduğunu bilmediğim bir öfke. Nasıl çözeceğimi de bilmiyorum haliyle bu sorunu. Ama galiba bunu başkalarına zarar vermeden çözmeliyim bu sefer. Alperen örneğinde gördüğümüz gibi resmen kullandım, sömürdüm ve bıraktım haliyle. Başka bir insana daha yapmamalıyım bunu. Ha, o insanı düşünüyor muyum tabi ki hayır. Kendim kötü pozisyona düşüyorum sonrasında. Karşımdakini tanrı yapmaya başlıyorum. Borderline’lar demiştik ya hani, evet ben borderline’ım ve borderline kişi narsisten  daha da narsistir. Çünkü narsist kendine köle bulma çabasındayken, biz borderline’lar kendimize narsist yaratıp sonra yarattığımız narsisti de yok ediyoruz. Hani onlar hazır olana konar biz yoktan var eder misali bunu en iyi şekilde özetler galiba. Gelelim bu olayın aslına, şuan kafam gerçekten çok karıştı bir insan hem borderline olup aynı zamanda da dindar olabilir mi Olamaz, mantıken olamaz yani. Önceki yazılarımı okumuşsanız farkına varacaksınız ki bunun tam tersi şeyi savunuyordum. Daha ne istiyorsunuz anlamıyorum vallahi ya. Münazara oluşturuyorum resmen gözünüzün önünde. Kendi içimde çarpıştırdığım şeyleri dışarı vuruyorum işte. Siz de var tabi bu, en azından bir çoğunuzda ama bir başkasında gördüğünüz zaman nedense yadırgama durumuna giriyorsunuz. Yazıda ne anlatıyordum şimdi nereye geldim arkadaş. Ben başka bir şey yazacaktım bugün hatta onun için başlamıştım galiba ama neler yazdım ben ya. Neyse buradan sonrasını da başlangıçtaki gibi devam ettirelim ve ilk yazım olan Vişne Suyu  yazımdaki orjinalliği buraya da yansıtayım. Ne de olsa diğer yazılar “sadece” yazılardı. Bunlar ise yazarının ben olmadığım yazılar. Bilinçaltından aktarmalar. Nihayetinde bu zaten belli oluyor çelişkileri gördükçe. Bu terapide adını sormayı unuttuğum bir bayanla tanıştım, bir danışanın annesiydi uzun uzun konuştuk. “Laf aramızda bu yazıyı okuyorsa oğluna da küpe olsun yazacağım sözler, orada yüzüne karşı söyleyemedim çünkü hepsini .(HK konuyu saptırdı sağ olsun. Oysaki ben tam aşağılayıp onu küçük düşürecektim, ben çok bilgili ve zeki olacaktım. Olmadı işte ah hk ah.) Öncelikle kendini zayıf gördüğün için ve sen de eşcinsel olduğun için haliyle diğer eşcinselleri de otomatik olarak zayıf görüyorsun. Fakat eşcinseller diğer insanlardan daha zekidirler çünkü savunma psikolojileri daha fazla geliştiği için eşcinsel olmuşlardır zaten. Düşünsene o zekayı başka yerde kullandığını. Bu yüzden suratıma bile bakmadın aynı odadayken. Acayip şekilde canımı sıktın orada bir kere. Sen kimsin de benim yüzüme bakmıyorsun arkadaş. Annenle konuştuk o kadar işte, o anladı ne olduğumu, nasıl biri olduğumu, oysa sen beni anlayabilecekken yüzüme bile bakmadın. Olum başa sardım yine galiba ya, alperen 2 vakası. Bu sefer de eşcinselleri ele geçirmeye çalışıyorum anlamıyorum niye yapıyorum ki bunu. Bu arada küçük bir not eklemek istiyorum buraya, yazılarımı klavyeyle tükenmez kalemle yazılmış şekilde kabul edip yazdığım için aynı satırda bile çelişkiler olması mümkün. Tükenmez kalemle yazılmış gibi kabul etmemin sebebi de bir eşcinselin içinde yaşadığı çatışmaları, düşünceleri, duyguları size sansürsüz yayınlama isteği. Tabi ki sizi düşündüğümden değil yine. Yazım daha fazla okunsun, daha fazla takdir toplayayım ve ilk yazımdan sonra kaybettiğim itibarımı geri kazanayım diye. Bu kadar açık sözlü olmak da korkutuyor aslında bir yandan da. Acaba içimdekileri öğrenirlerse bu kadar kişiliksiz birinin yazıları okunur mu dercesine bir tavır takınıp da yazıyı okumayı bırakırlar mı diye bir düşüncem de yok değil. Bu yüzden hala yazdığım yazıları silme gibi bir isteğim mevcut. Bir de böyle kurmuyor muyum bazen cümleler, benim bile yazarken doğru yazmak için iki-üç kere okuduğum cümleler. Sırf ne kadar bilgiliyimi göstermek için işte bunlar.Lan harbi rahatlıyormuş insan içindekileri yazınca ya. Tekrar ediyorum yazıyı okuyanlar umrumda bile değil. Çok rahatladım lan D. Herkesin denemesi lazım sansür koymadan içindekileri kağıda dökmeyi bence. En azından elektronik kağıda dökmesi gerekir.  Her neyse ya yine korkmaya başladım, kendimi fazla açınca gücümü kaybedecekmiş gibi hissediyorum. O değil de ben bu bencillik meselesini nasıl çözeceğim arkadaş ya.  Gerçi iyi böyle aslında insanlar umrunda değil, annen ölürmüş, baban ölürmüş umrunda değil sadece kendi çıkarların için gözyaşı dökersin belki. Aslında sadistçe görünse de mantıklı gibi de duruyor. Ya HK yine beğenmedin değil mi yazımı Ne yapayım ilham gelmiyor işte ilk yazıdaki gibi. Neyse ya bu yazı da bu kadar olsun. Fakat son olarak belirtmek istediğim bir mevzu olacak bugün terapide gündeme geldi belirteyim de bilin.
HK’nın bu yazıları kendisinin yazdığını iddia eden şahıslar. Biraz kafanızı çalıştırsanız, biraz yazıları okusanız iki ihtimal kalır HK’nın bu yazıları yazmış olması için.
1.HK 10-15 karakterli bir kişilik ve bu sayede bütün bu yazıları yazmayı başarıyor.
2.HK fazla film izlemiş ve bu sayede bunları ortaya çıkaran, olağanüstü zekaya sahip olan bir insan.
Bu iki ihtimal dışında akıl çerçevesi içinde başka ihtimal göremiyorum şahsen ben. Bu yüzden lütfen saçma sapan görüşlerinizi açıklamak için öncelikle iyice araştırın olayları ve iyice görün her şeyi. Her ne kadar vişne suyu kadar olamasa da bu yazı umarım birilerinin işine yarar ve böylece o tatmin olurken ben de beğenilmenin vermiş olduğu tatminkarlığı yaşarım bir anlamda. HK ayrıca sesini duyar gibiyim, yine anlattım sadece, terapide ne yaptığımızla ilgili ve senin önerilerinle ilgili bir şey yazmadım. Olumsuz bir bakış açısı hakim sanki tabloya, gerçi vişne suyuna da öyle diyordum ben de, demek ki  olumlu bakanlar da varmış.

