Son İletiler

Sayfa: 1 ... 8 9 [10]
92
Terapi alan bir obsesif arkadaşla mesajlastik(kendisinin de forumda yazısı var, terapi hayatımı kararttı tarzı bir başlığı vardı). Kendisi o kadar cinselliği imkansizlaştırmış ve kendisini soyutlamisti ki sinirime dokundu, öfkelendim. Cinselliği bu kadar imkansizlaştırması bende, onunla sevişme isteği yarattı. Hatta kafamda; "yanına oturup bacağını okşasam, öpsem kalçalarını ellesem bu kadar imkansız olmadığını kanıtlardım" diye düşündüm ve fantezi kurdum. 1 haftadır düşünmedigim şeyi orda düşündüm ve gecesinde rüyamda erkek gördüm. Obsesif danışanın bu kadar inatçı olması ve her şeye karamsar yaklaşması ilk korku tohumunu ekmisti bende. Sonuçta böyle duygular bulaşıcıdır. Terapiye olan inancım sarsıldı. Sabahına da vücudum bunu kanıtlar gibi davranınca iyice korku sardı vücudumu. Bir haftadır hissetmedigim eziklik duygusu etrafımda dolaşıp zayıf anımı kolluyormuş gibi hissettim. Günün devamında arkadaşlarımla vakit geçirdim mutluydum, zevkliydi. Korku da gitmiş gibiydi. Ta ki arkadaşlarımdan ayrılıp yalnız kalana kadar. https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2298.0
93
01.03.2024

