Gönderen Konu: Eşcinsellik üstüne... ahmettolgay@kibrisgazetesi.com  (Okunma sayısı 4347 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik üstüne... ahmettolgay@kibrisgazetesi.com
« : 06 Kasım 2011, 07:13:38 ös »
 Eşcinselliğin doğaya aykırı eylem olduğunu vurgulayan 171’inci madde üzerindeki tartışmalar gündemimizin bu kadar başında mı olmalı?.. Konu adeta mahalle baskısına dönüştürüldü. Bu baskıyı uygulayanlar herkesin eşcinsel hakları üzerinde konuşmasını dayatıyor. Demokrasi bunun neresinde?  Bu ülkenin bütün sorunlarını çözmüşüz de geriye acilen halletmemiz gereken bir tek 171'inci maddenin kaldığı düşüncesine katılamıyorum.
Eşcinsel haklarını yasayla tanıyan ülkeler o duruma gelinceye kadar insanlık tarihine şekil veren nice evrimler geçirmişler, nice kültürel, sosyal ve siyasal sorunlar çözmüşlerdir. Şimdi biz toplum olarak hiç o evrimleri yaşamadan, sistemsizlikleri sistem eylediğimiz, uygar kadın ve erkek haklarını bile kurumsallaştıramadığımız bu çarpık düzenimiz içinde eşcinsel haklarının verilmesine odaklanırsak, dünya çapında da, tarih önünde de gülünç oluruz.
Bugün “uygar” olarak tanımlanabilen hiçbir ülkede eşcinselliğin özgürleştirilmesi kolay olmadı. Bu aşamaya toplumun değer yargılarına karşı büyük mücadeleler sonucu gelindi. Buna rağmen en ileri eşcinsel özgürlüklerin olduğu ülkelerde bile hala eşcinselliğe olağan gözle bakamayan büyük kitleler vardır. Bu konu bir tabu ve ahlak meselesi olmaktan çıkarılamadı. Eşcinseller toplumdan dışlanmış durumda yine kendi kurumlarında ve kulüplerinde bir araya gelebilmekte, topluma katılabilmeleri sınırlı kalmaktadır.
Doğa erkeği erkek gibi, kadını da kadın gibi yaşaması için yaratmıştır. Kadınlık hormonlarının ağır bastığı erkeklerin cerrahi müdahaleyle kadına, aynı durumdaki kadınların erkeğe dönüştürülmesi olayına ise doğal bakarım. Bu, cinselliği belirleyen hormonlarla ilgili bir tıp ve sağlık olayıdır. Bunun dışındaki davranış biçimleri elbette ki doğaya aykırıdır. Erkek olarak yaratılmış bir kişinin kadın gibi, kadın olarak yaratılmış bir kişinin de erkek gibi yaşamasının ve hemcinslerine ilgi duymasının doğallığı nedir?.. Bunu bana hiç kimse açıklayamaz.
   Eşcinselliğin hastalık değil de bir tercih ve norm olduğunun savunulması, buluğ çağındaki çocukları etkileyebilecek bir çağrışımdır. Bu propagandayla etkilenen çocuk, cinsel yaşamını yönlendirmede karmaşa yaşar. Psikolog Mehmet Çakıcı’yı Reşat Akar’ın “Son Durum” programında izledim ve çelişkisine tanık oldum. Eşcinselliğin hastalık olmadığını savunan Çakıcı, daha sonra eşcinselliğin erkek çocuğun küçük yaşlarda annenin etkisinde kalması sonucu ortaya çıkan psikolojik bir durum olduğunu söyledi. Psikoloji biliminde “Elektra kompleksi” denilen bu durum psikolojik hastalıktan başka nedir ki?..
   Kutsanması adına bu kadar devinimlerde bulunulan eşcinselliği, kutsama erkini ruhani bir hak ve yetki olarak uhdesinde bulunduran hiçbir din kutsamamış, tam tersine lanetlemiştir. Din kitaplarında cinsel eğilimlerin Tanrı tarafından nasıl ağır biçimde cezalandırıldığının anlatımları vardır. Lut kavmine Tanrı’nın layık gördüğü akıbet bu anlatımların en ünlüsüdür.
Kutsanmasına çalışılan eşcinselliğin tüm erkek ve tüm kadın nesline yayıldığını düşünün. Erkekler erkekle birlikte, kadınlar lezbiyen ilişkileri gereği kadınla birliktedir. O zaman beşeriyetin sonu gelmez mi?
   Annesiniz, babasınız. Sizi empatiye davet ederim. Olayın sınamasını anne ve baba kimliğinizle yapınız: Hangi anne ya da baba neslini devam ettirmesini beklediği çocuğunu eşcinsel konumda görmek ister? “Ben isterim” diyen anne ve babalar varsa beri gelsinler ve bu istençlerini toplumun önünde mertçe söylesinler. 
   Bir yandan çocuk istismarına karşı çıkmak, öte yandan eşcinselliği savunmak bir çelişkidir.  Çocuk istismarını yapanların da genellikle eşcinseller olduğunu unutmamak gerek. Eşcinsellikle ilgisi olmayan hiç kimse "çocuk" denen kutsal varlığa dokunmaz.
   AIDS gibi bir dünyasal dramı bilmek ve analiz etmek için hekim olmaya gerek yoktur. AIDS denen o çağdaş bulaşıcı ve ölümcül vebayı tetikleyen de eşcinselliktir. Binlerce eşcinsel AIDS'ten öldü ya da AIDS'in pençesindedir. Bu durum bile eşcinselliğin doğaya aykırı bir cinsel eğilim olduğunun göstergesidir. Doğaya aykırı ilişkiden çağımızın en korkunç hastalığı türemiştir. Bir yandan AIDS’e karşı mücadele vermek, bir yandan da AIDS’in kaynağı olan eşcinselliği savunmak bir başka çelişkidir.
   Bu gerçeklere rağmen başka ülkelerde eşcinsellere neden mi özgürlükler ve haklar tanındı? Bu sorunun yanıtını ben kariyer sahibi ve yüksek eğitimli genç bir bayanın bana gönderdiği satırlarda gördüm. İşte o satırlar:
   “Modern dünyanın büyük zaferi !!! Dünyanın bir yerinde çocuklar açlıktan ölmeye terk edilirken, başka bir yerinde savaş ve teröre kurban edilirken veya başka bir yerlerde şiddete uğrayıp istismar edilirken, güçlünün güçsüze zulmü her geçen gün artarken, dünyada cinsiyet ayrımcılığının ve ırkçılığın önüne geçilemezken, insanlar düşüncelerinden dolayı yargılanmadan hapse atılırken veya faili meçhul bir şekilde öldürülürken, eşcinsellerin her türlü haklarının korunması, meşrulaştırılıp ve norumlaştırılması hemen hemen başarıya ulaşmıştır...Bazen düşünüyorum da acaba dünyayı yöneten egemen güçler homoseksüel bir ekolden mi geliyorlar ?."