Samimi şekilde yazı yazma şevkimi tekrar kazandıran danışanımızın annesine teşekkürlerimi sunuyorum. Umarım şuan okuyordur bu satırları.

Messenger aracılığıyla canlı sohbet de yapabiliriz bu adresle. İsteseniz yazıyla ilgili yorumlarınızı yada sorularınızı mail yoluyla da yapabilirsiniz.
İletişim visnesuyu94@gmail.com
YAZI SERİSİNİN DİĞER YAZILARI
VİŞNE SUYU (1)
httpwww.huseyinkacin.comforumindex.phptopic=1020.0
KİŞİNİN AYNASI (2)
httpwww.huseyinkacin.comforumindex.phptopic=1027.0
KENDİNİ BİLMEK (3)
httpwww.huseyinkacin.comforumindex.phptopic=1029.0
EŞCİNSELLİKTEN NASIL KURTULURSUNUZ REHBERİ (4) ve BAKMAK YADA GÖRMEK (5)
httpwww.huseyinkacin.comforumindex.phptopic=1042.0

972
HK'nın uzun ısrarları sonucunda ayrıntıya inmek zorunda kalıyorum. Kardeşim nerede o eski nesil. "Leb" demeden leblebiyi anlarlardı. Biraz kafa yorun, düşünün. Neden beni yoruyorsunuz anlamıyorum. Önce ek yazıya bir şeyi belirterek başlayayım ki biraz anlam kazansın. Bugünlerde farkına vardım ki gündelik zeka dediğimiz zekam çok zayıflamış, hem de aşırı zayıflamış. Mesela şimdi yazacağı ek yazıdaki anne ve oğulun simalarını ve isimlerini unuttuğumu belirterek başlamak istiyorum yazıma. Evet ne demiştik önceki yazıda. Küçük bir teşekkür vardı galiba bir anneye. Evet, o anne nereden çıktı nasıl bir tesadüf oldu nereden geldiler konularından bahsedelim isterseniz öncelikle. Terapiye gelmiştim HK'ya. Gece uyumamıştım, hatta 24 saate yakın uyumamıştım -niyeyse bu çok sık oluyor bugünlerde, belki de geçici hafıza kaybının sebebi budur-. HK 10:30'da gel demişti randevuya, ben 10'da gittim ve geçici sekreter görevini icra eden abimizle bir süre konuştum, derken bir şeylerle uğraşmaya başladı ben de o yorgunlukla sızmışım koltukta. Ne de olsa evim gibi orası artık. İstediğimi yapabilirim orada. Hem o kadar rahat koltukları varken bekleme salonunun zaten uyumamak mümkün değil. Neyse saat 11 olmuş HK beni uyandırdı birer çay söyledi bize. Odaya girdik derken telefonu çaldı ve psikolog kurallarına tamamen aykırı şekilde danışanıyla görüştü bir müddet. Gerçi bunu hep yapıyor artık alışkanlık haline geldi. Benim terapimin bir parçası diye umut ediyorum. Gerçi değilse de psikologluk geleceğim için yavaş ama sert adımlar bunlar. Halimden şikayetçi değilim hatta diyorum ki ben sıkılınca evde gideyim ofise oturayım orada işim ne. Part-time iş falan ayarlasa bana HK ofiste fena olmaz. Bu sayede insanları daha iyi inceleme fırsatı da bulurum. Neyse bu fikir iyi ama bence. Boş zamanlarımda ofise geçeyim ben, bir ağırlık da yapmam otururum köşede sessizce. Cenk beyle sigara falan içeriz arada. Ya cenk bey dedik de hayatımda bu kadar komik tavırlı, kendine güven abidesi olan ve nasılsınız sorusuna bugün canım sıkkın yada kötüyüm diye cevap verebilen birine rastlamadım. Çok rahatsız ediyor böyle cevap vermesi ve bu tavırları. Kendimi ezilmiş hissediyorum karşısında. Lan en yakın arkadaşıma bile sorsam iyiyim cevabını alıyorum. Madem herkes iyi neden dünya bu kadar yanlış ilerliyor. Demek ki bir problem var ortada ki durum böyle. Cenk beyi bu tavrından dolayı kutluyorum bu yüzden. Yahu ben ne anlatıyordum nereye getirdiniz beni! Saptırmayın konuyu arkadaş! Yok cenk bey kimmiş, yok ne yaparmış. Töbe töbe. Ne diyorduk? Hah! Telefonun çalmasını fırsat bilip, siz konuşurken ben de balkona çıkıp çayımla beraber sigaramı içerken, bu sırada da açılmış olurum işareti yaptım ve odadan çıktım. Neyse içtim geldim işte derken terapiden bahsettik önceki yazıda zaten. Kendimi borderline sanarken, narsistlerden de narsist olduğumun farkına vardım özetle. Bana