Sabah uyanırken ereksiyonla uyandım. Gördüğüm rüya ise erkeklerle ilgiliydi. Tam olarak ne gördüğümü şu an hatırlamıyorum ama uyandıktan bir süre sonrasına kadar da hatırlıyordum ve bir süre bu şekilde yüksek bir zevkle kaldım. Güne bu şekilde başlamak canımı sıktı. Bu hafta daha az erkek arzuladığımı sanmıştım, rüyama girmesi canımı sıktı. Herhalde böyle rüyalar görmediğimde, iyileştiğimden emin olacağım. Genel olarak tüm hafta boyunca kendimi iyi kontrol etmiştim. İkinci seanstaki etiketleme olayını nerdeyse hiç yapmadım. Erkeklere baksam bile kendimi ezik hissetmiyordum ve onları da o kadar yüceltmeyip baksam bile kendimi nazikçe uyarıp bakmamaya çalışıyordum. Kendime çok yüklenmedim. Bugüne kadar. Bugün bu şekilde ereksiyon yaşadıktan sonra sabah bir hayal kırıklığı yaşadım. Yani kendimi uyanıkken denetlesem bile bu şekilde kontrolün elimde olmadığı vakitlerde vücudum aslında kim olduğumu bana tekrar hatırlatıyor. Bu yüzden sabah içime bir korku tohumu ekilmiş oldu. Aslında dün geceden ekildi bu tohum. Terapi alan bir obsesif arkadaşla mesajlastik(kendisinin de forumda yazısı var, terapi hayatımı kararttı tarzı bir başlığı vardı). Kendisi o kadar cinselliği imkansizlaştırmış ve kendisini soyutlamisti ki sinirime dokundu, öfkelendim. Cinselliği bu kadar imkansizlaştırması bende, onunla sevişme isteği yarattı. Hatta kafamda; "yanına oturup bacağını okşasam, öpsem kalçalarını ellesem bu kadar imkansız olmadığını kanıtlardım" diye düşündüm ve fantezi kurdum. 1 haftadır düşünmedigim şeyi orda düşündüm ve gecesinde rüyamda erkek gördüm. Obsesif danışanın bu kadar inatçı olması ve her şeye karamsar yaklaşması ilk korku tohumunu ekmisti bende. Sonuçta böyle duygular bulaşıcıdır. Terapiye olan inancım sarsıldı. Sabahına da vücudum bunu kanıtlar gibi davranınca iyice korku sardı vücudumu. Bir haftadır hissetmedigim eziklik duygusu etrafımda dolaşıp zayıf anımı kolluyormuş gibi hissettim. Günün devamında arkadaşlarımla vakit geçirdim mutluydum, zevkliydi. Korku da gitmiş gibiydi. Ta ki arkadaşlarımdan ayrılıp yalnız kalana kadar. Zaten vaktimin çoğunu yalnız geçirdiğim için genelde kafamın içini hep cinsellik, hatta eşcinsellik meşgul eder. Yani sırf fantezi olarak değil, bu konular üzerine düşünmek açısından meşgul ediyor(iyileşmek, başka insanların ilişkileri, terapi, benim gibi olanlar, hayatım nereye gidiyor, böyle bir hayat yaşayabilir miyim, terapi işe yaramazsa planım ne, bazı insanlar yalnız olmak için mi doğar, din ve kendim arasında seçim yapmak zorunda kalırsam neyi seçecem vs gibi bir sürü konu dolaşıyor). Eğer dışarda toplum içinde yalnız isem muhtemelen dısardaki erkeklerin kalçalarına veya penislerine bakıyorum. Erkeklere daha sık olmak üzere kadınların da genital bölgelerine, kalçalarına ve göğüslerine bakıyorum. Burda konu bazında olmaktan ziyade direkt cinsellik olmuş oluyor. Aslında bu bakma eylemi otomatiğe bağlamiş gibi. Gerçekten istemiyorum bakmayı, hatta çoğu zaman ikinci kez bakmamaya çalışıyorum. (bazen başarıyorum bazen başaramıyorum). Toplum içinde yalnızken bu şekilde kafamı cinsellik meşgul ediyor. Ama yalnız ve yalnızken genelde yukarda parantez içinde saydığım konular bazında kafamı meşgul ediyor. Neyse. Arkadaşlarımdan ayrılirken en son bir arkadasimla kaldık ve konu holywood yıldızlarının filmlerde para alıyorlar diye sex yapıyor olmalarına geldi. Kadın oyuncular üzerinden konuşuyorduk. Sonra arkadaşım Jake gyenhall ın bir filminden bahsetti. Adama çok saygı duyduğunu ama o filmden sonra saygı duymadığını söyledi. Adam film için eşcinsellik yapmış. Filmin adı da brokeback mountain. Daha sonra o arkadaşımdan da ayrılıp yalnız kalınca nasıl bir sahne olduğunu merak edip izlemek istedim. Normalde hetero olan bir ünlünün böyle bir filmde oynaması da benim, hetero olup filmde gey olması fantezimi körükledi. Normalde uzun bir süredir gay pornosu izlemiyordum. Hatta bir ara izledigimde hareketlilik olmamiştı bende. Ama bu film sahnesini açtığım gibi içim bı hoş oldu ve kan akışı olmaya başladı. Dediğim şu fanteziye uyması yüzünden muhtemelen. Bı de zaten sabah rüyamda erkek görerek ereksiyon yaşamıştım. Sonra zaten mastürbasyon yapmak istedim. Ama gay porno açmadım solo kadın izleyip tam ereksiyona gelip mastürbasyon yaptım. Aslında bunları yazmak istemezdim ama objektif bir günlük olsun istiyorum. Belki okuyan varsa kendinden parçalar bulabilsin diye. Yani optimistik bir şekilde sadece iyi şeyleri yazıp hiç kötü şey olmuyormuş gibi yazmak istemiyorum. Bundan 1 saat sonra da spora gittim. Spor salonu tam bir sınav yeri. Spor yapan insanın eli yüzü düzgün oluyor zaten, bı de üstüne herkesin kaslı çekici bir vücudu oluyor. Bı de soyunma odasında herkes baksırlı oluyor, hatları iyice belli oluyor. Normal günlerde o kadar umursamıyorum. O ortamda olmak beni erekte de etmiyor, kaç kişi soyunuk olursa olsun. Sporu bitirip soyunma odasındayken önümde iyi fizikli, yaşca benden büyük ama genç olan biri vardı. Soyunmaya başladı, tanrı bazılarını kalemle çiziyor gibi. Neyse adam sadece baksırıyla kaldı ve önü bana dönüktü. Genelde erkeklerin penisi baksırda iki şekilde durur; ya aşağı sarkıktır ve başı baksırda belli olmaz ya da başı baksırda belli olacak şekilde çadır kurar gibi ileri doğru durur. İşte benim ilk şekildeki gibi duruyor ve adaminki de ikinci şekildeki gibi duruyor (yani başı da belli oluyor ve çadır yani). Bunu niye anlattım? Şu yüzden: penisim küçük olmamasına rağmen baksırda o şekilde duruyor olması beni rahatsız ediyor. Aktif olmama rağmen penisi o şekilde duran erkeklerin penislerine dokunmak istiyorum ve biraz kiskanıyorum sanırım. HK bununla ilgili fallus kavramindan vs bahsetmişti, tam hatırlamıyorum tekrar sorarım. Bu penisleri erkeğin kuşandiğı kılıç şeklinde duşünürsek baksırda öyle durmasını istemem ya da öyle duranların penisine ilgi duymam aslında kılıcı ilerde durduğu için onun daha iyi bir erkek olduğunu düşünmem ve onun erkekliğini istememden kaynaklanıyor olabilir. Ama çözümünü bilmiyorum tabi. Olaya geri dönecek olursak adamın penisini o şekilde görünce hafiften bir kan akışı başladı, çok ufak erekte olmaya başladım. Bu günün nasıl bir kerameti varsa bu bir ilkti. Ne kadar ilişki vs yaşamış olsam da hetero bir erkeği sadece çıplak gördüğüm için, hiç temas olmadan erekte olmamıştım daha önce. İlk defa bir erkeği sadece görerek erekte olmaya başladım. Normalde de hergün görüyorum yani soyunma odasında önümde, yanımda bu şekilde soyunanları. Bir şey olmuyordu. Terapi ters mi tepti noldu anlamadım. Aslında orda kabaran duygularla 2. Masturbasyonu yapacaktım ama neyseki kendimi kontrol edebildim. Duş alıp ayrıldım sonra da bu yazıyı yazmaya başladım. Bugün çok tuhaftı yani. Çok suçluluk hissetmemeye çalışıyorum, ikinci terapiden çıkardığımız derslerden dolayı. Çünkü kendimden nefret edersem kaybederim, etmemeliyim. Ama genel olarak her an modum çakılabilir gibi geliyor.
94
28.02.2024

