İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 ... 211 212 [213] 214 215 ... 274
3181
Genel Tartışma / ERKEKLER AĞLAMAZ (TECAVÜZ)
« : 08 Mart 2012, 09:46:57 ös »
TECAVÜZ MAĞDURU ERKEK ÇOCUKLARININ ÇIĞLIKLARINI DUYAN KİMSE YOK MU?

Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

Zihnimin her parçasında virüs gibi dolanan endişeler.Düşlerime kadar giriyordu,rüyalarımda hemcinslerimle beraber edecek kadar eline geçirmişti beni.Saplantı mıydı neydi?Nereye gitsem benimle. Bari namazda beni rahat bıraksa. Cumadayım;eğilen insanlar,Rab’lerine secde halindeler,benim düşündüğüm şeye bak ya.Ayıp ulan ayıp…
7-8 Yaşıma kadar benim “biricik” ablalarım annem ve yengem. Hepsi beni o kadar çok seviyor ki banyoda bile benimleydiler. Hiç aklıma getirmek istemiyorum ama abim bana tecavüz etti.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=486.0

tıklayınız

TECAVÜZ MAĞDURU ERKEK ÇOCUKLARI ....

Onun öncesinde kendi durumundan bahsetmek istiyorum.Durumu iyi olan bir ailede doğdum.küçüklüğüm hep ilgi ve alaka ile geçti.fakat 6 yaşımda annemin bir anlık dalgınlığı ile beni sokakta tek başıma oyun oynamaya bırakması sebebi ile mahalledeki sapık bir fırıncı çırağı tarafından tecavüze uğradım.O andan itibaren hayatım köklü olarak değişti.Annem durumu eve döndüğünden farketti.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=467.0

tıklayınız

çocukken  babamdan  yeterince ilgi ve sevgi  görmedim...
Ailemizde  aşırı derecede geçimsizlik söz konusuydu   ...
evde kavga eksilmezdi  sürekli  annem ve babam kavga ederdi...
maddi yönden  çok sıkıntılı bir aileydik...
bunun sonrasında...
bu olaya gelince  bir baba sevgisi ne ihtiyaç duyuyordum...
ilgiye ve sevgiye muhtaçtım...

sessiz içine kapanık biri idim  kimse ile konuşmaz  oyun oynamazdım...
ders çalışmaya gelince  ailemde ne annem nede  baban yardımcı oluyordu...

başarısız degildim ama  başarılı biri de degildim...
hep erkek ögretmenlerime karşı bir tevazu içinde olurdum...

10 yaşında  komşumuzun yaklaşık 20  yaşındaki oguları tarafından tecavüze ugradım...
istemedigim halde bana karşı cinsel yönden yaklaşımlarda bulundu...
ne kadar zor kulansamda o çucuk halimle  istenmeyen şeyler oldu...

ardından  beni tehtit etti söylemem konusunda beni korkutmuştu...
daha sonra okuldan eve gelince evden çıkmaz oldum...

sürekli kendimi odalara kapatıp gizlice aglıyordum...

artık ne ders çalışıyordum neden bişey yiyip içiyordum...
iştahsız suskun içine kapanık  duygusal bir çocuk haline gelmiştim...

bu olayı yaşamak  beni bu yönde tahrik etmişti...
abim  bu yönümü fark etti  ve  benimle cinsel içerikli videolar izleyip  birlikte oluyordu...

bu artık alışkanlık haline gelmişti...
sürekli birlikte oluyorduk...

bu yaklaşık orta okulu bitirene kadar sürdü ...
liseye başlayınca  abim askere gitmişti...

böyle olmak istemiyordum abimle her birlikteligin sonunda pişmanlık duyuyordum...
artık kendime söz  vermiştim  bunu bırakacaktım...




"eşcinsel olmayı kabul etmek demek; size çocuk yaşta cinsel tacizde bulunan insanı haklı çıkartmak demektir."
GAZETECİ İKLİM BAYRAKTAR " EŞCİNSEL TERAPİ RÖPORTAJLARI "
EŞCİNSEL TERAPİSİ
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=822.0

okumak için linki tıklayınız!

