İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 ... 210 211 [212] 213 214 ... 273
3166
Hüseyin KAÇIN / SİYAHIMSIN
« : 12 Mart 2012, 11:30:59 ös »
SİYAHIMSIN

siyahı sevmezdim asla
seni tanımazdan önce
ışıklarımı söndürdün her gece
kalbim yanıyor sensiz kalınca

gecenin siyahında
yangın oluyor rüyalarım
gizliden bir melek iniyor
bir el değdikçe içim kanıyor
alev oluyor gözlerin

kalbimde çalan şarkı
her gece sensin
ağlıyorum kimselere görünmeden
yalnızlığıma sarılıyorum
kokunu özlüyorum ama sen yoksun
bana siyahı yaşatan kadınsın



12.03.2012
23 30
edirne

3167
öncelikle nasılsınız hocam. ben bilemiyorum içim karmakarışık. hem anlattığım ailevi olay hem de hoşlandığım kızın teklifimi kabul etmemesi. günler birbiri ardına geçiyor ve bu olayın üzerinde iki hafta geçti. ilk zamanlardaki kadar üzülmüyorum artık yine de içimde bir hüzün var. kızın en son bana gönderdiği yazıdan sonra uğraşmadım bir daha. ''HAYATIMDA BİRİSİ VAR!'' sözü soğuttu beni ondan. azmimi kırdı. ben de kendi kabuğuma çekildim bu süre zarfı içinde. okulda yarı bıraktığım işleri tamamlamaya çalıştım, ev ziyaretleri falan vss yaptık. yani günlerim bazen inişli bazen çıkışlı geçiyor. o kızla olan sayfayı kapattım sayılır, yeni atananlardan bir kızı gözüme kestirdim gibi. hoşlandığım için değil, dikkatimi çektiği için de değil. sanki  bir boşluktayım da tutunacak bir dal arıyorum, o kızı elde edebileceğimi düşünüyorum. ama bir taraftan da hiç hoşlanmadığım bir kız için uğraşmak istemiyorum veya onu da sonradan üzmek istemiyorum. bugün biriyle konuştum ilk kızla olan durumu mu bana pes etme dedi. kızlar genelde hayatımda  biri var sözünü çok kullanır, eğer onu elde etmek istiyorsan ve hoşlanmışsan sonuna kadar git dedi. ben bilemiyorum eskisi kadar hevesli değilim artık, belki de inanmıyorum başaracağıma. ama aşık olmak istiyorum, birilerinin hayatımda olmasını istiyorum ama onunda hoşlandığım bir kız olmasını istiyorum. dediğim gibi kıza karşı ilgim azaldı, belki de onu hiç göremediğimdendir.
 
yarın sabah erkenden kalkıp onun evden çıkışını bekleyeceğim ve akşam da eve girişini... taki beni farkedene kadar bunu yapmayı düşünüyorum. ama içimde eskisi kadar bir istek yok ona karşı. diğer kızı da üzmek istemiyorum. bilmiyorum işte yine bir kararsızlık içindeyim. sizin DEVAM ET deyişinizi duyar gibiyim. kız evi naz evi demiştiniz. aslında korkuyorum ya hayatında biri varsa gerçekten, ya beni başından savmak için söylenmemiş aslı olan bir sözse ne yaparım ozaman. bilemiyorum bu korkutuyor beni.
 
evle yeni yeni konuşmaya başladık, beni aradılar ve ben telefonu açtım artık. annemin sesini duydum üzüldüm biraz ama belli etmedim. dediği şuydu TAMAM SEN NE İSTİYORSAN ONU YAP. AMA BU DARGINLIĞI BİTİR ARTIK. BEN VAZGEÇTİM BU İŞTEN. SEN SEV, BEĞEN BEN DE GİDİP İSTEYEYİM. sözleri oldu. sevindim mi bunları duyduğuma hayır, bir şeyler eskisi gibi değil, hala çok seviyorum annemi ama işte bir şeyler kırılmış içimde. mesafeliyim aileme karşı.
 
ben narsist bir kişiliğe sahibim bunu biliyorum. çünkü alıngan ve ilgi isteyen bir kişiyim. birilerinin benle ilgilenmesi hoşuma gidiyor. bazen moralim bozuk olduğunda kız nicki ile hiç bilemdiğim erkeklerle konuşuyorum, konuşmak için ısrar etmeleri hoşuma gidiyor. ne kadar utanç verici bir durum değil mi? ama işte ben buyum. ve yine kız nicki alıp cinsel içerikli bir sohbet odasına girdim, orda birilerini yine kandırdım ve kamera karşısında soyundurdum, bundan haz aldım. bir şeyler dikkatimi çekti ilkkez, adam karşımda doyuma ulaşınca, msnyi kapatıp çıkıyor hiçbir şey demeden. kendimi aldatılmış, işini görüp sonra bir mendil gibi kenara atılan biri gibi hissettim. ve hayat kadınları geldi aklıma, onlarda hergün aynı duyguları yaşıyorlar.bu işin nekadar çirkin olduğunu anladım, eğer iyileşemezsem ömrümün sonuna kadar bu duyguları yaşayacağımı hissettim ve bu beni korkuttu. terkedilmek, cinsel obje olmak, tek başına yaşlanmak pişmanlıklar içinde ben böyle olmamalıyım.
  sonrasında yine tiksindim kendimden, yine lanetler ettim kendime. utanıyorum hem kendimden hem bu satırları okuyacak kişiden. yine tövbe ettim bir daha böyle bir şey yapmayacağım diye. üzgünüm hocam gerçekten çok üzgün ve pişmanım.
 