borderline nedir falan diye de sormayın zaten yeterince ayrıntılı anlatıyorum bir de o ayrıntıya giremem sizin için. Google'da arayın gitsin işte. Neyse terapide kelimelerin tükendiği o anda dış kapı çaldı. Ya HK'ya yada Cenk'e gelmişti gelen şahsiyet-i munhasır. Bu sefer ümitliydim HK'ya gelmiş olmalıydılar ve bu sayede tanışacaktım biriyle. HK onların da tecrübeli olduğu kanısına vararak psikoloji kurallarına tamamen aykırı şekilde danışanın annesini odaya çağırma gibi ahlaksız bir teklifte bulundu bana. Ben de hemen kabul ettim tabi. Derken geldi odaya, işte nereden çıkar bu, suç kimde gibi özelliklerden bahsettim. Annesi ilk defa geliyordu buraya ama oğlunun bu durumunu uzun süredir biliyordu tabi. Bu yüzden tecrübeli sayabiliriz annesini de bu konuda. Tırnak içinde bahsedersek anlatılan şeylere tepki vermek konusundan bahsediyorum. Kendisi psikoloji kitapları okumuş az çok bilgi sahibi olmuştu insanlar hakkında fakat puzzle'ları oturtamadığı için oğlunun bu durumuna kendisinin neden olduğunu göremiyordu tabi. Aynı annem dedim. Aşırı korumacı, oğlunu her türlü vaziyette kanatları altına yerleştiren, tamamen iyi niyetli fakat kötü sonuçlara neden olan bir anne. Velhasılı kelam, oğluyla da iki çift kelam edelim dedik ve içeriye aldık. Gariptir ki yüzüme bakmamak için büyük bir özen gösteriyordu. Yüzünü sadece annesine ve HK'ya çeviriyordu fakat ben konuşuyordum. İşler güçlerdeki ahmet kural gibi oluyorum hep ben ya. Diyemedim ya la "Ben konuşurken suratıma bak ulan" diye. Neyse çıkışta kibar halini söyledim tabi anladığını sanmıyorum ama bu yazıyı okumasını çok istiyorum çünkü içimde kaldı, rüyalarıma girecek artık. Ha bir de bi tezim kuvvetlendi, nedense kendini yakışıklı görmeyen fakat aslında yakışıklı insanların eşcinsel olmaları daha yüksek ihtimaldir. Eşcinseller genellikle yakışıklı olurlar demeyelim de buna, yakışıklılar genellikle eşcinsel olur diyebilir miyiz bunu da bilmiyorum. Her neyse çocuk yakışıklıydı hakkını yemeyelim ve tahminime göre pasif idi. Adı hatrıma geldi nihayet fakat burada paylaşacak değilim herhalde. Yalçın içini rahatlatsın bu, adını paylaşmıyorum. Neyse derken yüzüme bakmama noktasına fena takıldım, o kadar mı çirkinim lan ben! Kötü bir şey mi anlatıyoruz burada dinlesene! Şeytan dedi ki çakma suratının ortasına bir tane, zaten durumu fena bir de sen üstüne gitme dedi. Oha lan dedim, şeytandan daha acımasız olmuşum. Bu işte bir yanlışlık var. Bir de duydum ki o sırada kiramen katibin meleklerinden sağ omzumdaki tatile çıkmış. Neymiş efendim zaten sevap işlediğim yokmuş da zaten hep günah işliyormuşum da! PEH!
Neyse ben soldakiyle idare ediyorum zaten. Ama yoruldu yazmaktan zannımca. Neyse ben şeytanın dediğine uydum ve çakmadım suratına yumruğu. Ah şeytan ah hep senin yüzünden geliyor başıma bunlar, orada çaksaydım bi tane şimdi rahat rahat uyuyordum bu yazıyı yazmak yerine. Özetle şeytana aldanmayın benim gibilere sandığınızdan fazla doğru söylüyor. Ne alaka demeyin ben de bilmiyorum. İçinden gelenleri yaz dedi HK ben de içimden ne gelirse yazıyorum işte.

-Bi sn yazı yazıyorum.

Ulan fazla abarttık içinden gelenleri yazmada galiba. Neyse şunu da ekleyeyim yazdığım bu yazılara makale demiyor muyum? Ah işte bu bitiriyor beni zaten. Bir sorsa bana birini okuyabilir miyim diye put gibi kalacam ortada. Neyse bi bakış fırlatıp çıktık annesiyle odadan ve iki keş olarak balkona doğru yarıştık.

Dipnot: Eğer gayliği bırakıp nefsime hakim olmaya çalışmıyor olsaydım çok pis fantaziler gerçekleştirebilirdim o çocukla.
Ek Dipnot: Umarım annesi okumuyordur bu yazıyı.

