Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Duygusal Otistik Olmanın Faturası

FATURA SAHİBİ: T..... T.... (BABAM)

 

 

Duygusal anlamda otistik olma ifadesini ilk olarak HK terapide kullandı. Belirli ritmik şeylerin bana güven verdiğini ve bazı davranışlarımı söylediğimde bu tespiti yapmıştı. Nörolojik olarak değil ama duygusal anlamda otistiksin dedi. Sebebini sorduğumda “baban beslememiş, duygu anlamında” demişti ve bu tespitin doğruluğundan dolayı bana bi’ üç dört saniye kal gelmişti. Çünkü yaptığım bazı davranışların bir yandan bana güven vermesi bir yandan da sıkıntılı bir durumun olduğunu bildiğimden kötü bir hissiyat yaşıyordum ve bunun sebebini bulmuş olduk.

Duygusal otistik ifadesini nette arattım ama hiç bu konuyla ya da bu kavramla alakalı bir bilgi bulamadım.H K’nın kendine ait, özgün bir kavram olduğunu düşünüp daha fazla bakmadım. Bunun önemli bir konu olduğunu düşündüğümden bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum. Aynı zamanda eşcinsel ya da eşcinsel çekime sahip bireylerde bu tarz duygusal otistik davranışların olduğunu hem kendimden hem de forumdaki diğer danışan hikayelerinden gözlemledim ve bu konuya başlık açtım.

 

Bazı otistik davranışlarım

-Altı yaşıma kadar kendi kendime sallanırdım. Saatlerce hayal kuruyordum ve keyif alıyordum bundan.

-Dereler ve akan sular benim için başkaydı. Suyun akışını değiştirmek, su değirmeni yapmak, köprüler yapmak benim için çok iyiydi ama koca bir gün boyunca yapardım, bırakmak istemezdim.

-Hâlâ daha gece uyurken ayaklarımı belirli ritmik hareketle birbirine sürterim.

-Bazı oyunlarda saplantılı denecek kadar kendimi kaptırırım, age of empires, minecraft  ve simülasyon oyunları gibi oyunlarda çok sakıncalı derecede kendimi kaptırırım.

-Özellikle benim uğraşımla kurduğum arkadaşlık ilişkilerini bir anda noktalayabilirim. Genellikle kendi irademle istediğim için kurulmuş olan arkadaşlık bağını kopartmak bana zor gelmez. Zaten ekstra benim çabamla kurduğum için yokluğunu hissetmem. Karşı taraf neye uğradığını şaşırır, hep devam edeceğini zannettiği ilgi akışını kestiğimde kullandığını zannettiği ben tarafından dımdızlak kalır. Emeği olmadığı için gelip hesap sormaya da yüzleri olmaz.

-Siyasetçilerin videolarını sıkıntılı derecede izlerim. Eski olsun yeni olsun etkileyici bir şey varsa izlerim, vaktimi harcarım, konuşmaları izlerim ve hiç sıkılmam, geçen Erbakanla Elçibeyin yıllar önceki müzakeresini izledim hatta

-Gün içinde belli söz gruplarını tekrar ederim, gaza gelirim Erdoğanın refah partisi dönemi “Geceler vardır, uykuyla geçer, sarhoş kusmuklarıyla lekelenir. Geceler vardır, ihtiraslar çağıldar, yuvalar yıkılar. Geceler vardır, dirilişe gebedir, fecr olur. Şehr-i İstanbul fetholunur. Bir çağ kapanır, bir çağ açılır “ şiirini okurum evde son ses, heyecanlanırım Erbakanın, ey yürekleri dağlar kadar büyük ve azimleri kayalar kadar sağlam diye devam eden yeminini tekrar ederim otistik derecede.

 

-Zikir küçüklüğümden beri dikkatimi çekmiştir, oradada ritmik hareketlerle bir ahenk var. Sesli yapılan ve insanlarla yapılan olandan bahsediyorum şu ana kadar hiç katılmadım ama evde kulaklığı takıp orada olduğumu hissederek yaptığım bile beni bu alemden başka aleme götürmeye yetiyor. Sarhoşlaşıyorum.

-Kendime robotmuşum gibi plan yapıp onu yüzde yüz uygulamaya çalıştığım olmuştur, lgs zamanı tüm gün boyunca test çözdüğüm, değişik aşırılıklara kaçmışımdır.

-Ucu bucağı olmayan şeyler benim dengemi çok kolay bozuyor, netlik ve kesinlik olmayan işlerden uzak dururum benim için tehlikelidir, felsefe gibi,sosyal tartışmalar gibi. Kontrol gerekiyor benim için.

-Bahçe, bitki işlerini çok severim kendi oluşturduğum bahçeye sadece bomboş bakmak bile beni mutlu ediyor, saatlerce kalabilirim, bakabilirim.

-İşleyen sistemler beni çok tatmin ediyor, üretim işleri çarklar filan saplanıp izlerim ve sorun varsa çözüm üretirim veya sistemi daha optimize etmek için düşünürüm.

-Küçükken bir maketi tamamlamak için sabahın 7lerine kadar uyumadığımı hatırlıyorum. Uyumam gerektiğini bilirim ama insan aynı anda hem çocuk hem de ebeveyn olamayacağı için o an çocuk olanın istediğini yapardım.

 

-Bu duygusal otistik davranışları yazarken bile beynimin bazı bölgelerinin tepki verdiğini hissedebiliyorum. Bunları yaparken hoşuma gidiyordu ama bunların sıkıntılı olduğunun farkındaydım, aklım bunların bir yerde sonlanması gereken davranış şekilleri olduğunu biliyordu. Kimisini bıraktım kimisi hâlâ devam ediyor. Bugün itibariyle bu davranışların bırakılması için mücadele ediyorum. Duygusal anlamda tatmin oldukça zararlı olanın yerini sağlıklı davranışlar alacak inşaallah.

 

Bu davranışları bir şeye benzetecek olursak oyuncak arabayı çevirirsin çevirirsin yere koyarsında düpdüz saplanıp gider ya, işte ona benziyor yol kavisli yani hayat gibi ,yolda kalabilmek için müdahale gerekiyor dışardan ya da duygusal aktarımla direksiyona bir şoför geçmesi gerekiyor.

 

 

Evet duygusal anlamda otistik davranışlarım var. Bendeki sorunların çoğunda olduğu gibi bunda da babamın payı var ve yazının başında bu faturayı peder beye kestiğimi çok açık bir şekilde yazdım. Önceden yaşadığım psikolojik problemlerde kendimi suçladığım oluyordu, neyi eksik yaptım veya ne yapmalıydım der kendimi hesaba çekerdim ama benlik bir sorun yok, hesap yetişkin olana kesilir. Anneye,babaya kesilir ya da bunu yapan kimse ona kesilir, karşımda onları olgun olarak bulamadığım için hep sorunu kendimde aradım ama ben çocuk olanım, suçlu görülemez bir çocuk. Bu yüzden bu sefer suçluyu ıskalamadan kendimi de yıpratmadan direk sahibine teslim ettim. Şimdi atış serbestt:

 

Bizler robot, değiliz insanız. Yemek yemek, su içmek, barınmak gibi temel ihtiyaçlarımız olduğu gibi duygusal ihtiyaçlarımızda var. Güven, mutluluk, heyecan, cesaret, hüzün, umut, gibi insana ait duyguları annemizden, babamızdan öğreniriz. Olaylar ve durumlar karşısında nasıl tepki vereceğimizi, olanı nasıl karşılayacağımızı ebeveynlerimizden öğreniriz. Anne-baba ya da onların yerine koyabileceğimiz başka abi, abla, amca, dayı, teyze, hala gibi kişileri rol model alarak duygusal gelişimimizi tamamlarız. Lakin bu ihtiyaç karşılanmadığı zaman donuk, hissiz, sevgisiz, pesimist, karanlık bir kişilik gelişiyor. Erkek ya da kadın değil ruhun cinsiyetsizliğinde kayboluyor manevi ve mistik yollarda kendinize yer arıyorsunuz. Aşırılıklar ve ya saplanmalar, saplantılar oluşuyor. Zaman içinde bu boşluğu dolduracak davranışlar geliştiriyorsunuz, sizi bir adım ileriye götürmeyen ama en kötüsünden kendinizi avuttuğunuz bir aktivite oluşuyor. Zannımca bu konu bir yanlış bir birey davranışı değilde birey olamamışlıkla , bir gelişim eksikliğiyle alakalı bir durum.

