Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
2
10/05/24 10:32
Bu gece rüyamda Hüseyin Kaçın'ı gördüm. Ona ilacı bırakmak istediğimi, bırakmamın daha iyi olacağını söyledim. Hoca sinirleniyordu. Sonra ses kaydı almadığımı fark ediyor, telefonumdan ses kaydediciyi açmaya çalışıyordum. Karşıma Hüseyin Kaçın'ın videoları çıkıyor, bir türlü ses kaydını açamıyordum. O sırada da hoca konuşmaya devam ettiği için ses kaydı alamıyorum diye panik oluyor, aynı zamanda dışardan gelen gürültü nedeniyle hocanın sesini duymamaya başlıyordum.
10/05/24 12:14
Dün okulda iki arkadaşımla birlikte sunumum vardı. Bittiği zaman herkesin yüzü gülüyordu ve dün 3 grup içinde tek alkış alan grup biz olduk. Sunumdan önce müthiş bir enerji patlaması yaşıyordum. Sunumda herhangi bir heyecanlanma gibi durum da yaşamadım. Sadece bir yerde söyleyeceğim cümlede bozukluk oldu pardon deyip düzelttim, sunumdan sonra 4-5 saat buna takıp durdum. Hem uykusuzluk hem de bu nedenden dolayı ailemle kavgadan sonra ilk kez başım ağrıdı. 2 hafta önce olsa muhtemelen ağlayana kadar devam ederdi. Akşam arkadaşlarımla konuşunca moralim düzeldi ve unuttum. Tam 9 saat uyudum. İlacı bırakmayı ya da değiştirmeyi istememin sebebi bu. Böyle bir süre ben asla uyuyamam ama gözümü açamıyorum. Bu sene hep 5 maksimum 6 saat uykuyla duruyordum. İlaç verimliliği azaltıyor, neyime yaradığını da hâlâ anlamış değilim. Dün sunumdan önce içmiş gibi bir özgüven patlaması yaşıyordum. Diğer sunum yapanlara, arkadaşlarıma ve çevreye verdiğim tepkilere karşı. Arkadaşım bugün sende bir şeyler var dedi. Bir arkadaşım da bu dönem sen kendini aştın, ikon gibisin dedi. Sunumda beni rahatsız eden ama söylemeye çekindiğim şeyler oldu. Sunumu 3 kişi yaptığımız için övgüleri paylaşmak mecburiyetindeydik. Ben orada tek olmayı isterdim. Sunumda bir sefer ben konuşurken arkadaşım önümden geçti. Ben de sonra ona aynısını yaptım. Bunu hangi ruh hastası düşünür? Saygısızlığa tahammülsüzlük mü yoksa apaçık kibir mi? Bir kız da ben konuşurken göz göze gelince gülümsedi. Samimi olmadığım bu kız niye bana güldü diye sinirlendim. İlk sene açıldığım kız sunumdan sonra arkadaşıma sunumunuz çok güzeldi demiş. Bunu da çok kıskandım. Kızla 2 sene sonra ilk kez dün soru-cevap yaparken konuştum. Aslında dün gelmesini beklemiyordum. O yüzden onu görünce çok mutlu olmuştum. Konuşmadığım anlarda hep onu izledim ama bir an bile gözüme bakmadı.
*
Sunumu 1 kız, 2 erkek yapmıştık. Erkek olan burada yazılarımda öve öve bitiremediğim en yakın arkadaşımdı. Fakat yanımda ondan nefret ettim. Çünkü onun arkadaşım olan kızdan hoşlandığını biliyordum. Kız da içten içe bildiği ve onu istemediği için ona çok kötü davranıyor ve aslında hoşuma da gidiyor çünkü bir arkadaşımın iddiasına göre o kız benden hoşlanmış önceden. Fakat asıl mesele bu değil. Eğer bu olsa zaten erkekle bu sene yakın arkadaş olmazdım. Sunumda o değil de başka erkek de olsa yine istemezdim. Çünkü orada "the" olmak yerine "one of them" oluyorum. Ne kadar çekememezlik, ne kadar haset dolu bir insanım diye düşünüyorum. Evet, galiba öyleyim. Fakat kimsenin de çok farklı olduğunu sanmıyorum. Bu zamana kadar evliya gibi görünmekten sıkıldım. Şu anki arkadaş grubunda evliya da deniyor bana. Düşünün ne kadar riyakarım ki benim gibi biri evliya zannediliyor, ya da herkesin şeytan olduğu bu devirde benim gibi her haltı zihninin içinde olanlar evliya oluveriyor insanların gözünde.
*
Önümüzdeki hafta da 4 erkek arkadaş final sunumu yapacağız. Söylemeye gerek yok ama yine en önde olmak istiyorum.
10/05/24 20:27
Çarşamba akşamı ilk kez paket sigara aldım. Sigara alırken çok gergindim. Adam ne düşünecek, beni biri görecek mi diye korkup durdum. Saat 10 gibiydi. Eve girmeden önce parkta oturup 1 tane içecektim aslında. Parkta dolandım, durdum ama içemedim. Sadece gizli gizli paketi açtım. Neden bu kadar korktum? Annem görecek ya da cemaatten biri görecek diye. Cemaat öğrense beni direkt atarlar. Ayrıca sigara içmek sanki bana göre değilmiş gibi. Yolda biri beni görse dalga geçer, bu "çocuk" sigara içmez der gibi. Ertesi gün okula giderken sigarayı almayı unuttum. Aslında aşağı hiç inmez ama annemin aşağı ineceği tutmuş ve sigarayı görmüş. Okuldan gelince sen sigara mı içiyorsun dedi. Arkadaşımındı, iddiaya girmiştik, ona almıştım ama bende kalmış diye yalan söyleyiverdim. Bugünse pek inanmadığını söyledi.
10/05/24 20:41
Bugün saat üçte yarına randevu için Hüseyin Hoca'yı aradım. Tam kapatırken bol bol yazıyorsun, okuyoruz, çok okunuyor, haberin olsun, tamam mı dedi. Herhangi bir insanın söylediği bir şeyi bile çok uzun süre düşünürken Hüseyin Hoca'nın yaptığı, söylediği her şeyde çok daha fazla mana arıyorum.
Acaba ne çok yazıyorsun, iki haftada siteyi çökerttin, işi gücü bırakıp seni mi okuyacağım demek istedi yoksa işsiz güçsüz anca yazıyorsun, tamam anladık en çok senin anlatacağın mı var demek istedi yoksa tamam bak çok okunuyorsun mutlu oldun mu sen seversin alaka çekmeyi mi demek istedi diye düşünüp durdum. Zaten telefonda da hı deyip şaşırdım çok okunuyor tamam mı gibi bir şey dedi hoca. Doğrusu hangi sebeplerle yazdığımı bilmiyorum. Ocak ayında homoseksüellikle alakalı kitaplar okumaya başladıktan sonra ara sıra günlük tutmaya başlamıştım ama sadece kendimin okuduğu günlüğe bile hiç bu kadar ipini koparmış gibi arsızca yazmıyordum.
Diğer insanlar sadece terapi sonrasında mı yazıyor, artık yazdıklarımı burada paylaşmasam mı diye düşündüm. Yarın hocaya sorarım. Ama beni siteden kovana kadar yazmayı bırakacağımı sanmıyorum ;))
10/05/24 21:40
Madem bu kadar yazdım, bu haftadan yazmadığım son şeyleri de yazıp bitireyim. Bugün yine Emir'in fotoğrafına baktım ve Nina ile Lily'nin sevişmesini izlerken kendimi ve Emir'i o rollerde, Emir'i bana oral seks yaparken hayal ettim. Aslında günlerdir tuhaf his olarak isimlendirdiğim şey bir erkeğe karşı olmamıştı. Daha sonra hoşlandığım kız aklıma gelince onu düşünmeye başladım, Emir'i yanımdan ittim ve yine onu boğduğum görüntüler zihnime geldi.
5
Yıl 2021...
20 yaşında olan ben...
Hayatın anlamını şimdi olduğu gibi o zaman da sorguluyorum ki herhalde yaşamaya devam ettiğim sürece de bu devam edecek gibi. Bu duygularla ilk tanıştığım zamanı hatırlıyorum da ne çileler ne badireler atlatmışız. İlk pornografif görüntülerle tanıştığım zaman beni bir şeyler tatmin etmiyordu asla. Normal bir şekilde hetero olan iki çiftin sevişmesini izliyordum. Ama beni tatmin etmiyordu bir şeyler eksik kalıyordu. Kadının vajinasından daha fazla erkeğin penisine odaklanıyordum. O zamanlar tabiki kurstaydım bunun  ynlış ve haram bir şey olduğunu zaten biliyordum. Kadınlara bakmanın zina olduğunu 10 yaşındanberi tekrarlıyorlardı çünkü. Gizli kaçak izlediğim pornolar ve yaptığım mastürbasyonlarla kendimi çok garip bir pişmanlık içerisinde buluyordum. Sonrasında İstanbula okumaya geldiğimde ise farklı bir şey olmuştu. Gay porno ile tanışmıştım. İlk izlediğimde tamam işte benim zevk aldığım şey bu demiştim içimden. Ve de ondan sonra silinemedi hayatımdan ta ki bu günlere kadar. Tabi ki de gay pornoyu izlediğim zaman içimde daha büyük pişmanlık oluyordu ama izlerken ki o haz beni benden alıyordu. Bir şey eksikti içimde sanki ve o şeyi bu videolarla arıyordum. Aradım aradım aradım lakin bir türlü bulamadım asla. Kaç yıl geçti hatırlamıyorum 7 mi 8 mi 10 mu bilmiyorum artık müptelası olmuştum. Bazen yeminler ediyordum bırakıp izlemicem diye ama yeminleri de bozuyordum sonra yani bu zamanlarımın hepsi pişmanlıklarla geçti diyebiliriz. Sonra tekrar İstanbula yolum düştü tahsilime orda devam ettim. ki en güzel zamanlarım da bu şehirde oldu diyebilirim. yuvarlana yuvarlana 2021 yılına kadar geldik ama ben bu hislerle daha fazla yaşamak istemiyordum. Kendimden nefret ediyordum arkadaşlarımla vakit geçirirken bazen sen böylesin sen şöylesin diyerek kendimi rencide ediyordum ki etmeye de devam ederdim eğer o ilk adımı atmasyadım.
İlk adım...
Nasıl heyecanlıyım nasıl. bir tane sihirli değneği olan adam gelip bu hislerden seni kurtarıyormuş diye düşünüyorum. İçeri girince zaten sorduğum soru hocam ne kadar diyorsunuz şimdi kaç aya hallederiz biz bu işi :) ürkek çekingen bir eda vardı hatırlıyorum da. Sesim kısık kısık kendini suçlayan bir kişi oturuyordu o koltukta işte ilk adım ilk ışık bu şekilde atılmıştı. Sonra farklı bir şeyler olmaya başladı hayatımda hiç yapmam dediğim şeyleri yapmaya kendimden farklı olmaya başladım. Açıldım cesurlandım kendime gelmeye başlamıştım. Haksızlıklara uğrayan ben artık hakkını aramaya başlamıştı bir şeyler değişiyordu sahiden. İlk kez kadınlarla ciddi bir şekilde konuşmak da istemiştim. İşte bu sıra da A. ile tanıştık sevigili olma sürecine girdik. Tabi benim sıkıntılar bitmemiş onun da ailesiyle sıkıntıları var derken kavga gürültü şeklinde ilerliyordu ilişkimiz. Terapi sürecini önceki yazılarımda uzun uzun yazmıştım ordan bakabilirsiniz. Bana taciz edenele yüzleşmemden tutun diğer olaylara kadar var zaten. 2021 benim için unutulmayacak bir sene olmuştu. Sonra İstanbuldan ayrılmak zorunda kaldım. Halbuki çok da iyi gidiyordu içimdeki hisler azalmış kendimi mutlu hissediyordum lakin o ayrılık gelinceye kadar.
Yıl 2022...
Artık başka şehirdeydim ve hocamın yanına gidemiyordum bu beni bunalıma sokmuştu. Pornoları bırakmıştım ama bu şehirde yaşanan kötü olaylarla tek başıma başedemiyordum. ki bahanelerin arkasına sığınıp İstanbula da gidemiyordum. Bu süreç iki yıl boyunca devam etti. Tekrar pornolara başladım X hesabı açıp ordan yüzlerce kişiyi takip ediyordum. Haftada bazen 4 bazen 5 kere porno izlemeden uyuyamıyordum. Terapilere 3 4 ayda bir gidiyordum ama faydası artık olmuyor gibiydi. İşte bu şekilde ilerlemeye devam etti hayatım. Ta ki 4 ay öncesine kadar.

