Gönderen Konu: EŞCİNSEL KUŞATMA  (Okunma sayısı 3022 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
EŞCİNSEL KUŞATMA
« : 25 Ocak 2012, 08:59:51 öö »
İddia edilen tez nedir? Eşcinsellik bir hastalık, bir sapma ve hatta insiyatif kullanılarak yapılan bir tercih değildir. Peki ya nedir? Cinsel yönelimdir. Yani birey bu özelliğini doğuştan getirmiştir. Bu yüzden onun bu "yönelimine" karışmak bir insan hakları ihlalidir.

 
“Eşcinsel Olmayanların musluğu kapatmaya gücü yetmez ise,
bir müddet sonra ıslak olmaya alışacaklardır”
After The Ball  adlı kitaptan
 
Son yıllarda cinsel kimliğin özgürce yaşanabilmesine ilişkin yaygın bir propaganda yapıldığını gözlemliyoruz. Bu propagandanın hukuk, siyaset, bilim, ekonomi, STK, sanat ve medya bileşenleri var. Dolayısıyla uzun vadeli ciddi bir ifsad planıyla karşı karşıyayız.
İddia edilen tez nedir? Eşcinsellik bir hastalık, bir sapma ve hatta insiyatif kullanılarak yapılan bir tercih değildir. Peki ya nedir? Cinsel yönelimdir. Yani birey bu özelliğini doğuştan getirmiştir. Bu yüzden onun bu “yönelimine” karışmak bir insan hakları ihlalidir. O zaman ne yapılmalıdır? Bu hak ihlalini önleyici siyasi ve hukuki düzenlemeler getirilmeli, STK’lar işe koşulmalı, eşcinsel organizasyonlar ekonomik olarak desteklenmeli, bilimsel sempozyumlar düzenlenmeli, film ve diziler içine eşcinsel rol modelleri yerleştirilmeli ve böylelikle halkımız bilinçlendirilmelidir(!)
Konu zaten son günlerde tamamen magazinel bir formatta, “ajitatif” “dramatik” bir dille toplumun gündeminde tutulmaya çalışılıyordu.  Bu tutumun son örneğini “eşcinsel hakem” tartışmalarında görmüştük. Şimdi ise Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf, “eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır” dediği için linç edilmek isteniyor.  Medyanın bu konuda neredeyse kraldan çok kralcı tutumunu nasıl açıklayabiliriz? Olayın manşetlerden inmemesini, bazı gazetelerin bir anket seferberliği başlatmasını, bilim adamlarıyla ropörtajlar yapılmasını vb. nasıl okumalıyız? Bir propaganda ve ajitasyon tufanı içinde gerçekleri ne kadar konuşabiliriz? Evet, hakikat nedir? Eşcinsellik yanlısı hareketlerin arkaplanında ne var? Gerçekten bilimsel bir konuyla mı muhatabız, yoksa bilim kisvesiyle yapılan militan bir saldırıyla mı karşı karşıyayız? Yapılmak istenen nedir? Bu soruların cevabını bulmak için eşcinsellik yanlısı hareketin gelişim seyrine hiç yorumsuz bakmak bile yeterli olacaktır.
***
 “ Homosexualismus kendi cinsinden insanlara karşı şehvet arzusudur. Her ne kadar bazı müellifler insanları bisexuelle addetmişlerse de bu fikir ilmi esaslara dayanmamaktadır. Erginlik çağında kadının erkeğe, erkeğin kadına karşı normal olarak şehvet duymaya başladığı bu devrede bu sapıklar aynı şehveti kendi cinslerine karşı hissederler. Bir kısımları bunun ayıp ve çirkin olduğunu idrak ederler ve bundan uzaklaşmaya çalışırlar, fakat başta psikopatlar olmak üzere bir kısımları bu meyillerini dışa vurmaktan çekinmezler…”