şuan içimde ağlama isteği var ve iki damla süzülüyor yanaklarımdan çeneme. ama bir faydası var mı yaşanan bu çirkinliklere ya da temizler mi günahkar ruhumu. hiç istemedim böyle olmayı, ama mevcut durum da bundan ibaret. bazen keşke  15 yaşına geri dönsem diyorum. o utangaç ama içinde fırtınalar kopan gencin ellerinden tutsam. yapma desem, tuttuğun yolun yanlış olduğunu ona saatlerce, günlerce bıkmadan usanmadan anlatsam. ellerinden tutsam içine düştüğü bataklıktan çekip çıkarsam. ama işte...
 
sitenizde birisi şöyle yazmıştı aylar öncesinden aklımda kalan: iyileşmek istiyor muyum, o gücü içimde görüyor muyum bilmiyorum. aslında iyileşmek beni korkutuyor. böyle daha iyiyim. çünkü iyileşirsem şuan sahip olduğum şeylerin hiçbiri olmayacak, gibisindendi sanki. ben de zaman zaman bu duyguya kapılıorum, iyileşirsem artık  kız nicki ile hiçbr sohbet odasına gitmeyeceğim, hiç kimse ısrar etmeyecek konuş diye ya da güzel sözler duymayacağım. OLSUN umrumda değil hiçbir erkek,İYİLEŞMEK İSTİYORUM isterse sonsuza dek yalnız kalayım ama şerefli bir erkek olarak öleyim.
 
artık eskisi kadar kendimle konuşmuyorum, sorgulamıyorum geçmişi, düşüncelerimi. her şeyi oluruna bıraktım. eskisi kadar içten ve uzun dualar da etmiyorum. hiçbir şey düşünmüyorum, unutkanım bu aralar bir şeyleri unutuyorum, bazen 1  saniye öncesi söylediğim bir sözü bazen tanıdığım bir kişinin ismini. aynı şeyleri düşünmek aynı şeylerle kendimi avutmak hem sıkıyor hem yoruyor beni. bilemiyorum ne zaman silkinip kendime gelebilrim. bu aralar böyleyim. iyi şeyler yazmak isterdim, inşallah onlara da sıra gelecek içim de az da olsa bir umut var. umarım yangına döner bu umut yakıp gül eder beni ve küllerimden yeniden doğarım...

12 Mart 2012

3168
Genel Tartışma / Ynt: ERKEKLER AĞLAMAZ (TECAVÜZ)
« : 09 Mart 2012, 03:58:44 ös »
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91
 
TANRI'YI AFFEDEN ERKEKLER

eşcinsel olmayı kabul etmek demek; size çocuk yaşta cinsel tacizde bulunan insanı haklı çıkartmak demektir."


Eşcinsellerin kendilerini suçlu, huzursuz, yalnız, depresif, sıkıntılı ve gergin hissetmeleri sık rastlanan bir durumdur. Yani ruhuna ve benliğine aykırı olduğu halde eşcinsel eylemlerini sürdürmek zorunda kalmak veya dürtüyü kontrol edememek kişide ruhsal sıkıntı yaratabilir. Ayrıca eşcinsellik; özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve (anne-baba) ihmallerin bir sonucu gelişen bir durumdur. Bu açıdan baktığımızda da eşcinsellik ruhsal bir bozukluktur, bir cinsel eğilim bozukluğudur, bir cinsel kimlik bozukluğudur. Bu neden psikoloji biliminin eşcinsel yaşam tarzının ve toplumsal kimliğin sağlıklı olup olmadığını ayrıştırma, eşcinselliğin nedenini, yapısını ve tedavisini araştırmaya devam etme sorumluluğu vardır, olmalıdır, olacaktır. Bu bağlamda, kendi özgür seçimi ile eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere tedavi imkanı sağlamamak, “bu tedavi edilebilen bir hastalık değildir” demek gerçekte eşcinselleri küçük düşüren ve ahlaki olmayan bir tutumdur.

Eşcinsel Terapi sürecinde aşağıdakine benzer öyküler sık sık dile gelmektedir.

"herşey çocukluktaki o kısırdöngü anına dönüyor.annemin bir anlık ihmali ile tecavüze uğramam aynı anlama geliyordu.daha hiçbirşeyden anlamayan 6 yaşındaki ben ve beni seksi bir tema görüp tecavüze yeltenen o sapık.ne olduysa oldu o gün.hayatımı değiştiren o olay bir anlık ihmalin sonucu ile oldu,beni hiç ihmal etmeyen annem ne olduysa o gün ben ihmal etti.o günün akşamı sıradan bir akşam değildi.artık erkekliğini odunlukta bırakmış,hürriyeti elinden alınmış,bir tercihe zorlanmış bir hırpani beden vardı.annem durumu farkettiğinde benim içinde onun içinde iş işten geçmişti.yapacağı tek iş bunu ölene kadar saklamaktı.öylede yaptı bu sırrı babam haric herkesten sakladı.içine düştüğüm kuyunun ne kadar derin olduğunu bilmeyen ben,tecavüz sonrası verilen parayı bir ödül olarak kabul etmiştim.herhalde bu  doğruydu dedim.nasıl düşünebilirdim ya 5 yada 6 yaşındaydım? günler ilerledikçe her kavga edişimizde annem bu olayı bir kase önüme sundu içinde bolca küfür hakaretle beraber.bu olayı benim yaptığım iddasına yeltenip kendi ihmalkarlığını çoktan unutmuştu.her sene her kavga benim annemden daha çok uzaklaştırıyordu."

Terapi odasının duvarlarında kalan bu psikolojik çığlıklar psikolog ve danışanı belli bir aşamadan sonra toplumsal bir haykırışa zorlamaktadır. Çocukken taciz ve tecavüz mağduru yada anne babaların yarattığı duygusal istismarlarının mağduru olan bireyler yıllarca süren suskunluklarını haykırmak için çabalamaktadırlar.

Son dönemde medya dünyasında sürekli olarak eşcinselliğin normalleştirilmesine yönelik çabalar gören gözlere aşikardır. Psikoloji giriş kitaplarında insan tanımlanırken " biyolojik, psikolojik, sosyolojik " bir varlık olarak ifade edilmektedir. Eşcinsel Derneklerinin çabaları ile eşcinselliğin genetik olduğuna yönelik  sözde bilimsel açıklamalar sık sık dile getirilmektedir. Bu metinlerde eşcinsellik söz konusu olduğunda insan " biyolojik ve sosyolojik " bir varlık olmaktadır.
Biyolojisi insanı eşcinsel yapmışsa, psikolojik süreçler dikkate alınmadan eşcinsel bireyin sosyal hakları gündeme getirilerek sosyolojik bir örgütlenme çabaları sarfedilmektedir. Aileler ergenlik döneminde kendileri için sarsıcı bir gerçekle karşılaştıklarında yıkılmaktadır. Çocuklarının eşcinsel olduğunu öğrendiklerinde kendilerini elleri kolları bağlanmış olarak çaresiz hissetmektedirler. Eşcinsel Terapi konusunda yeterli kuruluş ve yayın olmadığı için ilk adres genelde Eşcinsel Dernekleri olmaktadır. Bu derneklerin kapısını çalan aileler bir acı gerçekle karşı karşıyadırlar. Buradaki sözde yetkili ve yetkin kişiler eşcinselliğin tedavisinin olmadığını ve bunun doğal bir yönelim olduğunu ifade etmektedirler. Moral yitimi yaşayan ailelere bu durumu kabullenmeleri önerilmektedir.

