İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 ... 257 258 [259] 260 261 ... 273
3871
Genel Tartışma / Work And Travel Turkey
« : 06 Ağustos 2009, 02:46:48 öö »
MUTLU BİR AMERİKA DENEYİMİ İÇİN BU UYARILARA DİKKAT EDİN !

Work and Travel programının ne olduğu kadar “ne olmadığını” da detaylı olarak anlatmalıdır. WAT programı, bilinçli olarak kullanıldığında gerçekten de eşi olmayan bir deneyimdir.
Work and Travel programı bazen yanlış anlaşılmaktadır. Bu program, her şeyi ile mükemmel organize edilip müşteri memnuniyeti yaratmaya çalışılan bir turistik gezi programı değildir. Bu programa katılan adaylar ABD de çalışma deneyimi kazanmak, bunu yaparken de aynı zamanda da kendi giderlerini karşılayarak Amerika’da kendi ayakları üzerinde kalarak yaşamak ve tatil yapmak isteyen üniversiteli öğrenciler olmalıdır.

İşverenler ve o işletmelerde çalışan diğer kişiler, gelen öğrencileri misafir olarak değil, çalışan olarak algılarlar; onlardan mesai saatlerinde üzerlerine düşen görevi en iyi ve verimli bir biçimde yapmalarını isterler. Bu işveren ve diğer çalışanlardan fazla bir misafirperverlik beklemek yersiz olacaktır.

Work and Travel programına İngilizce öğrenmek için değil, İngilizce pratiği yapmak için katılmalısınız. İngilizce pratiğini sadece çalışırken değil, yabancı WAT öğrencileriyle ya da Amerikalılara arkadaş olup, onlarla sosyalleşirken de geliştirebilirsiniz.

Work and travel programına ücret ödeyerek katılıyor olmanız, Amerika’da bir işyerinden sezonluk iş satın aldığınız ve işverenin size katlanmak zorunda olduğu anlamına gelmiyor. Seçtiğiniz iş için ne kadar yeterli ve uygun olduğunuzu öncelikle kendiniz çok iyi  değerlendirmelisiniz. Size ve yeterliliklerinize uygun olmayan bir işe yerleştirilirseniz gidince ciddi sorunlarla karşılaşabilirsiniz.

Work and Travel programında her şey her zaman mükemmel gitmeyebilir. Güvenlik olarak bir sorununuz olmayacaktır. Ancak bu temelde bir macera programıdır. Gerçek hayatta olduğu gibi, bu programda da işinizle, evinizle,iş arkadaşlarınızla vs bir çok farklı sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bu sorunlar karşısında sponsor firmanızdan ciddi bir destek alacaksınız. Ama sizin de birçok sorunun üstesinden tek başınıza gelmeniz gerebilir. Bunlara hazırlıklı olmalısınız.

Work and Travel Neden Eşi Olmayan Bir Deneyim?

Work and travel programı sadece ülkemizde değil, tanıtıldığı tüm ülkelerde büyük ilgi gördü ve yüz binlerce öğrenci bu programa katılarak Amerika macerasının tadına vardı. Bu programın en önemli özelliği, dil eğitimi almak ya da turist olarak gitmek seçeneklerine nazaran çok daha ekonomik katılım şartlarına sahip olması ve katılan öğrencilerin çalışarak masraflarını çıkartma olanaklarının olmasıdır. Work and Travel programına katılımın toplam maliyeti yaklaşık 3000 USD civarındadır ve öğrenciler bu ücretin tamamını ya da büyük bölümünü çalışarak geri kazanabilirler.. Öte yandan  üç aylık bir dil eğitimi programı konaklamasıyla birlikte yaklaşık 9000 USD tutar. Turistik olarak gitmeyi düşünürseniz, 3000 USD size sadece 10 günlük bir tatile yeter ve bu seçeneklerde çalışıp para kazanamazsınız. İşte bu yüzden Work and Travel, Amerika deneyimi edinmek için eşsiz bir seçenektir.

Work and travel ile hayatınızda muhtemelen birçok şeyi ilk defa yapacaksınız. Bir pasaportunuz olacak ve yurtdışına çıkacaksınız. Deniz aşırı uçuş yapacaksınız. Bir işiniz, mesainiz, çalışma arkadaşlarınız olacak. Kendi çalışmanızın sonucunda para kazanacak ve kendi kazandığınız para ile yaşam giderlerinizi karşılayacaksınız. Gerçek hayatta da olacağı gibi bazı sorunlarla da yüzleşmek ve hepsiyle başa çıkmak zorunda kalacaksınız. Bunlara ek olarak yepyeni arkadaşlar edinecek, İngilizce pratiği yapacak, çok eğlenecek, bir sürü yeni yer görecek, gezecek, maceralar yaşayacak  ve belki de hayatınızın en yoğun yaz tatilini geçireceksiniz.

Kısacası eğer bir üniversite öğrencisiyseniz ve Work and Travel programına katılma imkanınız olduğu halde bunu yapmamışsanız, gelecekte çok pişman olabilirsiniz. Çünkü bu deneyim sadece üniversite öğrencileri için…

WORK AND TRAVEL PROGRAMINA KİMLER KATILABİLİR ?

Work and Travel öğrencilerinde aşağıdaki şartlar aranmaktadır:


•18 – 25 Yaşları arasında olmak

•En az orta seviyede İngilizce bilgisine sahip olmak

•Lisans veya yüksek lisans(1.sınıf) öğrencisi olmak.

•4 üzerinden en az 2 genel not ortalamasına sahip olmak.

•Yabancı uyruklu öğrenciler programa başvuru yapabilirler, ancak konsolosluk yetkilileri bu öğrencilerin vize  başvurularını kendi ülkelerindeki konsolosluklara yapmalarının, değerlendirme ve sonuç açısından daha uygun olacağını belirmektedir.

Mezun olacak son sınıf öğrencileri de 2007 yılından itibaren programa kabul edilmeye başlanmıştır. Geçtiğimiz sezonda son sınıfa giden öğrencilerinin tamamına yakını vizelerini almışlardır. Mezuniyet aşamasındaki son sınıf öğrencilerinin, standart vize belgelerine ek olarak, eğitime master ile devam etme niyetlerini gösterecek olan ALES sınav belgesi de getirmeleri tavsiye edilmektedir.

”Turizm bölümü haricindeki ” 2 Yıllık yüksek okul öğrencilerinin başvuruları genellikle vize reddi ile sonuçlanmaktadır. Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümü 1. ve 2. sınıf öğrencileri, örgün öğretimde olduklarından programa kabul edilmektedir. Bunun dışındaki açık öğretim bölümleri programa kabul edilmemektedir. 2. Öğretimde okuyan öğrenciler programa standart koşullarla katılabilirler. Yurtdışındaki üniversitelerde okuyan Türk öğrenciler de programa standart koşullarla katılabilirler. Bu öğrencilerin vize başvurularını Türkiye’de yapmalarını tavsiye edilmektedir.

NERELERDE ÇALIŞILIR ?

İşte çalışabileceğiniz bazı iş alanları ve pozisyonlar :

Eğlence Parkları:

Her gün  binlerce insanın geldiği Amerikan turizminin en fazla tercih edilen mekanlarından olduğu için work and travel öğrencilerinin en çok tercih ettiği iş sahasıdır. Diğer ülkelerden gelen yüzlerce öğrenciyle tanışma ve arkadaşlık kurma imkanı sağlaması ve ziyaretçi sayısının çok olması nedeniyle iletişim imkanının bol olması, bu iş alanlarını work and travel öğrencileri için cazip kılmıştır. Eğlence parkları, alışveriş merkezleri ,mağazalar, yüzme havuzları ve su parkları, restoranlar, fotoğrafçı  gibi birçok işyerini de bünyesinde bulundurduğu için çok çeşitli pozisyonlarda iş imkanı sunmaktadır.

Ride operatorü, food ve servis elamanı, cankurtaran, animasyon, fotoğrafçı, garson, temizlik, stand görevlisi gibi pozisyonlar, work and travel öğrencilerinin çalıştığı alanlardır. Özellikle İngilizcesini geliştirmek isteyen öğrencilerin popüler iş türüdür.

Oteller:

Yaz sezonunun vazgeçilmezlerinden olduğu için work and travel öğrencilerinin en gözde iş alanlarından bir diğeridir. Resepsiyonist, housekeeping, belboy, bulaşıkçı, çamaşırhane sorumlusu, maintanence, garson gibi pozisyonlara İngilizce seviyenizle orantılı olarak yerleştirilebilirsiniz. İngilizce seviyesi çok iyi olmayan öğrencilerin genellikle tercih etmiş olduğu pozisyon housekeeping pozisyonudur. Öğrencilerimiz, İngilizce seviyesine göre diğer alanlara da yerleştirilebilmektedir.

Mağaza ve marketler:



Genellikle turistik bölgelerdeki  market ve mağazalar work and travel öğrencilerinin tercih ettiği iş türleri arasındadır. Kasiyer, reyon görevlisi, stand görevlisi ve temizlik elamanı gibi pozisyonlarda çalışabilirsiniz. Müşteri ilişkisi yoğun pozisyonlarda çalışmak isteyen öğrencilerin iyi düzeyde İngilizce bilmeleri gerekmektedir.