2024...
İstanbula gittim terapiye girdim gezdim gördüm ve geri bu şehre döndüm. Herkes hayatında can sıkıcı şeyler yapar ama eşcinseller can sıkıcı şey yaşayınca buduygulara sığınır. Ki ben de öyle yaptım ve indirdim o uygulamayı ve birisiyle yazıştım. İlk defa oluyordu. Artık diyordum kaç terapi oldu demek ki olmayacak bu iş diyerek yazıyordum. ki adama da ilk mesajım böyleydi. ben bu duyguları hep bastırdım artık bastırmak istemiyorum şeklindeydi. Her neyse numaramızı aldık ve konuşmaya wp üzerinden devam ettik. sesli konuştuk falan ama içim rahatsız hala. hani kabul edecektin  diyerek te kendimi gazlıyorum bi yandan ama olmuyor. Ben bir aktif olarak onu duygusal yönden tatmin etmemi istiyor ama beceremiyorum. Kendim de tatmin olmuyorum elbette. İşte fotoğraf attı bana ben ona attım kaç kere  mastürbasyon yaptım hatılamıyorum. Sanki ben, ben değilim gibi davranıyordum anlamadığım bir şekilde. 10 dk lık tamin olduktan sonra ise soğuyup kapatıyordum telefonu ve yatıyordum. Bu süreçte tabi sevgilimle de konuşmaya devam ediyorum ona da ayrı canım sıkılıyor. lakin uzatalım bakalım işin sonucunda nereye varcaz diye de merak ediyorum. Sonra dedem hastalandı ve Ankara gitmek zorunda kaldım. Sevgilim saat başı beni arar mesaj atar zaten bırakmaz öyle ki çok da endişelendi bu duruma ama diğer adamın umtunda değildi bu mevzu. bekledim mesaj atmasını atmadı. 1 hafta sonra mesaj attım cevap verdi fotoğraf istedi attım sonra kapatım yattı. Ne dedem ne ben hiç umurunda olmadı yani. Ki olmuyacağını da biliyordum çünkü bir erkek bir erkeğe karşı bu duyguları yaşayamazdı. Eski terapiler beni bir seviyeye kadar zaten getirmişti ama tamamlamamıştı. Bu olayları da yaşamam gerkiyormuş. Hiçbir erkek bir erkeğe muhtaç olarak yaşayamazdı böyle bir şey fıtrata aykırı çünkü. Hiçbir erkek bir erkeği cinsel veya duygusal olarak tatmin edemez çünkü fıtrat bu şekilde. Bunları zaten biliyordum terapilerde hocam söylemişti ama hiç anlam veremiyordum. Sonrada anladım işte sonrada. Biz o adamla 1 ay falan konuştuk ilk hafta her gün mesajlaştık 2. hafta 2 3 güne bir 3. hafta bir kere mesaj attı zaten 4. hafta da da ben yolu gösteröek zorunda kaldım. Sadece cinsel olarak tatmin olmak isteyen birirsiydi çünkü başka bir şey umurunda değildi ki bir erkek bir erkeğe ancak bu şekilde cinsel duygu besleyebilir. işi bittikten sonra da yüzüne bile bakmaz. Her neyse yolu gösterdikten sonra garip bir şekilde rahatlamış ve ferahlamıştım. Sonra açtım benim gizli hesabımı sildim fotoğrafları videoları sildim. Çünkü anladığım ve hissettiğim şeyler çok başkaydı bu sefer yemin etmek yoktu pişmanlık yoktu sadece farkındalık vardı. telefonumda gay olmaya dair hiçbir şey kalmamıştı.
3 hafta sonra...
Sevgilime karşı farklı hissediyordum içimden bir şey tamam işte ya tamam oldun dedi bana bu süreçte seni bırakmayan iyi gününde kötü gününde yanında olan kişiyi buldun işte dedi. Ben de kendimden o kadar emin bir şekilde evlenme teklifi hazırlığına başladım. Eskiden olsa bu hisler gelir mi diye bir düşünce olurdu ama artık öyle bir şey de yok Yakınımda bu hisleri hissettiğim bir erkek arkadaş vardı ama ona karşı da artık bir şey hissetmiyordum. Deneme de yapmadım ihtiyacım yok çünkü kendimden emin bir şekilde bu yola devam edeceğim.  yıl boyunca terapi alıp sonucun bu şekilde değişmesi tabiki garip ama ateşi söndürmek için belki de ateşe yaklaşmak gerekiyordu. hiçbir yaptığımdan da artık pişman değilim. Ne eskiden izlediğim videolardan ne de o konuştuğum adamdan bunların hepsi mazide kaldı ve artık önümde bunlarsız bir gelecek var. Belki tam anlamıyla iyileşemedim ama eşcinsellikten tam anlamıyla kurtuldum ve de artık rafa kaldırdım bu mevzuyu. Hayatta elbette sorunlar olacak ve ben her zaman Hüseyin hocamın yanında olacağım o sorunlarda. Bundan sonraki konuşmalarımız eşcinsellik üzerine değil farklı mevzular üzerinde olacaktır. Bilmiyorum ama içimde çok büyük bir güven var. Artık sevdiğim tipte birini gördüğümde içim gitmiyor mesela hayallere dalmıyorum. Normal erkekler nasıl devam ediyorsa hayatlarına o şekilde devam ediyorum kendimi seviyorum sevgilimi seviyorum hayaller kuruyorum onunla ve bu şekilde geçiyor günlerim. Buraya hep kötü anılarımı yazıyordum ve bir gün bu yazıyı yazmak için çok bekliyordum. Belki de bu son yazımdır benim. Hepinizin ne hissettiğini biliyorum arkadaşlar en iyi ben anlıyorum sizleri ama kendinizi karanlığa hapsetmeyin. Sizi o karanlıktan sizden başkası çıkartamaz. İyileşmek kendi içinizde mevcut kısmayın artık kendinize üzmeyin yeter. Bu zamana kadar başkaları üzdü bundan sonra siz kendinizi üzmeyin. Her zaman bir umudunuz olsun asla umutsuzluğa kapılmayın. Eğer inanıyorsanız kazanan siz olacaksınız. pişanlıklarınızı da atın bir kenara çünkü hiçbir önemi yok artık sen pişman olunca düzelmiyor her şey. kendinizi sevin küçüklüğünüzü sevin alın konuşun ara sıra başını okşayın ve de diyin ki ona BU DA GEÇER YA HU. Hepinizi anlıyorum biliyorum içindekilerinizi ama bırakmayın kendinizi. pes etmek yok ona göre. İlerde bir gün tekrar buraya baktığımda iyileşen bir sürü arkadaşımın yazılarını okuyacağım inşallah.