Balkonda konuşmaya başladık işte şöyle yapmamalısınız böyle yapsanız daha iyi diye öğütler veriyorum tabi ki standart olarak. Her şeyi biliyorum ve uyguluyorum ya başkalarına anlatmak kaldı. Bu ilhamı nereden aldım diyecek olursanız annesi vişne suyu yazımı çok beğenmiş. Bana bu yazının kendisini rahat uyuttuğunu söyledi benim en sevdiğim yazarsın çok büyük tesadüf oldu tanışmamız dedi yada buna benzer kelimeler. Bu çalışmalar çok iyi şeylere hizmet ediyor falan deyince "ALLAH" dedim içimden. Bekle beni HK.com yıkıp dökeceğim ortalığı yine samimi yazılar yazmaya başlayacağım. Derken yine olmadı, bugün de olmadı Allah belasını versin bu klavyenin. Abi kol bozuk misali benimkisi de galiba. Neyse derken annesine dışarda Hz. Ömer adaleti Hz. Ebubekir'in sadakati gibi meselelerden uzun uzun bahsedip, gönlünde kurduğum tahtı genişlettim diye düşünüyorum tabi o da benim gibi narsist değilse. Çünkü gayet samimi görünüyordu tavırlarında, ya narsisttir yada dürüsttür. Her neyse sonra zapladık yada önce zapladık, zapladık işte... Kızının problemleriyle ilgilenmiş her zaman oğlunu problemsiz olarak görmüş ve bizim gururlu genç de tabi ki ben düzgünüm numarası yapmış. Bakın bir teorim daha eğer bir insan dışarıdan para sıkıntısı çekmeyen, mutlu, istediği şeylere ulaşabilen biri olarak görünüyorsa %95 ihtimalle eşcinseldir. Dışarıdandan kastım yakın olduğunuz bir arkadaşınız için bahsediyorum. Çünkü bu büyük imtihanın üstüne başka imtihan verilmiyor yaratıcı tarafından. Hep buna şahit oldum ve gördüm. Her neyse şey diyoduk. Kardeşim sen düzgünüm ben mükemmel bir çocukluk geçiriyorum, yaşasın cumhuriyet tavırlarını takılırsan tabi ki kimse seni anlamaz. Sonra da kızmaya hakkın kalmaz bu insanlar beni niye anlamıyor diye. Amma büyük kin beslemişim çocuğa karşı ya, eğer son zamanlarda daha da fazla kaybettiğim yada  sakladığım duygularım yerinde olsaydı, utanç duyabilirdim ve üzülebilirdim bu ağır eleştirinin altında. Neyse HK'nın istediği gibi ayrıntılı bir yazı olduğunu umuyorum. Derken son bir şey eklemek istiyorum ki bu kadar eleştirimin, aşağılamamın, ne bileyim yerden yere vurmamın tek sebebi tamamen bencilcedir. Şu demektir tam olarak: "Hodri meydan kardeşim al klavyeni koltuğunun altında gel benimle burada savaş". Bunun faydası ne olacak, kendine güven artışı ve mücadele hırsı. Böylece karşılıklı bir çıkar alışverişi olacak. Alan da veren de mutlu olacak. Münazara, tartışma, sidik yarışı, at yarışı gibi şeyler yapmak isterseniz kapım açıktır sonuna kadar gençler ve genç hissedenler. Velhasılı kelam diyelim ikinci kez bu yazıda (bu gibi şahsına münhasır bağlaçları ikinci kez kullandığım zaman deli oluyorum demek isterdim fakat zaten zeki olmak bir deliliktir.)

Yazımda belirttiğim ağır eleştiri yağmuruna tuttuğum genci ringe davet ediyorum. Lütfen HK Bey şahsiyeti düelloya çağırın ve ben de bütün forumda tek yazan insan olmaktan kurtulup biraz eğleneyim. Solo sıkıcıdır her zaman. 100. kez ve son olarak, son olarak diyorum. Yazı yazmaktan korkan çekinen yazamayacağından korkan arkadaşlar da bana çatsınlar, ne bileyim laf atsınlar, tehdit mesajları atsınlar. Alıştırma yapmış olurlar bu sayede. İletişim bilgilerimi ben bile ezberledim, hala ezberleyemediyseniz ayıp vallahi! Facebook'tan ulaşmak isteyen danışanlar için de HK'ya başvurmalarını rica ediyorum o onay verirse size adresimi yollar. Çok neşeli ve alaycı yazdım bugün. Çok hoşuma gitti! UUU beybi! Saygılar ve selamlar efenim.