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsellik üstüne... ahmettolgay@kibrisgazetesi.com
« Yanıtla #3 : 14 Kasım 2011, 09:24:23 ös »
benim 14 yaşında ortaokula giden bir kızım var. Biz erkek arkadaşa normal bakarken, kızımın kız sevgilisi var. Ne yapmalıyım? Bana yardımcı olun.

Rumuz: İKİ KIZ

  Ergenlik döneminde çocukların cinsel kimlikleri ve cinsel rolleri ile ilgili karmaşa yaşamaları mümkündür. Çoğu geçici olan bazı uç noktalara gidip geldikleri de olur. Kızınızın yaşadığı büyük ihtimalle ergenlik dönemindeki gelişimsel sorunların tetiklediği bir durumdur ve önemlidir. Öncelikle çocuğunuzun bu durumu yaşamasını hazırlayan etkenleri anlamaya çalışın. Akran grubu içinde böyle bir tercihe yönelmesine neden olan neler yaşamış olabilir? Ergenlik dönemi, gelişim dönemleri içindeki en zorlu dönemlerden birisidir. Genç; çok yoğun ve acil sorunlarla boğuşur ve bunların ağırlığı altında karmaşa yaşayabilir. Sağlıklı bir benlik algısı, akranlarıyla kurduğu sosyal ve duygusal denge ve sağlam bir aile desteği; bu dönemin sağlıklı atlatılması için gereklidir. İşte bu etkenlere yönelik elde edilecek detay; çocuğunuzu anlamaya ve yaşadığı sorunlara yönelik çözüm üretmeye imkân verecektir. Sorun çözme sürecinde bir psikologdan destek almanız gerekebilir. Bunun yanında en önemli yaklaşım şekliniz; onu anlamaya yönelik olsun. Onu konuşturun, sevginizi göstermekten kaçınmayın ve yargılamayın. Her şeyin yoluna gireceğini sözel ve davranışsal olarak göstermeye dikkat edin.

***

Geçinemiyorum

 Sevgili Ayla Abla. Ben 36 yaşında bir beyim. Çalışıyorum ama bir türlü cebimde para göremiyorum. Üstelik çocuğumuz da yok. Paranın hayrını göremiyorum. Her zaman dua ediyorum, şükür ediyorum, isyan etmiyorum. Ne yapmam gerek?