KALIN SAĞLICAKLA

Halim
6
Duygusal Otistik Olmanın Faturası

FATURA SAHİBİ: T..... T.... (BABAM)

 

 

Duygusal anlamda otistik olma ifadesini ilk olarak HK terapide kullandı. Belirli ritmik şeylerin bana güven verdiğini ve bazı davranışlarımı söylediğimde bu tespiti yapmıştı. Nörolojik olarak değil ama duygusal anlamda otistiksin dedi. Sebebini sorduğumda “baban beslememiş, duygu anlamında” demişti ve bu tespitin doğruluğundan dolayı bana bi’ üç dört saniye kal gelmişti. Çünkü yaptığım bazı davranışların bir yandan bana güven vermesi bir yandan da sıkıntılı bir durumun olduğunu bildiğimden kötü bir hissiyat yaşıyordum ve bunun sebebini bulmuş olduk.

Duygusal otistik ifadesini nette arattım ama hiç bu konuyla ya da bu kavramla alakalı bir bilgi bulamadım.H K’nın kendine ait, özgün bir kavram olduğunu düşünüp daha fazla bakmadım. Bunun önemli bir konu olduğunu düşündüğümden bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum. Aynı zamanda eşcinsel ya da eşcinsel çekime sahip bireylerde bu tarz duygusal otistik davranışların olduğunu hem kendimden hem de forumdaki diğer danışan hikayelerinden gözlemledim ve bu konuya başlık açtım.

 

Bazı otistik davranışlarım

-Altı yaşıma kadar kendi kendime sallanırdım. Saatlerce hayal kuruyordum ve keyif alıyordum bundan.