Onarım Terapisi kitabının türkçeye tercümesi ile bu alanda çığır açan Kaknüs Yayınları, toplumsal anlamda bir birikime vesile olmuştur. Eşcinsel bireyler eşcinselliğin psikolojik kökenli olabileceğini belki de ilk defa düşünmeye başlamışlardır. Bu çizgide sessiz sedasız bir dönüşüm başlamıştır. Eşcinseller için bir umut ışığı yanmıştır. İçsel bir karanlığın içinde yürümek zorunda kalan eşcinseller bu ışıkla psikolojik destek arayışlarına yönelmişlerdir. Bu yöndeki terapi deneyimlerimiz arttıkça bu konunun önemini duyurma arayışlarımız başlamıştır. Onarım Terapisi kitabının başlattığı sürecin devamı olabilecek nitelikte Eşcinsel Terapi deneyimlerimizin kitaplaşması hem eşcinsel bireyler hem de aileleri için sağlıklı bir başvuru kaynağı olabilir. Böylece kendi kültürel dokumuzdaki psikolojik bozukluklar örneklendirilmiş olacaktır. Eşcinsel Terapi konulu kitabımızı okuyacak olan anne babalar ister istemez kendileri başka açılardan da sorgulamak durumunda kalacaklardır.

Kitabımıza düşündüğümüz isim " Tanrı'yı Affeden Erkekler & Eşcinsel Terapi "

Kitap özetle eşcinselliğe çözüm önerisi;

Kendileri ile yoğun çatışmaları olan bireylerin bu sorunlarının psikolojik kökeni genellikle babalarına duydukları kızgınlık,öfke ve nefrete dayanmaktadır. Çocuklukta baba otoritesi ile çatışan kişiler ergenlik döneminde varlıklarının anlamlarını sorgularken; Tanrı'ya da bir kızgınlık, öfke ve nefret duymaya başlamaktadırlar. " Neden beni böyle yarattın yada neden beni korumadın? " sorularının cevabını bulamamaktadırlar. Böylece
kendilerine yönelik bitip tükenmez kaygıları arttıkça artmaktadır.

Eşcinsel Terapi süreçlerinde babalarına yönelik bilinçaltı duygu ve düşünceleri ile yüzleşen bireyler; babalarını affetmeyi deneyimlemektedirler. Kendileri için çok zor olan bu süreci başaran danışanlar Tanrı'ya olan sitemlerini yeniden gözden geçirmektedirler. Geçmişte suçladıkları ve hesap sormak istedikleri Tanrı ile içsel olarak barışmaktadırlar. Bu süreç çözüm için nirengi noktası olmaktadır. Baba ve Tanrı ile barışan birey Kendisini de affederek kişiliğini ve kimliğini yeniden yapılandırmaktadır.