Yüzme Havuzları ve Aqua Parklar:

Yaz mevsiminin vazgeçilmezlerinden olan yüzme havuzları ve aqua parklar, work and travel öğrencileri için de İngilizcelerini geliştirebilecekleri ve çalışabilecekleri ideal çalışma alanlarındandır. Life guard veya attendant olarak çalışabilirsiniz. Bu pozisyonlarda çalışacak öğrencilerin açık alanda güneş altında beklemeye ve uzun süre ayakta durmaya  hazırlıklı olmaları gerekmektedir fakat kapalı aqua parklar ve yüzme havuzları da mevcut iş alanları arasındadır.Çok sayıda insanın uğrak mekanı olduğu için öğrencilere daha fazla iletişim imkanı sağlayarak İngilizcelerini geliştirme imkanı verir.

Restaurant , Cafe ve Fastfoodlar:

Her İngilizce seviyesine ve gidiş-dönüş tarihine hitap eden , work and travel öğrencilerinin sıklıkla tercih ettiği bir iş alanıdır. Kasiyer, servis elamanı, garson, temizlik ve mutfak personeli, aşçı yardımcısı, barmen gibi pozisyonlarda çalışabilirsiniz. Pozisyon seçiminde İngilizce seviyeniz çok önemlidir. İngilizce seviyesi iyi olan öğrenciler, garsonluk ve kasiyerlik gibi müşteri ilişkisi gerektiren pozisyonlarda; İngilizce seviyesi iyi olmayan öğrenciler ise temizlik ve mutfak personeli gibi pozisyonlarda çalışabilir. Pozisyonunuz her ne olursa olsun eğer isterseniz Amerikalı çalışan arkadaşlarınızla ve müşterilerle iletişim kurma imkanına sahip olduğunuz için İngilizcenizi geliştirebilir; diğer ülkelerden gelen öğrencilerle ve Amerikalılarla arkadaşlık kurabilirsiniz.

Alaska Balık Fabrikaları:

Alaska balık fabrikaları Work and Travel öğrencilerimizin tercih ettiği önemli iş alanlarındandır. Özellikle son yıllarda öğrencilerin talepleri Alaska konusunda oldukça artmıştır. Alaska yı tercih eden öğrencilerin ilk ve öncelikli amacı para kazanmaktır ve Alaska işlerinde öğrencilerin büyük bölümü tatmin olacakları düzeyde para kazanabilmektedirler. Alaska da fazla para kazanmanın en önemli etkeni saatlik ücretler değil  gün içerisinde ortalama 12 ila 18 saat arasında çalışma imkanı sağlaması ve fazla çalışılan saatlerin “overtime” dediğimiz ücretler üzerinden ödenmesidir. Alaska’ya gitmek isteyen öğrencilerimizin bilmesi gereken diğer önemli nokta ise; bu eyaletin sosyal açıdan ve İngilizce geliştirme konusunda kısıtlı imkanlara sahip olmasıdır.

Not:

• Bir işte ortalama 30-40 saat çalışabilirsiniz. Saat ücreti ise 7-9 dolar arasında değişebilir. Haftalık çalışma saatleri ve kazanabileceğiniz ücretler,iş yerindeki işlerin gidişatına; sizin kabiliyet,girişkenlik,performans ve dil becerinize göre  değişebilmektedir. İsterseniz birden fazla işte çalışarak kazancınızı artırabilirsiniz

• Çalıştığınız işin ve pozisyonun İngilizce seviyenize katkısı konusunda ise; müşteri ilişkileri fazla olan pozisyonlar daha fazla iletişim imkanı sunmasına karşın hangi pozisyonda çalışırsanız çalışın müşteriler ve çalışan arkadaşlarınızla iletişim kurma imkanına sahipsiniz ve İngilizcenizi geliştirebilmeniz tamamen sizin iletişim yeteneğinize bağlıdır.

ÇALIŞMA SAATLERİ ve GELİR

Programa katılan öğrenci çalışma saatlerini ilk olarak is sözleşmesinde belirler. Bu sözleşmede is vereni ile anlaşarak kendisi ve is vereni için uygun minimum bir oran belirler.

Bu genellikle haftada ise 35 – 40 saat olarak gerçekleşir.. Çalışma saatleri is verenin yoğunluğuna göre değişebilir. Örneğin sezonun yoğun olduğu dönemlerde bu is veren size ekstra çalışma saati verebilir fakat bu saatleri arttırmak sizin inisiyatifinize bırakılmıştır.

Eğer iş vereniniz size ekstra çalışma imkanı vermiyor fakat siz çalışmak istiyorsanız bunu ikinci bir işe girerek tamamlayabilirsiniz. İkinci iş de ilk işiniz gibi tamamı ile yasaldır.

Genel olarak Work and Travel öğrencileri saatte 6.5 – 8 USD arası kazanırlar. Buda ortalama olarak tek işte çalışan bir öğrencinin 3 aylık Work and Travel dönemi boyunca yaklaşık 4000 USD ciro yaptığını gösterir. Bu ücret ABD’de kalacağınız sürece ihtiyacınız olacak konaklama ve yaşam giderlerinizi karşılamaya fazlasıyla yetecektir.

Buna ek olarak, Work and Travel öğrencilerinin çoğu  ikinci işlerde çalışmakta, bu sayede birçok öğrenci toplam kazançlarını toplamda 7000 – 8000  USD seviyelerine çıkartabilmektedirler.

http://www.selimcangir.com/2011/04/work-and-travel-nedir/

3872
Çok şükür namaza yeniden başladım. Akşam namazını kıldım. Tesbih çekmeye başladım. Elhamdülillah...bu kelimeyi ya üç ya dördüncü söyleyişimdi. Tesbih çekerken alışkanlıktır bende secdeye bakarım hep. Yine aynı şekilde secdeye bakarken gerçekleşti bu olay. Gözlerim açıktı ve kesinlikle uyku halinde değildim. Secdede baktığım yerde birden kendimi gördüm. Yukarıdan bakınca mezarın içindeydim. Sonra birden kendim oldum. Bu arada tesbih çekmeye devam ediyordum. Elhamdülillah Elhamdülillah Elhamdülillah.... Tahtaları dizdiler. Üstüme toprak attılar. Tedirgin değildim gayet sakindim. Sadece ailemin üzüntüsü garip hissettirdi. Kalktım yerimden. Annemin yanına gittim. Ben burdayım dedim ama beni hiçbir şekilde ne hissediyor ne duyuyor ne de görüyordu. Sonra ailenin diğer üyelerin de yanına gittim. Ama onlar da hissetmedi, duymadı, görmedi. Sonra birini gördüm. Işık gibiydi ama bir silüetti eminim. Ancak tesbih bitmişti. Tesbih bittiğinde ise secde yeniden secde oluvermişti.....

Ş. KILIÇ

3873
26 mayıs 2009
19 36



İlginç bir şey yapmak üzereyim. En azından bana göre ilginç. Daha önce hiç tanımadığım  birini aramakla görevlendirildim. Ama içten içe aramayı bende istiyorum. Fakat ilk cümle ne olmalı?

Tanımadığım biriyle telefonda konuştuğum olmuştu aslında ama nedense bu konuşma farklıydı. Bu nedenle de ilk cümleyi bulmak zordu. Numarayı çevirmeye karar verdim. Her zamanki gibi dört kere çaldırdım. Açan olmadı ve kapattım. Demek ki görüşmememiz gerekiyor dedim kendime, vazgeçer gibi göründüm. Ama arayacağımı biliyordum, tekrar arayacağımdan emindim. Nitekim Yeşim'in kahve teklifini biraz erteleyip tekrar aldım telefonu elime. Numarayı özenle çevirdim. Gene çalıyordu ama bu sefer açılacağını hissettim. Her zaman konuştuğum bir arkadaşımla konuşuyormuş gibi rahat ve huzurluydum.

Zeynep : Alo!...

Aysun:    İyi günler Zeynep Hanım! Ben Aysun! Rahmetli eşinizin eski bir dostunun nişanlısıyım. Sanırım ismini söylediğimde sizde hatırlayacaksınız.

Zeynep : Kim?

Aysun   : Hüseyin Kaçın

Zeynep  : Tabi ki! Nasıl hatırlamam. Hiç unutmadım ki.

Aysun    : Kusura bakmayın Zeynep Hanım! Amacım size acınızı hatırlatmak değil. Aslında birazda çekinerek aradım sizi. Fakat Hüseyin Bey'le dün akşam ki sohbetimizde rahmetli eşinizi andık. Bende hem bir başsağlığı vermek, hem de eşiniz ve Hüseyin Bey arasındaki dostluğu bir de sizden dinlemek istedim. Eşinizle bizzat tanışmak maalesef kısmet olmadı. Ama kendisi bizim hayatımızda çok özel bir ana şahitlik etmiştir. Açayım isterseniz biraz. Hüseyin Bey'den ilk evlilik teklifi rahmetli eşiniz vasıtasıyla gelmişti bana. Bu nedenle sizi aramak istedim.

Zeynep : Bende aramanıza çok memnun oldum. Kadir'i unutturan değil hatırlatan olaylar beni daha çok mutlu ediyor. Kadir ve Hüseyin Bey arasındaki ilişkiyi bende tam olarak bilmiyorum. Onların ki çok farklı bir ilişkiydi. Bir dönem sürekli birliktelerdi. Öyle ki evde nereye baksam Hüseyin Bey'i görür olmuştum. Çok farklıydı. Sanırım bir psikolog olarak Kadir'e yardımcı olmaya çalışıyordu. Zaten Kadir bu ilişkiyi benimle pek paylaşmazdı. Hüseyin Bey'in size ettiği evlilik teklifine vesile olduğundan da haberim yoktu mesela.