28 Şubat saat 02.55 uyku tutmadığı için içimden bir ses mescide çıkmamı söyledi. Biraz halıda uzanıp uykumun gelmesini bekleyecektim. Mescide çıktığımda iki arkadaş vardı biri sürekli sessiz bir şekilde ağlıyordu, diğeri de sessiz bir şekilde onu bekliyordu. Kendisine gelmesi için bir şey demese bile yanında duruyordu. Bir süre ben de yanlarında oturdum. Arada, ağlayan kişinin burun çekmesi hariç sessizliği bozan bir şey yoktu. Yarım saat sürdü bu sessizlik. Yarım saat boyunca ben de kendimi unutup çocuğa üzüldüm, birisini kaybetmiş diye düşündüm. Konuşmak istedim ama ağzımı açamadım, cesaret edemedim. Eğer birisini kaybettiyse söyleyebilecek bir şeyim yoktu. Bu geceden önceki akşamda da yakın olduğum bir arkadaşım, benim de bir hafta öncesine kadar hissettiğim duygulara benzer duygular hissediyordu ve haliyle depresif bir ruh halindeydi. Sadece benimle konuşabildiğini söyledi. Onu anlıyordum. Ona iyi gelebilecek şeyler söylemeye çalıştım ama tabi benim o ruh halindeyken verdiğim olumsuz tepkileri verdi o da. Bunlar fark etmemi sağladı ki bir şeyler için üzülen tek kişi ben değilim, işleri yolunda gitmeyen sadece ben değilim. Ayrıca bu ruh halindeyken sürekli insanlardan bir şeyler yapmalarını beklerdim ama yaptıklarında da yine işe yaramazdı neticede yine en son benim elimde olan bir şeydi bu ruh halini düzeltmek. Bugün ben bu insanlara yardım edemeyişimin çaresizliğini fark edince kendime daha çok güvenip kendi kendime daha çok yardım etmeliyim diye düşündüm. Çünkü insanlar da bana yardım etmeye çaliştıklarında bu çaresizliği hissediyor olmalılar, bu yüzden yapabilecekleri sınırlı. Zihnimde güzel bir bahçe yapmalıyım ki, birisinin bana verdiği çiçeği ekip yaşatabileyim. Şu an bunu fark ettikten sonra gülümsüyorum ve uyumaya gidiyorum.

