Gönderen Konu: BİR KIZLA SEVİŞEREK EŞCİNSELLİKTEN,SADİST-MAZOŞİST KİMLİKTEN ASLA KURTULAMAZSIN!  (Okunma sayısı 2585 defa)

gergin

  • Newbie
  • *
  • İleti: 20
    • Profili Görüntüle
29 .seans (1 mart 2024)

İşyerimdeki patron kadın hocam Eda ve benimle eş kıdem çalışma arkadaşım Rabia arasında sorun yaşadım, kriz çıktı. Bu sorun bir hafta kadar sürdü. Geceleri düşünmekten uyuyamadım. Birkaç gün antidepresan yine kullanmaya başladım. HK ile bu sorun,kriz hakkında detaylıca analizlerde bulunduk.  Krizlerde nasıl davranıyorum?, Bilinç düzeyinde, bilinçaltımda nasıl çözümler üretiyorum? Yaşadığım iki sorun vardı:

1.- Eda hoca bana yeni gelen stajyerlere ders anlatmamı ve sonrasında kendisini bilgilendirmemi istedi. Bende stajyerlere ders anlattım sonrasında da hocayı direkt aramayı lüzumlu görmedim ve dolaylı olarak stajyerlere ''siz söylersiniz hocaya anlattığımı'' dedim. Sonrasında onlardan  biri de işgüzarlık edip dersi eksik anlattığımı söylemiş. Hoca da sonrasında beni arayıp ''stajyerler böyle söylüyor eksik anlatmışsın. Tam anlattıysan da beni ara bilgilendir demiştim beni niye aramadın? diye fırça çekti. Bende ''tam anlattım hocam kusura bakmayın bir dahakine ararım  özür dilerim'' deyip kapattım.

2.- Ertesi hafta bir gün hastalandım rapor aldım. Hocaya durumumu söyledim. O da tamamdır çalışma arkadaşın Rabia nöbetçiydi onu da arayıp söyle eğer problem olacaksa da kendi aranızda anlaşıp çözün dedi. Bende aramayı gerekli görmedim ve ortak whatsapp grubumuza mesaj attım. Rabia da zaten mesaja negatif birşey yazmadı. Sonrasında hocayla denk gelmişler ve hoca rabiaya ''Ali seni aradı mı sorunu çözdünüz mü?'' demiş. O da ''evet çözdük mesaj attı ama aramadı'' demiş.

Sonrasında hoca benim sorumsuz olduğuma kanaat getirmiş olacakki bu iki meselede bilgilendirmediğimden, dediğini yapmadığımdan dolayı bana birkaç fazladan iş yükü ceza olarak verdi. Bende wp grubuna ''ceza vermek için çok büyük meselelermiş gerçekten'' diye tepki mesajı attım. Sonrasında bu meseleyi bir hafta boyunca diğer çalışma arkadaşlarımla ballandıra ballandıra konuştuk. Benim mağdur edildiğimi, bana haksızlık edildiğini söylediler. Şakalar, espriler yaptık böylece mesele hakkındaki gerilimimi de dedikodu yaparak bir şekilde boşattım. Hoca ve diğer çalışma arkadaşımın dedikodusunu yaptık. Rabia ile bu meseleyi konuşmadım onun yerine karşılıklı birbirimize soğuk davrandık. Ben stajyerlere ceza verdim ''sizin yüzünüzden hoca ile böyle oldum'' diye yani bir nevi hocanın kararını da protesto etmiş oldum, pasif agresif davrandım.  Geceleri uyuyamadım, hoca ile karşılaşırsam nasıl tepki göstericem, şöyle bağırıcam, kavga edicem, ortalığı yakıp yıkıcam. Yine rabia ile bu mevzu açılırsa ''beni niye idare etmedin hocaya ispiyonlar gibi konuştun'' diye onu azarlayıp bağırıcam falan filan...

Bu meselede bilinçli veya biliçaltımda yanlış yaptığımı bildiğim birkaç şey var.

1- Ben niye hocayı veya arkadaşımı telefonla aramıyorum? Aslında çok basit birşey. Arayıp söylesem mesele kalmayacak.
2- Bu sorun çıktığında hemen ertesi gün hoca ile konuşssam, ''stajyerler size yanlış aktarmış, ve raporlu olduğumda hastaydım rabiayı aramayı düşünemedim'' açıklama yapsam hoca büyük ihtimal bana hak verecek ve mesele kalmayacak. Fakat ben hoca ile konuşmaya cesaret edemiyorum veya konuşmayı tercih etmiyorum onun yerine ne kadar mağdur edildiğimi, haksızlığa uğradığımı işyerindeki diğer arkadaşlarımla ballandıra balandıra konuşmayı tercih ediyorum. Yine meseleyi rabia ile konuşmayı tercih etmiyorum veya cesaret edemiyorum. ''Beni niye hocaya karşı idare etmedin birbirimizi idare etmiyor muyuz normalde?'' desem içimde bu meseleyi büyütmeyeceğim ama yine söylemeyip öbür arkadaşlarımla dedikodusunu yapmayı tercih ediyorum.

HK ile bu meseleyi detaylıca konuştuğumuzda aslında bu sorunu sorun haline getiren benim. Burda bir yapı, mekanizma var. Neden aramıyorum?. Aramayarak bir sorun meydana getiriyorum. Sonrasında da suçlu oluyorum. Bunun kökeninde de annem var. Beni hep suçladı sonra bu kalıbı aldım ve özellikle  insan ilişkilerimde, otorite karşısında kendimi bir şekilde suçlu çıkartıyorum veya  suçlu çıkartacak süreci başlatıyorum. Sonra da ceza alıp; ben yanlış anlaşıldım, haksızlığa uğradım falan filan diyorum. Oradan da mağduriyet tatminini oluşturuyorum. Hiç itiraz etmiyorum, isyan etmiyorum, sindiriliyorum, suçu kabulleniyorum tıpkı annem karşısında olduğu gibi. Otorite karşısında hep çocuğum ve ilişkilerde de bir şekilde mağdur çocuk rolüne girmeye çalışıyorum bilinçaltımda. Bu zamana kadar hiç risk almadım başımı belaya sokmadım. Bir erkeğin çocukken sokağa çıkması aslında ne demek ? başını belaya sokması risk alabilmesi demek. Bu süreç 7 yaşında başlar fakat bende hiç başlamamış.

