31
Eşcinsel Terapi ile ilgili tepkiler / LGBT DEĞİL EŞCİNSEL: VİŞNE SUYU (2. BÖLÜM)
« : 03 Ocak 2024, 12:11:33 ös »
BÖLÜM 2:
Tekrar gelmeyi düşünmemiş olmama rağmen gelmiştim ikinci terapiye. Büyük ihtimalle eniştemin terapiye gitmem için yoğun bir şekilde telkin etmesine uymuştum. Tabii ki birileriyle konuşup içimdekileri anlatmaya ihtiyacım da vardı. Terapinin açılışını HK'nın sözü bana bırakmasıyla yaptık:
- Babama söyledim.
- Ne zaman? Nasıl?
- Buraya gelmeden birkaç gün önce söyledim.
- Ne kadar sürdü konuşmanız?
- Birkaç saat sürdü gece yarısından başlayarak.
- O mu sordu sen mi söyleme ihtiyacı hissettin?
- Babam sürekli ne sorunumun olduğunu sormaya başlamıştı. Israr etti ve ''Ben senin babanım, her şeyi anlatabilirsin bana.'' dedi. Ben de anlattım.
- Sana nasıl yaklaştı peki söyledikten sonra?
- Yakınlaştı bana ve "Beraber balığa gidelim, beraber gezelim." demeye başladı.
- Babanın "Beraber takılalım." demesi senin için ne anlam ifade ediyor?
- Gereksiz ve anlamsız bence. Çünkü zamanında bir şey yapmamışsın. Bu saatten sonra yaptıklarının benim için bir anlamı olmayacak ki.
- Ne yapabilirdi peki sence?
- Ne bileyim beraber bir şeyler yapmak işte. Babam sosyal bir insan değil. Akrabalarla dahi bayramdan bayrama görüşür. Beraber ne yapabiliriz bilmiyorum bu yüzden.
- Yani affetmeyecek misin?
- Affetmem için yapılabilecek bir şey yok ki.
- Ona söylediğinde nasıl hissetti?
- Şok oldu, ''Biz de seni evlendirecektik daha.'' dedi. Sonra psikolojisi daha da bozuldu.
- Onun mutsuz olması sende nasıl bir his uyandırdı?
- Sevindim aslında. ''Bu zamana kadar ben düşündüm, şimdi düşünme sırası onda.'' dedim.
- Nasıl bir sevinç? Rahatlattı mı seni?
- Evet, üstümden büyük bir yük kalkmış gibi hissettim.
- Yani, bu yük sende değil de onda mı olmalıymış?
- Evet.
- Yük onda devamlı mı kalmalı yoksa bir zaman sonra kalkmalı mı?
- Kalkmalı bence. Çünkü ben ona bu sorundan kurtulmak için yükledim yükleri. Ben düzeldikten sonra onda kalmasının bir anlamı olmaz.
- Peki bu intikam mıymış?
- Ya aslında intikam da değil, çünkü bana yine yükler bindi. ''Aman oğlum kimseye söyleme, bu ortaya bir çıkarsa ailemizin adı lekelenir, ben de şehri terkederim.'' gibi şeyler söyledi bana.
- Eee?
- ''Vallahi benden hava hoş, hayat senin hayatın. Terketmek istiyorsan terket!'' dedim içimden.
- Seni anlamadığını mı düşünüyorsun?
- Evet anlamıyor beni. Olayın itibar meselesinden ibaret olduğunu düşünüyor. Dinden uzak kaldığımdan dolayı böyle bir şeyin ortaya çıktığını düşünüyor.
- Dinle alakası yok yani.
- Ben bu olay yüzünden dinden uzaklaştım zaten, tam tersi değil. Beş vakit namazında biriydim ama canıma tak etti. Hani inatlaşma gibi biraz. ''Sen bu sorunu kaldırmazsan ben de sana ibadet etmem.'' olayına getirdim işi.
- Yani ona karşı da bir öfke mi var?
- Gibi gibi. Bu sorunu o verdi sonuçta. Sizin videolarınızı izledim ne demeye çalıştığınızı anladım. Önce Tanrı'yla sorun...
- Hayır yanlış görmüşsün o zaman. Önce babaya öfke başlıyor.