-Dereler ve akan sular benim için başkaydı. Suyun akışını değiştirmek, su değirmeni yapmak, köprüler yapmak benim için çok iyiydi ama koca bir gün boyunca yapardım, bırakmak istemezdim.

-Hâlâ daha gece uyurken ayaklarımı belirli ritmik hareketle birbirine sürterim.

-Bazı oyunlarda saplantılı denecek kadar kendimi kaptırırım, age of empires, minecraft  ve simülasyon oyunları gibi oyunlarda çok sakıncalı derecede kendimi kaptırırım.

-Özellikle benim uğraşımla kurduğum arkadaşlık ilişkilerini bir anda noktalayabilirim. Genellikle kendi irademle istediğim için kurulmuş olan arkadaşlık bağını kopartmak bana zor gelmez. Zaten ekstra benim çabamla kurduğum için yokluğunu hissetmem. Karşı taraf neye uğradığını şaşırır, hep devam edeceğini zannettiği ilgi akışını kestiğimde kullandığını zannettiği ben tarafından dımdızlak kalır. Emeği olmadığı için gelip hesap sormaya da yüzleri olmaz.

-Siyasetçilerin videolarını sıkıntılı derecede izlerim. Eski olsun yeni olsun etkileyici bir şey varsa izlerim, vaktimi harcarım, konuşmaları izlerim ve hiç sıkılmam, geçen Erbakanla Elçibeyin yıllar önceki müzakeresini izledim hatta

-Gün içinde belli söz gruplarını tekrar ederim, gaza gelirim Erdoğanın refah partisi dönemi “Geceler vardır, uykuyla geçer, sarhoş kusmuklarıyla lekelenir. Geceler vardır, ihtiraslar çağıldar, yuvalar yıkılar. Geceler vardır, dirilişe gebedir, fecr olur. Şehr-i İstanbul fetholunur. Bir çağ kapanır, bir çağ açılır “ şiirini okurum evde son ses, heyecanlanırım Erbakanın, ey yürekleri dağlar kadar büyük ve azimleri kayalar kadar sağlam diye devam eden yeminini tekrar ederim otistik derecede.

 

-Zikir küçüklüğümden beri dikkatimi çekmiştir, oradada ritmik hareketlerle bir ahenk var. Sesli yapılan ve insanlarla yapılan olandan bahsediyorum şu ana kadar hiç katılmadım ama evde kulaklığı takıp orada olduğumu hissederek yaptığım bile beni bu alemden başka aleme götürmeye yetiyor. Sarhoşlaşıyorum.

-Kendime robotmuşum gibi plan yapıp onu yüzde yüz uygulamaya çalıştığım olmuştur, lgs zamanı tüm gün boyunca test çözdüğüm, değişik aşırılıklara kaçmışımdır.

-Ucu bucağı olmayan şeyler benim dengemi çok kolay bozuyor, netlik ve kesinlik olmayan işlerden uzak dururum benim için tehlikelidir, felsefe gibi,sosyal tartışmalar gibi. Kontrol gerekiyor benim için.

-Bahçe, bitki işlerini çok severim kendi oluşturduğum bahçeye sadece bomboş bakmak bile beni mutlu ediyor, saatlerce kalabilirim, bakabilirim.

-İşleyen sistemler beni çok tatmin ediyor, üretim işleri çarklar filan saplanıp izlerim ve sorun varsa çözüm üretirim veya sistemi daha optimize etmek için düşünürüm.

-Küçükken bir maketi tamamlamak için sabahın 7lerine kadar uyumadığımı hatırlıyorum. Uyumam gerektiğini bilirim ama insan aynı anda hem çocuk hem de ebeveyn olamayacağı için o an çocuk olanın istediğini yapardım.

 

-Bu duygusal otistik davranışları yazarken bile beynimin bazı bölgelerinin tepki verdiğini hissedebiliyorum. Bunları yaparken hoşuma gidiyordu ama bunların sıkıntılı olduğunun farkındaydım, aklım bunların bir yerde sonlanması gereken davranış şekilleri olduğunu biliyordu. Kimisini bıraktım kimisi hâlâ devam ediyor. Bugün itibariyle bu davranışların bırakılması için mücadele ediyorum. Duygusal anlamda tatmin oldukça zararlı olanın yerini sağlıklı davranışlar alacak inşaallah.

 

Bu davranışları bir şeye benzetecek olursak oyuncak arabayı çevirirsin çevirirsin yere koyarsında düpdüz saplanıp gider ya, işte ona benziyor yol kavisli yani hayat gibi ,yolda kalabilmek için müdahale gerekiyor dışardan ya da duygusal aktarımla direksiyona bir şoför geçmesi gerekiyor.

 

 

Evet duygusal anlamda otistik davranışlarım var. Bendeki sorunların çoğunda olduğu gibi bunda da babamın payı var ve yazının başında bu faturayı peder beye kestiğimi çok açık bir şekilde yazdım. Önceden yaşadığım psikolojik problemlerde kendimi suçladığım oluyordu, neyi eksik yaptım veya ne yapmalıydım der kendimi hesaba çekerdim ama benlik bir sorun yok, hesap yetişkin olana kesilir. Anneye,babaya kesilir ya da bunu yapan kimse ona kesilir, karşımda onları olgun olarak bulamadığım için hep sorunu kendimde aradım ama ben çocuk olanım, suçlu görülemez bir çocuk. Bu yüzden bu sefer suçluyu ıskalamadan kendimi de yıpratmadan direk sahibine teslim ettim. Şimdi atış serbestt:

 

Bizler robot, değiliz insanız. Yemek yemek, su içmek, barınmak gibi temel ihtiyaçlarımız olduğu gibi duygusal ihtiyaçlarımızda var. Güven, mutluluk, heyecan, cesaret, hüzün, umut, gibi insana ait duyguları annemizden, babamızdan öğreniriz. Olaylar ve durumlar karşısında nasıl tepki vereceğimizi, olanı nasıl karşılayacağımızı ebeveynlerimizden öğreniriz. Anne-baba ya da onların yerine koyabileceğimiz başka abi, abla, amca, dayı, teyze, hala gibi kişileri rol model alarak duygusal gelişimimizi tamamlarız. Lakin bu ihtiyaç karşılanmadığı zaman donuk, hissiz, sevgisiz, pesimist, karanlık bir kişilik gelişiyor. Erkek ya da kadın değil ruhun cinsiyetsizliğinde kayboluyor manevi ve mistik yollarda kendinize yer arıyorsunuz. Aşırılıklar ve ya saplanmalar, saplantılar oluşuyor. Zaman içinde bu boşluğu dolduracak davranışlar geliştiriyorsunuz, sizi bir adım ileriye götürmeyen ama en kötüsünden kendinizi avuttuğunuz bir aktivite oluşuyor. Zannımca bu konu bir yanlış bir birey davranışı değilde birey olamamışlıkla , bir gelişim eksikliğiyle alakalı bir durum.