Çözüm için kuralımız: Bir sorun yaşadıysam eğer kimin ile yaşadıysam sıcağı sıcağına gidip asıl muhatabıyla konuşmam gerek. Haksızlık yapıldığında susmamam lazım. Pasif agresif davranmak en yanlış şey.  Güzel konuşamam, ben başaramam, laf cambazı değilim, laf sokamam diye düşünmemem lazım. Yaşayacağım diyalogları önceden kafamda kurmamam lazım zaten düşünürsem 3-0 meseleye yenik başlıyorum, karşımdakini yüceltmiş oluyorum. Anlık, doğaçlama olarak söyleyeceğim.  Kesinlikle mükemmel olacak diye bir şey de yok  1-2 cümle dahi bile olsa birşey söylemem lazım, o enerjiyi içimden atmam lazım. Susarsam hep kaybediyorum. Susmayıp konuştuktan sonra da güzel yapamadım daha iyi yapabilirdim gibi obsesif şekilde düşünüp kendimi suçlamamam gerekiyor. Asıl mesele birşey söylemek. Yavaş yavaş, yapa yapa daha da iyi laf söyleyebilir, kendimi savunabilir hale geleceğim. Bunu hatalı, eksik dahi olsa yapa yapa deneye deneye geliştirmem lazım. Yoksa zaten ben güzel yapamam  deyip birkaç cümle dahi olsa söylemekten vazgeçip hiç konuşmazsam, hep susarsam ömür boyu bu psikolojide kalabilirim. Mesela babam nasıl bir insan?
Meseleleri asıl muhatabıyla konuşmayıp başkalarına anlatınca da sorun çözülmüş olmuyor, anlık rahatlıyorum fakat gerçek manada rahatlamış da olmuyorum, gece yine düşünmekten uyuyamıyorum. Ayrıca kendi imajımı da zedeliyorum başkalarına anlatarak, Ezik , kaybetmiş , yenilmiş. cezalanmış, haksızlığa uğramış...
 Ancak bana yardımı olabileceğini düşündüğüm bir kişiye anlatabilirim. Korkak olmamam lazım, korkaklık mazoşizmi yaratıyor sonra da oradan besleniyorum tıpkı bu meselede olduğu gibi. Aslında bir saat düşünülmesi gereken bir meseleyi bir hafta uzatıyorum. İş hayatını da eve taşımamam gerek. O, onu dedi, bunu dedi, O, buna şuna şöyle dedi gibi gibi... Sürekli işe konsantre hayat yanlış, bu kadar içselleştirmemem gerekli.

Elif ile bu sorunları, krizleri konuştuğumda ürettiği çözümlerden pek tatmin olmadım. Genelde ''hoca ile aranı iyi tut aşkım, arkadaşlarınla da dengeli ol'' gibisinden genel geçer tavsiyelerde bulundu. HK da: sana iyi çözüm üretecek veya bulsa bilse seni yargılamayacak bir kız bulmak bu devirde zor. Fakat zaten kız arkadaşının çözüm bulması gerekmiyor, erkek dediğinin kendi sorunlarına kendisinin çözüm bulması lazım. Destek beklememen, aklını kullanman lazım. Beklersen pasifleşiyorsun, duygusallaşıyorsun, yanılıyorsun, mantığını kaybediyorsun. Düzgün strateji için mantığının olması lazım. Duygulu olmak, iyi biri olmak dediğin aslında korkaklık. Uslu, terbiyeli oluyorsun sonra pasif agresif direniş geliştiriyorsun. Olması gereken narsist direnmek. İyi biri olayım derken günün sonunda mutsuz olmuyor musun ?

Hk'ya ''haklı bile olsam biri ile tartıştığımda, kavga ettiğimde üzülüyorum kafaya takıyorum'' dedim. ''O zaman dükkanı kapat niye yaşıyorsun ki'' dedi. :) Bu ayrıca egom olmadığını da gösteriyormuş.

İyileşme sürecinde narsist -sadist biri olmak ile alakalı lisede bana akran zorbalığı yapan insanlara benzemek istemiyorum onlar gibi kötü biri olmak istemiyorum dedim. Narsist-sadist biri olursam sanki bir yerde bana yaptıklarını haklı çıkarmış olacağım gibi hissediyordum. Aslında o zorbalık meselsinde sorun onların zorba olması değil benim ezik,pasif biri olmamdı. HK: Susan insana canı sıkılan sataşır. Sesini yükseltenden yavaş yavaş insan çekilir. Bir erkeğin sokağa çıktığında kavga etmeyi öğrenmesi lazım bu süreç 7 yaşında başlar. Yani oradaki asıl kötülük, sıkıntı onların zorba olması değil benim korkak olmam. Bunun nedeni de tabiki annemm...

Bu gündemim haricinde eski psikoloğum Bora hocanın bir fuarda kitap imza töreni varmış. En son telefon konuşmamızda biraz ağır konuşmuştum, senin terapi pek işe yaramadı diye o da pek cevap vermemişti.  Acaba güncel durumda hakkımda ne düşünüyor bana kızgın mı? bozuk mu? diye merak ettim. Hem fuar evime de yakındı zaten bir daha nerede göreceğim en iyisi bir gideyim dedim. Gittiğimde beni görünce şaşırdı, ''Ooo hoşgeldin nerelerdesin'' gibisiden güleryüzle birşeyler söyledi heyecanımdan tam odaklanamadım ne söylediğine. ''Haber almıştım hala devam ediyorsun dimi?'' dedi. Bende ''Evet devam ediyorum dedim gülerek ama arada sekreterinizden bilgi alıyorum malum çevreme hala psikolog olarak size gittiğimi söylüyorum'' dedim. Yine güldü sonra kitabı imzalayıp övgü dolu bir not yazdı. Hk yada bu notu gösterdim: ''Eğer sen telefonla arayıp içindekileri sert bir şekilde söylemeseydin o övgü gelmeyebilirdi, ilişkilerde tartışmak, kavga etmek her zaman kötü birşey değil bunu kabullen'' dedi gülerek. Yazdığı not: Pek kıymetli Ali'ye. Daima nezaket ve dikkatiyle kararlı, ümitli bir duruşu aynı kişilikte toplayabildiğin ve bu halinle de örnek olabildiğin için şükranla... O fuardaki görüşmemizden sonra hissettiğim şey: keşke kendisi  eşcinsel terapi konusunda biraz daha bilgili, tecrübeli biri olup beni iyileştirebilseydi de diğer psikologlara gitmeye, HK'ya beni muhtaç etmeseydi...
« Son Düzenleme: 26 Nisan 2024, 01:32:13 öö Gönderen: gergin »

gergin

  • Newbie
  • *
  • İleti: 20
    • Profili Görüntüle
30 .seans (7 mart 2024)

