Gönderen Konu: Eşcinsellik doğalsa, eşcinsellerin davranışları niçin doğal değil?  (Okunma sayısı 3370 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik doğalsa, eşcinsellerin davranışları niçin doğal değil

Rivayet o ki, bulaşık süngeri, en büyük mikrop yuvasıymış. Popüler bir bilim dergisi, mikropları uzaklarda aramamamızı, aslında mikropların hiç ummadığımız yerlerde saklandığını söylüyor.

Özellikle de temizlik için en çok başvurduğumuz, en çok güvendiğimiz araçlar, bizatihi mikrop yuvası olabiliyormuş.

İtiraf etmeliyiz ki, iyi niyetli insanların kötü eseri olan nefret suçları kanun taslağı da bulaşık süngerine benziyor. Kanun, hukuksuzluğun yuvası olabiliyor.

İyi niyetten kötü işler ortaya çıktığında, rahmetli Turgut Cansever'in sözünü hatırlamaktan başka elden ne gelir: 'Bilgi yoksa iyi niyet olamaz.' Çünkü bizi iyi niyet sahibi yapan, o niyetlerin dayanağı olan bilgidir.

Sözümüzün yerine ulaşabilmesi için, iyi niyet durağında daha fazla beklemeyelim, taslağın yöntemindeki kusura bakalım. Bu kanun taslağının kapsamında olan suçları, nefret ettiği için değil de zevk için yapanlara ne yapacaksınız? Bu defa da, Zevk Suçları Kanunu mu hazırlayacaksınız?

Yeri gelmişken, unutmadan, şu korkunç benzerliğe temas etmeden geçmeyelim: Her yere kimsenin okumadığı, 'printer çıktısı' ile talimatlar asmayı marifet zanneden Türk yöneticileri gibi, sivil toplumcular da darbeciler gibi her konu için kanun yazarak sorunları çözebileceğini zannediyorlar. Kanunlardan hukuka yer kalmıyor, çünkü hukuk lafta/kanunda kalıyor.

Hukuk devleti için çalışanlara, alfabenin ilk harfini hatırlatmak zorundayız: Niyete göre kanun yazılmaz. Niyete hakim bakar, kanun niyete bakmaz. Eskiler buna, 'şeriat zahire bakar' derlerdi.

Nefret suçları kanun taslağının maksadı, anayasada ve ceza kanununda zaten mündemiçtir. (Mündemiç: Including.)

Türk Ceza Kanunu'nu baştan sona, kelime kelime okumadığım için, gözümden kaçmış olabilir, yanılıyorsam lütfen düzeltiniz. Kamuoyu desteği sağlamak için, geniş tutulan nefret suçları listesinde bahsi geçenler, eşcinseller hariç, mevcut Türk Ceza Kanunu'nun 'kapsama alanı'nda zaten. (TCK'nun bizi ne kadar koruyup korumadığı, uygulamadaki sorunlar başka bir konu.) Mevcut kanunlar, aslında bir vatandaş olarak eşcinselleri de koruyor; sadece onların 'eğilim'lerini kanunda açıkça yazarak, kimliklerini meşrulaştırmıyor.

Nefret suçları kanun taslağının merkezinin eşcinseller, onun dışındakilerin teferruat olduğunu söylesek, haksızlık olur mu?

Sözgelimi, nefret suçları listesinde bahsi geçen başörtüsü yasağının kanunu yok ki zaten, serbest bırakan kanuni düzenlemesi olsun. Yıllardır 'kanunsuz emir'le uygulanan bu yasağı, kanunla nasıl engelleyeceksiniz?

Yasak olmayan bir şeyi, sırf kötü niyetlileri engellemek için, kanunda açık açık tarif ederek serbest olduğunu söylemeye çalışmak, kanun tekniğine aykırıdır. Kanunla yasaklanmamış her şey serbesttir zaten. Daha önce Turgut Özal bu yolu denemişti. Geçtiğimiz yıllarda da Ak Parti ve MHP bunu bir kere daha denedi zaten; ve teknik nedenlerle Anayasa Mahkemesi'ne takıldı.

'Anayasa Mahkemesi başörtüsünü yasakladı' diyenlerdenseniz, google sizi bekliyor. Lütfen, Anayasa mahkemesinin ne olup ne olmadığına bakın. Anayasa Mahkemesi, anayasada çok net vurgulandığı üzere, kanun koyucu gibi davranamaz, hiçbir şeyi yasaklayamaz veya serbest bırakamaz.

Anayasa Mahkemesi'nin kendini TBMM zannettiği yerde, her vesileyle nefretini kusanlar da düşünce suçlusu muamelesi görebilirler.

Sapla samanı birbirine karıştırmanın güzel bir örneği olarak, Fazıl Say yedi düvele yeter. (Düvel: Devletler) Bir işte uzman olan, haddini bilmezse, her işte azman olur. Bu misal, bir işte otorite olunca, her konuda kendini otorite görüyor, çok önemli şeyler söylediğini zannediyor. Sadece parmaklarından değil, dudaklarından çıkan seslerle de alkışlanmak istiyor.

Olabilir... Ama iyi bir piyanist, kötü bir entelektüel de olabilir pekala. İyi bir ressam, kötü bir insan olabilir. İyi bir bilim adamı, faşist olabilir. İyi bir filozof, katil olabilir. Bunu görmek zor olmasa gerek, dünya bunun örnekleriyle dolu.