28.02.2024 aynı gecenin gündüzü

Gece uyuyamadigim için tüm günü yorgun ve hafif bir isteksizlikle geçirdim. Spor yaptım ama keyif alamadım. Aklım da dün geceki olaydaydı. Zaten sonrasında çocuğun arkadaşını kaybettiğini öğrendim. İntihar etmiş. Bunu başkalarından öğrendim tabi. İntihar kelimesi de canımı sıktı. Zamanında ben de yeltenmistim ama benim o kadar cesaretim yoktu. Jileti değdirip bileğimi kanatmıştım. O küçük kanamayı gordükten sonra daha çok bastırmaya ve hızlıca çekmeye cesaret bulamadım. ben ölmek değil yaşamak istediğim için böyle bir şeye kalkışmıştım. Aslında intiharı düşünen insanların çoğu böyleymiş. Beck depresyon ölçeğinde son 3 soruda intihar düşünceleri ve planları sorulur. Genel çoğunluk intiharı düşündüğünü ama kendisine zarar verme planının olmadığını söylermiş. İntiharı düşünmüyorum ama hala içimde bir sıkıntı taşıyorum gibi hissediyorum.  Sanki mutlu olmamı sağlayacak yapbozdaki resmin ne olduğunu görebiliyorum ama hala eksik parçalar olduğu için içimde böyle bir sıkıntı taşıyorum. Onun dışında genel olarak 2. Terapiden sonra daha mutlu hissediyorum, modum düşücek gibi olduğunda direkt teslim olmadan önce kendimi kontrol etmeye çalışıyorum.
95
24.02.2024
İKİNCİ TERAPİ SEANSI
İkinci terapiyi yaptıktan bir hafta sonra yazısını yazabildim. Ses kaydı almıştım. Bazı cümleleri direkt HK nın ağzından çıktığı gibi yazdım, tırnak işaretiyle belirttim zaten. İşte ikinci terapi seansı:
"Tipsizim dediğin an bitti, bütün şanslarını bitirdin". Bu tarz şeyleri kendime söylersem herhangi bir insan beni beğenmediğinde direkt aşağılık kompleksine girerim. Zaten ilk etapta ben kendimi beğenmezsen bir başkası beni niye beğensin. Bu yüzden kendime tipsizim demeyip kendimle ilgilenmeliyim(saçımla, başımla, kıyaftlerimle, vücudumla...) "Bir tarz yaratacaksın, istediğin kadar oynayıp bir şeyleri değiştirebilirsin". Bana özgüven kazandıracak, beğendiğim beni mutlu eden bir tarz yapmalıyım. Kendimi memnun etmeliyim ki başkasının sadece onu ilgilendiren fikri beni bozmasın. "Hayat bir sahne" ve kendi hayatımın başrolü olup her an sahnede olmaya hazır olmalıyım. Spot ışıklarının ne zaman üzerime döneceği belli olmaz, her zaman hazır olmalıyım. Kendimle barışmalıyım. Barışmamla arama koyduğum: burnum kötü, boyum kısa vs. gibi şeyler kendimle bariştığımda önemli olmayacak. Nihayetinde "bunlara sahip kişilerin de başka konularda güvenleri yok". Yani girdiğim kalıp fark etmez, hangi kalıpta olursam olayım kendimle barışmaya çalışmalıyım. Düştüğümde kendimden nefret etmek ya da pes etmek yerine, kendime iyi davranıp ayağa kalkmaya çalışmalıyım. Negatife değil pozitife odaklanmalıyım. MÜKEMMEL BİR ERKEK OLMAMA GEREK YOK. SÜREÇTEN ZEVK ALMAYI DENEMELİYİM. Kendimi başka erkeklerle kıyaslamamalıyım, "onlar iyi ben kötüyüm dediğim an kaybederim". "Özgüven kazanıp erkeksi enerji yayman gerek". Zaten özgüven kazanırsam o enerji yayılmaya başlar. Zor olaylardan sonra pes etmeyip güçlü bir karakter çıkarmaya çalışacağım. "Kendinden nefret etmek, pişmanlık, suçluluk ve aşağılık duyguları eşcinselliği güçlendirir".
Genel olarak terapi kendimize yapıştırdığımız ETİKETLERLE ilgiliydi. Etiket demek bir şeyin ederini belirleyen şey demektir. Biz insanız ve eylemlerimizi, kendimizi böyle bir şekilde sınırlandıramayız. Şayet bu etiketleri yapıştırırsak başkası da etiketimize bakıp kendimize biçtiğimiz edere göre davranacaktır. Olumsuz duyguları da kabul etmeli, 1 dakika önceki kişiyle bile aynı kişi olmadığımızı fark etmeliyiz. Yaptığımız hatalardan suçluluk duyup kısır döngüye girmek yerine durumu kabul edip bir daha tekrar etmemeye çalışmalıyız. Ha olur da tekrar yaparsak yine sorun değil, öğrenene ya da başarana kadar denemeye devam. Siz çetele tutmazsanız bir başkası da tutmayacaktır. Olur da biri başarısızlıklarınızın çetelesini tutarsa bilin ki o insanın başarabildigi bir şeyi olmadığı için egosunu başkasının başarısızlıklarıyla tatmin etmeye çalışan bir aşağılıktır.
Yazıyı bir hafta sonra yazdığımı söylemiştim. Bu hafta genel olarak kendime kötü davranmadım. Etiketlemedim. Kendimden nefret ediyorum demedim. Aynanın karşısında kendime iltifat ettim. Alışveriş yaptım. Güzel giyinerek okula gittim. Giymek isteyip "yok ya kötü durur bende" diyip giymedigim şeyleri denedim. Beğendim. İnsanlardan da iltifat aldım. İlk terapi haftasına kıyasla çok daha iyiydi, sadece işte terapiden bir öncek gün (bu yazıyı yazdığım gün, onu da günlük olarak ekleyeceğim.) Biraz kötü geçti ama yine de "kendimden nefret ediyorum" gibi kelimeler kullanmadım.
96
Kendine bir konfor alanı oluşturmuşsun, yuvadan uçmamak için önceden haklı sebeplerin varken şimdi sebepleri sen yaratıyosun.Anneyi bıktırmak bir başarı değil anneden kopabilenler erkekleşiyor.Sabahtan akşama kadar annenle tartışmak senin problemlerini çözmez çünkü tartışarakta olsa bağını sürdürüyorsun.Benimde annem bana çok düşkündür , çok fazla ona bağlıydım ,hikayeme bakarsın, ilk başlarda zor gelsede bağımı koparttım, şuan annem radarımdan çıktı yani hayata açıldım, en kısa zamanda yuvadan ayrılman lazım, kendine ben düzelemem ,bana terapi yaramaz deme, kendini kandırma, mücadele et, Babana inat ,annene inat ben bu işi çözücem de, ödevler yapıldığı zaman her şey oluyor, lise hayatın kötü geçmiş olabilir, asosyal olmuş olabilirsin bunları çözmüş biri olarak söylüyorum bu sorunları çözebilecek güce sahipsin, yeterki kendini mağduriyet kafesine kapatma, inan kendine , terapiye karşı direnç oluşturma, bindiğin dalı kesmiş olursun, bu forumda çok daha ağır hikayeleri olan insanlar başarmış sen mi başaramayacaksın, o kadar yaşadığın sıkıntılar cinsellik yaşamadan bakir kalmak için miydi, seni çok iyi anlıyoruz ama hâlâ kendine kurban rolünü layık görmeni anlayamıyoruz.Yıkıldıysan toparlan, düştüysen kalk abim.