Eda Hoca ile konuştum. Bana hak verdi seni de dinlemeden karar vermişim, hata yapmışım dedi. İnsan bazen aranmak istiyor ama insanları aramamak ile hata yapıyorsun dedi. Bende kendisine hak verdim :) Sakince konuşup sorunu halletmiş olduk. Konuşma bitince hissettiğim bu kadar abartmaya gerek yokmuş. Bir dünya obsesyon yapmıştım. Bir hafta boyunca kafamda ne ateşli tartışma senaryoları kurup durmuştum. Konuşma bittikten sonra  erkeksi hissettim ama  Elif'e kurallar koyduğum günkü kadar olmadı (25. seans). O zaman 2-3 gün boyunca erkeklere ilgim yok olup gitmişti. Bu sefer o kadar olmadı. Çalışma arkadaşım Rabia ile de sorunu konuştum. Beni hakikaten idare etmek istememiş, aramadığım için alınmış. Diğer kızlar yapsaydı onlara  böyle sorumsuz davranmaya cesaret edemezmişim, kendisini güçsüz gördüğümü düşünmüş. (Ulan bu kızlar yüz yüzeyken çok samimiler iyi anlaşıyorlar fakat birbirlerinin arkasından nasıl düşünüyorlar, konuşuyorlar beni korkutuyorlar :D.)  Yani ben rabianın yerinde olsam alınmazdım açıkçası verdiği cevaplardan da tatmin olmadım pek ama bir iki cümle dahi  olsa kendisine birşey söylemiş oldum. Yine onun için de önceden kafamda ne çok konuşma senaryoları kurmuştum. Nerdeyse hiçbiri gerçekleşmedi.

Kadınların dünyasında anneme duyduğum öfkeyi yansıtıyorum. Önce uslu, terbiyeli, güvenilir çocuk oluyorum. Sonra yaramazlıklar yapıp sinirlendiriyorum. Sonra dozunda krizler çıkartıyorum. Pasif agresif yöntemle dikleniyorum. Eğer terapilere başlamış olmasaydım Elif ile ilişkimde de aynı yöntemi izleyecektim veya öfkem anneme değil de babama olsaydı erkeklere diklenecektim.

Zihnimde kimseyi cezalandırmam lazım. Birisiyle sorun yaşayınca en geç üç gün içinde kendisiyle çözmem lazım. Yoksa yan çözüm yollarına sapıyorum diğer üçüncü kişilerle dedikodusunu yapıyorum. Sözde rahatlamış oluyorum fakat ne yaparsam yapayım güçsüz hissediyorum. Mağduriyeti oynamamam lazım.

Mükemmeliyetçiliğimden vazgeçmeliyim. İç sesimi dinlememem lazım, onu kontrol etmem lazım. Önceden kafamda kurmamam lazım yoksa meseleye 3-0 yenik başlıyorum. Sorunu da kiminle yaşıyorsam bizzat onunla çözmem lazım. Hatasız, kusursuz, hoşgörülü, evliya olmaktan vazgeçmem lazım. Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz. Önce bir kere ısırılmak lazım.

HK: ''Bu kadar iç sesinle kendini korkutma gerek yok. İşin var, kariyerin var. Aman etliye sütlüye karışamyayım, etmeyeyim demene gerek yok. Zaten başkasının tavuğuna kış diyecek, eziyet edecek agresif biri de değilsin. Sana artık kimse birşey yapamaz, hayatını bitiremez.''


Bencil olacağım, dindeki hizmet ehli kafasından çıkmam lazım. Eşcinselleşmeseydim eğer tam bir hizmet ehli adamı olmaz mıydım? Başkaları için yaşama kavgasından önce kendim için yaşama kavgası vermem lazım. Zevk alacağım hobiler,uğraşlara yönelmem lazım. Bugün kendim için ne yaptım?

Cemaat bana neden bu kadar çekici geliyor? Gönül bağımın bulunduğu cemaatin annemden ne farkı var? Hep hatalı görüyor, uyarıyor, ödüllendirmiyor, cezalandırıyor.  Oradakilere de sürekli yaranamıyorum; daha çok ibadet, daha çok takva, daha çok ilim...
Ceza alma korkusu, aman dikkat et , hata yaparsın edersin. Korku aşılamış olmuyor mu? Başarırsın diyen, cesaret veren var mı? Din anlayışım bana çok oto-kontrol yaptırıyor. Haksızık yaparım, günaha girerim gibi kaygılar, korkular aşılıyor ve sonucunda adım atmaktan kendimi men ediyorrum. Eril bütün yeteneklerimi kaybetmiş oluyorum. Çocuksu kalıyorum. Uslu, terbiyeli, ahlakli biri fakat çocuk biri. Kafasının içinde sürekli hayaller kuran bir çocuk. Yaşam alanı ve yapabilecekleri, kapsamı dar olan bir çocuk...

Annem bana hep: Evlenmek için acele etme, abinde ettik  bak noldu, bu zamanda kızlar kötü, bak şunlar boşanmış, şunlar şöyle ayrılmış... Cemaatteki abilerim de benzer lafları söylüyordu. Peki kadınlar bu kadar kötülenirse kadına nasıl ilgi duyacağız, iyileşeceğiz?

HK erkek arkadaşlarımla berarberken artık din konuşmamı yasakladı. Başka meseleler (spor,siyaset vs..) konuşmaya odaklanacğım.

Din dediğin şey alkol, uyuşturucu zina, hırsızlık vs. yasak gerisi serbest değil mi? Din ile korkuya değil güvene yönelik ilişki kurmam lazım. İmanımı kaybetcem, yanacam korkaklığını bırakmam lazım.
« Son Düzenleme: 26 Nisan 2024, 02:20:04 öö Gönderen: gergin »

gergin

  • Newbie
  • *
  • İleti: 20
    • Profili Görüntüle
31,32,33,34 ve 35. seans yazılarını daha sonra yazacağım. Artık daha güncel seanslarımı yazmaya geçmek istiyorum, geriden gelmek beni yoruyor.

36. seans

Bugün nerdeyse tüm gün HK'nın mekandaydım.