Babamın eşcinsel olduğumu ilk öğrendiğinde verdiği tepkiyi ve söylediği sözleri de anlatmazsam olmaz.
- Baba ben eşcinselim, erkeklerden hoşlanıyorum.
Uzunca bir duraksamadan sonra söyledikleri can alıcıydı(!).
- İslamda böyle olanlara ne yapılır biliyor musun?
- Evet biliyorum.
- Bir oğlum var diye düşünüyordum, o da yokmuş...
- Ben hala senin oğlunum.
- Ne yapacaksın gidip köprü altlarında kendini mi becerttireceksin?
- Yahu ne alaka? Benimkisi duygusal.
- Ne halin varsa gör.
Görebileceğiniz üzere bir patlama yaşadı baba figürümüz. Bunu yapmakla bana değer vermesinin tek nedeninin erkek olmam olduğunu anlıyoruz.
- Geçen hafta bahsettiklerimize baktın mı?
- Evet, galiba sınır kişilik bozukluğuna daha yakınım. Hani İbrahim mevzusunu göz önüne alırsak...
- Kendini cezalandırma mevzusu? Oyunlar oynama?
- İbrahim'den sonra koluma sigara basma, kalem batırma gibi şeyler vardı sonuçta. Bu yüzden sınır kişilik bozukluğuna daha yakınım tanrımı kaybettiğim için.
- İbrahim'e söylemeseydin ne olurdu peki?
- Şu an çok iyi dost olarak kalırdık.
- Pişman mısın peki?
- Hayır değilim. En fazla bir yıl daha sürdürebilirdik dostluğumuzu bence. Sonra üniversite falan var nihayetinde. Ağır laflar da söyledi zaten sonradan.
- Ne söyledi?
- Yani aslında sert laflar etmezdi o ama ben biraz paranoyak olduğumdan sert olarak algılıyorum lafları.
- Ne söyledi tam olarak?
- Dost olabileceğimizi ama eskisi gibi dost olamayacağımızı söyledi. Ben sınır tanımayan biriyim. Bir ilişkim olacaksa sınırı olmamalı. "Sınırı olacaksa hiç olmasın." diye düşünüp ilişkiyi sonlandırırım.
Tekrar gelmeyi düşünmemiş olmama rağmen gelmiştim ikinci terapiye. Büyük ihtimalle eniştemin terapiye gitmem için yoğun bir şekilde telkin etmesine uymuştum. Tabii ki birileriyle konuşup içimdekileri anlatmaya ihtiyacım da vardı. Terapinin açılışını HK'nın sözü bana bırakmasıyla yaptık:
- Babama söyledim.
- Ne zaman? Nasıl?
- Buraya gelmeden birkaç gün önce söyledim.
- Ne kadar sürdü konuşmanız?
- Birkaç saat sürdü gece yarısından başlayarak.
- O mu sordu sen mi söyleme ihtiyacı hissettin?
- Babam sürekli ne sorunumun olduğunu sormaya başlamıştı. Israr etti ve ''Ben senin babanım, her şeyi anlatabilirsin bana.'' dedi. Ben de anlattım.
- Sana nasıl yaklaştı peki söyledikten sonra?
- Yakınlaştı bana ve "Beraber balığa gidelim, beraber gezelim." demeye başladı.
- Babanın "Beraber takılalım." demesi senin için ne anlam ifade ediyor?
- Gereksiz ve anlamsız bence. Çünkü zamanında bir şey yapmamışsın. Bu saatten sonra yaptıklarının benim için bir anlamı olmayacak ki.
- Ne yapabilirdi peki sence?
- Ne bileyim beraber bir şeyler yapmak işte. Babam sosyal bir insan değil. Akrabalarla dahi bayramdan bayrama görüşür. Beraber ne yapabiliriz bilmiyorum bu yüzden.
- Yani affetmeyecek misin?
- Affetmem için yapılabilecek bir şey yok ki.
- Ona söylediğinde nasıl hissetti?
- Şok oldu, ''Biz de seni evlendirecektik daha.'' dedi. Sonra psikolojisi daha da bozuldu.
- Onun mutsuz olması sende nasıl bir his uyandırdı?