https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2056.0

Okumak için linki tıklayınız
97
İlk terapiden sonraki haftayı tek seferde yükleyecem. Terapiye başlar başlamaz foruma yazmadım ama notlarımda günlük tutmuştum. İşte ilk terapiyi yaptıktan sonraki hafta:

19.02.2024
Her zamankinden fazla erkek arzuluyormus gibi hissediyorum. Bakmamaya çalışıyorum ama çok istiyorum bakmayı. Aşagılık hissetme zayıf hissetme duygularıyla baş edemiyorum. Etrafta sevgilileriyle dolaşan insanları gördükçe moralim bozuluyor. Normal şartlarda dün can sıkıntısını gidermek için öylesine bir mastürbasyon yapardım ama kendimi tuttum. Bu yüzden mastürbasyon ve porno izleme isteğim de kabarmış gibi hissediyorum. Alkol yoksunluk sendromu gibi bir şey oluyor sanırım. Terapiden sonra gelen özgüven ve mutluluk hissi tamamen uçtu birkaç günde. Yine kendi yakın çevremdeki insanların sohbet arasında dile getirdikleri "eşcinsel insanlar benden uzak dursun vs" gibi söylemler yüzünden kendimi daha da kötü hissettim. Güneşi gördüm filmini izledim. O filmi izlerken içimde uzun zamandır tuttuğum gözyaşları patladı, yüzümü kapata kapata ağladım. Neyseki odada kimse yoktu. O filmi izledikten sonra kendimi çok kötü hissettim ve moralim bozuldu. Ordaki travesti karakterin kendini öldürtmesi beni rahatsız etti ve terapi sonrası "ya iyileşemezsem ve hayatımın hazin bir sonu olursa" kuruntuları oluştu.

