İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - psikolog

Sayfa: [1] 2 3 ... 90
1
Hüseyin KAÇIN / ŞÜKÜR Kİ YAŞLANIYOR İNSAN
« : 23 Temmuz 2024, 12:30:16 ös »
ŞÜKÜR Kİ YAŞLANIYOR İNSAN

varsa eğer
gözümde iki damla yaş
biri sen biri de ben

saçlarımdaki aklar
kar gibi yağdığında
sensizlik içimi kavurduğunda
içtiğim bir yudum su

şükür ki
herşey seninle yaşlanmak içinmiş

23 Temmuz 2024
12:30
Edirne

2
Ömer Tuğrul İNANÇER / ŞÜKÜR Kİ YAŞLANIYOR İNSAN
« : 23 Temmuz 2024, 12:29:25 ös »
varsa eğer
gözümde iki damla yaş
biri sen biri de ben

saçlarımdaki aklar
kar gibi yağdığında
sensizlik içimi kavurduğunda
içtiğim bir yudum su

şükür ki
herşey seninle yaşlanmak içinmiş

23 Temmuz 2024
12:30
Edirne

3
Hüseyin KAÇIN / BİLİNMEYEN
« : 20 Temmuz 2024, 12:03:03 öö »
BİLİNMEYEN

hiç bilmeden seni sevdiğimi
sen de hiç bilmeyeceksin

dağlara taşlara adını haykıramayacağım
saçlarını da koklayamayacağım
bilmeden bilinmeden
ne bugün ne de yarın
hiçbir zaman
kucağında ölemeyeceğim

kaşlarının arasında gözlerinin içinde
sır olacağım

20 Temmuz 2024
00:00
İstanbul

4
Hüseyin KAÇIN / VİCDANIN YOKSA KİMSİN SEN
« : 17 Temmuz 2024, 12:28:05 ös »
yeni yeşeren umut dallarımı
vicdan yoksunu namertler
kırsalar da

salkım saçak
gönlümü evimi barkımı
yıksalar da

yorulamam

senin için yaşadıkça
sessizlikte ve sensizlikte
nefesini versen bana

hep umut olsan
içime karışsan

vicdanım
yalnız sen olsan

17 Temmuz 2024
12:30
Edirne


5
Hüseyin KAÇIN / KADER GÖNÜLDE TECELLİ EDER
« : 17 Temmuz 2024, 11:17:41 öö »
sıkı sıkı sarılıyorum
kaderin cilvesine
yanık türküler söylüyorum
içimde bahar şenliği şarkılar

alnımın yazısını öpüyorum
dünyanın kahrına inat
kim ne derse desin
gönlümü kuşatan
işveli nazlı dilberim

güneşi görür görmez
uyanınca her sabah
kaderimin tecellisi
seni öpüyorum

16 Temmuz 2024
19:30
Edirne

6
Hüseyin KAÇIN / KUŞ MASALI
« : 16 Temmuz 2024, 04:23:18 ös »
çocuk dediğin bir kuş gibidir

masmavi gökyüzüne doğru
kanat çırptıkça
düşer düştükçe
içi ürperir

ürperdikçe ruh olur
uçtukça uçar
sen olur ben olur

insan dediğin
aşk coğrafyasına uçtukça
koca yürekli bir dev olur

16 Temmuz 2024
16:20
Edirne




Kuşlarla Çocuklarımıza (Nihavend)

https://www.youtube.com/watch?v=usBtQlUzjwA



7
Hüseyin KAÇIN / FİLİSTİN: CENNETİN DİĞER ADI
« : 11 Temmuz 2024, 03:37:12 öö »
dünyamız başımıza yıkıldı yıkılacak
taş üstünde taş kalmayacak diyorlar
taştan kalpli yürekler kıyamete yürüyor