Aysun:    Peki bu ilişki size nasıl yansıyordu?

Zeynep : Dediğim gibi Kadir pek anlatmazdı. Sadece farklı diyebiliyorum. Ama zamanla Kadir'in bu ilişkiyi istemediğini fark ettim.

Aysun:     Nasıl fark ettiniz?

Zeynep:   Hüseyin Bey aradığında oflayıp pofluyor ve telefonu kapatıyordu. O zaman müdahele etmem gerektiğini anladım.

Aysun : Evlenmeden gelmeyin cümlesi bu zamanda mı çıktı?

Zeynep : Çünkü Kadir de  rahatsız oluyordu. Ben de anlam veremiyordum. Aslında aralarındaki kuvvetli  dostluğu şimdi daha iyi anlıyorum. Şems ve Mevlana gibi.

Aysun : O dönemde sorun neydi sizce?

Zeynep : Bilmiyorum farklı geliyordu. Belki de o güne kadar hep yalancı dostluklara şahit olduğumuz için gerçeğini anlamakta  güçlük çektim. Ama diğer taraftan da düşünüyorum, bu kadar derin bir dostluk nasıl olur da biter. Çünkü bir ara hiç görüşmediler. Dedim ya sadece farklıydı diyebiliyorum.

Aysun : Anlıyorum. Değerli zamanınızı  ayırdığınız için çok teşekkür ederim Zeynep Hanım! En kısa zamanda yüz yüze de sohbet edebilmek dileğiyle diyorum.

Zeynep : Çok isterim. Sesinizden çok sıcak ve samimi bir elektrik aldım Aysun Hanım. Sizi Konya'da ağırlamak isterim.

Aysun : Neden olmasın. İnşallah bir gün Hüseyin Bey'le ziyaretinize geliriz. Bende sizi İstanbul'a beklerim. Hatta yolunuz düşerse Edirne'ye.

Zeynep : Kısmet bakalım. İnşallah. Bende çok isterim.

Aysun : En kısa zamanda görüşmek üzere öyleyse. Hasan ve Mina'yı benim için öpün lütfen. Tekrar teşekkürler. Hayırlı akşamlar.

Zeynep : Ben teşekkür ederim. Size de hayırlı akşamlar.

 ve konuşma biter. Üzerimde çok hoş bir rahatlık var. İyi ki aramışım diyorum kendime. Güzel bir tecrübe. Mutluyum.










Ah ulan Rıza.......
Bu mahallenin nesini beğenmedin de,
Öte yana taşındın?
Arasıra gıcıklaşırdın ama inan ki...
Benim en kral arkadaşımdın.
Ah Ulan Rıza....
Ben şimdi bu koca denizde tek başıma ne halt
ederim?
Senden ayrılacağımı sanma...
Birkaç güne kalmaz ben de gelirim.

https://www.youtube.com/watch?v=UVNdIWjqcF8










Ahmet Muhtar Büyükçınarın "Hayatım İbret Aynası" kitabından okumuş. Rica ettim, bana aktardığı olayı kitaptan (Kaynak yayınları, sf. 105-106) yazarak göndermiş. Aynen aktarıyorum:
?O sıralar ninemde bambaşka bir hal peyda olmuştu. Daha önce dedemle birlikte anamın kabrinin yanında iki mezar kazdırmışlar, ninem kendi mezarının baş tarafına bir adamın inebileceği kadar açık bıraktırmış, üzerine bir tabaka (yassı büyük taş) koydurmuştu.
Bir gün bir süpürge aldı, elimden tuttu, dondurucu soğua bakmadan mezarlığa gittik. Anamın mezarının başucunda birer Fatiha okuyup dua ettikten sonra, benim de yardımımla kendi mezarının üzerindeki tabakayı kaldırdı. Mezara inmeye başladı: ?nine ne yapıorsun? dedim. ?Yavrum elimi tut, bana biraz yardım et? dedi ve kenarlarına tutunarak mezara indi. Süpürgeyi istedi. ?Yavrum! benim asıl evim burasıdır. Yakında geleceğim? diyerek mezarı süpürdükten sonra süpürgeyi başının altına koydu. ?Ohh, ne güzel yermiş diyerek biraz yattı. O sırada ben de mezarın başında hayretle ninemi seyrederken ?Yoksa ninem yakında ölecek mi?? diye hüzünleniyor, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Mezarlıktan eve dönünce ikinci bir garip olaya şahit oldum. Ninem sandığını açtı, daha önce kendi eliyle eğirdiği pamuk ipliğinden dokuttuğu, o güne kadar görmediğim kefeniyle, bir kalıp sabun ve bir lif çıkararak ?İşte benim kefenim, sabunum ve lifim. Ben ölünce kimseye eziyet olmasın diye bunları hazırladım. Dedikten sonra sözüne şöyle devam etti.
-Yavrum, ben ölünce sakın üzülüp ağlama. Ayrılığımız geçici olacak, öbür dünyada beraber olacağız. Annen Münevverin yayına gideceğim. Kim bilir ne kadar sevinecek?
Ninem, gözyaşları yanaklarını ıslatarak bunları söylerken, bütün dikkatimle onu dinliyor, için için ağlıyordum. O günden sonra bu mezar ziyareti birbirini izledi. Meğer bu mezara girip yatma sahnesini sık sık tekrarlaması, yakında öleceğine işaret etmek, ölümünü tabii karşılamamı bana telkin ederek beni ayrılığına hazırlamak içinmiş.?
İnsan bu örneği okuyunca, dünyada ne insanlar var demekten kendini alamıyor.

3874
Şiir / KURU EKMEĞİM - Hüseyin Kaçın
« : 04 Ağustos 2009, 08:34:38 ös »
KURU EKMEĞİM

      -özümün canına-

Kuru ekmeğimdin
Gözyaşlarımı katık ettim sana
Kimsesiz kaldığım zamanlarda
Hep
Hayata kalbini banarak yaşadım
Güneşi görmediğim zamanlarda
Hiç
Kimse sen olmadı bana

Göklere kör olmuş yüreklerde
Ağlayan çocuklar gördüğümde
Kalbimi iki elime alıp ben kırdım
Senin günahın olmasın gözlerimde

Ne güneşe ne aya ne de yıldıza
Yalnız sana taptım
Sevabın ben olacaktım
Kuru ekmeğim azığım
Hayata katık ettiğim de
Susuzluğum da
Açlığım da sana oldu


Kır kelebeğim
Kırılmış kanadım
Umutlarım
Kimsesiz dağ çiçeğim
Bahar kokum
Ben bir kuru yaprağım
Sana savrulmuş

Günahımda sevabımda
Sabrımda şükrüm de
Yolumu hep seninle buldum
Sokaklarda oynayan çocuklar kadar
Mutluyum


Kuru ekmeğim
Gözüm
Kalbim
Aşkım

05.07.09

17 50

3875
Kurumakta Olan Bir Yapraktım

Zamanın gençleri gibi tek işim gücüm kızlarla gezmek, boş konuşmak ve  kahvehanelerde kumar oynamak gibi aktivitelerdi. Günlerimi boş bir amaç uğruna feda ediyor, içinde bin bir türlü belirsizlik olan bilmediğim bir yolda ilerlemeye devam ediyordum.Tabi o zamanlarda bu düşüncelerimden yoksundum. Şimdi ise belirli amaçları olan, sadece onun için yaşayan ve kulluk görevlerimi yerine getirerek devam ediyorum hayatıma. Yeni keşfettiğim bu yolda önüme yeni kapılar açılırken dile getiriyorum bütün bu olanları. Bu yol bana sevgiyi, mutluluğu, adaleti, doğruluğu vb. gibi insan için önemli olan değerleri öğretiyor. Oysa ki eskiden yaşamama anlam verememiş, kurumakta olan bir yaprak gibiymişim yeni anlıyorum bunları. Şimdi ise tam tersi bir durum söz konusu. Bir yaprağın yeşermesi için aldığı bütün mineralleri olması gibi bende bu yolda devam etmek için gerekli malzemeyi alarak yoluma devam ediyorum. Tabi bütün bu olanlar aniden ve tek başıma olmadı. Böyle bir yolun olduğunu bana ilk H.Kaçın söyledi. Bu yoldaki ilk meyveleri de o yedirdi bana. H.Kaçın sayesinde ise Mustafa Kirenci ve M. Özcan Özhan gibi kişilerle tanıştım. Allah onların hepsinden yüz bin kere razı olsun. Yoluma devam ettiğim bu süreçte bana en büyük yararı olan kişiler bunlar. Benim filizlenip ve yeşermeme katkı sağlayan çok büyük ve önemli sahsiyetler bunlar. Bana sunulan bu yolda ise emin adımlarla devam ediyor ve O’na layık olmaya çalışıyorum. O’na beni kendi yoluna soktu diye defalarca ve defalarca şükrediyorum...

Ender KIYAK


 

3876
İLETİŞİM FAKÜLTESİ


Fakültemiz Hakkında

İletişimin gün geçtikçe toplumların gündemini daha çok belirlediği günümüzde bu alanda çalışacak nitelikli ve donanımlı genç iletişimcileri yetiştirmekle görevli iletişim fakültelerinin sorumluluğu daha da ağırlaşmaktadır.
1994’te kurulduğundan bu yana bu sorumluluğun bilinciyle hareket eden Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi, ülkemizde yükseköğretim düzeyinde iletişim eğitimi veren seçkin kurumlar arasında yerini almıştır.