Bu sözler Ord. Prof. Dr. İhsan Şükrü Aksel’in “Psikiyatri” kitabında yer almaktadır. Kitap 1959 yılında basılmış. O yıllarda yayınlanmış psikiyatri ya da psikoloji kitaplarında benzer pek çok ifadeye rastlayabilirsiniz. Ama bu türden ifadeleri bugün bir psikiyatrist ya da bir psikolog kullanmaya kalksa bilim çevreleri tarafından hemen aforoz edilecektir. Peki o tarihten bu yana ne olmuştur?
Eşcinsellik Yanlıları APA’nın Kongresini Basıyor
Eşcinsellik 1973 yılına kadar psikiyatrinin tanı kitabı olan DSM’de bir hastalık olarak tanımlanıyordu. O tarihten sonra DSM’nin diğer versiyonlarında eşcinselliğin bir hastalık olarak tanımlanmasından vazgeçildi. Peki eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılması nasıl olmuştu? Bir baskınla. Yanlış okumadınız, eşcinsel aktivistler APA’nın (Amerikan Psikiyatri Birliği) kongresini deyim yerindeyse “basmış” ve üyeleri baskı altında tutarak bir oylama sonucu eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkartılmasını sağlamışlardı (Ülserin oylama ile hastalık olmaktan çıkarıldığını düşünelim, ne kadar bilimsel değil mi?)! Oylamanın sonuçları da ilginçti. 17,905 APA üyesinden 10,555’i oy kullanmıştı ve oy kullananların 5854’ü eşcinselliğin DSM’den silinmesine evet, 3810’u hayır demişti.[1] Yani toplam üyelerin %32’sinin oyuyla eşcinsellik bir hastalık olmaktan çıkarılıyordu. Diğer bir ifadeyle “%32’nin %58’i” el kaldırarak “artık eşcinsellik bundan böyle hastalık değildir” demişti. Oylama devam ederken dışarıda yüzlerce eşcinsel aktivist gösteri yapmaya devam ediyordu. Yaşananlar militan bir hokkabazlıktan başka bir şey değildi.
Eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılmasıyla, daha doğrusu bir “oldubitti”ye getirilmesiyle, eşcinsellik yanlısı hareket Amerika’da giderek güç kazandı. 1980’li yıllarda bu konuda çok yönlü propagandif çalışmalar yapıldı. Eşcinsel lobi; bilim, hukuk, siyaset, sinema vb. araçlar üzerinde ciddi bir baskı kuruyordu.
Eşcinselliğin şaibeli bir “oylama” sonucu hastalık olmaktan çıkarıldığı o tarihten bu yana eşcinsellik yanlısı hareketler habire “eşcinselliğin artık bilimsel açıdan hastalık kabul edilmediğini” açıklayıp durdular. Ancak tarih eşcinselliğin bilimsel temellere dayalı olarak değil, “oylama” ile hastalık kategorisinden çıkarıldığını yazmıştı bir kere. Üstelik, psikiyatriyi sürekli kapitalist düzenin aracı olmakla suçlayan eşcinsellik yanlısı hareketler, söz “eşcinselliğin hastalık olup olmadığına” gelince kendilerini resmi psikiyatrinin görüşlerine dayandırma gibi ağır bir çelişkiyi de beraberlerinde taşıyageldiler.
Eşcinsellik yanlısı hareketler hep ajitatif, magazinel ve militan bir dil kullanmayı tercih ettiler. Eşcinselliğin doğuştan getirildiğine dair bir kanıtları olmamasına rağmen bu varsayımlarını, bilimsel bir gerçekmiş gibi savunmayı sürdürdüler. Eşcinselliğin tedavi edilebilir olduğunu gösteren Dr. Robert Spitzer (Columbia Üniversitesi) gibi bilim adamlarının çalışmalarını yine aynı dili kullanarak karalamayı tercih ettiler ya da yok saydılar.[2],[3], [4] Ne var ki, pskiyatrinin iki yüzlü tutumu bir kez daha kendi içinden gelen biri tarafından deşifre ediliyordu.[5],[6] Zira Spitzer, APA’nın kendi resmi belgelerine homoseksüelliğin DSM’den silinmesini sağlayan anahtar kişi olarak geçmişti.[7] Spitzer’in eşcinselliğin bir hastalık olmadığını öne süren çalışmaları ayakta alkışlanırken, eşcinsellerin tedavi edilebileceğini ortaya koyan çalışmalarına ise kuşkuyla yaklaşılıyordu. Gerçi, Spitzer’in o zamanlar bile, eşcinselliğin hastalık olarak adlandırılmasa da normal bir davranış olarak da görülmemesi yönünde bir görüşe sahip olduğu biliniyordu. Ne var ki, gay aktivistlerin militan tutumuna boyun eğmek zorunda kalmıştı.[8]