 

Baba -Oğul 

Baba oğul ilişkisi ben ve babam arasında gelişmedi. Aynı evde iki yabancı erkek gibiyiz. Sadece ilgisizliği değil aynı şekilde beni istismar etmesi de ikimizin baba oğul olarak ilişki kurmamızı engelledi. Çevremde babamın yerine koyabileceğim rol model alabileceğim başka kimse de yoktu. Bir abim yoktu, bir amcam yoktu rol model alabileceğim kimse yoktu.

(Babam aylardır memlekette ve ben hiç yokluğunu hissetmiyorum, bir yokluk hissediyorum ama o boşluğu dolduracak kişinin o olmadığını biliyorum, özlemiyorum)

Dindar camialarda babanın evladı üzerine hakları anlatılır. Babanın değerine ilişkin sohbetler verilir ama genel olarak evladın baba üzerinde haklarıyla alakalı bir şey söylemezler, anlatmazlar, konuşmazlar. Ben şimdi babası eksik kalmış bir oğul olarak beklediklerimi, ihtiyaçlarımı, isteklerimi ve nerelerde eksik kaldığımla ilgili bir kaç şeyi ifade etmek istiyorum. Bu hayatta güven duygusunu baba verir, insanlarla nasıl iletişim kurulacağından hangi insanla arkadaş olunur, hangi insana güvenilir kime güvenilmeze kadar bunları baba öğretir. Bir olumsuzluk ve tehlikede ne yapılacağını, sorumluluk duygusunu, peşinden koşulacak şeyi, hayatla ilgili birikim gerektiren konuları baba oğluna aktarır. Benim otistik davranışlarımdan biri olan 6 yaşına kadar tek başına sallanma aktivesi aslında tamamen kurulamayan bağdan dolayı kendimi transa alma girişimidir. Gelişim olumsuz etkilendi. Zaten sembolik olarak ele aldığım bu kendi kendine sallanma olayını babamın bir gün haberde benim gibi sallanan birisini görüp bana demesiyle bıraktım. Aslında bu aktiviteyi sonlandıran kişi aynı zamanda bunu başlatan kişiydi. Kendimi korumak maksadıyla hayaller kurup zihinde ilerlediğim bu sallanma aktivitesi aslında birey olarak ilerleyememenin bir alternatifiydi. Babam müdahale etmedi, elimden tutmadı, duygu aktarımı yapmadı ve kişilik olarak eksik ve diğer çocuklardan başka biri çıktı ortaya. Babamın koyamadığının yerine ben mükemmeliyetçi, başarı takıntısı olan idealist, üretken bir kişilik koydum bi süreliğine. İnsanlarla ilgili konularda da denklemler kurdum. Kendi aleyhime de olsa bu denklemler üzerinden iletişim geliştirdim. Bu denklemlerin varlığıda duygusal otistikliğime birer örnek teşkil ediyor. Duygu yok, sevgi yok, var gözüküyor ama sağlıklı yoldan değil, doğal değil. Bu denklemlerin hepsi istismar edilmiş kişiliğimin ürünü olsa da, benim için bir standart oluşturdu. Çünkü biz insanız, belli seviyelere, standartlara sahip olmak zorundayız, içilecek sudan, konuşulacak insana kadar bu standartlar gereklidir. Babadan ve ya diğer rol modellerden alınamayınca zihnim ister istemez oyunlar kurdu, standart oluşturmak için denklemler kurdu. Bir yerden sonra suni ve birikimsiz olarak kurulan bu denklemler hayatın gerçekleriyle uyumlu olmadığı için işlevsiz hale gelse bile beni bu yaşıma kadar iyi kötü toplum içinde idare etti. Zekayla anca buraya kadar geliniyor. Hayat bir yerden sonra daha güçlü ve yüklü geliyor ve işte burada babalık nedir, hangi boşluğu doldurur daha iyi anlıyorsunuz.

 

Yazı baya ciddi ilerliyor buraya başlık olarak:

YAP Bİ BABALIK 

Hüseyin Hoca’nın terapilerde bir psikologtan çok daha fazlası olmasının bir nimet olduğunu, bu forumlarda hikayesi olan, bu toplumun babasız bırakılmış tüm oğulları çok iyi bilir. Duygusal otistikliğin çözümü basit bir terapi seansıyla çözülecek kadar kolay bir konu değil. HK ile kurduğum bağla aslında bu aktarımı yapıyorum. Terapilerle doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü yeniden yorumluyoruz. HK bir babanın yaptığı gibi erkek olmayı, doğrularımızı cesaretle savunmayı, haksızlığa karşı kendimizi nasıl savunacağımızı, bir erkeği nasıl dost gibi seveceğimizi bir kadını nasıl aşkla seveceğimizi sıfırdan öğretiyor. Benim ikinci terapide düşündüğüm şey ne biliyorsam yanlış çıktığıydı.Hayatla ilgili doğrularımın gerçek hayatla ne kadar uyumsuz olduğunu terapilerle farketmiştim. Şimdi duygularla ilgili kısma gelecek olursak onlarıda HK ile öğreniyorum. Bir terapinin sonunda bana sarıldığında hangi duyguya gireceğimi bilememiştim. Çok farklıydı ve başkaydı benim için. Orada ağlamadım ama eve dönerken o anı düşünürken bile gözlerim ıslanmıştı eve gittiğimde ağladığımı hatırlıyorum. Son terapimden bir önceki terapimde yine sarılmıştık gözlerimden öpmüştü ve sonunda mutlu ol diye demişti. Bu söz bendeki bazı beni yıpratan duyguları öldürmüştü çünkü travmalarımdan kaynaklı olarak, olayları sanki benim mutsuz olmam gerekiyormuş gibi yorumlayan bir zihnim var. Benim zihnime göre ben hep acı çekmeliyim, hep dertli hep kederli olmalıyım, hep mutsuz olmalıyım, mutlu olmayı ahmet ,mehmet hakediyor ama Yavuz haketmiyor gibi hissediyorum.İnsanlara karşı çok şefkatliyken kendime karşı o şefkatin zekatını bile göstermiyorum. Sonra çıkıp birisi sarıldıktan sonra  “ mutlu ol diye“ dediği zaman tüm bu düşünceler bloke oluyor ve mutlu oluyorum. Genel olarak duygusal otistikliğimin panzehiri olarak birkaç örnek verdim.

 

 

Nasıl ki beni bu duygusal otistik davranışlara beni istismar eden, sevgisiz bırakan, kalpsiz bırakan ve canımı acıtan bir insansa bu işin çözümü de yine insanda.

Sağlıklı, güçlü, karakterli ve duruş sahibi insanlarla duygusal güvenli bağ kurduğumuzda bu tarz davranışlarda son bulacak diye düşünüyorum. Hayatla daha uyumlu daha barışık olduğumuzda ve kendi fantezi dünyamızdaki sahte mutlulukları, sahte başarıları bıraktığımızda saatlerce kendimizi uyuşturacak davranışlarda son bulacak.