İklim BAYRAKTAR
a.iklim.bayraktar@gmail.com


3183
Önce arkadaşımın dershaneden hocası, ihtiyacım olan beni rahatlatacak psikolog, sonra en mükemmel erkek, sonra aşık mı oldum acaba dedim, bir ara babam ama babam kadar yaşı yok, sanki biraz da ağabeyi, ay bu adam nasıl bir adam, çözmem lazım bu adamı, bu adamı herkes çalmak istiyor birilerinden, ben de mi çalıyorum acaba, ben en iyisi biraz ara vereyim yer de uzak zaten, hem zaten halden anlar, bir de nasılsa aradığı sorduğu neredesin dediği yok, yok yok bu adam kesin mükemmel erkek bunun gibisi yok, türünün tek örneği bu adam, üstelik de karısı var, e benim sorunum da erkeklerle bu adam beni iyi eder.
 1,5 yıllık terapi sürecimde kafamdan geçen cümleleri oldukça cüretkarca özetlemeye çalıştım yukarıda. Bir zamanlar ciddi ciddi psikologuma aşık mıyım diye düşünüyordum, renkli göz takıntım da var, adamın gözleri de renkli, adam benim için gördüğüm en mükemmel erkekti, cinsellik beklemiyor, beni yüzleştirmeleriyle duvardan duvara vuruyor ve ben gık çıkarmıyorum, beni anlıyor beni dinliyor. Tamam, işte bu adam gördüğüm en iyi erkek. Tabi bu aşk mı elektriklenme mi izdivaç programlarındaki tabirle nedir belli bir zaman sonra anladım. Aşk falan değil. Bu adam dünyada tek de değil. Sağ olsun kendisi bir gün sorduğum soruya çok cesurca bir adım atmamı sağladı. Karınız kıskanmıyor mu sizi diye sordum ara kendin sor dedi. Dedim yine aldık derdi başa. Korka korka, titreye titreye aradım psikologumun karısını. Zannediyorum ki kadın beni tersleyecek konuşacak, ben de aklım sıra hah kadın beni kıskandı diyeceğim. Oyunumu bozdu benim psikologun karısı, bu adamın mesleğine çok emek verdiğini, onun işinin bu olduğunu kabullenmiş, sen de onun sıradan bir danışanısın dedi, oh bir güzel aldım cevabımı yani. Sonra anladım ki bu adam da sıradan bir erkek, evet belki şimdiye kadar tanışmadığım karşılaşmadığım bir erkek, beni neye inandırdı eğer aradığım erkek psikologuma yakın bir kişilikte olacaksa böyle bir erkek var, git ara bul. Bu artık benim inandığım bir şey oldu. Bundan önce her deneyimsiz seçimlerimden sonra iyi erkek yok, erkekler kötü derken henüz bulamadığım doğru erkeği arayış çabasına girmek daha öncelikli oldu benim için.
 Psikologdan utanılmaz. Her şey anlatılır o odada, ay bunu nasıl söylerim ay utanıyorum deniliyorsa aksine söylenmeli o odada çözümlenmeli. Bu da belki bir oyun ama hiç söylenmeyen itiraf edilemeyen şeyler orada ortalığa dökülmüyor mu? E o zaman ben size tuhaf duygular hissediyorum benim için mükemmel erkek sizsiniz demek de çok korkutucu olmamalı. Klasik psikologa söylerseniz, hemen sizi yönlendirir. Siz de bir tekmeyi de oradan yemiş olursunuz. Ama Psikolog Hüseyin Kaçın'a söylerseniz, sizi didikler didikler doğruyu buldurur. Ergen dönemindeki komik baba arayışını andıran büyük adama aşık olma gibi bir durumu gözünüze sokar. O söylemez ama buldurur.
 Terapiye başlamadan önce psikoloğumu yobaz, kadın düşmanı diye konumlandırmıştım kafamda ne de olsa erkek. Ama bir kadına gidersem erkek dedikodusu yaparım diye düşündüm. İçten içte ah evet canım çok haklısın cümlesini duymak istiyordum ama bir yandan da bu kadar deneyimsiz tecrübesiz ilişki kurduysam var bunda bir yerde hata diyordum. Bozulmuş ilişkilerim, bir zamanlar taptığım, hayatım boyunca gıcık olduğum bir ağabeyim vardı, bunlar hiç mi etkilemedi diyordum. İyki de bir erkek psikolog buldum, yaptığımız dedikodular daha kaliteli.
 Şimdi bir zamanlar gözümde en mükemmel erkek, tanrı olan psikolog insan oldu. O da benim gibi, dışarıda bir çay içmeye davet edebiliyorum. Ne zararı olabilir ki. Hiç. Şimdiye kadar yaptıklarımı yapmıyorum ki artık, sağlam adımlarla gidiyorum. En fazla reddeder beni, ben de döner arkamı giderim dedim. Dışarıda bir tanıdıktı belki, ertesi gün seans odasında psikolog. Bu dengeyi ben onun sayesinde kuruyorum. Zaten denge olduktan sonra kötü olabilecek ne ki. Doğru seçimin ne gibi zararı olacak dedi bana bir gün bu adam. Altı o kadar boş geldi ki, şimdiye kadar elle tutulur hakikaten benim seçtiğim doğru bir şey yok ki getirisi ya da götürüsü olsun, bir şey hariç terapiye başlamak. İşte bu böyle bir hayat, eski narsist kişilik bozukluğu olan sevgilinize teşekkür edersiniz benim gibi terapiye başlattığı için. Ben de bir narsistim hemen müdahale etmeliyim ben karar verdim terapiye diyeyim ayıp olmasın. O çocukla böyle bir ilişki yaşamasam terapiye başlar mıydım, çok ihtimal vermiyorum, bir zamanlar gittiğim gibi psikiyatriste gider ilacı alıp uyumak isterdim. Hayatımın salaklığını da yapmaya devam ederdim. Hâlbuki ben 1,5 senede yıktım hayatımı, her şeyi bombok ettim. O her şey zaten bombokmuş ama. Bunu kabullenebildim nihayet. Kurduğum arkadaşlıkların çok azı şu anda devam ediyor. Yalnız oldum gittikçe. Ama sevdim bunu. Mahremiyetimi koruyabiliyorum artık. Her önüme gelene ilişkilerimi anlatmamayı öğrendim. Minibüs teyzeleri gibi herkese anlatırdım. Ne olmuş sonunda hiç. Ya da başkalarına göre yaşanan ilişkiler, en yakın sandığım arkadaşım bile beni kendi repertuarındakilerle dolduruşa getiriyormuş aslında, kötü niyet var veya yok. Bunların hepsinden etkilenmeye dünden hazırmışım ve bunlar da beni etkilemeye hazırmış aslında. Onlar değişmedi ama ben değiştim ve ilişkilerimi yıktım, yaktım. Erkeklerle olanları da öyle, daha doğrusu onlarla henüz emekleme aşamasındayım. Yaktım kırmızı ışığı önce, şimdi sarıda gözlemleme tanıma safhasına geldim, bir ara da yine salaklık yapıp kapatmışım kendimi sanki böyle çözülecek gibi. Öyle hemen super woman olunmuyormuş.
 Şimdi ise bambaşka bir yerdeyim bugünkü seansımda da söyledim ben üç ayda falan vedalaşırız diye tahmine diyordum. Ama gerçekten terapi yapıyorsanız, sıra dışı bir terapistseniz olayı didikler didikler derinine inersiniz. Herkes biliyor ki su üzerine çıkan problemler tek başına bir şeyler değiller. Hepsi alttakilerin basıncından yüzeye çıkıyor. Terapiye gitmek çok aşağılık duygusu yaratacak bir şey gibi dururken aslında size bir güç de veriyor. Cem yılmazın gösteride dediği gibi Pazar programlarında bir çocuk vardır ya sen salaksın yapamıyorsun o çocuk yapıyor demek içindir. Ben de bak sende yürek yok, cesaret eksik gidemiyorsun diyorum bana neden psikoloğa gidiyorsun diyenlere. Dışımdan söylemiyorum. En azından bugün de dediği gibi Hüseyin hocanın geçmişimi temizliyorum. Öyle klasik yöntemlerle kağıt yazıp yakarak falan değil ama dışarı atarak değil içime atarak onu kabullenerek yapıyorum bunu.
 Sanmayın ki kolay. Kaç sefer her şeyi bırakmak istedim, vazgeçmek istedim. Ama iyi olmak istiyorsanız, hayatınızda bir şeyler yolunuza girsin istiyorsanız bir bedel ödersiniz. Benim bedelim de bu demek ki. Şimdi artık kendime dönme sırası geldi. Kitap okumak, öğrenmek, bilgiye aç olmak, ne çocukluğumda ne ergenliğimde yaptığım bir şeydi benim. Kendini çok akıllı sanan babam bizim çocuklarda hiç okuma hevesi yok derdi. Dedi de ne oldu, olan ortada. Bir yandan devamı gelecek bir kariyer derdindeyim. 1 2 sene bir şeyleri yapmaya fırsatım var ama sonra kim bilir narsist, kim bilir kaçık bir iş verenle veya hiçbir şeyden anlamayan bir işverenle (belki bunlar da bir kodlama) işe başlayacağım ve artık bu kadar zamanım olmayacak belki. Üşengeçlik tembellik insanın fıtratında var sanırım. E herkes kolayı yaşamak kolay yoldan elde etmek istiyor. Ben de eskiden öyleydim, yine öyle takılayım demek gelirken içimden ki zaman zaman da demiyor değilim, arttık bunları terk etmenin vakti geldi diyorum. İstesem de eskiye dönemiyorum, hemen de yeni olamıyorum arada kaldım. Yeniyi istiyorum ama uğraşmak çabalamak zor geliyor. Yapmaktan başka çaresi de yok bunu da biliyorum. Özetle bu herhalde sürecimin en karmaşık kısmı. Artık sığınacak bir şeyim, bir depresyonum yok, acılarımla kucaklaştık. Eskiden onlar beni kötü üzgün yapıyordu. Şimdi onlara şükran duyuyorum. Tuhaf bir durum ya ben de tanımlayamadım içimde olmama rağmen.
gokkusakgok@mynet.com