Eğitim Sistemimiz ve Amaçlarımız

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin yalnızca donanımlı birer medya uygulamacıları olarak değil, aynı zamanda sağlam bir sosyal bilimler eğitimi almış iletişimciler olarak yetişmesini amaçlamaktadır. Bu nedenle, 1. ve 2. sınıf ders programlarında ağırlıklı olarak, öğrencilerimizin ‘Sosyal Bilimlere Hazırlık’ sınıflarında tanıştıkları kavram ve yaklaşımları çeşitli sosyal bilimlerin penceresinden daha derinlemesine inceleyebilmelerine olanak sağlayan dersler yeralmaktadır. 3. sınıftan itibaren ise, öğrencilerimizin ileride çalışmayı düşündükleri mesleki alanlarda kendilerine gerekli olacak uygulama becerilerini geliştirmelerini sağlayacak dersler üzerinde yoğunlaşılmaktadır. Bu arada öğrencilerimizi farklılaşan uzmanlaşma beklentilerini karşılamak amacıyla açılan çeşitli seçimlik dersler de alabilmektedir.

Modüler Yapı

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin kendi potansiyellerini ve yeteneklerini keşfetmelerine yardımcı olmayı hedefler. Bu hedefe uygun olarak geliştirilen modüler sistemimiz mesleki farklılaşmaya olanak tanıyan bir nitelik göstermektedir. Öğrencilerimiz 3. yılın başında, ‘Gazetecilik ve İnternet Yayıncılığı’; ‘Radyo, Televizyon ve Sinema’ ve ‘Halkla İlişkiler, Tanıtım ve Reklamcılık’ olarak adlandırdığımız modüllerden (uzmanlaşma programlarından) birini seçerek mesleki çizgilerini belirlemektedirler.

Danışmanlık Sistemi

Öğrencilerimizin gerek modül seçimlerini yaparken, gerekse öğrenim sürecinde karşılaşabilecekleri her türlü sorunlarını çözmek için onlara yol gösterecek bir danışmanlık sistemi işler hale getirilmiştir. Bu sayede hem öğrencilerimizin doğru kararlar almaları konusunda onlara yardımda bulunulması, hem de danışmanlarımız kanalıyla öğrencilerimizin sorunlarının ve ihtiyaçlarının yakından takip edilebilmesi mümkün olmaktadır.

Fakülte Birimlerimiz

İletişim Fakültesi’nde, öğrencilerin farklı medya alanlarına ilişkin uygulamalı çalışmalarını yürüttükleri üç temel birim bulunmaktadır.

Masaüstü Yayıncılık Birimi

Modül tercihlerini ‘Gazetecilik ve İnternet Yayıncılığı’, ‘Halkla İlişkiler, Tanıtım ve Reklamcılık’ modüllerinden yana kullanan öğrenciler masaüstü yayıncılığı İnan Kıraç Masaüstü Yayıncılık Birimi’nde öğrenmektedirler.
Öğretim üyelerinin rehberliğinde reklam, halkla ilişkiler ve yayın dünyasını ilgilendiren ürünlerin tasarımlarını burada yapan öğrenciler, ayrıca web sayfası tasarımı ve internet gazeteciliği konularındaki temel dersleri de bu birimde alırlar. İnan Kıraç Masaüstü Yayıncılık Birimi yalnızca İletişim Fakültesi’ne değil, üniversitemizin diğer bölümlerine de hizmet vermekte ve kuruma ait her türlü gazete, dergi, broşür, kitap, afiş tasarımları da burada yapılmaktadır.

Detay (http://detay.gsu.edu.tr)

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin süreli öğrenci yayını Detay, 2004 yılında yayın hayatındaki altıncı yaşını doldurdu. Bu süre zarfında, Detay’a hayat veren öğrencilerin isimleri değişti, ama haberlerin toplanmasından sayfa düzeninin yapılmasına kadar bütün aşamalarda geçmiş ve bugünkü kadrolarının gösterdiği özveri, azim ve Detay’ı bir öğrenci uygulama gazetesinin ötesine taşıyan titizlik hiç değişmedi. Yayın hayatına başladığı ilk günden itibaren, her yıl Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması’nda ödüller kazanan Detay’a on-line olarak internet ortamında da ulaşılabilmektedir.

Radyo, Televizyon Stüdyoları ve Kurgu Sistemleri

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Birimi, öğrencilerin kamera arkasını tanımalarını, görsel-işitsel medyada yapım sürecinin tüm aşamalarını görmelerini ve bu alanlarda uygulama yapabilmelerini sağlayacak önemli bir teknik donanımı bünyesinde barındırmaktadır. Belli programlar çerçevesinde öğrencilerin kendilerine ait projelerini gerçekleştirebilmeleri için öğretim üyelerinin rehberliğinde yaptıkları çalışmalar onları hem piyasa koşullarına daha donanımlı olarak hazırlamakta, hem de bir ürün ortaya koymanın büyüsünü tatmalarını sağlamaktadır.


3877
FELSEFE BÖLÜMÜ

1999-2000 yılında lisans düzeyinde öğretim vermeye başlayan Felsefe Bölümü, felsefi bilincin gelişim sürecine katkıda bulunma ve bu bilince dair yeni oluşumlar ortaya koyma amacını taşımaktadır. Program iki ana hedef doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu hedeflerden biri felsefe tarihine ayrılmış dersler yoluyla evrensel felsefi mirası yeni nesillere ulaştırmak; diğeri ise öğrencileri, gelişimi ve yönelimleriyle tanıştırmaktır.

Dersler, felsefe öğreniminin gerekli kıldığı; sorunsal oluşturma, eleştirel yaklaşım, kanıtlama, tanıtlama, araştırma ve açıklama gibi kazanımları dikkate alacak şekilde planlanmıştır. Öğrenciler, derse katılma, sözlü ve yazılı ödevler hazırlama, kütüphanede zaraştırmalar yapma yönünde teşvik edilirler. Ayrıca, klasik felsefe metinlerine erişim imkanı sağlaması açısından öğrencilere Fransızca ve Türkçe dışında, Latince, Eski Yunanca ve Osmanlıca dillerini öğrenme olanağı da tanınmaktadır.

Bölümümüzde bu yönde yetiştirilen öğrenciler, eğitim alanında, araştırma birimlerinde ve yaratıcılık gerektiren farklı alanlarda çalışma imkanına sahip olacaklardır.


3878
SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ

Bölümün amacı öncelikle sosyoloji disiplininin temel kavramlarını ve analitik araçlarını tanıtmak ve daha sonra özgül toplumsal süreçlerin incelenmesi yoluyla üçlü bir formasyon sağlamaktır: kuramsal, yöntembilimsel ve pratik.

* Kuramsal formasyon, sadece sosyoloji değil, sosyal bilimlerin diğer alanlarında da akademik düzeyde çalışmalar yürütmek isteyecek öğrencileri gerekli bilgi birikimi, yöntem ve tekniklerle donatacaktır.

* Yöntembilimsel formasyon, öğrencilerimize bilimsel araştırma yöntemlerinden yararlanılan farklı alanlarda (üniversiteler, kamusal ya da özel araştırma kuruluşları, sivil toplum kuruluşları) yer alma olanağı verecektir.

* Pratik formasyon, üniversite sonrası çalışma ve ilgi alanları ne olursa olsun öğrencilerimize toplumsal mekanizmaların işleyiş biçimi, farklı toplumsal aktörlerin davranışları ve zihniyetlerini anlayıp değerlendirmek için olduğu gibi, siyasal, toplumsal ve iktisadi yaşamın genel işleyişini kavramlaştırmak konusunda da gerekli zihinsel araçları ve kavramları sağlayacaktır.

Öğrenim dilinin Fransızca olması, bu dilin sosyal bilimler literatürü açısından zenginliklerini sunacağı gibi karşılaştırmalı bir perspektifi de mümkün kılarak eleştirel bir yaklaşımın oluşmasını kolaylaştıracaktır.

Derslerin paralelinde yürütülecek olan yöntem konferansları, araştırma, yazılı ve sözlü sunuş pratikleri yoluyla olduğu gibi, Türkiye ve dünyanın gündemindeki toplumsal olayların gözlemlenmesi ve tartışılması yoluyla da kuramsal bilginin hayata geçirilmesi amacına hizmet edecektir.

Üçüncü yılın sonunda kamusal ya da özel kuruluşlarda yapılacak olan stajlar, öğrencilerin araştırma konusundaki pratik deneyimleri edinmelerini sağlayacak zorunlu çalışmalar olacaktır.

Genel ilke olarak bir saha çalışması üzerine kurulacak bitirme tezi ise dört yıl boyunca edinilmiş kuramsal ve yöntembilimsel birikimin uygulanması anlamını taşımaktadır. Bitirme tezi, bir öğretim üyesinin gözetiminde gerçekleştirilecektir. Öğrenci drdüncü yılın sonunda bitirme tezini bir juri önünde başarıyla savunmak zorundadır.


3879
ULUSLARARASI İLİŞKİLER

Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde yer alan Uluslararası İlişkiler Bölümü, 1994 yılında öğretime başlamış ve ilk mezunlarını 1998 yılında vermiştir.

Başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında, enformasyon ve iletişim kuruluşlarında, uluslararası faaliyet gösteren çeşitli sektörlerdeki kuruluşların ilgili birimlerinde, uluslararası şirketlerde ve akademik faaliyetlerde yer alacak öğrencilerin yetiştirilmesi doğrultusundabir öğretim programı öngörülmektedir.

Söz konusu amaçlar çerçevesinde hazırlanan öğretim programı, "Avrupa Birliği", "Küresel Gelişmeler/Bölgesel Etüdler" ve "Türk Dış Politikası" olmak üzere üç ana kategoride uzman yetiştirmeye yönelik olarak tasarlanmıştır. Bölümümüzdeki temel derslerin, Avrupa Birliği üyesi devletlerdeki üniversitelerin uluslararası ilişkiler bölümleri dersleriyle uyumlu olması, söz konusu devletlerle öğrenci değişim programlarının uygulanmasını olanaklı kılmaktadır.

Örnek Belgeler:

Fransızca Diploma Örneği EXCEL Dokümanı
Fransızca Nüfus Örneği EXCEL Dokümanı
Fransızca Vukuatlı Nüfus Örneği EXCEL Dokümanı

3880
SİYASET BİLİMİ


Siyaset Bilimi Bölümü, öncelikle günümüz dünyasında küreselleşmenin gereklerine uyum sağlayabilecek, uluslararası düzeyde kabul gören bir siyaset bilimi formasyonuna sahip nitelikli eleman ihtiyacına cevap vermeyi hedeflemektedir. Bu gereksinimin karşılanmasına yönelik olarak, eğitim dilinin Fransızca olduğu üniversitemizde bölümümüz İngilizce dersler de açmaktadır.
     Siyaset Bilimi programından mezun olacak öğrenciler, kamu sektörünün ve özel sektörün değişik alanlarında olduğu kadar, yüksek düzeyde nitelikli eleman istihdam etmek isteyen uluslararası kurum ve kuruluşlarda da çalışma olanağı bulabilirler.
Siyaset Bilimi bölümünün disiplinler arası yaklaşımı ve kazandırdığı çok boyutlu bilgi birikimi sayesinde, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, yerel yönetimlerin değişik birimleri, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, finans kurumları, bankalar ve medya gibi kamu kurumları ve özel kurumların yanı sıra mezunlarımız, ayrıca, uluslararası planda Birleşmiş Milletlere bağlı kuruluşlar ve özellikle Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi kurumları, uluslararası sivil toplum kuruluşlarında çalışabilir veya akademik kariyer yapabilirler.
     Ayrıca, başarılı olan öğrencilere, Sokrates değişim programları çerçevesinde, Avrupa ülkelerinde anlaşmalı olduğumuz seçkin eğitim kurumlarında bir ya da iki dönem boyunca öğrenim görme olanakları sağlanmaktadır.


3881
MATEMATİK BÖLÜMÜ


Bölümün amacı güçlü bir matematiksel alt yapı ile donanmış, uluslararası düzeyde bilimsel araştırmalar yapabilecek, kendine güvenen, yeni gelişmeleri takip edebilen, temel akademik matematiği ve matematiksel düşünceyi özümsemiş ve aldığı eğitimle gerek ülkemiz bilim hayatında gerekse toplum ve iş yaşamında saygın yerler edinecek ögrenciler yetiştirmektir.

Programdan mezun olacaklar diğer üniversitelerin Matematik Bölümlerinde veya ilgili olabilecek bir bölümde lisansüstü eğitim alarak akademik çalışma yapabilir, araştırma görevlisi olarak çalışabilirler. Ayrıca bankacılık, sigortacılık ve finans sektörlerinde; çesitli kuruluşların sistem analizi, bilgi-işlem ve Ar-Ge birimlerinde veya bilim, teknoloji, iş ve devletin ilgili alanlarında istihdam edilebilirler; Milli Eğitim Bakanlığının öngördüğü koşullarda orta eğitimde, özel lise ve dershanelerde öğretmen olarak çalışabilirler ve uzun vadede Üniversitemiz’in matematikçi ihtiyacını karşılayabilirler.

ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ

Endüstri Mühendisliği, üretkenliğin, verimliliğin, uyumluluğun ve kalitenin artırılması ve sistemlerin, ürünlerin ve hizmetlerin yaşam çevrimleri boyunca sürekli iyileştirilmesi amacını güden bir mühendislik dalıdır. Bu bölümden mezun olan öğrenciler, planlamacı, tasarımcı, uygulamacı ve bütünleşik imalat ve servis sistemi yöneticisi olarak görev yapmaktadırlar.

Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü, 21.yüzyılın Türkiye�sinde imalat ve hizmet sektörlerinde üst düzey görev alabilecek yetkin elemanlar yetiştirmeyi ilke edinmiştir. Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencileri, matematik ve temel mühendislik bilimlerinin yanında, yöneylem araştırması, simülasyon, yönetim felsefesi, insan kaynakları yönetimi, finans, yatırım planlama, üretim yönetimi ve kalite kontrol konularında bilgilendirilmektedir. Öğrencilerimiz, yaz aylarında Türkiye ve Fransa�da yaptıkları stajlarla kuramsal bilgilerini uygulamalarla pekiştirmek olanağına sahip olmaktadırlar. Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencileri, sürekli olarak iyileştirilen bilgisayar olanakları ile ulaşılan üst düzeyde bilgisayar bilgisi yanında, Fransızca ve ikinci yabancı dil olarak da İngilizce�yi iyi derecede konuşma ve yazma olma özelliklerine sahiptirler. Öğrencilerimiz, üniversitemizde kurulmuş olan UNESCO Kürsüsü bünyesindeki Bilgisayar Bütünleşik İmalat (CIM) Laboratuvarı ve temel mühendislik bilimleri konularındaki deneyleri gerçekleştirmek için fizik, elektronik ve kimya laboratuvarlarından da yararlanmaktadırlar.


BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ

Bilgisayar Mühendisliği Bölümü kuruluşundan bu yana Mühendislik ve Teknoloji Fakültesi`nin önemli bir yapı taşını oluşturmaktadır. Bölümün amacı, bilgisayar alanında üstün yetenekli genç kadroların yetiştirilmesine olanak sağlayacak kuramsal ve uygulamaya yönelik araştırmaların yapıldığı sürekli yenilenen bir eğitim ve öğretimı ortamı oluşturmaktır.
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü`nde eğitim ve öğretim felsefesinin özü, gerekli kuramsal altyapıya sahip, alanında son teknolojilerden haberdar bilgisayar mühendisleri yetiştirmektir.

Bu nedenle, bilgisayar bilimlerinin teorik temel derslerinin yanı sıra piyasada çokca talep edilen uygulamalı dersleri kapsayan bölümün ders programı düzenli aralıklarla gözden geçirilerek, yenilikleri takip edecek şekilde geliştirilir. Türk öğretim üyeleri ile verimli bir işbirliği gerçekleştiren davetli yabancı öğretim üyelerinin düzenli devinimi bölümde yapıcı ve dinamik bir ortamı doğurmaktadır. Bölüm, gerek kadrosuyla gerek altyapısıyla, üniversitemizin diğer bölümlerinin bilgisayar derslerini karşılamaktadır.





3882
Psikoloji / Ynt: Issız Adam niçin ağlatıyor?
« : 21 Haziran 2009, 10:42:01 ös »
‘Issız adam’ psikolojisini Dr. Mustafa Ulusoy’a sorduk. TVNET kanalında yaptığı ‘Film Şeridi’ programında filmlerin psikolojik yönlerini tartışan Ulusoy, filmdeki ‘ıssız adam’ın ve geçek hayattaki binlerce benzerinin ruh halini bizim analiz etti.

 

MİNE AKVERDİ

MUSTAFA Ulusoy hem 16 yıllık bir psikiyatr hem de bir yazar. Bu iki konuyu buluşturmayı da iyi biliyor. Zira şu ana kadar yazdığı kitaplarında çoğunlukla terapi odasında olup bitenlerden beslendiğini söylüyor. Nitekim Ulusoy’un son çalışması olan ‘İnsanın Temel Acıları Üçlemesi’nin 2004 tarihli ilk kitabı ‘Aynalar Koridorunda Aşk’ ve geçen ay piyasaya çıkan ikinci kitabı ‘Giderken Bana Bir Şeyler Söyle’de de anlattığı kahramanlar psikiyatr olarak bugüne kadar tanıdığı, dinlediği, tedavisini üstlendiği hastalarının öykülerinden ve psikolojik özelliklerinden izler taşıyor.

Ancak bu kahramanlardan biri özellikle dikkat çekici. Çünkü bu iki romanın ana kahramanlarından olan ‘Gri’, psikolojik ve karakteristik yapısıyla son günlerin en çok konuşulan filmi ‘Issız Adam’ın sevemeyen, bağlanamayan, sorunlu başkahramanıyla aynı özelliklere sahip.

Bir psikiyatr ve yazar olarak hastalarınızın hikayelerini kitaplarınıza yansıtıyorsunuz değil mi?

Yazdığım kitaplarda psikiyatri odasında olup bitenlerden izler çok var. Meslekte tecrübe kazandıkça belli kişilik özellikleri ve sorunları olan belli karakterler de zihninizde oluşmaya başlıyor. Bu karakter tiplerini de romanlarımda kullanıyorum.

‘Aynalar Koridorunda Aşk’ ve ‘Giderken Bana Bir Şeyler Söyle’ romanlarınızda temel kişilik özellikleri taşıyan kahramanlar var. Kimler bunlar?