 

 

-Babama mektup-

Senki bana baştan kaybettiğim denklemleri kurdurtan kişisin.

Bana, x’e değer veripte kendimi hiçleştirdiğim ve sonucunda 0 elde ettiğim denklemleri sen öğrettin.

Hep kendimden vererek insanlar beni sevsin, bana zarar vermesinler diye ruhumdan rüşvet vermeyi bana sen öğrettin.

Saatlerce suyun akışını izleyerek güvende hissetmeyi bana mutluluk diye sen zannettirdin. Beni hayatın akışına hazırlamak yerine suyun akışını izlemeye sen hapsettin. Bir bahçenin kenarında ev yaparken beni kendi yalnızlığıma terk eden sensin. Birlikte yol yürümek,birlikte şakalaşmak,birlikte saçmalamak, elimden tutmak varken beni öylece piç bıraktın.

Bedenime bakıpta T.....’ın oğlu diyenlerin lafına bakma , ruhumu görebilenler bir İsa görüyorlar.Seni öyle silikleştirdimki ruhumda seni asla göremeyecekler.Seni öyle kazıdımki her erkek giriyor rüyalarıma ama sen giremiyorsun.Seni öyle hiçleştirdim,seni öyle sildim.

("Cismen babamsın ruhen değilsin. Beni cismen besledin ama ruhen beslemedin. Hatta ruhen öldürmeye çalıştın. Ne acı verici bir çelişki değil mi? Bedenen hayat vericimsin, ruhen katilimsin. Beni kendi kendimin babası olmak mecburiyetinde bıraktın. Bedenim senden gelse de ruhumu Cenab-ı Hak kendi ruhundan üfledi." İsa aleyhisselam benzetmesi yerinde 👍🏻) Ömer YILMAZ

 

Senin cenazende sana ağlamayacağım,ağlarsam kendime ağlayacağım ama sana ağlamayacağım. Çünkü bana bakanlar senle benim bağımın olmadığını görecekler. Ağlayan diğer insanlara bakıp onlarla kurduğun bağlara bakıp benden esirgediğini güçlü vakur bir duruşla izlicem.

Bilmem çok mu kalpsizim çok mu duygusuzum ama asıl sorular bu değil, beni bu kadar sevgisiz, duygusuz kim bıraktı!

İnsanlar yargısız infaz yapıyorlar yargılamayı bile bıraktılar, belki yargılasalar doğru bir şekilde asıl olanı görecekler ama kimsenin umurunda değil BABA.

 

(Genel olarak yorumlayacak olursak son zamanlarda bir hesaplaşma içindesin. Foruma yazdığın son yazı da bir hesaplaşma yazısıydı. S....ı, E...rı daha önceden gömmüştün ama o yazıyla başlarına mezar taşı diktin. Ama yazıda birisi eksikti? Baban. Son yazıyla da babanı yargılıyorsun. Senin bu hesaplaşmalarının geçmiş hesaplaşmalarından bir farkı var. Sen bu adamların hepsiyle hesaplaşmıştın zaten ama o hesaplaşmalar dış dünyadaydı ve o hesaplaşmalarda bir ümit vardı. Belki babam değişir, belki S.. değişir vs. Değiştiler mi? Değişmediler. Bu kurduğun mahkeme eski mahkemelerinden farklı. Yargılamayı kendi iç dünyanda yapıyorsun. Onlara söz hakkı vermiyorsun. Senin için o kadar yoklar. Onlardan o kadar ümitsizsin. Ve kendin içinde hükmü verip dosyayi kapatıyorsun. Mezar taşlarını başlarına dikip, fatiha okumadan, arkana bakmadan yoluna devam ediyorsun. Takdir ediyorum seni 👏🏻 Ayrıca bir yerde hesaplaşma varsa yeni bir başlangıç da var demektir. Üniversite hayatına başlamadan önce geçmişi temizlemek istiyorsun sanki. Yerinde bir hareket 👏🏻) 

Ömer YILMAZ

 

 

Akşam olunca Yavuz Efe kendisini birinin çağırmayacağını anladı ve kendi başına saatlerce uğraşıp yaptığı çamurdan eve bir ayak vurup bozdu, sonra usulca evin yolunu tuttu...o gece rüyasında evi yaparken aslında yalnız olmadığını gördü...

 

 

 

 
2
Hüseyin Hoca ilk terapide, buraya gelmeden önce ne bekliyordun, bugün ne buldun diye sordu. Açık bir cevap vermemiştim.

Almanlar işçi ihtiyacı nedeniyle Türkiye'den de göç aldıktan birkaç sene sonra işçiler ülke içerisinde bir mesele hâline gelmeye başladığında, biz işçi bekliyorduk lakin insan geldi demişler.

Ben de terapiye gitmeden önce karşısında gülümsemek bile istemeyeceğim bir psikolog bekliyordum. Fakat benim için sadece bir psikolog değil, insan vardı.

Almanlar menfi manayı kastetseler de ben etmiyorum. Evet, benim için böylesi çok daha zorlayıcı olacak, onu da inkar etmiyorum.
3
Medya / *Konu: Eşcinsellik ve Aile İfsadı* *LGBT DEĞİL!.. EŞCİNSEL!..*
« Son İleti Gönderen: psikolog 07 Mayıs 2024, 10:15:22 öö »
*Konu: Eşcinsellik ve Aile İfsadı*

*LGBT DEĞİL!.. EŞCİNSEL!..*

Dünyada ve Türkiye'de sıkça tartışılan ve tabu haline getirilen konular arasında yer alan eşcinsellik ve aile ifsadı üzerine derinlemesine bir bakışla yeni bir yol haritasına ihtiyacımız var..

Eşcinsellerin gerçek yaşam hikâyeleri ve itirafları ile şimdiye kadar LGBT’nin oluşturduğu ve tabu haline gelen “Eşcinsellik Doğuştandır ve Psikolojik Rahatsızlık Değildir” algısı Üzerinden yapılan propogandaları ve uluslararası örgütlerin bu çevrelere sağladığı destekler yüzünden bir çok gencin hayatı karardı ve bu gün bu kötü gidişe dur demek için yeni bir fırsat doğdu.

Bu anlamda bu kitap, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin (APA) 1973'te eşcinselliği psikiyatrik bir bozukluk olarak sınıflandırmaktan çıkarmasının ve 1 yıl sonra eyalet yasası haline gelmesinin perde arkasını deşifre ederek bu konudaki algıyı ve gerçekleri gün yüzüne çıkaran önemli bir adımdır.

1973’de sadece APA’ya darbe yapılmadı aynı zamanda TIP literatürüne de bilim adı altında darbe yapıldı. İşte bu kitap insanların hem sağlığına hem de ahlaklarına uzanan elleri de deşifre etmektedir.

*Kitap Tanıtımı:*

*Kitap Adı:* *"Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi"*

*Yazar: Muhammet Binici*
(Gazeteci, Yazar, TV Program Yapımcı ve Sunucusu, Bilişim Teknolojileri ve Sosyal Medya Uzmanı)

Eşcinsellerin yaşamlarına ve iç dünyalarına gerçek hikâyeler ve uzman yorumları ile odaklanma
8 yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitap, eşcinsellerin itiraflarını ve uzman değerlendirmelerini sunuyor.

"Benim Ailem Belgeseli"nin kitaplaştırılmış şekli olarak çeşitli bölgelerden tedavi ve terapi ile sağlıklarına kavuşan eşcinsellerin hikâyelerini ve Tedavi ve terapi ile iyileşen eşcinsellerin tabuları alt üst eden itiraflarınndan oluşuyor.
 
*Yazarın Çalışmaları:*

*Muhammet Binici:*

Eşcinsellik ve aile ifsadı konularını ele alarak tabuları yıkmayı hedefliyor.