3187
Selam Hüseyin Bey,

İnşallah iyisiniz, öncelikle Cuma nız kutlu olsun,

Yaşadıklarımla ilgili kısaca bilgi vermek istedim;

Cinsel fantazi amaçlı video kullanmaya içim ısınmadı bir türlü ve hayal gücümle yetinmeye çalıştım. Aslında yeterince başarılıydı bence.
Uzun zamandır ilk kez kendimi yaşıtım bir bayanla hayal ettim ve bunu zorlamadan, içimden gelen dürtü sonucu yaptım.
Bayanlarla ten uyumunun güzelliğini hissettim. Yaşıtım biriyle vücut kimyasının daha uyumlu olduğunu, bunun cinsel hislenme noktasında artılarını duyumsadım.
Hayal kurmak güzeldi. Cinsel fantazim rahat, ve doğal bir boşalma ile sonlandı. Gerçeğini istediğimi farkettim. Doğallığına şaştım. Cinsel kimliğimle barışma sürecime güvenim arttı.
Eski cinsel hislenimlerim fantazi sırasında gelir gibi oldu ara ara; ama içimde derinleşmeden sönüp gittiler.
Genelde erkeklerle fiziksel temaslarda cinsel hislenimler olurken bu hafta hem bayanlarda hem erkeklerde oldu. Bayanlarla tokalaşırken bunu hissettim ve hem biraz şaşırdım hem de içimde şaşaladım. Acaba karşıdaki de bunu hissetti mi, hissettiyse rahatsız oldu mu gibi sorular geldi kafama. Bu yaşadıklarım bir geçiş sürecini gösterir gibi geldi...

Bunlar yaşadıklarımın özü, çekirdeği Hüseyin Bey; inşallah haftada bir bu şekilde bilgi geçmeye niyetliyim...

Teşekkürler, kolaylıklar,


30 Aralık 2011

3188
Selam Hüseyin Bey,

İnşallah iyisiniz,

Cumartesi 3 ten sonra müsait bir görüşme zamanı var mı diye sormuştum Size. Yoksa müsait mi olmayacaksınız? Eğer kısa hikayemi okuduktan sonra birlikte çalışmak istemeyebileceğinizi düşündüyseniz, buna saygı duyarım,

Kolaylıklar, teşekkürler,

23 Aralık 2011

3189
Hüseyin Bey,

Kısaca yazabileceklerim şunlar:

Benden 3 yaş büyük bir abim var. Annem ve babam bana göre sağlıklı ilişki içinde bir çift. Istanbulda yaşadım. 12-13 yaşıma gelene kadar babam çok sık seyahat ettiğinden evde az olurdu. Annem le çok yakın ilişki içindeydik. Abim daha kendi köşesinde bir çocuktu ve fazla hareketliydi. Annemi bu hareketle yorardı. İstanbul da başka akrabag mız olmadığından annem babam da evde az bulunduğundan bizimle arkadaş gibi olmuştu. Ben de söz dinleyen ve sakin bir çocuk olarak anneme destek oldum olabildiğimce. En azından zorluk çıkarmıyordum. Kendi içime kapanıkça bir çocuktum. Ama çok içe dönük de diyemem. babamla hatırlayabildiğim ilk temaslarım sanırım 5-6 yaşlarındaydı, ve o zaman içimde tuhaf cinselimsi denebilecek duygular hissettiğimi hatırlıyorum. O yaştaki hislerin şehveti andırmadığını, ancak yumuşak bir duygusallık çerçevesinde cinselimsi hisler olduğunu söyleyebilirim. aşırı uslu ve ev işlerine yardım eden bir çocuk olduğum için yakın akrabagların "kız gibi maşallah" lafları kulağımda. ilkokula başladığımda genelde kızlarla oynardım. yakın arkadaşlarım kızlar oldu. Erkekçe oyunlar ve hareketler sözler tarzım olmadı. kızlara kız oldukları için özendiğimi hatırlıyorum. kız çocuğu olmak istediğimi de. Erkek olmak zordu çünkü, sanki uyulması gereken bir takım kurallar vardı erkek olmak için, hal ve hareketler. Ben ise kendimi bunlara zorlama isteği duymuyordum içimde. Başkalarına cinselliğimi kanıtlamak için sarfedilecek luzumsuz bir efordu benim için. İlkokulda en yakın 3 arkadaşımın 2 si kızdı. ve ilkokulda da "kız" diye dalga geçildiğimi hatırlıyorum. ilkokulda abimin yönlendirmesi ile evde kimse yokken cinsel taciz diyemeyeceğim ancak cinsellik içerikli birşeyler yaşadım. Ne olduğunu anlayamamıştım ama rahatsız olmuştum. Daha sonra anladım tabii. ortaokul ve lise hayatım boyunca da okul arkadaşlarımın en iyileri kızlar oldu. erkeklere karşı içimde cinsel dürtüler uyanmaya başlamıştı. anlamlandırmaya çalışmıyor, sadece hissediyordum. bu kavramdan haberdar değildim. ortaokul ve lisedeki erkek arkadaşlarımla kendimi cinsel fantaziler hayal ederken bulabiliyordum. tüm ortaokul ve lise hayatımda da cinselliğimle alay edildi. fazla efemine bulundum ve "gay" "top" gibi laflara maruz kaldım. üniversiteye başlayana kadar aklımda bu dürtüleri eyleme geçirmek gibi bir arzum yoktu. üniversite hazırlık ve 1. sınıfta birkaç kişi ile cinsel deneyim yaşadım. ancak şimdi çok net ayrımsıyorum ki isteğim duygusallıktı. birlikte olduğum kişilerle hüsran yaşadım çünkü karşı taraf cinsellik ararken sanırım benim aradığım şefkat idi. şu ana kadar iki kız arkadaşım da oldu. cinsel anlamda çok az bayandan hoşlanıyorum. genelde yaşça büyük (40-50 arası) bayanlardan hoşlanabiliyorum. cinsel ilişkide bulunduğum erkeklerin de yaşları büyüktü. ilk deneyimim 60 küsür yaşlarında biriyleydi daha sonra 40-50 aralarında kişilerle birlikte deneyimlerim oldu. genelde depresif bir dönemdi o iki yıl. içimde anlayamadığım fırtınaların koptuğu üniversitede başarımın düştüğü yıllar. bir gün bu içsel fırtınalardan çok boğulup Moda da yürüdüğüm bir akşamüstü içimdeki bu mutsuzluk ve tatminsizlikten çıkış yolu ararken ezan sesini duydum. Hemen yanımdaki camiye insanların huşu içinde gidişlerini görünce hayatımdaki eksikliğin o güne kadar sadece lafta kalmış bir müslümanlık olduğunu düşündüm. cemaate katıldım. o günden sonra hayatım değişti. Allah ile irtibatlanıp kendimi O'nun isteklerine uydurmaya çalıştım. Çok şükür ki bugün de bu yolda devam ediyorum. Huzurun, şefkatin, mutluluğun O'nun kollarında olduğunu anladım. Şu anda yüksek lisansın 2. senesi bitmekte ve son 5-6 yıldır kimse ile tabii cinsel bir ilişkim olmadı. İslam a ciddi yönelişimden sonra uzun süre içimdeki dürtüleri güçlüce bastırdım. kafamda herhangi bir fantazi kurma yahut yaşama isteğim kalmadı. Ancak gün içinde yaşadığım istem dışı birtakım hislenmeler şu son birkaç haftadır yoğunlaşınca artık bu işte uzmanlaşmış birinin vesilesiyle Allah'ın yardımıyla bu "sorun" umdan kurtulmaya karar verdim. İnternette yaptığım araştırmalarda İslamî yaklaşıma sahip birini aradım. Kimi nötr terapistler yahut eşcinselliği bastırmamayı savunanlara denk geldim, ancak Sitenizi görünce ve videonuzu izleyince Sizden istifade edebileceğimi sandım. İslami boyutu olan bir programa katılmıştınız, eşcinselliği kabullenilmesi gereken bir durum değil, şifalanması gereken bir hal olarak alıyordunuz, ve web sitenizde benim de sevdiğim semazençnet in dost siteler arasında olması güzeldi. açıkçası bu yeni yıl için hedefim kendi hızımda bu süreci yaşayıp olabildiğince sağlıklı bir erkek olmak. hızlı bir şekilde babamın kopyası yahut başka bir erkeğin kopyası olarak içime "yamama" bir erkekliği kabul etmek değil amacım, toplumsal erkek klişelerini yaşamaya çalışıp etrafa erkeklik satmak hiç değil; ancak amacım içimde kendi doğamda bana verilmiş olan erkeği bulup tanımak, beni o erkek olmaktan alı koyan duygusal psikolojik fiziksel sebepleri Sizin ışığınızla tanıyıp farkında olmak ve inşallah onları şifalandırmak. 1 yıl bu süreç için hiç de fean bir süre değil, Size de güvenebileceğimi sanıyorum, ancak şimdilik kafamdaki tek soru işaretim ekonomik sebeplerden ancak ayda 1 lik bir görüşmeyi kaldıracak oluşumun terapiyi etkisiz kılıp kılmayacağı...bunu da sanırım deneyerek görmek gerekecek...