Bekleme odasında ilk başta %100 iyileşen bir danışan Selman ile konuştum. 1 senedir terapilere geliyormuş. Bir erkekle bir sene boyunca şiddetli aşk yaşamış, ilişki geçmişi varmış. Annesinin zoruyla terapilere gelmiş, en başta isteksizmiş. Şu an bir kız arkadaşı da varmış.  Ondan öğrendiğim en önemli bilgi "eşcinsel ilişkide yaşanan kavgaların zamanla ilişkiyi tükettiği fakat hetero ilişkilerde yaşanan tartışmaların, kavgaların ise ilişkiyi daha da güçlendirdiği" oldu. Yakın zamanda da terapi yazısı yazacakmış merakla beklemedeyim.

Sonrasında 45 yaşlarında bir danışan eşiyle geldi. Bekleme odasında Selmana kıl kıl, tahrik eden sorular sordu. "İyileşmek denir mi biz hastası mıyız" falan diye. (Sanki biz kendimize hasta dememeyi akıl edemiyoruz). O an Selmanı da alıp dışarı çıkmak istemiştim. Sonrasında HK'nın sözleri aklıma geldi: ''Asıl erkeklik dışarı kaçmak değil, seni öfkelendirdiğinde, kızdırdığında,gerdiğinde onun tezini çürüteceksin.Açığını arayıp,sataştığında; beni ezmesine, küçümsemesine, aşağılamasına izin vermemen lazım. Asıl erkeklik bu." Sonrasında eşiyle beraber olan seanslarına da  katıldım. Karısı herşeyini bilmesine rağmen yine de kocasını seviyor, terketmiyordu. Halbuki eşcinsel ilişkide asla bir erkek diğer erkek için bunları yapmazdı. Aklıma o an Elif geldi. O da sanki herşeye rağmen beni terketmezdi diye düşündüm. Belki de eşcinsel hayatın içerisine girsem bende ileride o gıcık olduğum adam gibi olacaktım. Epey ibretler almış oldum :)

Sonra bekleme odasında başka danışan Yağız ile konuştum. Kendisi benim Bora hocaya başladığım zamanlardaki psikolojiye sahip, obsesif,takıntılı, kaygılı sürekli düşünen... Biraz onda kendimi gördüm aslında bu zamana kadar epey yol katetmişim diye düşündüm. Kendisinin de yakın zamanda olumlu sonuçlar alacağını düşünüyorum en azından yaş itibariyle benim kadar terapilere başlamakta gecikmemiş.

Hoca seansa beni överek başladı. Yeni kıyafetler almıştım, yakışıklı olduğumu, bu kıyafetlerin bana yakıştığını söyledi, kovboy gibi olmuşssun dedi:D kendisine teşekkür ediyorum :) Spora başladığım için maddi sıkıntılara girmeye başladım. Artık 2 haftada bir mi seansa gelsem, biraz tasarruf mu yapsam diye düşünmüştüm.  HK borç  yapabiliriz demişti ama bir gün ödeyeceğiz en nihayetinde. Fakat fark ettim ki hamam fantezileri, gay porn , masturbasyon falan hala devam ediyorum, azaltamıyorum. Mecbur yine her hafta gelme kararı verdim :)

Stresimin artmasında geçen seans konuştuğumuz  Elif ile evlenme kaygısı mevzusu var. Bence birde işyerimdeki görevimin yüksek ihtimal uzayacak olması, benim devlete atanmamın gecikmesi, önümde işimin nasıl devam edeceği konusundaki kaygılarım, korkularım var. HK kaygılarımın gereksiz olduğunu, görevimin 3-4 ay daha uzamasının fazla korkulacak bir durum olmadığını sonrasında da zaten birçok seçeneğim olduğunu, en nihayetinde işsiz güçsüz kalmayacağımı söyledi. Bu boşluk zamanımda ergenliğime kadar yoğunluk veremediğim, sanata,spora, hobilerime, gezmeye tozmaya,eğlenmeye, KENDİME YATIRIM YAPMAYA odaklanabilirmişim. Takdir kazanacağım, birşey yapmış olmak, yeteneği kabiliyeti olmak. Bir yeteneğimiz yoksa ... Geç kaldım diyeceğim ama müsabaka devam ediyor, hayat bitmedi, telafi edebilirisn geç kalmışlığını. Başlamak zorundayız. 35te kralsın. Sırf mesleğimi yapsam da tatmin olmayacağım, para kazansam da. İlgi istiyorum, beğenilmek, değer görmek, alkışlanmak istiyorum. Asıl konu bu ama bunların olması için hiçbirşey yapmadım. Hayat acımasız, kimse elinden tutmaz sen fark yaratacaksın, bir karizma inşa edeceksin. Sen çaba göstermezsen kimse kapını çalmaz. HK kendi hayatından örnekler verdi 35'te mesleğinde çıkışı yakalamasından vs...

Geçen seanstan aklımda kalan en önemli soru "35 terapidir gidip geliyorum, niye hala pasif fantezilerim duruyor?" olmuştu. Bu seans HK damarıma bence çok bastı. Yazıyı diyalog olarak paylaşssam daha iyi olur diye düşünüyorum:

*HK: Sence bir güç kazanıyor mu Ali genel olarak
-Bence hayır.

*Neyde zorlanıyorsun?
-Ne bileyim insan ilişkilerimde falan zorlanıyorum galiba.

*Niye hala kafaya takıyorsun ki?
-Takmamaya çalışıyorum artık ama...

*Peki, bugüne kadar ben böyle eşcinsel yaşadım.Sanki  iyileşirsem güç kaybedeceğim ya da bilmediğim bir dünyaya gireceğim gibi bir kaygı var mı?Erkek olmak zor, dolayısıyla iyileşmek zor bir şey. Sanki beceremeyeceğim, yapamayacağım ya da sıfırdan mı başlayacağım gibi bir kaygı?
-Ben bunu hiç öyle düşünmemiştim ama.... Bu söylediğiniz kaygı daha çok din konusunda vardı. Yani cemaatten,dinden  kopunca ne yapacağım gibisinden. Yani  düşündüğümde eşcinsellikten iyileşirim, problem olmaz gibi.

*Tamam iyileşmene engel ne var ama hala? Şimdi diyelim Selman gelmiş. Her şeyi yaşamış. Sen daha yaşamamışsın. O Tık tık tık tık iyileşmiş işte. Senin iyileşmekte zorlandığın kısım neresi?