Engellemeler ve tehditlere rağmen konunun detaylarına inerek ezberleri bozmak için çaba sarf ediyor.

Eserinde eşcinsellerin itiraflarının yanı sıra uzman akademisyenlerin değerli katkılarını da bulunduruyor.

*Gayr:*
Eşcinsellik doğuştandır psikolojik rahatsızlık değildir, eşcinseller iyileşip asli fıtratlarına dönemezler algısını çürütmek.

Tedavi ve terapiyle iyileşen eşcinsellerin itiraflarıyla eşcinselliğin doğuştan olmadığını psikolojik bir rahatsızlık olduğunu ispatlayarak yanlış bilinen doğruları düzeltmek ve toplumsal bilinç oluşturmak konusunda katkı sağlıyor.

*Sonuç:*

Kitap, gerçek yaşanmış hikâyelerle desteklenerek ve eşcinsellerin itirafları ile eşcinselliğin doğuştan olmadığını ve psikolojik bir rahatsızlık olduğunu ortaya koyuyor.

Tedavi ve terapiyle iyileşen eşcinsellerin itirafları ile ezberleri bozarak, ideolojik bir yapıya bürünen ve ahlak terörü haline gelen LGBT’nin 1960’dan günümüze oluşturduğu “Aileyi İfsad” etme çabasındaki çevrelere karşı toplumun harekete geçirilmesinde etkili bir proje olarak karşımıza çıkıyor..

İletişim ve Destek:

*Muhammet Binici*
*0533 266 29 39*
*info@muhammetbinici.com.tr*

"Kitap hakkında ne dediler:*

“Bu kitap ülkenin fabrika ayarlarıyla oynama cesaretini kendinde bulanlara bir cevap niteliğindedir. Aynı zamanda ülkemizin fabrika ayarlarına dönüşünün gerekliliğini eğmeden bükmeden, amasız ve fakatsız ortaya koyan ilk çalışmalardan biridir.”
*Prof. Dr. Esat ARSLAN*

“Gariban köşelerdeki belki de hükmen ‘yok’ hâle gelmiş kişilerin dertlerini dinlemek, içinde bulundukları acınası durumlara nasıl geldiklerini, bir zamanlar kendi mahallesinde de olsa kendi çapında bir ‘fenomen’ veya bir ‘star’ iken  şimdi ne hâle düştüklerini, uyuşturucu, fuhuş, alkolizm, organ mafyasının... elinde nasıl gün geçirdiklerini topluma anlatmak... içimizdeki burukluk ve şımarıklığın en azından çatışmasını seyredip doğru eylem tarzını harekete geçirirsek, sanıyorum bizde iyiye doğru bir inkılâb başlayacaktır.”
*Prof.Orhan ÇEKER