973
BÜTÜN GÜNAHLARIM, SEVAPLARIM, YANLIŞLARIM, DOĞRULARIM, OYUNLARIM, SAFLIĞIM, TECRÜBESİZLİĞİM, GÜCÜM, GÜÇSÜZLÜĞÜM…

HER ŞEYİMLE İLK TERAPİM

Süreyya: Merhaba.
Hüseyin Kaçın: Hoş geldiniz.
Süreyya: Hoş bulduk hocam. Nasılsınız?
Hüseyin Kaçın: İyiyiz sağ ol. Sen nasılsın?
S: Teşekkürler.
H.K: Sanal alemde tanışıyorduk, şimdi iş gerçeğe mi döndü?
Süreyya: Evet. Öyle oldu.
H.K: Böyle olması gerekiyordu demek ki. Ee, neden buradasınız Süreyya Hanım?
S: Neden buradayım? Biraz yakın zamandan başlarsak kısa bir zaman önce bir ilişkim bitti. 3 ay kadar önce. Bir erkek arkadaşım vardı. 6 aydır beraberdik.
H.K: Okuldan, dışarıdan?
S: Dışarıdan. Bir arkadaşımın arkadaşıydı. Şu an hukukçu oldu. 
H.K: Yaş farkı ne kadar?
S: Aynı yaştayız. Geçen yıl Aralık ayında tanıştık. İlk buluşmamızda zaten çıkmaya başladık. Şöyle bir ilk yaşandı. Ben o zamana kadar hayatımda kimseden çiçek almamıştım henüz. O böyle elinde bir demet çiçekle gelince çok etkilendim. Gerçekten çok etkilendim ve…
H.K: Bana değer vermiş mi oluyor?
S: Evet. Hayır deme veya evet deme diye de bir şey olmadı. Otomatikman başladı zaten. İşte ve çok yüksek vaatlerle başladı. İşte sonra bana bir gül goncası verdi. Ben tabii onlardan çok etkilenmiş durumda. Sonra telefonda…
H.K: O gül goncasını verirken söylediği sözler mi?
S: Evet.
H.K: Neydi söz?
S: İşte ben senin hayatında eksik yaşadığın her şeyi sana yaşatacağım. Hayatında hep var olacağım. Seni hiç üzmeyeceğim gibi vaatler. Altı çok da dolu olmayan vaatlermiş bunlar.
Bunlardan önce kötü bir şeyler yaşadım ve bir süre antidepresan kullandım. Ama pek de bir faydası olmadı.
H.K: İlaçlar değiştirmiyor.
S: Aynen öyle. İlaçları verip biraz üzgün gördüm seni. Bu.
H.K: Moralin iyi, düzgün.
S: Aynen böyle ve bununla bitti. Zaten çok sürekli düzenli olarak da gitmedim açıkçası. İlacı 6-7 ay kullandım. Ama 6-7 ayda herhangi bir takip süreci bir şey olmadı. Onlardan dolayı da zaten hayatımda belli boşluklar var. 6 sene önce annem öldü. Bir 4-5 yıl babamla yaşadım, halen babamla yaşıyorum, babam sonra geçen yıl Şubatta evlendi. Biz babamla 4 yıl falan beraber yaşadık. İyiydi o süreç, ondan sonra da işte bu en son darbe, en son sıkıntım bu erkek arkadaşımdan kaynaklandı. Tekrar ona dönersek.
H.K: Şimdi babam evlendi ne oldu?
S: Babam evlendi. 7 yıl kadar zaten…
H.K: Ben babamla değil miyim?
S: Onunlayım.
H.K: Tamam.
S: Ağbim ondan önce, ondan önce evlendi. Onunla beraber yaşamadık hiç, sonra o ayrı eve taşındı. Sonra bu son erkek arkadaş meselesi. Başlarda güzel her şey, normal. İşte ufak tefek kıskançlıklar, jestler. Sonra o çiçeklerin arkası devam etti güllerle falan böyle. Ben havalarda uçuyorum. Gayet hoş. Biz tanıştıktan 4 gün sonra bana üzerinde tarih yazan yüzüklerden aldı. Çok büyük bir anlamı olan benim için. Ondan sonra tabi ben yüzüğü büyük bir zevkle taktım ki benim aslında o zamanlarda beklediğim bir şeydi. Hayatımda ciddi biri olsun. İşte insan hayatında bir kere biri ile birlikte olur, onunla da evlenir mantığındaydım biraz. O zamanlar için benim için arayıp da bulamadığım şeydi yani. Ondan sonra aradan 1 ay 2 ay kadar bir süre seçti. Ondan sonra o işlerinden dolayı akşamları eve çok geç gelmeye başladı. Olay o zamanlarda patlamaya başladı. O eve çok geç gelince yorgun oluyordu, ben de geç saatte dışarı çıkamıyordum. Hiç görüşemez olduk. Hafta sonları o zaten sürekli yorgun oluyor. Veya benim hafta sonu ailemle yapacağım bir şey varsa, hemen olay şuna kitleniyor. Ben çalışıyorum sen bana uymak zorundasın senin hafta sonu ailenle bir şey yapma veya kendin bir şey yapma lüksün yok. Ben hafta sonları geç kalkan bir insanım. 10 da 11 de uyanırım hafta içi erken kalktığım için. Ben niye o saatte kalkıyorum? Onun yapısı gereği o hep erken kalkıyor. Hafta sonu da 8de kalkıyor. Beni arıyor telefonum cevap vermiyor. Ve o telefona cevap vermeyince neden uyuyorsun, neden uyanmıyorsun. Olay bir süreden sonra bunlara döndü. Ben bu arada her şeyi alttan alıyorum, her şeye evet der hale gelmişim ve sürekli onu anlamanın derdindeyim. Her şeyine katlanıyorum. Hiç benim iyi olmam veya benim bundan rahatsız olmam veya bunun mesele olmasının hiçbir önemi kalmamış. Sonra ıı bu arada ben ufak tefek şeyler yapıyorum. Sevgililer günü geldi iki tane kalpli kutu aldım, hediyeler yaptım falan. Ondan bir karşılık yok. Çok yüksek bir beklentim de yoktu ama en azından geçireceğimiz ilk sevgililer gününde 1 gül almasını isterdim. Hep kendimi şuna sığındırmışım sonradan anladım; O işte çalışıyor, onun vakti yok, ben öğrenciyim benim bir sürü vaktim var. Kendimi avuttum güzel bir şekilde. Olay bir süre sonra buna dönmüş. Ben öğrenciyim bana hayat çok güzel. O çalışıyor, o hep stresli. Ben ooh rahatım, bana hayat mis.
H.K: Onu koruyor muyum böylece?
S: Evet.
H.K: Onu koruma altına almışım.
S: Aynen. Aynen buna dönmüş.