yer gök ağlasa da
feryadı duyulmayan
gözyaşı asla dinmeyen

temiz yürekli çocuklar
akça pakça kadınlar
yiğit adamların yurdu

cennetin diğer adı da
filistin

11 Temmuz 2024
03:35
İstanbul

8
Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla

ben 27 yaşındayım Sinop Erfelekli Vatanını milletini seven saf kalpli bir gencim Evet şu anki hissettiğim Duygu'nun ne olduğunu tam olarak kavrayıp anlayamasam da Muhtemelen bu hayatın başlangıcında Rabbimin benim için yazmış olduğu kötü kadar olabilir Sonuçta dünya düzeninde kötülükle mücadelede var iyilikte olduğu gibi Rabbimizden gelen her şeye razıyız iyisine kötüsü de deyip Bunda da vardır bir hayır diyerek yolumuza devam etmemiz gerektiğini biliyorum ben Üç kardeşin en en küçüğüyüm İki ablam ve ben babasından çok zulüm görmüş Sevgi Merhamet olmayan kendisine zulüm eden bir adımın Oğluyum muhtemelen deminde söylediğim gibi o hayata başlarken Kötü Kaderin yazılmasının sebebi görmediği sevgiyi Merhameti gösteremeyen bir insanın evladı olduğum için olabilir her ne kadar şu an bu şekilde söylesem de şu an babamla aram her ne kadar iyi olsa da bana destek çıksa da benim çocukluğumda geçmişimde o kadar iyi değildi zaten yaralı olduğu için hep eksik kaldı ve eksik kalmasından ötürü kendi ailesine eksik olur her ne kadar sükunetli olsalar da yine eskisi gibi devam ediyor bazı şeyler babamı anladım sanırım Aslında kendi Özünde çok merhametli çok sevecen çok fedakar çok ahlaklı bir birey ama dedemin ona zulüm ettiklerinden ötürü bu duygularını bastırmış zaten çabuk sinirlenen insanlar aslında Özünde sakin fedakar sevecen merhametli olan insanlardır Annem de babam gibi değil çok saf  Çok çabuk kandırılmaya meyilli biraz da hatasını kabul etmeyen birisi her işi Ben yetişeyim her işe ben koşturayım Aman siz yorulmayın ben yapayım kendisini ezdirmeye çok meyilli bir karakter İşte bu iki zıt karakterli insanlar birbiriyle evlenmişler böyle bir tablo meydana gelmiş benden büyük iki tane ablam var En küçükleri benim ben 12 Aralık 1996 doğumluyum Hayat 7-8 yıl sonra benim için çok farklı bir boyuta geçiyor buna şerli mi demeliyim yoksa annemin babamın ihmalinden ötürü başıma böyle bir olay mı geldi demeliyim onu bilemem onu Allah bilir Sonuçta iyi kötü Başımıza Gelen bütün olaylar Hz Allah'tan Ona rağmen Allah'ım bu senden deyip imanımızı kaybetmemeliyiz babam Bir yurtta aşçılık olarak devam ediyordu İstanbul Soğanlık'ta çalışıyordu Kendimi tam tanımaya kendimi bilmeye başladığım dönemlerdi hayatımın en sakin ve yaramaz dönemleriydi çünkü o zaman çok yaramaz bir çocukmuşum yerinde duramayan Heyecanlı bir çocuk o kadar yaramazmışım ki geceleri parka kaçıp gündüzleri dondurma çalıyormuşum. aslında ne kadar olması gereken ve sağlıklı bir çocukmuşum ta ki tayinimizin sinoba çıkıp babamın başka bir yurda aşçı olarak başlamasıyla ve belli bir süre sonra o yurttan da ayrılıp kendi lokantasını açması ile değişti o lokantada da belli bir süre devam ettik ve açtığımız lokantayı da devretmek zorunda kaldık Çünkü bazı işi sıkıntılardan ötürü. ablalarım okuyorlardı onlar yanımızda değillerdi Sadece annem babam ve ben vardık böyle devam ederken babam başka arkadaşlar edinmeye başladı Bu arkadaşlar gömü bulan insanlar yani altın bulan insanlar eskiden o zamanlarda altın bulma işi çok meşhur bir işti babam bu insanlarınla nasıl tanıştığını bilmiyorum ama bir şekilde tanışmış onları evimize davet etti ve bize de dedi ki sizi köye annemlerin yanına bırakacağım yani kayınvalidesinin yanına annemin annesinin yanına ve o insanlardan bizim evimizde otel olarak kalacaklardı Neden böyle yaptı Sebebini bilmiyorum ama işte bütün olay bundan sonra başlıyordu Babamlar işlerini yaparken altın bulmaya çalışırken Bizler köyde annem anneannem Dedem ben ve bir de teyzem tatil maksadıyla gibiymiş gibi orada yaşıyorduk tam tamına 3-4 ay orada kalmıştık bu 4 ay süreci içerisinde karşıdaki komşumuzun oğlu tarafından tam olarak ne kadar olduğunu kestirmesem de muhtemelen 7-8 defa istismara uğradım gelişmeler nasıl gelişti tam olarak hatırlamasam da bana karşı Öncelikle iyi davranıyordu Ben de orada tek çocuktum ve Yalnızdım oynayacak insan arıyordum muhtemelen bunu fırsat kollayıp babamın da yanımda olmadığını görüp ben dışarıda oynarken annemden gizli bir şekilde bana yakınlaşarak Beni istismar etti kendi kendime  soruyorum Neden anneme söylemedim Neden bağırıp çağırıp kaçmadım nedenini HK Hocam çok güzel bir şekilde izah etti tecavüzcüler ve istismarlar kurbanını seçerler ne kadar böyle pasifize yani İçine kapanık aktif olmayan birisi var ona yaklaşıyorlar Muhtemelen Benim de böyle olmamın sebebi babamın bize karşı göstermiş olduğu aile içi şiddet ve korkunun vermiş olduğu pasifizeden ötürü olmuş olabilir zaten de öyleymiş Tabii bu tecavüz olayları Hepsi bir anda olmadı aralıklı bir şekilde oldu . Bazen arada bir Babam bizi alıyordu ve kendi evimize gidip geliyorduk 3-4 ay içerisinde aralıklı bir şekilde bu işi bana karşı yapıyordu bu şekilde devam ederken bir gün Babamız bizi almaya geldi eve götürdü altınları bulmuşlar ama kazdıkları mağara altın bulanların üzerinde çökmüş tek kurtulan babam olmuş ve oradaki altınlara devlet el koymuş Yani bir altın için başımıza gelenleri de hesaba katarsak zararlı çıkan ben oldum ve ailem O yüzden Babam ara sıra memlekete gidip altın bulmaya gider altın bakmaya gidiyor Bizim memlekette Gömü ve altın çok ama büyük aletleri olmadığı için onları oradan alamıyor ve her gidişinde o yaşamış olduğum istismarlar travmalar aklıma gelir aradan yıllar geçti ortaokul çağına geldim duygularımda ve hissiyatlarımda bir değişiklik olduğunu fark ettim Cinsellik olarak kendini fark etmenin yaşında olduğum için istek ve arzularımın kızlara karşı değil erkeklere karşı olduğunu içten içe biliyordum ama bunun yanlış olduğunu da biliyordum en Dolayısıyla Nedenini bilemiyorum tam olarak kendimi keşfedemiyordum Bununla birlikte derslerimde dikkat eksikliği anlayamama sorunları yaşıyordum Bunun sebebini de HK hocam istismara uğramış Bir insanın kaç yaşında istismara uğradıysa akıl yaşı beyin yaşı Aslında o yaşta kalıyor ve o şekilde devam ediyor Bu bana çok mantıklı geldi çünkü şu anki yaşımda bile Bazı şeylerde bazı hareketlerimde hala çocuksu bir yanım var hatta tanıdıklarım tarafından Sen ne zaman büyüyeceksin diye bana söylemlerle bulunurlardı Bunun nedenini bir türlü anlayamazdım Neden çocuksu kaldığını şimdi daha iyi anlıyorum yaşım birazcık daha büyüdü ve 7 ve 8 sınıfta annem babam beni yurda vermeyi karar verdi evimiz Yurdumuza ve okulumuza Çok yakındı genelde anneler babalar evlatlarına yetiştirme konusunda sıkıntı çektikleri için evlatlarına yurda veriyorlar benimde öyle oldu kaldığım Yurt bir cemaat yurduydu o yurtta kalırken çok ağlardım nedeni ise Aklımın çok çocuk kalmış olmasıydı ve anne özlemiydi derslerim çok zayıftı çok pasif bir çocuktum arkadaşları tarafından İtilen kız gibisin top gibisin ve benzeri benim durumumda olan her çocuk gibi ben de bu zorbalığa Maruz kaldım Velhasıl bir gün Yurttaki hocalar bizi sabah namazına kaldırıp namazı kıldırıp istirahate geçerken oradaki yaşı büyük 38 39 40 yaşlarındaki misafir olarak kalan bir abi o abi kendisi O cemaate mensup olan birisi sürekli bizim binamızda misafir olarak kalırdı hep onu bizim binamızda görürdüm o gün diğer arkadaşlar istirahate geçerken beni  durdurdu bir anda Elimi elimi tuttu Elimi okşamaya başladı nasılsın diye soru sordu Ben de iyiyim dedim Sonra beni odasının içerisinde Doğru çekti Aslında içten içe neler olacağını ve Bir önceki yaşadığım istismardan ötürü anlıyorum ama ne dense Kendime karşı koyamıyordum beni yattığı yatağa oturttu elini omzuma koydu diğer eliylede aralıklı bir şekilde penisimi dokunuyordu ve diyordu ki içinde bir hoşnut oluyor mu bir garipseme oluyor mu ben cevap vermiyordum ve sonra beni yatağa uzandırdı ben tabi şok içerisinde ne yapacağımı bilemiyordum o da yanımda uzanıyordu bir saniyeye kadar yan yana uzandık sonra ben müsaade isteyerek durumu iyicene anlayarak oradan ayrıldım o zamanları 12-13 yaşlarındaydım sanırım kendi kendime Soruyorum neden o zaman anneme veyahut da babama veyahut da oradaki personellere söylemedim Çünkü yine korkmuştum söylersen yanlış anlaşılır mı arkadaşlarım ne der zaten o zaman böyle bir içimde hoşnut vardı Bunun hayalini zaten önceden de kuruyordum Muhtemelen bir önceki varmış olduğum istismarlığın ötürü duygularımı hissiyatlarım bu yöne doğru kaymasından ötürü olsa gerek Zaten ondan sonra benim dikkatim isteğim ve Arzum yaşı büyük olan olgun erkekleri doğru eğildi Sonra aradan yıllar geçti lise çağına gelince kanımın en çok kaynadığı dönemlerde o zamanlar da hala İçine kapanık sessiz sakin birazcık da kız gibi davranan bir genç olarak devam ediyordu Tabi bu yaşanmışlıkların vermiş olduğu netice olarak olgun erkeklere karşı istek ve Arzum daha da arttı olgun işte karizma yakışıklı kaslı erkeklere karşı dikkatimi daha çok vermeye başladım Yaşadıklarımdan uğramış olduğum istismarlardan ötürü ve o zaman da baba sevgisini aradığından ötürü Muhtemelen o sevgiyi başka erkeklerde aramaya başladım diye düşünüyorum 22 yaşıma kadar hiç kimseyle birlikteliğim olmadı 22 yaşında keşfetmiş olduğum flört etme uygulamalarında benim gibi insanların daha çok olduğunu gördüm önceden de böyle benim gibi insanların çok olduğunun farkındaydım Ama bu ortama girince Benim gibi insanları görünce o insanlarla dertleşip çözüm aramaya başlıyorsun ama çözüm aramaya başlarken bir yandan da nefsin devreye giriyor ve iş başka boyutlara girebiliyor ki başka boyutlarada girdi zaten 7 tane ilişkim oldu o 7 tane ilişkim de bu uygulamalar sayesinde oldu aile birliği ve kişinin kendi Ferdi keyfiyeti için bu uygulamaların derhal bloke olması lazım yoksa gidişat normalinden çok daha kötüye gidecek çünkü bir ilişkiye başlıyorsun ve o ilişki senin istediğin gibi olamayabiliyor insanlar karşındaki insanı kullanmayı meyli olarak bu yola başvuruyor Zaten işin bu gerçek yüzünü görünce dolayı ısı ile bazı gerçeklerle yüzleşmiş ve anlamış oluyorsun o insanların aslında Oraya bir art niyet için (flört etme uygulamaları) olduğunu anlıyorsun  Neyse ki işini daha metini anlayıp birazcık daha farkındalığımın gelişmesiyle birlikte uzun bir araştırmanın sonucu Instagram'da dolaşırken dolu dizgin profiline denk geldim oradaki konuşanların ve hayat hikayesini anlatanları dinleyerek düzeleceğime kanaatine vararak beni HK hocaya yönlendirilerek terapistlere başladım Şu an 3 seansımı yaptım birçok şey anlattım ama daha anlatacağım çok şey var öğreneceğim çok şey var değiştirmem gereken çok şey var Böyle bir hayatı veyahut farklı bir kaos içerisinde olan hayatı bizden seçmiyoruz Tıpkı cinsiyetimizi ve varoluşumuzu seçemememiz gibi Allah bir şeylerin neticesinde Böyle bir kaderi bana yazmış olabilir Onu bilemem ama Allah'a şükür bazı gerçekleri erken fark edip keşfederek her ne kadar İsyan etsem de böyle yapmanın kendime bir faydası olmayacağını anlayıp çözüm odaklı yaşamaya karar verdim Allah benim için ne planlıyor bilmiyorum ama nefsimin ahtapot gibi sarmış olduğu azalarımı nefsimin elinden kurtarmayı kalbimi aklıma fikrimi ruhumu feraha erdirmeyi istiyorum  ve kendimi tam manasıyla Kamil bir insana dönüştürmek istiyorum