https://twitter.com/MuhammetBinici/status/1787528216292286716


http://www.bncmedyahaber.com/kategori-benim-ailem-56.html#google_vignette

4
06/05/24 13:51
Burada yazı paylaşmaya çok çekiniyorum ama terapide anlatmaktan daha çok çekineceğim ya da o anki ruh halinde olmadığım için aktaramayacağım bazı şeyleri burada anlatmak daha kolay. Bu da dünden;
05/05/24 18:34
2 sene önceydi. Bir kıza açıldım. Daha sonra ise sevgilisi olduğunu öğrendim. Bu kızın sınıftan bir arkadaşı vardı. Belki de sınıfın en yakışıklısıydı. Daha önceki yazılarda hakkında fantezi kurduğum en son erkek dediğim kişi buydu. Aslında dikkatimi çeken, kıskandığım erkekler gibi kaslı, esmer ya da maskülen değildi. Bir insanda en çok dikkatini çeken şey ne diye sorulsa herhalde rahatlık derim. Bazen sokakta, parkta, herhangi bir yerde gülen, eğlenen insanlar, erkekler görüyorum. Hiçbir şeyi düşünmeden, etrafın farkında olmadan sadece eğleniyorlar. Ben de onlardan biri olmak istiyorum. Her neyse bu bahsettiğim kızın haricinde bir kızı daha hoş bulmuştum. Hiç kimseye söylemedim. Zaten kısa bir süre sonra sevgilisi olduğunu öğrendim. Bunu öğrendikten sonra onun sevgilisiyle arkadaş olduğumu, çok yakın dost olduğumu hayal ettim defalarca. Bunun altında yatan neden ne? Kendime erkeklik mi devşiriyorum çekici erkeklerle arkadaş olduğumu hayal ederek? Yine burada biraz bahsetmiştim. İlk terapiye gelmeden 1-2 gün önce ilk kez sigara içmiş ve mastürbasyon yapmıştım. Sigara içtikten sonra lavaboya elimi yıkamaya gittim. Aynaya baktım. O an aynada görmek istediğim kişi işte oydu. İlk hoşlandığım kızın arkadaşı. Hatta sigara yakmadan önce onun fotoğrafına bakmıştım. Bugün yine onun üzerine düşünürken buldum kendimi. Bir koltukta oturuyoruz. Ellerimizi birbirimizin omzuna atmışız ve beraber sigara içiyoruz. Sadistik arzular dolayısıyla mıdır bilmiyorum, bugün onunla seksüel bir şey hayal etmedim ama o aklıma geldikçe aynı zamanda onu bıçakladığım, öldürdüğüm, önümde yerde yattığı gibi kısa süreli görüntüler geldi gözüme.
Hoşlandığım kızların bu arkadaşlarıyla, sevgilileriyle ya da özgüvenli erkeklerle neden arkadaş olduğumu hayal ediyorum, bunun üzerine yazmak istiyorum. Öncelikle kendimi bir kıza layık hissetmiyorum. Yani bir kız için her bakımdan yeterli olabilir miyim bunu düşünüyorum. Onu mutlu edebilir miyim, ona yetebilir miyim? Dış görünüşümü beğenecek mi, mesleğimi beğenecek mi? Kısacası bir kız için mükemmel olmam gerektiğine inanıyor gibiyim. Eğer bu dediğim doğruysa neden bir erkek için mükemmel olmam gerektiğini düşünmüyorum? Çünkü zaten homoseksüellik mükemmel erkeklerin buluşması değil. Kendini bir kadın için yetersiz gören erkeklerin buluşması, bence. Bundan 2 sene önce, bir aplikasyondan iki homoseksüelle tanışmıştım. Gösterdikleri alaka hoşuma gitmişti. Buluşmak istedikleri zaman hemen silmiştim. Eğer buluşmayacaksam biriyle neden bu insanlarla tanıştım? Tek istediğim birinin de beni istemesiydi. Bu oldu ve hemen uzaklaştım.
Şimdi şu kendimi sigara içerken hayal ettiğim arkadaşa döneyim. İsimsiz bahsetmek zor oluyor, o yüzden adı Emir olsun. Bir gün uykudan uyanırken adımın Emir olduğunu sayıklayıp durdum. Başka bir zaman annemle konuşurken annem bana Emir adını vermeyi düşündüğünü söylemişti. Sanki adım Emir olsa bütün problemlerim çözülecekmiş gibi sevindim. Yaklaşık 1-2 yıldır takma ad kullandığım yerlerde Emir adını kullanıyorum. Hatta son anda adımı merdümgiriz girmesem yine adımı Emir koyacaktım. Emir benim ideal benliğim gibi.
Hoşlandığım kızı defalarca rüyamda gördüm ama bir tanesinde bile ona dokunmuyordum. Bir keresinde onu arkadaşıyla seks yaparken gördüm. Gördüğüm en acı verici rüyaydı.
Black Swan filminde Nina, Lily'le fantezi kuruyor, daha sonra onu kendisinin hoşlandığı hocasıyla olduğunu zannediyor. En sonunda kendisi sahnede siyah kuğuya dönüştükten sonra gidip hocasını öpüyor. Belli ki ben hâlâ değerli, yeterli hisseden bir erkeğe dönüşümümü tamamlayamadım.
5
[  ] 4 ay oldu son terapiden itibaren. Son yazım da 2 ay önce civarında yazdım. Ne oldu nasıl oldu da şimdi hemen evlenme kararı aldın diyebiliyor olabilirsiniz ki haklısınız tabi. Ateşi söndürmek için ateşe yaklaştım arkadaşlar. Birisiyle bu süre içinde birisi dediğin pasif olan bir gay ile konuştum. Ki bu süreç içerisinde kız arkadaşım zaten vardı. O her zaman benim yanımdaydı. 2 yıldır beraberiz beni hk dan sonra en çok iyileşmeme katkı sağlayan kişidir kendisi. Peki noldu bu 2 ay içerisinde detaylı şekilde yazacağım ama şu anlık biraz detay geçmek istiyorum. Ben 2 yıldır biseksüel bir şekilde hayatıma devam ediyorum. Eskiden kadınlara karşı hiçbir istek olmuyorken 2 yıl önce terapilerin sayesinde kızlara karşı da isteğim arttı. Ki bu 2 yıl içinde bazen kadınlara bazen erkeklere karşı hislerim arttı ama bu zamana kadar kimseyle ilişkiye de girmedim tabi. 2 ay önce niye tanıştım peki. Denemek istedim çünkü aklımda bazen kabullenip bu duyguları bu şekilde yaşamak da var Dı bakalıö dedim acaba gerçekten kabullensem kendimi  değişir mi içindeki yangın diye. Denemek istedim denedim de. Ki bu süreçte kız arkadaşımla da konuşmaya devam ettim. 2 zy içinde zor şeyler yaşadım ve yanımda duran sadece kız arkadaşım oldu. Diğerinin sizinde bile değildim yani. Gece yatmadan önce azıp azıp yazdığı çoğu zaman aklına bile gelmediğim kişiydim. Ben pek üstüne de düşmedim. Sevmeye çalışayım dedim ama sevemedim düşlere hayallere girdim ama boşaldıktan sonra gelen o iğrenmişlik hissi hepsinden betermiş. Bakın gay pornosu da izliyordum onlarda aynı şeyi yapıyordu ama hiç bu kadar iğrenir midem bulanmıyordu. Lakin birisiyle konuşup o şekilde onun olduğunu düşünerek boşalınca o kadar iğrendim ki anlatamam. 1 ay böyle gitti en sonunda bu 1 ayın son haftası bana hiç yazmadı ben de siktiri çektim. İşine gelince konuşacağın kişi değilim diye söyledim kendisine. Ayrıca 33 yaşına gelip pasif olup benden bir şeyler beklemesi de beni farklı hissettiriyordu. Ben diğer yazımda zaten asıl konunun ben kimin demek istediğimi belirtmiştim. Ki buldum kendimi de. Asla hiçbir erkeğin vücuduna muhtaç  olmayacak kadar güçlü biriydim ben. O gücü ise bu 33 yaşına gelen pasifle konuşana kadar tam anlamıyla anlamamıştı.  Arkadaşlar ben zaten iyileşmişim ama bunu nedense bırakıp lendi hayatıma devam edemiyordum. Eski halimi bırakıp yeni halime geçmekten korkuyordum. Alışkanlıklardan vazgeçemiyordum. Ben şu an tamamen iyileştim de demiyorum ama artık eşcinsellik defterini kapattım. Bu defter artık açılmayacak ki bundan da eminim. Lakin başka konularda elbette hk dan her zaman yardım alacağım. Bundan sonra konu eşcibsellik olmayacak ailem olacak. Peki nasıl bu kadar eminsin 1 ay konuştun onunla 1 ayda da evlenme kararı verdin nasıl oldu derseniz. Onu o kadar çok hissettim ki içimde. Yani eskiden bir erkeğe bakınca hayallere dalan ben öyle birisi ol aktan çıktım. Geçici mi dedim hatta ama yok öyle de bir şey. Kimseye muhtaç olma duygusu yok artık. 2 yıldır açık olan ve porno için kullandığım Twitter hesabını sildim tek seferde. Hiçbir yerde kalmadı e postası zaten ezbere de Bilmiyordum. Bu sebepten asla silemiyordum. O adam işte neden neden demesine rağmen direkt kesip attım ve hayır konuşmayacağım dedim. Bitirdim hemen. Yani bunları ben asla yapamıyorfum arkadaşlar. Galerimi temizledim o da var tabi. 1 aydır 1 kere bile pornoya bakmadım ki bakmayacak da aklıma eski hayalleri bile gelince midem bulanıyor. Haftada 5 kere ye çıkan mastürbasyonlar azaldı 1 e düştü ki bu mastürbasyon da ise erkekler asla gelmiyor aklıma. Yani kızlara karşı isteklerim yüzde 100 olmuşken erkeklere karşı sıfıra indi şu an ben 2 gün bakmadan duramazdım belkide pornolara şimdi öyle bir şey olmuyor 1 ay oldu. Bunlar işte laf değil yani icraatlerime bakıyorum ki içime bakıyorum arkadaşlar içim ne diyor bana ne hissediyorum ona bakıyorum. 3 4 yıldır bu anı bekliyordum ama bunun 1 anda böylegerçekleşeceğini düşünmüyordum. Şu an bana bu müzice gibi geliyor. Ve hayatımın ise en mutlu zamanlarını yaşıyorum. Bu mutluluğumu sizle de paylaşmak isterim tabi. Umudunuzu yitirmeyin mesajınız olursa cevaplıyacağım. Şimdilik bu kadar yazacağım daha da uzun uzun yazıp atacağım siteye ondan da istifade edebilirsiniz tabi