H.K: Niye yapıyorsun bunu?
S: İlişkim devam etsin diye.
H.K: Kaybetmeyeyim diye mi?
S: Kaybetmeyeyim diye. Çünkü başlarda şöyle bir diyalog geçmişti aramızda. Hani bu ayrılıp barışma olaylarına ikimiz de şey bakıyorduk. Çok ayrılıp barışma bir ilişkiyi yıpratır. Bir kere ayrılık kararı alınırsa bir ilişkide bitmesi en mantıklıdır. İkimiz de böyle bir konuşmayı geçirdik aramızda. Haliyle ikimiz de bu ilişki biterse bir daha geri dönüşü olmaz diye bir sınır koyduk. Ne gerek varsa böyle bir şeyi konuşmaya?
H.K: Tamam.
S: Tam olarak da bunu bu şekilde ifade etmedik ama sözlerle bu anlamı çıkaracak bir konuşma yaptık. Sonra 3 ay sonra yanılmıyorsam hiç ilgilenmeme, zorla arama falan başladı onun tarafından. Ben hani onu teşvik edeyim nasılsın ne yapıyorsun gibi konuşmalardayım. İşin gerçeği boğmaya başladım ben de. En sonunda bir gün bir kafede otururken  Şey dedi bana çok farklılıklarımız var seninle, her şeye farklı bakıyoruz ki bu doğru yalan değildi. Farklı bakış açımız vardı olaylara aile yapılarımızda biraz farklıydı.. Ama bu farklılıklar şimdiye kadar bana o zamana kadar açıkçası çok şey yapmadı. Beni çok rahatız etmemişti. He evet onun A dediğine ben B diyordum. Ama olabilir onun düşüncesi diyordum ben kendi kendime. Ama o bunu sanırım biraz daha içerlemiş ve şey dedi bana. Konuştuk konuştuk işte ve o konuşma bir yerden sonra sürekli beni eleştirmeye döndü. Hiçbir şeye tepki vermiyorsun, her şeye evet diyorsun (demek ki her şeye evet demek de pek doğru değilmiş), ondan sonra hiç bana önem veriyormuş gibi görünüyorsun ama aslında kendini düşünüyorsun. Tamamen öyle böyle, bir sürü suçlamayla karşılaştım ben 1 saat boyunca. Ve sonra dedi ki ben bir süre ara vermek istiyorum dedi bir 3 hafta kadar görüşmeyelim dedi. Ben de peki dedim. Bu arada tabi sürekli aramızda laf taşıyan ve bizi tanıştıran bir arkadaşımızın da etkisi büyük.
H.K: Hı hı.
S: Tamam dedim belki daha iyi olur böylesi. (Yalan içten içe sen benimle nasıl ara verirsin, ne cüretle diyorum). Ondan sonra ertesi akşam ben hiç aramadım. (Huyum değildir peşinde koşmak, elde edene kadar koşardım, sonrasında umurumda olmaz. Bana dönecek çünkü biliyorum). Hiç aramadım sadece aramayacağım dedim o arayana kadar. Bir söz verdim kendime. Ertesi akşam beni aradı. Tabi ben bir anda artık o kadar zamanın verdiği bir şeyle 1 saat boyunca bağırdım. Ki normalde çok fazla bağıran bir insan değilim.
H.K: Kime bağırdın?
S: Erkek arkadaşıma hala bağırıyorum telefonda. Sen şunları yaptın da sen bunları yaptın da, sen kim oluyorsun. 1 saat boyunca böyle bir bağırma. Ondan sonra olayın sonrası yine biz böyle bir barışır gibi bir şeye döndük. Yine aynı olaylar devam etmeye başladı. (Adam iki güzel söz söyledi ben de yine yedim bu numaraları ve tıs tıs geri döndüm kürkçü dükkanına). Aradan biraz zaman geçti, sonra ben şey dedim. Sürekli konuşuyoruz konuşuyoruz bir şeyleri ee neye vardık diyor? Çünkü sorun olan şeyler hala sorun ve devam ediyor etkileri. Ben de illa ki bir yere varmamız gerekmiyor, sadece konuşup da rahatlayabiliriz diyorum sürekli. Hayır, o illa ki kesin bir sonuç olsun istiyordu. Ben de en son artık bir gün şurama kadar geldi dayanamadım. İnternet üzerinden konuşurken ben bu ilişkiyi bitirme kararı aldım dedim. Ve önceden de düşünüyordum. Bir anda söylemedim yani bunu. (Liseli ergenler gibi msn de ayrılmışım. Yine yüzüne söyleme yok)
H.K: Hı hı.
S: Beni iyi ikna edebiliyordu. Başkaları onun vasıfsızlığını, güvenilmeyen biri olduğunu hemen anlardı.
S: Hı hı. İnsanları 5 dakikada etkilemenin yolları tarzından 2 tane kitap okumuş kendisini çok şey biliyor gibi gören bir aç tavuktu aslında arpa ambarında sanıyordu yani.
H.K: Seni yönetmeye kalkmıyor mu?
S: Evet.
H.K: Sen beni dinleyeceksin yani. Ben 8de kalkıyorsam sen de 8 de kalkacaksın.
S: Aynen öyle.
H.K: Ben 8de kalkıyorsam 11 e kadar seni bekleyemem. Hım bu ilişki niye yürümüş Süreyya koruma altına almış.
S: Evet.
H.K: Aslında bu başlarken bitebilir veya Süreyya yanlış algılamış.
S: Evet.
H.K: Peki şimdi neyi yanlış algılamış, şimdi gördüğü doğru ne? (Afalladığım soru, yazarken bile şaşırdım)
S: Bu tür alttan alma ve benim yaptığım sizin de koruma şeklinde tanımladığınız şeyler ben bunları bir ilişkinin devam edecek iyi bir şeyler olarak zannettim.
H.K: İlişki böyle yürür.
S: Evet.
H.K: İlişki demek budur. Bir taraf fedakarlık yapacak.
S: Evet.
H.K: Sevgi eşittir fedakarlık.
S: Türk kadını bir de fedakardır. (Kadınlığımı ayaklar altına almışım fedakarlık falan değil bu.). Fedakar Anadolu kadını evine sahip çıkar, yuvasına sahip çıkar. Yani ben sonradan baktım ki şu 3 4 ay içinde ayrıldıktan beri sanki ben evlenmişim de evliliğimiz kurtarıyormuşum gibi bir misyon edinmişim kendime. Şu an fark ettim ki…
H.K: Şu an şimdi mi?