9
Hüseyin KAÇIN / KADİR MEVLAM
« : 03 Temmuz 2024, 09:49:09 öö »
KADİR MEVLAM

                           -Ahmet Özhan'a-

Allah'a niyaz eden
kalbinin tellerinden
aşkın nağmelerinden
benim için de şarkılar
             söyler misin

Vücud ikliminden
esip esip kavrulan
aşkın vadilerinden
benim için de yol alır
           gelip geçer misin

deseler ki sana kimdir bu deli

ben senin kırık dalında
açıp solan bir çiceğim


03 Temmuz 2024
02:40
Edirne


https://www.youtube.com/watch?v=8GspbXksscM

10
Hüseyin KAÇIN / TANRILAŞAN İNSAN
« : 02 Temmuz 2024, 06:10:23 ös »
İnsan bıkmadan usanmadan güç ve iktidar sahibi olmak adına
"tanrı"laşmak için yaşarsa eğer
bu uğurda sevdiklerini kurban ederek yoluna devam ettiği müddetçe
kendi kendisine en büyük ihaneti eden kişidir.

Psikolog Hüseyin KAÇIN

11
Bir babanın gözünden görüp, dilinden dinleyeceğim bugün çocuğuyla yaşadığı en özel deneyimini. Randevulaştık, görüntülü görüşme yapacağız. Babalar genelde …… HUSEYIM HOCAM BURAYA NE EKLENEBİLİR GENEL GECER BIR SEY BABALARLA ALAKALI? YA DA EKLENMELİMİ?
Görüşme saati yaklaşırken biraz gerildim, babaları hep çocuklarından dinledim, çok hoş şeyler değildi duyduklarım. Dolayısıyla taraflıyım babalara karşı. Şimdi tam tersi olacak. Öte taraftan randevulaşmak için gerçekleştirdiğimiz o ilk kısa konuşmada; kendi babalığını masaya yatırıp, yaşadığı sorgulamayı ve öz eleştirilerini açıkça anlatacağını söyleyen bir baba var karşımda. Değişik bir pencere açacağını düşünüyorum.
Cem bey. 45 yaşında iki çocuk babası bir akademisyen.
Görüşme saati geldi çattı. Karşılıklı bir süre konuya girizgah yaptıktan sonra başladı içine dökmeye Cem bey:
Tüm bu sorunları geleneksel aile yapısını bozduğumuz için yaşıyoruz. Kendi adıma yaptığım tüm hataların eğitimle alakalı olduğunu fark ediyorum. Mesela bizim evde demokratik aile ortamı var. Ama kendi ailemizden gördüğümüzü yapsaydık sorun yaşamayacaktık. Demokratik olalım derken başka bir şeye dönüşmüşüz. ‘’Çocuğunuzla çok oynayın, onunla arkadaş olun’’ dediler. Oysa bizim annemiz anne, babamız babaydı. Arkadaş falan olmazdık onlarla.
İlk zamanlardan beri eşimde kadınsılık özelliği zayıftı ve sürekli benim alanımı daraltmaya çalışıyordu. Farkında olmadan yapıyordu karakter özelliğiydi. Önemsemedim uzun süre, sonra rahatsız etmeye başladı.
Cem bey belirgin bir örnek verir misiniz?
Biz devlet kanunlarına itaat etmiyor muyuz? Devletin kölesi mi oluyoruz bu durumda. Anne babamız bize bir şey dediğinde itaat etmiyor muyuz? Biz onların kölesi mi oluyoruz. Neden bir erkek eşine makul sınırlar içinde hayır dediğinde kadınlar itiraz ediyor. İşte bunun gibi demokratikleşmeler bize iyi gelmedi. Çocuklarla arkadaş olmak iyi gelmedi, biz çekinirdir hatta korkardık ailemizden şimdi sanki laçkalaştı ebeveynlik.
Mesele şu; Türk hukukuna göre de İslam örfüne göre de aile sistemi temelde ataerkildir, yani babanın başkan, reis olduğu ve aile içinde otoritenin babada olduğu, son sözü söyleyenin baba olduğu bir sistemdir.
Kadında da şefkat ve merhamet olmalı, evi dişi kuş yapardan kasıt da budur. Kas ve testestoran kimdeyse otorite odur, evi de kadın çekip çevirir. Bu kadar basit bir geleneği karmaşaya çevirdik son yıllarda.
Bunlar evde eksikse sorun çıkıyor, işte bizim evde olan budur. Roller karıştı kimse kendi rolünü iyi oynayamadı.
Bir örnek verebilir misiniz Cem Bey sizi daha iyi anlayabilmem için.
İşten yorgun gelmişim eşimden bir bardak çay istemem dahi bir problem oluyor evde. Eşim ‘’Kalk kendin al diyor.’’ Feministlerde kocaya karşı kışkırtıyor kadınları. Bir gün eşim iş yerinde görevi olmamasına rağmen patronuna çay verdi. Akşam eve gelince, senin görevin olmadığı halde çay veriyorsun ofiste dedim, ‘’ne var yani oradaki tek kadın benim, bir çay vermişim çok mu’’ dedi. Ben de sana tüm maaşını, hayatını adayan kocana bir çay getirmeyi kavga sebebi görüyorsun, çocuklarının eve yorgun gelen babasına bir bardak çay vermeye eriniyorsun, ayrıca oradan aldığın maaşın 3 katını veriyorum ben sana ama çay istediğimde sorun çıkarıyorsun dedim. Şöyle bir baktım eşime, sustu kaldı ama cübbelinin dediği gibi: ‘’kadınlarla tartışılır mı yahu.‘’
‘’Ne var yani ben de çalışıp yorgun gelmişim, çayını sen alsan ne olur’’ dedi eşim. Şimdi düşünün bu en küçük örnekti, ne oldu bu durumda çocuklar evde hep annenin borusu öttüğünü gözlemledi.
Çocuklarla aranız iletişiminiz nasıl sizin ve eşinizin?
2 çocuğum var biri kız 12 yaşında, oğlum da 15 yaşında.
Eşim çocuklarla çok mesafeliydi hep, çocukları öperken severken hiç görmüyorum seni demişliğim var kaç defa, ‘’yooo seviyorum ben sen görmüyorsun’’ diye sert cevap verirdi.
Güven babadan sevgi anneden gelecek ama anne daha çok sevecek. Bizim evde anneden geçmesi gereken o sevgi, şefkat babaya kalıyordu.
Tip bir diyabet oldu 6 yaşında bizim çocuk. ‘’Çok iyi bakmanız’’ lazım dedi doktorlar ve panik oldu eşim. Çocuğun her şeyini kontrol ediyor, ilgileniyor ama haddinden fazla karışıyordu, çok kontrolcüydü. Bazen hasta çocuğa kızıyor, üzerine çok gidiyordu. Oğlum annesinin kendisini sevmediğini düşünüyordu o dönem ve ben ikna ediyordum çocuğu, olur mu oğlum tabi ki seviyor annen seni diye.
Allahım çocuklara karşı beni anne gibi davranmaya zorluyor bu kadın inşallah bir sıkıntı çıkmaz diye inanın dua ediyordum. Kırıp dökmüyordum ama çok şiddetli tartışmalar oluyordu evde. Korktuğum başımıza geldi!
On bir, on iki yaşına gelince oğlum benden uzaklaşmaya başladı ama bu iyi bir şey, büyüyor ve benden bağımsız olmak istiyor şeklinde yorumladım.
Çocukları sevmiyorsun şefkat göstermiyorsun diye sürekli konuşuyorum ama aslında eşim bana da öyleydi. Kadınsı bir ilgiyi fark eder erkek ama ben edemiyordum, bizim aramızda da bu soğukluk vardı. Biz erkeklerin doğamızda olan bir şey bu ilgiyi, arzuyu anlarız. Aramızda bu gerilim hep vardı ve umursamadığını düşünürdüm.
Eşiniz hep mi böyleydi, hiç psikoloğa gitmesi için teşvik ettiniz mi? Ya da siz gittiniz mi?
45 yasındayım ben 18 yıllık evliyiz. Evlendik o zamanda vardı bu sorunumuz ama bu kadar çok değildi, iki yıl sonra çocuk doğunca eşim daha çok arttırdı, yani kadın karım değil, sadece anne gibi yaşamaya başladı.
Çocukların her tür bakımlarını yapar, yedirir içirir, insülin takibini yapar, hemşire gibi her şeye vakıftır. Öte yandan çocuklarla ve bana olan bu yüzeyselliği, duygusuzluğu hep sürdürdü. Uyarmama rağmen sürdürdü, doğru yaptığını sanıyordu. Kendini haklı gördüğü için profesyonel yardım almazdı biliyorum. Çocuk için bile istemedi yardım almayı.
Nasıl yani?
Bir gün oğlum geldi ‘’baba bunalıma sürükleniyorum beni doktora götür’’ dedi.  Normalde anneler böyle durumda hemen evhamlanır, olayı büyütür hatta panikler, baba bir şey olmaz falan der ilk etapta ya; bizde tam tersi oldu. Benim oğlumu doktora götürmem için önce eşimle okkalı bir kavga etmem gerekti. Çünkü ‘’geçer bir şeyi yok, şımarıyor belli ki’’ deyip durdu. İnanmıyor çocuğa ‘’yok bir şeyi çocuğun, ne psikoloğu’’ deyip bana söyleniyor.
Çocuk 5 ci sınıftaydı o zaman neyse araştırdım soruşturdum tavsiye üzerine götürdük bir psikyatriste, 45 dakika görüştü çocukla, sonra bana döndü ‘’çocuğunuz çok akıllı, çok becerikli, çok girişken’’ sanki biz geri zekâlıymış da ondan getirdik. Yani kısaca ‘’hiçbir sorun yok’’ dedi yolladı bizi. Eşimde haklı çıkmış oldu kendince ‘’ben sana söylemiştim bak’’ diye kabardı aylarca. Dedim en azından emin olduk, içimiz rahatladı.
Sonrasında gözlemlediniz mi oğlunuzun gelişimini, ruh halini?
Tabi ki sürekli konuşurdum. Her konuda sohbet ederdim onunla. Bir süre geçti oğlum 13 yaşına geldi yine geldi bana ‘’baba yine başladı o iç sıkıntılarım’’ dedi. Köpek istedi, hemen aldık. Sonra bir iki gün geçti ‘’İçime intihar hissi çöküyor baba ama ben Allahtan korktuğumdan yapmıyorum. Sıkıntımın sebebini bilmiyorum’’ dedi.
Sonra eş zamanlı bu LGBT konusunda sorular sormaya başladı. Ben de bunlar gri meseleler oğlum diye tanımladım. LGBT hakkında çok propaganda vardı o dönem sosyal medyada. Çocuk etkisinde kalmıştır belki, daha fazla kalmasın diye bazı şeyler anlatıyordum ama baktım anlamıyor, ben de gri meseleleri bırakıp kenara bu defa siyah beyaz üzerinden anlatmaya başladım.
Ben ne dersem ne anlatırsam anlatıyım ikna olmuyor soru sormaya devam ediyordu. Tabi ben bu konuda çok keskin bir dil ve tavır aldım, buna rağmen anlattıklarıma gayet rahatça karşıt görüş sunuyordu.
 ‘’Senin böyle bir derdin cinsel bir sorunun varsa söyle gidelim doktora, psikoloğa gerekli tedavileri ol oğlum’’ dedim.
‘’Yok baba yok’’ dedi.
O ara yine dayanamadım araştırdım başka bir psikiyatrist buldum, tam götüreceğim pandemi patladı, sokağa çıkma yasağı geldi.
Çocukta nasılsa beni önemsemiyorlar olarak algılamış bunu, iyice sustu konuşmaz oldu. Yalnız o aralar arkadaşlarıyla konuşurken şakalaşmaları hep LGBT üzerinden söylemler oluyordu. Evde de hep bu konuda espriler yapıyor, bu konuda laflar atıyordu ortaya ünlüler üzerinden. Çok dikkatimi çekti bu tavırları. Birkaç gün sonra sordum oğluma; sen niye hep bu tip insanların esprilerini yapıyorsun, adlarını geçiriyorsun?
‘’Baba izlediğim videolarda çıkıyorlar karşıma’’ dedi.
Sert bir ses tonuyla yapma bir daha bu şakaları dedim.
Soğuk bir tonda ‘’peki’’ dedi.
Sonra şansızlık işte ben iş amaçlı 3 ay şehir dışına çıkmak zorundaydım, birkaç kere geldim eve bu 3 ay içinde, bir iki gün kaldım döndüm işimin başına ve her gelişte eşime soruyorum; ‘’oğlan nasıl var mı bir bunalımı’’ diye.  ‘’Yok bir şeyi, sana naz yapıyor o, yoksa gayet iyi, keyfi yerinde’’ diyor.
Sürekli bu cevabı alıyorum eşimden en son bir gün oğluma sordum; nasılsın var mı sıkıntıların içinde diye ve çocuğum yine aynı cevabı verdi; ‘’baba çok sıkılıyorum, içim sıkılıyor, günah olmasa valla kendi canıma kıyacağım, çok kötüyüm baba’’ dedi.
Ben hemen işi gücü bıraktım geldim. Panik oldum bayaa.
Bir yiğenim var benim kız. Ben onun sevgili amcasıydım, babasına anlatamadıklarını bana anlatırdı, aram çok iyiydi yeğenimle, işte ben bunun mükâfatını gördüm. Yeğenime açılmış oğlum, bana söyleyemediklerini ona anlatmış, sağ olsun oda bana anlattı.
Neler anlatmış oğlunuz Cem bey? Duyunca nasıl tepki verdiniz ne hissettiniz?
Ona demiş ki ‘’ben kendimi erkek gibi hissetmiyorum.’’ Yiğenim bunu eşcinsel olarak anlamış ama oğlum ‘’yok demiş ben ne erkeğim ne kadın, kendimi cinsiyetsiz görüyorum. Hissedemiyorum hiç bir şey’’ demiş.
Bunu duyunca aklıma geldi, bir defasında bana da söylemişti oğlum aslında. ‘’Baba ben aromantiğim galiba’’ demişti. Ben de daha erken oğlum, daha küçüksün zamanla olacak demiştim.
Daha öncede anlamalıydım çocuğun sıkıntısı olduğunu. Sinyal vermiş ama ben uyanmamışım. Çok kötü hissettim kendimi. Sanırım yeterince dikkat göstermiyoruz çocuklarımızın tepkilerine.