-Ya içten içe acaba... Bana bu erkeklere olan ilgi çok somut, güçlü geliyor.

*Sanki şunu mu tecrübe etmen lazım,  "eşcinsel hayatın  pozitif bir yanı var ya da çeken bir tarafı var, arzuladığım bir tarafı var, tatmin olmak isteyen bir tarafım mı var, yaşamak isteyen bir tarafım mı var" ?
-Evet var sanki.

*İyileşirsem sanki bir şeyler yaşamadan bitecek düşüncesi var mı?
-Evet, var :(

*Diyelim mesela Selman diyoruz ya 1 yıllık aşk yaşamış, aktif olmuş, pasif olmuş, ne yaşamışsa yaşamış. Şimdi sen sanki hiçbir şey yaşamadan iyileşince bir şey kaybedecekmişsin gibi mi? Eşcinselliğe dair. Sanki tecrübe edemeyeceksin. Öpüşemeyeceksin oral ilişki olmayacak... Bir penis göremeyeceksin. Bunlar işte bir kayıp gibi mi?
-Evet, kayıp gibi.:(

*Bu kısım bilinç düzeyinde mi sence bilinçaltında mı? Ben bunları söylemesem bunların farkında mısın?
-Bilinçaltında olabilirim (Şu an yazarken düşünüyorum da aslında bilinç düzeyindeydi). Bilincimde hissettigim bunun çok somut ve güçlü olduğu ve eşcinselliği yenemeyeceğim gibi bir şey var sanki.

*Bu bence bir arzu değil mi? İyileşmeye karşı direnç? Eşcinselliğe dair büyük bir arzu. Ne varsa ben de gideyim, yaşayayım veya burada şimdi yaşamışlar var, yaşamamışlar var. Hiç ilişki yaşamamış, senin gibi gelenleri dinlemek nasıl bir şey? O öyle sevişmiş, öyle öpüşmüş, ama gelmiş gitmiş iyileşmiş olanları dinlemek sende ne uyandırıyor? A şıkkı B şıkkı.
-B şıkkı daha çok ilgimi çekiyor. Fakat o  B şıkkının "ben yaşadım ama senin yaşamanı tavsiye etmiyorum." sözü inandırıcı gelmiyor.

*Nasıl geliyor? Her şeyi, her haltı yemişsin anasını satayım. Sen tatmin olacaksın. Sıra bana gelince mi yasak, günah, haram.
-Yani evet.. gerçi bir şekilde işte iğrenmiş ve bitmiş yani.

*Ne arzusu bu ama? Bu arzudan mı vazgeçemiyorsun, "yaşamalıyım, her şeye rağmen yaşasam sanki kötü bile olsa güzel bir tarafı var."
-Öyle değil mi zaten? Söyleyenler öyle demiyor mu? Zevk alıyorsun diyorlar yani yaşayanlar

*Ama orada bir şeyi ıskalıyorsun . Normal şartlarda her ilişki zevk verir, her türlü sevişmek zevk verir kabullendiğinde ama. Normal bir erkek, erkek erkeğe sevişmeyi kabullenemez ama kabullendiği an, sevişmeye başladıktan sonra kendini geri çekmezse...Biyolojik bir şey değil mi?
- Zaten işte bir yerde bana biyolojik geliyor ve böyle çok somut geliyor. Yani bir inanç var en nihayetinde iyileşmeye dair, buralara da geldiğime göre kaç seanstır ama...

*Ama hiç iyileşmeye güçlü bir direnç var mı yok mu? Ve arzu böyle. Arzu boyutunda ama.
*Şimdi bak normal eşcinsel kimliği güçlü bir adam gider yaşar o ilişkileri. Din biliyoruz korur ama kurtarmaz yani. Gidersin o koruma bariyerini de yıkarsın gider yaşarsın.

-Böyle yaşamak çok kolay olsa diyelim, tam kriterlerime uygun biri beni çok zorlasa, ısrar etse, evime gel falan dese ben de gitsem veya ben çağırsam o koşa koşa gelse. Sanki öyle bir şey bekliyorum.
*Buldun mu öyle biri, o kadar yazıştın ettin var mı öyle biri?
-Yok. Ama olsa yaşarım.
*İşte yok.

*Kriterlerine uygun birini hayal edip konuşalım. Ondan ne bekliyorsun birlikte yaşadığında? Beni bırakmayacak falan mı?
-Ya sevişme istiyorum ama bunu da bilmiyorum yani.

*Sevişince ne kazanacağım? Tamam zevk alacaksın. Ama ne kazanacağım?
Zevk işte, tatmin, ne bileyim. Öyle olmuyor mu?

*Ya zevk alıyorsun.. her türlü ilişkiden zevk alınır.Ama bittikten sonra işte ne olacak? 45 yaşındaki adamı gördüm. Her türlü sevişti. 100-150 kişiyi. Araya en yakışıklıları da karışmıştır. Her tip ve tipolojili adamla sevişmiştir.
-Şey var herhalde. Bir yerde potansiyelim var, harcanıyorum. Bu zamana kadar kurduğum hayaller... Gerçi geçti o devran. Artık az çok anladım iç yüzlerini eşcinsel dünyanın. Yani temelde işte somut çok geliyor ya da güçlü arzu hissediyorum ama...  O zaman bilmiyorum niye direniyorum...

*bence eşcinselliğe dair bir arzuyu yok edemiyorsun, vazgeçemiyorsun.! Hala arzulayan bir tarafın var. Yani tamam penis görmek istiyorsun en azından. Değil mi? Sence ereksiyon olmuş bir penis görürse, gördüğün an sence ne hissedeceksin? Senin algıların ne yani? Bir erkeğin? E dokunursam? Oral yaparsam? Oral, gördüm, dokundum. Şu an senin kafanın içindeki bütün şeyleri sansürsüz söyle ama.

-Ya anlık heyecanlanırım ama yani... Oral kısma kadar daha çok hoşuma gidiyor. ama son zamanlarda aslında oral yapmak da gururuma yediremediğim bir şeye dönüşmeye başladı. Hatta artık Elife benziyorum gibi oluyorum sanki. Daha da uzaklaşıyorum oral yapmaktan.
*tamam bu iyileşiyorsun kısmı.

-Aslında sanki güreşmek, erkek erkeğe güreşmek. Mesela sokak serserileriyle mastürbasyon partisi ...
*Geçmişinde erkek erkeğe temas, rekabet, oyun olmadığı için.