Halim
6
04/05/24 21:34
Psikiyatrist bana yanlış teşhis koydu diye evham yapmaya başladım. Anladığım kadarıyla OKKB belirtileri bana uyarken o daha çok OKB teşhisi için soru sordu gibi. Zaten Hüseyin Hoca'nın dediği ilaçları da vermedi. 3 hafta sonra tekrar gel dedi. Ayın 11'inde terapiye gelmeyi planlıyorum. O tarihe kadar ilacı mecburi kullanıcam ama psikiyatristi kafaya çok takmaya başladım. Bir an önce psikiyatriste gidip sormak istiyorum. Sinirden kendimi yicem yoksa yanlış mı anlattım diye. Mükemmeliyetçilik, kuralcılık, kontrol arzusu vs. anlattım. Bana temizlik takıntın var mı, tuvalette çok vakit geçiriyor musun, banyoda çok vakit geçiriyor musun, doğalgazı açık bıraktım mı diye birkaç defa kontrol ediyor musun diye sordu. Temizlik takıntım biraz var ama asıl problemlerim bunlar değil ki. Doktora pazartesi günü gittim ama bugün iyice kafaya takmaya başladım. Boşuna ilaç kullanıyor gibi hissediyorum. Zaten başlangıçta ilaç kullanmak istemiyordum. Hüseyin hoca da benim gibilerin böyle olduğunu, yanılmıyorsam disiplin, irade kontrolü, planla daha üstün hissettiğimi söylediğini hatırlıyorum.
7
02/05/24 21:05
Okuldan geldiğimde önce salona geçtim. Annem sütlaç yapmış. (Ben) büyüyeli sütlaç yapmıyordum. O küçükken dolap hep sütlaç dolu olurdu dedi. Ben büyüyeli yapmıyorsan şimdi niye yaptın diye bunu kafaya takar sonra başka bir sebepten canına okurdum ama hiçbir şey söylemedim. Babam şakayla enseme vurup öpmeye kalktı. Hoşnut olmadığımı belli ettim. Hemen annem atladı. Artık kendini öptürmüyor niye öpüyorsun dedi. Babam da oğlumu da mı öpemicem dedi. Annem ben iyileşene kadar bana dokunmayın, beni öpmeyin diyor dedi. Babam istemiyor mu gibisinden sorular sordu, cevap vermedim. Annem yavaş yavaş da olsa uzaklaşmamız gerektiğini anlamıştı. Fakat babamla iki erkek olarak diyalog kurmak istiyorum. O ise bana hâlâ küçük oğluymuşum gibi davranıyor böyle yaparak. Onun aradaki farkı anlayabileceğini sanmıyorum ama annem bu sefer işe yarayacaktır diye düşünüyorum. Çünkü 2 akşam önce, anında yazıya dökmüştüm, cin tutmuş gibiydim. Annem belli ki çok etkilenmiş.
***
Eski oğlumu istiyorum dedi. Gözlerimi dikip baktım. Yeni oğlun nasıl dedim. Katı, soğuk, iyice bizden kopuk dedi.
02/05/24 23:11
Yaklaşık yarım saat babamla konuştuk. Daha sonra annem de dahil oldu. Yaşadığım problemleri bilmek istediler. Anlatabildiğim kadar, anlatabileceğim kadar anlattım. Aşılamayacak bir şey olmadığını, yanımda olacaklarını söylediler. Pazar günü bağırıp çağırmamda babamın çok sinirlendiğini ama halimi anladığı için sustuğunu öğrendim. Desteklerini duymak güzeldi. En sonunda annem sarılmak istedi. Hep beraber sarılalım dedim. Birlikte sarıldık.
03/05/24 15:11
Annem yine çok ciddi olduğumdan şikayet etti. Böyle benden memnun değilmiş. Eskiden onu gıdıklarmışım, öpermişim, sarılırmışım. Fakat bugün asıl bahsetmek istediğim birkaç bir şey var.
***
Kendimde 3 ruh hâli müşahede ediyorum. Birincisi normal, diğeri kara bulutlu dediğim hâl, diğeri de aşırı özgüvenli hâl. Kara bulutlu hâl diye isimlendirdiğim hâlin nasıl olduğunu anlatabilmek için öyle hissettiğim an hemen yazıya dökerek anlatmıştım. O an Hüseyin Kaçın'ı bir kurtarıcı olarak görmüş, anne babamla konuşup onları azarlamasını istemiştim. Aşırı özgüvenli hâl dediğimde ise Hüseyin Kaçın'ı bana yardım edemez olarak görüyorum. Yani aslında Hüseyin Kaçın'ı değil, hiçbir erkeği. Aklımdan geçen şey şu oluyor: Hüseyin Hoca benden daha fazla erkek değil. Benim erkekliğim için kimse bana yardım edemez. Hayatta zorluk yaşıyorum, evet ama bunu kendim aşmalıyım, Hüseyin Hoca'yla da bir işbirliği içindeyim. Ben onun tecrübelerinden faydalanıyorum. O da hem işini yapıyor hem insanlara yol göstermenin hazzını yaşıyor.
İşte, 'normal' hâlde olmadığımda fikrim bu. Hangisinin daha normal olduğunu da bilmiyorum doğrusu. Ama hocadan saklamak istemedim.
***
Bir diğer husus da sürekli yazı yazmak istemem. Aslında ben geçen hafta ilk terapiye gelmeden önce ifşalanmaktan çok korkuyordum. Şimdi ise kimin okuduğunu bilmediğim bir yere her Allah'ın günü yazı atıyorum. Ayrıca sadece buraya atmakla kalmıyor, çoğu şeyi de arkadaşlarımla paylaşıyorum. Beni tanıyan herhangi biri buraya yazdığım 2-3 cümleyi okusa bana ait olduğunu anlayabilir, öyleyse neden burada her şeyimi anlatıyorum, hiç bilmiyorum. Ayrıca bir arkadaşım psikologun adını soruyor vs. Şüphelendiğini düşünüyorum ya da kuruntularım yine. Geçen günde derste hadi sen de katılsana deyip durdu. Anksiyetem fark ediliyor demek ki diye üzüldüm. Her neyse neden buraya yazıyorum. Aklıma şu geliyor. Bugüne kadar kendimi kimseye açmadım. Hiçbir şeyimi tam olarak birine anlatmadım. Şu an böyle bir fırsat geçti elime ve bunu sonuna kadar kullanmak istiyorum. Sanki üzerimden büyük bir yük kalkıyor gibi.
04/05/24 06:19
Pazar günü kavga ettiğimizde babama biraz da beni savunsana deyip sofradan fırlamıştım. Sonra ağlamaya başlayıp bağırarak "Gidiyorum işte, karı koca baş başa kalırsınız." demiştim. Aşağı inmek istesem de babam izin vermeyince yine oturdum. Bu kavgadan sonra üzerimden büyük bir yük kalktı sanki. Anne babama inanılmaz bir kin doluydum. Şimdi kayıtsızım. Hafta boyu annem çok resmi olduğumu söyleyip durdu. Umarım kavgada söylediğim bu söz, onlarla olan tuhaf bağımı kopardığımın delilidir.
8
02/05/24 15:38
Bugün arkadaşlarımla, birisiyle ilk kez diyebilirim, hiç olmadığı kadar yakındım. Çok kez şaka yaptım. Üzerimdeki örtülü toprak yoktu sanki. Erkek arkadaşlarımdan biriyle şakalaşırken sırtına şakayla vurdum. İlk kez ona temas ettim. Kendimi çok kez sesli gülerken, yüksek sesle konuşurken fark ettim. Çok küçük şeyler ama arkadaşlarımla yakın olmak beni mutlu etti. Fakat son derste yine söz alıp almama konusunda tereddüt ettim. Tereddüt edince o an ne söyleceğimi düşünmeye başladım. Düşünceler girince de dünyadan koptum. Konuşmadım. Diğer derste ise notlarımı toparlayacak vakit vardı.
***
Ocak'tan bu yana okuduklarımdan defterime not ettiklerimi daha göz önünde tutup onları daha çok anlamak adına özetle;