S: Şu an şimdi evet. Kim olursa olsun hayatıma giren kız erkek, önce benim alanıma ne kadar müdahale ediyor, benim alanım ne benim sevdiklerim ne, sevmediklerim ne, bunlara ne kadar saygılı, ne kadar müdahale ediliyor. Bir insanı değerlendirirken artık bunu düşünüyorum.
H.K: İnsan insanı kesişim kümesi %25 işgal etmeli. Yani kadın erkeği veya erkek kadını veya her ilişkide ben seni sen beni %25 kuşatmalı. Ben hakim olmak adına işte bu %50 %100e zorluyorsam bu ilişki yürür ama birbirini tüketen bir ilişki olur.
S: Evet. (tükenmişim sahiden)
H.K: Biri sırtlar, biri sırta taşınır gider. Ama o sırtta taşıyan yükleyen kişi tabii ki bir noktadan sonra tükenecek, çökeceksin. 
S: Benim yaşadığım gibi işte. Ondan sonrasında o tekrar bir o ayrılık sürecinden 2 hafta sonra tekrar beni aradı. O 2 haftada hiç görüşmedik. (ben havalardayım tabi oh beni aradı diye, gittim fön falan çektirdim, beni arabayla hiç almayan adam o gün arabasıyla aldı, aman yarabbi ben havalardayım). 2 hafta sonra beni aradı işte, ben de dedim ki bir şans daha vereyim, çünkü duygularım yoğundu, seviyordum. (Evde kalmayayım diye birini bulmuşken bırakır mıyım hiç). Gerçekten duygularım yoğundu bir şans daha vereyim, belki bir şeyleri görmüştür o da. Bir şans daha verirsem sonunda anlamam da daha kolay olur diye düşündüm. (salağım ya 3 ayda anlamamışım hala, direniyorum). Ama çok da doğru bir kar aldığımı şu anda aslında düşünmüyorum. Yani belki de olmasa da olurmuş diyorum. Her neyse bu kararı aldım. Sonra tekrar tamam dedik devam edeceğiz. 2 ay daha devam edebildi ancak, bunlar yine tabii ki her zamanki gibi devam ediyor ve şeyler olmaya başladı yalanlar. Yalanları yakalamaya başladım. Bana konuştuğu şeyle başkasına konuştuğu şey farklı. (öf bir de dedikodusu çoktu Behlül’ün, beni de yanına alır bol bol dedikodu yapardık, biz her şeyi çok biliyormuşuz gibi). Ve ortak arkadaşımız olduğu için de bizim aramızda ister istemez laf taşıma olayı oluyordu. Benim ona anlattığım bir sıkıntıyı ona anlatıyordu. Onun anlattığını da gelip bana anlatıyordu. (bu kişi de B   ihter’dir, ama lafı gidip Bihter’e anlatan da Behlül ve ben). Bu da zaten biraz yıprattı ilişkiyi. Ve artık etraftan sürekli şöyle bir tepki alıyorum. Nasıl katlanıyorsun bu adama? Ve ben de şunu söyledim. Neden bunu benimle tanıştırdın? Ben ilişkide böyle olacağını tahmin etmedim dedi. İlişkideki Behlül ile dışarıdaki Behlül arkadaş olan Behlül çok farklıymış
H.K: Farkı neymiş peki?
S: Bu, arkadaşımın bana söylediği ilişkideki Behlül tamamen hakimiyet altına alma
H.K: Güç bende.
S: Ama arkadaşlıklarında ve üniversite hayatı boyunca aslında çok silik bir karaktermiş, sürekli bir gruba dahil olmaya çalışan
H.K: Kendini ispatlamaya çalışıyor.
S: Kendini ispatlamaya çalışıyor ama olmuyor
H.K: Peki bu silik karakteri sana mı uyguluyormuş?
S: Evet. Ama tam tersi olarak. Güçlü karakter olarak. Behlül ilişkide hiçbir zaman silik karakter olmadı. Hep tam tersi ben
H.K: Güçlü göründü mü?
S: Evet.
H.K: Arkadaşın da onu güçlü mü gördü?
S: Hayır. Arkadaşım onu silik görmüş aslında.
H.K: İşte bu silikle seni niye tanıştırmış oldu o zaman? Arkadaşta da bir problem yok mu? Hayır, zaten bir problem vardı, bir de senin de onunla olan ilişkini sorgulaman gerekmez mi diyorum.
S: Aslında evet. Arkadaşım dediğim de çok yakın bir arkadaşım değil. Bir arkadaşımın arkadaşı. Çok da sık bir haftada iki haftada bir görüştüğümüz bir arkadaşım değil. Hım bir de şunu söyledi Behlül’ü toparlayacak biri gerekiyordu. Hani her erkeğin arkasında bir kadın vardır zihniyeti. İyi olur seni de üzmez, iyi geçinirsiniz diye düşündüm dedi. Arkadaşın ilişki anlayışı bu kadar basitmiş yani. Ama tabi sonradan hiç basit olmadı. Sonra artık yaz başıydı okul kapandı. 1 ay daha devam ettik, o devam etme süreci sürekli ağlamalar, evde
H.K: Kim?
S: Bende. Evde televizyon başında yatakta elde kumanda hiçbir şey yapmadan boş boş düşünmeler.
H.K: Peki niye ağlıyorum ben. Bir hata yaptım ona mı ağlıyorum? İlk ilişki işte evliliğe böyle başlar gider. Evlenme ihtimali ortadan kalkıyor
S: Aslında o zamanlar onları çok fazla düşünmedim. Sonlara doğru ondan işittiğim laflar; her şey artık benim hatam olmaya başladı. Buluşuyoruz, ben çabuk toparlanabilen bir insan değilim. Evden 1 saat önce telefon gelirse, mesela bir arkadaşım bana 1 saat önceden haber verirse,1 saat sonra buluşalım derse tamam 1 saat içinde toparlanıyorum. Ama bana gelip de Süreyya 5 dakika sonra seni almaya geliyorum dediğinde ben toparlanamıyorum. Bu benim yapımda var. Ama bunun genelde yaptığı bu, 5 dakika sonra geliyorum dedi bir gün. Ben onu bekletmeyeyim diye hemen alelacele çıkıyorum. Sıradan giyinince de 15 yaşında gibi giyiniyorsun şu haline bak gibi bir tavır geliyor arkasından. Ve hayatımın her noktasına bir yorum. Onu yapma, bunu yapma değil onun söylediği, her şeye bir yorum, her şeye bir yorum. Her halta karışıyordu kısacası.