 

Baba -Oğul 

Baba oğul ilişkisi ben ve babam arasında gelişmedi. Aynı evde iki yabancı erkek gibiyiz. Sadece ilgisizliği değil aynı şekilde beni istismar etmesi de ikimizin baba oğul olarak ilişki kurmamızı engelledi. Çevremde babamın yerine koyabileceğim rol model alabileceğim başka kimse de yoktu. Bir abim yoktu, bir amcam yoktu rol model alabileceğim kimse yoktu.

(Babam aylardır memlekette ve ben hiç yokluğunu hissetmiyorum, bir yokluk hissediyorum ama o boşluğu dolduracak kişinin o olmadığını biliyorum, özlemiyorum)

Dindar camialarda babanın evladı üzerine hakları anlatılır. Babanın değerine ilişkin sohbetler verilir ama genel olarak evladın baba üzerinde haklarıyla alakalı bir şey söylemezler, anlatmazlar, konuşmazlar. Ben şimdi babası eksik kalmış bir oğul olarak beklediklerimi, ihtiyaçlarımı, isteklerimi ve nerelerde eksik kaldığımla ilgili bir kaç şeyi ifade etmek istiyorum. Bu hayatta güven duygusunu baba verir, insanlarla nasıl iletişim kurulacağından hangi insanla arkadaş olunur, hangi insana güvenilir kime güvenilmeze kadar bunları baba öğretir. Bir olumsuzluk ve tehlikede ne yapılacağını, sorumluluk duygusunu, peşinden koşulacak şeyi, hayatla ilgili birikim gerektiren konuları baba oğluna aktarır. Benim otistik davranışlarımdan biri olan 6 yaşına kadar tek başına sallanma aktivesi aslında tamamen kurulamayan bağdan dolayı kendimi transa alma girişimidir. Gelişim olumsuz etkilendi. Zaten sembolik olarak ele aldığım bu kendi kendine sallanma olayını babamın bir gün haberde benim gibi sallanan birisini görüp bana demesiyle bıraktım. Aslında bu aktiviteyi sonlandıran kişi aynı zamanda bunu başlatan kişiydi. Kendimi korumak maksadıyla hayaller kurup zihinde ilerlediğim bu sallanma aktivitesi aslında birey olarak ilerleyememenin bir alternatifiydi. Babam müdahale etmedi, elimden tutmadı, duygu aktarımı yapmadı ve kişilik olarak eksik ve diğer çocuklardan başka biri çıktı ortaya. Babamın koyamadığının yerine ben mükemmeliyetçi, başarı takıntısı olan idealist, üretken bir kişilik koydum bi süreliğine. İnsanlarla ilgili konularda da denklemler kurdum. Kendi aleyhime de olsa bu denklemler üzerinden iletişim geliştirdim. Bu denklemlerin varlığıda duygusal otistikliğime birer örnek teşkil ediyor. Duygu yok, sevgi yok, var gözüküyor ama sağlıklı yoldan değil, doğal değil. Bu denklemlerin hepsi istismar edilmiş kişiliğimin ürünü olsa da, benim için bir standart oluşturdu. Çünkü biz insanız, belli seviyelere, standartlara sahip olmak zorundayız, içilecek sudan, konuşulacak insana kadar bu standartlar gereklidir. Babadan ve ya diğer rol modellerden alınamayınca zihnim ister istemez oyunlar kurdu, standart oluşturmak için denklemler kurdu. Bir yerden sonra suni ve birikimsiz olarak kurulan bu denklemler hayatın gerçekleriyle uyumlu olmadığı için işlevsiz hale gelse bile beni bu yaşıma kadar iyi kötü toplum içinde idare etti. Zekayla anca buraya kadar geliniyor. Hayat bir yerden sonra daha güçlü ve yüklü geliyor ve işte burada babalık nedir, hangi boşluğu doldurur daha iyi anlıyorsunuz.

 

Yazı baya ciddi ilerliyor buraya başlık olarak:

YAP Bİ BABALIK 

Hüseyin Hoca’nın terapilerde bir psikologtan çok daha fazlası olmasının bir nimet olduğunu, bu forumlarda hikayesi olan, bu toplumun babasız bırakılmış tüm oğulları çok iyi bilir. Duygusal otistikliğin çözümü basit bir terapi seansıyla çözülecek kadar kolay bir konu değil. HK ile kurduğum bağla aslında bu aktarımı yapıyorum. Terapilerle doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü yeniden yorumluyoruz. HK bir babanın yaptığı gibi erkek olmayı, doğrularımızı cesaretle savunmayı, haksızlığa karşı kendimizi nasıl savunacağımızı, bir erkeği nasıl dost gibi seveceğimizi bir kadını nasıl aşkla seveceğimizi sıfırdan öğretiyor. Benim ikinci terapide düşündüğüm şey ne biliyorsam yanlış çıktığıydı.Hayatla ilgili doğrularımın gerçek hayatla ne kadar uyumsuz olduğunu terapilerle farketmiştim. Şimdi duygularla ilgili kısma gelecek olursak onlarıda HK ile öğreniyorum. Bir terapinin sonunda bana sarıldığında hangi duyguya gireceğimi bilememiştim. Çok farklıydı ve başkaydı benim için. Orada ağlamadım ama eve dönerken o anı düşünürken bile gözlerim ıslanmıştı eve gittiğimde ağladığımı hatırlıyorum. Son terapimden bir önceki terapimde yine sarılmıştık gözlerimden öpmüştü ve sonunda mutlu ol diye demişti. Bu söz bendeki bazı beni yıpratan duyguları öldürmüştü çünkü travmalarımdan kaynaklı olarak, olayları sanki benim mutsuz olmam gerekiyormuş gibi yorumlayan bir zihnim var. Benim zihnime göre ben hep acı çekmeliyim, hep dertli hep kederli olmalıyım, hep mutsuz olmalıyım, mutlu olmayı ahmet ,mehmet hakediyor ama Yavuz haketmiyor gibi hissediyorum.İnsanlara karşı çok şefkatliyken kendime karşı o şefkatin zekatını bile göstermiyorum. Sonra çıkıp birisi sarıldıktan sonra  “ mutlu ol diye“ dediği zaman tüm bu düşünceler bloke oluyor ve mutlu oluyorum. Genel olarak duygusal otistikliğimin panzehiri olarak birkaç örnek verdim.

 

 

Nasıl ki beni bu duygusal otistik davranışlara beni istismar eden, sevgisiz bırakan, kalpsiz bırakan ve canımı acıtan bir insansa bu işin çözümü de yine insanda.

Sağlıklı, güçlü, karakterli ve duruş sahibi insanlarla duygusal güvenli bağ kurduğumuzda bu tarz davranışlarda son bulacak diye düşünüyorum. Hayatla daha uyumlu daha barışık olduğumuzda ve kendi fantezi dünyamızdaki sahte mutlulukları, sahte başarıları bıraktığımızda saatlerce kendimizi uyuşturacak davranışlarda son bulacak.

 

 

-Babama mektup-

Senki bana baştan kaybettiğim denklemleri kurdurtan kişisin.

Bana, x’e değer veripte kendimi hiçleştirdiğim ve sonucunda 0 elde ettiğim denklemleri sen öğrettin.