20.02.2024
Bugün yine hiç keyfim yoktu, içimdeki üzüntü duygusu öfkeyle karışık bir şekilde. Her an en ufak şeye öfkelenebilir ya da oturup aglayabilirim. Öfkelenme sebebim sanırım bu üzgün olma durumundan kurtulamıyor oluşum. Sorunun yalnız olmam olduğunu dusunuyordum ama insanların yanındayken de yalnız ve tatmin olmuyor gibi hissediyorum. İçsel sıkıntımın sebebini bilmiyorum ve yenemiyorum. Sürekli uyumak istiyorum. Günlük aktivitelerime bile hevesim yok. Hocanın önerdiği Misolü aldım ama kullanmakta hala tereddüt ediyorum. Bir kaç terapi seansından sonra bakacam duruma göre. Acaba böyle kötü hissetmemin sebebi mastürbasyon yapmıyor oluşum mu? Sanmıyorum. Muhtemelen yapsam da bu sefer pişmanlık duygusu eklenir bunlara. Ders de çalışmak istemiyorum, çalışmadığım için de bu sefer stres oluyorum. Çıkmaza girmiş gibiyim.  Niye normal bir insan olamıyorum? Sadece normal standart bir insan olacam, bu kadar zor bir şey değil. En çok bu düşünceye öfkeleniyorum. Cumartesi olsa da terapiye gitsem.

21.02.2024
Bugün görece kendime daha az eziyet ettiğim bir gün oldu. Yine de o sebepsiz sıkıntı hissi hala vardı. Acaba ben tükendim mi ki? Kendimi sürekli başkalarıyla kıyaslıyorum. Bugün fark ettim ki yaptığım her şeyin direkt sonuna ulaşmaya çalışıyorum. Mesela piyano çalmayı öğreniyorum ve direkt uzman seviyesine gelmek istiyorum. Öğrenme aşamasından zevk almıyorum. Bu en basit örneğiydi. Diğer her şeyde bu şekilde sonuna gelmek için yapıyorum gibi hissediyorum. Her şey bir görev ya da sorumlulukmuş gibi hissediyorum ve yaptığım hiçbir şeyden zevk almıyorum. Ayrıca bir şeyler yapmaya da çekiniyorum başarısızlık korkusuna neden bu kadar kapılıyorum ya da neden yenemiyorum bilmiyorum. Her şeyin farkında olup hiçbir şeye çözüm üretemiyorum. Rengarenk görmem gereken gençliğimin baharında her şeyi siyah beyaz görüyorum. Bu terapi seanslarının sonunda bunlar düzelir mi ki acaba? Düşündüm de sevilmek istenen ben iken bir başkasını nasıl sevebilirim ki? Beni onaylayacak beni sevecek birisine ihtiyaç duyuyor gibiyim, belki de bu yüzden içimde sürekli bir sıkıntı taşıyorum. Kendimi başkalarıyla çok kıyasladığımı söylemiştim. Bir erkek uzun boylu olmalı, güçlü ve kavga edebiliyor olmalı diyorum sürekli. Ben ikisini de yapamıyorum. Hadi belki zorlarsam kavga edebilirim ama peki dış görünüşümden kaynaklanan bu umutsuz duyguyu nasıl yenecem? Uzun boylu olmadığım için bile kendimle erkeklik arasına uzunca bir set çekiyorum. Güneşi gördüm filminde kadir: "ben içimdeki erkeği çoktan öldürdüm" demişti. Ben de böyle bir şey yapmış olabilir miyim? Böyle şeyler nasıl atlatılır?