12
Pat diye kayıtlı olmayan bir numaradan görüntülü arama düştü ekranıma. Sık yaşadığım bir durum değildi. Yemek yapıyordum açmadım ama o kadar ısrarla uzun uzun çaldı ki, hayırdır diyerek açtım. Duyacağım varmış, duyup da utanacağım varmış. İnsanlığa sövdüren, yine günlerce kendime gelemediğim, gerçek bir yaşam öyküsünü dinlemek varmış.
On saniye sürdü yüzünü görmem sonra ekran değişti ot otlak çayır gördüm. İlk cümlesi ‘’yüzümü göstermesem olur mu? Görüntülü aradım ama tarla görünsün. Aslında sesli konuşursak çok daha rahat ederim ama siz görüntülü görüşüyormuşsunuz.’’ Dedi. Çatlak, kısık sesi ve yöresel şivesiyle. Kendine özgü utangaçlığı sesinde bile vücut bulmuştu.
Önceden mesajlaşıp belli bir gün ve saat üzerinde randevulaşarak yaptığım görüşmeler bunlar ama istisnalar kaideyi bozmadığı gibi vardır bunda da bir hayır düşüncesiyle; sesli devam edebiliriz rahat olun sorun değil ama önce kimsiniz onu söyleyin bari dedim.
‘’Hüseyin hocayla konuştum gece, sabahı zor ettim, hemen tarlaya geldim yalnız olmak için ve aradım sizi’’ diyen o yorgun ama istekli sesi geri çevirmek hiç benlik değildi zaten. Yemek bekleyebilirdi, onu dinlerken bir yandan kavrulmakta olan soğanın altını kapadım. Sebzeleri sudan çıkarıp süzgece koydum. Çalışma odama geçerken bu denli sarsısı insanı insanlıktan utandıran bir yaşam öyküsünü dinleyeceğimi hiç düşünmemiştim.
Bayram bey 40 yaşında tam bir İç Anadolu insanı. Öyle saygılı öyle içten ki ne cevap vereceğimi bilemediğim anlar oldu, dinlemesi bile çok zordu çok… Abartmıyorum, sakat kalmamış olması, yaşıyor olması bile mucizeydi.
İç Anadolu’nun bir köyünde on iki yaşındayken, köyde esnaflık yapan birinin yirmi beş yaşındaki oğlunun tecavüzüyle kararan hayatın çok kıymetli bir kahramanı Bayram bey. Kahraman dediğim için şaşırmayın çünkü böylesi ağır bir hayattan kimse kendini, tek başına desteksiz bu kadar var edemezdi. Okumak yerine onun kendi sesinden anlattıklarını dinleseydiniz aynı düşünceye sahip olacağınıza eminim. Sırf bu sebeple bu bölümde çok mecbur kalmadıkça anlatımları düzeltmeyeceğim. O kadar gerçek o kadar derin bir yerden anlatıyor ki, yaşıyor, yaşatıyor sanki.
Biraz rahatlamaya ihtiyacı vardı, çok çekiniyordu. Arama cesaretini göstermiş ama söze nereden başlayacağını bilmiyordu. O yüzden bir süre bu kitabı neden yazmak istediğime dair düşüncelerimi anlattım.
Tanımadığınız birine en özel hislerinizi, en acı veren hatıralarınızı anlatmak çok zor. Çok iyi anlıyorum kaygılarınızı ama anlatacaklarınız benzer sıkıntıları yaşayanların yolunu açacak, der demez daha lafımı bitirmeden, nasıl bir birikmiştilse, patlayıverdi:
‘’Bakkala gitmiştim, köşeye sıkıştırdı, kıyasıya vurdu önce, ağzımı kapadı boğuyordu beni, sonra kullandı beni, oyuncak yaptı kendine. Bunu da sağda solda söyledi, köyde bu duyuldu laf babama kadar geldi, rahmetli babam (rahmatlık bubam) bana çok eziyet etti çok dayaklar yedim. Annem seni doğuracağıma daş (taş) doğursaydım dedi, hiç engellemedi bubamı bana onca eziyeti ederken.’’
 ‘’Şerefsiz beni kullandıktan sonra en yakın arkadaşına söylemiş, sonra o kendi en yakın arkadaşına. İş kulaktan kulağa gidince dört ay sürdü tecavüzler. Oturamam döşeğe, ıkınamam, affedersiniz büyük abdestimi yapamam, yanar yanar nasıl bir acı… Öyle korktum ki kakalar içimde birikecek kulağımdan ağzımdan kokusu çıkacak diye, çocukluk işte. Leş ettiler beni leş. O dört ay bana dört yıl gibi geldi. Sonra babamın kulağına geldi zaten ama dört ayda 47 kişi oyuncak etti beni kendine.’’
Kırk yedi mi? Abartıyor olmasını siz de çok istediniz değil mi? Abartmıyor! Fazlası var eksiği yok.
Kendimi savunmadın mı? Küçüksün gücün yetmedi, sana tecavüz ettiğini, ettiklerini anlatmadın mı?
‘’Fırsat vermediler ki bana, zorla yaptı diyemedim, zaten o it,  gönül rızası ile yaptı diyerekten anlattığı için herkeslere beni dinlemediler, anlatsam da inanmazlardı öyle olmadığına.
Köyde sokağa çıkınca herkes bana kötü gözle ya da menfaat için bakar, yaklaşır olmuştu. Bir ay içinde duyuldu zaten köy yeri ya. 
Jandarma polis muhtar duymadı mı, soruşturma olmadı mı?
Babam şikâyetçi olmadı ki, dayak atıp küfür etti. Beni cezalandırdı habar (haber) etmedi devlete.
Köydeki herkes tepeme bindi benim, sıkıştırdı her yerde hepsi.
Ben zaten çocuğum, kendimi bilmiyorum ki, o deyyus laf çıkarınca, sokakta, tarlada, bağda geziniriken, (gezerken) okula gidip gelirken beni tehdit eden, sıkıştıranlar hep; ‘’bize cilve yaptın deriz babana, kuyruk salladığını söyleriz köylüye rezil olursun’’ diyip vurup tokatlayan, canımı acıtan herkes tepeme çullandı zaten.
Hani ben kendimin ne olduğunu da bilmiyorum ki, ne yaşadığımı bile anlamadımdı ilk gün acıdan, bi de baba korkusu var.
Olay duyulduğunda yaşıtların bile senden uzaklaşıyor, sanki herkes sana bir et parçası gibi bakıyor. İnsan değil sadece fuhuş malzemesi gibi davranıyor. Nefsini köreltip seni bir kenara atıyorlar, burnunu sildikleri kâğıt mendil gibi.
Sonra zaten işte babam duydu beni okuldan aldı eve zincirledi. Hiç dinlemedi, kimseyi şikâyet edip hakkımı aramadı, ben de onun korkusundan bir şey edemedim.
Olaydan önce nasıl bir çocuktun? Okula bir anda gitmedin, seni okuldan arayan soran eve gelen öğretmen ya da bir yetkili olmadı mı?
Bildiğiniz köy çocuğuydum işte ağaca tırmanan, bağ bahçede oynayan, top koşturan neşeli bir çocuktum, çalışkandım ha, okulda sorulara hep parmak kaldırırdım. Babamla uyurdum küçükken uyanınca yüzünü öperdim, o bana sarılırdı çok mutluydum. Severdi beni. Ona da birazcık hak veriyorum, neler dediler kim bilir, neler anlattılar ona ki babam bana hiçbir şey sormadı, dinlemedi. O kötülüğü bana yapanlar yalandan iftiradan korkmazlar ki kim bilir ne ayıp sözlerle zehirlediler babamı. Ama yine de ben onun oğluydum, kanından canındandım, beni düşman belledi. Hem de ne düşman, yunandan beterdim onun gözünde.
Okul müdürü aradı, çok akıllı okusun bu çocuk diye ısrar etti, duydum konuşmasını, babam rahmatlık imza attı müdüre, yoksa müdür peşini bırakmadı. Maddi durumum hiç yok, okutamayacağım, tarlada bana yardım edecek deyince bir şey diyemedi müdür ama yazılı dilekçe aldı.