3169
Genel Tartışma / Ynt: ERKEKLER AĞLAMAZ (TECAVÜZ)
« : 09 Mart 2012, 03:57:04 ös »
EŞCİNSEL TERAPİ

Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91


Hepimiz dünyaya gözlerimizi açtığımızda bize gülümseyen  gözlerle karşılaşırız. Annemizin kucağında Babamızın ocağında hayata tutunmaya çalışırız. Eğitim sürecimiz küçük yaşlardan itibaren aile bünyesinde gerçekleşir. Aile ortamının sıcaklığında nasıl yemek yeneceğinden, ilişkilerimizi nasıl geliştireceğimize değin sosyal kodlarımız belirlenmiş olur. Sosyal ilişkiler kurma becerimizi ailemizin değerleri ile örtüşerek geliştirmiş oluruz.  Ailenin bireyin kişilik ve kimliğinin gelişimindeki etkisi yadsınamayacak kadar büyüktür. Ailelerin bir kuşaktan diğerine geçiş sürecinde çok sayıda sosyo-ekonomik, kültürel, psikolojik  vb değişimlerde otaya çıkmaktadır.  Toplumsal dönüşümlerin temelleri öncelikle aile içinde şekillenmektedir.  Çocuk için anne sevgi baba ise güven kaynağı olmaktadır. Anne babanın kişilik yapısı psikolojik açıdan sağlıklı ise çocuğun psikolojik yapısında  ona göre olumlu gelişim gözlemlenecektir. Eğer ki anne baba duygu ve düşüncelerinde çatışmaları olan bireyler ise çocuk açısından güvensiz bir ortamda yaşamak kaçınılmaz bir yazgı olacaktır.  Sevginin ve güvenin olmadığı bir ortamda çocuğun kişilik yapısında “güç”lenme olmamaktadır.  Güç dengesi kuramayan çocuğun psikolojik gelişiminde aksamalar ortaya çıkmakta ve çatışmalı bir süreç başlamaktadır.  Anne babasından sevgi ve güven duygusu alamayan çocuklar  bilinçaltı cinsel dürtülerinde anne yada babasına  cinsel imgeler taşımaktadırlar. Psikoterapi süreçlerinin ilerleyen aşamalarında eşcinsel bireylerin yüzleşmelerinde, terapi aynasında görünen, uzak, ilgisiz yada  tersi “ aşırı korumacı “  ebeveynlerin çocuk için gerekli duygusal ihtiyaçları karşılayamadıkları gözlemlenmektedir.Suçluluk duyguları ve kaygılarla hayata tutunmaya çalışan çocuk kendi içinde kendisi ile savaşmaktadır.  Çocuklukta barışı olmayan bu savaşı gençlik çağına kadar çocuk hep keybetmektedir.  Ergenlik döneminde cinsel kimlik kazanma sürecinde kendisi ile çatışması yoğun olarak süren eşcinsel bireyler  başka erkekleri kendilerinden daha güçlü görerek onlara duygusal yatırımlar ve aktarımlar geliştirmektedirler.  Çocukken karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar  bedensel tatmin arayışlarına yönelmektedir.  Anne sevgisi ve Baba güveni alamamış eşcinsel birey ruhsal çatışmalarını dindirmek için Güç  kazanmaya çalışmaktadır.  Kendisini suçlu ve değersiz hisseden  kişi bu gerçekle çatışmasını çözümlemek için bilinçaltı bir süreçle fantezi (hayal) kurgularına sığınmaya başlamaktadır.  Kendisinin güçsüz ruhunu;  güçlü sandığı kendicinsinde aramaktadır.  Güçsüz bir erkek olarak güçlü sandığı erkeklere olan duygusal aktarımları belli bir aşamadan sonra erotikleşmektedir. Fantezi dünyasında kendi içindeki barışı olmayan savaştan kendisini kurtaracak  kahramanını bulan eşcinsel birey zihninde kurguladığı erotik oyunlar oynamanın zevki ile hayatta belki de ilk defa bir umut keşfetmektedir.  “Kurtarıcı güç” kendisine yıllardır ihtiyaç duyduğu sevgiyi (anlayış)ve güveni (değer)kendisine verecek inancındadır.  Çocuklukta bilinç gelişiminde yaşanan savaş  ergenlik döneminde bilinçaltında fantezi çözümlemelerle bir barışa dönüşmektedir.  Fantezi yöntemi ile elde edilen bu barışın getirdiği psikolojik rahatlama ile bu “kurtarıcı güc”ü ödüllendirmek için ona erotik yatırımlar yapılmaktadır. Eşcinsel ilişkiler kurma dönemi bu süreçte başlamaktadır.  Eşcinsel ilişkilerde cinsel arzular anksiyete giderme boyutunda olmaktadır. Eşcinselliğin kimliğin yarattığı bunalım ve arayış döneminde tutkular ve arzular  tutunarak, duygusal ihtiyaçları gidermek için “aşk”la başlayan ilişkiler genellikle cinsel birleşme odaklı cinsellikle sınırlanmaktadır.  Zamanla “aşk” mağduru olan eşcinsel bireyler ;    bu fantezi (hayal) “kurtarıcı güc”ün sahteliği “gerçeği” ile yüzleşmek zorunda kalıp  depresif duyguların etkisine girerek sıkıntılı, gergin bir süreç yaşamaktadırlar. Bu ruhsal kavşakta eşcinsel birey bilinçli olarak ya iyileşme arayışı sürecine girecek yada bilinçaltı fantezi çözümlemesinde bu sorunu duygusal arayışlarını baskılayıp sadece cinsel arayışlara indirgeyecektir.  Birinci şıkkı seçen kişiler için başlangıçta heyecanlı fakat daha sonra zor bir süreç başlayacaktır. Kaygılınarak, utanarak  ve belki bir umut diyerek ama umutsuzca bir psikolog kapısını çalmak gerekecektir.   İlk terapide yoğun kaygıları nedeniyle psikologla göz teması kurmaktan kaçınan “danışan”, sürecini yani yıllardır içinde sakladığı sırrını çekinerek ve sıkılarak dili döndüğünce anlatmaya  çalışmaktadır. Zaman zaman gözyaşlarının eşlik ettiği sürecin sonlarına doğru bir rahatlama ortaya çıkmaktadır.  Terapi odasında güven duygusu oluşmuşsa iyileşme sürecine ilk adımlar atılmış olmaktadır.  Çocuklukta yaşanan duygusal yada cinsel travmalar psikologa iyileşme umudu ile anlatılmaktadır. Eşcinsel danışan büyük sırlarını içinde sakladığı ruh kutusunu açar. Yalnızlığını ve sırrını paylaşabileceği terapi limanına sığınmıştır.  Artık onun istek ve irade gemisi  fırtınası ne zaman çıkacağı hiç bilinmeyen bilinçaltı-bilinç okyanusunda yol almaya başlamıştır. Umulan iyi bir yolculuk olması ve  güvenli kimlik adasına çıkmaktır.

3170
Genel Tartışma / Ynt: ERKEKLER AĞLAMAZ (TECAVÜZ)
« : 09 Mart 2012, 02:02:46 ös »
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o&feature=related  tıklayınız


http://www.youtube.com/watch?v=tYzUWd-BFag&feature=related tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#

3171
Suskunlar’. Bugüne kadar susmuş, gözlerini kaçırmış, yaşadıklarını unutmaya çalışmış, unuttuğuna inanmış, içinde derinlerde neler yaşadığını kimseye anlatamayan, anlatacağıma öldürürüm kendimi diyen dört küçük çocuğun hikâyesini anlatan dizi. Sadece onların dizisi değil asında, çoğumuz izlediğinde kendinden bir şeyler bulacak, yediği dayakları, mıncıklanmaları, en yakınından uğradığı tacizi tecavüzü, o çocukluğumuzun masum gibi görünen amca veya teyzelerini, ağabeylerini, ablalarını, halalarını, dayılarını, komşuları, mahalledeki çocukları hatırlayacak. Gözlerden süzülen yaşlar, kâbuslar ardından da gelecek şeyler. Hala kaçımız karanlıktan korkuyor, arkamızdan biri dokunduğunda korkuyoruz, hastanedeki hastabakıcılardan korkuyor, asansöre yabancı birisi ile binmek istemiyor, bir arkadaşımızın evine kalmaya gittiğinde gece bir tedirginlik yaşıyor, her an kapı açılacak korkusu yaşıyor, temizlenmek için banyoya girdiğimizde o unutmak istediğiniz iğrenç olayları hatırlıyor? Tahmin etmediğimiz kadar çok kişi bunları hatırlıyor. Kimse bir şeyi unutmadı. Her şey içimizde bir yerlerde gizli. O zaman da kimseye anlatamamıştık, şimdi de anlatamıyoruz. Dizide geçen bir cümle çok etkiledi beni, bunları anlatacağıma ölürüm daha iyi dedi ‘sarı’ karakteri. Tacize uğramak, tecavüze uğramak böyle bir şey işte. Ortaya çıkacağına ölümü istemek kadar utanç veriyor. O kadar utanç verici ki, o dört arkadaş bir daha görüşmeme, bir daha bu olayları açmama kararı alıyor. Hangimiz annemize babamıza en yakınımıza anlatabildik. Arabanın attığı taklalardan sonra vücudumda bir sürü kırık varken, yarı baygın bir vaziyette yatıyorken vücudumda o iğrenç ellerini dolaştıran hastabakıcıyı neden o sırada yanımda olan akrabalarımdan birine söyleyemedim ki. O anda bile kendimin suçlu olduğunu veya suçlanacağımı düşündüm galiba. Hep öyledir ya tahrik etmiştir karşı taraf. Tacizci ne yapsın?
  Saatlerce döktüğüm gözyaşlarım sadece bu olayı hatırladığımdan değil aslında hayatım boyunca sustuğum şeylerdi. Bir şeyler iyi gitsin diye susarak her şeyi o kadar karmaşık hale getirmişim ki, haliyle şimdi temizlemek zaman alıyor. Tabi ki de ağır geliyor.
  Zaten bir şeyler hep ağır geliyor, içi kaldırmıyor çoğu kişinin bunları izlemeye duymaya. Bu yüzden midir, bu olayları konuşmaya bile utanıyoruz, hala bir sürü çocuk, yetişkin her gün tacize tecavüze uğruyor. Medyaya çıkan bazı haberlerde de mağdur olmuş kişiye reyting yapmak uğruna ne hissettin, ne söylemek istersin gibi en saçma sorular soruluyor bu kişinin görüntü vermeye rızası olmadan. İyi nesiller yetiştirilmek isteniyorsa neden bu konuya hala dokunulmuyor, kaç kız çocuğunun daha hamile kalması, kaç insanın intihar etmesi, kaç insanın daha cinayet işlemesi, kaç insanın en yakınlarından nefret etmesi, kaç ailenin yıkılması, kaç insanın cinsel eğilimlerinden dolayı acı çekmesi, bana yardım edin diye bağırması gerekecek? Kaç öğretmen daha yıllarca bu gördüklerini saklayacak ya da bu olayı ortaya çıkaran kaç öğretmen dayak yiyecek, tehdit alacak, sapık muamelesi görecek? ‘Ruh sağlığı mensupları’ sevgili meslektaşlarım ne zaman namuslarına sahip çıkıp bu namussuzluklarla savaşacak. Ne zaman ihbar etmekten çekinmeyecek bunları, ne zaman kanunları merak edecek, hipnozu, yaşan koçluğunu, olumlu düşünmeyi, beden farkındalığını, motivasyonu, iletişim tekniklerini öğrendikten sonra mı acaba?
  Bunları yapanlar hala içimizde, en yakınımızda yüzümüze bakıyorlar, utanmıyorlar. Ama bu kötülüğe uğrayanlar ortalıkta yok, kendilerini kaybediyorlar unutmaya çalışıyorlar. Unuttuğunuz an bitmişsinizdir. Neden onlar cezalarını çekerek bitmesin?
 gokkusakgok@mynet.com
 9 Mart 2012