Çok teşekkür eder, saygılarımı sunarım,

19 Aralık 2011

3190
Tekrar selam Hüseyin Bey,

İyi olduğunuzu umuyorum,

Dün telefonda konuşmuştuk saat 18 civarında, bugün işim olduğundan randevu alamadım Sizden ama mesela Cuma hangi saatler uygunsunuz? görüşme 1 saat mi sürüyor? bir de ekonomik sebeplerden ayda 1 uygun olacak bana ve Siz de "hiç yoktan tabii iyidir" dediniz ama samimiyetle tekrar sormak istiyorum, daha evvel böyle ayda 1 çalıştıklarınız oldu mu (daha terapi başından itibaren),  ben kendi köşemde bir sürece gireceğim ve inşallah bu yeni yıl boyunca kendime zaman verdim, yani yeni yıl sonuna kadar kendimde bu anlamda değişiklik olmasını umuyorum. dolayısı ile sürecimi yaşarım ama Siz ayda 1 ile takip etmekte zorlanır mısınız? sonuçta birçok kişi ile aynı anda çalışıyorsunuz... ve sisteminiz terapi mi oluyor acaba? yakın zamanda çok sevdiğim kuzenimi kaybedince depresifleşmiş ve .........  de psikiyatriye gitmiştim 1 görüşmeliğine, 10 mg lık citales diye hafif bir ilaç yazdı Hanım psikiyatr ve "sende çözümlenmemiş şeyler buluyorum, klinik terapi öneririm burda yapma şansımız yok" dedi, Sİzin sistem klinik terapi mi olmuş oluyor acaba?

Teşekkürler, kolaylıklar,

18 Aralık 2011

3192
  Eskiden haftalar hatta aylar süren davranış döngüleri, giderek hızlandı ve bunları tanımak ve tartışmak giderek daha az zaman almaya başlandı. Bazen dört veya beş görüşmede bile bunlar ele alınabiliyordu. Tedavinin üçüncü ve dördüncü yıllarında bu döngüler daha da yoğunlaştı ve hızlandı. Aynı zamanda görüşmelerde yeni içerikler ortaya çıkıyordu. İlk başta bunlar öylesine örtüktü ki terapistin yeni bir içerik olduğunu anlaması ancak tedavinin son birkaç aynı geriye dönük olarak irdelemesiyle mümkün oluyordu. Bayan F, neredeyse vahşi denebilecek ilkel saldırgan arzularını ifade etmeye başladı: Örneğin rüyasında, bir huzurevinde, kurumun yöneticisiyle birlik olup yaşlı hastalara gaz veriyordu ve hastalar ölmekteyken, başka bir yerde onların akrabalarıyla hararetli ve içren görüşmelerde bulunuyor, bir yandan da, o sırada gerçekleşmekte olan kitle katliamını neşeyle düşündürüyordu.
 

  Bu sırada Bayan F bu canavarca rüyaları ve fantezilerine karşın terapistin kendisini hala kabul edip etmeyeceğinden duyduğu endişeleri dile getirmeye başladı. Yıllar içinde yitirmiş olduğu, kendilerine karşı hiçbir şey hissetmediği eski arkadaşlarını anımsamaya başladı. Onlarla ilgili duyguları yeniden canlanıyordu. İlk kez, geçmişteki ilişkileri bozulduğu için üzüntü hissetmeye ve yakınlık için özlem duymaya başlamıştı. Bazı anlarda, insanlara yönelik düşmanca tutumundan dolayı dehşete kapılıyordu.
 

   Bir görüşmede, Bayan F çok anlayışlı ve yüreklendirici davranan ancak kendisinin ciddi şekilde ihmal ettiği bir kadın arkadaşından uzun uzadıya söz etmeye başladı. Ona mektup yazmaya karar vermişti. Soğuk davrandığını itiraf edece ve affetmesini rica edecekti. Bu gelişme psikoterapisti şaşırtmıştı. Bayan F’nin sömürücü davranışları ve uzun süredir diğer insanlara yönelik vurdumduymazlığını göz önüne alarak, kuşkuya kapılmıştı; ancak görüşmenin sonuna doğru kuşkularından vazgeçti. İlk fırsatta bu konuyu gündeme getirmeye karar verdi ve bir sonraki hafta, Bayan F’nin eski arkadaşına yönelik tutumunun nasıl derinden değiştiğini ancak geriye bakarak fark edebildiğini söyledi. Bayan F düşünceli bir ifadeyle terapistin, kendisinin insanlara her zamanki tepki tarzına koşullanarak, onu ümitsiz vaka gibi görüp görmediğini sordu. Ayrıca, kendisindeki değişikliğin ‘yalnızca bu an için geçerli’ olabileceği konusunda terapisti uyardı. Bu, hem değişikliğin farkında olduğunu, hem de bunun geçici bir değişiklik olmasından duyduğu kaygıyı yansıtıyordu.
 

  Hasta, kendisi içinde gizli kalmış temel bir insancıllıkla, kişiliğinin, yaşamının büyük bir bölümüne egemen olan despot ve sadist yönü arasında yeni bir bölüne keşfetmiş gibiydi. Tedavinin altıncı yılında, insanlarla ilişkileri, terapiste yönelik ilgi ve sevgi duygularının gelişmesine paralel olarak değişmişti. Artık aktarımda dürüst davranıyordu. İçindeki sadist düşmen tarafından, kendi yaşamı dâhil, diğerleriyle iyi ilişkiler kurma potansiyelini yıkmaya zorlandığını fark ettikçe, kendine zarar verici davranışları da giderek yok oldu.
 