Dahası, bilimsel çalışmaları baskılayan eşcinsel lobiler “eşcinselliğin hastalık olup olmadığı” gibi bir araştırma konusunu bilimsel çalışma alanından çıkardılar. Bunu tartışmayı yasakladılar. APA (Amerikan Psikiyatri Birliği) 2000 yılında aldığı bir karar ile bireylerin cinsel yönelimlerini terapi ile değiştirmeye çalışmayı etik ihlali olarak açıkladı.[9],[10] Bunun yerine bilim adamlarını mevcut eşcinsel görüşü pekiştiren araştırmalar yapmaya yönelttiler. Her kim bu konuda muhalif bir şeyler söyleyecek olsa alaycı, tahkir edici, tahfif edici baskılara maruz bırakıldı.     
Utanma, Eşcinsellik Hakkında Olabildiğince Sık ve Yüksek Sesle Konuş 
Eşcinsellik gayet “bilimsel” bir yöntemle DSM’den silinmişti. Artık bilimin meşruiyet verici nesnel gücü eşcinsellerin yanındaydı. 1987 yılına gelindiğinde eşcinsellik yanlısı hareketin bir nevi manifestosu sayılabilecek “The Overhauling of Straight America” (Eşcinsel Olmayan Amerika’nın Yeniden Yapılandırılması/Revizyonu) isimli makale Guide dergisinde yayınlandı.[11] Marshall Kirk ve Erastes Pill (asıl adı Hunter Madsen) tarafından kaleme alınan bu makale eşcinselliği yaygınlaştırmak için takip edilecek stratejiyi anlatıyordu. Yazarlar eşcinsel hareketin yaygınlaşması için özenle hazırlanmış 6 aşamalı stratejik bir plan öngörüyorlardı. Ayrıntılarında Türkiye’de yaşananları da anlamamızı kolaylaştıracak bu belgenin sadece anahatlarını aktaralım. Takip edilecek stratejik harita özetle şu şekilde belirlenmişti:
Eşcinseller ve eşcinsellik hakkında olabildiğince sık ve yüksek sesle konuş
Eşcinselleri bir kurban olarak, acınacak bir portre olarak resmet, saldırgan bir tehlike olarak değil.
Koruyucu olarak adil/yasal bir neden bul.
Eşcinselleri iyi/sempatik göster.
Eşcinsellere saldıranları kötü göster
Ekonomik kaynak oluştur/talep et.
Kitapta özellikle gay karakterlerin sinemada ve TV’de (Kabadayı, Güneşi Gördüm, Yabancı Damat, Brokeback Dağı, Milk vb. film ve dizileri hatırlayalım) sıklıkla yer almasının teşvik edilmesi özellikle vurgulanıyor. Marshall Kirk bu kitabı yayınladıktan 2 yıl sonra, Hunter Madsen ile birlikte Amerika’da eşcinselliği yaygınlaştırmak için psikolojik manipülasyonu ve ikna tekniklerini anlatan “After the Ball”ı yayınladı.
Üzgünüz, Sizi Tedavi Edemeyiz! Eğer Israr Ederseniz Suç İşlemiş Sayılacaksınız
Eşcinsel hareket Amerika’da kök saldı. Hukuki ve siyasi destek aldı. McDonald’s gibi ünlü şirketler eşcinsel hareketi teşvik etti, destekledi. Birçok eyalette eşcinsel evlilikler yasallaştı. Avrupa Birliği ülkelerinde de ABD’ye benzer süreçler yaşandı. Öyle ki, bilim çevreleri bu konuda tamamen militan bir tarzda hareket ederek, bu durumundan rahatsız olanların tedavilerini yapmadı. Psikologlar/psikiyatristler “ben bu rahatsızlığımdan kurtulmak istiyorum” diyenlere var olan durumu