-Erkeklik uğraşılarak elde edilir. Erkeklik belirsizdir, risklidir. Erkekliğe, kadınlığa baş kaldırılarak ulaşılır ve erkeklik ancak diğer erkekler tarafından onaylanır.
-Heteroseksüel erkekler bedeniyle rahattır, bu nedenle bu onları çekici kılar. Homoseksüeller erkek bedenlerinin kirli ve utanç verici olduğunu düşünür.
-Arzuladığım şey erkeksi maceraperestlik ve eğlence.
-Mastürbasyon; seksüel varlık olmama izin vermedikleri için ebeveynlerimden öç alma şekli, savunma.
-Homoseksüeller kendilerine seksüel hislerden mahrum, saf, küçük, iyi çocuk gibi davranılmış bir geçmişe sahip.
-Geri adım at ve gerçekle yüzleş, anana babana dürüstçe bak ve seni nasıl etkilediklerini fark et.
-Kendini, erkekliğini kabul processini aceleye getirme.
-Kendini görme şeklini değiştirmek kolay değildir. Küçük başarılardan oluşan aşamalı bir çalışma safahatını gerektirir.
-Terapinin özü acıyı yavaşça hatırlamaktır. Sonra acının senden uzaklaştırdığı gerçek benliğini kazanmandır.
-İçinde uygun erkek figürü olsa dışarıda aramazsın.
-Kimse senin maskülen enerjini annen kadar tüketemez. Kadınlara yaklaşmaktan korkarsın çünkü onların da senin elinden gücünü almasından korkuyorsun.
-Kendine acıyacak bir durum bulursan bunu abart, öyle abart ki gülünç hale gelsin.
-Ben natürel ve eşit olan başka bir erkekle dürüstçe, direkt ve samimi konuşan biriyim. Başka bir erkeği romantikleştirmeye ya da ona imrenmeme gerek yok.
-Annenin hassas beden algısına karşı koy.
-Yeterince maskülen hissetmezsen güçsüz hissedersin.
-Korkuyorum, gerginim gibi hisler arzuların temelinde.
-Olmak istediğim erkek olmaya kararlıyım.
-Temel direnç noktası hayattaki acı verici mücadelelerden kaçınmak olabilir.
-Homoseksüel bir çocuk babasından korkar ve nefret eder ve bu hisleri Tanrı ile bağdaştırır. Aynı zamanda diğer erkeklerden, patronlardan ve mülk sahibi kişilerden de saklanır.
-Sağlıklı erkekler babasına düşmanlık beslerse bunun açığa çıkmasına izin verir, bunu ortaya koyar.
-Mücadelelerimiz tarafından rızıklandırılırız.
-Homoseksüel bir erkek, diğer erkeklere baktığı zaman kandırılmış ve öfkeli hisseder zira erkeklerin dünyası bir gizemdir. Onları sahip olmadığı erkeklik niteliğine onlar farkında olmadan, kolayca sahiptir. Yoğun bir bağımlılığın ve açlığın olduğu yerde öfke de hep baki kalacaktır.
-Birçok erkek erkekliği ile ilgili yeterince onay görmediği için babasına karşı kızgındır.
-Hemcinsten etkilenmenin temeli, onun gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu anlama ihtiyacından.
-Seksüel arzu kılığına giren derin bir acı!
-Tedavi gören erkek başardıkları şeylerden ötürü kendilerini takdir etmede yavaştır.
-Porno ve mastürbasyondan yalnızca irade gücüne dayanarak kurtulamazsın.
-İlerlemek istersen birkaç yol; fiziki aktivite, sağlıklı erkek arkadaşlıklar, ebeveynlerinle saygı ve karşılıklılığa dayalı diyalog.
-Erkeklik beraberinde bağımsızlık, otonomi ve gücün kullanımını getirir.
-Erkekliği kimse bize veremez, o içimizde, aktif hâle getir!
-Yağmurda ıslan, koş, düş, önemseme!
-Kaygısız ve güçlü ol!
-Erkekliği arzulama, erkekliğine sahip çık!
-Risk al.
-Erkeklere aşırı değer yükleme ya da değersizleştirme, onlarla eşit şekilde var olduğuna inan.
-Babana olan kinini yok et, onunla kendini özdeşleştir.
-Daha sık konuş, daha çok kendine güven.
-Bedenini sev, egzersiz yap.
-Bir erkeğin maskülenliği özümsemesinin tek yolu; karşılıklı, yakınlık, onay ve samimiyete dayanan ve cinsellik barındırmayan erkek arkadaşlıklar kurmaktır.
-Erkeklere olan sevgi ve korku ikircikliğini gidermek için savunmacı ayrışma aşılmalıdır.
-Yalnızlık, stres ve kontrolü kaybetmişlik hissi saplantıları tetikler.
-Sana çekici gelen heteroseksüel erkeklerle konuş.
-Başarının sorumluluğundan korkma. Elde ettiğin başarıyı sürdürecek gücün olduğuna inan.
-Kırılgansın çünkü sahip olduğun imaj gerçek değil.
-Başarısızlık korkusuyla baş etme şeklin kendini başarısızlığa uğratmak. Diğer başarısızlıkları engellemek için kendini başarısızlığa uğratman sana kontrol duygusu veriyor.
-Kişisel başarılar ile övün.
-Erotize edilen erkek kendinin idealize edilmiş hâli; güçlü ve fark edilir.
-Anneyle olan erotik bağ; seçkinlik, infantilizasyon, idealizasyon ile kuşanır. Önce bu duvarları yık.
9
30/04/24 22:11
Annem bugün bana çok farklı. Benim için üzgün, endişeli. Bakışlarında görüyorum. Onları artık sevmediğimi düşünüyor. Önceden gelir gider beni öperdin diyor. Ya da en azından okula giderken öperdim. 6 aya yakındır öpmüyorum. Yolda beraber yürürsek koluma girerdi. Asla izin vermiyorum. Yine 6 aya yakın bir süredir. Bu akşam beni öpmek istedi. İzin verdim. Doğru mu yaptım bilmiyorum.(Ağlıyorum) Öyle bir hâle geldim ki anneme bile nasıl davranacağımı bilmiyorum artık. Her şeyim sahte. Rol yapmak istemiyorum artık. Az önce cüzdanımın içindeki güç ve cesaret için yazdığım esma ve duanın olduğu kağıdı çıkardım. Güce dışarıdan değil içeriden ihtiyacım var. Müsebbibül esbab olan Rab gücü harici şartlarla yaratmayıp ya da sığındığım objelerle bana vermeyip içimde de bana fark ettirebilir. Ve ben o gücü elde etmek için çalışacağım.
***
Dikensiz gül bahçesinden geçip sağlıklı, yetişkin bir kimlik elde edenlerle aynı olmamalıyım. Acı daha güçlü bir şahsiyet yaratmalı. Lisedeki gibi kendimi diğer insanlardan, erkeklerden tecrit etmiyorum ama beraber de kalamam daha üstte olmayı hak ediyorum. Çünkü ben daha fazla çaba göstererek inşa ediyorum kendimi. Belki daha fazla çabalamıyor da olabilirim ya da daha fazla çabalasam bile her zaman fazla çalışma daha fazla mahsulü getirmeyebilir ama istiyorum.
01/05/24 06:16
Yazdıklarımda sürekli bir ben ne yaşamıştım, kim bana demişti, bana da şunu yapmışlardı deme çabası. Hocaya anlatmadığım bir şey olabilir mi diye yazmak istiyordum ama yetti bana. Sürekli dert anlatmak, özellikle geçmişten, çok ezikçe. Geç yoluna devam et.
01/05/24 14:26
Porno izlemeden mastürbasyon yaptım. Uzun süre aradan sonra gerginlik dışında kalbimin hızlı attığına şahitlik ettim.
***
Perşembe günleri okula bu dönem tanıştığım kız için gidiyorum. Sadece onunla o gün görüşüyoruz. Okula diğer günler gitme sebebim ise bir arkadaşım. O en yakın arkadaşım ve onunla konuşmak bana iyi geliyor. Yoksa başka türlü okula gitmeme imkan yoktu. Kıza gelince ise de ona aşık olmamaya çalışıyorum. Platonik kalacağı belli o yüzden hiç olmamalı. Ama neden okula gidiyorum öyleyse, çünkü onunla konuşurken heyecanlanmadığımı ve çok rahat olduğumu fark ediyorum. Bu da bana iyi hissettiriyor. Gözümde büyüttüğüm kadar bir şey olmadığını fark ediyorum.
***
Annem bu aralar biraz daha rahat olduğumu ve kafaya takmayı azalttığımı söyledi.
***
Sınıf içerisinde arkadaşlarımın da dikkatini çeken bir şey var. Konuştuğum zaman fazla özgüvenliyim. Yani hocalara karşı laubali, arsız ortaokul öğrencisi gibi davrandığım oluyor. Bu da enteresan. Şu an tek problemim önceden bir şeyi iyice düşünüp cümle kurup o şekilde söz almayı beklemek. Tabi bu arada heyecanlanma oluyor. Ama eğer hiç düşünmeden söylersem rahat oluyorum ve söyleyiveriyorum birden. Konuşmalarımı, cümlelerimi önceden planlamamam lazım. İlk terapiye gitmeden önce planlamadım ama orada heyecan, gerginlik olur diye düşünüyordum. Beklediğimden çok sakindim.
10
36 .seans devamı