İkinci vaka, otuz yaşlarında bir iş adamı olan Bay G. Bay G, depresyon, kaygı ve bastırılmış eşcinsellik semptomlarından oluşan karışık bir nevrozun bulunduğu takıntılı -zorlantılı bir kişilikti. Bay G, uzun süredir günlük yaşamından v eşinden hoşnut olmadığı ve eşi ve iki küçük çocuğuyla ilişkilerinde sorunlar ve kronik depresyon duyguları yaşadığı için psikanalitik tedaviye alınmıştı. Ailesi, dostları ve iş arkadaşları, onu soğuk ve uzak bir insan olarak görüyordu. Kendisi, daha dışadönük olma çabalarına karşın, çekingen, beceriksiz, katı ve mükemmeliyetçi biri olduğunun farkındaydı. Bay G masturbasyon sırasında eşcinsel fanteziler üretiyordu ve rüyalarının belirgin içeriği de sıklıkla eşcinseldi. Hiç eşcinsel bir deneyim yaşamamıştı ve eşcinsel olabileceği düşüncesi onu dehşete düşürüyordu. Yavaş yavaş, tedaviye başvurma nedeninin aslında eşcinsellikle ilgili çatışmalarını yenmek ve eşiyle olan cinsel ilişkisini düzeltmek olduğu açığa çıktı. Büyük bir şirkette yönetici konumunda olan Bay G, emrinde çalışanlara sert davranmaktan ve kendi patronlarından eleştiri almaktan korkuyordu.
 

Bay G, katı, dindar ve çok çalışkan bir ana-babanın tek çocuğuydu. Çocukluğunda ana-babası ona küçük işler yüklüyor ve kendi eşyalarını düzenli tutmasını bekliyorlardı. Her şeyin bir yeri vardı ve mutlaka her şey yerli yerinde olmalıydı. Evdeki baskın figür açıkça anneydi. Henüz küçük bir çocukken annesi keman dersleri almasında ısrar etmişti. Bu derslerden nefret etmişti ve hala müzik konusunda ikircikliydi. Buna karşın, kendini müzikle ifade edebilme kapasitesi hoşuna gidiyordu ve giderek daha az çalmakla birlikte, oldukça iyi bir müzisyendi. Müzik konusu açıldığında biraz daha canlandığını hissediyorum.
 

İyi bir öğrenciydi, ancak sınıf arkadaşları tarafından sevilmediğini hissediyordu ve yanında kendini rahat hissettiği pek az arkadaşı vardı. Lisede arada sırada kızlarla çıkmaya başlamıştı, ama bunlar hep konserlerle sınırlıydı. Üniversitenin son yılında, sonradan evleneceği kızla çıkmaya başlamıştı. Baştan itibaren ona verdiği cinsel karşılıkla ilişkin kuşkuları ve bunlara eşlik eden suçluluk duyguları kendisini rahatsız etmekle birlikte, kızın istekliliği ve uzak durmasına rağmen kendisiyle kalmak istemesi, sonunda evlilik konusunda Bay G’yi ikna etmişti. Eşcinsel mastürbasyon fantezileri erken ergenlikte başlamıştı ve bunların mutlak bir sır olarak kalması için çok titizleniyordu. Evliliğinin erkeklere yönelik cinsel ilgisini yenmesine yardımcı olacağını ümit etmiş, ancak bu gerçekleşmemişti.
 

Tedavi başladığında, Bay G’nin görüşmelerdeki davranışı, ucu babaya dayanan güçlü otorite figürlerine karşı yüzeyde uysallık, ancak altta yatan bir isyankârlığı yansıtıyordu. Hemen her görüşmeye, evde yaptığı marangozluk işlerini monoton bir ifadeyle anlatarak başlıyordu. Yavaş yavaş bu yoldan serbest çağrışım yöntemiyle bilinçdışı dalga geçtiği ortaya çıktı. Bu örüntünün bilinçdışı anlamlarının yorumlanması, giderek çözümlenmesini sağladı ve aktarım, baba imgesi olarak bana güçlü bağımlı arzuların gelişmesi yönüne kaydı.
 

 Ergenliğinden beri mücadele ettiği güçlü eşcinsel arzuları aktarımda belirgin hale geldi ve iyi, koruyucu erkeklerle eşcinsel ilişkilerden oluşan mastürbasyon fantezileri yoğunlaştı. Buna yönelik eşcinsel arzularından duyduğu korkunun yorumlanmasıyla, bu konularda daha rahat konuşabilmeye başladı. Aynı zamanda, beni babanın öfkeli dayatıcı davranışları ile annenin katı, talepkar mükemmeliyetçiliğini yoğunlaştıran sadistik bir ana-baba imgesi olarak algılamaya başlamıştı ve bana karşı yoğun bir korku geliştirdi.
 

 Hep-veren ve koruyucu, anaç bir babaya olan bağımlı özlemleriyle, bu tehdit edici baba-anne imgesinden duyduğu korku, sık yineleyen bir döngü oluşturmuştu. Cinsel fantezilerindeki teslimiyetçiliğin bu sadistik baba-anne imgesine karşı altta yatan öfkeye karşı bir savunma olduğu şeklinde yorumlanmasından sonra bu döngü kırıldı.
 

   Artık, aktarımdaki ilişki baskın olarak anneye ilişkindi: beni soğuk ve talepkar olarak algılıyordu. Bunları annesinin temizlik ve çalışma konularındaki talepleriyle ve oğlunun cinsel itkilerine yönelik kuşku ve yasalarıyla ilişkili özelliklerdi. Tedavinin ikinci yılında, birkaç ay içinde gelişen bir duraklama ortaya çıktı. Tedavideki bu duraklama, Bay G’nin işinde ve toplumsal yaşamında belirginleşen mazoşistik eğilimlerini yansıtıyordu. Mazoşistik eğilimler ise, daha derin bir düzeyde babayla olan oidipal rekabetle yoğunlaşmış anneye yönelik olarak oral saldırganlığa karşı bir savunmaydı.
 