BURAYA ARAŞTIRIYIM ÖĞRETMENİN ÇOCUKLA KONUŞUP GÖRÜŞMESİ YASAL HAKKIMIYDI O DURUMDA. YANİ KONUŞSA COCUK DURUMUNU GERCEK SEBEBI ANLATSA BELKI OGRETMEN YASAL OLARAK DEVLETE BU KONUYU BILDIRIRDI VE TECAVUZCULER CEZA ALIRDI HAYATI BAŞKA OLABILIRDI COCUGUN. BU TIP BIR SEY BURAYA EKLEYECEGIM. YANI BIR OGRETMEN FARK ETSE BIR KIVILCIM ÇAKSA ÇOK SEY DEGISIR. YA DA HOCAM BURSALI MEHMET VAR YA ASIL BU KISMI ONA EKLEYELIM ZIRA OKULDA KAKA YAPMIS AYLARCA OGRETMEN BUNU SORGULAMAMIS DEGIL MI ONA EKLESEK DAHA IYI. BILEMEDIM ISTE NE DERSINIZ?
Okuyamadım işte derken yine doldu gözleri, hemen sordum okusaydın var mıydı bir hayalin? Olmaz mı dedi heyecanla yüksek çıktı sesi Bayram abinin;  Türkçe öğretmeni olmaktı hayalim, Türkçeyi iyi konuşmak konuşturmak istedim, en iyi ders notum hep Türkçeydi karnemde.
Sonra benim ev hapsim, ahırda zincire vurulmalarım başladı. Okulmuş oynadığım oyunlarmış derslerimmiş aklıma bile gelmedi yüküm ağırdı. Tecavüz bitti hapis ve dayak başladı. Evin çevresinde yüksek duvarlar vardı, demir büyük kapımız vardı. Gerçekten küçük bir hapishane gibiymiş evimiz ama ben o zamana kadar anlamamışım. Bir daha zaten koyun (köyün) içinde bile dolanmama izin verilmedi. Babam gardiyanımdı ve tek götürdüğü yer ahır ve tarlaydı.
Rahmatlık (rahmetlik) babam evden gitse bile bekçilerim vardı. Abimler, annem hiç biri göz açtırmıyordu. Abimler bayılıyordu zaten babayı taklit edip bana dayak atmaya, fırsat kolluyordular. Affedersiniz ayak yoluna bile gitmem gerektiğinde gözetim altında gidiyordum. 18 yaşına kadar evden çıkmam yasaktı sadece babayla tarlaya oradan eve.
Kaçmak aklına gelmedi mi? Devlete sığınmak?
Kaçmak bir kere bile aklıma gelmedi. Gelse de o yüksek beton duvarı aşmam mümkün değildi ama dedim ya çok tuhaf geliyor bana da yıllar sonra hiç kaçmayı düşünmediğimi fark etmek.
Bir odanın içindeydim, o tepeme binen pisliklerden kurtuldum beni dayaktan da kurtar rabbım (rabbim) diye çok dua ederdim. Çünkü öyle böyle dayak değildi, babamın o kocaman elleri yetmez bir de eline ne geçerse onunla döverdi. Yemin ederim sakat kalır mı ölür mü demeden her yerime vuruyordu. Bir süre sonra dayak o şerefsiz pisliklerin bana ettiğinden daha kötü gelmeye başlamıştı. Yalvarırdım vurma diye, kafamı kollarımın arasına alırdım ve yalvarırdım ama dinlemezdi. Beni o pisliklerden kurtardın dayaktan kurtar ya rabbim diye saatlerce dua ederdim gece.
Döver yorulur odada istersen öl diye bırakır kilitleyip giderlerdi. Kendi kendine geçerdi yaralarım, haftalarca ağrılarım olurdu. Mosmor ağrılar içinde kıvranır iyileşmeyi beklerdim.
Neden bu denli işkence ederlerdi?
Başlarını öne eğdirdiğim için, ölsem kurtulacaklardı ama mevlam canımı almadı. Ne yaptılarsa almadı canımı. Yıllarca her gün dayak yedim ama ölmedim.
Sözlü şiddet de çok yapardı. Söz ilen hakarette çok fena ama bir süre sonra ona dayanıyorsun, hatta alışıyorsun. Ama şimdi bu yaşlarda çıktı acısı sözlü şiddetin, çünkü beynime kazılmış ve hiç gitmiyor aklımdan. Sokakta ağlayan çocuk görsem oturup onunla ağlıyorum. Garip kaçıyor.
16 yaşına gelmiştim. Babam döverken sırtımda kürek sapını kırdı.
Köyde ismim deliye çıkmıştı. Deli geliyor deli gidiyor derlerdi aldırmazdı bubam. Hep yanımda yalnız bir iş ettiğim yok.
Neden deliye çıktı adın?
Babam ölene kadar evden yalnız çıkıp bir yere gitmedim. Hiç kimseyle konuşmadım da ondan. Ben 13 ile 18 yaş arası konuşmayı unutmuştum, sesimi bile bilmiyordum. Ne anne ne kardeş kimseyle konuşmadım, sustum ben. Tek derdim yattığım oda ya da zincire bağladıkları ahır kapısı açılınca; yine eşsek gibim dayak yer miyim yemez miyim, bunu telaşına düşmüştüm sadece.
Evin yanında ki mezara gidip saatlerce dedemin mezarında oturduğum için de deli sanırlardı. Kendi annem babam bana sahip çıkmamıştı ki ben başkasından umut bekleyeyim ben de mezara gider, dedemle diğer ölülerle oturuyordum, içimden onlarla konuşuyordum.
Doktora götürdüler mi? En azından kardeşlerin okuyor, senden büyükler hatta belki çalışıyorlar o dönem. Onlarda mı hiç konuşmamanı normal karşıladı?
‘’Delinin tek ilacı dayakmış, doktora gerek yokmuş deliye iki dayak atmak yetermiş’’ derdi babam. Ne doktoru, aynı sofrada yemezlerdi benle kardeşlerim. Ben lekeliyim diye onlarla sofraya oturtmazdı babam, onlar yedikten sonra ben yerdim mutfakta. Ben yemek yemeye başlayınca da zaten evin bereketini kaçıracan zıkkım yiyesice diye başlardı babam sözlü hakarete, sayıp dökmeye.
En büyük acım babam bana bir kere bile aslan oğlum deyip başımı okşamadı, yanarım buna yanarım. ‘’Başımı eğdin, başımı eğdin, seni öldürüp köpeklere yedireydim, yedireydim diye diye öldü işte.
Nasıl yani seni öldürmek mi istedi?
Hep bir sözü vardı babamın: ‘’Devletin bana ceza vermeyeceğini bilsem seni alnının çatısından vurur, leşini köpeklere yediririm’’ her Allahlın günü bana bunu söylerdi. Zincire vurdu yetmedi, canı çıkana kadar dayak attı yetmedi, dili yorulana kadar sövdü  yine yetmedi babama.
Benim hakkımı arayacağına, bana fenalık edenlerden hesap soracağına, beni tedavi ettirmek yerine bana eziyetler etti yine de öldüremedi beni diye öfkesi geçmedi yıllarca.
Sonra pişman oldu ama iş işten geçmişti. Ölürken 1 hafta yattı hasta. İkimiz vardık evde bir gün, benden bir bardak su istedi, evde kimse yoktu mecburiyetten istedi aslında, tarlada çalışırken bile elimden su içmezdi çünkü. Suyu içti, ağlamaya başladı. Niye ağlıyon dedim, anlattı: ‘’ o gun traktörü ilk aldığım gün seni tarlaya götürüp öldürüp kaza süsü verecektim, o yüzden hakkını helal et’’ dedi. Ben de sadece gözlerimi kırptım. Sustum.
Ne traktörü, ne kaza süsü,  biraz detaylı anlatır mısın?
Bir gün babam traktör aldı geldi, hergün tarlaya gidiyorum onunla. 15 yaşındaydım traktörü bana verdi, sen sür diyor. Nasıl süreyim ilk defa binmişim. Vitesi tak debriyaja bas dedi korkudan titriyorum yapamazsam dövecek diye. Yaptım dediğini ama tabi heyecanlıyım istop etti traktör sarsılarak. Kürek ile bana vurmaya başladı kafama kafama, zaten bahanesiydi. Meğerse o gün beni traktörün önüne atıp, üzerimden geçip, kaza süsü verecekmiş. Ama yapamamış o yüzden kürekle dövmüş ama ezememiş. Ölüm döşeğinde helallik isterken kendisi söyledi bunu.
