Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Herkese günaydın burası birden aklıma geldi içimden geçeni açıkça söyliyim mi belki bir çoğunuzun canı yanacak bu sözleri okuduğunda evlilik gerçekten insanı kurtrıyor çocuklar da önceden şunu derdim evlenmeden ve çocuk yapmadan insan mutlu olabilir ama şu an öyle düşünmüyorum insanı gerçekten ayakta tutan bir eş ve çocuk bunu okuyanlar belki ilk başta bana tepki gösterebilir bana kızabilir olsun ben gerçeği söylemek istiyorum gerçekler acıdır ama insanın kendine getirir istediğiniz kadar onunla bununla gezin tozun fanteziler yaşayın aşk yaşayın sonu yok hiçbir yere varmayacak isterseniz iki erkek bir arada yaşayın aynı evi paylaşın ortak bir yol olmuyor bu çünkü fıtratımıza uygun değil fıtratımıza ters lütfen kendinize bir iyilik yapın ve bu eşcinsellikten kurtulun bunun için çaba sarf edin tüm çareleri arayın dua edin psikologlara gidin terapi yapın ama bir şeyler yapın  Kuru kuruya oturduğunuz yerden bundan kurtulamayacağınızı bilin Allah hepinizi bu beladan kurtarsın kendinizi gerçekleştirmiş bir birey olarak bir gün umarım ömrünüzü tamamlarsınız yoksa ölene kadar sırtınıza Bu yükü taşıyacaksınız
2
Selamunaleykum Huseyin bey,

Size röportaj hakkina yazmak istedim.

Linda hanima röportaji gönderdim ancak olumlu dönüs yapmadi bana. Ben yazida yanlis bir sey gormedigimi soyledim cunku Dr. Nicolosinin kitaplarini ve yazilarinin icerigini biliyorum. Ancak kendisi dusuncelerinizin Dr. Nicolosinin dusunceleriyle tamamen uyusmadigini soyledi. Anlayamadim.

Tekrar okuyacagini soyledi ancak haftalar gecmesine ragmen donus yapmadi.

Haber vermek istedim.
Bekletrigimiz icin hakkinizi helal edin.

Hayirlisi olsun
3
Selamunaleykum Sayin Hüseyin Kaçin Bey,
Umariz iyisinizdir.

Size bu maili Joseph Nicolosi'nin esi, Linda Ames Nicolosi araciligi ile yaziyorum.

Onunla, vefat eden esinin yazilarini tercüme konusunda beraber çalisiyoruz.

sitesinde yayimlamak isteriz. Bu konuda görüslerinizi almak isteriz. Sayin Nicolosinin bakis açisini paylasan ve açikça dile getiren nadir kisilerdensiniz.Sizden bahsetme firsatim oldu ona. Sizinle ilgili bir yazili röportaj yapip, http://josephnicolosi.com📷Joseph Nicolosi - Reparative Therapy®If gay doesn't define you You Don't Have to be http://Gayjosephnicolosi.com

Bu teklifi kabul ederseniz, röportaj su sekilde gerçeklesecek: onun bana gönderdigi sorulari size gönderecegim. Ve vaktiniz olunca yazili olarak cevaplarsiniz çok seviniriz. Yani acelemiz yok bu konuda. Siz ne zaman cevap vermek isterseniz, biz sabirli davraniriz.
Simdiden çok tesekkür ediyoruz size.
Allah yardimciniz olsun.
Semra
4
Evet anneme babama karşı nefret besliyorum diyebiliriz aslında ama öyle bir şey yok ve bu da iyileşmenin bir temelidir. Annemi babamı affedemem çünkü bana 23 senelik hayatımda ne yaşattıkları saymak istesem bu yazı ne biter ne ben yazıya dökebilirdim çünkü yaşayamadığım bin bir türlü etkinlikler vardır ama ben hayatimin günden güne sikilmesiyle uğraşırken, benimle yaşıt olanlar dışarıda gezip tozuyorlardı ve hayatin tadını çıkarıyorlardı. Fakat o zamanı daha da açmak istemiyorum ondan hikayemde devam etmek istiyorum...
En son erkek arkadaşım için (yalan) asktan dolayı pasif olmayı göze alıp hayatimin altüst olmasından bahsetmiştim. O arada ilişkiyi zaman acısından yarılamıştım ve beraberliğimiz sadece 5 ay daha sürecekti. Pasif olduğum ilk zamanlar benim için güzel gibi geliyordu ama aslında bu hiç öyle değildi. Benim sevk almam erkek arkadaşımı sevk almasından bağlıydı. O sevk aldığı sürece bende buna katlanıyordum ama ilk bir iki ay bunun farkına varamadım. Cinsel ilişkiye katlanmak ne demek ya! Resmen birisinin beni tecavüz etmesine benzeyen bir durum oluştu. Tabii ki tecavüz değildi ve olamazdı çünkü ben (erkek arkadaşım istiyor diye) her defasında evet diyordum. Yine içimde öfke artıyor bu zamanı hatırlayınca ama geçmişi değiştiremiyoruz. Bu “katlanma süreci” toplam 2-3 ay sürdürdüm ve ondan sonra az çok başım yerime geldi ve durumu kabullenmekten ziyade cinsel ilişkiye git gide hayır dedim ve o zaman ilişkinin bitişi de gelmişti. Tam o aralar bedensel rahatsızlıklarım da başlamıştı. Yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı ve ağrısı gibi depresyonun ilk belirtiler başlamıştı ve artmıştı çünkü es cinsel olduğumu annem babama tam o zaman anlatmıştım. Onlar bu duruma çok kızdılar ve üzüldüler ve beni terapiye teşvik ettiler. Bende bu durumdan aşırı rahatsız olduğumdan kendime bir daire