Örneğin ‘Kırmızı’ temelde var oluşsal olarak kendi değerini hissedemeyen ve o değeri başkaları üzerinden almaya çalışan bir kişilik. Onun için seçilmek çok önemli. Sevilmemekse ölüme eşdeğer. ‘Sarı’, babası öldükten sonra kendi hayatını da yok gibi hisseden ve bu sebeple terapiye başlayan bir karakter. ‘Beyaz’ bilge kişi; geçmişinde çok acılar ve zorluklar yaşamış, ama sonuçta aşkın bir boyutuna ulaşmayı becerebilmiş biri. ‘Mavi’ ise terapistimiz; el yordamıyla hastalarına yardım etmeye çalışan, iyi niyetli ama hayatla ilgili açmazları olan biri.

ISSIZ DEĞİL NARSİST ADAM

Bir de ‘Gri’ karakteri var. O da ‘Issız Adam’ filminde izlediğimiz ana karakterin bir örneği. ‘Gri’ ve Issız Adam gibi sevemeyen, bağlanamayan bu karakterlerin ruhsal yapısı, kişilik özellikleri nedir?

‘Issız Adam’ filmindeki karakter ıssız değil aslında narsist adam. Oradaki karakterin temel özelliği narsistik öğeleri barındırması. Peki, nedir narsist karakter? Hepimizin bir varlığı vardır. Bütün her şeyden, insanlardan, nesnelerden bağımsız olarak yine varız. Ama çocukluktan itibaren ebeveyn etkileşimleri, travmalar, hayal kırıklıkları gibi şeyler sebebiyle var oluşumuzun değersiz olduğu hissine kapılmışsak, bu bize müthiş bir acı verir.

İşte temelde böyle hisseden ve bu acıyı gidermek, kendi var oluşunu hissedebilmek için etrafında birçok aynaya ihtiyaç duyan kişiler narsist kişilerdir. O aynalar da çevrelerindeki diğer insanlar… Narsist kişiler dışarıdan çok kibirli gibi görünseler de kişisel dünyalarına girdiğimizde ötekine bağımlılığın daha çok olduğunu, onlara ihtiyaçlarının daha büyük olduğunu görürüz. Aynada görüntüleri yoksa kendilerini de yok gibi algılıyorlar. O yüzden ötekiler için değerli olma arayışına giriyorlar. Onlar için çok değerli olmak, böylece kendilerini dev aynasında görebilmek istiyorlar. Ötekinin dünyasında değerli olabilmenin 3-5 yolu var: Şan, şöhret, zenginlik… Bir de aşk. Zira aşk bir öteki varlığın dünyasında değer bulma çabasından başka bir şey değildir. Ve insanlar kendilerini ne kadar çok değersiz hissediyorlarsa o kadar daha sık aşık olma ihtiyacı hissediyorlar.

Filmdeki karakterin hangi davranışlarında görebiliyoruz narsist kişilik özelliklerini?

Mesela lokantasına giriyor el çırpıyor, çalışanları etrafına hemen toplanıyor. Onun çevresine topladığı çalışanlarının hepsi onun için birer ayna hükmüne geçiyor. Çünkü yok gibi hissediyorsan sana hayranlık duyan insanlar topluluğunun çevrende olmasına ihtiyaç duyuyorsun. Zaten narsistler tüm ilişkilerini son derece iyi organize ederler ki çevrelerinde bir hayranlık oluşturup kendilerini dev aynalarında görebilsinler. Mesela filmde merdivende bir çalışanıyla şarap içtiği bir sahne var; ona ‘niye lüks marka olan şarabı açmadın’ diyor. O da bir narsistik yatırım işte. ‘Bak ben ne kadar cömert bir patronum gör’ mesajı veriyor ve bunu kendine yönelik bir yatırıma dönüştürüyor. Narsist kişiler çevrelerindeki tüm insanları, ilişkileri, aşkları kendi varlıklarını hissedebilmek için birer araç olarak görüyor.

YALNIZLIĞA MAHKUMLAR

Kadınlara neden çekici geliyor bu adamlar?

Çünkü narsist kişiler karşısındakilerin gözünde değer kazanmak için ilişkinin başında inanılmaz ayartıcı davranışlar yapıyorlar. Esprili, neşeli davranışlar, karşısındakini özel hissettiren jestler narsist kişilikte çok fazla görülüyor. Filmde de bunu görüyoruz. Kızın en sevdiği kitabı buluyor, ona yemek pişiriyor, beklenmedik anlarda sürprizler yapıyor, ‘evimde uyuyan ilk kadın sensin’ diyerek bir çok ayartmayla kıza kendini özel hissettiriyor. Yani kızı kendisine aşık edecek şekilde davranıyor. Niye? Onun dünyasında önemli olduğunu, dolayısıyla kendi varlığını hissedebilmek için. Ama kız ona aşık olduğunda, narsist kişilik için o ilişkinin bütün cazibesi bitiyor. Çünkü burada bir kere daha kendi dev yansımasını görüyor. Ama bu onun var oluşuna bir katkı sağlamıyor. Issız adam, sadece var olmanın kendisinin değerli bir şey olduğunu hissedemedikçe bu aynalara bağımlılıktan kurtulamıyor.

İlişki bir tehdit midir bu insanlar için?

İlişki uzun vadeli bir yere doğru gitmeye başladığı zaman evet. Çünkü bu ‘artık tek bir aynan olacak’ demektir. Başka kızlar, kadınlar yok. Karşısındaki kız ‘ben seni istediğin gibi gösterebilirim, seninle ilgilenir, seni önemser, sana değer verir, var oluşuna katkıda bulunabilirim’ dese de, narsist bir kişilik açısından tek ayna asla yetmiyor. O, bir değil binlerce kadının ilgisini istiyor. Dünyanın kendisi ayna olacak, muhteşem bir şekilde onu yansıtacak. Filmde de ilişki bu noktaya geldiğinde adam her şeyi bitiriyor. Parayla bu işi yapan kadınlarla birlikte olması da bu yüzden; her şey kendi kontrolünde.

Peki, bu ıssız adamların sonu ne oluyor?

40-50 yaş onlar için kritik. Yavaş yavaş cazibelerini kaybediyorlar. O ana kadar kalıcı ve sağlıklı ilişkiler kuramadıkları için yalnız olduklarını acı bir şekilde fark ediyorlar. Depresyona giriyorlar. Çoğunlukla hayatları yalnız geçmeye mahkum oluyor. Onları iyileştirebilecek şeyse sevginin ötesinde karşılıklı özen, ilgi, merhamet ve şefkatin olduğu sağlıklı, samimi ve sahici bir ilişki. Çünkü ilişkiler  insanı dönüştürüyor.

20. YÜZYIL HAZ ÇAĞI

Issız adamlar bu kadar çok mu? Onları böyle ıssız yapan nedir?

20. yüzyıl narsizm çağı. Bunu sosyologlar da söylüyor. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra tüm dünyada kişilik bozukluklarında ciddi bir artış oldu. Borderline, narsist kişilik bozukluklarına doğru bir kayma oluştu. Çünkü savaşta onca insanın ölmesinin yarattığı travma insanları var oluşu sorgulamaya itti. Hayatı en iyi şekilde değerlendirmek arzusuyla kendi hayatlarına odaklanıp kendilerini mutlu etmeye ve haz duymaya yöneltti.

Bizde de 12 Eylül döneminden sonra narsist kültürün daha egemen olduğunu, narsist kişilik bozukluğuna eğilimin arttığını gözlemliyoruz. Haliye ıssız adam karakteri bugün artık çok görülen bir kişilik tipi olmaya başladı. Modern kültür de bize her şeyde her an arzularımızı tatmin edip haz içerisinde yaşamamızı söylüyor. Ama bir şeyle yetinmemek, çok şeyin peşinde koşarken her şeyi kaybetmek modern insanın en büyük handikaplarından biri. Çünkü modern kültür her şeyi bize vermeyi vaat ederken aslında hiçbir şeyi vermiyor, her şeyi elimizden alıyor.


3883
Psikoloji / Ynt: Issız Adam niçin ağlatıyor?
« : 21 Haziran 2009, 10:40:41 ös »
“Issız Adam” son günlerde insanlar arasında sıkça konuşulan bir olgu haline gelen bir filmin adı. İlk başlarda filmin teaser afişini yaptığım için algıda seçicilik yapıp dikkate aldığımı düşünüyordum ve fazla dikkat etmemiştim. Fakat günler geçtikçe gördümki gerçektende insanlar filmden çok etkileniyorlardı.

Peki genelin klasik bir senaryo olarak nitelendirdiği bu film neden bizi bu kadar etkilemişti? Hepimiz filmde kendimizden bir parça bulduğunu iddia ediyor, hayatımıza giren ıssız adam ve kadınlardan bahsediyorduk. Çünkü film günümüzün acınacak bir gerçegiydi ve hepimiz bir şekilde kıyısından köşesinden yakalayıp bir yakınlık kuruyorduk.

Gelişen teknolojinin, kaybedilen değerlerin ve “ben” kimliğinin ön plana çıkması ile günümüzün en büyük sorunu sevgisizlik. Hepimiz futursuzca sevilmek, sevilmek, sevilmek istiyoruz. Sevgi konusundaki açlığımızı dindirmek, yaralarımızı iyileştirmek, bir aşk romanı karakteri gibi bir aşk yaşamak istiyoruz.  Fakat acı bir gerçek varki bir romanı yazar istediği gibi yönlendirebilirken hayat bizim istediğimiz gibi ilerlemiyor.