Yani bilmiyom nasıl diyim ben size orman gibi saçlarım vardı benim babam saçımdan tutup duvarlara vururiken o saçlarım hep yolundu, döküldü gitti çıkmadı bir daha, işte yarım yamalak saç kaldı başımda. 22 yaşındaydım öldüğünde babam ama ben ondan yaşlı görünüyordum.
Kardeşlerini anlatır mısın biraz. Onlarla ilişkin nasıldı onlar nasıl davrandı sana o süreçte?
8 kardeştik 3 abi 3 abla bir de benden küçük kardeş var. En büyük abim evliydi merkezdeydi. Biri üniversitede okuyordu, biri lisede. Hepsi beni dışladılar ve babam gibi davrandılar. Kardeş gibi beni sahiplenmediler; sürekli ‘’ biz senin yüzünden toplum içine çıkamaz olduk’’ diyerek kimi yüzüme tükürdü, kimi dövdü. Kimi yok saydı hiç konuşmadı. Bir kere onca dayak yedim ölümden döndüm biri bile bir kere baba yeter demedi.
3 kere intihara kalktım olmadı yapamadım. Allahın verdiği bu güzel canı, bu pis, bu kirli bedenden çıkaramadım.
Gerçekten hala bu yaşta bu kafayla kendini ailenin senin gördüğü gibi pis, kirli mi görüyorsun?
Pis değilim de pis yaptılar işte. Bir şeyi kırk değil kır bin kere söylerlerse ister istemez pis hissediyorsun. Şimdi mağdur olduğumu hiç suçumun olmadığını tabi ki biliyorum ama hayatımın büyük kısmını pis, kirli hatta lanetli olduğuma inanarak yaşadıktan sonra ne çare.
Babamın sürekli kürek, keser sapıyla dövüp ahıra hayvanların arasına bağlaması beynimden hiç çıkmıyor.
İntihar girişimini anlatacaktın, ne yaptın ölmek için?
Fare zehri içtim, fena kustum ve anladılar. Ölürse gömeriz bir şey olmaz dediler bıraktılar. Kustum bayıldım kustum ayıldım geçti. Bir gün yine iple boğuyordum kendimi eşinden boşanan ablam vardı evde o gördü kurtardı. O gün ölmediğimden çok ablamın beni kurtarmasına çok şaşırmıştım.
En büyük ablamın kocası kötüydü ona eziyet ediyordu, diğeri eşinden boşanmış yavrusu kalmıştı geride 40 günlük oda çocuğunun derdindeydi. Bende o ilk intihar ettiğimde ölseydim kurtulurdum ama alnıma böyle yazılmış işte.
Kaç yaşına geldim hala aynı, hala beni dışlarlar. Bayramlarda ve yaz tatillerinde köye gelirler hepsi, bahçede beraberce otururlar, ben öyle uzaktan kenardan köşeden bakarım. Nasıl isterim hala abimmm diye sımsıkı bir sarılmak ama istemezler ki sarılmazlar ki bana bildim bileli. Uzaktan seyrederim onları işte. Aynı evde uyuruz ama ben hep dört adım ötelerinde dururum.
Burada öyle ağzını doldurarak, üzerine basarak abimmm dedi ki içim cız etti ağladım ağlayacağım. Ya sabır çekerek dinlemeye devam ettim.
2000 de askere gittim 2001 de geldim. Babam öldü, sonra tek başıma dışarı çıkmaya başladım ben köyde. Şuan 43 yasındayım iki oğlum var, evliyim hala aynı köyde yaşıyorum.
Dur dur yavaş anlat. Hala o köyde mi yaşıyorsun! Nefesim kesildi!  Nasıl yaşadın bunca yıl orada? Olacak şey değil! Kafamda onlarca soru oluştu. Askerden gelince niye ayrılmadın köyden?
Hele evlilik meselesine sonra girelim. Ev hapishanesinden çıkıp asker ocağına geçmişsin. Ne hissettin nasıl geçti askerlik. Sırayla gidelim; önce tekrar konuşmaya ne zaman başladın onu anlat?
Şok olma abla. Anladım ben senin şaşkınlığını, çoğu öldü o pisliklerin. O şerefsizlerin, çoğu şehre çocuklarının yanına göçtü. Zaten son 10 senedir hatta askerden döndüm döneli yıllarca yediğim dayaktan bana bir hal geldi. Ufacık bir şey olsa kendimi savunuyorum, kavgaya giriyorum. Askerlik en güzel günlerimdi, asıl şaşıracağın bir şey söyliyim sana, ben bir fiske tokat yemeden döndüm askerden. Ondan belki de insan olduğumu hatırladım. O yüzden belki de askerden gelince bana bir haller oldu, kendimi buldum. Hakkımı savunur oldum.
Askerden sonra köyde biri böyle bana yan bakıp, hafif gülse inerim traktörden ağzını burnunu kırarım, biner traktöre devam ederim yoluma. O şekilde yani. Yani ufacık bir sevmediğim lafta bakışta ben kıllanır büyük olay çıkarırım.
Böyle biri oldum çıktım abla ben ama sakın yanlış anlama ha; eşime çocuğuma bir fiske vurmamışım, haşa kötü söz söylememişim. Ama köylü bir ters cevap verse kafa göz dalıyorum ve bunu engellemek vallaha elimde değil.
Sana anlattım ya ben 18 yaşına kadar sustum kimseyle konuşmadım mezarlıkta duruyordum hep diye. İşte 4 yıl sonra benim konuşma sebebim köyün imamı olmuştu. Geldi yanıma elimden tuttu beni mezardan çıkardı, camiye götürdü kuran öğretti, namaz öğretti, sohbet anlattı. Bir gün dedi ki ‘’zina yapanlar ateşten gömlek giyecek’’ Ben rabbıma söz verdim nikâhlı eşimden başkasının elinden tutmayacağım dedim.
İmam biliyordu zaten başıma gelenleri, dedim ya köyde herkes duymuştu rezilliğimi.
Dur dur yani biliyordu ve oda mı şikâyet etmedi emniyet güçlerine?
Etmedi abla. O zaman değil ama epey bir yıl geçince bunu bende düşündüm ve çok fazla üzüldüm. Büyük, hanesi çok bir köydü o zaman bizim köy, birilerinden korkmuştur belki. Belki duyurmuştur ama işe yaramamıştır. Ya da sadece bana yardım elini uzatmakla yetinmiştir diye yorumladım. Hiçbir zaman öğrenemeyeceğim bu sorunun cevabını. Yine de hakkını ödeyemem, 4 yıl sonra onun sayesinde konuştum tekrar, beni hayatta tutan önce o sonra eşim oldu.
Ailede arkanda durmayınca benim yaşadıklarımı yaşayan herkes ya uyuşturucu kullanıyor ya kadın kılığında geziyor ya fuhuş yapıyor.
Nereden biliyorsun böyle olduğunu?
Ben dinledim onları hep. Kendilerini ispat etmek için başka yollara sapmışlar bende kendimi ispat yoktu. Ben zaten kendimi savunmaya başlamıştım. Ben internette 50 kişi ile sohbet ettiysem 40 tanesi tecavüz mağduruydu o yüzden artık sadece 3 kişi kaldı arkadaş olduğum, arada dertleşiyoruz. Gerisiyle irtibatım yok. İlk başlarda çok yazışıyordum konuşuyordum internet üzerinden o zaman bilmek istiyordum olanı biteni, ben gibilerin ne yaptığını. Çoğu zaten kötü yola düşmüş. O yüzden şimdi 3 kişi kaldı konuştuğum. Benim gibi gözyaşı döküp kederler içinde yıllarını geçirenlerle dertleşiyorum artık.