Hep kendimden vererek insanlar beni sevsin, bana zarar vermesinler diye ruhumdan rüşvet vermeyi bana sen öğrettin.

Saatlerce suyun akışını izleyerek güvende hissetmeyi bana mutluluk diye sen zannettirdin. Beni hayatın akışına hazırlamak yerine suyun akışını izlemeye sen hapsettin. Bir bahçenin kenarında ev yaparken beni kendi yalnızlığıma terk eden sensin. Birlikte yol yürümek,birlikte şakalaşmak,birlikte saçmalamak, elimden tutmak varken beni öylece piç bıraktın.

Bedenime bakıpta T.....’ın oğlu diyenlerin lafına bakma , ruhumu görebilenler bir İsa görüyorlar.Seni öyle silikleştirdimki ruhumda seni asla göremeyecekler.Seni öyle kazıdımki her erkek giriyor rüyalarıma ama sen giremiyorsun.Seni öyle hiçleştirdim,seni öyle sildim.

("Cismen babamsın ruhen değilsin. Beni cismen besledin ama ruhen beslemedin. Hatta ruhen öldürmeye çalıştın. Ne acı verici bir çelişki değil mi? Bedenen hayat vericimsin, ruhen katilimsin. Beni kendi kendimin babası olmak mecburiyetinde bıraktın. Bedenim senden gelse de ruhumu Cenab-ı Hak kendi ruhundan üfledi." İsa aleyhisselam benzetmesi yerinde 👍🏻) Ömer YILMAZ

 

Senin cenazende sana ağlamayacağım,ağlarsam kendime ağlayacağım ama sana ağlamayacağım. Çünkü bana bakanlar senle benim bağımın olmadığını görecekler. Ağlayan diğer insanlara bakıp onlarla kurduğun bağlara bakıp benden esirgediğini güçlü vakur bir duruşla izlicem.

Bilmem çok mu kalpsizim çok mu duygusuzum ama asıl sorular bu değil, beni bu kadar sevgisiz, duygusuz kim bıraktı!

İnsanlar yargısız infaz yapıyorlar yargılamayı bile bıraktılar, belki yargılasalar doğru bir şekilde asıl olanı görecekler ama kimsenin umurunda değil BABA.

 

(Genel olarak yorumlayacak olursak son zamanlarda bir hesaplaşma içindesin. Foruma yazdığın son yazı da bir hesaplaşma yazısıydı. S....ı, E...rı daha önceden gömmüştün ama o yazıyla başlarına mezar taşı diktin. Ama yazıda birisi eksikti? Baban. Son yazıyla da babanı yargılıyorsun. Senin bu hesaplaşmalarının geçmiş hesaplaşmalarından bir farkı var. Sen bu adamların hepsiyle hesaplaşmıştın zaten ama o hesaplaşmalar dış dünyadaydı ve o hesaplaşmalarda bir ümit vardı. Belki babam değişir, belki S.. değişir vs. Değiştiler mi? Değişmediler. Bu kurduğun mahkeme eski mahkemelerinden farklı. Yargılamayı kendi iç dünyanda yapıyorsun. Onlara söz hakkı vermiyorsun. Senin için o kadar yoklar. Onlardan o kadar ümitsizsin. Ve kendin içinde hükmü verip dosyayi kapatıyorsun. Mezar taşlarını başlarına dikip, fatiha okumadan, arkana bakmadan yoluna devam ediyorsun. Takdir ediyorum seni 👏🏻 Ayrıca bir yerde hesaplaşma varsa yeni bir başlangıç da var demektir. Üniversite hayatına başlamadan önce geçmişi temizlemek istiyorsun sanki. Yerinde bir hareket 👏🏻) 

Ömer YILMAZ

 

 

Akşam olunca Yavuz Efe kendisini birinin çağırmayacağını anladı ve kendi başına saatlerce uğraşıp yaptığı çamurdan eve bir ayak vurup bozdu, sonra usulca evin yolunu tuttu...o gece rüyasında evi yaparken aslında yalnız olmadığını gördü...

 

 

 

 
7
Hüseyin Hoca ilk terapide, buraya gelmeden önce ne bekliyordun, bugün ne buldun diye sordu. Açık bir cevap vermemiştim.

Almanlar işçi ihtiyacı nedeniyle Türkiye'den de göç aldıktan birkaç sene sonra işçiler ülke içerisinde bir mesele hâline gelmeye başladığında, biz işçi bekliyorduk lakin insan geldi demişler.

Ben de terapiye gitmeden önce karşısında gülümsemek bile istemeyeceğim bir psikolog bekliyordum. Fakat benim için sadece bir psikolog değil, insan vardı.

Almanlar menfi manayı kastetseler de ben etmiyorum. Evet, benim için böylesi çok daha zorlayıcı olacak, onu da inkar etmiyorum.
8
Medya / *Konu: Eşcinsellik ve Aile İfsadı* *LGBT DEĞİL!.. EŞCİNSEL!..*
« Son İleti Gönderen: psikolog 07 Mayıs 2024, 10:15:22 öö »
*Konu: Eşcinsellik ve Aile İfsadı*

*LGBT DEĞİL!.. EŞCİNSEL!..*

Dünyada ve Türkiye'de sıkça tartışılan ve tabu haline getirilen konular arasında yer alan eşcinsellik ve aile ifsadı üzerine derinlemesine bir bakışla yeni bir yol haritasına ihtiyacımız var..

Eşcinsellerin gerçek yaşam hikâyeleri ve itirafları ile şimdiye kadar LGBT’nin oluşturduğu ve tabu haline gelen “Eşcinsellik Doğuştandır ve Psikolojik Rahatsızlık Değildir” algısı Üzerinden yapılan propogandaları ve uluslararası örgütlerin bu çevrelere sağladığı destekler yüzünden bir çok gencin hayatı karardı ve bu gün bu kötü gidişe dur demek için yeni bir fırsat doğdu.

Bu anlamda bu kitap, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin (APA) 1973'te eşcinselliği psikiyatrik bir bozukluk olarak sınıflandırmaktan çıkarmasının ve 1 yıl sonra eyalet yasası haline gelmesinin perde arkasını deşifre ederek bu konudaki algıyı ve gerçekleri gün yüzüne çıkaran önemli bir adımdır.

1973’de sadece APA’ya darbe yapılmadı aynı zamanda TIP literatürüne de bilim adı altında darbe yapıldı. İşte bu kitap insanların hem sağlığına hem de ahlaklarına uzanan elleri de deşifre etmektedir.

*Kitap Tanıtımı:*

*Kitap Adı:* *"Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi"*

*Yazar: Muhammet Binici*
(Gazeteci, Yazar, TV Program Yapımcı ve Sunucusu, Bilişim Teknolojileri ve Sosyal Medya Uzmanı)

Eşcinsellerin yaşamlarına ve iç dünyalarına gerçek hikâyeler ve uzman yorumları ile odaklanma
8 yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitap, eşcinsellerin itiraflarını ve uzman değerlendirmelerini sunuyor.