   Cinsel itkilerinden duyduğu dehşet yeni bir döngü yarattı ve eşcinsel duygularının, hem anneye karşı kabul edilemez heteroseksüel itkileri, hem de anneden babaya yer değiştirmiş cinsel duyguları içerdiği açığa çıktı. Babaya yer değiştirmiş olan bu duyguların, eşcinsel olmak fantezide hadım edilmek anlamına geldiği için, reddedilmesi gerekiyordu. Benimle olan ilişkisinde, yıllardır patronlarıyla ilişkilerinde bulunmaya ve güçlükle denetleyebildiği öfke patlamaları göstermeye başlamıştı.


  Bu görüşmeler, beni denetlemek ve bana işkence etmek şeklindeki bir dizi sadist fantezinin başlangıcı oldu. Benim karımla olan cinsel ilişkilerimi bozma fantezileri, birincil-sahne olaylarının doğrudan ifadesi şekline dönüştü. Bay G’nin analizinin dördüncü yılında ortaya çıkan, işteki rakipleri üzerinde zafer kazanmaktan duyduğu korkular, kendi sadistik itkilerinden duyduğu korkularla bağlantılıydı. Üçüncü yılın ikinci yarısında, büyük oranda ortadan kalkmış olan aktarım dirençleri yeniden ortaya çıktı. Hasta yeniden serbest çağrışımda bulunmayı veya yorumları dinlemeyi reddederek ‘edilgen direniş’ göstermeye başladı.

 Bu dirençlerin derinlemesine çalışılması, babasıyla ilişkili birçok anı ve fantezinin çıkmasını sağladı. Bunlarda babası, hastanın nefret ettiği işleri yaptırmaya çalışıyordu. Ayrıca, bilinçli öfke duyguları ve babasının denetiminden kaçmış olduğu için açık bir zafer duygusu da açığa çıktı. Eşcinsel fantezileri artık tümüyle diğer erkeklere boyun eğdirme ve onları denetlemeye yönelmişti. Aynı zamanda, cinsel yaşamı iyiye gidiyordu ve karısıyla ilişki sırasında ilk kez, sadistik fanteziler kurmadan da cinsel saldırganlık gösterebilmişti. Cinsel olarak arzulanan anneyi temsil ettikleri için ve baba tarafından intikam amacıyla yok edilme korkusu nedeniyle, kadınlara karşı hissettiği güvensizlik analizin son önemli konusu haline geldi. Bu, hastanın karısıyla olan cinsel yaşantısındaki tutumunun yanı sıra, genelde kadınlara ve ahlaka karşı tutumunu da köklü bir şekilde gözden geçirmesini sağladı. Bu değişim, sonuçta kendi içinde bir cinsel özgürlüğe ulaşmasına neden oldu.

  Analizin son altı yılında, eşcinsel fantezileri neredeyse tümüyle ortadan kalktı ve karısıyla doyum sağlama kapasitesi ve ona olan cinsel ilgisi normal belirtiler gösterdi. Yaşamında ilk kez işinde iyi çalışmaya ve işinden gerçekten zevk almaya başladı. Annesinin cinsellikle ilgili her şeyi yasaklayıcı tutumunu uzun süredir karısına yansıtmaktaydı, ama artık bunu yapmıyordu.


http://www.metiskitap.com/Metis/Catalog/Book/4406

3193
mrb nasılsınız hocam. ben idare eder. bugün size yazmaya karar verdim. ne yazacağım konusunda aklımda net bir şey yok. ailevi durumumla ilgili herhangi bir gelişme olmadı. ve ben hala canım sıkkın. bu sıkkınlık bendeki duyguları depreştirmeye başladı. canım sıkkın aslında bu aralar. sizle konuşmamız iyi idi. baya da moral toplamıştım ama işte günler geçtikçe morallerde azalma oluyor. bugün pek bir şey yapmadım okul işleri sonra eve geldim. öğlen yemeğini arkadaşlarla dışarıda yedik. iyi geçti. yine size anlattığım kızın durumunu, onu tanıyan arkadaşa sordum.o da başka birine sormuş. kızın hayatında kimse yokmuş. açıkcası bu haber beni hem umutlandırdı hem de moral verdi az da olsa. şimdi tanışma faslını bekliyorum bu cumartesiye kadar beklemem gerek ve ben sabırsızlanıyorum. hayırlısı olur hakkımda inşallah ve kurtuluşuma vesile olur inş.
 
sizle konuştuğumuz konuyu düşündüm. annemin geçmişte de bana karşı buna benzer bir şeyleri var mı diye. ama bulamadım. hatırladığım şeyler genelde bana attığı  ve hafızamdan silinmeyen dayaklar. dövdüğünde kötü döverdi. hala hatırlarım. ama bunun dışında duygusal yönde bir istismarı olmadı eski de tabi. geçen yıl anlattığım ilaç, öteberi dışında.
okul işte iyi sayılır gidip geliyoruz.

2 gündür moralim çok bozuktu. bu süre zarfında bende yoğun bir cinsel istek uyandı ilk gün bu isteği p. sitelerde filmlere bakarak geçirdim.2. gün ise kadınlara karşı tuhaf ama azgın bir istek oluştu. kafamda sanki şimşek gibi çakan kadın vücutları. ilkkez bu kadar yoğun bir duygu yaşadım. sonra söndü. bugün öyle bir duygu yok. sakin sayılırım, ama hafif bir hüzün var nedenini bilmiyorum. o yüzden odama çekildim ve yazmaya karar verdim.
 
sonra neden erkekler bana çekici geliyor tarzında düşünmeye başladım. aslında bu çekicilik duygusu kızlara yönelik olmalı dedim. erkekler bana esrarengiz, merak edilen canlılar olarak görünüyor. tabi hepsi değil. kızlardan da bazıları hariç sıradan varlıklar olarak geliyor. sonra süşünüyorumda hemcinslerimin hepsinin bir tarzı var kendilerinne göre, hepsi kendince güçlü. sonra kendimi onlar arasında bir yere koymak istiyorum ama nereye. kızlar tarafında da deilim. araf gibi bir yerdeyim.erkeklerde beni etkileyen işte güçlü olmaları, kendilerine göre bir tarzlarının olması. ya neden ben öyle değilim diyorum. yapısal olarak erkeğim herşeyim ile. ama onlarda hissettiğim o merak edici duygu neden ben de yok. tabi dediğim gibi her erkek için deği bu. beni etkileyenler genelde.
 