13
Eşcinsel Terapi ile ilgili tepkiler / Eşcinsel Terapi: Sorular
« : 19 Haziran 2024, 12:54:11 ös »
Herkese hayırlı bayramlar, grup kurulduğundan beri burdayım ve burda terapiler de ilerleme göstermiş ve bu durumdan kurtulma yoluna girmiş hatta kurtulmuş kişilere sormak istediğim bazi şeyler var .

Öncelikle kendimi tanıtmam gerekirse 6 yaşıma kadar oldukça iyi bir hayati olan (hatırladığım kadarıyla) bir çocukken annemin vefatından sonra içimde çok şey değişti.

1. Ailelerin çok sevdikleri bir insanı (annemi) kaybetmesinden dolayı birbirlerini suçlaması benim kendimi suçlamama sebep oldu. Annemin benim yüzümden öldüğünü düşündüm. (Eşcinsel Kimlik Ortaya Çıkışı)
2. Annesiz bir şekilde büyüdüğüm için kendime annelik yapmaya başladım. (Trans Kimlik Ortaya Çıkışı)
3. Elimden geldiğince benden daha kötü durumda olan insanlara yardım etmeye çalışma (Bu sorunu atlattım)
4. 12 Yaşından 15 Yaşıma kadar cinsel olarak kadınları arzularken 15 yaşımda beni rahatsız edicek şekilde erkekleri düşünmem.
5. Durduk yere bir kadin olduğumu düşünmem ve kendimi cinsel kimlik  catismalarinin icinde bulmam.

Bu tarz olaylar hâlâ daha devam ediyor. 8 yasimda ilk defa kadinlara karsi romantik , 12 yasindayken de cinsel olarak ilgi duyarken 15 yasima geldigimde bir anda erkeklere ilgi duymam ya da duyduğumu dusunmem benim icin rahatsız edici ve garip bir olaydı. Ayrıca şu da var hayatim boyunca gay porno izlemedim , su an porno izlicek olsam bile kadinlari tercih ediyorum. Sosyal ortamlarda şöyle evde bu tarz dusunculerle kendimi yiyip bitirdikten sonra dışarı cikinca beynim erkeklere bakmak istiyor ama bir ortama girince (aile, arkadaş yada yabancı bir ortam) bir süre sonra beynim kadinlara bakmak istiyor . Bakmak istemekten kastım sapıklık anlamindan degil hoşlantı anlamında. Bazi hassas konular var ama onlari burda paylasmak dogru olmayacaktır. Dusunceleriniz nelerdir. Sizce benim durumum sizinkinden farklı mı yoksa sizinkine yakın mı

14
Herkese selam 👋🏻 Hüseyin Bey’in eski bir danışanı olarak sizlere biraz kendi hikayemden bahsetmek istiyorum. Eski dedim çünkü artık terapilere gitme ihtiyacı duymuyorum. Terapi sürecini 1-1,5 yıl önce bitirdik. 2020’de başladığım terapilerde özgüvensiz, yoğun sosyofobileri olan, korkak, depresif bir çocuktum. 20 yaşında olmama rağmen akıl yaşım 12 gibiydi. Yetişkin bir erkek olmaktan çok uzaktım. Hiçbir işi kendim yapamazdım. Hala annem alışverişlerimi yapardı. Beni hastaneye götürürdü. Karşıdan karşıya geçmeye bile çok korkardım. Kimseye muhtaç olmamak için önce herkese muhtaç olmam gerekliydi. Hayat burnumu sürte sürte öğretti. En büyük öğretmen ve modellerimden biri Hüseyin Bey olmuştur. Başka bir terapistle aynı sonuçlara ulaşamayabilirdim. Asla bahane üretmeden bütün gerekleri yaptım. Şimdi geldiğim noktada bambaşka biriyim. Bana çok aşık bir kız arkadaşım oldu. İnanılmaz bir işim var. Artık insanlara danışmanlık veriyorum. Tüm bunlar Hüseyin Bey sayesinde oldu. Buradan kendisine tekrar teşekkür ederim. Her terapi benim için çok keyifliydi Hüseyin Bey’in gözünden kendi hayatımın fark etmediğim yönlerini görüyordum. Tiyatrol bir şov gibiydi. Hüseyin Bey sadece terapi yapmıyordu, sanatını icra ediyordu.

Bu başarımızdaki en önemli noktalar ;

1. Hüseyin Bey ile karşılıklı sevgi ve saygımız ikimizin de bu süreçteki en büyük motivasyon kaynağımızdı.
2. Asla vazgeçmemek. Şükür ki ikimiz de vazgeçmeyen insanlarız.
3. Asla bahane üretmemek. Bahane üreterek hiç bir işte başarılı olamazsınız. Bahane üreten biriyle kahve bile içmem. Ondan bir cacık olmaz.
4. Kendinizi koşulsuz şartsız kabul etmeniz gerekli. Kabul etmediğiniz bir şeyi dönüştüremezsiniz. İçinizdeki or*spuyu, h*ırsızı, sad*isti, veya i*bneyi kabul etmelisiniz. Beyninizi uyuşturarak bir arpa yol kat edemezsiniz. Başınıza gelen felaketleri tanrı vermedi. Hepsini siz yaptınız ve ancak siz değiştirebilirsiniz. Tanrı size bunu yapabilecek yaratım gücü verdi. Herkes onun 1 esmasını taşıyor. 99 Esma’yı aktive edebilirsiniz. Aciz ve çaresiz değilsiniz. Kendi hayatınızın tanrısısınız.
5. Kendinizi dünyada üzerindeki herkesten daha çok sevmeli ve saygı göstermelisiniz. Çünkü çocuklukta eksik kaldığınız duyguları kendinize yalnız siz verebilirsiniz. Bir dost veya sevgili veremez. İçinizdeki 1000lerce yaralı çocuk sizden şefkat ve sevgi bekliyor. İçinizdeki çocuğun anne/babası olmalısınız.
6. Anne ile görüşmeyeceksiniz. Görüşseniz bile anne çocuk ilişkisi kurmayacaksınız. 2 ev arkadaşı olarak yaşayacaksınız. Hala annenizin sizin enerjinizi sömürmesine izin verirseniz içinizdeki çocuğa hiçbir zaman sahip çıkamazsınız. Anneniz onu tekrar tekrar yaralar. Bu süreçteki en büyük düşmanımız toplum tarafından melek maskesi giydirilmiş şeytan annelerimizdir. Tabi onu da biz seçtik bu başka bir meclis konusu ama bu onu affedeceğimiz anlamına gelmiyor.
7. Korku, kaydı ve endişeyi hayatınızdan çıkarmak. Ne olursa olsun korku duymayacaksınız. Korku duysanız bile o korkunun sizi yönetmesine izin vermeyeceksiniz. Korkular bizden korksun.

15


İlk seferinde bu arkadasimi erotize etmemeyi basarmam aylarimi almisti. Bu sefer bir haftami aldi

Bazi seyler eklemek istiyorum.
Kizlara ilgim gercekten bitti. Hatta ruyamda erkek gordugumu, bir erkekle gorustugumu vs de daha once sizlere anlatmistim burada.

Ve sunu fark ettim. Beyin yeni bir sey denemeye basladiginizda konfor alanina geri donmek istiyor hemen. Burada bahsedilen sey de tam olarak bu. Bende ilk defa erkeklere dair hisler olusmaya basladiktan sonra bu huseyin hocamizin arkadas ol dedigi kizin yanina oturunca falan tekrar uyarilmalar basladi. Aylardir olmuyordu. Bunu fark edince duzelmiyorum olmuyo vs vs diye depresyona girdim, 1 haftadir eve kapanmiştim.

Bu arkadasimi aylardir hic erotize etmemistim. Aylardir gercekten cok guzel arkadaslik yurutuyorduk. Ve simdi yanina oturunca uyariliyorum, ruyama giriyor vs vs

Ve bunlar erkeklere dair hayatimda ilk defa hislerim gelistikten hemen sonra oluyor..

Mum kendi dibine isik vermiyormus, onu fark ettim. Kendimde olani gorememisim herkestekini gorebilirken. Beynim konfor alanina donebilmek icin ugrasiyor aslinda..

Bunu fark edince hemen arkadasi arayip buluşmak istedim. Bulustuk. Aklimda surekli Huseyin hocanin korku escinselliktir sozleri yankilaniyordu. Biliyordum ki yanima oturcak ve ben etkilenecegim yine. Dedim ki korkmamalisin, beynin bilerek yapiyor. Onu yenmemiz lazim. Oturdu yanima saatlerce oturduk. Buyuk bir savas verdim.

Ve simdi, erotize etmem azalmaya basladi hizli bir bicimde.. diyecegim odur ki, siz duzelmeye basladiginiz an beyninizle bir savasa da giriseceksiniz. Sizi geriletmek icin elinden geleni yapacak. Sakin olmuyor vs diye tereddute dusmeyin.

Siz iyilesmeye, karsi cinse hissiyat gelistirmeye basladiginiz an beyniniz sizi dusurmek icin caba sarf edecek. Fakat her kalkisiniz bir guc olacak size, her seferinde daha da guclu kalkacaksiniz.

Erkeklere hislerim artmaya basladiktan sonra yine beynim kizlara yani konfor alanina donmek isteyecektir. O zaman tekrar savasacagiz kendisiyle. Konfor alanina dondurmeyecegim onu.

Ama bu sefer daha da kisa surecektir

Boyle boyle bu is iyice azalacak. Heteroluk artacak
https://www.youtube.com/watch?v=_FoBkmBGqzE

Sayfa: [1] 2 3 ... 90