- Sevindim aslında. ''Bu zamana kadar ben düşündüm, şimdi düşünme sırası onda.'' dedim.
- Nasıl bir sevinç? Rahatlattı mı seni?
- Evet, üstümden büyük bir yük kalkmış gibi hissettim.
- Yani, bu yük sende değil de onda mı olmalıymış?
- Evet.
- Yük onda devamlı mı kalmalı yoksa bir zaman sonra kalkmalı mı?
- Kalkmalı bence. Çünkü ben ona bu sorundan kurtulmak için yükledim yükleri. Ben düzeldikten sonra onda kalmasının bir anlamı olmaz.
- Peki bu intikam mıymış?
- Ya aslında intikam da değil, çünkü bana yine yükler bindi. ''Aman oğlum kimseye söyleme, bu ortaya bir çıkarsa ailemizin adı lekelenir, ben de şehri terkederim.'' gibi şeyler söyledi bana.
- Eee?
- ''Vallahi benden hava hoş, hayat senin hayatın. Terketmek istiyorsan terket!'' dedim içimden.
- Seni anlamadığını mı düşünüyorsun?
- Evet anlamıyor beni. Olayın itibar meselesinden ibaret olduğunu düşünüyor. Dinden uzak kaldığımdan dolayı böyle bir şeyin ortaya çıktığını düşünüyor.
- Dinle alakası yok yani.
- Ben bu olay yüzünden dinden uzaklaştım zaten, tam tersi değil. Beş vakit namazında biriydim ama canıma tak etti. Hani inatlaşma gibi biraz. ''Sen bu sorunu kaldırmazsan ben de sana ibadet etmem.'' olayına getirdim işi.
- Yani ona karşı da bir öfke mi var?
- Gibi gibi. Bu sorunu o verdi sonuçta. Sizin videolarınızı izledim ne demeye çalıştığınızı anladım. Önce Tanrı'yla sorun...
- Hayır yanlış görmüşsün o zaman. Önce babaya öfke başlıyor.
Babamın eşcinsel olduğumu ilk öğrendiğinde verdiği tepkiyi ve söylediği sözleri de anlatmazsam olmaz.
- Baba ben eşcinselim, erkeklerden hoşlanıyorum.
Uzunca bir duraksamadan sonra söyledikleri can alıcıydı(!).
- İslamda böyle olanlara ne yapılır biliyor musun?
- Evet biliyorum.
- Bir oğlum var diye düşünüyordum, o da yokmuş...
- Ben hala senin oğlunum.
- Ne yapacaksın gidip köprü altlarında kendini mi becerttireceksin?
- Yahu ne alaka? Benimkisi duygusal.
- Ne halin varsa gör.
Görebileceğiniz üzere bir patlama yaşadı baba figürümüz. Bunu yapmakla bana değer vermesinin tek nedeninin erkek olmam olduğunu anlıyoruz.
- Geçen hafta bahsettiklerimize baktın mı?
- Evet, galiba sınır kişilik bozukluğuna daha yakınım. Hani İbrahim mevzusunu göz önüne alırsak...
- Kendini cezalandırma mevzusu? Oyunlar oynama?
- İbrahim'den sonra koluma sigara basma, kalem batırma gibi şeyler vardı sonuçta. Bu yüzden sınır kişilik bozukluğuna daha yakınım tanrımı kaybettiğim için.
- İbrahim'e söylemeseydin ne olurdu peki?
- Şu an çok iyi dost olarak kalırdık.
- Pişman mısın peki?
- Hayır değilim. En fazla bir yıl daha sürdürebilirdik dostluğumuzu bence. Sonra üniversite falan var nihayetinde. Ağır laflar da söyledi zaten sonradan.
- Ne söyledi?
- Yani aslında sert laflar etmezdi o ama ben biraz paranoyak olduğumdan sert olarak algılıyorum lafları.
- Ne söyledi tam olarak?
- Dost olabileceğimizi ama eskisi gibi dost olamayacağımızı söyledi. Ben sınır tanımayan biriyim. Bir ilişkim olacaksa sınırı olmamalı. "Sınırı olacaksa hiç olmasın." diye düşünüp ilişkiyi sonlandırırım.