Rumuz: KADERSİZ

Gelir ve gideriniz arasındaki dengesizliğin yarattığı bir durumun içindesiniz. Ekonomik yaşamınızdaki açık giderek büyürken, moralinizin ve ruh sağlığınızın yerinde olmasını beklemek elbette mümkün değil. İhtiyaç duyduğunuz şey, gelirinizin kontrolünü sağlamak. Böylece, gelenden daha fazla harcamamış olacaksınız. Durumu eşinizle görüşün. Gelirinizi ve giderlerinizi karşılaştıran bir doküman hazırlayınız. Bu durumda, gelirinizin üstünde olan harcamalarınızı yazılı olarak, her ikiniz de göreceksiniz. İşte bu noktada, önlemler alacaksınız. Açığı kapatmak için, bunlar sıkı önlemler olacak ve uygulayabilmek için eşinizin desteğine ihtiyacınız var. Pahalı bir evde oturuyorsanız, daha ucuz, daha küçük bir eve geçmek, üst başa bir süre harcamamak ve eldekilerle idare etmek, dışarıda yememek gibi önlemler, ilk başta size zor gelebilir ama bu dar boğazdan geçebilmek için bu gerekir. Daha kötü bir duruma düşmemek için, aldığınız önlemlerin eşiniz tarafından anlaşılmasını sağlayın. Bu arada, sadece siz çalışıyorsanız, eşinizin en azından geçici bir süre için yapabileceği bir işten gelecek gelir de çözümü kolaylaştırabilir. Demek istediğim, gelir ve gider arasındaki dengeyi kurmak zorundasınız. Her şey ancak o zaman yoluna girecektir.

***

Kendimi yaşayan bir ölü gibi hissederim

  Ayla Hanım, ben 20 yaşında bir bayanım. Erken yaşta hayata atıldım. Burada kast ettiğim, iş hayatıdır. Sürekli kısır döngü, monoton bir hayatım var. Tutucu bir ailenin kızıyım. Annemle sürekli tartışırız. Dışarı çıkmama izin vermezler. İşe git, eve gel, ben çok sıkıldım bu durumdan. Hayattan beklentilerim, hayallerim varken, kendimi şu an yaşayan bir ölü gibi hissederim. İş arkadaşlarım benimle sürekli iğneleyici konuşur. Annem bu duruma beni kıskandıkları için böyle davrandıklarını söyler. İçe kapanık bir yapım var. Açık sözlü olmak istiyorum. İnsanları kendim gibi görmekten vazgeçmek istiyorum. Lütfen yardım edin.

Rumuz: SAF KIZ

  Gencecik bir kız için, yanlış bir hayatın içindesin. Evden işe, işten eve yaşlı insanlar için bile doğru bir yaşam şekli değildir. Senin kendi akranın insanlarla kuracağın sosyal ve duygusal ilişkilere ihtiyacın vardır. Kendi başına, korunaklı bir fanus içinde bir yaşam şekli, sadece duygusal sorunlarını artırarak ruh sağlığını tehlikeye sokar. İş arkadaşlarının tavrının altında yatan kıskançlık değildir. Dışarıdan göründüğün durumuna karşı bir tepkidir sadece. Onlardan uzak ve kendi halinde olmakla yetindiğini ve onlarla yakınlaşmaktan kaçındığını düşünüyor olabilirler. Yalnız kalmanın senin tercihin olduğunu da düşünebilirler.
  Yaşamdan ne istediğini ve sorunun ne olduğunu biliyorsun. Bil ki bunları elde etmek elindedir. Ailenle konuş ve bu kısır yaşamı değiştirmek için istekli ve hazır olduğunu bildir. Öncelikle iş arkadaşlarınla iyi ilişkiler geliştirmeye odaklan. Onlara gülümse, sorunlarıyla ilgilen ve yardımcı olabilecek fırsatları kaçırma. Onların yerine  “acaba benim için ne düşünüyorlar” gibi şeyler düşünme. Sen bir adım at, gerisi gelecektir. Onlarla olmaktan memnun olduğunu gösterecek şekilde davran. Grup halinde bir şeyler yaptıklarında, katılmak istediğini belirt. Belki de, önceden reddedildikleri için artık seninle bir şey yapmayı düşünmüyorlardır ama değiştiğini öncelikle onlara göster. Küçük adımlarla, yaşamdan hakkın olanları almak için harekete geç gerekli gördüğünde bana tekrar yaz. Sana cevap vereceğim.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle