İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - gergin

Sayfa: [1] 2
1
36 .seans devamı

-Bazen şey  aklıma geliyor. Çocukken ilkokulda İşte birkaç arkadaşım vardı böyle biraz ezik. Sonra kendilerini böyle ezikleyen tiplerle kavga ettiler. Sonrasında da karı kızdır, iş başarı peşinde koşma falan...Ben onlar gibi öyle yapmadım veya yapamadım. Yani eğer onlar öyle yapmasaydı eşcinsel olur muydular? Yani ben kavga edemedim, eşcinsel oldum.... Ya da bu kadar ilkokulu artık analiz etmeme gerek var mı?
*Gerek yok, unutacaksın tabiki. İlkokul arkadaşı ilkokulda kalıyor. Ortaokul, ortaokul, lise, lisede kalıyor. Çok duygusal yatırım yapmaya gerek yok. Geçmişi masaya yatırmayacaksın. Şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım falan bırak geçmişi. Geçmişten çık. Geçmişe gitmek melankolik. Geçmişte sen acıdan başka, negatiften başka, sorundan başka ne bulacaksın? Geçmişinde senin çözebileceğin bir şey yok ki. Sen anı yaşamaya odaklan, dem bu dem, bugüne odaklanacaksın. Bugün keyif alacak ne yapabilirim? Kiminle ne yapabilirim? Sen ne istiyorsan, kiminle olmak istiyorsan, ne istiyorsan onu yapacaksın.
-Ama terapilerde çocukluğumuzu ergenliğimizi deşmiyor muyuz?
*Burada deşeceğiz, çıkışta unutacaksın. Burada ağlayanlar ağlıyor. Benim karşımda ağlıyor. Adamı dışarıda görsen ağladığını anlayamazsın. Sosyal hayatta görsen hiçbir sorunu yok dersin. Acıysa acı burada. Göz yaşıysa göz yaşı burada. Kimse senin psikoloğa gittiğini anlayamayacak, kimse senin acılarını göremeyecek. Burada analiz edeceğiz acılarını, geçmişini evine götürmeyeceksin , burada konuştuğumuz konuları. Bir de yazarken. için acıyorsa acıyacak ama bitirdiğinde acı falan yok. Bunun adı yüzleşme. İyileşmek denilen şey böyle bir şey. Sancılı bir süreç, acılı bir süreç. Herkes yüzleşmez ki geçmişiyle  acılarıyla hesaplaşmaz. Normal hetero insanların %80'i böyle bir yüzleşme yaşamıyor. Bu kadar insanlar niye çok geziyorlar, kafelerde buluşuyorlar, geziyorlar, eğleniyorlar? Yalnız kalmamak için. Yalnız kalınca acı çekecek. Yani senin yalnız kalınca çektiğin acıları çekmemek için Haydi eller havaya...
Özellikle bara gidenler, spor salonuna gidenler... Niye gidiyorlar? Kaçıyorlar işte canım kendisiyle baş başa kalmamak için. İç sesini duymamak için.

-Onlar dışa dönük insanlarda oluyor tabi herhalde dimi?
*İçe dönükte de, dışa dönükte de öyle. Kaçabildiğin kadar kaçıyorsun yani. Gerçek iyileşmek, mutluluk, yalnızken sıkılmamak, keyifli bir şeyler yapabilmek, yaratabilmek, üretebilmek, düşünebilmek. Ama korkmadan, kaygılanmadan. Bunu herkes yapamaz.
Sonra işte takdir et kendini. Kendini suçlama artık, analiz etme, cezalandırma. Takdir etsene.!
-Onu da niye yapmıyorum bilmiyorum.
*Annen takdir etmemiş, baban da takdir etmemiş. Takdir etme geleneği yok.

-Yani şöyle her ne kadar dışarıdan insanlar beni beğenseler de bedenimi ,yüzümü birşeylerimi.... Herhalde öncelikle benim kendimi beğenmem lazım. Bir yerde hiç beğenmiyorum ben kendimi.
*Kendinle barışmak demek ne demek? Kendinle barışık değilsin ki. Değersizlik duygusunun büyüklüğü, aşağılık kompleksi, mazoşizm. Takdir etmiyorsun hiç kendini. Takdir etmediğin müddetçe de çabalamıyorsun hiçbir konuda. Sonra tembelleşiyorsun. Anlık zevklerin olabilir. Zevkle alıyorsun, tatmin oluyorsun, bitiyor ama sonra. Sonra yalnızlığınla, can sıkıntınla, sorunlarınla baş başa kalıyorsun. Bunun temelinde değersiz duygunun olması...
Ama değersiz hissettiğinde batırma kendini. Uzun vadede ben buna aşmam lazım diyeceksin, karar vereceksin. Hekimliğinle ilgili planlar kursana mesela niye kurmuyorsun?

-Sevmiyorum ki
*ama bu saatten sonra şimdi hekimliği bırakıp ne yapacaksın?
-Yapacak birşeyim de yok tabi.
*Mecbur burdan ilerleyeceksin.  Hekimlik +  güzel sanatlar, spor .. Bir şey ayarlı olması lazım. Sonra mesleğinin herhangi bir bölümüne yoğunlaşman lazım ama bir alan seçersen tatmin olabilirsin. Şu anki bulunduğun bölüm pasif bir bölüm. onun olmaması lazım. Bir işi yapmak ve onda en iyisi olmak... (sonrasında HK  eşcinsel terapistliğine geçme evresininden ve alandaki en iyisi olma durumuna nasıl geldiğinden örnekler verdi)

Terapi sonunda özet olarak düşünmem gereken: Ortada bir direnç var mı yok mu? Bu direnç varsa nasıl kırılır?
Hk'ya göre direnç var ve kırılması için hiçbir şey yapmıyorum. Geleceğin için güç, kariyer peşinde koşmuyorum.Temelde güçsüzlük var.. Penis demek, sembolik olarak bilinçaltında erkekselik güçlü erkek demek. Ben güçlü değilsem kadına gidebilir miyim?Kadın bana çekici gelir mi?Ben güçlü değilsem, kendimi hep yargılıyorsam, sorguluyorsam. Gücüm oluştuğunda hiçbir erkekle erotik ilgi duymayacağım. Arzulamayacağım. Şu an gücümü yaratmam lazım. Çalışarak, gayret ederek....

Dipnot: Haftasonu HK'nın seanslara başladığım günden beri sayıp sövdüğü D... ekibi çekim yapmaya geldi. Geçen haftalarda bu ekip çekim yapmak istediğinde HK heralde onlara sayıp söver ve reddeder isteklerini diye düşünmüştüm, öyle olmadı. HK'nın bu yüzden karizma gözümde biraz çizilmişti. Mekana gittiğimde de tatlı-sert ama gergin bir ortam vardı. Hocanın narsist sert uslübü insanları deli ediyor anladığım :) Aslında içten içe aralarındaki sürtüşmeyi Hkdan tek taraflı dinlediğimi, karşı tarafı da dinlesek hocanın iletişimsizliğinden ve narsistliğinden dert yanacaklarını seziyordum. Ama ben yine HK'nın tarafındayım tabi ne olursa olsun :). HK çekime sen de istersen gel demişti çağırdığı için teşekkür ediyorum. Benim açımdan gitmemin önemi aslında bir yerde başka insanlara eşcinselliğimi ifşa etmiş oldum.  Acaba gitmesem mi ya ifşa olursam gibi kaygılar ürettim gitmeden önce. Fakat benim hikayemde icraat yok birşey yok ,utanılacak herhangi bir mesele yok deyip gitmeye cesaret edebildim. Çekim bittikten sonra da biraz kaygım devam etti ama şu an kafaya takmıyorum. Önceden olsa "öldürsen gitmem eşcinsel yönelimim asla bilinmesin" derdim...



2
31,32,33,34 ve 35. seans yazılarını daha sonra yazacağım. Artık daha güncel seanslarımı yazmaya geçmek istiyorum, geriden gelmek beni yoruyor.

36. seans

Bugün nerdeyse tüm gün HK'nın mekandaydım.

Bekleme odasında ilk başta %100 iyileşen bir danışan Selman ile konuştum. 1 senedir terapilere geliyormuş. Bir erkekle bir sene boyunca şiddetli aşk yaşamış, ilişki geçmişi varmış. Annesinin zoruyla terapilere gelmiş, en başta isteksizmiş. Şu an bir kız arkadaşı da varmış.  Ondan öğrendiğim en önemli bilgi "eşcinsel ilişkide yaşanan kavgaların zamanla ilişkiyi tükettiği fakat hetero ilişkilerde yaşanan tartışmaların, kavgaların ise ilişkiyi daha da güçlendirdiği" oldu. Yakın zamanda da terapi yazısı yazacakmış merakla beklemedeyim.

Sonrasında 45 yaşlarında bir danışan eşiyle geldi. Bekleme odasında Selmana kıl kıl, tahrik eden sorular sordu. "İyileşmek denir mi biz hastası mıyız" falan diye. (Sanki biz kendimize hasta dememeyi akıl edemiyoruz). O an Selmanı da alıp dışarı çıkmak istemiştim. Sonrasında HK'nın sözleri aklıma geldi: ''Asıl erkeklik dışarı kaçmak değil, seni öfkelendirdiğinde, kızdırdığında,gerdiğinde onun tezini çürüteceksin.Açığını arayıp,sataştığında; beni ezmesine, küçümsemesine, aşağılamasına izin vermemen lazım. Asıl erkeklik bu." Sonrasında eşiyle beraber olan seanslarına da  katıldım. Karısı herşeyini bilmesine rağmen yine de kocasını seviyor, terketmiyordu. Halbuki eşcinsel ilişkide asla bir erkek diğer erkek için bunları yapmazdı. Aklıma o an Elif geldi. O da sanki herşeye rağmen beni terketmezdi diye düşündüm. Belki de eşcinsel hayatın içerisine girsem bende ileride o gıcık olduğum adam gibi olacaktım. Epey ibretler almış oldum :)

Sonra bekleme odasında başka danışan Yağız ile konuştum. Kendisi benim Bora hocaya başladığım zamanlardaki psikolojiye sahip, obsesif,takıntılı, kaygılı sürekli düşünen... Biraz onda kendimi gördüm aslında bu zamana kadar epey yol katetmişim diye düşündüm. Kendisinin de yakın zamanda olumlu sonuçlar alacağını düşünüyorum en azından yaş itibariyle benim kadar terapilere başlamakta gecikmemiş.

Hoca seansa beni överek başladı. Yeni kıyafetler almıştım, yakışıklı olduğumu, bu kıyafetlerin bana yakıştığını söyledi, kovboy gibi olmuşssun dedi:D kendisine teşekkür ediyorum :) Spora başladığım için maddi sıkıntılara girmeye başladım. Artık 2 haftada bir mi seansa gelsem, biraz tasarruf mu yapsam diye düşünmüştüm.  HK borç  yapabiliriz demişti ama bir gün ödeyeceğiz en nihayetinde. Fakat fark ettim ki hamam fantezileri, gay porn , masturbasyon falan hala devam ediyorum, azaltamıyorum. Mecbur yine her hafta gelme kararı verdim :)

Stresimin artmasında geçen seans konuştuğumuz  Elif ile evlenme kaygısı mevzusu var. Bence birde işyerimdeki görevimin yüksek ihtimal uzayacak olması, benim devlete atanmamın gecikmesi, önümde işimin nasıl devam edeceği konusundaki kaygılarım, korkularım var. HK kaygılarımın gereksiz olduğunu, görevimin 3-4 ay daha uzamasının fazla korkulacak bir durum olmadığını sonrasında da zaten birçok seçeneğim olduğunu, en nihayetinde işsiz güçsüz kalmayacağımı söyledi. Bu boşluk zamanımda ergenliğime kadar yoğunluk veremediğim, sanata,spora, hobilerime, gezmeye tozmaya,eğlenmeye, KENDİME YATIRIM YAPMAYA odaklanabilirmişim. Takdir kazanacağım, birşey yapmış olmak, yeteneği kabiliyeti olmak. Bir yeteneğimiz yoksa ... Geç kaldım diyeceğim ama müsabaka devam ediyor, hayat bitmedi, telafi edebilirisn geç kalmışlığını. Başlamak zorundayız. 35te kralsın. Sırf mesleğimi yapsam da tatmin olmayacağım, para kazansam da. İlgi istiyorum, beğenilmek, değer görmek, alkışlanmak istiyorum. Asıl konu bu ama bunların olması için hiçbirşey yapmadım. Hayat acımasız, kimse elinden tutmaz sen fark yaratacaksın, bir karizma inşa edeceksin. Sen çaba göstermezsen kimse kapını çalmaz. HK kendi hayatından örnekler verdi 35'te mesleğinde çıkışı yakalamasından vs...

Geçen seanstan aklımda kalan en önemli soru "35 terapidir gidip geliyorum, niye hala pasif fantezilerim duruyor?" olmuştu. Bu seans HK damarıma bence çok bastı. Yazıyı diyalog olarak paylaşssam daha iyi olur diye düşünüyorum:

*HK: Sence bir güç kazanıyor mu Ali genel olarak
-Bence hayır.

*Neyde zorlanıyorsun?
-Ne bileyim insan ilişkilerimde falan zorlanıyorum galiba.

*Niye hala kafaya takıyorsun ki?
-Takmamaya çalışıyorum artık ama...

*Peki, bugüne kadar ben böyle eşcinsel yaşadım.Sanki  iyileşirsem güç kaybedeceğim ya da bilmediğim bir dünyaya gireceğim gibi bir kaygı var mı?Erkek olmak zor, dolayısıyla iyileşmek zor bir şey. Sanki beceremeyeceğim, yapamayacağım ya da sıfırdan mı başlayacağım gibi bir kaygı?
-Ben bunu hiç öyle düşünmemiştim ama.... Bu söylediğiniz kaygı daha çok din konusunda vardı. Yani cemaatten,dinden  kopunca ne yapacağım gibisinden. Yani  düşündüğümde eşcinsellikten iyileşirim, problem olmaz gibi.

*Tamam iyileşmene engel ne var ama hala? Şimdi diyelim Selman gelmiş. Her şeyi yaşamış. Sen daha yaşamamışsın. O Tık tık tık tık iyileşmiş işte. Senin iyileşmekte zorlandığın kısım neresi?

-Ya içten içe acaba... Bana bu erkeklere olan ilgi çok somut, güçlü geliyor.

*Sanki şunu mu tecrübe etmen lazım,  "eşcinsel hayatın  pozitif bir yanı var ya da çeken bir tarafı var, arzuladığım bir tarafı var, tatmin olmak isteyen bir tarafım mı var, yaşamak isteyen bir tarafım mı var" ?
-Evet var sanki.

*İyileşirsem sanki bir şeyler yaşamadan bitecek düşüncesi var mı?
-Evet, var :(

*Diyelim mesela Selman diyoruz ya 1 yıllık aşk yaşamış, aktif olmuş, pasif olmuş, ne yaşamışsa yaşamış. Şimdi sen sanki hiçbir şey yaşamadan iyileşince bir şey kaybedecekmişsin gibi mi? Eşcinselliğe dair. Sanki tecrübe edemeyeceksin. Öpüşemeyeceksin oral ilişki olmayacak... Bir penis göremeyeceksin. Bunlar işte bir kayıp gibi mi?
-Evet, kayıp gibi.:(

*Bu kısım bilinç düzeyinde mi sence bilinçaltında mı? Ben bunları söylemesem bunların farkında mısın?
-Bilinçaltında olabilirim (Şu an yazarken düşünüyorum da aslında bilinç düzeyindeydi). Bilincimde hissettigim bunun çok somut ve güçlü olduğu ve eşcinselliği yenemeyeceğim gibi bir şey var sanki.

*Bu bence bir arzu değil mi? İyileşmeye karşı direnç? Eşcinselliğe dair büyük bir arzu. Ne varsa ben de gideyim, yaşayayım veya burada şimdi yaşamışlar var, yaşamamışlar var. Hiç ilişki yaşamamış, senin gibi gelenleri dinlemek nasıl bir şey? O öyle sevişmiş, öyle öpüşmüş, ama gelmiş gitmiş iyileşmiş olanları dinlemek sende ne uyandırıyor? A şıkkı B şıkkı.
-B şıkkı daha çok ilgimi çekiyor. Fakat o  B şıkkının "ben yaşadım ama senin yaşamanı tavsiye etmiyorum." sözü inandırıcı gelmiyor.

*Nasıl geliyor? Her şeyi, her haltı yemişsin anasını satayım. Sen tatmin olacaksın. Sıra bana gelince mi yasak, günah, haram.
-Yani evet.. gerçi bir şekilde işte iğrenmiş ve bitmiş yani.

*Ne arzusu bu ama? Bu arzudan mı vazgeçemiyorsun, "yaşamalıyım, her şeye rağmen yaşasam sanki kötü bile olsa güzel bir tarafı var."
-Öyle değil mi zaten? Söyleyenler öyle demiyor mu? Zevk alıyorsun diyorlar yani yaşayanlar

*Ama orada bir şeyi ıskalıyorsun . Normal şartlarda her ilişki zevk verir, her türlü sevişmek zevk verir kabullendiğinde ama. Normal bir erkek, erkek erkeğe sevişmeyi kabullenemez ama kabullendiği an, sevişmeye başladıktan sonra kendini geri çekmezse...Biyolojik bir şey değil mi?
- Zaten işte bir yerde bana biyolojik geliyor ve böyle çok somut geliyor. Yani bir inanç var en nihayetinde iyileşmeye dair, buralara da geldiğime göre kaç seanstır ama...

*Ama hiç iyileşmeye güçlü bir direnç var mı yok mu? Ve arzu böyle. Arzu boyutunda ama.
*Şimdi bak normal eşcinsel kimliği güçlü bir adam gider yaşar o ilişkileri. Din biliyoruz korur ama kurtarmaz yani. Gidersin o koruma bariyerini de yıkarsın gider yaşarsın.

-Böyle yaşamak çok kolay olsa diyelim, tam kriterlerime uygun biri beni çok zorlasa, ısrar etse, evime gel falan dese ben de gitsem veya ben çağırsam o koşa koşa gelse. Sanki öyle bir şey bekliyorum.
*Buldun mu öyle biri, o kadar yazıştın ettin var mı öyle biri?
-Yok. Ama olsa yaşarım.
*İşte yok.

*Kriterlerine uygun birini hayal edip konuşalım. Ondan ne bekliyorsun birlikte yaşadığında? Beni bırakmayacak falan mı?
-Ya sevişme istiyorum ama bunu da bilmiyorum yani.

*Sevişince ne kazanacağım? Tamam zevk alacaksın. Ama ne kazanacağım?
Zevk işte, tatmin, ne bileyim. Öyle olmuyor mu?

*Ya zevk alıyorsun.. her türlü ilişkiden zevk alınır.Ama bittikten sonra işte ne olacak? 45 yaşındaki adamı gördüm. Her türlü sevişti. 100-150 kişiyi. Araya en yakışıklıları da karışmıştır. Her tip ve tipolojili adamla sevişmiştir.
-Şey var herhalde. Bir yerde potansiyelim var, harcanıyorum. Bu zamana kadar kurduğum hayaller... Gerçi geçti o devran. Artık az çok anladım iç yüzlerini eşcinsel dünyanın. Yani temelde işte somut çok geliyor ya da güçlü arzu hissediyorum ama...  O zaman bilmiyorum niye direniyorum...

*bence eşcinselliğe dair bir arzuyu yok edemiyorsun, vazgeçemiyorsun.! Hala arzulayan bir tarafın var. Yani tamam penis görmek istiyorsun en azından. Değil mi? Sence ereksiyon olmuş bir penis görürse, gördüğün an sence ne hissedeceksin? Senin algıların ne yani? Bir erkeğin? E dokunursam? Oral yaparsam? Oral, gördüm, dokundum. Şu an senin kafanın içindeki bütün şeyleri sansürsüz söyle ama.

-Ya anlık heyecanlanırım ama yani... Oral kısma kadar daha çok hoşuma gidiyor. ama son zamanlarda aslında oral yapmak da gururuma yediremediğim bir şeye dönüşmeye başladı. Hatta artık Elife benziyorum gibi oluyorum sanki. Daha da uzaklaşıyorum oral yapmaktan.
*tamam bu iyileşiyorsun kısmı.

-Aslında sanki güreşmek, erkek erkeğe güreşmek. Mesela sokak serserileriyle mastürbasyon partisi ...
*Geçmişinde erkek erkeğe temas, rekabet, oyun olmadığı için. Çocukluğunu hiç çılgınca yaşamadığın için, yaramazlık yapmadığın için, gidiyorsun o serseri adamlarla oyun oynamak gibi bir şey mi? Ne diyoruz? Bir erkek çırılçıplak karşındaysa, sen ne kadar ezik olursan ol sende ne uyandırır ? Daha savunmasız  senin karşında. Sanki bir güç mü kazanıyorsun? Ele geçirmişsin gibi yani. O senin olmuş gibi. Oyun gibi.
Psikolojide falus kavramı var. Cinsel organı da kapsamakla beraber güç ve iktidar sahibi olmak. Sana niçin çekici geliyor? Sen kendi iç dünyanda Aliyi güçlü, erkeksi hissetmediğin için çekici geliyor. Başkasınınkileri haset duygularınla elde etmeye çalışıyorsun... Sonra da bilinçaltında istiyorsun.


-Peki ,bu kelimeyi söylediniz madem detaylandıralım. Kıskançlığı son zamanlarda kendimde gözlemliyorum. Acaba benim eşcinselliğim, kıskançlığımın çok büyük, patolojik boyutta olması ve dönüşmesi mi?
*Evet!  Ne boyutta kıskançsın? Kıskandığın insanlardan örnek ver. Kimleri kıskanıyorsun en temelde?

-Mesela geçen 4-5 kişi erkek arkadaş grubumuzla oturuyorduk. Gruba yeni bir kişi geldi. Kendisi çok özgüvenli konuşuyor, girişken özgür, kimseyi falan takmıyor, ,meseleleri. O an kendimde düşündüm "şu an ben ne hissediyorum" dedim. Baktım ki aşırı kıskanıyorum
*E tamam, onun gibi olmak istemiyor musun? Onun yerinde olmak istemiyor musun?
-Aynen, çok aşırı.
*E tamam, bu... Gerçek sorunun bu! Sevişmek memişmek değil yani seviş bir şey değişmeyecek ki. Bu kıskanç yönün ölene kadar kalacak. Eşcinsel hayatı yaşadığında bu kıskanç yönün daha da artacak. Seviştiğin kişiyi kıskanacaksın. O erkek hiçbir zaman olamayacaksın. Hep pasif roldesin ya giremeyeceğime göre daha kıskanç, daha kıskanç, daha kıskanç olmayacak mı? Bir ego yaratacaksın belki ama içi boş bir ego. Kerimcan, Murat Ö.,YouTuberlar veya Mükremin G., Şırnak'ta. Gördün mü onu? Oteli varmış da sevgilisinin, 12 tane oteli varmış. İşte böyle egosu var.  Nasıl bir ego? Aktiften aldığı ego.

-Başka bir boyut bu kıskançlığım. Arkadaşlarımı kıskanıyorum. Her şeyi kıskanıyorum.
*Ama bak hiçbir şey yapmamışsın . Bu çocuksuluk, büyüyememek, olgunlaşamamak, erkekleşememek. Sadece hekimliği kazanmışsın. Sonrasında bir şey var mı? Yetenek kabiliyet, kendini geliştirmek, daha fazla çabalamak... Ne yapıyorsun? Hiçbir şey yapmıyorsun. Kendini geliştirmek dışında hiçbir şey yapmadıkça, "Acaba neyi kıskansam, bunu mu kıskansam, onun neyini kıskansam, bunun neyini kıskansam", ona dönüşmüyor musun? Mesela psikoloğa da öfke duyarken kıskançlık var mı? Bir şekilde duruş, tarzına falan.
-Ego kısmında vardır.
*Tamam mesela egosunu gördüğünde böyle adam atıp tutuyor biraz. Öfkeli sinirli atıp tutan tarafım var ya. Söven, sayan tarafım. Sen de ne uyandırıyor?
-Yani sizin gibi olmak isterdim.
*Engel ne var?
-Valla önceden sorsan din yasaklıyor falan derdim ama. Din mütevazi olun diyor ya malum.
*Ne? Mütekkebbire tekebbür sadakadır. Kibirli olan herkese. Seni aşağılayan herkese. Seni yok sayan herkese. Müslümanın kibri yok mu? Piyasada şuan kibirden geçiliyor mu?  Pozitif duygu, sevgi geçişken bir şey. Yani sana bir insan değer veriyorsa o değer geçer. Seni bir insan küçümsüyorsa demekki laf sokuyor işte. Kibirli insan laf sokar. Sen adam mısın? diyorsa karşında kibirli bir adam var, seni küçümsüyor, aşağılıyor. İşte orada ne yapacaksın? Daha fazla kibirli olacaksın. Ha şimdi beni kıskanıyorsan diyoruz ya bak ben de eskiden senin gibiydim (Hk kendi hayatından örnekler verdi burasını detay vermeyeyim belki istemez)

Mucize beklemeyeceksin. Güçlü olman mümkün değil. Küçük adımlarla yol alacaksın. Kazanamayacağına inansan bile kaybetmeyeceğine inanman lazım. Bu bir savaş, evet birinci müsabakada kazanamayacağım ama sonunda ben kazanırım. Bir umut yaratacaksın. Bak şu an zaten dış şartlarında hiçbir engelin yok. İçini yenemiyorsun. Karar veremiyorsun, son kararı veremiyorsun. Her konuda kararsızsın işte.  Atansam mı, askere mi gitsem, görevim uzadı mı, uzarsa benim halim nolcak... Kaygı yaratmıyor musun? Ama bu kaygılar gereksiz ki sen bir hekimsin. Askere gitsen de olur, uzasa da olur, şöyle kenarda da olur, içeride de olur, dışarıda da olur, her yerde olur yani.
Kıskanmak kazandırmaz. Git onu taklit et. Kıskanma, taklit et. Ama onu taklit edebiliyor musun? Kıskandığın bir insanın yaptıklarını yapabiliyor musun?


*Eşcinselliği yaşamak isteyen bir tarafın var. Bence onu da iyileşmeye direnç gösteren tarafın  yaratıyor. Ya kendin için hiçbir şey yapmamışsın yani. Çabalamıyorsun. Evet arkadaşınla buluşuyorsun, yiyorsun içiyorsun ama mesleki anlamda, geleceğin anlamında gayretin yok. Kader gayrete aşıktır.  Sen de gayret... Yok yani. Kendin için, kendi hayatın için, geleceğin için. Kendini hiçbir şekilde sen motive etmiyorsun. Mevcut durumu kabullenmişsin. İyileşmek istememek; sen kabulleniyorsun iyileşmek istemeyen tarafın devrede. İyileşmek istemeyen tarafını yenmek için bir şey yapmıyorsun yani. Sanki terapilere gidiyorsun, geliyorsun, gidiyorsun, geliyorsun.
-Bunu nasıl aşacağız, çözüm?
*Gayret!
Her konuda gayretin olacak yani. Ama bak mucize yapamazsın, mucize bekleme, mucize yaratmıyoruz. Küçük adımlar. Ne diyor şimdi Selmana da sorsan? "Nasıl olduğunu anlamadan iyileşiyorsun." Sadece gayret edeceksin, çabalayacaksın. Düşsen de, kalksan da. Pes etmeyeceksin.

-Verdiğiniz ödevleri yapıyorum aslında. Sadece şeyi yapmıyorum. Belki artık biraz orada gayret gösterebilirim. Porno izleme, mastürbasyon.
*Oraları terk etmemiz lazım ama yani.
-Onu evet Selmana da söyledim. O da boş kalmaman lazım dedi.
*Tamam yalnız kalmayacaksın canım. Keyifli zaman geçirdiğinde, duygusal anlamda hayatında tatmin olduğunda porno, masturbasyon asla bir ihtiyaç değildir. Aklına gelmez. Gelse bile geçer. Tatmin olmuşsan ama. Mutlu olmuşsan, keyifli zaman geçirmişsen, gezmişsen, tozmuşsan, eğlenmişsen.
-Şu an yalnızım ve boşum.
*Hiçbir şey yapmıyorsun ama bence Türkiye tarihinde böyle bir  hekim olabilir mi? :) Anca şarapçı bir, alkolik bir hekim yani bu kadar tembeldir. Öyle değil mi?
- :D :D

-Derinlerde bir yerde sosyal fobim hala çok kuvvetli bir şekilde duruyor.
Geçen Elif ile da stand-up'a gittik. Orada adam aranızda Karadenizli olan falan var mı diye sordu. Elif de ele kardırsana gibisinden baktı gülerek. Ben de el kaldırmaya utandım.
*Orada kaldıracaksın, sonra akışını bırakacaksın. sana bir soru soruluyor, o sorunun cevabı sensin. Seni arıyor soruyu soran kişi. El kaldırsan bak doğal akışında bir şey gelecek. Neyi tecrübe edeceksin? Rezil olmadığını, hatayı yapsan bile sana göre, keyif aldığını, insanların seni ayıplamadığını göreceksin. Amacımız orada yargılamak değil, zaten mizah da yargılamak, sorgulamak değil ki. Keyif almak. İşte bak ne yapıyorsun orada? En yanlış şıkkı seçiyorsun. Elini kaldırmamak.
-Sosyal fobi hala niye derinlerde bir yerde?
*Bugüne kadar erkeklerin arasına tam karışamadın...Yazdın ya, 4 kişiyiz diyelim, onlar 3 erkek, ben erkek değilim psikolojisini yıkman lazım.
-Liseye kadar yoktu aslında sosyal fobi. Lisede bir arkadaşım vardı ki sosyal fobik. Ondan bana geçti direkt.
*E yani sosyal fobikden uzak duracaksın. Ben mesela sosyal fobikle uğraşmam yani terapi olarak. Baş edemezsin ki. İyileşmek diye bir şey yok. Onun için escinsele  tahammül edebilirim sonuç alıyorum yani. En sosyal fobik danışanlarımızdan biri H... Sen onun yanında bülbülsün diyelim. Geldiği nokta nasıl?
-Konuşuyor ya gayet iyi konuşuyor.
*O eşcinsel olmasaydı, heteroseksüel olsaydı o noktaya gelmek mümkün değil. Hiçbir psikolog danışanını o noktaya getiremez. Sosyal fobi bir yüktür. Senin bir arkadaşının sosyal fobisi varsa sen bir yük taşıyorsun. Bir de nankördür. Sonra eğer özgüven kazanırsa ilk satacağı kişi sensin.
Çünkü geçmişi sosyal fobi, karanlık, lekeli. İyileşti zaman geçmişini hatırlamaması lazım. İlk yapacağı şey geçmişindeki insanları çıkarmak.
-Biraz o sosyal fobik arkadaşa kızgınım beni de etkiledi. Onun yüzünden böyle oldum gibi veya zaten zemin hazırdı da denk geldi.
*Ama bütün her şey onun yüzünden değil. Güç kazanacak bir ilişki kuramazsın. Sosyal fobik arkadaş güç kazandırmaz. gücünü tüketir.
-Ama ilk ondan duymuştum. İnsanlar arasında ben çok çekiniyorum lafını. Normalde öyle bir şey gündemimde yoktu.
*O da senin çekincelerini pekiştirmiş yani.



3
30 .seans (7 mart 2024)

Eda Hoca ile konuştum. Bana hak verdi seni de dinlemeden karar vermişim, hata yapmışım dedi. İnsan bazen aranmak istiyor ama insanları aramamak ile hata yapıyorsun dedi. Bende kendisine hak verdim :) Sakince konuşup sorunu halletmiş olduk. Konuşma bitince hissettiğim bu kadar abartmaya gerek yokmuş. Bir dünya obsesyon yapmıştım. Bir hafta boyunca kafamda ne ateşli tartışma senaryoları kurup durmuştum. Konuşma bittikten sonra  erkeksi hissettim ama  Elif'e kurallar koyduğum günkü kadar olmadı (25. seans). O zaman 2-3 gün boyunca erkeklere ilgim yok olup gitmişti. Bu sefer o kadar olmadı. Çalışma arkadaşım Rabia ile de sorunu konuştum. Beni hakikaten idare etmek istememiş, aramadığım için alınmış. Diğer kızlar yapsaydı onlara  böyle sorumsuz davranmaya cesaret edemezmişim, kendisini güçsüz gördüğümü düşünmüş. (Ulan bu kızlar yüz yüzeyken çok samimiler iyi anlaşıyorlar fakat birbirlerinin arkasından nasıl düşünüyorlar, konuşuyorlar beni korkutuyorlar :D.)  Yani ben rabianın yerinde olsam alınmazdım açıkçası verdiği cevaplardan da tatmin olmadım pek ama bir iki cümle dahi  olsa kendisine birşey söylemiş oldum. Yine onun için de önceden kafamda ne çok konuşma senaryoları kurmuştum. Nerdeyse hiçbiri gerçekleşmedi.

Kadınların dünyasında anneme duyduğum öfkeyi yansıtıyorum. Önce uslu, terbiyeli, güvenilir çocuk oluyorum. Sonra yaramazlıklar yapıp sinirlendiriyorum. Sonra dozunda krizler çıkartıyorum. Pasif agresif yöntemle dikleniyorum. Eğer terapilere başlamış olmasaydım Elif ile ilişkimde de aynı yöntemi izleyecektim veya öfkem anneme değil de babama olsaydı erkeklere diklenecektim.

Zihnimde kimseyi cezalandırmam lazım. Birisiyle sorun yaşayınca en geç üç gün içinde kendisiyle çözmem lazım. Yoksa yan çözüm yollarına sapıyorum diğer üçüncü kişilerle dedikodusunu yapıyorum. Sözde rahatlamış oluyorum fakat ne yaparsam yapayım güçsüz hissediyorum. Mağduriyeti oynamamam lazım.

Mükemmeliyetçiliğimden vazgeçmeliyim. İç sesimi dinlememem lazım, onu kontrol etmem lazım. Önceden kafamda kurmamam lazım yoksa meseleye 3-0 yenik başlıyorum. Sorunu da kiminle yaşıyorsam bizzat onunla çözmem lazım. Hatasız, kusursuz, hoşgörülü, evliya olmaktan vazgeçmem lazım. Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz. Önce bir kere ısırılmak lazım.

HK: ''Bu kadar iç sesinle kendini korkutma gerek yok. İşin var, kariyerin var. Aman etliye sütlüye karışamyayım, etmeyeyim demene gerek yok. Zaten başkasının tavuğuna kış diyecek, eziyet edecek agresif biri de değilsin. Sana artık kimse birşey yapamaz, hayatını bitiremez.''


Bencil olacağım, dindeki hizmet ehli kafasından çıkmam lazım. Eşcinselleşmeseydim eğer tam bir hizmet ehli adamı olmaz mıydım? Başkaları için yaşama kavgasından önce kendim için yaşama kavgası vermem lazım. Zevk alacağım hobiler,uğraşlara yönelmem lazım. Bugün kendim için ne yaptım?

Cemaat bana neden bu kadar çekici geliyor? Gönül bağımın bulunduğu cemaatin annemden ne farkı var? Hep hatalı görüyor, uyarıyor, ödüllendirmiyor, cezalandırıyor.  Oradakilere de sürekli yaranamıyorum; daha çok ibadet, daha çok takva, daha çok ilim...
Ceza alma korkusu, aman dikkat et , hata yaparsın edersin. Korku aşılamış olmuyor mu? Başarırsın diyen, cesaret veren var mı? Din anlayışım bana çok oto-kontrol yaptırıyor. Haksızık yaparım, günaha girerim gibi kaygılar, korkular aşılıyor ve sonucunda adım atmaktan kendimi men ediyorrum. Eril bütün yeteneklerimi kaybetmiş oluyorum. Çocuksu kalıyorum. Uslu, terbiyeli, ahlakli biri fakat çocuk biri. Kafasının içinde sürekli hayaller kuran bir çocuk. Yaşam alanı ve yapabilecekleri, kapsamı dar olan bir çocuk...

Annem bana hep: Evlenmek için acele etme, abinde ettik  bak noldu, bu zamanda kızlar kötü, bak şunlar boşanmış, şunlar şöyle ayrılmış... Cemaatteki abilerim de benzer lafları söylüyordu. Peki kadınlar bu kadar kötülenirse kadına nasıl ilgi duyacağız, iyileşeceğiz?

HK erkek arkadaşlarımla berarberken artık din konuşmamı yasakladı. Başka meseleler (spor,siyaset vs..) konuşmaya odaklanacğım.

Din dediğin şey alkol, uyuşturucu zina, hırsızlık vs. yasak gerisi serbest değil mi? Din ile korkuya değil güvene yönelik ilişki kurmam lazım. İmanımı kaybetcem, yanacam korkaklığını bırakmam lazım.

4
29 .seans (1 mart 2024)

İşyerimdeki patron kadın hocam Eda ve benimle eş kıdem çalışma arkadaşım Rabia arasında sorun yaşadım, kriz çıktı. Bu sorun bir hafta kadar sürdü. Geceleri düşünmekten uyuyamadım. Birkaç gün antidepresan yine kullanmaya başladım. HK ile bu sorun,kriz hakkında detaylıca analizlerde bulunduk.  Krizlerde nasıl davranıyorum?, Bilinç düzeyinde, bilinçaltımda nasıl çözümler üretiyorum? Yaşadığım iki sorun vardı:

1.- Eda hoca bana yeni gelen stajyerlere ders anlatmamı ve sonrasında kendisini bilgilendirmemi istedi. Bende stajyerlere ders anlattım sonrasında da hocayı direkt aramayı lüzumlu görmedim ve dolaylı olarak stajyerlere ''siz söylersiniz hocaya anlattığımı'' dedim. Sonrasında onlardan  biri de işgüzarlık edip dersi eksik anlattığımı söylemiş. Hoca da sonrasında beni arayıp ''stajyerler böyle söylüyor eksik anlatmışsın. Tam anlattıysan da beni ara bilgilendir demiştim beni niye aramadın? diye fırça çekti. Bende ''tam anlattım hocam kusura bakmayın bir dahakine ararım  özür dilerim'' deyip kapattım.

2.- Ertesi hafta bir gün hastalandım rapor aldım. Hocaya durumumu söyledim. O da tamamdır çalışma arkadaşın Rabia nöbetçiydi onu da arayıp söyle eğer problem olacaksa da kendi aranızda anlaşıp çözün dedi. Bende aramayı gerekli görmedim ve ortak whatsapp grubumuza mesaj attım. Rabia da zaten mesaja negatif birşey yazmadı. Sonrasında hocayla denk gelmişler ve hoca rabiaya ''Ali seni aradı mı sorunu çözdünüz mü?'' demiş. O da ''evet çözdük mesaj attı ama aramadı'' demiş.

Sonrasında hoca benim sorumsuz olduğuma kanaat getirmiş olacakki bu iki meselede bilgilendirmediğimden, dediğini yapmadığımdan dolayı bana birkaç fazladan iş yükü ceza olarak verdi. Bende wp grubuna ''ceza vermek için çok büyük meselelermiş gerçekten'' diye tepki mesajı attım. Sonrasında bu meseleyi bir hafta boyunca diğer çalışma arkadaşlarımla ballandıra ballandıra konuştuk. Benim mağdur edildiğimi, bana haksızlık edildiğini söylediler. Şakalar, espriler yaptık böylece mesele hakkındaki gerilimimi de dedikodu yaparak bir şekilde boşattım. Hoca ve diğer çalışma arkadaşımın dedikodusunu yaptık. Rabia ile bu meseleyi konuşmadım onun yerine karşılıklı birbirimize soğuk davrandık. Ben stajyerlere ceza verdim ''sizin yüzünüzden hoca ile böyle oldum'' diye yani bir nevi hocanın kararını da protesto etmiş oldum, pasif agresif davrandım.  Geceleri uyuyamadım, hoca ile karşılaşırsam nasıl tepki göstericem, şöyle bağırıcam, kavga edicem, ortalığı yakıp yıkıcam. Yine rabia ile bu mevzu açılırsa ''beni niye idare etmedin hocaya ispiyonlar gibi konuştun'' diye onu azarlayıp bağırıcam falan filan...

Bu meselede bilinçli veya biliçaltımda yanlış yaptığımı bildiğim birkaç şey var.

1- Ben niye hocayı veya arkadaşımı telefonla aramıyorum? Aslında çok basit birşey. Arayıp söylesem mesele kalmayacak.
2- Bu sorun çıktığında hemen ertesi gün hoca ile konuşssam, ''stajyerler size yanlış aktarmış, ve raporlu olduğumda hastaydım rabiayı aramayı düşünemedim'' açıklama yapsam hoca büyük ihtimal bana hak verecek ve mesele kalmayacak. Fakat ben hoca ile konuşmaya cesaret edemiyorum veya konuşmayı tercih etmiyorum onun yerine ne kadar mağdur edildiğimi, haksızlığa uğradığımı işyerindeki diğer arkadaşlarımla ballandıra balandıra konuşmayı tercih ediyorum. Yine meseleyi rabia ile konuşmayı tercih etmiyorum veya cesaret edemiyorum. ''Beni niye hocaya karşı idare etmedin birbirimizi idare etmiyor muyuz normalde?'' desem içimde bu meseleyi büyütmeyeceğim ama yine söylemeyip öbür arkadaşlarımla dedikodusunu yapmayı tercih ediyorum.

HK ile bu meseleyi detaylıca konuştuğumuzda aslında bu sorunu sorun haline getiren benim. Burda bir yapı, mekanizma var. Neden aramıyorum?. Aramayarak bir sorun meydana getiriyorum. Sonrasında da suçlu oluyorum. Bunun kökeninde de annem var. Beni hep suçladı sonra bu kalıbı aldım ve özellikle  insan ilişkilerimde, otorite karşısında kendimi bir şekilde suçlu çıkartıyorum veya  suçlu çıkartacak süreci başlatıyorum. Sonra da ceza alıp; ben yanlış anlaşıldım, haksızlığa uğradım falan filan diyorum. Oradan da mağduriyet tatminini oluşturuyorum. Hiç itiraz etmiyorum, isyan etmiyorum, sindiriliyorum, suçu kabulleniyorum tıpkı annem karşısında olduğu gibi. Otorite karşısında hep çocuğum ve ilişkilerde de bir şekilde mağdur çocuk rolüne girmeye çalışıyorum bilinçaltımda. Bu zamana kadar hiç risk almadım başımı belaya sokmadım. Bir erkeğin çocukken sokağa çıkması aslında ne demek ? başını belaya sokması risk alabilmesi demek. Bu süreç 7 yaşında başlar fakat bende hiç başlamamış.

Çözüm için kuralımız: Bir sorun yaşadıysam eğer kimin ile yaşadıysam sıcağı sıcağına gidip asıl muhatabıyla konuşmam gerek. Haksızlık yapıldığında susmamam lazım. Pasif agresif davranmak en yanlış şey.  Güzel konuşamam, ben başaramam, laf cambazı değilim, laf sokamam diye düşünmemem lazım. Yaşayacağım diyalogları önceden kafamda kurmamam lazım zaten düşünürsem 3-0 meseleye yenik başlıyorum, karşımdakini yüceltmiş oluyorum. Anlık, doğaçlama olarak söyleyeceğim.  Kesinlikle mükemmel olacak diye bir şey de yok  1-2 cümle dahi bile olsa birşey söylemem lazım, o enerjiyi içimden atmam lazım. Susarsam hep kaybediyorum. Susmayıp konuştuktan sonra da güzel yapamadım daha iyi yapabilirdim gibi obsesif şekilde düşünüp kendimi suçlamamam gerekiyor. Asıl mesele birşey söylemek. Yavaş yavaş, yapa yapa daha da iyi laf söyleyebilir, kendimi savunabilir hale geleceğim. Bunu hatalı, eksik dahi olsa yapa yapa deneye deneye geliştirmem lazım. Yoksa zaten ben güzel yapamam  deyip birkaç cümle dahi olsa söylemekten vazgeçip hiç konuşmazsam, hep susarsam ömür boyu bu psikolojide kalabilirim. Mesela babam nasıl bir insan?
Meseleleri asıl muhatabıyla konuşmayıp başkalarına anlatınca da sorun çözülmüş olmuyor, anlık rahatlıyorum fakat gerçek manada rahatlamış da olmuyorum, gece yine düşünmekten uyuyamıyorum. Ayrıca kendi imajımı da zedeliyorum başkalarına anlatarak, Ezik , kaybetmiş , yenilmiş. cezalanmış, haksızlığa uğramış...
 Ancak bana yardımı olabileceğini düşündüğüm bir kişiye anlatabilirim. Korkak olmamam lazım, korkaklık mazoşizmi yaratıyor sonra da oradan besleniyorum tıpkı bu meselede olduğu gibi. Aslında bir saat düşünülmesi gereken bir meseleyi bir hafta uzatıyorum. İş hayatını da eve taşımamam gerek. O, onu dedi, bunu dedi, O, buna şuna şöyle dedi gibi gibi... Sürekli işe konsantre hayat yanlış, bu kadar içselleştirmemem gerekli.

Elif ile bu sorunları, krizleri konuştuğumda ürettiği çözümlerden pek tatmin olmadım. Genelde ''hoca ile aranı iyi tut aşkım, arkadaşlarınla da dengeli ol'' gibisinden genel geçer tavsiyelerde bulundu. HK da: sana iyi çözüm üretecek veya bulsa bilse seni yargılamayacak bir kız bulmak bu devirde zor. Fakat zaten kız arkadaşının çözüm bulması gerekmiyor, erkek dediğinin kendi sorunlarına kendisinin çözüm bulması lazım. Destek beklememen, aklını kullanman lazım. Beklersen pasifleşiyorsun, duygusallaşıyorsun, yanılıyorsun, mantığını kaybediyorsun. Düzgün strateji için mantığının olması lazım. Duygulu olmak, iyi biri olmak dediğin aslında korkaklık. Uslu, terbiyeli oluyorsun sonra pasif agresif direniş geliştiriyorsun. Olması gereken narsist direnmek. İyi biri olayım derken günün sonunda mutsuz olmuyor musun ?

Hk'ya ''haklı bile olsam biri ile tartıştığımda, kavga ettiğimde üzülüyorum kafaya takıyorum'' dedim. ''O zaman dükkanı kapat niye yaşıyorsun ki'' dedi. :) Bu ayrıca egom olmadığını da gösteriyormuş.

İyileşme sürecinde narsist -sadist biri olmak ile alakalı lisede bana akran zorbalığı yapan insanlara benzemek istemiyorum onlar gibi kötü biri olmak istemiyorum dedim. Narsist-sadist biri olursam sanki bir yerde bana yaptıklarını haklı çıkarmış olacağım gibi hissediyordum. Aslında o zorbalık meselsinde sorun onların zorba olması değil benim ezik,pasif biri olmamdı. HK: Susan insana canı sıkılan sataşır. Sesini yükseltenden yavaş yavaş insan çekilir. Bir erkeğin sokağa çıktığında kavga etmeyi öğrenmesi lazım bu süreç 7 yaşında başlar. Yani oradaki asıl kötülük, sıkıntı onların zorba olması değil benim korkak olmam. Bunun nedeni de tabiki annemm...

Bu gündemim haricinde eski psikoloğum Bora hocanın bir fuarda kitap imza töreni varmış. En son telefon konuşmamızda biraz ağır konuşmuştum, senin terapi pek işe yaramadı diye o da pek cevap vermemişti.  Acaba güncel durumda hakkımda ne düşünüyor bana kızgın mı? bozuk mu? diye merak ettim. Hem fuar evime de yakındı zaten bir daha nerede göreceğim en iyisi bir gideyim dedim. Gittiğimde beni görünce şaşırdı, ''Ooo hoşgeldin nerelerdesin'' gibisiden güleryüzle birşeyler söyledi heyecanımdan tam odaklanamadım ne söylediğine. ''Haber almıştım hala devam ediyorsun dimi?'' dedi. Bende ''Evet devam ediyorum dedim gülerek ama arada sekreterinizden bilgi alıyorum malum çevreme hala psikolog olarak size gittiğimi söylüyorum'' dedim. Yine güldü sonra kitabı imzalayıp övgü dolu bir not yazdı. Hk yada bu notu gösterdim: ''Eğer sen telefonla arayıp içindekileri sert bir şekilde söylemeseydin o övgü gelmeyebilirdi, ilişkilerde tartışmak, kavga etmek her zaman kötü birşey değil bunu kabullen'' dedi gülerek. Yazdığı not: Pek kıymetli Ali'ye. Daima nezaket ve dikkatiyle kararlı, ümitli bir duruşu aynı kişilikte toplayabildiğin ve bu halinle de örnek olabildiğin için şükranla... O fuardaki görüşmemizden sonra hissettiğim şey: keşke kendisi  eşcinsel terapi konusunda biraz daha bilgili, tecrübeli biri olup beni iyileştirebilseydi de diğer psikologlara gitmeye, HK'ya beni muhtaç etmeseydi...

5
28. seans (23 şubat 2024)

İşyerimdeki görev sürem 3-4 ay sonra bitecek. Sonrasında askerlik mevzusunu nasıl yapayım , bedelli mi yoksa uzun dönem yedek subay olarak mı yapayım? diye sordum. HK: ''Kesinlikle boşuna para verip bedelli yapma, uzun dönem yapman lazım, bu zamana kadar ailenden ayrı yaşamamışsın, dış dünyaya çıkmamışsın, erkeklerin dünyasına bir şekilde karışamamışsın, şu an erotize ettiğin erkekle samimi olabilmek için kırk takla atıyorsun, askerde uğraşmana gerek kalmaz, 7/24 beraber takılacaksın, askerlikte samimi derin bağlar kurabilirsin böylece bu bir senede erotik fantezilerinin falan biteceğini, iyileşmende büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum'' dedi. Zaten hekim oalrak yapacağım için de normalde anlatılan kadar zor bir askerlik geçirmeyeceğimi, nerdeyse memur gibi çalışacağımı söyledi. Açıkçası zaten ben de artık öğrenciliğim bittiğinden beri çevremde dost erkek kalmadı ve dostluk kurmak eskisine nazaran daha da çok zorlaştı, içten içe uzun dönem gitsem askere iyi olur malum asker arkadaşlığı senelerce sürebilen, derin dostluk bağları oluşturulabilen bir şey. Elifle üç sene sonra evlenme kuralıma da  bi yerde bahane olmuş olur zaman kazanmış olurum, hem Elif de beni bekleyecek mi böylece beni sevip sevmediğini de test etmiş olurum, hem de farklı bir dünyada farklı tecrübeler edinmiş olurum diye düşünüyordum. Büytük ihtimal uzun dönem, bir sene yapacağım gibi.

Genel psikolojik durumumdan bahsettik. Erkeklerle arkadaş olmam lazım, Çok erotize etmem de gerekmiyor az da olsa olur. Bu zamana kadar hiç sevmedim, sevilmedim. Duygusal ilişkiye muhtacım.
Gündelik meselelerde çok fazla küçük ayrıntılara takılıyorum, korkular, kaygılar üretiyorum. Hoca bu konuyla alakalı kendisinden de örnekler verdi. Aklımda kalan en önemli cümle: Özü itibari ile içe kapanıklığım,  stres, kaygı, korku ile çalışan MEKANİZMAM artık bu saatten sonra değişmeyecek. Öğrenmem, yapmam gereken şey korkularımın kaygılarının üstüne gitmek, iç sesimi dinlememek, ne diyorsa tersini yapmaya çalışmak.  Annemden miras kalan iç sesim beni suçluyorsa eğer onu dinlememem lazım.

HK: Sen artık işini, kariyerini eline almış hayatını kurtarmış birisin. Senin hikayen kaybetmiş, mahvolmuş,bitmiş bir hikaye değil fakat sorun şu ki sen öyleymiş gibi davranıyorsun. Utanmak ile utanç yaşanmak arasındaki farktan bahsettik. Utanmak normal insani bir duygu fakat ben utanç yaşıyorum ve bunu aşmam lazım.

HK'ya: ''Belki bunu demek için erken olacak ama eşcinsellik bitiyor galiba'' dedim. HK da: ''Düzenli terapilere gelen herkes de elbet bir gün biter zaten'' dedi. Aklımda soru işareti olarak, ''erkeklere ilgim bitiyor da, kadınlara; özellikle güzel, seksi olanlarına hala daha erotik fantezi kuramıyorum, ereksiyon olamıyorum bu da beni hep iyileşme noktasında şüpheye düşürüyor'' dedim. Hk da zaten olması gerekenin estetik beğeni, duygusal bağ kurulması olduğunu, ereksiyon olmuyorsam eğer doğru yolda olduğumu söyledi. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim; ''Eşcinsellikte hemen sevdiğini erotize ediyorsun ama normal hetero birey sevdiğini evlenene kadar erotize edemez, hemen ereksiyon olmaz'', meselesini tekrarladık. Yani kadına s.kim kalmadı o zaman ben ibneyim diye meseleye yaklaşmak doğru değil ve eşcinsellerin iyileşememesinde de genelde bu yanlış algı yatıyor. Hemen erkeği erotize edebiliyorum da kadını niye edemiyorum? Olmuyor o zaman demekki ben ibneyim boşuna uğraşmayayım, demek doğru değil. İkisi birbirinden farklı durumlar, direkt kıyas yapmak doğru bir yaklaşım değil.

6
Maddeleyerek cok güzel yazmışsın birçok maddede kendi çikarimlarimi buldum tekrar etmiş oldum, teşekkurler :)

7
26-27.seans (08-15 şubat 2024)

HK'nın artık büyük oranda iyileşmiş kabul ettiği, kendisinde şeytanın bacağının kırıldığını söylediği eski bir danışanı terapime katıldı. İlk terapilere geldiğinde özgüven eksikliği, eziklik konularında benimle benzer düzeydeymiş. Terapilerle epey mesafe katetmişler. Ondan değerli tavsiyeler aldım:
'' Herkese farklı şeyler söylensede temelde hep aynı meseleler konuşuluyor. Pasif fantezi kurma, kendini başka erkeklerle mukayese etme, kendi değerini düşürme... Eğer eşcinsel fantezi kurma eşiğine geldiysen de şunu düşün:Ben şimdi nerede değerimi düşürdüm? Nerde hata yaptım? Nerde kendimi strese soktum? Evet bu hissi kabulleneceğiz, bu his bizim gerçeğimiz.Reddetmek yerine arka planını iyi analiz edip , ona göre gardımızı almamız lazım. Ben bir yerde değerimi düşürmüşüm, anne-babam bana şu şekil davranmış ben de böyle yapmışım o yüzden şu an hemcinsime çekim hissediyorum gibi. Tabi bu düşünce yapısına geçmek benim için kolay olmadı. Kimse için kolay değil ama yapılamayacak birşey de değil. Daha sonrasında bu hissi hissetsen bile takmıyorsun, stresini yenmiş tuzağa düşmememiş oluyorsun''. dedi. Hk'da ikinci seçeneği ek olarak söyledi: ''Bu his geldiğinde erotik fantezi kurmak yerine duygusal fantezi kurulabilir. Keşke böyle bir arkadaşım olsa falan gibi.''

Sonrasında hayatımda sosyallik olması gerektiğinden, ev-iş ikilisine hapsolmamam gerektiğinden bahsettik.
Mezun olduğumdan beri yaklaşık üç senedir işyerimde 7-8 kızla beraber tek erkek olarak çalışıyorum . Aslında baktığımda ben gayet sosyalim, işyerindeki kızlarla kanki olarak sürekli takılıyorum geziyorum, eğleniyorum ama çevremde beraber dostluk kurabileceğim erkek yok. Öğrencilikten kalma samimi dostlarım vardı aslında ama okul bitince ya dağıldık veya araya soğukluk girdi eskisi gibi olamıyoruz. HK tek erkek olarak o kadar kızın içinde vakit geçiriyor olmamaın çok büyük bir hata olduğunu, eşcinselliğimi çok kuvvetlendireceğini, bu zamana kadar neden bu meseleyi konuşmadığımızı söyledi (bence ben söyledim de HK pek umursamamış veya çok konuştuğu için o an beni dinlememiş olabilir)  ve bu meselenin detaylarına girdik.

Düşünüyorum da ben terapilere başlamadan, yaklaşık bir sene önce tinder-hornet indirip erkekle ilişki yaşamak ister hale nasıl gelebildim? Bunun kendi içimde cevabı; mezun olup çalışmaya başladıktan sonra para kazanmanın getirdiği özgüven, namazları din-diyaneti biraz boşlamam ve yaşımın ilerlemesiydi. Fakat erkekle ilişki için para gerekmiyor en nihayetinde jigolo tutmuyorum, daha önceden de din diyaneti biraz boşladığım oluyordu hatta lisede dindarda pek değildim zaten ama reel ilişki olmuyordu. Yaş meselesinde de 27 aslında çok da yaşlı sayılmaz hatta bence erkeğin en prime dönemi:). O zaman beni cinsel arayışa iten başka şeydi ve bunun sebebini bulduk. Benim son 2-3 yıldır etrafımda düzcinsel erkek arkadaşım kalmadı ve ben bunun yerine full kadınların dünyasında kaldım.

Aslında beni önceden ilişki yaşamaktan kurtaran, koruyan, din- diyanetten ziyade, üniversitede, cemaat ortamalarında erkeklerle edindiğim çok samimi, derin dostluk bağlarıydı. Artık son yıllarımda bunu yitirdim. Yitirince de hayatıma bir şekilde erkek sokmak ihtiyacım olduğundan (bu aslında düzcinsel erkeklerde de böyleymiş ama onlarınki erotik olmuyor tabi) ve eşcinsel kimliğimden dolayı da bunu eroitk olarak arzuladım.

Kızlarla arkadaşlık kurarken kabul görüyordum, beğeniliyordum bu da hoşuma gidiyordu, eğleniyordum. Fakat en büyük sorun şu ki onların yanında kabul görüldüğüm tarafım çocuksu tarafım, eril olmayan tarafım. Uslu, terbiyeli, güvenilir tarafım. ''Artık Ali'den bize zarar gelmez.'' güvenini oluşturmadığım sürece  aralarına girebilmem kolay değil aslında. Son zamanlarda şaka yoluyla ''İşyerine bir erkek çalışan gelsin artık sıkıldım tek erkek olmaktan'' diye söyleyince ''Seni zor eğittik Ali bide yeni gelenle uğraşamayız hihihi'' cevabını almaya başladım veya bazen şaka yollu olsa da beni itham da ederek Erkekler dağınıktır, pistir, kötüdür, iğrençtir, çekilmezdir sözlerine maruz kalıyordum. Mesela bir kızı beğensem ve onlara söylesem : ''O sana bakmaz Ali veya bir kız bana yürüse ''Vay be bu devirde Aliye bile yürüyorlar hihihi'' laflarına maruz kalıyordum. Çok şükür hayatıma Elif girdi de en azından erkekliğimin; erotik, cinsel, duygusal olarak beğenilebilen çekici tarafının olduğunu farkettim. Yoksa zaten mevcut olmayan ezik, kendini beğenmeyen tarafım artık arşa çıkacaktı, çok büyük ihtimal bir erkekle ilişkiye girmekten kendimi alıkoyamayacaktım.  Kızlar kalabalık olunca kendi aralarında  şaka yollu bile olsa bir erkeği acımasızca aşağılayabiliyor,hakaret edebiliyorlar.  Her şakada da bir gerçeklik payı var malesef. Bana bu şekilde davranmaları erkekliğimi almış götürmüş meğersem, bunu yeni farkediyorum. Kadınsı dünyada kadınsılaştım. Korunaklı, güvenli, risk alamayan, azla yetinen, hırsı olmayan bir yapıya büründüm veya varsa da önceden bu yapı bende kuvvetlendi.

Artık işyerindeki kızlara duygusal yatırım yapmamam lazım. Kadınların dünyasında asla erkek olamam. İşyerinde bir kızla 15 dakika, en fazla 1 saat ilişki kurmak yeterli. Grup olarak da 3 kız 2 erkek vs. takılabiliriz ama benim kızların içinde tek erkek olarak takılmamam lazım. Bundan önce hep aman ağzımızın tadı kaçmasın diye bana karşı yapılan haksızlıkları sineye çekiyordum. Kızlar da zaten genelde birlik olup bana cephe alabiliyorlardı. Fakat iyileşmek için kim olursa olsun bana haksızlık yapıldığını düşünüyorsam ya o an veya kendisiyle samimiysek 2-3 gün sonra tepkimi dile getirmem lazım, susmamam , mükemmel olmasa da, bir cümle dahi de olsa birşey söylemem lazım. Bana şaka yollu dahi olsa laf sokuduğunda benim şaka yollu yine cevap vermem gerekli. Stresimi içime değil dışarı aktarmam gerek. İçime atmak demek stres biriktirmek demek. Eşcinseller için stresi atma yöntemi de malum mastürbasyon, gay porn, hızını alamazdan da cinsel ilişki demek.

Eril dünyaya yatırım yapmam gerekiyor. Din-diyanet; erkek ortamlarında konuşabildiğim tek konu. Bu zamana kadar sporu, siyaseti boş şeyler olarak gördüm. HK, ''kadınsı dünyada kaldığın için öyle düşünüyorsun. Kadınlar, fal, burçlar, magazin, alışveriş gündelik meseleler konuşur. Erkek adamın hele bu yaşlarda spor, siyaset bilmesi, konuşabilmesi lazım. Sonrasında ortamlarda öyle konuşanları gördüğünde, ''onlar erkek ben değilime getiriyorsun çünkü. Halbuki alakası yok adam oraya mesaisini harcamış daha bilgili olmuş sen de gayet yapabilirsin ama bu zamana kadar yapmamışsın'' dedi.
Tuttuğum takımı haftada bir saat spor kanallarından, siyaseti de akşam bir saat tartışma programlarından dinlesem yeterli ve artık tekrardan erkeklerle diyalog kurabileceğim ortamlara girmem gerekiyor. İşyerimde de terapilerden önce epey erotize ettiğim şimdi daha çok duygusal çekim hissettiğim Ahmetle diyalog kurma çabalarına girmem gerekiyor. HK, ''50 tane yerde çalıştım işyerinde asla dostluk arkadaşlık olduğuna inanmıyorum herkes çıkarına göre hareket ediyor'' dedi. Artık kızlarla da en fazla yarım saat diyalog kurup fazla dünyalarına girmemem ve onların karşısında çocuksu,masum üsluptan, duruştan bir an önce çıkmam gerekiyor. Asıl erkeklerle duygusal bağ kurmaya odaklanmam gerekiyor.

8
Üniversite yıllarımın başlarında senin gibi ciddi yalnızlık buhranları geçirmiştim. Berbat bir lise dönemi geçirmiştim, escinsel duygularım da çok yoğunlaşmıştı. Kurtulmak için terapi almak yerine dine , maneviyata yonelmeyi seçmiştim. Sonrasında da kendime uygun cemaatlere takılmıştım. Şimdi dönüp baktığımda beni din biraz korusa da aslında esas olarak koruyan o cemaatlerdeki erkeklerle edindiğim sıkı dostluklar, samimi arkadaşlıklardı. O derin yalnızlık buhranlarından beni çekip çıkardı. Terapiye hiç gitmediğim için escinsellikten kurtulamasam da en azından ilişki yaşamaktan kurtuldum. Son 2 senedir çalışma hayatına geçtiğimden beri işyerimde pek erkek olmadigi icin full kızlarla beraber vakit geçirdim erkeklerle çok az vakit geçirdim onlarla samimi arkadaşlıklar kuramadım. Bunun sonucunda da erkekle cinsel İlişki yaşama isteğim çok yoğunlaştı uygulamaları indirdim az kalsın bi erkekle sevişecektim. Sana demem o ki terapiye başlayarak en büyük ve önemli adımı attın. İlla bi cemaate katil falan demiyorum ama hetero erkeklerle samimi ilişkilere kurabilecegin ortamlara mutlaka girmen lazım üşenmemen lazım. Sonrası çok daha kolay olacak bence senin için.

9
25. seans (01 şubat 2024)

HK benim yazılarımı insanlara öneriyormuş mazoşizmi en iyi anlatan yazı, benim yazımmış. Analizlerim de gittikçe derinleşiyormuş. Bu tarz övgüler, insanlara faydalı olmak, yazma motivasyonumu arttırıyor.

Elif benimle evlilik moduna girmeye başladı. ''Ailem seninle tanışmak istiyor haftaya bize gelir misin?'' dedi. Daha öncede ''5-6 ay sonra söz nişan yaparız, 1 sene sonrada uzmanlığımız bitince evleniriz'' demişti. Bende o zaman kafamda net bir tarih olmadığı, bu meseleyi pek düşünmediğim için ''hmm olabilir belki''  diyerek biraz geçiştirmiştim. Kendisinin artık biraz evlilik moduna girmeye başladığını sezinledim. Artık kural koyma zamanı geldi de geçiyor diye düşündüm.

Koyduğum birinci kuralım, evlenene kadar sevişmelerimizi uygun bulmuyorum, artık yapmayacağız dedim. Bu kuralımı  anlayışla karşıladı ''bende biraz farkediyordum rahatsız olduğunu, sana sorcaktım'' dedi. İkinci kuralım en az 1 yıl söz-nişan, 3 yıl da evlilik düşünmüyorum dedim. ''Bunun seninle ilgisi yok ilk defa ailemden ayrı eve çıktım, biraz yalnız vakit geçirmem lazım, kişisel, manevi gelişimim için bu gerekli'' gibi açıklamalar yaptım. (HK narsist olabilirsin ama sadist olma demişti o yüzden onu fazla kırmamaya çalıştım). Elif ağladı. ''Ben  destek olurum bu süreçte sen güçlüsün yaparsın, edersin, bunun orta yolunu bulamaz mıyız?'' gibi şeyler söyledi. Beklemiyordu açıkçası. O ağlayınca açıkçası bende bi heyecanlandım, panik oldum, anlık benimde ağlayasım geldi. Fakat yılların tecrübesi duygusuzluğum ile içimdekileri dışarı yansıtmadım. Soğukkanlı davrandım. Geri adım atmadım. Elif: ''Eğer kabul etmezsem ne olacak peki?'' diye sordu ağlamaklı ses tonuyla. Bende sen bilirsin benim yapabileceğim birşey yok minvalinde kafa salladım. Sonra yine somurtkan bir şekilde ayrıldık o akşam. Elifin bilmediği fakat benim bildiğim şey şu ki 6 ay sonra evlenirsek onu mutlu edemeyeceğim, eşcinsellikten tamamen kurtulmam gerektiğini biliyorum. Şu anki sevişmeler belkide biraz yasak ve az sıklıkta olduğu için zevk veriyor, eğlenceli oluyor. Evlendikten sonra rutine binince yüksek ihtimal sıkılacağım. Karşılıklı cinsel isteksizlikliğe de dönüşebilir. Kendimi tam toparlamadan asla evlenmemem lazım. Bu aslında Elif ile ilgili de değil kendim ile ilgili birşey.

Sonrasında kendi içimde olanlar beni  epey şaşkına çevirdi. Erkeklere ilgim neredeyse yok oldu. HK'nın iyileşen danışanlarının ''terapilere düzenli gel, ödevleri yap sonra nasıl olduğunu anlamadan iyileşiyorsun'' dedikleri heralde böyle birşey. Sevdiğim kıza kural koyup o kurala uymasını sağladıktan sonra heralde içimde müthiş bir eril enerji oluştu. Zaten hep ''kendi ayaklarımın üzerinde durabildikten sonra bir erkeğe niye ihtiyaç duyayım?'' diye düşünmüşümdür.
Ben ne diyorsam o olacak. Hiçbir güç bana zorla istemediğim birşeyi yaptıramaz. Yoksa erkek olarak tatmin olmam mümkün değil. Hiçbir kadın beni tatmin etmez duygusal olarak, cinsel olarak sabah akşam sevişsem bile.... veya erkeklere olan ilgim körelemez.

İki üç gün sonra elifin somurtkanlığı geçti. Sonrasında buluştuğumuz bir gün: ''Geçen gün söylediklerin üzerine düşündüm çift terapisine gidelim mi? dedi. Giden arkadaşlarım genelde memnun kalıyorlar hadi beni kırma'' dedi. Bende ''ilişkimizde terapiye gidecek bir sorun yok, kendim zaten terapi görüyorum sende istiyorsan bireysel olarak gidebilirsin'' dedim. Yine geri adım atmadım. HK da: ''Elif şu an ilişkinizde kendi açısından sorun görüyor, terapiye gidince sorunlarınız neyse çözülecek, çözülünce de bir sene içinde de evlenebileceksiniz gibi bakıyor olaya'' dedi. Çift terapisi almanıza gerek yok yine geri adım atma'' dedi.''Elif ağladı çünkü artık kadınsı gücünü kaybetti. Bu zamana kadar ilişkiyi hep o yönetiyordu. O ne isterse yapıyorduk sevişelim dese sevişiyordunuz falan kırmızı çizgilerin yoktu. Artık hakimiyet sana geçti, ipleri eline aldın. Bundan sonra ilişkiyi sen yöneteceksin'' dedi.

Erkeklere ilgim çok azaldı ama terapiye gelmeden önceki gün yine gay porn izledim dedim HKya. Onlar senin kötü alışkanlıkların, kaçamakların ama dedi.

Eşcinsellikten kurtulmak için dine ihtiyacım olmadığını öğrendiğimden beri kendimi düşünce dünyam açısındanda daha özgür hissediyorum. Artık herşeyi daha korkmadan sorgulayabiliyorum, düşünebiliyorum, eleştirebiliyorum. Bir diğer mevzu ise Elifti. Kurtulmak için Elife kendimi muhtaç hissediyordum (önceki terapistim böyle düşünüyordu çünkü en kötü evlenir boşanırsınız diyordu.) Artık bu süreçte bir kız arkadaşa, sevgiliye de gerek olmadığını öğrendiğimden beri o konuda da kendimi özgür hissediyorum. Elife yaranmak zorunda değilim. Nasıl istersem öyle davranabilirim (sadist olmamak koşuluyla). Zaten kendimi ona muhtaç hissettikçe pasifliğim, dolayısıyla eşcinselliğim artıyordu. Somut örnek vermem gerekirse Bora hocanın terapisinin olduğu bir gün, seanstan çıktıktan sonra Elif ile buluşacaktım fakat saati yanlış söylemişim erken gelmiş 1 saat kadar bekletmiş oldum. Terapiden öncede beni arayıp tirip atmıştı ''bana değer vermiyorsun buluşma saatimiz yanlış söylüyorsun'' diye. Sonrasında bunu bora hocaya söylediğimde abartılı özür dileyebelirsin hem bu konularda kızlar bekletilmez malum demişti. Çiçek almamı önermişti. Bende çıkışta abartılı özür dileyip, çiçek almıştım. İçten içe de yani özür dilemek tamam da çiçek almaya da gerek var mıydı? diye düşünmüştüm. Bu durumu HK ya anlattığımda da çiçek almaya gerek yokmuş dedi. BUNLAR HETEROSEKSÜEL BİR ERKEĞİN SEVDİĞİNDEN EMİN OLDUĞU, EVLENMEYE KARAR VERDİĞİ KADINA YAPACAĞI JESTLER, DAVRANIŞLAR dedi. HK'nın bu tespiti benim için çok önemliydi. Bora hoca bu süreçte eşcinsellikten kurtulmak için Elifi gerekli gördüğü için evleneceği kadına karar vermiş bir erkeğe verilecek tavsiyeleri bana veriyordu. Halbuki elifin benim için evlenilecek kadın olduğu belli değildi daha yeni tanışmıştık. Fakat bu süreçte hep ben elifi kırmamaya, üzmemeye, ne derse yapmaya, ilişkiyi ayakta tutmaya çalıştım. Bu da benim pasifliğimi, eşcinselliğimi arttırdı sonra da iyileşemedik tabi :D HK zaten pasifliği bitirmeden hayata kız sokulmasını istemiyor, soktuktan sonra da en az bir yıl duygusal ilişki istiyor ve evlenene kadar da hayır demelerin, kural koymaların çok olmasını istiyor. Böylece erkeklik, aktiflik artıyor tabi. Evlendikten sonra başının üstünde taşıyabilirsin sorun yok dedi tabi:) Bu mevzuyu da hallettikten sonra artık bora hocanın terapisinde aklımda kalan pürüzler giderilmiş oldu diye hissediyorum. Artık tamamen HKnın terapisine geçebildim. (25 seans sonra :D)

Bu hafta bir tane mastürbasyon yaptım gay porn izleyip. İkincisini yapma isteği gelmedi, normalde gelirdi. HK bunun iyileşme belirtisi olduğunu o trende girdiğimi söyledi . Gaylikten heteroseksüelliğe geçiyorum. Süreç biraz yavaş ilerliyor sadece. Acelemiz de yok zaten. Mazoşist yanım çok güçlü olduğu için de yavaş ilerlemesi normalmiş.

Amcamın evi yıkıldı. 2 haftadır bende kalıyor. Kendisi bekar. Çocukluğumdan beri bize iyiliği dokundu, yeni evime taşınırken de yardımcı oldu. ''Aile ile yaşayamıyorsun değil mi belli bir yaştan sonra?'' :) dedi bana destek oldu. Bende ona iyilik olsun, vefa duygusu sebepleriyle evimde kalmasına izin verdim hem beraber yaşarız ses olur bana diye düşündüm.  Beraber yaşayabiliriz diye düşündüm ama olmuyormuş. Evim çok küçük 1+1. TV izliyor sesli, ben kitap okuyacam okuyamıyorum. Gece horluyor düzgün uyuyamıyorum. Tuvalette biraz kıllar mıllar görüyorum iğreniyorum. Sanırsam bunun stresleri nedeniyle de biraz mastürbasyona, porno izlemeye yöneldim. Amcamın bize tek kötülüğü mirasını bana vermedi diğer kuzenlerime verdi. HK ''Senin o evde tek yaşaman lazım, Elifi bile eve sokma diyoruz amcanı nasıl sokacaksın? Ailene karşı gelebildiğin gibi amcana da gelmen lazım durumu izah edip göndermen lazım. Hem bize iyiliği dokunmuştu falan da deme. Yapılabilecek en büyük kötülüğü yapmış, mirasını sana vermemiş. Mirasını kime verdiyse onda kalması lazım. Amcana tahammül etmek zorunda değilsin'' dedi.

Genel olarak hala erkeklere ilgim oluyor tamamen bitmedi  dedim. HK: erkekle fantezi kurmuyorsan oral-anal sevişmiyorsan, dudaktan, boyundan öpme fantezileri kurmuyorsan ölene kadar bak, sorun yok dedi. Ben de istek olarak biraz daha beğendiğim erkeğin bedenini çıplak görmek, o bedeni öpmek isteği oluyor dedim. HK benim fetişist , erkek bedenini ele geçirmek isteyen bir yanım olduğunu, benim cinsel ilişkimin sevişmek odaklı değilde elde etmek odaklı olduğunu söyledi. Çırılçıplak görmek, erkeği savunmasız halde görmek, ele geçirmek, onun benim olması... Böylece ordan güç kazandığımı sonrasında da sevişme fantezileri kurduğumu söyledi. Pasif fanteziler de geliyor ama dedim. HK: kendini suçlama, pasif fantezilerini uygulamaya koyma yeter dedi.

Dipnot: Bu yazıyı aslında 31. seanstan sonra yazıyorum. Yazı yazmayı biraz boşladım geriden geliyorum. Mazoşist tarafımı ilerleyen yazılarımda biraz daha detaylandıracağım:)

10
24. seans devamı

Bu seansa gelirken elimde ''seansta sorulacak sorular''   notum fazla yoktu. HK bunun iyileşme belirtisi olduğunu, en iyi terapi seanslarınında  soracak birşeyin yokken gelindiğinde olduğunu söyledi.

Elif ile şehir dışına kursa gittik hem birazda tatil yapmış olduk. 2 gece kaldık. Aynı yatakta beraber yattığımız için ister istemez yine öpüştük seviştik, zevk aldım. En fazla oral seks düzeyinde oldu. evlilik öncesi hala cinsel ilişkiye girmemekte kararlılıyım. elif de beni bu konuda çok zorlamıyor zaten bekaret endişesinden de dolayı. Bu seferki sevişmemizden sonra diğerlerinden farklı birşey oldu. Bittikten sonra uyudum ve rüyalandım boşaldım. Gördüğüm rüya beni kendime getirdi ve HKnın terapinin başından beri yapmamamı söylediği hatayı  çok daha iyi anladım. Rüyamda ben, tam kriterlerime uyan bir erkeğe oral seks yapıyordum. Daha önce hiç bu kadar detaylı olarak hatırladığım bir erkekle sevişme rüyam olmamıştı. Demekki bana oral seks yapılması anlık olarak zevk verse, erkeksi hissettirse de; bende hala pasif fanteziler bitmediği ve ilişkiyi de genel olarak elif yürüttüğü için böyle bir rüya gördüm. Bu aşamada Elif ile sevişmem eşcinselliğimi arttırıyor çünkü bir yerde tatminsizlik var ve bende hala pasiflik devam ediyor. Bu durumu bekleme salonunda daha önce evlenmiş bir danışanla da konuştuğumda ''Bu durumda sen onu değil, Elif seni s.kiyor çünkü. Bu yüzden öyle bir rüya görmüşssün'' demişti:D   Artık Elif ile bir önce evlenene kadar öpüşmeleri, sevişmeleri bitirmem gerekiyor.
Tekrardan erkeklere yönelme, eve erkek atma mevzusunda ise Hk artık o tılsımın benim için kaçtığını söyledi. Bunca terapilik bilgi birikim deneyim ile, daha onceden iliski gecmisleri olan danışanlarla konuşmalarımdan sonra artik escinsel erkekle  duygusal iliski, aşk vs. olamayacagina kesin inandim. Artik o tılsım kaçtı. Erkekle iliskiye girme istegim olsa bile onun sonuclarını göze almaya cesaretim yok, aklim mantigim da kabul etmiyor. Bunca yıllık emegimi değmeyecek anlık bir gay iliskiyle heba etmek asla istemiyorum.
 
Eliften ayrılmaktan çok korkuyorum. Bu korkumun önemli 2 sebebi var. Birincisi ayrıldığım takdirde bir daha böyle kız bulabilecek miyim? sonrasında tekrardan erkeklere yönelir miyim? artık ailemden ayrı tek yaşıyorum boş evim var, eve erkek atar mıyım? Hk bununla alakalı: ''Elif seni asla bırakmaz 1 sene boyunca, sen ayrılmadığın sürece, buna güvence veriyorum'' dedi. Kafamda yine çok fazla ve saçma kaygılar senaryolar üretiyormuşum. HK: ''İlişki bir süreç , ayrılık buna dahil . Tecrübe olacak, eğer ayrılırsanız Elif asla senin gibi biriyle birlikte olmaması gerektiğini anlayacak. Bu konuda kendini suçlama, kadere bırak. Bu bir serüven. her erkek bunu yaşar. evleneceği kadına karar vermekte zorlanır. Senin en az 1 sene sevişmeden öpüşmeden duygusal ilişki yaşaman lazım Elif ile. Söz nişan olablilir ama şu an evlenmen hata olur. 1 senede anlarsın evleneceğin kadın mı değil mi. Kural koyman lazım bu konuda. Erkeklik  kural koymaktır.''  minvalinde şeyler söyledi.
İkinci sebep: bir erkek cinsel ilişki yaşayamadan duramaz, sıkılır, delirir. Bu fikir gerçi bana arkadaşım Barışın hediyesiydi fakat kendisinin de gizil eşcinsel olduğunu öğrendim. Bu konuyu zaten bir önceki yazıda detaylı anlatmıştım o yüzden bu sebepte pek geçerli değil artık benim için.

Hk bana ''Eğer Elif ile sevişmeye kural koyamazsam, eşcinsel olduğumu ona söylememi, buna rağmen beni terk etmezse demekki doğru kadın olduğunu, o zaman sevişmemde sakınca olmadığını, buna izin verdiğini'' söylemişti. Ona eşcinsel olduğumu söylemekten vazgeçtim çünkü zaten  dini olarak evlilik öncesi sevişmeyi doğru bulmuyorum ki bu benim de fikrim değildi, önceki terapistimin fikriydi. Hem de Elif ile aynı meslekteniz olur da bir gün ayrılırsak yayar mı duyulur mu ifşa olur muyum ? diye de endişe, stres oluyorum. Ayrıca zaten terapilere geliyorum epey yol katettim ve benim geçmişte herhangi bir eşcinsel ilişkim de olmadı yani vicdanen de rahat hissediyorum. O yüzden söylemekten vazgeçtim.

HKya: ''İlişki geçmişim yok ama beynimde 13 senelik gay porn arşivi var bu beni endişelendiriyor'' dedim. ''Korkma üzülme çok bilinçli olacaksın. Yanlışı hiç bilmeyen doğruyu nasıl idrak edebilir? Artık adın gibi doğruyu bilmiyor musun? dedi.

Bundan sonra hetero kimliğimi güçlendirmem lazım. Hem kaybedecek neyim varki bu saatten sonra. İşime odaklanmam lazım gerçek sorunum aslında orada, asıl tembelliğim. Bundan kaçmak için sürekli kaygılar üretiyorum.
HK'ya  ''Mesleğimde kazanmamı tavsiye ettiğiniz uzmanlık dalını yapan bir danışanınız var,  bu kariyeri onu eşcinsellikten kurtarmamış, demekki bu kadar çabalamaya gerek yok dedim. (Cevabını aslıda bildiğim bir soruydu:DD) Sonrasında EŞCİNSELLİKTEN KURTULMAK TERAPİ ALMADAN MÜMKÜN MÜ? sorusunu konuştuk :)
Az veya çok kimse çözemez. Neden en zor imtihan işte bu yüzden. Diğer herşey savaş,açlık vs. sabır ile aşılıyor fakat eşcinsellik sabır ile aşılmıyor. İstemek lazım ama yetmez, iradeyi de koymak lazım.

Allah beni bir şekilde korumuş. İlgisiz sevgisizken... s.kilmek üzereyken bir zeka vermiş kurtarmış. Ben de gerçi çok irade gösterdim ilişkiye girmemek için bu yaşıma kadar. Peki niye korumuş? Kimsesizlerin kimsesi olduğu için, mağduriyetime kalkan olmuş. Masumiyetim için... O ateşin içerisinde yanmadım, ilişkiye girmedim. Demekki sevişenlerde bi masumiyet yok. Sevişenler her gün sevişiyor...  Buradan bir ego yaratabilirim. Allahın karşısında en azından sevişmedim erkeklerle diyebilirim..

11
Teşekkür ederim kardeşim güzel yorumun, katkın için:)

12
24. seans (25 ocak 2024)

Seans yazıma geçmeden önce bir kitap tahlili yapmak istiyorum. Lise yıllarımda Sabahattin alinin kitaplarını çok okurdum. İnsanlar hakkındaki betimlemelerini, tasvirleri, tespitlerini epey beğenirdim. Kitaplarıyla kişisel gelişimime katkı sağlamaya, insanları, çevremde gelişen hadiseleri daha iyi anlamaya çalışırdım. Gel gelelim sabahattin alinin kitaplarının sonları pek mutlu son ile bitmezdi malum. Çok iyi analizler yapmasına rağmen kitaplarında ele aldığı sorunlara  çözümü pek bulunmazdı. Bende zaten bir süre sonra okumayı bırakmıştım.
Okuduğum kitaplarından biri olan KÜRK MANTOLU MADONNA (ben kitap meşhur olmadan önce okumuştum edebiyat hocamın tavsiyesiyle) ile alakalı aklımda kalan tespit, baş kahraman Raif Efendinin karşılıksız kalan aşkı Maria puder yüzünden bütün dünyaya küsmesini saçma bulmamdı. Onun haricinde kitabı epey beğenmiştim bende. Çoğunluğun beğendiği gibi.

Güncel durumuma gelecek olursak terapilerde farkettim ki aslında ben zaman geçtikçe Raif efendi olmuşum. Bora hoca terapisinin ilk seanslarında: ''Senin benliğin uçup gitmiş. Bu hayatı yüzeysel, öylesine yaşıyorsun. İşinde, kariyerinde gayet başarılısın, yakışıklısın, birçok kızın hayır diyemeyeceği birisin ama bunları yapan sanki sen değilde bir başkasıymış gibi yaşıyorsun'' demişti. Sezai karakoçun ''KARA YILAN'' şiirindeki ''Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum. Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum'' dizesini örnek olarak söylemişti. Bu şiir üzerine pek tahlil yapamamıştık sonrasında da malum kendisinin terapisini bıraktım:D
Sonrasında HK'da bana insanlara kendimi açmadığımı, iletişim kanallarımın kapalı olduğunu, benimle duygusal bağ kurulamadığını, bana duygusal yatırım yapmanın kolay olmadığını, çok sabırlı, anlayışlı olmak gerektiğini, güvenimi kazanmanın kolay olmadığını söylemişti. ''Sana dışarıdan bakan biri senin hakkında bu çocuk  ezik, pasif biri  veya çok kibirli, kendini beğenmiş biri diye düşünür ,ikisinin ortası yok demişti. Bazen komşularımızdan falan da anneme ''senin çocuk kibirli, kendini beğenmiş biri'' falan diyenleri duyardım, şaşırırdım ne alakası var? diye. veya çevremdeki arkadaşlarım   bazen bana  ''Ali çok duygusuz birisin'' derlerdi. Yine şaşırırdım. Bana sorulsa çok konuşkan biri olmasa da gülen, eğlenen, konuşan normal biri olarak görüyordum kendimi. Artık daha iyi anlamaya başlıyorum, bu eleştirilerin haklılık payları varmış.

Raif efendi kavuşamadığı biricik aşkı Maria Puder yüzünden (!) bütün dünyaya, hayata, insanlara küsmüştü. Bende yaşayamadığım, kavuşamadığım eşcinsel aşklarım (!) yüzünden bütün dünyaya,topluma, insanlara küsmüştüm. Kitabı tekrar okuduğumda dönüştüğüm Raif efendi ile alakalı beğendiğim bazı yerlerin altını çizmiştim. Onları paylaşmak istiyorum.

RAİF EFENDİNİN DIŞARIDAN GÖRÜNÜŞÜ:
 
-Raif efendinin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir adam değildi. Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi.

-Bu arada kıdemli olduğu halde, şuna buna bol bol para savuran şirketin, onun (Raif) ücretini neden artırmadığını sorunca, genç memurlar gülerek: "Hımbılın biridir de ondan. Doğru dürüst lisan bildiği bile şüpheli!" diyorlardı

-Kendisinin herhangi bir şekilde heyecanlandığını şimdiye kadar gören yoktu. Amirlerinin en yersiz, en haksız ithamlarına hep aynı sakin ve ifadesiz bakışla mukabele ediyor, yaptığı tercümeleri daktiloya verir ve alırken hep aynı manasız tebessümle rica ve teşekkürde bulunuyordu.

-Fakat, belki de gençliğimin verdiği tahammülsüzlükle, Raif efendinin bu adeta korkunç sessizliğine kızıyordum. Şirkette olsun, evde olsun, kendisine ruhen tamamen yabancı insanların onu adamdan saymamalarını hoş görmekle kalmıyor, bunda adeta bir nevi isabet de buluyordu. Gerçi etrafları tarafından anlaşılmayan, haklarında daima yanlış hükümler verilen insanların zamanla bu yalnızlıklarından bir gurur ve acı bir zevk duymaya başladıklarını biliyordum

-Birçok vesilelerle, onun hisleri kütleşmiş bir adam olmadığını fark etmiştim. Hatta bunun aksine olarak çok alıngan, gayet ince görünüşlü ve dikkatliydi.

-Raif efendi hakikaten basit ve içerisi bomboş bir adam değil miydi? Hayatta hiçbir gayesi, hiçbir ihtirası olmadığı, insanlara, kendisine en yakın olanlara karşı bile, bir alaka duymadığı muhakkaktı... Şu halde ne istiyordu?.. Onu gece vakti sokaklara düşüren acaba içinin bu boşluğu, hayatının bu gayesizliği değil miydi?..

RAİF EFENDİNİN İÇ DÜNYASI

-"Ölsek ne olacak sanki... Onlara ne? Ben onlar için neyim?.." Sonra, daha acı ve insafsız bir tavırla ilave etmişti: "Ben onlar için hiçbir şey değilim... Hiçbir şey değildim... Senelerden beri aynı evde beraber yaşadık... Bu adam kimdir diye merak etmediler... Şimdi çekilip gideceğimden korkuyorlar..." "Aman Raif bey" dedim. "Bunlar ne biçim laflar... Gerçi biraz fazla telaş ediyorlar, ama bunu böyle tefsir etmek doğru değil... Karınız ve kızınız!"
"Evet, karım ve kızım... Ama işte o kadar..."

 -Bir zamanlar kendim de yazı yazmaya, hatta ufak şiirler karalamaya kalkmış, fakat bundan çabuk vazgeçmiştim: İçimdekileri herhangi şekilde olursa olsun dışarıya vurmak korkusu, bu manasız ve lüzumsuz ürkeklik yazı yazmama mâniydi. Yalnız resim yapmaya devam ediyordum

 -Kendimi bildim bileli, bütün günlerimi, haberim olmadan ve nefsime itiraf etmeden, bir insanı aramakla geçirmiş ve bu yüzden bütün diğer insanlardan kaçmıştım

 -Sıcak nefesi bu sefer bana, tahammül edilmez derecede ağır gelmeye başlamıştı... Buna rağmen mukavemet etmiyordum. Hayatımda hiç kimseye mukavemet etmeye alışmamıştım. Elimden gelen ancak kaçmaktı.


-Kendimi ne kadar manasız şeylerle üzdüğümü anlıyor, bütün kabahati hayalperestliğimde, kendi içime kapanıp kuruntu yapmamda buluyordum. Fakat artık değişecektim. Meslek kitapları dışındaki okumayı da azaltacaktım. Benim gibi bir eşraf çocuğunun mesut olmaması için ne sebep vardı?

-Ben gene eskisi gibi dünyadan uzak ve daima tasavvurlarımın ve iç dünyamın bir oyuncağıydım.

-Hiç acele etmeyen gözlerle etrafıma baktım. Onu, kürk mantolu kadını, haftalardan beri uykumu kaçıran insanı, yanında yaşlı veya genç bir hovarda ile bu masalardan birinde bulacağımı ve bu kadar büyük bir ehemmiyet, bu kadar derin bir mana verdiğim kadının nefsini nasıl pazara çıkardığını görünce boş hülyalarımdan kurtulacağımı ümit ediyordum

-Yavaş yavaş ahbaplığı ilerletirdim... Bir gece için bu kadarı çoktu bile... Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim... Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim

-Ben de, o zamana kadarki hayatımın boşluğunu, gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım, insanlardan kaçışım, içimden geçenlerin en küçük bir parçasını bile etrafıma sezdirmekten çekinişim bana sebepsiz ve manasız görünürdü


-Dün akşam başımdan geçenler, insanın hayatında bir defaya münhasır kalan fevkalade hallerden biriydi. Bunun tekerrürünü beklemek doğru olmazdı. Kafam derhal birtakım teselliler bulmaya bile başlamıştı. Hayatımın birdenbire böyle yeni ve ilerisi karanlık bir yola girmesi benim için belki hayırlı olmayacaktı. Eski sükûnetime dönmek, uyuşuk günlerin zincirine yapışıp kalmak daha rahat değil miydi?..

-Maria Puder: Bir erkek için bu kadar korkak olmak pek hoş değil... Kendiniz için söylüyorum.

-Ben ise bütün ömrüm boyunca insanlardan uzak kaldığım ve onlar tarafından pek rahatsız edilmediğim için kimseye kızdığım yoktu. Beni kemiren sadece büyük bir yalnızlık hissiydi ve gene bu yalnızlığın tesiriyle, bana yakın olduğunu anladığım bir insana karşı birçok noktalarda kendimi aldatmaya hazırdım.

 -O (Maria puder) da aradığı ve bulamadığı bir şeye yanıyordu. Fakat bu neydi? Bende, daha doğrusu aramızdaki münasebette eksik olan neydi?

 -Şimdiye kadar zannettiğim gibi, kitleden ayrılmanın bir hususiyet, bir fazlalık değil, bir sakatlık demek olduğunu hissediyordum. Bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata bir şey ilave ediyorlardı. Ben neydim? Ruhum, bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu?

-Üç gün arka arkaya aynı şekilde onu yolda bekledim, sonra kapısının önüne gittim, karanlık pencerelerine baktım ve hiçbir şey yapmaya cesaret edemeyerek döndüm

-Pencerenin önünde karşı karşıya oturup, saatlerce dışarıyı seyreder, hiçbir şey konuşmaz, yalnız ara sıra birbirimize bakıp gülerdik; onu hastalığı ve beni saadetim çocuklaştırmıştı

-Asıl mühim olan, iki insanın birbirini bulması bu derece güç olan şu dünyada, bu nadir saadete ermekti. Öte tarafı hep teferruattı. Bunların kendiliğinden düzelmesi, asıl büyük noktaya, birbirimizi bulmuş olmak hakikatine uyması lazımdı.

-Maria Puder son birkaç dakika zarfında biraz sükûnetini kaybetmişe benziyordu. Mütemadiyen elimi tutup bırakıyor: "Ne manasız şey?.. Ne diye gidiyorsun sanki?" diye söyleniyordu.

-Hayal kurmaktaki büyük maharetim bu sefer de hemen kendini göstermişti. Havran civarında yaptıracağım güzel köşkün yerini ve onu alıp gezdireceğim tepeleri ve ormanları gözlerimin önünde görüyordum.

-Ben hayatta yalnız başına yürüyebilecek bir insan değildim. Daima onun gibi bir desteğe muhtaçtım. Bunlardan mahrum olarak yaşamam mümkün olamazdı. Buna rağmen yaşadım... Ama, işte netice meydanda... Eğer buna yaşamak demek caizse, yaşadım...

-Almanya'da kaldığım iki seneye yakın zaman zarfında ne kadar az insanla tanışmış olduğumu düşününce hayret ettim. bu şehirde yaşayan milyonlarca insandan ancak birkaç tanesiyle konuşmuş, yalnız bir tanesini tanımıştım.

-"O bile böyle yaptıktan sonra!.." diyordum...

-Fakat niçin bunları bu kadar ince düşündüğüm halde bir türlü kendimi hadiselere uyduramıyordum? Niçin hayatta önüme çıkan her yeni yola adım atmaktan bu kadar çekiniyor, her yaklaşan insanı, bana fenalık etmeye geliyormuş gibi, endişe ile karşılıyordum?
Bu histen kurtulmak için yaptığım bütün hamleler boşa çıktı... Evlendim... Daha o gün, karımın bana herkesten daha uzak olduğunu anladım. Çocuklarım oldu... Onları sevdim, fakat hayatta kaybetmiş olduğum şeyi bana asla veremeyeceklerini bile bile...

-İnsanlara kızmama imkân yoktu, çünkü insanların en kıymetlisi, en iyisi, en sevgilisi bana en büyük kötülüğü etmişti; diğerlerinden başka bir şey beklenebilir miydi? İnsanları sevmeme ve onlara tekrar yaklaşmama da imkân yoktu; çünkü en inandığım, en güvendiğim insanda aldanmıştım. Başkalarına emniyet edebilir miydim? Hayat bana kötü bir oyun oynamıştı.

-Bunlar bana, on seneden beri bir an bile yaşamamış olduğumu; bütün hareketlerimin, düşüncelerimin, hislerimin benden uzak bir yabancıya aitmiş kadar benden uzak olduğunu gösteriyordu. Asıl "ben", otuz beş seneye yaklaşan ömrümde, ancak üç dört ay kadar yaşamış, sonra, benimle alâkası olmayan manasız bir hüviyetin derinliklerine gömülüp kalmıştım.
Benimle münasebeti olmayan bu vücudu, bu kafayı taşımak, bundan sonra bana daha güç gelecektir. Bunları bir yabancıyı besler gibi doyuracağım, oradan oraya sürükleyeceğim ve daima merhamet ve istihfafla seyredeceğim

-Senelerden beri hiç kimseye bir tek kelime söylemedim. Halbuki konuşmaya ne kadar muhtacım. Her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgârlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?

-Senin hakkında verdiğim yanlış bir hükme dayanarak bütün insanları suçlu tuttum; onlardan kaçtım.

-Vücudunun bir parçası olarak geride bıraktığın çocuk, bizim kızımız, yeryüzünde bir babası bulunduğundan habersiz, uzak yerlerde dolaşıp duracak... Yollarımız bir kere karşılaştı. Fakat ona dair hiçbir şey bilmiyorum. Ne ismini, ne bulunduğu yeri. Buna rağmen hayalimde onu daima takip edeceğim. Kafamda ona bir hayat seyri icap edip yanında yürüyeceğim. Onun nasıl büyüdüğünü, nasıl mektebe gittiğini, nasıl güldüğünü ve nasıl düşündüğünü tasavvur ederek bundan sonraki senelerimin yalnızlığını doldurmaya çalışacağım.

Dipnot düşeyim uyarı geldi de HK tarafından:D  kürk mantolu madonnayi okuma tavsiyesini bana HK vermişti. Ben neredeyse bütün danisanlarina öneriyordur zaten diye Hk'nın fikri olduğunu bahsetme gereği duymamıştım fakat aslında 4-5 senedir onermiyormus kimseye. Benim tam olarak Raif efendi oldugumu farkettigi bildiği için  bu kitabı önermiş, bana raif efendiden bahsetmiş.

13
23 .seans (12 ocak 2024)

Bugün ilk defa terapiden çıktıktan sonra kendimi mutlu, huzurlu hissettim. Bu zamana kadar olan akıl hocalarımın, kendime rol model aldığım kişilerin malesef çok yanlış kişiler olduğunu, onların yanlış yönlerini kendime örnek aldığımı öğrendim. Bu yüzden yanlış çıkarımlar yaptığımı , hayatıma bir çözüm getiremediğimi farkedebilmek beni epey rahatlattı. Bu durumun üzen bir tarafı ise bunca sene boşu boşuna kendimi üzüp durmuşum. Bütün zihin kalıplarım, erkeklik algım çok yanlışmış. Bunca zaman etrafımdaki erkeklerin yapıp etiklerini gördükten sonra kendim için yanlış çıkarımlar, kıyaslamalar yaptım ''onlar erkek ama ben değilim'' diye düşündüm, kendimi ezikledim, erkekliğimi budayıp durdum... HK bana ilk seans ''senin eşcinsel kimliğin güçlü değil'' demişti. Yavaş yavaş bu cümlenin daha çok farkına varıyorum

1. akıl hocam, hayattaki birinci dostum, en yakın arkadaşım, daha önceki yazılarımda da bahsettiğim, 20 küsür yıllık arkadaşım BARIŞ askerden döndü. Daha önceki seanslarda HK ile konuşmuştuk artık onu uyaracaktım, rest çekecektim davranışlarına, onu uyaracaktım ''Artık nişanlandın ettin,  ileride sürekli boşanıp duracak mısın karı kız s.kmeyi bırak! diye. En azından yapıyorsan da bana anlatma ben tasvip etmiyorum bu durumunu.'' Rest çekecektim, gerekirse biraz aramız bozulacaktı. Fakat kendisi daha ben söylemeden, ''kanka nişanlandıktan sonra vukuatım yok artık yapmamaya dikkat ediyorum'' dedi. Şaşırdım ve sevindim :) Sadece taş.ak muhabbeti denebilecek düzeyde konuşuyor artık. O kadarda olur  erkekler arasında dedim artık mazur görüyorum..

HK farketmemi sağladı ki erkek olarak Barışı beynimde kodlamışım. Yoldan geçen her güzel kızı erotize eden, s.ki kalkan, cinselliği ihtiyaç olarak gören ,yapmadan duramayan  falan filan... Aslında dindar cemaat çevremdeki erkek arkadaşlarım hiç böyle değillerdir. Gerçi cemaat ortamlarında cinsellik, kadın mevzuları pek konuşulmuyor malum ama bakıyorum da onlar cinsellik olmadan da gayet yaşayabiliyorlar (barış hiç anlam veremiyor mesela bu duruma), en fazla mastürbasyon, belki porno izlemek olur onlarda o kadar. Olaya daha duygusal yaklaşıyorlar.  sözlenme nişanlanma evlenme prosedürlerine uyuyorlar, önem veriyorlar. Evlenene kadar kız arkadaşlarıyla pek fiziksel temasta bulunmuyorlar vs... Burdaki temel çıkarımım şuyduki aslında onların erkekliği de barış gibi, onlarda barışın yapmak istediğini yapmak istiyor fakat dindar cemaat yapısı vs. sebebiyle anlatmıyorlar, çekiniyorlar, utanıyorlar, korkuyorlar veya ezik yapıları nedeniyle yinede isteselerde yapamıyorlar. HK burada bana çok önemli birşey söyledi. En büyük yanılgımı. ''HAYIR O DİNDAR ARKADAŞLARIN SAYDIĞIN SEBEPLERDEN DOLAYI ÖYLE DEĞİLLER. NORMALİ, GERÇEĞİ ASLINDA ONLARIN YAPTIĞI, SENİN ARKADAŞIN BARIŞIN YAPTIĞI SAPKINLIK,YANLIŞ OLANI.''

NORMAL HETEROSEKSÜEL BİR ERKEK HOŞLANDIĞI KADINI EVLENENE KADAR EROTİZE EDEMEZ. Her gördüğü güzel kıza s.ki kalkmaz, güzellik algısını tatmin eder, beğenir, hayran kalır, evlenmek ister, keşke karım olsa der, duygusal bağlar kurar vs... Aşık olan erkeklerin hikayelerinde gram erotizm yoktur. Hetero ilişkinin güzel yanı evlenene kadar erotizm yok. Sürekli karı-kız s.ken erkek artık sürekli erotize eder ve aşık olmayı kaybeder.

Eşcinsel ilişkilerde olduğu gibi, fantezilerdeki gibi de hoşlandığın kişiyi hemen erotize etmiyorsun. Ben o konuda da yanlış kıyas yapıyordum. Erkekleri erotize hemen edebiliyorum kızları niye edemiyorum diye. Halbuki eşcinselliğin sapkın tarafıda hemen erotize etmek oluyor zaten. Hetero ilişkilerdeki gibi evlenene kadar erotize edememe durumu olmuyor eşcinsellikte.

Barış kız arkadaşıyla konuşurken bazen sıkılıyordu. Bende ''Hmm demekki ERKEKLER sıkılabiliyormuş bazen sevgililerinden'' diyordum. Erkeklik nasıl olur öğreniyordum yani kendimce. HK ''sürekli s.kenler sıkılır zaten normalde sıkılmazsın karınla konuşmaktan'' dedi. Birazda kendi ilişkisinden örnekler verdi sıkılmadığına dair. Özet olarak bütün erkekler Barış değil ve ben gidip en yanlış erkeği kendime rol model alıyorum. Kötü bir insan değil, bana tavsiyeleri iyi niyetli(bende öyle hissediyorum). Bendeki utangaçlığı, ezikliği görüyor ve bunu yenmem için bana çözüm önerileri sunuyor. Sadece tavsiyeleri kendine göre ve malesef yanlış. Karı-kız s.kme önerileri haricinde onu dinleyebilirim, zararı olmaz.  Arkadaşlığımızı bitirmemize gerek yok (Acaba bitirsem mi bitirmesem mi diye de çok düşünüyordum sonuçta bunca yıllık dostum). Karı kız ilişkilerini örnek almasam, yaptıklarını onaylamayıp yüzüne karşı eleştirip, rest çeksem yeter.

Cinsellik ihtiyaç değil, barışın dindar versiyonları da 2. karıyla evlenenler mesela. Hk tek eşliliği, aşk evliliğini savunuyor.

Ben bir kızı s.kemem barış gibi diye düşünürdüm hep. Heyecanlanırım korkarım o kadar güçlü değilim s.kim kalkmaz ilgim yok zaten falan filan... HK ''aynı evde dursanız, kız da biraz istekli olsa, ellese okşasa, zaten ereksiyon olacaksın, bir güç hissedeceksin, sonra da ee vajina var diyip giriyorsun. Olmayacak, yapamayacağın birşey değil dedi''. (Bunu kız arkadaşım elifde de biraz deniyorum, evet oluyor:))
Hk'nın sonuç olarak en az 1 yıllık duygusal ilişki istemesinin sebebide bunlara dayanıyor. 21 kişiyi evlendirmiş kimseyi evlenene kadar s.ktirtmemiş :D

Malesef yanlış akıl hocalarımdan biri önceki psikoloğumdu. Ona da Barışı sürekli anlatırdım. O da eleştirir yanlış bulurdu fakat eşcinsellikten kurtulmak için bana getirdiği öneriler Barışın bana söylediği önerileri ile aynıydı. ''Bir sevgili yap, erotize et, s.kiş, seviş böyle böyle kızlara ilgin artar.'' Ben dindarlığım nedeniyle zina yapmaya direndim,  tam dinlemedim onu çok şükür. Beni çelişkilere boğup kafayı yedirtti sağolsun (!)

Diğer yanlış akıl hocam cemaatteki kemal abiydi. (tam emin olamasam da kendisininde eşcinsel yada biseksüel olabileceğini düşünüyorum. O da bazen bir yerlerimi ellerdi, gece geç saatte napıyon nediyon diye arardı benimle özel olarak ilgilenirdi) Geçenlerde aradı kendisiyle epeydir görüşmüyorduk. Niye aramıyorsun bizi unuttun falan filan dedi., eve çıktığımı falan bilmiyordu sadece elifi biliyordu. Son gelişmeleri anlattım. Konuştuktan sonra düşündümde  kendisiyle iyi anlaşmamın sebebi sanırsam onunda benim gibi ezik olması, aynı zihin yapısına sahip olmamızmış. Bana, ''niye ayrı eve çıktın tek başına tehlikeli olur(zina yapabilirsin)., Ailenle aranı bozmasaydın'' falan dedi. Elifle ilişkimin devam etmesini yanlış buldu. ''bak görücü usulü en doğrusu diğer türlü evlenenler genelde boşanıyorlar. Devir kötü, ahir zamaandayız, bu zamanın kızları fena, ölüm var ahiret var şefkat tokatı yersin... Gel cemaat evine konuşalım çay içelim. Dışarda kafede  falan buluşmayalım uygun olmaz tehlikeli ortam falan (günah ortamı)....

Hk ''ne düşünüyorsun Kemal abinin bu sözleri için'' dedi. Ben de ''yani sanki böyle ezik tipler cemaate giriyorlar da sonra bize din adına ahkam kesiyorlar'' diye düşündüğümü söyledim. Cemaat evlerinde gezip, o evden o eve çay içip sohbet vererek yaşamak. Fanus gibi kurtarılmış bölge ama korkak bölgede yaşamak. Dışardaki tehlikelerden korkup saklanmak. Kolay olanı yapmak, bi yere sığınmak...
Kemal abi zihminde sürekli korkular, kaygıla
r oluşturmuş, kendisi evlenememiş ve bu noktada benim önderim olmuş. Tabi bu durumda benim eşcinselliğimi teorik olarak güçlendirmiş oldu çünkü HK ilk seanstan beri  sürekli diyorki ''her türlü korku,kaygı, suçluluk eşcinselliği kuvvetlendirir''.
HK ile din-islam hakkında nerdeyse her seans baya konuşuyoruz. Ben bu konuşmaları vakit kaybı olarak görmüyorum çünkü eşcinselliğimin teorik olarak güçlenmesinde yanlış din algılarımın olduğunun farkındayım. Klasik islam anlayışı aslında sorunları güzel tespit ediyor fakat herhangi bir çözüm sunmuyor. Bunun birçok örneği olmakla beraber en somut örneği zaten malumumuz eşcinsellik hakkında gram çözüm üretmemeleri:)  Biraz o konuşmalarımızdan anektodlar aktarayım:

-- HK: Bugüne kadar iyileşememişsin. O kadar dini kitap okumuşsun, o kadar namaz kılmışsın, iyileşememişsin. Şefkat tokatı bile yememişsin. Eğer iyileşirsen.., ben şimdi sana cemaatten çık demiyorum ki. ama sorgula diyorum yani anlatabiliyor muyum? artılar var eksiler var. sayısalcı bir adamsın Yani zekisin ya. onu da okuyacan bunu da okuyacaksın, okuyacaksın, okuyacaksın, okuyacaksın. Sonra Alinin düşünceleri çıkıyor şimdi bak ben okuma yazma bilmeyen işçi bir adamın oğluyum. Diğer psikologlardan farkımız ne? kişiliğimi kastetmiyorum.  odama bakarsan her türlü kitaplar var yani ilgili ilgisiz . Felsefesi var, pornosu var, psikolojisi var, dini var ateisti var, sineması var. her türlü kitabı okumuşum, kendi fikirlerim gelişmiş mi? Cemaatteki bazı insanların fikirleri ise (Kemal abi),  atalarının dini bu. bizim tanrılaşan devlet diye yazımız var. Bu atalarının dini.   Ey iman edenler iman edin diye bir ayet var mı? Ne demek o iman etmek?  bir daha niye iman edelim? ilk iman, bilinçsiz, kültür, gelenek, örf mörf hacı hoca Kemal abi falan filan yani öyle gireceğiz taklit edeceğiz sonrası bilinçli olacak!  Peygamberin hadisi var, sahabeler gelmiş diyorlar ey allahın resulu biz öyle şeyler düşünüyoruz ki sana söylemekten imtina ediniyor haya ediyoruz. ''Allah var mı yok mu?'' diye. Peygamber ne cevap veriyor peki. ''Sizin imanınızı taklidi düzeyden tahkiki araştırıcı, sorgulayıcı düzeye çıkartan Allaha hamd ederim.Bu imanınızın güçlendiğinin bir işaretidir''. Yani şüphe edicen zaten 25 -35 arası. 25e kadar geleneksel. anandan babandan işte cuma namazı beş vakit namaz cemaat falan filan. Oraları küçümsemiyoruz. o evre gerekli. o evre o olmadan bir sonrakine buraya sıçrayamazsın. Kötülemiyorum, öyle başlayacağız ama başladığımız yerde kalırsak ne yaparız? patinaj yaparız. Ben ona itiraz ediyorum. Sonra taklitten tahkike nasıl geçilir? Şüpheler gelecek.Allah var mı yok mu da dahil? Gidecek gelecek... Sonra içinde böyle bir gerilim de olabilir, çatışma da olabilir. Allah buna kızmaz işte Kemal abimiz kızabilir, hocamız kızabilir. Allah kızmaz. kızsaydı  ateistlere niye şefkat tokatı atmıyor ?yahudilere şu an niye aman aman karışmıyor? artık Alinin düşüncelerini geliştirmen lazım. Yani şimdi benim durumum ney? işte bak diğer psikologlara. Ben ne söylüyorsam kendi düşüncemi söylüyorum hiçbir yerden araklama taraklama yok. ama geleneğim var.  bak hiç tipimde gözükmüyor dimi? .Bir geleneğim var ama  gelenekten ilham alan da bir yeniliğim var. Kendi sözlerimi söylüyorum,  kendi tecrübelerimi kendi düşüncelerimi.  Okudum okudum, okudum, düşündüm, düşündüm, düşündüm, fikir ürettim.

--İslam  köy, kasaba dini değil. Rahiplik hayatı, evlenmemek islamda yok. İslamiyet medeniyet dini. bütün insanlara verecek birşeyi olan bir din.

--Bu devirde görücü usulü usulü olur mu? Artık internet porno her şey almış başını gitmiş yani görücü usulü ile insan tatmin olabilir mi? Görücü usulü evlenenlerde ise sessiz sakin etliye sütlüye karışmazsan gider yani ama  sesini çıkarmayanlar var, dışardan sorunsuz gözüküyor, içeriden sorunlu. Okumuşunda da okumamışında da. Aşk evliliği yaparsan ama sağlıklıysan sağlıklı oluyor.Bu zamanda görücü usulü kalmadı artık. Gençlere kız arkadaş, sevgili  falan yapma diyemeyiz. Yeni yorumlar getirmemiz lazım. Kız arkadaş olabilir ama cinsellik olmasın denebilir. Bu devirde artık görücü usulü olamaz. Yani yeni bir şey geliştirmen lazım. Yani islam adına, din adına. eski sistem ya eski sistem eskiden işe yarıyordu.  Geleneği yıkmadan yeni bir şey katman lazım.Şimdi hiç kız arkadaşın olmayacak diyemezsin. Ne dersin, kız arkadaşınla öpüşme sevişme dersin dimi?Bu bile bak basit şimdi ama ne deniyor sana ''kız arkadaşın, kadın şeytandır zinadır, o olmasın'' deniyor.''Üniversitede öne otur, görme kimseyi. Bakma! günaha girme'' ne oldu? Özgüven gitti, ne çıktı?sosyal fobi çıktı, sonra da eşcinsellik çıkıyor.  ama senin bir kız arkadaşın olsaydı öpüşmedikten sonra sevişmedikten sonra ne sakıncası var. Tokalaşmazsan bile.?Nereden suçlayabiliriz? Oturduk yani herkes her yerde oturuyor. Kafelerde  oturuyor burada oturuyor, herkes oturuyor, oturuyor, oturuyor, oturduk. Kız arkadaşımızla oturduk. Kızla görüşebilmek için yanımızda üçüncü kişi olması lazım, kızın kardeşi falan bitti o devirler. Onlar eskide kaldı .

Hiç evlenmeseydin, hiç eşcinselliğe kaymasaydın...  o cemaatin bekar hizmet eden abisi konuma geçmeyecek miydin?. Sen de öğrencilere ne diyecektin? Göz zinası. yanında üçüncü kişi beşinci kişi diyecektin. Sen de eşcinsel olmayacaktın ama birilerinin eşcinsel olmasını hızlandıracaktın. Sen de bir Kemal abi Ali abi olacaktın. Yarın öbür gün baba olduğunda da katı kurallar koyamazsın. Ahlak denilen şeyi vereceksin. Peygamberimiz ne diyor  bir babanın çocuğuna verebileceği en güzel şey güzel ahlak.Sen dürüst olursan.Çocuğunla ilgilenirsen, sevgilenirsen O mayayı verdiğinde zaten çocuk su akar yolunu bulur. Cemaate girmeye seni kimse zorlamadı kendi isteğinle girdin ama bütün ezikler ya ateist oluyor ya bir cemaat tarikate giriyor. Kimse zorlamıyor evet ama  girdikten sonra bir süreç başlıyor oranın bir sistemi var. Süleymancının ayrı bir sistemi var. Yeni asya'nın ayrı bir sistemi var. Fetullahın ayrı bir sistemi var. Kurallar başlıyor.Seni cemaat korumuşsa  tek faydası cinsel ilişkiye girmekten korumuş.Pratiğini engellemiş, teoriğini güçlendirmiş ama. Hiç girmeseydin sosyal olma ihtimalin vardı. Cinsel ilişkin olsa bile bence böyle anal düzeyinde olmazdı en fazla oral seks düzeyinde olurdu.

--Peygamberin hadisi var ya evlenin, çoğalın milletimin çoğunluğuyla övüncem diyor. ''Bana üç şey sevdirildi.Namaz, kadın, güzel koku.Güzel koku''. ama bence esans değil.Insan sevdiği insanın  teninin kokusunu alır.O yokken o koku gelir burnuna. Herkesin bir tane kokusu yok mu? Doğal bir ten kokusu. yani sevgiye yönelik o koku . Biz dindarlar onu esans kokusu olarak algılıyorlar.

--Hükümet paranın olduğu yerlerde çok iyi. Sağlık, İHA,SİHA vs.. Fakat paranın pek olmadığı sanat psikoloji eğitim vs. konusunda çok kötüler. Porno bağımlısıyız artık türk milleti olarak internette birinci sıralarda çıkıyoruz. Teşhircilik neden artıyor artık sokaklarda? Senin arkadaşıN Barış da aslında kız-erkek ilişkilerini pornografikleştirmiş olmuyor mu? Zihninde bir kalıp oluşturuyor mu? Her gün karı-kız muhabbeti sapkınlık değil mi?

--Devir kötü ahir zamandayız diye birşey yok. Fatih sultan mehmet zamanında bile ahir zamandayız deniyordu, kıyamet kopuyordu falan... İnsan aynı insan. Bi tık evrim, zihinsel olgunluk geçiriyoruz, teknoloji gelişiyor vs. Psikolojiyi de bilirsen, ahir zamandada, o zamandada bu zamandada adam olursun. Nefsin hilelerine tuzaklarına kanmazsın. Bir hadis var kıyamet koparken bile elindeki fidanı dik diye. Yani ne yapman gerekiyorsa her zamanda onu yap. Biz şimdi hiçbirşey yapmayalım, kenarda köşede imanımızı koruyalım demek yanlış bir şey.

--Dindar hocalarımız, ilahiyatçılar eşcinselliğin çözümüne ne diyor? : herkesin imtihanı var. Allah herkesi bir şeyle imtihan ediyor, senin de imtihanın bu. gerekirse evlenmeyeceksin. Günaha girme, , evlenme.  günaha girmezsen Allah sana huriler muriler cennette o şehveti verecek. Böylece dindar eşcinseller geliştiriliyor, dindar ama eşcinsel. dindar ama eşcinsel.!

 
Üniversitede toksik bir aşkım vardı. Kayahan. Çocuk çok yakışıklıydı, egoist, çok zeki biriydi. Aslında o beni sever bende onu severdim. İyide anlaşırdık. O zamanlar çok radikal dine bağlıydım. O da bana sürekli dini sorgulatacak şeyler sorardı. Bende ''dindar olmazsam eşcinsel ilişkiler yaşayacağım'' korkusu nedeniyle onun eleştirilerine kulak asmazdım hatta bu durum benim dine daha çok sarılmama, ketumlaşmama sebep olurdu. O da bu bağnazlığıma dayanamaz daha çok üstüme gelir arada benimle dalga geçerdi, rencide ederdi. Ondan uzaklaşmaya çalışıyordum aşık da olmak istemiyordum çünkü dindarlığımı elimden almasından korkuyordum. Zaten namaz falan da kılmadığı, egoist narsist biri olduğu için ekstra sevmiyordum onu. Sürekli küsüyordum, bazen kötü davranıyordum. İçimde bir yerde de yanlış yaptığımı farkediyordum tabi.
Eşcinsellikten kurtulmanın din ile alakasını öğrendiğimden beri kayahanlaşmaya başladığımı farkettim. Çocuğun o zamanlar bende ektiği tohumlar sanki şimdi yeşeriyor:) Eşcinsellik yüzünden özgürce düşünemedim aslında bu zamana kadar. Şimdi aslında kendimi daha özgür hissediyorum. Kaygı üretmeden, her şeyi sorgulayarak, kendim aklederek kendi doğrularımı oluşturmak. KENDİN OLMAK.

HKya dindarlığın verdiği gücü de kaybetmek istemediğimi söyledim. ''O razı olsa dünya küsse ehemmiyeti yok, eğer O kabul etse bütün halk reddetse tesiri yok'' misali... Mesela somut örnek olarak namaz vaktini kaçıracağım zaman herkesin birşey demeye korktuğu çekindiği hocalarla, asistanlarla vs. , tartışıyordum kafa tutuyordum kimseyi tanımıyordum. Allah rızası için, din için... HK: ''bende lisedeyken öyle şeyler yapıyordum dedi ama bu MİLİTANLIK oluyor erkeklik değil. Sürü psikolojisi, bir yere ait olduğun için güçlüsün, bireysel güç yok. Cemaattekiler çok iyi baba, birey mi oluyor her zaman? Çünkü hep abilerine bi yerlere sığınmışlar hiç bireysel olmamışlar.  Düşmeden erkek olamazsın kendin kalkacaksın. Bir eli istemeyeceksin veya sadece Allahtan isteyeceksin.''

Terapiyi,  artık bireysel olmam gerektiği, erkeksilikle, erkek olmak ile uğraşmamam gerektiğini, özgür yaşamamı, kendi doğrularımı oluşturmam gerektiği gibi sonuçlara vararak bitirdik. (HK bana dinsiz ol demiyor bu arada. sadece kör kütük bağlı olduğum için cemaate o yüzden itiraz ediyor. Kendisi benden daha dindar bence zaten:))

Dipnot: Bir terapide HK'ya ilkokuldaki aliyi özlüyorum aslında hep ona ulaşmak istiyorum demiştim. Eşcinselik gibi bir derdi olmayan, insanların kendisi hakkında ne düşündüğünü fazla umursamayan, esprili, neşeli, olduğu gibi yaşayan, sosyal olan o çocuğu. HK da ''öyleyse ne duruyorsun koş ona'' demişti. Eşcinselleşmem, obsesyonlarım, sadist mazoşist kimliğim vs. sebebiyle pek ona koşamasam da artık ona doğru yürüyebildiğimi, kendime ulaşmaya başladığımı hissedebiliyorum. Bunu bana yaşatmaya başladığı için HKya teşekkürler saygılar:)

14
22. seans (05 ocak 2024)

3 ay sonra ilk defa aile evimi ziyarete gittim. Bizimkilerle kahvaltı ettik. Sandığım gibi kötü geçmedi artık durumu kabullenmişler. Annem anlık küçük sataşmalar falan yapıyor o kadar. Artık daha iyi farkediyorumda  annem sürekli beni eleştiriyor hiç takdir etmiyor. Aslında bakıldığı zaman herkesin parmakla gösterebileceği başarılı, hayırlı bir evladım. Fakat annemin gözünde asla bunlar kıymetli değil. Ortamlarda havada biraz atmıyor değiller halbuki. HK, ''annen babana olan öfkesini tam kusamadığı için sizlere aktarıyor. oğlu olarak değil babanın çocuğu olarak görüyor. Duygusal anlamda annemin misyonu vizyonu yok. Size duygusal yatırımı yok pozitif anlamda. Annemizi affetmiyoruz ama nefret etmemize düşman olmamamıza da gerek yok. Sadece sataşırsa kavga ederse bundan sonra dişe diş kana kan ama suçlamaktanda vazgeçicez.'' dedi.

Babam da bazen annenden özür dile barış falan diyor. Asla özür dilemeyeceğim, ben özür dilenecek birşey yapmadım geç bile kaldım diyorum. Sanırsam anneme resti çektim de birazda sıra babama geldi gibi. Onunda hatalarını yüzüne söylersem rahatlayacağım gibi hissediyorum. Sevgisini hep gösterse de otorite olarak anneme karşı çok silikti. Çocukken annemin beni dövdüğü zamanlar uzaktan izlediğini, birşey yapmadığını hatırlıyorum. Üniversiteyi kazandığım zaman ''ben seni dışarda okutamam istanbulda bir yer bak'' diyişini. Abimin ''ben seni okuturum onlara bakma'' deyişini falan.. HK, ''baban, aman  ağzımızın tadı kaçmasın demeseydi, sert çıksaydı yüksek ihtimal annenle boşanırlardı ama senin kahramanın olacaktı bu bedeli (eşcinsellik) belki ödemeyecektin  diye söyledi.
Anne-babaların boşanmaları kötü birşey olsa da çocukta bir travma bıraksa da bazen boşanmalarıda gerekiyor sanırsam. Boşanmadıkları zamanda da  çocukta travma bırakabiliyorlar tıpkı bende olduğu gibi...

Bazen çok mu abartıyorum acaba ne aileler, anne babalar var diye düşünüyorum. HK ''başka ailelerle kıyas yapma senin çok mu küçük travman var? evlenemiyorsun, işinde iyi olamıyorsun, kadınlara değil erkeklere ilgi duyuyorsun, mutsuzsun'' gibi gibi... Sonuç olarak artık anne babama hesap vermek zorunda değilim, bildiğimi okumam lazım.

(HKyı bu seans ilk defa biraz yorgun gördüm. bi tık verimi düşüktü sanki seansın. Önceki gün ameliyat falan olmuştu belki onla alakalı. Tabi diğer psikologlara göre seansın verimi yine daha üst seviyedeydi, yanlış anlaşılmasın süre olarak falan yine uzun sürdü:D)

15
21. seans (29 Aralık 2023)

HK beni seansa erken çağırmıştı. gelir gelmez 20 yaşlarında bir gencin (ufuk) terapisine katıldım. Sadist yapıdaymış benimde malum sadist-mazoşist yapım olduğu için hoca bizi buluşturmak istemiş. Biraz terapide konuştuk. Sonrasında kendi seansıma 2 saat kadar vardı, biraz bekleme salonunda, dışarıda falan da  konuşup, sohbet ettik. En son numaralarımızı birbirimize verdik iletişim için. Ufuk ''ilk sen mesaj at abi, bana çok umursamıyormuşsun, gitsede şu cocuk kurtulsam gibi bakıyorsun'' dedi:D (HKnında zaman zaman benim hakkımda dediği gibi).


Sonra kendi seansıma geçtiğimde ufuk üzerinden sadistliği konuştuk. HK ''en çok sen olan danışan o'' dedi. Hk diyorsa bir bildiği vardır, güveniyorum elbette fakat erotik sadist fanteziler kuran biri bana fersah fersah uzak geliyor. Bu durumu anlayabilmem zaman alacak gibi. Belkide HKnın dediği gibi o yazıysa ben turayım. madalyonun iki yüzü. O babasıyla sorunlu olduğu için sadist oldu, ben annemle sorunlu olduğum için mazoşist oldum.  HK benim iyileşme sürecimin bencillleşerek,sadistleşerek olacağını söylemişti. Daha sonrada bu sadistliği bencilliği azaltıcaz, optimum konuma getireceğiz. Bu çocuktan alabileceğim şeyler varmış.
Aslında düşününce de sadist fantezileri ufuka sahtede olsa  bir ego katmış, bu yaşta ailesine karşı gelmiş. Üniversiteyi en uzak yerde yazmış. Terapilere gelebilmek için İstanbula yakın üniversiteyi yazmış falan filan. Ben bunların hiçbirini mazoşistliğim nedeniyle  yapamadım full İstanbulda okuyup etmeme rağmen terapilere gelecek cesareti gösteremedim hep bahane uydurdum.
Daha önce yazımda bahsettiğim ''sadistlik kötü birşey değil mi,  nasıl kötü birşey olamaz?'' soruma HK, yine ufuk üzerinden  örnek verdi. Aslında ufukun asla gerçekleşmiyor fantezileri, bir güçte katıyor kendisine. Kurtulmak içinde çırpınıyor. Eşcinsellik de bir yerde iyi birşey çünkü hetero olsaydık yüksek ihtimal sadist mazoşist yapıdan kurtulamayacaktık. Eşcinsellik bunu engellliyor. Sonuç olarak genel itibariyle Ufuku seven bir tarafım olduysa da sadist yönü beni tedirgin etti dedim. HK seven tarafın sağlıklı tarafın, sevmeyen tarafın sağlıksız olanı onu dinleme dedi.
İnsanları s.klemeyen tarafımı Ufukunda hemen anladığını söyledim HKya. ''Aslında bu senin gizli sadistliğin değil mi? ,bunu birazda karşındakine bilinçli yapıyorsun'' dedi özellikle pek sevmediğin kişilere.
İnsanlara kendimi açmadığımı, iletişim kanallarımın kapalı olduğunu, benimle duygusal bağ kurulamadığını, bana duygusal yatırım yapmanın kolay olmadığını, çok sabırlı, anlayışlı olmak gerektiğini, güvenimi kazanmanın kolay olmadığını söyledi. ''Sana dışarıdan bakan biri senin hakkında bu çocuk ya ezik, silik  veya kibirli, kendini beğenmiş biri diye düşünür ,ortası yok dedi. Bazen komşulardan falan anneme ''senin çocuk kibirli kendini beğenmiş'' falan diyenleri duyardım şaşırırdım ne alakası var diye. veya çevremdeki arkadaşlarım   bazen bana  ''ali çok duygusuzsun'' derlerdi. Artık daha iyi anlamaya başlıyorum, bu eleştirilerin haklılık payları varmış.

Bi tane sadist hukukçu eşcinselin kendisine attığı mesajları gösterdi. Kendisine zamanında emek vermiş, şans vermiş, telefonda saatlerce konuşmuş ,iyileşme isteği olmayan, terapiye başlamayan biri. Yaptığı %100 sadistlik örneklerini gösterdi.
Ayrıca benim yazılarımdan ''erkeksi gaylar olarak biz varız hep çoktuk çok kalacağız'' gibi salakça bir yorumda bulunmuş. Yani yazılarımdan asla çıkarılmaması gereken bir anlam çıkardığı için  kendisini tebrik ediyorum salaklığının devamını diliyorum. Bu kişiye parantez açmaya değmezdi de  HKyı fazla yormasın diye söyleyeyim dedim umarım belki bu sefer anlar :)


Kendimi sevsem değer versem herşey sanki düzelecek gibi dedim. HK ''sankisi yok tamamen öyle'' dedi:) Bu mevzuda, kendini sevmek kavramına, yanlış anlamlar verdiğimi, dengeyi kuramadığımı farkediyorum artık. Kendini sevmek demek ile İslamiyetin kibir,ego,enaniyeti yasaklaması. tevazuyu,hoşgörüyü,saygıyı,efendi biri olmayı öğütlemesi arasındaki denge.

HKnın insanlığın yahudileşmesi diye yazısı var orda daha detaylı bahsetmiş. En özet cümle, önce kişik karakterimiz olacak bencil olucaz öfkemizi kusucaz.  mütekebbire tekebbür sadakadır :) Ego yaratmış olucaz böylelikle iyileşmiş olacağız. Sonraki süreçte hoşgörülü tevazulu olucaz. Cemaatler tarikatler malesef kişiye bireysel yaklaşmıyor ona bireysel değer vermiyor. Cemaat içindeki kurallara uygun yaşayınca değerli biri oluyorsun. Yani derdimi tasamı(eşcinsellik) cemaatten bir abime, güzelce, korkmadan, eleştirilmeyeceğimi, dışlanmayacağımı bilerek anlatabildim mi ki bu zamana kadar ? Bazen gayet üzgün, mutsuz olarak aralarında oturduğum zaman hiç  derdin falan var mı ali? diye soran olmadı. Sorulsa bile çok üstüne düşülmedi. Bireysel bir değer göremedim bu zamana kadar.. Cemaatte ünlü bir sözün benim için geçerli olmadığını henüz yeni yeni farkediyorum.  ''Bahtiyar olan, bir buz parçası hükmündeki şahsiyetini ve enâniyetini o havuz (İman ve Kur’ân hizmetinde çalışan cemaat) içine atıp eritendir.''Aslında benim henüz herhangi bir şahsiyetim, enaniyetim oluşmamış. Havuza atıp eritecek bir buz parçam bile yok yani:) HK da zaten işlemden geçmeyen hammadde dönüşür mü değişir mi?, derdini cemaatteki abilere anlatamayacaksan o havuzda nasıl eriyeceksin? diye bunlara vurgu yaptı.

Bir diğer sorunum Elifle sevişmeleri bitiremiyorum, kararlılık gösteremiyorum, kural koyamıyorum. HKda ''erkeklik s.kmek değil kural koymak'' diye ısrarla belirtiyor. Zaten bu zamana kadar seviştik ettik önceki psikoloğun gazıyla. Eşcinselliğimde azalma yok, erkeklikte pek artış yok.
Ayrıca sevişmezsem de eğer bir gün eliften ayrıldığımda, kızı da kullandık falan gibi suçluluk psikolojisine de girmemiş olucam.
Of keşke en başından HK ile başlasaydım diyorum bazen:D
3 ay boyunca Elifle sevişmeyip, porno izlemeyide bırakırsam eğer işler rayına otururmuş. Umarım başarabilirim.

Seansımın bir bölümünde  küçük yaşta taciz tecavüz mağduru bir genç katıldı. 20 dakika kadar beraber konuştuk(ses kaydının yazı hali bir önceki gönderide var.) Yani çocuk genç yaşta filozof olacak haberi yok. Çok güzel derin tespitler çıkarımlar yapıyordu bu genç yaşında. Benim en çok dikkatimi çeken HKdan övgü dolu sözlerle bahsetmesi oldu. Daha önceden 40-50 psikolog psikiyatriste gitmiş hiçbir netice alamamış, hayatın sillesini çok erken yaşta yemiş, insanlar hakkında çok iyi gözlem analiz yaptığını söyleyen bu genç arkadaşın Hk hakkındaki sözleri kendisine olan güvenimi arttırdı açıkçası. Büyük adamsın HK vesselam:)

Terapinin sonunda HK: ''bir şey söyleyeyim mi sana rağmen seni seviyorum fikirlerini samimi açıkça söylediğin için'' dedi. ''Bende sizi seviyorum burda söyleyemesem de en azından yazılarda belirtmeye çalışarak'' dedim. Mutlu sonla bitirdik :))



Sayfa: [1] 2