Ama işte çocukluğunu hiç çılgınca yaşamadığın için, yaramazlık yapmadığın için, gidiyorsun o serseri adamlardan, oyun oynamak gibi bir şey mi? Ne diyoruz? Bir erkek çırılçıplak karşındaysa, sen ne kadar ezik olursan ol, bir erkek senin karşında çırılçıplak duruyor. Bu ne uyandırır adamda?Daha savunmasız  senin karşında. Orada sanki bir güç mü kazanıyorsun? Ele geçirmişsin gibi yani. O senin olmuş gibi. Oyun gibi.
psikolojide falus kavramı var. Cinsel organı da kapsamakla beraber güç ve iktidar sahibi olmak. Sana niçin çekici geliyor? Senin kendi iç dünyanda sen Aliyi güçlü, erkeksi hissetmediğin için çekici geliyor. Başkasınınkileri işte haset duygularınla elde etmeye çalışıyorsun... Sonra bilinçaltında istiyorsun yani.


-Peki ,bu kelimeyi söylediniz madem detaylandıralım. Kıskançlığı son zamanlarda kendimde gözlemliyorum. Acaba benim eşcinselliğim kıskançlığımın çok büyük, patolojik boyutta olmasından dolayı...
*Evet. Ne boyutta kıskançsın? Kıskandığın insanlardan örnek ver. Kimleri kıskanıyorsun en temelde?

-Mesela geçen şey oldu erkek arkadaş çevremle otururken 4-5 kişi. Gruba yeni bir kişi geldi. Kendisi çok özgüvenli konuşuyor, böyle girişken özgür, falan takmıyor, etmiyor meseleleri. O an kendimde düşündüm şu an ben ne hissediyorum dedim. Baktım ki aşırı kıskanıyorum
*E tamam, onun gibi olmak istemiyor musun? Onun yerinde olmak istemiyor musun?
-Aynen, çok aşırı.
*E tamam, bu... Gerçek sorunun bak sevişmek memişmek değil yani seviş bir şey değişmeyecek. Bu kıskanç yönün ölene kadar kalacak. Eşcinsel hayatı yaşadığında bu kıskanç yönün daha da artacak. Seviştiğin kişiyi kıskanacaksın. O erkek hiçbir zaman olamayacaksın. Hep pasif roldesin ya giremeyeceğime göre daha kıskanç, daha kıskanç, daha kıskanç olmayacak mı? Bu ego yaratacaksın belki ama içi boş bir ego. E tamam Kerimcan, Murat Ö.,YouTuberlar veya Mükremin G., Şırnak'ta. Gördün mü onu? Oteli varmış da sevgilisinin, 12 tane oteli varmış. İşte böyle egosu var.  Nasıl bir ego? Aktiften aldığı ego.

-Başka bir boyut bu kıskançlığım. Arkadaşlarımı kıskanıyorum. Her şeyi kıskanıyorum.
*Ama bak hiçbir şey yapmamışsın ama. Bu çocuksuluk, büyüyememek, olgunlaşamamak, erkekleşememek. sadece işte hekimliği kazanmışsın. Sonrasında bir şey var mı? yetenek habiliyet, kendini geliştirmek, daha fazla çabalamak... Ne yapıyorsun? Hiçbir şey yapmıyorsun. Kendini geliştirmek dışında hiçbir şey yapmadıkça, "neyi kıskansam, bunu mu kıskansam, onun neyini kıskansam, bunun neyini kıskansam", ona dönüşmüyormusun? Atıyorum psikologa da öfke duyarken kıskançlık var mı? Bir şekilde duruş, tarz
-Ego kısmında vardır.
*Tamam mesela egosunu gördüğünde böyle adam atıp tutuyor biraz. Böyle öfkeli sinirli atıp tutan tarafım var ya. Söven, sayan tarafım. Sen de ne uyandırıyor?
-Yani sizin gibi olmak isterdim.
*Engel ne var?
-Valla önceden sorsan din yasaklıyor falan derdim ama. Din mütevazi olun diyor ya malum.

*Ne?Mütekkabire tekebbür sadakadır. Kibirli olan herkese.Seni aşağılayan herkese. seni yok sayan herkese. Müslümanın kibri yok mu? Piyasada şuan kibirden geçiliyor mu?  Pozitif duygu, sevgi geçişken bir şey.Yani sana bir insan değer veriyorsa o değer geçer yani. Seni bir insan küçümsüyorsa, laf sokuyor işte. Kibirli insan laf sokar. Sen adam mısın? diyorsa karşınDa kibirli bir adam var, seni küçümsüyor, aşağılıyor. İşte orada ne yapacaksın? Daha fazla kibirli olacaksın. Ha şimdi beni kıskanıyorsan diyoruz ya bak ben de eskiden senin gibiydim (Hk kendi hayatından örnekler verdi burasını detay vermeyeyim belki istemez)
Mucize beklemeyeceksin. Güçlü olman mümkün değil. Küçük adımlarla yol alacaksın. Kazanamayacağına inansan bile kaybetmeyeceğine inanman lazım. Bu bir savaş, evet birinci müsabakada kazanamayacağım ama sonunda ben kazanırım. Bir umut yaratacaksın. Bak şu an zaten dış şartlarında hiçbir engelin yok. İçini yenemiyorsun. Karar veremiyorsun, son kararı veremiyorsun. Her konuda kararsızsın işte.  Atansam mı, askere mi gitsem, görevim uzadı mı, uzarsa benim halim nolcak... Kaygı yaratmıyor musun? Ama bu kaygılar gereksiz ki sen bir hekimsin. Askere gitsen de olur, uzasa da olur, şöyle kenarda da olur, içeride de olur, dışarıda da olur, her yerde olur yani.
Kıskanmak kazandırmaz. Git onu taklit et. Kıskanma, taklit et. Ama onu taklit edebiliyor musun? Kıskandığın bir insanın yaptıklarını yapabiliyor musun?