tutmuştum ve üniversitenin bir dönemini orada geçirmiştim. Ayda bir iki defa eve geliyordum birkaç saatliğine ama fazla kalamıyordum orada. Sonra geri eve taşınmıştım çünkü bedensel rahatsızlıklarımla ev islerini vs. halledemiyordum (bir odalık daire olmasına rağmen). Geri eve taşınma esnasında onlarla birazcık barışmak amacıyla önerdikleri terapiye evet demiştim ve Nevzat Tarhana gitmiştik 2021 yazında. Nevzat Tarhan’a giden herkes bilir ki onun paracı olduğunu ondan burada bu konuya dair daha fazla bilgi vermek istemiyorum. Fakat annem o aralarda Hüseyin hocamı bulmuştu ve onunla çok telefonlaştı ve beni terapiye (tekrardan) evet dememe teşvik etti. Ben ama kabul etmedim ve 2 sene direndim. Üstelik annem Hüseyin hocayı o kadar övüyor diye ve Hüseyin hocam bu derdin şifa getiricisi gibi bana anlattığı için Hüseyin hocamdan o zamanlar aşırı nefret etmiştim.
Ardından 2022 yaz aylarında mezun oldum ve mezun olmadan önce Türkiye’de ilahiyat okumaya müracaat edip alınmıştım. Tam bu aralar içimden bir ses “terapiye git ve iyileş” demişti ve beni ikna etti. Tam olarak terapiyi kabul etmemin nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama o arada dine tekrardan yöneldiğimi diye de bilirim. Neyse İstanbul’da ilahiyat okumaya başladım ama her hafta Hüseyin hocama gitmemeye bahane ürettim ve böylece ilk dönem gitmedim. Dönemin sonuna doğru tam ara tatil öncesi annem gelmişti ve beni Hüseyin hocaya “sürükledi” (aslında Hüseyin hocaya gitmek istiyordum ama içimde bir korku vardı çünkü 8 senelik es cinsel hayatıma ben alışmıştım bile). Böylece ilk seansıma annemle beraber gitmiştim.
Hüseyin hocamla ilk tanıştığımda ondan çok şüpheliydim ve terapisi öbür psikologlardan bambaşkaydı ama Hüseyin hocada ya da terapisinde anlam veremediğim bir şey vardı. Ara tatilden sonra deprem olunca bende Almanya’da kalıp uzaktan eğitime katildim ve aslında terapi lisans bire geçince yani 2023 yılın ağustos ayında başlıyor çünkü ondan sonra devamlı Hüseyin hocama gittim. Dediğim gibi Hüseyin hocamdan şüphelendiğimden il terapilerde daha çok ben Hüseyin hocamı sorguya çektim diyebiliriz ve içim çok rahatladı böylece çünkü ona güvenmeye başladım ve içimi döktüm. Sürecin başında takıntılarım ve kaygılarım fazla olduğundan onlarla uğraştık ve aynı zamanda öz güvenimi toparladık. Bunu yapmışken yavaş yavaş ilk adımların meyveleri belli oluyordu ve es cinsellikten adım adım kurtuluyordum ama sürecin nasıl geçtiğini halen anlayamıyorum.
Bugün terapinin bittiğini diyebilirim ama daha terapinin bitmesine iki-üç ay önce o kadar bunalmıştım ki her şeyi bırakıp gidesim vardı. İstanbul’dan, ilahiyattan, insanlardan, kalabalıktan, yurttan, hocalardan, vs. yani her şeyden

bilmiştim ve bir an geri Almanya’ya dönesim vardı. Burada beni bu küçük bir karanlıktan kurtaran Hüseyin hocam oldu. Demek istediğim bu süreçte ilerleme olduğu gibi duraklamada oluyor ve bazen de insan karamsarlığa düşüyor fakat bu terapinin bir gereğidir diyebilirim