23.02.2024
Sabah okula gitmek için kullandığım araç dopdoluydu. Araçtayken önümdeki adam(30 u geçkin biri) bir eliyle tutunup diğer eliyle de çantasını tutuyordu. Çantasını tuttuğu eli penisimin olduğu yere denk geliyordu. Araç dolu olduğu için mi yoksa kasitlı bir eylem miydi bilmiyorum. Eli o bölgeye sürekli temas halindeydi ama niyetinin ne olduğundan emin olamıyordum. Çok hafif uyarılmıştım sonra kendimi bir tık geri çektim(aslında ben de istiyordum bu hareketi yapmasını ama emin olamıyordum). Ben kendimi geri çeksem de yine de elini oraya temas ettiriyordu. Ben de bu sefer bunun kasıtlı bir eylem olduğunu ve adamın beni arzuladığı hissine kapıldım. Hafif uyarılmam ereksiyona döndü. O da bunu hissetmiş olmalı ki sanki eli daha çok baskı uygulamaya başladı. Artık elini(en başından beri bahsettiğim elinde çanta vardı o yüzden elinin dış yüzüyle yapıyordu) kasığıma koyup penisimi hissediyordu. Bunlar beni daha da çok erekte etti (hala aklıma geldikçe hoşuma gidiyor ve uyarılıyorum).  Erekte oluşumun üzerinden çok geçmeden, İnmem gereken durak geldi ve indim. Bunlar olurken aklımdan bir yandan terapi alıyorsun yapma böyle şeyler vs. diye düşünsem de engel olamadım (bence kolay da bir şey değil). Tabi bir yandan da kendimi rahatlatıp daha bir seans aldın, etkisi olmadı gibi şeyler söyleyip bu eylemi yapmak istedim. Tabi sonrasında kendinden nefret etme ve pişmanlık duyguları geliyor. Özellikle herkesin sevgilisinin olduğunu düşünüp kendim de böyle bir şeyin hayalini kurarken böyle eylemler yapmak kendime duyduğum nefreti arttırıyor ve kendi kendime "asla düzgün bir insanı hak etmiyorsun, kalbin kararmış, ebedi yalnızlığa mahkumsun. Olur da iyileşmeye başlar ve birisi hayatına girerse bu kadar kötü bir insan olmanın bedelini ödeyeceksin ve o çok gıpta ederek baktığın ilişkilere sahip olamayacaksın. En nihayetinde yine yalnız kalacaksın" gibi cümleler söylüyorum.

Genel olarak ilk hafta hocanın sözleriyle sarsılmam ve yeni bir yolculuğa başlamanın getirdiği korkular biraz daha hakimiyet sürdü. Tabi ki hemen geçen duygular değil bunlar ama şu an ilk haftadan çok daha iyiyim
98
Yazınızı okudum. Açıkçası okurken otomatik bir şekilde üzgün ve gerçekten asağılık hissettiren bir ses tonuyla okudum. Muhtemelen bu ruh halindeyken yaptığım yorumu "kimse beni anlamıyor" diyerek kale almayacaksınız. Bunu yapmadan önce benim yazımı ve hayat hikayemi okuyabilirsiniz. Yasadığınız ve hissettiğiniz duygulara ben de aşinayım. Benim bu konudaki kendi görüşüm şu şekilde: siz bir savunma mekanizması oluşturmuşsunuz. Kendi düşüncelerinizden ördüğünüz kafesin içinde oturuyorsunuz. Bu durumdan ne kadar rahatsızmış gibi konuşsanız da yaptığınız "kendini etiketlemelerle" orada bir komfor alanı olusturmussunuz. Kafesin içerisi sizi dısardaki savaşmak gereken dünyadan koruyor, ben yapamam edemem, olmayacak gibi etiketlerle kafesin içinde kendinizi güvende tutuyorsunuz. Çünkü bunları dediğiniz zaman ne başkası ne de siz kendinizden bir şeyler başarmayı ya da savaşmayı beklemeyecek. Bu kolay olan. Umutsuz bir şekilde birisinin gelip sizi ordan çıkarmasını istiyorsunuz, böyle bir şey olmayacak, en fazla size yardım etmeye çalışırlar ama en nihayetinde kafesin anahtarı da yine sizin elinizde ve onu içerden açmak zorundasınız. Bu yazıyı aslında size yanıt olarak değil de aynada kendime karşı söylüyor gibi konuştum. Ben de aynı duyguları çok sık hissediyorum. Ben o kafesi açtım ve yürümeye başladım. Bu noktada ters bir benzetme yapmak istiyorum. Genelde kendi depresif alanımızı karanlık dısarıyı ise aydınlık olarak algılarız. Ama ben tersi olduğunu söylemek istiyorum. Yani kafesin içi aslında aydınlık olan. Çünkü kafesten uzaklaşmak istediğinizde karanlıkta ve bir korkuyla yürüyormussunuz gibi hissettiriyor. Ya karanlığın içinde korkumuzu yenerek yürüyeceğiz ve kafesimizden daha parlak bir yere ulaşacağız ya da arkamızdaki kafesin cılız aydınlığına aldanıp korkularımıza yenik düşerek geri dönüp kendimizi tekrar kilitleyecegiz. Her şey kusursuz olmak zorunda değil, her insanın zaman çizgisi farklıdır ve kimse basarısızlıklarımızın çetelesini tutmuyor. Zaman zaman kötü hissetmek insan olmanın parçasıdır ama bu duygulara tamamen teslim olmamaya calisalim. Güçlü kal