kabullenmesi öğütlediler (Dr. Nicolosi “Onarım Terapisi” adlı kitabında bu militan tutuma ilişkin açıklamalar yapmaktadır). Eşcinsel lobi Amerika’daki “nefret suçunu” eşcinselleri de kapsayacak şekilde genişletilmesini başarmıştı. Eşcinsellik yanlısı hareketlerin hedeflerinden birisi de okullardı. Okullarda çocuklarda eşcinselliğin öğretilmesi noktasında çok yönlü çalışmalar yapıldı. Eşcinsel lobiler dönemin başkanı Clinton’un açıkladığı bir plan çerçevesinde, ilkokullarda (hatta anaokullarında bile) eşcinsellik propagandası yapmaya başladılar. [12] Amerika “yeniden yapılandırılmıştı” sıra dünyanın diğer ülkelerine gelmişti.
***
Eşcinsellik yanlısı hareket BM de dahil olmak üzere pek çok uluslar arası organizasyonun desteğini almıştır (İlginçtir, neredeyse bütün dünyayı arkasına alan eşcinsel yanlısı örgütler hala bir “dram dili” kullanmaya devam eder). Dünya Bankası başkanı Wolfowitz Türkiye’deki eşcinsellik yanlısı bir örgüte eşcinselliğe ilişkin gençleri ve anne-babaları bilgilendirmesi için iki kez ekonomik hibe yapmıştı.[13] BM Çocuk Fonu UNICEF çocuklara cinselliğin hem karşı cinse hem de kendi cinsine yöneltilebileceği ve bunun da normal bir durum olduğunu belirten bir kitap yayınını finanse etmişti.[14]
AB’ye mi Girmek İstiyorsunuz, O Zaman…
Avrupa Konseyi AB’ye adaylık sürecinde aday ülkelerin yasalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyumlu olup olmadığını denetlemektedir. Eşcinsel tercihlere getirilen cezalar bu sözleşmeyle çelişmektedir. Özetle bu belge, eğer bir ülke Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyorsa “eşcinsellik yanlısı lobilerin” arzularıyla uyumlu yasaları çıkarmasını zorunlu kılmaktadır.
2005 yılında Kaos GL adlı eşcinsellik yanlısı hareket aynı adla bir dernek kurdu. Ankara Valiliği “Hukuka ve ahlâka aykırı dernek kurulamaz” hükmü gereğince derneğin kapatılması için Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdu. Savcılık, AB siyasi kriterleri, Katılım Ortaklığı Belgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni gerekçe göstererek kapatılma istemini reddetti. O tarihten kısa bir süre önce Ankara, ironik bir şekilde, Brüksel’den müzakere tarihi alan hükümetin bu başarısını Kızılay Meydanı’nda kutlamış, AB’ye girecek olmanın coşkusunu yaşamaya başlamıştı.
Sonuç
Bugün eşcinsellik hakkında sağlıklı bir şekilde tartışmak mümkün görünmemektedir. Konu çok uzun zamandır bilimsel/objektif bir zeminde ele alınmamaktadır. Eşcinsellik sürekli olarak “insan hakları”, “ayrımcılık”, “özgürlük” vb. gibi politik enstrümanlar kullanılarak, “çığırtkan” bir uslupla savunulmaya çalışılmaktadır. Birileri çıkıp, farklı bir şeyler söyleyecek olsa “ayrımcılık” yapmakla itham edilerek “suçluluk psikolojisine” itilmeye, bu yolla susturulmaya çalışılmaktadır. Yakında aynı yöntemlerle “pedofili”nin de savunulduğuna; yine bir oylama sonucu “pedofili”nin de hastalık olmaktan çıkarıldığına şahit olursak hiç şaşmamak gerekir. 
Gelgelelim, eşcinsellik üzerinden böylesi fırtınalar koparan, “kelle” isteyen medyamız, bilim adamlarımız söz konusu başörtüsü olunca bir çift kelam etmeyecek, ikna odalarında onların inançlarını sorgulamaya devam edecektir.
 