*Eşcinselliği yaşamak isteyen bir tarafın var. Bence onu da iyileşmeye direnç gösteren tarafın  yaratıyor. Ya kendin için hiçbir şey yapmamışsın yani. Çabalamıyorsun. Evet arkadaşınla buluşuyorsun, yiyorsun içiyorsun ama mesleki anlamda, geleceğin anlamında gayretin yok. Kader gayrete aşıktır.  Sen de gayret... Yok yani. Kendin için, kendi hayatın için, geleceğin için. Kendini hiçbir şekilde sen motive etmiyorsun. Mevcut durumu kabullenmişsin. İyileşmek istememek; sen kabulleniyorsun iyileşmek istemeyen tarafın devrede. İyileşmek istemeyen tarafını yenmek için bir şey yapmıyorsun yani. Sanki terapilere gidiyorsun, geliyorsun, gidiyorsun, geliyorsun.
-Bunu nasıl aşacağız, çözün?
*Gayret!
Her konuda gayretin olacak yani. Ama bak mucize yapamazsIn, mucize bekleme, mucize yaratmıyoruz. Küçük adımlar. Ne diyor şimdi Selmana da sorsan? "Nasıl olduğunu anlamadan iyileşiyorsun." Sadece gayret edeceksin, çabalayacaksın. Düşsen de, kalksan da. Pes etmeyeceksin.

-Verdiğiniz ödevleri yapıyorum aslında. Sadece şeyi yapmıyorum. Belki artık biraz orada gayret gösterebilirim. Porno izleme, mastürbasyon.
*Oraları terk etmemiz lazım ama yani.
-Onu evet Selmana da söyledim. O da boş kalmaman lazım dedi.
*Tamam yalnız kalmayacaksın canım. Keyifli zaman geçirdiğinde, duygusal anlamda hayatında tatmin olduğunda porno, masturbasyon asla bir ihtiyaç değildir. Aklına gelmez. Gelse bile geçer. TaTmin olmuşsan ama. Mutlu olmuşsan, keyifli zaman geçirmişsen, gezmişsen, tozmuşsan, eğlenmişsen.
-Şu an yalnızım ve boşum.
*Hiçbir şey yapmıyorsan ama bence Türkiye tarihinde böyle bir  hekim olabilir mi? Anca şarapçı bir, alkolik bir hekim yani bu kadar tembeldir. Öyle değil mi?
- :D:D

-Derinlerde bir yerde sosyal fobim hala çok kuvvetli bir şekilde duruyor.
Geçen Elif ile da stand-up'a gittik. Orada adam aranızda Karadenizli olan falan var mı diye sordu. Elif de ele kardırsana gibisinden baktı gülerek. Ben de el kaldırmaya utandım.
*Orada kaldıracaksın, sonra akışını bırakacaksın. sana bir soru soruluyor, o sorunun cevabı sensin. Seni arıyor soruyu soran kişi. El kaldırsan bak doğal akışında bir şey gelecek. Neyi tecrübe edeceksin? Rezil olmadığını, hatayı yapsan bile sana göre, keyif aldığını, insanların seni ayıplamadığını göreceksin. Amacımız orada yargılamak değil, zaten mizah da yargılamak, sorgulamak değil ki. Keyif almak. İşte bak ne yapıyorsun orada? En yanlış şıkkı seçiyorsun. Elini kaldırmamak.
-Sosyal fobi hala niye derinlerde bir yerde?
*Bugüne kadar erkeklerin arasına tam karışamadın...Yazdın ya, 4 kişiyiz diyelim, onlar 3 erkek, ben erkek değilim psikolojisini yıkman lazım.
-Liseye kadar yoktu aslında sosyal fobi. Lisede bir arkadaşım vardı ki sosyal fobik. Ondan bana geçti direkt.
*E yani sosyal fobikden uzak duracaksın. Ben mesela eşcinsel olduğumdan sosyal fobikle uğraşmam yani terapi olarak. Baş edemezsin ki. İyileşmek diye bir şey yok. Onun için escinsele  tahammül edebilirim sonuç alıyorum yani. En sosyal fobik danışanlarımızdan biri H... Sen onun yanında bülbülsün diyelim. Geldiği nokta nasıl?
-Konuşuyor ya gayet iyi konuşuyor.
*O eşcinsel olmasaydı, heteroseksüel olsaydı o noktaya gelmek mümkün değil. Hiçbir psikolog danışanını o noktaya getiremez. Sosyal fobi bir yüktür. Senin bir arkadaşının sosyal fobisi varsa sen bir yük taşıyorsun. Bir de nankördür. Sonra eğer özgüven kazanırsa ilk satacağı kişi sensin.
Çünkü geçmişi sosyal fobi, karanlık, lekeli. İyileşti zaman geçmişini hatırlamaması lazım. İlk yapacağı şey geçmişindeki insanları çıkarmak.
-Biraz o sosyal fobik arkdaşa kızgınım beni de etkiledi Onun yüzünden böyle oldum gibi veya zaten zemin hazırdı da denk geldi.
*Ama bütün her şey onun yüzünden değil. Güç kazanacak bir ilişki kuramazsın. Sosyal fobik arkadaş güç kazandırmaz. gücünü tüketir.
-Ama ilk ondan duymuştum. İnsanlar arasında ben çok çekiniyorum lafını. Normalde öyle bir şey gündemimde yoktu.
*O da senin çekincelerini pekiştirmiş yani.


« Son Düzenleme: 01 Mayıs 2024, 12:58:56 ös Gönderen: gergin »