Heleki günümüzde insanların doyumsuz, romantizmin yakınından bile geçemediği, sığ, değer bilmeyen ve neyin onu mutlu etmediğini bilmeden sadece mutluluğu istediği düşünülürse “Issız” bir toplum olmaktan öteye gitmiyoruz.

Sadece koşuyoruz… neden, niçinleri sorgulamadan, yaşananları, paylaşılanları unutarak, sadece kendimizi düşünerek… tıpkı bir köpegin arabanın peşinden koşması gibi ve sonrasında araba durduğunda ne yapacağımızı şaşırıyor kaçıyoruz.  Nereye gidiyor peki koşarkenki inancımız? Harcanan efor? Hissedilen duygular? Paylaşılan anlar? Verilen sözler? Kazınan isimler?…

Evet sevgiye açız ve sevgiyi istiyoruz fakat gerçek sevgiyi bulduğumuzda da bu sevginin gerçekliğinden kaçarak, hiçbir zorlukla mücadele edemeyerek sadece kendimizi düşünerek kaçıyoruz.  Sadece o anı kurtarmayı düşünüyoruz. Ne dünü… ne ilerisini düşünmüyoruz. Sanıyoruzki zorluk olmayınca mutlu olacağız. Sanıyoruzki bazı şeylerin tekrarı var. Sanıyoruzki…

Bu kaçış bizi ne kadar uzaklara götürsede hala kafamızdaki o aşk romanı hikayeleri bizi en ufak kıvılcımda “evet, bu aradığım insan” düşünce balonunu çıkartı veriyor. Ve siz uzaklaştığınızı sandıkca ona dahada yakınlaşıyorsunuz… Çünkü bazı şeylerin tekrarı yok… gerçek paylaşımı, gerçek sevgiyi, gerçek aşkı, gerçek dostluğu yaşadığınıza inanıp kaybettiğinizde herşey değişmiş oluyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor… ne eskiye dönülebiliyor nede geleceğe tam anlamıyla bakılabiliyor. Arada bir yerde sıkışıp kalıyorsunuz. Çünkü bir kere doyumsuzca aşkı tatmış, değerini bilememiş ve tüketmişsiniz… artık sadece kırıntılarıya hayatta kalmaya çalışıyor kendinize mutluluk rasyoneliteleri çıkarıyorsunuz. Bu rasyoneliteler can çekişirken hayatta kalmamızı sağlıyor fakat bir daha asla köpek gibi aşık olup koşamıyorsunuz.  Dünyanın en masum en huzur verici şeyine sahipken bir anda en acımasız acısı haline geliyor. Koca bir sevginin katili oluyoruz. Kanayan bu yaramız asla kapanmıyor…

Tabi bu söylediğim şeyler “gerçek sevgi”yi yaşayanlar için geçerli, eğer gerçekten sevgiyi bulduğunuza inanıyorsanız asla vazgeçmeyin, sevgi fedakarlık, cesaret, insanlık, vefa, dostluk, yeri gelince babalık, yeri gelince annelik ister. Ve pes etmeyen bunları sağşamaya devam edin.

Eğer gerçek sevgiyi yaşadığınızı zannedip, göz yaşları döküp, hataları nedensiz affedip, varınızla yoğunuzla kendinizi katıp, bir ömür yeter mi diye düşünüp, bir dakikada biten adsız birşeylere sahipseniz üzülmeyin. Bir süre kör, topal gazi devam etsenizde içinizdeki sevgi, inanç, tutku sizi yeniden diriltecektir.  Sizin cesaretiniz sizi diriltirken onun acziyeti hayatı sığlaştırmaktan öteye gitmiycektir.

Kısaca Issız Adam’a dönecek olursak filmde insanların ağlayarak çıkmasının, etkisinden kurtulamasının tek nedeni yaşamak istedikleri aşkı izlerken mutlu olabilecekleri durumları ve aciz davranarak bıraktıkları yada bırakıldıkları anlamasından başka birşey degildir. Fakat filmden çıkan kaç kişi orda duygusal yoğunluğa girip sevgisinin peşinden koşuyor burda ayrı bir ironi.

Boğulma riskine rağmen değerlerinizle birlikte hayatınızdan geçen her sevgisiz dakikanın kayıp olduğunu düşünerek derinlerde yaşamanız dileğiyle.

3884
Psikoloji / Ynt: Issız Adam niçin ağlatıyor?
« : 21 Haziran 2009, 10:39:09 ös »
Adamlar ıssız kadınlar yalnız mı?
 

Vizyona sessiz sedasız girdi ama hiç beklenmedik bir şekilde 1 milyon seyirciye ulaştı `Issız Adam`... Filmi kadınlar da beğendi erkekler de. Ama kadınlar daha çok beğendi. Filmden çıkan kadınlar da ağladı, erkekler de. Ama kadınlar daha çok ağladı.


Beğenenler yılın başyapıtı saydılar filmi, `Son yılların en güzel aşk filmi` dediler, hatta Türk sinemasının `Love Story`si ilan ettiler. Karşı çıkanlar da oldu elbette. Beğenmediler. Yönetmeni eleştirdikleri gibi filmi beğenenlere de yönelttiler eleştiri oklarını...


ERKEKLER AĞLAYACAK


Örneğin Hıncal Uluç, filmin `terk edilmiş orta mahalle kızlarını ağlatmak` için yapıldığını iddia ederek, filme ağlayan kadınların, aslında kendi zavallılıklarına ağladığını söylemeye kadar götürdü işi.


Ona ilk tepki yine bir erkek yazardan, Haşmet Babaoğlu`ndan geldi ve `Alper`in ve Ada`nın geçmişini; nedenini, niçinini sorgulayan yazarların filmin `eksiğine` değil `fazlasına` (yani aşka) itiraz ettiklerini düşünüyorum` diyerek şunları yazdı: İster aşk, isterse aşka benzer bir ilişki olsun, nasıl başlar? Bir tür çarpışmayla... Ardından istek gelir. Ve gözü kör sevgi. İnsanlar birbirlerine CV`lerini vererek; hayatlarının nedenlerini niçinlerini uzun uzadıya açıklayarak âşık olmazlar. Gönüldür bu çünkü; bilmez tanımaz, sever! Zaten çoğu zaman tanıdıkça solar aşk!


Peki, yönetmen Çağan Irmak ne anlatmak istedi derseniz, her zaman olduğu gibi çok konuşmadı ve tartışmanın dışında kalmayı yeğledi. Ama film vizyona girmeden hemen önce verdiği röportajda, Asu Maro`nun `Buna bir aşk filmi diyebilir miyiz?` sorusuna, `Diyebiliriz. Bir aşk filmi ama her anlamda hayatın bize sunduğu doyumsuzluk üstüne bir film aslında...` yanıtını verdi. Ve bir de iddiada bulundu; `Bu filmde kadınlar değil, erkekler ağlayacak! Kadınlar büyük bir rahatlama duygusuyla çıkacak. Bu film kadınların tarafında çünkü...


Sevgisiyle beslenir sonra da terk eder


Madem söz konusu olan ıssız adamlar ve onların ağlattığı kadınlar, kadınları ve erkekleri biraz daha iyi anlamak için sorularımızı bir bilene yöneltelim. `Kadın Doğmak ve Kadın Olmak` adlı kitabında kadınları anlatan Psikolog Esin Acıman, piyasaya bugünlerde çıkan `Erkek Doğmak ve Adam Olmak`ta da erkekleri çözmemize yardımcı oluyor.


Issız adamlar var mıdır etrafımızda ve varsa kimdir bunlar?


Kadına hitap etmeyi bilen, kadını `avlayan`, onun sevgisi ve ilgisiyle beslenen ve sonra da terk eden adamlardır. İçinde sevgi ve bağlılık taşıyan hiçbir ilişkiye dâhil olamazlar, çünkü korkarlar.


Neden korkarlar?


Issız adam aslen sevilmekten değil, sevmekten korkan adamdır. Ve o içinde, derininde, bastırılmış ve susturulmuş, çok yoğun, çok ağır, bağlanma ve sevme potansiyeli taşır. Sevginin ve aidiyetin getireceği duygusal yük, sorumluluk, tek kadına yönelen aşk duygusu ve bu duygunun ona çağrıştırdığı azalma ve dağılma... İşte bütün bu karmaşalardır ki, ıssız adamı hemen ve acilen aşktan uzaklaştırır.


Peki, kadınlar niye sever bu tür erkekleri?


Her ıssız adamın bir kadının yüreğini acıtma öyküsünde, ona bu izni veren de bir kadın vardır. Bu kadın, aslen güçlü ve yalnız bir kadındır. Bu kadın beslediği, büyüttüğü ruhu ve yüreğiyle, eğittiği ve `adam` ettiği beyniyle, ıssız bir adamı da `adam` edeceği yanılgısına düşen kadındır. Seven ve sevgisine güvenen kadındır.


Yani bu kadınlar zavallı kadınlar değildir?



Tam tersine bu tip erkekleri hisseden ve anlayan kadınların çok cesur olduğunu düşünüyorum. Filmin ayrılık sahnesinde kızın `Niye hiç şaşırmadım acaba?` cümlesi de bunu doğruluyor zaten.