zor bir süreçten geçiyorum tabi bi süreçte hatalarım yaptığım oluyor öözellikle masturbasyon ve p. filmler. bunlar benim sığınağım gibi. kendimi kötü hissetiğim de bunlara sarılyorum. ve arkasından gelen pişmanlıklar. bu konuda iradem güçlü değil yeterince çüünkü hep aynı hataları tekrarllıyorum. umudum var yine de. sitenizde bunu yenenler var ve ben neden olmayım.. ama bir türlü bendeki bu iki hatayı düzeltme yönünde bir çaba yok. aslnda var ama sağlam değil. güçsüz hissediyorum bu konuda kendimi. ne yapacağımı bilmiyorum, nasıl uzaklaşacağımı da. bu konu üzerinde düşünmek artık can sıkıcı, hep aynı sorulara verilen aynı yanıtlar. artık düşünmek istemiyorum bunu. neden sıkıntılı anlarımda bu iki şey hemen beni kendine çekiyor. bir tarafta din olgusu diğer tarafta günahlar kendi içimde çatışmalar yaşıyorum, yoruyor beni gerçekten. ama yine de aynı hataya düşüyorum. kısır döngü bu başka bir şey değil. ya serbest bırakıcam bastırılmış cinsel duygularımı ya da dine sarılıcam. ama biliyorum ki bende bir yerlerde kısa devre var orayı eşeleyip bulmadıkça ve düzeltmedikçe ne kadar dine sarılsam da boş.kısacası üzgünüm...

21 Şubat 2012

 

3194
En basit ifadeyle, sınır
durumdaki bir kişinin bütün işleyişi şemanın sağ tarafındaki duygulardan kaçmak üzerine
kuruludur. Bunun anlamı, sınırdaki kişinin hayattaki misyonu terk depresyonu duygularından
kurtulmak ve ödüllendirici birimi sürekli olarak aktif tutmaktır.
 
http://www.mastersonkongresi.com/masterson-gunleri/2-masterson-gunleri/bildiriler/26-mgiitr5judithpearsonsinirdakendilikbozuklugu>
 
Hüseyin Bey;
yani benim anladığım WORU dan kaçıp
sürekli RORU talep etmek.
 
Olay bu yani sürekli ödüllendirilmek için yaşamak.
Bu teori de benim bütün hayatımı açıklamaya yetiyor.
 
Ödül almak için , kendim için değil, kiminle ilişkide bulunduysam onların arzuları için yaşayarak ödül alma beklentisi.
 
Eee şimdi ne yapayım yani????
Bu böyleyse böyledir. Yapacak bişey yok.
 
Benim dünyam böyle kurulmuş. Ben bundan memnunum.
Terapiye merapiye de gerek yok
 
İşi gücü olmayan bi ton adam ( Masterson ve benzerleri) bütün ömürleri bu abuk sabuk şeyler için mi harcamışlar.
Kafayı sıyırmışsınız yaw sizin başka işiniz mi yok?
Bırakın bu tür işleri. Titreyip kendinize gelebilirdiniz.
Kısaca diyorum ki
 
"Hayat boş pompala çoş"


24 Şubat 2012

3195
PROF DR ZEKİ MÜREN - DIŞİŞLERİ BAKANI BÜLENT ERSOY

Kamber Çakır
Bülent Ersoy, Zeki Müren olayları - artık olay değil olgudur bu - bize bu ülkede erkek-kadın rolleri ve rolleri veren toplumsal taban içinde çeşitli sorunların olduğunu açık eder. Yine bize bu süreçte yargılayıp yıkıcılık yapmayı değil analiz etmeyi salık verir.

Huseyin Kaçın
çocuklarının bülent ersoy, zeki müren, devran çağlar, fatih ürek, kuşum aydın gibi olmasını istemeyen yüce türk milleti ne kadar yücedir... yüce türk milleti'nin zeki müren'i sanat güneşi bülent ersoy'u divasıdır. yüce türk milleti'nin kaç yüzü var?


Kamber Çakır
Belki de roller üzerinde artık daha ciddi düşünmenin zamanı gelmiştir. İki aşırı uçta garabetlerden belki de yeniden rolleri rasyonelize ederek kurtulabiliriz.

Kamber Çakır
Size eleştirileri de sürekli yayınlamanız, sitenize almanız oldukça erdemli bir davranış. Karşı tarafın sürekli hermenötik hatalar yapması manidar.

Huseyin Kaçın
yüce türk milleti zeki müren'den bülent ersoy'dan bir işadamı bir siyasetçi bir akademisyen yaratamaz mıydı? zeki müren'in bülent ersoy'un öğretmenleri mezarlarında nur içinde yatarlerken cennette hangi sırça köşklerde yaşayacaklarını mı hayal etmektedirler? sahnelerde zeki müren'i bülent ersoy'u ayakta alkışladıkça saklamaya çalıştığımız hangi yüzümüzdür?


Kamber Çakır
Umarım kadın-erkek rollerinin Tükiye'de tartışılması medeni bir formda ve nitelikli, akademik bir seviyede geçer. Zamanı şimdi galiba. SALDIRILAR NİTELİKSİZ, ERDEMSİZ VE LÜZUMSUZ. Kadın-erkek rollerinde bu kadar travmalar varken niteliksiz, erdemsiz ve lüzumsuz tartışmalar niye!!!! Erdemli, niteliki, akademik tartışmalarla sürüp gider umarım. Bu konu çok önemli.

Sayfa: 1 ... 211 212 [213] 214 215 ... 274