gergin

  • Newbie
  • *
  • İleti: 20
    • Profili Görüntüle
36 .seans devamı

-Bazen şey  aklıma geliyor. Çocukken ilkokulda İşte birkaç arkadaşım vardı böyle biraz ezik. Sonra kendilerini böyle ezikleyen tiplerle kavga ettiler. Sonrasında da karı kızdır, iş başarı peşinde koşma falan...Ben onlar gibi öyle yapmadım veya yapamadım. Yani eğer onlar öyle yapmasaydı eşcinsel olur muydular? Yani ben kavga edemedim, eşcinsel oldum.... Ya da bu kadar ilkokulu artık analiz etmeme gerek var mı?
*Gerek yok, unutacaksın tabiki. İlkokul arkadaşı ilkokulda kalıyor. Ortaokul, ortaokul, lise, lisede kalıyor. Çok duygusal yatırım yapmaya gerek yok. Geçmişi masaya yatırmayacaksın. Şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım falan bırak geçmişi. Geçmişten çık. Geçmişe gitmek melankolik. Geçmişte sen acıdan başka, negatiften başka, sorundan başka ne bulacaksın? Geçmişinde senin çözebileceğin bir şey yok ki. Sen anı yaşamaya odaklan, dem bu dem, bugüne odaklanacaksın. Bugün keyif alacak ne yapabilirim? Kiminle ne yapabilirim? Sen ne istiyorsan, kiminle olmak istiyorsan, ne istiyorsan onu yapacaksın.
-Ama terapilerde çocukluğumuzu ergenliğimizi deşmiyor muyuz?
*Burada deşeceğiz, çıkışta unutacaksın. Burada ağlayanlar ağlıyor. Benim karşımda ağlıyor. Adamı dışarıda görsen ağladığını anlayamazsın. Sosyal hayatta görsen hiçbir sorunu yok dersin. Acıysa acı burada. Göz yaşıysa göz yaşı burada. Kimse senin psikoloğa gittiğini anlayamayacak, kimse senin acılarını göremeyecek. Burada analiz edeceğiz acılarını, geçmişini evine götürmeyeceksin , burada konuştuğumuz konuları. Bir de yazarken. için acıyorsa acıyacak ama bitirdiğinde acı falan yok. Bunun adı yüzleşme. İyileşmek denilen şey böyle bir şey. Sancılı bir süreç, acılı bir süreç. Herkes yüzleşmez ki geçmişiyle  acılarıyla hesaplaşmaz. Normal hetero insanların %80'i böyle bir yüzleşme yaşamıyor. Bu kadar insanlar niye çok geziyorlar, kafelerde buluşuyorlar, geziyorlar, eğleniyorlar? Yalnız kalmamak için. Yalnız kalınca acı çekecek. Yani senin yalnız kalınca çektiğin acıları çekmemek için Haydi eller havaya...
Özellikle bara gidenler, spor salonuna gidenler... Niye gidiyorlar? Kaçıyorlar işte canım kendisiyle baş başa kalmamak için. İç sesini duymamak için.

-Onlar dışa dönük insanlarda oluyor tabi herhalde dimi?
*İçe dönükte de, dışa dönükte de öyle. Kaçabildiğin kadar kaçıyorsun yani. Gerçek iyileşmek, mutluluk, yalnızken sıkılmamak, keyifli bir şeyler yapabilmek, yaratabilmek, üretebilmek, düşünebilmek. Ama korkmadan, kaygılanmadan. Bunu herkes yapamaz.
Sonra işte takdir et kendini. Kendini suçlama artık, analiz etme, cezalandırma. Takdir etsene.!
-Onu da niye yapmıyorum bilmiyorum.
*Annen takdir etmemiş, baban da takdir etmemiş. Takdir etme geleneği yok.

-Yani şöyle her ne kadar dışarıdan insanlar beni beğenseler de bedenimi ,yüzümü birşeylerimi.... Herhalde öncelikle benim kendimi beğenmem lazım. Bir yerde hiç beğenmiyorum ben kendimi.
*Kendinle barışmak demek ne demek? Kendinle barışık değilsin ki. Değersizlik duygusunun büyüklüğü, aşağılık kompleksi, mazoşizm. Takdir etmiyorsun hiç kendini. Takdir etmediğin müddetçe de çabalamıyorsun hiçbir konuda. Sonra tembelleşiyorsun. Anlık zevklerin olabilir. Zevkle alıyorsun, tatmin oluyorsun, bitiyor ama sonra. Sonra yalnızlığınla, can sıkıntınla, sorunlarınla baş başa kalıyorsun. Bunun temelinde değersiz duygunun olması...
Ama değersiz hissettiğinde batırma kendini. Uzun vadede ben buna aşmam lazım diyeceksin, karar vereceksin. Hekimliğinle ilgili planlar kursana mesela niye kurmuyorsun?

-Sevmiyorum ki
*ama bu saatten sonra şimdi hekimliği bırakıp ne yapacaksın?
-Yapacak birşeyim de yok tabi.
*Mecbur burdan ilerleyeceksin.  Hekimlik +  güzel sanatlar, spor .. Bir şey ayarlı olması lazım. Sonra mesleğinin herhangi bir bölümüne yoğunlaşman lazım ama bir alan seçersen tatmin olabilirsin. Şu anki bulunduğun bölüm pasif bir bölüm. onun olmaması lazım. Bir işi yapmak ve onda en iyisi olmak... (sonrasında HK  eşcinsel terapistliğine geçme evresininden ve alandaki en iyisi olma durumuna nasıl geldiğinden örnekler verdi)

Terapi sonunda özet olarak düşünmem gereken: Ortada bir direnç var mı yok mu? Bu direnç varsa nasıl kırılır?
Hk'ya göre direnç var ve kırılması için hiçbir şey yapmıyorum. Geleceğin için güç, kariyer peşinde koşmuyorum.Temelde güçsüzlük var.. Penis demek, sembolik olarak bilinçaltında erkekselik güçlü erkek demek. Ben güçlü değilsem kadına gidebilir miyim?Kadın bana çekici gelir mi?Ben güçlü değilsem, kendimi hep yargılıyorsam, sorguluyorsam. Gücüm oluştuğunda hiçbir erkekle erotik ilgi duymayacağım. Arzulamayacağım. Şu an gücümü yaratmam lazım. Çalışarak, gayret ederek....

Dipnot: Haftasonu HK'nın seanslara başladığım günden beri sayıp sövdüğü D... ekibi çekim yapmaya geldi. Geçen haftalarda bu ekip çekim yapmak istediğinde HK heralde onlara sayıp söver ve reddeder isteklerini diye düşünmüştüm, öyle olmadı. HK'nın bu yüzden karizma gözümde biraz çizilmişti. Mekana gittiğimde de tatlı-sert ama gergin bir ortam vardı. Hocanın narsist sert uslübü insanları deli ediyor anladığım :) Aslında içten içe aralarındaki sürtüşmeyi Hkdan tek taraflı dinlediğimi, karşı tarafı da dinlesek hocanın iletişimsizliğinden ve narsistliğinden dert yanacaklarını seziyordum. Ama ben yine HK'nın tarafındayım tabi ne olursa olsun :). HK çekime sen de istersen gel demişti çağırdığı için teşekkür ediyorum. Benim açımdan gitmemin önemi aslında bir yerde başka insanlara eşcinselliğimi ifşa etmiş oldum.  Acaba gitmesem mi ya ifşa olursam gibi kaygılar ürettim gitmeden önce. Fakat benim hikayemde icraat yok birşey yok ,utanılacak herhangi bir mesele yok deyip gitmeye cesaret edebildim. Çekim bittikten sonra da biraz kaygım devam etti ama şu an kafaya takmıyorum. Önceden olsa "öldürsen gitmem eşcinsel yönelimim asla bilinmesin" derdim...