3172
Genel Tartışma / ERKEKLER AĞLAMAZ (TECAVÜZ)
« : 08 Mart 2012, 09:46:57 ös »
TECAVÜZ MAĞDURU ERKEK ÇOCUKLARININ ÇIĞLIKLARINI DUYAN KİMSE YOK MU?

Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

Zihnimin her parçasında virüs gibi dolanan endişeler.Düşlerime kadar giriyordu,rüyalarımda hemcinslerimle beraber edecek kadar eline geçirmişti beni.Saplantı mıydı neydi?Nereye gitsem benimle. Bari namazda beni rahat bıraksa. Cumadayım;eğilen insanlar,Rab’lerine secde halindeler,benim düşündüğüm şeye bak ya.Ayıp ulan ayıp…
7-8 Yaşıma kadar benim “biricik” ablalarım annem ve yengem. Hepsi beni o kadar çok seviyor ki banyoda bile benimleydiler. Hiç aklıma getirmek istemiyorum ama abim bana tecavüz etti.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=486.0

tıklayınız

TECAVÜZ MAĞDURU ERKEK ÇOCUKLARI ....

Onun öncesinde kendi durumundan bahsetmek istiyorum.Durumu iyi olan bir ailede doğdum.küçüklüğüm hep ilgi ve alaka ile geçti.fakat 6 yaşımda annemin bir anlık dalgınlığı ile beni sokakta tek başıma oyun oynamaya bırakması sebebi ile mahalledeki sapık bir fırıncı çırağı tarafından tecavüze uğradım.O andan itibaren hayatım köklü olarak değişti.Annem durumu eve döndüğünden farketti.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=467.0

tıklayınız

çocukken  babamdan  yeterince ilgi ve sevgi  görmedim...
Ailemizde  aşırı derecede geçimsizlik söz konusuydu   ...
evde kavga eksilmezdi  sürekli  annem ve babam kavga ederdi...
maddi yönden  çok sıkıntılı bir aileydik...
bunun sonrasında...
bu olaya gelince  bir baba sevgisi ne ihtiyaç duyuyordum...
ilgiye ve sevgiye muhtaçtım...

sessiz içine kapanık biri idim  kimse ile konuşmaz  oyun oynamazdım...
ders çalışmaya gelince  ailemde ne annem nede  baban yardımcı oluyordu...

başarısız degildim ama  başarılı biri de degildim...
hep erkek ögretmenlerime karşı bir tevazu içinde olurdum...

10 yaşında  komşumuzun yaklaşık 20  yaşındaki oguları tarafından tecavüze ugradım...
istemedigim halde bana karşı cinsel yönden yaklaşımlarda bulundu...
ne kadar zor kulansamda o çucuk halimle  istenmeyen şeyler oldu...

ardından  beni tehtit etti söylemem konusunda beni korkutmuştu...
daha sonra okuldan eve gelince evden çıkmaz oldum...

sürekli kendimi odalara kapatıp gizlice aglıyordum...

artık ne ders çalışıyordum neden bişey yiyip içiyordum...
iştahsız suskun içine kapanık  duygusal bir çocuk haline gelmiştim...

bu olayı yaşamak  beni bu yönde tahrik etmişti...
abim  bu yönümü fark etti  ve  benimle cinsel içerikli videolar izleyip  birlikte oluyordu...

bu artık alışkanlık haline gelmişti...
sürekli birlikte oluyorduk...

bu yaklaşık orta okulu bitirene kadar sürdü ...
liseye başlayınca  abim askere gitmişti...

böyle olmak istemiyordum abimle her birlikteligin sonunda pişmanlık duyuyordum...
artık kendime söz  vermiştim  bunu bırakacaktım...




"eşcinsel olmayı kabul etmek demek; size çocuk yaşta cinsel tacizde bulunan insanı haklı çıkartmak demektir."
GAZETECİ İKLİM BAYRAKTAR " EŞCİNSEL TERAPİ RÖPORTAJLARI "
EŞCİNSEL TERAPİSİ
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=822.0

okumak için linki tıklayınız!