Nefret suçlarıyla mücadele ettiğini söyleyenlere, samimi olarak bir şey sormak istiyorum, saflığımı mazur görsünler: parmakları dışında pek iyi bir şeyini göremediğimiz bu muhterem şahsiyetin, ağzını her açtığında, müslümanlar hakkında aşağılayıcı, nefret dolu cümleler kurduğunu görmüyor olabilir misiniz?

Neredeyse her vesileyle nefret suçu işleyen bir insanı, sırf bizi dünyada temsil ediyor diye, düşünce suçlusu olarak görmek ve destek olmak, nasıl izah edilebilir?

Medeni insanlar olarak, kibar ve net konuşabiliriz. Eşcinsellerin kendilerini eleştiren herkesi 'homofobik' olarak yaftalaması, ayıplaması, hedef göstermesi, hala bazı şeyleri aşamamış ilkel bir varlıkmış gibi aşağılaması, düşünce özgürlüğüne mi girer, nefret suçlarına mı?

İnsanoğlunun temel çelişkisi, eşcinselleri de kapsıyor. Eleştirdiğin şeyi, bari kendin yapma. Bir insan 'homofobik' olmadan da, bu 'eğilimi' kritik edemez mi? Başlıktaki soruyu soramaz mı? Sizi eleştiren herkes, 'homofobik' değil, olmayan şeyin fobisi olmaz çünkü.

Bu ikilem dayatması da şiddetin bir türü değil mi: Ya beni meşru gör, ya da homofobiksin.

Bir hak mücadelesi gibi görünen bu üslup etik değil politiktir. Dünyadaki en iyi, en başarılı örneğini Siyonist iletişimciler inşa etmişlerdir. Siyonist İsrail devletini eleştiren herkesi 'anti-semitik', yani Yahudi düşmanı ilan etmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı'nda katledilen gariban Musevileri de, bu faşist devleti korumak için siper yapmışlardır. Güya İsrail devleti, bu acıların bir daha yaşanmaması için, sahipsiz Musevileri korumak için kurulmuştur gibi bir algı yaratmışlardır. Yahudi düşmanı, ırkçı olarak damgalanmak istemeyen insanlar, bu medya kampanyası yüzünden İsrail'i eleştirmekten korkmuş ve susmuşlardır. Oysa hayat ikilemlerden oluşmaz cancağızım: mazlum Yahudilerin yanında, faşist Siyonistlerin karşısında olmak zorundayızdır, insanlığımızı korumak için.

Hukuksuzluk söz konusu olduğunda, yurt içinde aslan kesilen entelektüellerimizin, Avrupa'da süt dökmüş kedi yavrusu olmalarını nasıl izah edeceğiz. Sanki Avrupa'nın insan hakları karnesi iyiymiş gibi, 'sürekli batıya bakmaktan boynu tutulmuş' bizim entelektüellerin bu Avrupaperestliğini ne yapacağız?

Dünyanın en demokrat ülkesi (!) Hollanda'nın Lahey şehrindeki Uluslararası Adalet Divanı, Bosna'daki nefret suçlarını nasıl cezalandırdı? Lahey, artık Sırbistan'ın yeni başkentidir.

Entelektüel insanlar, cahil insanların ikilemlere hapsolduğunu düşünürler. Cahil insanlar için, her şey ya siyahtır, ya beyaz, gri yoktur. Bir müslüman için, dünyada müslümanlar ve kafirler vardır. Faşist için ya dost vardır ya düşman.

Oysa insanın eleştirdiğine benzemesi, gizli bir doğa kanunudur. Entelektüellerin zannettiği gibi, Avrupa'yı eleştiren herkes ulusalcı değil, Avrupalı gibi düşünerek Avrupa'yı kritik edebilmelisin. Biz bu ülkede sahih ve sahici bir Avrupa eleştirisi yapana kadar, böyle taslaklarla vakit kaybedeceğiz, asıl putu göremeyeceğiz.

Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı, neredeyse mağduru suçlu çıkaran bizim mahkemelere nasıl da benziyor. Kim kimi örnek aldı acaba? Kendisini noter zanneden bu Uluslararası Adalet Divanı, Bosna'da soykırıma neden olan nefreti gördü, tasdik etti, ama nedense soykırımı yapan suç örgütünü göremedi, birkaç askere göstermelik cezalar vermek dışında bir şey yapmadı, dosyayı kapadı.

Ne kadar tanıdık bir hikaye değil mi? Size de suç örgütünü göremeyen Hırant Dink mahkemesini hatırlattı mı acaba?

Şöyle de sorabiliriz: Uludere'de köylüleri bombalayanları Norveç adaletine teslim edelim mi?

En iyisi mi, nefret kelimesinin kökünü hatırlatarak bitirelim. N-f-r kökünden gelen kelime, bir hayvanın ipini kopararak uzaklaşması anlamına geliyor.

Nefret duygusu suç değildir, kanunları çiğnemek suçtur. Güçlü olduğu için tehlikeli de olabilen bu önemli duygumuzun iplerine sımsıkı sarılarak, onun bizi terketmesine müsade etmeyeceğiz, çünkü o zaman eksiliriz, aslında kendimizi kaybederiz.

Bu cümleleri sert bulanlara, şunu hatırlatalım: Sokak hayvanlarına eziyet eden birilerini gördüğünüzde, siz ne hissediyorsunuz?

Hukukun olmadığı yerde, zulmü kanıksamaktan bizi koruyan, bizi diri tutan ahımızdan ve nefretimizden başka bir şeyimiz yok. Suçtan uzak duralım, nefretimizin kıymetini bilelim...

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/IbrahimPasaliPazar/escinsellik-dogalsa-escinsellerin-davranislari-nicin-dogal-degil/34677