974
Ben kendimi öncelikle ''eşcinsel'' yada ''gay ''  niteliginde isimlendirmiyorum..
çünkü ben  erkegim ...
kendi  cinsime duydugum ilgi ve cinsel  duyguyu  şöyle açıklayacagım...!
ilk olarak nerde  nasıl başladı ..?
 çocuklugumda  babam ile uyudugumu hatırlıyorum sık 'sık..
babamın   benim cinsel organım ile  ilgilendigini  eli ile birlikte yatarken okşadıgını hatırlıyorum...


bunun dışında  erkek  arkadaşlarım ile  kavga etigim zamanlar anneminde beni dövdügü  hatırlıyorum...
uslu   'sessiz  efendi  terbiyeli bir çocuk olarak  yetiştirmek istemiştir hep beni...
oysaki annemin beni  erkek arkadaşlarımdan kavga etmemi önlemiş olması  beni yenilgilere hazırlamaktan başka birşey degildi.



Bir başka sebep ise şu  ..
babam  cinsel içerikli  flimler  izlerdi  ...
ve benden 4 yaş büyük olan abim  ile  bende babamın izledigi bu  cinsel porno flimlerini bulup bir şekilde abim ile izlerdik...


Herşeyin başladıgı nokta burası diye biliriz...
çünki abim ile porno flimlerini izlerken abim  beni  pasif konumunda bulundurup  'kadın olarak kullanırdı...
yaklaşık 9 ila 10 yaşları arasındaydım ben 'abim ise  15 ila 16 yaşlarında idi...
öncelikle  ''mastırbasyon'' olarak tabirlendirdigimiz şekilde  yaklaşmaya başladı...
ardından  ''oral'' olarak nitelendirdigimiz  cinsel yaklaşımda bulundu...


abim ile  bu bir başlangıç idi...
daha sonra soyunmaya  başladık...
ardından  hemen hemen  bir çok kez  cinsel ilişkimizi  çogalttık...
artık  alışkanlık haline gelmişti...
ve sık sık  oral  olarak bana yaptırıp beni kadını olarak kulanırdı...


Bu durum  beni pasif  konumuna düşürmüştü...
anal olarak tabirlendirdigimiz şekilde  yaklaşımdada bulunuyordu...
ama  ben korktugumdan  yaptırtmıyordum...

bu durum  yaklaşık 4 yıl sürdü...
ben ergenligimi  onunla ilişkide bulunarak geçirdim...


Kadınsı bir görünümüm yoktu ...
kadınsı  hisslerimde yoktu...
yalnızca erkekleri  gözüm görüyordu...
erkeklere karşı cinsel  ve duygusal ilgi  duyuyordum...


Duygusal olarak neden böyle duyduguma gelince ...
Babamdan pek ilgi görmedigimden olsa gerek diye düşünüyorum...
Aile içi şiddet çoktu ' çocuklugumu ben Aİlevi kavga içinde geçirerek büyüdüm...
ya annem evi terk ediyordu ya babam ...
bazen oluyordu ki babamın bir iki sene  evden ayrı kaldıgını bazende annemin  bu süre zarfı içinde ayrı yaşadıgımızı biliyorum...


Kısacası benim bu durumda olmama sebep olan Aİlem...
olmuştur.

975
Medya / ALİ BULAÇ'IN EŞCİNSEL TEORİSİ
« : 21 Ağustos 2012, 03:29:06 ös »
ALİ BULAÇ'IN EŞCİNSEL TEORİSİ


Yazar Ali Bulaç'ın toplu sivil katliamlarında eşcinsellerin rolüyle ilgili sözleri üzerine büyük tartışma patladı.

Ali Bulaç canlı yayında ne demişti?
Ali Bulaç’ın programda yaptığı konuşma: “Aslında 1 Haziran 2004 değişikliğinden sonra cinsel tercihleri tartışmak veya toplumun nefretini bunun üzerine çekmek suç oldu. Bunun aleyhinde tahkir edici propagandalar yapılamaz. İnsanın cinsel tercihlerde bulunma hakkı varsa onları eleştirme hakkı da olmalı. Mazbut paradigmadan dünyaya bakan insan, cinsel tercihte bulunan insanı eleştirme hakkına sahip. Cinsel tercihte bulunan insan bu tercihini evrensel doğru olarak empoze edemez. Ben çocuk ve torunumun eşcinsel olmasını istemem. Olmaması için de elimden geleni yaparım. Eşcinsellere karşı bir nefret ve ayrımcılık da gütmem.”

Eşcinselliğin özendirildiğini savunan Bulaç, “Eşcinsellik geliştikçe insanların kitlesel olarak öldürülmeleri hızlanıyor. Eşcinsellikle sivillerin savaşta katledilmesi arasında bir orantı var. Meşru yollardan savaşı göze alamadığın zaman kitlesel olarak öldürüyorlar. Şu anda Irak ve Afganistan’da kitleler halinde sivil halkı öldürenlerin çok önemli bir kısmının eşcinsel olduğunu söylüyorlar. Bundan da özel bir zevk alıyorlar. Bu derin ruhsal travmalarla da ilgili bir konudur” dedi.

http://www.aktifhaber.com/ali-bulacin-escinsel-teorisi-222153h.htm

Sayfa: 1 ... 63 64 [65] 66 67 ... 89