İklim BAYRAKTAR
a.iklim.bayraktar@gmail.com


3174
Önce arkadaşımın dershaneden hocası, ihtiyacım olan beni rahatlatacak psikolog, sonra en mükemmel erkek, sonra aşık mı oldum acaba dedim, bir ara babam ama babam kadar yaşı yok, sanki biraz da ağabeyi, ay bu adam nasıl bir adam, çözmem lazım bu adamı, bu adamı herkes çalmak istiyor birilerinden, ben de mi çalıyorum acaba, ben en iyisi biraz ara vereyim yer de uzak zaten, hem zaten halden anlar, bir de nasılsa aradığı sorduğu neredesin dediği yok, yok yok bu adam kesin mükemmel erkek bunun gibisi yok, türünün tek örneği bu adam, üstelik de karısı var, e benim sorunum da erkeklerle bu adam beni iyi eder.
 1,5 yıllık terapi sürecimde kafamdan geçen cümleleri oldukça cüretkarca özetlemeye çalıştım yukarıda. Bir zamanlar ciddi ciddi psikologuma aşık mıyım diye düşünüyordum, renkli göz takıntım da var, adamın gözleri de renkli, adam benim için gördüğüm en mükemmel erkekti, cinsellik beklemiyor, beni yüzleştirmeleriyle duvardan duvara vuruyor ve ben gık çıkarmıyorum, beni anlıyor beni dinliyor. Tamam, işte bu adam gördüğüm en iyi erkek. Tabi bu aşk mı elektriklenme mi izdivaç programlarındaki tabirle nedir belli bir zaman sonra anladım. Aşk falan değil. Bu adam dünyada tek de değil. Sağ olsun kendisi bir gün sorduğum soruya çok cesurca bir adım atmamı sağladı. Karınız kıskanmıyor mu sizi diye sordum ara kendin sor dedi. Dedim yine aldık derdi başa. Korka korka, titreye titreye aradım psikologumun karısını. Zannediyorum ki kadın beni tersleyecek konuşacak, ben de aklım sıra hah kadın beni kıskandı diyeceğim. Oyunumu bozdu benim psikologun karısı, bu adamın mesleğine çok emek verdiğini, onun işinin bu olduğunu kabullenmiş, sen de onun sıradan bir danışanısın dedi, oh bir güzel aldım cevabımı yani. Sonra anladım ki bu adam da sıradan bir erkek, evet belki şimdiye kadar tanışmadığım karşılaşmadığım bir erkek, beni neye inandırdı eğer aradığım erkek psikologuma yakın bir kişilikte olacaksa böyle bir erkek var, git ara bul. Bu artık benim inandığım bir şey oldu. Bundan önce her deneyimsiz seçimlerimden sonra iyi erkek yok, erkekler kötü derken henüz bulamadığım doğru erkeği arayış çabasına girmek daha öncelikli oldu benim için.
 Psikologdan utanılmaz. Her şey anlatılır o odada, ay bunu nasıl söylerim ay utanıyorum deniliyorsa aksine söylenmeli o odada çözümlenmeli. Bu da belki bir oyun ama hiç söylenmeyen itiraf edilemeyen şeyler orada ortalığa dökülmüyor mu? E o zaman ben size tuhaf duygular hissediyorum benim için mükemmel erkek sizsiniz demek de çok korkutucu olmamalı. Klasik psikologa söylerseniz, hemen sizi yönlendirir. Siz de bir tekmeyi de oradan yemiş olursunuz. Ama Psikolog Hüseyin Kaçın'a söylerseniz, sizi didikler didikler doğruyu buldurur. Ergen dönemindeki komik baba arayışını andıran büyük adama aşık olma gibi bir durumu gözünüze sokar. O söylemez ama buldurur.
 Terapiye başlamadan önce psikoloğumu yobaz, kadın düşmanı diye konumlandırmıştım kafamda ne de olsa erkek. Ama bir kadına gidersem erkek dedikodusu yaparım diye düşündüm. İçten içte ah evet canım çok haklısın cümlesini duymak istiyordum ama bir yandan da bu kadar deneyimsiz tecrübesiz ilişki kurduysam var bunda bir yerde hata diyordum. Bozulmuş ilişkilerim, bir zamanlar taptığım, hayatım boyunca gıcık olduğum bir ağabeyim vardı, bunlar hiç mi etkilemedi diyordum. İyki de bir erkek psikolog buldum, yaptığımız dedikodular daha kaliteli.
 Şimdi bir zamanlar gözümde en mükemmel erkek, tanrı olan psikolog insan oldu. O da benim gibi, dışarıda bir çay içmeye davet edebiliyorum. Ne zararı olabilir ki. Hiç. Şimdiye kadar yaptıklarımı yapmıyorum ki artık, sağlam adımlarla gidiyorum. En fazla reddeder beni, ben de döner arkamı giderim dedim. Dışarıda bir tanıdıktı belki, ertesi gün seans odasında psikolog. Bu dengeyi ben onun sayesinde kuruyorum. Zaten denge olduktan sonra kötü olabilecek ne ki. Doğru seçimin ne gibi zararı olacak dedi bana bir gün bu adam. Altı o kadar boş geldi ki, şimdiye kadar elle tutulur hakikaten benim seçtiğim doğru bir şey yok ki getirisi ya da götürüsü olsun, bir şey hariç terapiye başlamak. İşte bu böyle bir hayat, eski narsist kişilik bozukluğu olan sevgilinize teşekkür edersiniz benim gibi terapiye başlattığı için. Ben de bir narsistim hemen müdahale etmeliyim ben karar verdim terapiye diyeyim ayıp olmasın. O çocukla böyle bir ilişki yaşamasam terapiye başlar mıydım, çok ihtimal vermiyorum, bir zamanlar gittiğim gibi psikiyatriste gider ilacı alıp uyumak isterdim. Hayatımın salaklığını da yapmaya devam ederdim. Hâlbuki ben 1,5 senede yıktım hayatımı, her şeyi bombok ettim. O her şey zaten bombokmuş ama. Bunu kabullenebildim nihayet. Kurduğum arkadaşlıkların çok azı şu anda devam ediyor. Yalnız oldum gittikçe. Ama sevdim bunu. Mahremiyetimi koruyabiliyorum artık. Her önüme gelene ilişkilerimi anlatmamayı öğrendim. Minibüs teyzeleri gibi herkese anlatırdım. Ne olmuş sonunda hiç. Ya da başkalarına göre yaşanan ilişkiler, en yakın sandığım arkadaşım bile beni kendi repertuarındakilerle dolduruşa getiriyormuş aslında, kötü niyet var veya yok. Bunların hepsinden etkilenmeye dünden hazırmışım ve bunlar da beni etkilemeye hazırmış aslında. Onlar değişmedi ama ben değiştim ve ilişkilerimi yıktım, yaktım. Erkeklerle olanları da öyle, daha doğrusu onlarla henüz emekleme aşamasındayım. Yaktım kırmızı ışığı önce, şimdi sarıda gözlemleme tanıma safhasına geldim, bir ara da yine salaklık yapıp kapatmışım kendimi sanki böyle çözülecek gibi. Öyle hemen super woman olunmuyormuş.
 Şimdi ise bambaşka bir yerdeyim bugünkü seansımda da söyledim ben üç ayda falan vedalaşırız diye tahmine diyordum. Ama gerçekten terapi yapıyorsanız, sıra dışı bir terapistseniz olayı didikler didikler derinine inersiniz. Herkes biliyor ki su üzerine çıkan problemler tek başına bir şeyler değiller. Hepsi alttakilerin basıncından yüzeye çıkıyor. Terapiye gitmek çok aşağılık duygusu yaratacak bir şey gibi dururken aslında size bir güç de veriyor. Cem yılmazın gösteride dediği gibi Pazar programlarında bir çocuk vardır ya sen salaksın yapamıyorsun o çocuk yapıyor demek içindir. Ben de bak sende yürek yok, cesaret eksik gidemiyorsun diyorum bana neden psikoloğa gidiyorsun diyenlere. Dışımdan söylemiyorum. En azından bugün de dediği gibi Hüseyin hocanın geçmişimi temizliyorum. Öyle klasik yöntemlerle kağıt yazıp yakarak falan değil ama dışarı atarak değil içime atarak onu kabullenerek yapıyorum bunu.
 Sanmayın ki kolay. Kaç sefer her şeyi bırakmak istedim, vazgeçmek istedim. Ama iyi olmak istiyorsanız, hayatınızda bir şeyler yolunuza girsin istiyorsanız bir bedel ödersiniz. Benim bedelim de bu demek ki. Şimdi artık kendime dönme sırası geldi. Kitap okumak, öğrenmek, bilgiye aç olmak, ne çocukluğumda ne ergenliğimde yaptığım bir şeydi benim. Kendini çok akıllı sanan babam bizim çocuklarda hiç okuma hevesi yok derdi. Dedi de ne oldu, olan ortada. Bir yandan devamı gelecek bir kariyer derdindeyim. 1 2 sene bir şeyleri yapmaya fırsatım var ama sonra kim bilir narsist, kim bilir kaçık bir iş verenle veya hiçbir şeyden anlamayan bir işverenle (belki bunlar da bir kodlama) işe başlayacağım ve artık bu kadar zamanım olmayacak belki. Üşengeçlik tembellik insanın fıtratında var sanırım. E herkes kolayı yaşamak kolay yoldan elde etmek istiyor. Ben de eskiden öyleydim, yine öyle takılayım demek gelirken içimden ki zaman zaman da demiyor değilim, arttık bunları terk etmenin vakti geldi diyorum. İstesem de eskiye dönemiyorum, hemen de yeni olamıyorum arada kaldım. Yeniyi istiyorum ama uğraşmak çabalamak zor geliyor. Yapmaktan başka çaresi de yok bunu da biliyorum. Özetle bu herhalde sürecimin en karmaşık kısmı. Artık sığınacak bir şeyim, bir depresyonum yok, acılarımla kucaklaştık. Eskiden onlar beni kötü üzgün yapıyordu. Şimdi onlara şükran duyuyorum. Tuhaf bir durum ya ben de tanımlayamadım içimde olmama rağmen.
gokkusakgok@mynet.com