https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2298.0

okumak için linki tıklayınız

99
Hüseyin hocam'ın isteği ile neden düzelemediğimi başka bir boyutta anlatmak istiyorum.
Öncelikle annem bana aşırı düşkün birisi.
Ve aşırı baskıcı biriydi, ama artık değil, benden çok çekti o anlamda baskısını düşürttüm onun, mesela din yönünden bana çok baskı uygulardi eskiden. Şimdi porno yıldızı olucam desem bile bişey diyemez artık :) cünkü "BIKTIRTTIM."

Herneyse baba diye bir figür hayatımda hiç olmadı aksine, baba sürekli döverdi her 2 haftada bir "DAYAK" yediğimi, her 2 günde bir inanılmaz kalp kırıcı "AZAR" işittiğimi bilirim.
hiçbir zaman bana değer verilmedi, lise hayatım hiç olmadı. sadece ailemin kölesiydim.
Annem aşırı düşkün bir insan, benim giyeceğim kıyafete kadar heyşeyimi yönetir, 18 yaşıma kadar saçımı annem kesti, hiç berbere gitmedim 18e kadar.

Sanırım cinselliğe bu kadar tapmamın sebebi lise hayatımın olmaması ve asosyal olmam.



100
Hüseyin kacin' hocamin isteği ile Detaylı bir şekilde anlatıyorum neden bu terapide DUZELMİYECEGİMİ.

Ve aynı zamanda nasıl bütün hayatımın terapi sayesinde yok olduğunuda anlatıcağım.

Ben cinselliğe aşırı "TAPAN" bir insanım, ve cinselliği kendi içimde artık imkansız bir hale dönüştürdüm, yani "ÖLENE" kadar "BAKİR" yaşıyacağım.

Aranızda beni anlamıyanlara daha açık anlatmam gerekirse, kız veya erkek ile farketmeksizin, evlilik ile yada zina yolu ile cinsellik yaşamak yerine "ÖLMEYİ TERCİH EDERİM".
Çünkü 24 yaşına hiç cinsellik yaşamamış birisiyim ve kendimi "ACINDIRIYORUM"
Evet bu düşünce yapısı çok çocuksu.
O yüzden psikologum tarafından ciddiye alinmiyorum.

Aynı zamanda ben evlilik istemiyorum asla. psikolog sürekli evlilikten bahsetip beni bunaltıyor.

Eskiden terapiye başlamadan önce çok cesurdum. O zamanlar 6 sene önceydi, ve az kalsın cinsellik yaşıycaktım. Ama annem hüseyin kaçını buldu, ve asıl hayatım o zaman başladı. Asıl cinselliği yaşayamama hissi o zaman başladı. Hüseyin kacın' ile tanişmasaydim eşcinsel bir ilişki yaşiyabilicektim. Şuanki kafa yapısından kurtulucaktim.

Terapiyi bitirip  kızlara ilgi duysam bile zina yada evlilik yapmak yerine ölmeyi tercih ederim. Çünkü çok geç. Aranızda 30 yaşinda olup 50 yaşinda olup bana gülenler olabilir, işin ciddiyetini hiçbiriniz anlamıyorsunuz.




Sayfa: 1 ... 8 9 [10]