İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - kahuzeyfe

Sayfa: [1]
1
Öncelikle bu yazıyı  eşcinsel duyguları olan bir erkeğin dinamiğini anlatmak için yazıyorum, kadınların değil. Bir de eşcinsel terimindense, 'eşcinsel duygular yaşayan' teriminin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Direkt eşcinsel, heteroseksüel, biseksüel gibi kategorik etiketler insan gibi sınırsız bir varlığı sınırlandırmak ve onun gelişim, değişim potansiyelini göz ardı etmek oluyor. Yazımın bundan sonraki kısmında yine de eşcinsel terimini kullanacağım ama kastettiğim 'eşcinsel' sözcüğünün kategorik bir sınıflamaya boyun eğmek anlamında almayın, daha niteliksel ve boyutsal bir terim olarak alın.

Bir de bu tür yazılarda genellemeler çok olur. her genelleme de insanın kendi deneyiminden çıkar. Yalnız olmadığımı biliyorum. Birçoğumuzun benzer yollardan geçtiğini biliyorum, aramızda farkların olduğunu da. Belki yaşantılarımız farklıydı ama bu süreçte yaşadığımız acının tıpatıp aynı olduğundan eminim!

Eşcinselliğin tanımıyla başlamalı. insanın kendi cinsine hem duygusal hem de cinsel olarak yönelmesi, karşı cinse değil. yalnız bu yönelmenin hiçbir zaman yüzde 100 olduğunu düşünmüyorum. aynı şekilde bir heteroseksüelin de karşı cinsine yüzde 100 yönelim yaşayamayacağını düşündüğüm gibi. heteroseksüel bir erkek de  kendi cinsinden birini bal gibi çekici bulabilir, ona bir şeyler hissedebilir. ancak burda bir farkın olduğunu düşünüyorum. heteroseksüel kendi cinsine karşı hissettiği bu durumun normal olmadığını gelişimsel sürecinde öğrenmiştir, bunu bastırmayı becermiştir, bastırdığı bu durumun ortaya çıkmasına neden olacak deneyimler yaşamamıştır ya da karşı cinse karşı bir şeyler hissetmesine engel teşkil edecek bir deneyim yaşamamıştır. gelişimsel seyri kendi cinsini 'yeteri kadar güçlü olmayacak biçimde' cinselleştirmeden ilerlemiştir, aynı şekilde karşı cinsi 'yeteri kadar güçlü olacak biçimde' cinselleştirecek biçimde ilerleyebilmiştir.

bununla birlikte bir eşcinselin gelişimine baktığımızda, genellikle (istisnalar daima olur) erken dönemde kendi cinsiyle cinsel ilişki görürüz, istismar görürüz, özellikle türkiye'de özerkleşmesini, ayrışmasını engelleyen aşırı koruyucu bir anne görürüz, ya anneden kopuk bir baba (dikkat: çocuktan direkt olarak kopuk değil, türk ailelerinde anne erkek çocukla baba arasında bekçidir! onla arayı tutmazsa baba, erkek yavrusundan uzaklaştırılarak bedel öder!) ya yaşamdan kopuk bir baba (dikkat: direkt çocuktan kopuk değil yine! depresif, narsistik, insanlarla genel iletişim bozukluğu olan biri tüm yaşamdan, haliyle çocuğundan da kopuk olacaktır) ve son olarak pasif, anneye boyun eğici bir baba figürü görürüz. bu varyasyonlar arttırıladabilir. her ailenin dinamiği nasıl farklıysa her eşcinselin dinamiği de farklıdır. ama ortak olan bir nokta var ki bu ailelerin hemen hepsi 'işlevsel olmayan' ailedir.

Bu hastalıklı ailenin içinde kendi yolunu çizmek zorundadır eşcinsel. Kendini bulmak, kendi başını kaşımak zorundadır. kendisini bekleyen duygusal, belki de cinsel istismarlara karşı hazırlıklı olmasa da bir şekilde bunlarla tek başına baş etmenin yolunu bulmalıdır. 'aşırı annelik sendromuna' maruz kalmayla baş etmek zorunda olduğu gibi 'baba yokluğu sendromuna' karşı bir yol bulmak zorundadır. Benimki öyle oldu, muhtemelen sizinki de. Çıkış yolu bulan var, bulamayan var, aramaktan vazgeçen var, arama sürecine (gerçek anlamda doğru sebeplere sarılma sürecine) yeni başlayan var... Şu an nerde ya da hangi aşamadasın peki deseniz, sadece şunu söyleyebilirim: 'sanırım daha güçlüyüm'.

Devamı gelecek...

Sayfa: [1]