-Bazen şey  aklıma geliyor. Çocukken ilkokulda İşte birkaç arkadaşım vardı böyle biraz ezik. Sonra kendilerini böyle ezikleyen tiplerle kavga ettiler. Sonrasında da karı kızdır, iş başarı peşinde koşma falan...Ben onlar gibi öyle yapmadım veya yapamadım. Yani eğer onlar öyle yapmasaydı eşcinsel olur muydular? Yani ben kavga edemedim, eşcinsel oldum.... Ya da bu kadar ilkokulu artık analiz etmeme gerek var mı?
*Gerek yok, unutacaksın tabiki. İlkokul arkadaşı ilkokulda kalıyor. Ortaokul, ortaokul, lise, lisede kalıyor. Çok duygusal yatırım yapmaya gerek yok. Geçmişi masaya yatırmayacaksın. Şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım falan bırak geçmişi. Geçmişten çık. Geçmişe gitmek melankolik. Geçmişte sen acıdan başka, negatiften başka, sorundan başka ne bulacaksın? Geçmişinde senin çözebileceğin bir şey yok ki. Sen anı yaşamaya odaklan, dem bu dem, bugüne odaklanacaksın. Bugün keyif alacak ne yapabilirim? Kiminle ne yapabilirim? Sen ne istiyorsan, kiminle olmak istiyorsan, ne istiyorsan onu yapacaksın.
-Ama terapilerde çocukluğumuzu ergenliğimizi deşmiyor muyuz?
*Burada deşeceğiz, çıkışta unutacaksın. Burada ağlayanlar ağlıyor. Benim karşımda ağlıyor. Adamı dışarıda görsen ağladığını anlayamazsın. Sosyal hayatta görsen hiçbir sorunu yok dersin. Acıysa acı burada. Göz yaşıysa göz yaşı burada. Kimse senin psikoloğa gittiğini anlayamayacak, kimse senin acılarını göremeyecek. Burada analiz edeceğiz acılarını, geçmişini evine götürmeyeceksin , burada konuştuğumuz konuları. Bir de yazarken. için acıyorsa acıyacak ama bitirdiğinde acı falan yok. Bunun adı yüzleşme. İyileşmek denilen şey böyle bir şey. Sancılı bir süreç, acılı bir süreç. Herkes yüzleşmez ki geçmişiyle  acılarıyla hesaplaşmaz. Normal hetero insanların %80'i böyle bir yüzleşme yaşamıyor. Bu kadar insanlar niye çok geziyorlar, kafelerde buluşuyorlar, geziyorlar, eğleniyorlar? Yalnız kalmamak için. Yalnız kalınca acı çekecek. Yani senin yalnız kalınca çektiğin acıları çekmemek için Haydi eller havaya...
Özellikle bara gidenler, spor salonuna gidenler... Niye gidiyorlar? Kaçıyorlar işte canım kendisiyle baş başa kalmamak için. İç sesini duymamak için.

-Onlar dışa dönük insanlarda oluyor tabi herhalde dimi?
*İçe dönükte de, dışa dönükte de öyle. Kaçabildiğin kadar kaçıyorsun yani. Gerçek iyileşmek, mutluluk, yalnızken sıkılmamak, keyifli bir şeyler yapabilmek, yaratabilmek, üretebilmek, düşünebilmek. Ama korkmadan, kaygılanmadan. Bunu herkes yapamaz.
Sonra işte takdir et kendini. Kendini suçlama artık, analiz etme, cezalandırma. Takdir etsene.!
-Onu da niye yapmıyorum bilmiyorum.
*Annen takdir etmemiş, baban da takdir etmemiş. Takdir etme geleneği yok.

-Yani şöyle her ne kadar dışarıdan insanlar beni beğenseler de bedenimi ,yüzümü birşeylerimi.... Herhalde öncelikle benim kendimi beğenmem lazım. Bir yerde hiç beğenmiyorum ben kendimi.
*Kendinle barışmak demek ne demek? Kendinle barışık değilsin ki. Değersizlik duygusunun büyüklüğü, aşağılık kompleksi, mazoşizm. Takdir etmiyorsun hiç kendini. Takdir etmediğin müddetçe de çabalamıyorsun hiçbir konuda. Sonra tembelleşiyorsun. Anlık zevklerin olabilir. Zevkle alıyorsun, tatmin oluyorsun, bitiyor ama sonra. Sonra yalnızlığınla, can sıkıntınla, sorunlarınla baş başa kalıyorsun. Bunun temelinde değersiz duygunun olması...
Ama değersiz hissettiğinde batırma kendini. Uzun vadede ben buna aşmam lazım diyeceksin, karar vereceksin. Hekimliğinle ilgili planlar kursana mesela niye kurmuyorsun?

-Sevmiyorum ki
*ama bu saatten sonra şimdi hekimliği bırakıp ne yapacaksın?
-Yapacak birşeyim de yok tabi.
*Mecbur burdan ilerleyeceksin.  Hekimlik +  güzel sanatlar, spor .. Bir şey ayarlı olması lazım. Sonra mesleğinin herhangi bir bölümüne yoğunlaşman lazım ama bir alan seçersen tatmin olabilirsin. Şu anki bulunduğun bölüm pasif bir bölüm. onun olmaması lazım. Bir işi yapmak ve onda en iyisi olmak... (sonrasında HK  eşcinsel terapistliğine geçme evresininden ve alandaki en iyisi olma durumuna nasıl geldiğinden örnekler verdi)

Terapi sonunda özet olarak düşünmem gereken: Ortada bir direnç var mı yok mu? Bu direnç varsa nasıl kırılır?
Hk'ya göre direnç var ve kırılması için hiçbir şey yapmıyorum. Geleceğin için güç, kariyer peşinde koşmuyorum.Temelde güçsüzlük var.. Penis demek, sembolik olarak bilinçaltında erkekselik güçlü erkek demek. Ben güçlü değilsem kadına gidebilir miyim?Kadın bana çekici gelir mi?Ben güçlü değilsem, kendimi hep yargılıyorsam, sorguluyorsam. Gücüm oluştuğunda hiçbir erkekle erotik ilgi duymayacağım. Arzulamayacağım. Şu an gücümü yaratmam lazım. Çalışarak, gayret ederek....

Dipnot: Haftasonu HK'nın seanslara başladığım günden beri sayıp sövdüğü D... ekibi çekim yapmaya geldi. Geçen haftalarda bu ekip çekim yapmak istediğinde HK heralde onlara sayıp söver ve reddeder isteklerini diye düşünmüştüm, öyle olmadı. HK'nın bu yüzden karizma gözümde biraz çizilmişti. Mekana gittiğimde de tatlı-sert ama gergin bir ortam vardı. Hocanın narsist sert uslübü insanları deli ediyor anladığım :) Aslında içten içe aralarındaki sürtüşmeyi Hkdan tek taraflı dinlediğimi, karşı tarafı da dinlesek hocanın iletişimsizliğinden ve narsistliğinden dert yanacaklarını seziyordum. Ama ben yine HK'nın tarafındayım tabi ne olursa olsun :). HK çekime sen de istersen gel demişti çağırdığı için teşekkür ediyorum. Benim açımdan gitmemin önemi aslında bir yerde başka insanlara eşcinselliğimi ifşa etmiş oldum.  Acaba gitmesem mi ya ifşa olursam gibi kaygılar ürettim gitmeden önce. Fakat benim hikayemde icraat yok birşey yok ,utanılacak herhangi bir mesele yok deyip gitmeye cesaret edebildim. Çekim bittikten sonra da biraz kaygım devam etti ama şu an kafaya takmıyorum. Önceden olsa "öldürsen gitmem eşcinsel yönelimim asla bilinmesin" derdim...


Sayfa: [1] 2 3 ... 10