"Benim Ailem Belgeseli"nin kitaplaştırılmış şekli olarak çeşitli bölgelerden tedavi ve terapi ile sağlıklarına kavuşan eşcinsellerin hikâyelerini ve Tedavi ve terapi ile iyileşen eşcinsellerin tabuları alt üst eden itiraflarınndan oluşuyor.
 
*Yazarın Çalışmaları:*

*Muhammet Binici:*

Eşcinsellik ve aile ifsadı konularını ele alarak tabuları yıkmayı hedefliyor.

Engellemeler ve tehditlere rağmen konunun detaylarına inerek ezberleri bozmak için çaba sarf ediyor.

Eserinde eşcinsellerin itiraflarının yanı sıra uzman akademisyenlerin değerli katkılarını da bulunduruyor.

*Gayr:*
Eşcinsellik doğuştandır psikolojik rahatsızlık değildir, eşcinseller iyileşip asli fıtratlarına dönemezler algısını çürütmek.

Tedavi ve terapiyle iyileşen eşcinsellerin itiraflarıyla eşcinselliğin doğuştan olmadığını psikolojik bir rahatsızlık olduğunu ispatlayarak yanlış bilinen doğruları düzeltmek ve toplumsal bilinç oluşturmak konusunda katkı sağlıyor.

*Sonuç:*

Kitap, gerçek yaşanmış hikâyelerle desteklenerek ve eşcinsellerin itirafları ile eşcinselliğin doğuştan olmadığını ve psikolojik bir rahatsızlık olduğunu ortaya koyuyor.

Tedavi ve terapiyle iyileşen eşcinsellerin itirafları ile ezberleri bozarak, ideolojik bir yapıya bürünen ve ahlak terörü haline gelen LGBT’nin 1960’dan günümüze oluşturduğu “Aileyi İfsad” etme çabasındaki çevrelere karşı toplumun harekete geçirilmesinde etkili bir proje olarak karşımıza çıkıyor..

İletişim ve Destek:

*Muhammet Binici*
*0533 266 29 39*
*info@muhammetbinici.com.tr*

"Kitap hakkında ne dediler:*

“Bu kitap ülkenin fabrika ayarlarıyla oynama cesaretini kendinde bulanlara bir cevap niteliğindedir. Aynı zamanda ülkemizin fabrika ayarlarına dönüşünün gerekliliğini eğmeden bükmeden, amasız ve fakatsız ortaya koyan ilk çalışmalardan biridir.”
*Prof. Dr. Esat ARSLAN*

“Gariban köşelerdeki belki de hükmen ‘yok’ hâle gelmiş kişilerin dertlerini dinlemek, içinde bulundukları acınası durumlara nasıl geldiklerini, bir zamanlar kendi mahallesinde de olsa kendi çapında bir ‘fenomen’ veya bir ‘star’ iken  şimdi ne hâle düştüklerini, uyuşturucu, fuhuş, alkolizm, organ mafyasının... elinde nasıl gün geçirdiklerini topluma anlatmak... içimizdeki burukluk ve şımarıklığın en azından çatışmasını seyredip doğru eylem tarzını harekete geçirirsek, sanıyorum bizde iyiye doğru bir inkılâb başlayacaktır.”
*Prof.Orhan ÇEKER