[1] Sorba, R. (2007), Homosexual Activists Intimidate American Psychiatric Association into Removing Homosexuality from List of Disorders, http://conservativecolloquium.wordpress.com/
Ayrıca bkz. Mendelson, G. (2003)Homosexuality and Psychiatric Nosoiogy, Australian and New Zealand Journal of Psychiatry; 37:678-683

[2] Spitzer, R.L. (2003), Can Some Gay Men and Lesbians Change Their Sexual Orientation? 200 Participants Reporting a Change from Homosexual to Heterosexual Orientation, Archives of Sexual Behavior, Vol. 32, No. 5, October, pp. 403–417
Spitzer 200 eşcinsel kişiyle görüşmüş ve erkeklerin %66’sının, kadınların ise %44’ünün yeniden sağlıklı bir cinsel tercih edindiklerini ortaya koymuştu.
[3] Peer Commentaries on Spitzer (2003), Archives of Sexual Behavior, Vol. 32, No. 5, October , pp. 419–468
[4]Ayrıca eşcinsel eğilimlerin düzeltilebildiğine ilişkin Türkiye’de yapılmış bir çalışma için bkz. Akça, Ö.F. ve ark. (2009), Ergenlikte Kimlik Bocalaması Belirtisi Olarak Görülen Eşcinsel Davranışlar: Olgu Sunumu, Nöropsikiyatri Arşivi 2009; 46: 203-5
[5] Antidepresanların depresyonu iyileştirdiğine dair bilimsel kanıtları sağlayan Irving Kirsch de daha sonra başka araştırmalar yapacak ve “Antidepresanların depresyonu kimyasal olarak iyileştirdiği düpedüz yanlıştır” diyecekti.
[6] 30 yıl APA üyesi olarak çalışan Loren Mosher de “Psikiyatri neredeyse tamamen ilaç şirketleri tarafından satın alındı” diyerek istifa etmişti.
[7] Homosexuality and Sexual Orientation Disturbance: Proposed Change in DSM-II, 6th Printing, APA Document Reference No. 730008
[8] Mayes, R., Horwitz, A.V., (2005) DSM-III and The Revolution in the classification of mental illness, Journal of the History of the Behavioral Sciences, Vol. 41(3), 249–267 Summer
[9] Bkz. Dipnot 3.
[10]Amerikan Psikiyatristler Birliği bu “etik” açıklamayı yaparken, Amerikan Psikologlar Birliği (APA)’nın Etik ofis başkanı Stephen Behnke CIA tarafından psikologların işkencelerde kullanılmasının etik açıdan yanlış olmadığını belirtmişti. APA eşcinselliğinden rahatsız olan bir kişinin tedavi edilmesini etik bulmazken, Amerikan Psikologlar Birliği, psikologların işkencelerde kullanılmasında herhangi bir etik sorun görmüyordu. Ayrıca Amerikan Psikologlar Birliği’nin eşcinsellerin tedavilerini uygun görmediğini ifade eden açıklamaları için bkz. Report of the American Psychological Association Task Force on Appropriate Therapeutic Responsesto Sexual Orientation, APA, Agust 2009

[11] Kirk, M.,Pill, E. (1987), The Overhauling of Straight America, Guide Magazine, November

[12] LaBabera, P.(1999), Private schools are promoting homosexuality to children, Human Events, May 21,
[13] Milliyet Gazetesi, 15 Mart 2007
[14] Hürriyet Gazetesi, 13.05.2002


Mücahit Gültekin
yazar@kadinnews.com

http://www.kadinnews.com/index.php?ctgr_id=180&yazar_view=4623

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL KUŞATMA
« Yanıtla #1 : 12 Şubat 2012, 11:38:35 ös »
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o&feature=related  tıklayınız


http://www.youtube.com/watch?v=tYzUWd-BFag&feature=related tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#