3178
Selam Hüseyin Bey,

İnşallah iyisiniz, öncelikle Cuma nız kutlu olsun,

Yaşadıklarımla ilgili kısaca bilgi vermek istedim;

Cinsel fantazi amaçlı video kullanmaya içim ısınmadı bir türlü ve hayal gücümle yetinmeye çalıştım. Aslında yeterince başarılıydı bence.
Uzun zamandır ilk kez kendimi yaşıtım bir bayanla hayal ettim ve bunu zorlamadan, içimden gelen dürtü sonucu yaptım.
Bayanlarla ten uyumunun güzelliğini hissettim. Yaşıtım biriyle vücut kimyasının daha uyumlu olduğunu, bunun cinsel hislenme noktasında artılarını duyumsadım.
Hayal kurmak güzeldi. Cinsel fantazim rahat, ve doğal bir boşalma ile sonlandı. Gerçeğini istediğimi farkettim. Doğallığına şaştım. Cinsel kimliğimle barışma sürecime güvenim arttı.
Eski cinsel hislenimlerim fantazi sırasında gelir gibi oldu ara ara; ama içimde derinleşmeden sönüp gittiler.
Genelde erkeklerle fiziksel temaslarda cinsel hislenimler olurken bu hafta hem bayanlarda hem erkeklerde oldu. Bayanlarla tokalaşırken bunu hissettim ve hem biraz şaşırdım hem de içimde şaşaladım. Acaba karşıdaki de bunu hissetti mi, hissettiyse rahatsız oldu mu gibi sorular geldi kafama. Bu yaşadıklarım bir geçiş sürecini gösterir gibi geldi...

Bunlar yaşadıklarımın özü, çekirdeği Hüseyin Bey; inşallah haftada bir bu şekilde bilgi geçmeye niyetliyim...

Teşekkürler, kolaylıklar,


30 Aralık 2011

3179
Selam Hüseyin Bey,

İnşallah iyisiniz,

Cumartesi 3 ten sonra müsait bir görüşme zamanı var mı diye sormuştum Size. Yoksa müsait mi olmayacaksınız? Eğer kısa hikayemi okuduktan sonra birlikte çalışmak istemeyebileceğinizi düşündüyseniz, buna saygı duyarım,

Kolaylıklar, teşekkürler,

23 Aralık 2011

3180
Hüseyin Bey,

Kısaca yazabileceklerim şunlar:

Benden 3 yaş büyük bir abim var. Annem ve babam bana göre sağlıklı ilişki içinde bir çift. Istanbulda yaşadım. 12-13 yaşıma gelene kadar babam çok sık seyahat ettiğinden evde az olurdu. Annem le çok yakın ilişki içindeydik. Abim daha kendi köşesinde bir çocuktu ve fazla hareketliydi. Annemi bu hareketle yorardı. İstanbul da başka akrabag mız olmadığından annem babam da evde az bulunduğundan bizimle arkadaş gibi olmuştu. Ben de söz dinleyen ve sakin bir çocuk olarak anneme destek oldum olabildiğimce. En azından zorluk çıkarmıyordum. Kendi içime kapanıkça bir çocuktum. Ama çok içe dönük de diyemem. babamla hatırlayabildiğim ilk temaslarım sanırım 5-6 yaşlarındaydı, ve o zaman içimde tuhaf cinselimsi denebilecek duygular hissettiğimi hatırlıyorum. O yaştaki hislerin şehveti andırmadığını, ancak yumuşak bir duygusallık çerçevesinde cinselimsi hisler olduğunu söyleyebilirim. aşırı uslu ve ev işlerine yardım eden bir çocuk olduğum için yakın akrabagların "kız gibi maşallah" lafları kulağımda. ilkokula başladığımda genelde kızlarla oynardım. yakın arkadaşlarım kızlar oldu. Erkekçe oyunlar ve hareketler sözler tarzım olmadı. kızlara kız oldukları için özendiğimi hatırlıyorum. kız çocuğu olmak istediğimi de. Erkek olmak zordu çünkü, sanki uyulması gereken bir takım kurallar vardı erkek olmak için, hal ve hareketler. Ben ise kendimi bunlara zorlama isteği duymuyordum içimde. Başkalarına cinselliğimi kanıtlamak için sarfedilecek luzumsuz bir efordu benim için. İlkokulda en yakın 3 arkadaşımın 2 si kızdı. ve ilkokulda da "kız" diye dalga geçildiğimi hatırlıyorum. ilkokulda abimin yönlendirmesi ile evde kimse yokken cinsel taciz diyemeyeceğim ancak cinsellik içerikli birşeyler yaşadım. Ne olduğunu anlayamamıştım ama rahatsız olmuştum. Daha sonra anladım tabii. ortaokul ve lise hayatım boyunca da okul arkadaşlarımın en iyileri kızlar oldu. erkeklere karşı içimde cinsel dürtüler uyanmaya başlamıştı. anlamlandırmaya çalışmıyor, sadece hissediyordum. bu kavramdan haberdar değildim. ortaokul ve lisedeki erkek arkadaşlarımla kendimi cinsel fantaziler hayal ederken bulabiliyordum. tüm ortaokul ve lise hayatımda da cinselliğimle alay edildi. fazla efemine bulundum ve "gay" "top" gibi laflara maruz kaldım. üniversiteye başlayana kadar aklımda bu dürtüleri eyleme geçirmek gibi bir arzum yoktu. üniversite hazırlık ve 1. sınıfta birkaç kişi ile cinsel deneyim yaşadım. ancak şimdi çok net ayrımsıyorum ki isteğim duygusallıktı. birlikte olduğum kişilerle hüsran yaşadım çünkü karşı taraf cinsellik ararken sanırım benim aradığım şefkat idi. şu ana kadar iki kız arkadaşım da oldu. cinsel anlamda çok az bayandan hoşlanıyorum. genelde yaşça büyük (40-50 arası) bayanlardan hoşlanabiliyorum. cinsel ilişkide bulunduğum erkeklerin de yaşları büyüktü. ilk deneyimim 60 küsür yaşlarında biriyleydi daha sonra 40-50 aralarında kişilerle birlikte deneyimlerim oldu. genelde depresif bir dönemdi o iki yıl. içimde anlayamadığım fırtınaların koptuğu üniversitede başarımın düştüğü yıllar. bir gün bu içsel fırtınalardan çok boğulup Moda da yürüdüğüm bir akşamüstü içimdeki bu mutsuzluk ve tatminsizlikten çıkış yolu ararken ezan sesini duydum. Hemen yanımdaki camiye insanların huşu içinde gidişlerini görünce hayatımdaki eksikliğin o güne kadar sadece lafta kalmış bir müslümanlık olduğunu düşündüm. cemaate katıldım. o günden sonra hayatım değişti. Allah ile irtibatlanıp kendimi O'nun isteklerine uydurmaya çalıştım. Çok şükür ki bugün de bu yolda devam ediyorum. Huzurun, şefkatin, mutluluğun O'nun kollarında olduğunu anladım. Şu anda yüksek lisansın 2. senesi bitmekte ve son 5-6 yıldır kimse ile tabii cinsel bir ilişkim olmadı. İslam a ciddi yönelişimden sonra uzun süre içimdeki dürtüleri güçlüce bastırdım. kafamda herhangi bir fantazi kurma yahut yaşama isteğim kalmadı. Ancak gün içinde yaşadığım istem dışı birtakım hislenmeler şu son birkaç haftadır yoğunlaşınca artık bu işte uzmanlaşmış birinin vesilesiyle Allah'ın yardımıyla bu "sorun" umdan kurtulmaya karar verdim. İnternette yaptığım araştırmalarda İslamî yaklaşıma sahip birini aradım. Kimi nötr terapistler yahut eşcinselliği bastırmamayı savunanlara denk geldim, ancak Sitenizi görünce ve videonuzu izleyince Sizden istifade edebileceğimi sandım. İslami boyutu olan bir programa katılmıştınız, eşcinselliği kabullenilmesi gereken bir durum değil, şifalanması gereken bir hal olarak alıyordunuz, ve web sitenizde benim de sevdiğim semazençnet in dost siteler arasında olması güzeldi. açıkçası bu yeni yıl için hedefim kendi hızımda bu süreci yaşayıp olabildiğince sağlıklı bir erkek olmak. hızlı bir şekilde babamın kopyası yahut başka bir erkeğin kopyası olarak içime "yamama" bir erkekliği kabul etmek değil amacım, toplumsal erkek klişelerini yaşamaya çalışıp etrafa erkeklik satmak hiç değil; ancak amacım içimde kendi doğamda bana verilmiş olan erkeği bulup tanımak, beni o erkek olmaktan alı koyan duygusal psikolojik fiziksel sebepleri Sizin ışığınızla tanıyıp farkında olmak ve inşallah onları şifalandırmak. 1 yıl bu süreç için hiç de fean bir süre değil, Size de güvenebileceğimi sanıyorum, ancak şimdilik kafamdaki tek soru işaretim ekonomik sebeplerden ancak ayda 1 lik bir görüşmeyi kaldıracak oluşumun terapiyi etkisiz kılıp kılmayacağı...bunu da sanırım deneyerek görmek gerekecek...

Çok teşekkür eder, saygılarımı sunarım,

19 Aralık 2011

Sayfa: 1 ... 210 211 [212] 213 214 ... 273