https://twitter.com/MuhammetBinici/status/1787528216292286716


http://www.bncmedyahaber.com/kategori-benim-ailem-56.html#google_vignette

9
06/05/24 13:51
Burada yazı paylaşmaya çok çekiniyorum ama terapide anlatmaktan daha çok çekineceğim ya da o anki ruh halinde olmadığım için aktaramayacağım bazı şeyleri burada anlatmak daha kolay. Bu da dünden;
05/05/24 18:34
2 sene önceydi. Bir kıza açıldım. Daha sonra ise sevgilisi olduğunu öğrendim. Bu kızın sınıftan bir arkadaşı vardı. Belki de sınıfın en yakışıklısıydı. Daha önceki yazılarda hakkında fantezi kurduğum en son erkek dediğim kişi buydu. Aslında dikkatimi çeken, kıskandığım erkekler gibi kaslı, esmer ya da maskülen değildi. Bir insanda en çok dikkatini çeken şey ne diye sorulsa herhalde rahatlık derim. Bazen sokakta, parkta, herhangi bir yerde gülen, eğlenen insanlar, erkekler görüyorum. Hiçbir şeyi düşünmeden, etrafın farkında olmadan sadece eğleniyorlar. Ben de onlardan biri olmak istiyorum. Her neyse bu bahsettiğim kızın haricinde bir kızı daha hoş bulmuştum. Hiç kimseye söylemedim. Zaten kısa bir süre sonra sevgilisi olduğunu öğrendim. Bunu öğrendikten sonra onun sevgilisiyle arkadaş olduğumu, çok yakın dost olduğumu hayal ettim defalarca. Bunun altında yatan neden ne? Kendime erkeklik mi devşiriyorum çekici erkeklerle arkadaş olduğumu hayal ederek? Yine burada biraz bahsetmiştim. İlk terapiye gelmeden 1-2 gün önce ilk kez sigara içmiş ve mastürbasyon yapmıştım. Sigara içtikten sonra lavaboya elimi yıkamaya gittim. Aynaya baktım. O an aynada görmek istediğim kişi işte oydu. İlk hoşlandığım kızın arkadaşı. Hatta sigara yakmadan önce onun fotoğrafına bakmıştım. Bugün yine onun üzerine düşünürken buldum kendimi. Bir koltukta oturuyoruz. Ellerimizi birbirimizin omzuna atmışız ve beraber sigara içiyoruz. Sadistik arzular dolayısıyla mıdır bilmiyorum, bugün onunla seksüel bir şey hayal etmedim ama o aklıma geldikçe aynı zamanda onu bıçakladığım, öldürdüğüm, önümde yerde yattığı gibi kısa süreli görüntüler geldi gözüme.
Hoşlandığım kızların bu arkadaşlarıyla, sevgilileriyle ya da özgüvenli erkeklerle neden arkadaş olduğumu hayal ediyorum, bunun üzerine yazmak istiyorum. Öncelikle kendimi bir kıza layık hissetmiyorum. Yani bir kız için her bakımdan yeterli olabilir miyim bunu düşünüyorum. Onu mutlu edebilir miyim, ona yetebilir miyim? Dış görünüşümü beğenecek mi, mesleğimi beğenecek mi? Kısacası bir kız için mükemmel olmam gerektiğine inanıyor gibiyim. Eğer bu dediğim doğruysa neden bir erkek için mükemmel olmam gerektiğini düşünmüyorum? Çünkü zaten homoseksüellik mükemmel erkeklerin buluşması değil. Kendini bir kadın için yetersiz gören erkeklerin buluşması, bence. Bundan 2 sene önce, bir aplikasyondan iki homoseksüelle tanışmıştım. Gösterdikleri alaka hoşuma gitmişti. Buluşmak istedikleri zaman hemen silmiştim. Eğer buluşmayacaksam biriyle neden bu insanlarla tanıştım? Tek istediğim birinin de beni istemesiydi. Bu oldu ve hemen uzaklaştım.
Şimdi şu kendimi sigara içerken hayal ettiğim arkadaşa döneyim. İsimsiz bahsetmek zor oluyor, o yüzden adı Emir olsun. Bir gün uykudan uyanırken adımın Emir olduğunu sayıklayıp durdum. Başka bir zaman annemle konuşurken annem bana Emir adını vermeyi düşündüğünü söylemişti. Sanki adım Emir olsa bütün problemlerim çözülecekmiş gibi sevindim. Yaklaşık 1-2 yıldır takma ad kullandığım yerlerde Emir adını kullanıyorum. Hatta son anda adımı merdümgiriz girmesem yine adımı Emir koyacaktım. Emir benim ideal benliğim gibi.
Hoşlandığım kızı defalarca rüyamda gördüm ama bir tanesinde bile ona dokunmuyordum. Bir keresinde onu arkadaşıyla seks yaparken gördüm. Gördüğüm en acı verici rüyaydı.
Black Swan filminde Nina, Lily'le fantezi kuruyor, daha sonra onu kendisinin hoşlandığı hocasıyla olduğunu zannediyor. En sonunda kendisi sahnede siyah kuğuya dönüştükten sonra gidip hocasını öpüyor. Belli ki ben hâlâ değerli, yeterli hisseden bir erkeğe dönüşümümü tamamlayamadım.
10
[  ] 4 ay oldu son terapiden itibaren. Son yazım da 2 ay önce civarında yazdım. Ne oldu nasıl oldu da şimdi hemen evlenme kararı aldın diyebiliyor olabilirsiniz ki haklısınız tabi. Ateşi söndürmek için ateşe yaklaştım arkadaşlar. Birisiyle bu süre içinde birisi dediğin pasif olan bir gay ile konuştum. Ki bu süreç içerisinde kız arkadaşım zaten vardı. O her zaman benim yanımdaydı. 2 yıldır beraberiz beni hk dan sonra en çok iyileşmeme katkı sağlayan kişidir kendisi. Peki noldu bu 2 ay içerisinde detaylı şekilde yazacağım ama şu anlık biraz detay geçmek istiyorum. Ben 2 yıldır biseksüel bir şekilde hayatıma devam ediyorum. Eskiden kadınlara karşı hiçbir istek olmuyorken 2 yıl önce terapilerin sayesinde kızlara karşı da isteğim arttı. Ki bu 2 yıl içinde bazen kadınlara bazen erkeklere karşı hislerim arttı ama bu zamana kadar kimseyle ilişkiye de girmedim tabi. 2 ay önce niye tanıştım peki. Denemek istedim çünkü aklımda bazen kabullenip bu duyguları bu şekilde yaşamak da var Dı bakalıö dedim acaba gerçekten kabullensem kendimi  değişir mi içindeki yangın diye. Denemek istedim denedim de. Ki bu süreçte kız arkadaşımla da konuşmaya devam ettim. 2 zy içinde zor şeyler yaşadım ve yanımda duran sadece kız arkadaşım oldu. Diğerinin sizinde bile değildim yani. Gece yatmadan önce azıp azıp yazdığı çoğu zaman aklına bile gelmediğim kişiydim. Ben pek üstüne de düşmedim. Sevmeye çalışayım dedim ama sevemedim düşlere hayallere girdim ama boşaldıktan sonra gelen o iğrenmişlik hissi hepsinden betermiş. Bakın gay pornosu da izliyordum onlarda aynı şeyi yapıyordu ama hiç bu kadar iğrenir midem bulanmıyordu. Lakin birisiyle konuşup o şekilde onun olduğunu düşünerek boşalınca o kadar iğrendim ki anlatamam. 1 ay böyle gitti en sonunda bu 1 ayın son haftası bana hiç yazmadı ben de siktiri çektim. İşine gelince konuşacağın kişi değilim diye söyledim kendisine. Ayrıca 33 yaşına gelip pasif olup benden bir şeyler beklemesi de beni farklı hissettiriyordu. Ben diğer yazımda zaten asıl konunun ben kimin demek istediğimi belirtmiştim. Ki buldum kendimi de. Asla hiçbir erkeğin vücuduna muhtaç  olmayacak kadar güçlü biriydim ben. O gücü ise bu 33 yaşına gelen pasifle konuşana kadar tam anlamıyla anlamamıştı.  Arkadaşlar ben zaten iyileşmişim ama bunu nedense bırakıp lendi hayatıma devam edemiyordum. Eski halimi bırakıp yeni halime geçmekten korkuyordum. Alışkanlıklardan vazgeçemiyordum. Ben şu an tamamen iyileştim de demiyorum ama artık eşcinsellik defterini kapattım. Bu defter artık açılmayacak ki bundan da eminim. Lakin başka konularda elbette hk dan her zaman yardım alacağım. Bundan sonra konu eşcibsellik olmayacak ailem olacak. Peki nasıl bu kadar eminsin 1 ay konuştun onunla 1 ayda da evlenme kararı verdin nasıl oldu derseniz. Onu o kadar çok hissettim ki içimde. Yani eskiden bir erkeğe bakınca hayallere dalan ben öyle birisi ol aktan çıktım. Geçici mi dedim hatta ama yok öyle de bir şey. Kimseye muhtaç olma duygusu yok artık. 2 yıldır açık olan ve porno için kullandığım Twitter hesabını sildim tek seferde. Hiçbir yerde kalmadı e postası zaten ezbere de Bilmiyordum. Bu sebepten asla silemiyordum. O adam işte neden neden demesine rağmen direkt kesip attım ve hayır konuşmayacağım dedim. Bitirdim hemen. Yani bunları ben asla yapamıyorfum arkadaşlar. Galerimi temizledim o da var tabi. 1 aydır 1 kere bile pornoya bakmadım ki bakmayacak da aklıma eski hayalleri bile gelince midem bulanıyor. Haftada 5 kere ye çıkan mastürbasyonlar azaldı 1 e düştü ki bu mastürbasyon da ise erkekler asla gelmiyor aklıma. Yani kızlara karşı isteklerim yüzde 100 olmuşken erkeklere karşı sıfıra indi şu an ben 2 gün bakmadan duramazdım belkide pornolara şimdi öyle bir şey olmuyor 1 ay oldu. Bunlar işte laf değil yani icraatlerime bakıyorum ki içime bakıyorum arkadaşlar içim ne diyor bana ne hissediyorum ona bakıyorum. 3 4 yıldır bu anı bekliyordum ama bunun 1 anda böylegerçekleşeceğini düşünmüyordum. Şu an bana bu müzice gibi geliyor. Ve hayatımın ise en mutlu zamanlarını yaşıyorum. Bu mutluluğumu sizle de paylaşmak isterim tabi. Umudunuzu yitirmeyin mesajınız olursa cevaplıyacağım. Şimdilik bu kadar yazacağım daha da uzun uzun yazıp atacağım siteye ondan da istifade edebilirsiniz tabi

Halim
Sayfa: [1] 2 3 ... 10