Biliyor neyle karşılaşacağını?


Evet. Tek yanılgıları bu tür adamları adam edeceklerini sanmalarıdır. Bu da bir zavallılık değil tam tersi kendi içlerindeki güçle bir hatayı düzeltme, belki de biraz anaçlıkla yaraları iyileştirme sevdasıdır. Ama hatadır. Issız bir adama, sevgiyle ulaşılmaz. Zaten onu korkutan şey, sevgidir.


PSİKOLOJİK ALTYAPISI İYİ ÖRÜLMÜŞ



Film için çok iyi örülmüş, her şeyi yerli yerinde diyebilir miyiz?


Evet. Bir psikolog olarak 3 ana karakterin; erkek, kadın ve anne olarak tipolojilerin yerli yerine oturtulmuş, psikolojik altyapısı çok iyi örülmüş olduğunu söyleyebilirim. Çok keyifle ve hissederek izlediğim bir film oldu. İç seslerin çok iyi verildiğini, son sahnenin çok güçlü olduğunu düşünüyorum. ÇOK HER KADININ HAYATINDA BÖYLE BİR İZ VARDIR


Filmi beğenen erkekler de var ama çoğunluğun kadınlar olmasını neye bağlıyorsunuz?


Issız adam karakterinin kesinlikle bütün erkeklere mal etmemek gerektiğinin altını çiziyorum. Ama kadınlarda acı, tatlı iz bırakan erkekler de bunlardır. Belki de her kadının hayatında böyle bir iz vardır.

GERÇEK HAYATTAN BİR ÖRNEK



Sinemadan çıktığında gözyaşlarını tutamadı. Ağladığı filmdeki Ada değil kendisi idi. Kendi ilişkisini görmüştü perdede...


Hayatına hızlı girip aynı şekilde çıkan erkeğe 1 yıldır rastlıyordu. Görür görmez etkilenmişti ama o zamanlar sadece bakışmakla yetinmişti hayatında başka bir erkek olduğu için. İlişkisi bittiğinde farklı gözle bakmaya başladı. Ve bir gün erkek yanına gelip, `Artık tanışmamız gerekmiyor mu?` dedi.


Tanıştılar. Ertesi gün buluşup, sohbet ettiler, bir sonraki akşam yemek yediler, bir sonraki buluşmada geceyi beraber geçirdiler.


1 ay mutlu mesut yaşadılar filmdeki gibi. Ama her an tetikteydi. Bitmesinden korkuyordu. Olmadı. Onu her gün arayan erkek aramamaya başladı. Dayanamayıp aradığında gayet sıcak davrandı. Buluşuldu, sonra yine kayıplara karıştı. `Böyle davranırsan beni üzersin. Adını koyalım bu ilişkinin. Varsan hayatımda, bileyim, yoksan git!` dedi. Erkek de `Senden hoşlanıyorum ama sancılı bir ilişkiden yeni çıktım. Henüz adını koymayalım. Aceleye getirmeyelim` dedi.


Kimse aramıyor şimdi. Karşılaştıklarında sımsıkı sarılıyor erkek kadına. İçine sokacak gibi sarılıyor hem de kokluyor. Ama hal hatır sorduktan sonra yoluna devam ediyor. Kadın yolunu değiştiriyor rastlamamak ve unutmak için.


Seda KAYA GÜLER
 

3885
Psikoloji / Issız Adam niçin ağlatıyor?
« : 21 Haziran 2009, 10:37:37 ös »
Issız Adam niçin ağlatıyor?


Tüm arkadaşlarınız, gazeteler aynı filmden bahsedince ve buna bir de danışanların soruları, yorumları eklenince kısa sürede o filmi görmek gerekiyor.

Ben de öyle yaptım ve Issız Adam filmini izlemeye gittim. Önce sinema seyircisi olarak düşüncelerimi paylaşmalıyım.

Çok duru, abartısız, sıkmayan, büyük beklentilere sokmadan sinema izleme duygusunu doyuran bir film. Çağan Irmak, tıpkı Babam ve Oğlum filminde olduğu gibi hemen herkese "Ben bu öyküyü biliyorum, ama bu kadar güzel anlatamazdım," diye hissettirmeyi başarmış.

YAŞAMI ANLATMAK


Filmle ilgili hep aşk öyküsü ve bağlanma korkusu anlatıldı. Oysa film, bambaşka bir öyküyle başlıyor.
İstanbul'da bazı yozlaşmış ilişkiler ve onların verdiği tükenmişlik duygusu.

Birbirini tanımadan, anlamadan kurulan cinsel ilişkiler...

İnternetten tanışılan evli çiftlerle, geçerken uğranan birileriyle kurulan cinsellikler... Duygu olmadan, insani hiçbir ilişki kurulmadan sadece cinsellikle yaşanan birliktelikler... Bu tür yaşamları anlamaya çalışmak gerek. Tüm bunları ne bağlanmaktan kaçınmakla açıklamak mümkün ne de modern dünyanın düzeniyle... Biraz daha derine, yaşayanların kendilerine, ailelerine, öğretilerine, sorunlarına, beklentilerine ya da beklentisizliklerine gitmek gerekiyor. Mutluluk arama adına daha mutsuz olmaya giden bu yolu tanımaya çalışmak, çözümleri de beraberinde getirebilir.

NİÇİN AĞLANIYOR?


Kimler ağladı filmde? Bu sorunun somut yanıtları var. Çoğunluğu kadın olmakla birlikte, filmde ağladığını söyleyen erkekler de var.

Ortak nokta, ağlamanın ayrılıktan sonra başladığı ve ayrılıkla yaşananlarla arttığı.

Onların ağlamalarına eşlik etmenin yanı sıra çoğunluk yaşadığı bir aşkı anımsadı galiba.

Hele sonu ayrılıkla bitmiş bir aşk öyküsü olanlar, kahramanların gözyaşlarında kendilerinin eski gözyaşlarını ve acılarını buluyorlar. Benim asıl merak ettiğim kaç kişi, kahramanların durumuna ağladı? Çözebilecekleri bir sorunu çözmek yerine vazgeçmelerine... Yıllar sonra karşılaştıklarında "Biz ne yaptık?" pişmanlığı yerine, "Hâlâ seviyorum ama çaresizim," şeklindeki yanlış düşünce ile kendilerine acımalarına kaç kişinin ağladığını merak ediyorum.

Filmdeki anne niçin ağlıyordu? Eğer oğlu kendisine ait olsa, ona bağımlı olsa bir başka kadına bu kadar kolay verir miydi? Yoksa oğlunun yakın olduğu kadını sahiplenerek, onun üstünden oğluna mı ulaşmaya çalışıyordu? Ya da kadın kahramanın evlendiği ve çocuk sahibi olduğu adama ağlayan oldu mu? Filmden ağlayarak çıkan kadınların birçoğu "Ben de terk edilmiştim, ama biliyordum, beni sevdiği halde bağlanma korkusundan gitmişti," diye düşünüyordu. Bu düşünce kızgınlığınızı, "Demek hâlâ acı çekiyor, oh olsun," duygusu dile getirebilir. Çoğu terk edip giden, aslında bu duyguyu yaşamasa, hatta sizi çoktan unutmuş olsa da böyle düşünmek sizi rahatlatıyorsa, bir zararı yok. Sadece her zaman olmayacağını bilin yeter.
Ama bu duygu ile filmden çıkıp, sizden ayrılan eski sevgilinizi aramayın.

Alacağınız yanıt, çok acıtıcı olabilir. Ayrılma aşamasında yapılacakları yaptıysanız, karşınızdakiyle ilgili değil, kendinizle ilgili yanlışları bulmaya ve çözmeye çalıştıysanız, buna rağmen gittiyse bitmiş demektir. Bir sonraki ilişkide benzer sorunları yaşamamak için neler yapılması gerektiğini düşünme zamanıdır. Bu arada filmin sonunda her iki tarafın aşkının devam etmesine karşın, kadının evlenip, çocuk sahibi olması, kadınların sorunları daha çabuk ve iyi çözdüklerinin bir göstergesi olarak mı verilmişti, yoksa 'Kimi severlerse sevsinler, belli yaşa gelmeden evlenip, çocuk sahibi olmak isterler,' şeklinde bir eleştiri miydi, anlamadım! Yanlarında kadın arkadaşlarıyla gelmiş ve çıkışta onun ağlamasına biraz gülerek bakarak, kendi yaşlarını saklamaya çalışan erkeklere de bir hatırlatma: Tüm insanlar yanlış yaptıklarında, canları yandığında ağlayabilir. Buna erkekler de dahildir. Ve "Bak, ben o adamlardan değilim, yanındayım," bakışıyla bakan erkekler düşünmeli ki yanlarında durmak isteyen biri olmadığı zaman, kimsenin yanında olamazlar.

Sevin, âşık olun ve sağlıklı sevgiler yaşayın.

Yanlış ilişkiler yaşıyorsanız, bağlanamıyorsanız, "Bunun sorumlusu çağımız," diyerek geçmeyin.

Kendinizi çözmeye çalışın. En azından bir sonraki sefer doğru sevgiyi bulma ve yaşatma şansınız olur. Ve Issız Adam'ı izlemeye gidin.

Ağlamaya gitmeyin, canınız ağlamak istiyorsa ağlayacak çok şey bulunabilir.


Prof. Dr. Bengi SEMERCİ


Sayfa: 1 ... 257 258 [259] 260 261 ... 273