5
Bu yazıya nasıl başlayacağımı tam bilemiyorum ama Hüseyin hocama sözümü yerine getirmek amaçla bu yazıyı paylaşıyorum. Tabii ki aynı zamanda da benim gibi dert çekenlere yardımcı olmak isterim. Aslında zor olan Hüseyin hocayla olan süreç değil de ondan ziyade sürecin öncesinde ayakta kalmaktır. Bunu demişken kendi hikayemde anlatmak isterim:
23 yaşındayım, Türkiye’de İlahiyat okuyorum fakat Almanya’da doğup büyüdüm ve orada hayatımın çoğunu geçirdim. İlahiyata başlamadan önce Almanya’da iktisat alanından lisans diplomamı aldım ve ardından Türkiye’ye ilahiyat okumaya geldim. Fakat ilahiyatı 2 sene sonra bitirmeden bırakıyorum. Gelelim başka bir önemli konuya: Nasıl bir aile evinde büyüdüğümü merak eden vardır malum bu duruma “sevk” eden en önemli nedenlerden biri olan anne- babanın oğullu ile ilişkidir.
Bu dünyada muhtemelen en çok merhameti annemden görmüşümdür fakat annem meşhur olan anne şefkatinin oranını kaçırdı ve beni fazla sevdi. Evet, bir anne çocuğunu fazla sevebilir – bende hiç tahmin edemezdim açıkçası. Tabii ki dengeyi kaçırmamak için babamda beni hiç diyecek kadar sevmedi ve sevemedi. Bunu aslında ilk defa Hüseyin Hoca deyince fark etmişimdir yani aslında biliyor gibiydim malum kendi babamdan neyi görüp görmediğimi en iyi ben bilebilirim. Fakat “çocuk hali” iste insan gözünün önündekini bile göremiyor bazen veya görmek istemiyor. Bende de görmek istememek olayı daha doğru olabilir. Sonuçta kim babasından sevgi görmediğinin farkına varmak ister ki? Neyse büyüdüğüm evdeki duruma devam. Anneden aşırı sevgi görmüş ve babasından hiç görmemiş biri olarak tabii ki hayatım alt üst olmuş ama bu yetmezmiş gibi iki rahatsız ablam/kardeşim var. Yani bir çocuk olarak en temel olan hakkim ilgi beklemekken bunu bile bana fazla gören annem babam vardı. Ama tabii ki ilgi beklerken “Bencil olma ablan hasta ona bakmamız lazım” veya “şükret sen hasta değilsin” veya “daha ne istiyorsun başının üstünde evin var” gibi türlü cümleler duydum. Aslında fazla istemiyordum. Ne para ne mülk istiyordum. Sadece birsinin benim başımın okşamasını istemiştim ama fazla istemişim. Birinin gelip samimi bir şekilde hâl hatır sormasını bekliyordum. Ama aslında bunu bekleyemeyeceğimi gayet iyi biliyordum çünkü annem ve babam birbiriyle anlaşamıyorlardı ki. İkisi birbirine o kadar zıt ki onlardan daha uyumsuz bir es var mı gerçekten bilemiyorum. Farklı dil konuşuyorlar gibi bir halleri var. Evde defalarca “postacı” oynamam gerekliydi çünkü aralarında bir tartışmadan dolayı birkaç gün birbirine küstüler. Ama insanoğlu neye alışmaz ki? En zor durumlara

alışır ve bunu hayatta normal olarak görüyordu. Ben kendi kendime derdim evli bir es arasında kavgalar gayet normaldir ve olmazsa olmaz çünkü başka bir şey gördüğüm yok annemden babamdan. Şimdi bir kız ile tanışıyorum ve kavganın evliliğin bir şartı olmadığının farkındayım (evet, terapiyi bitirdim ve evliliğe doğru adim attım). Bir çocuk annesinden babasından ne ögrenirse onu hayata geçirir ama ben babamdan gördüğümü hayata geçirmeyeceğim.
Neyse gelelim bu orta okul zamanına çünkü o aralar ergenliğe giriyordum ve benimle bir şeyin normal olmadığını fark ettim. Arkadaşlarım kızlardan hoşlanınca ben erkeklerden hoşlanıyordum. Bu garibime gidiyordu ve benim için akil almaz bir olaydı. Üstelik dindar, namazlı-niyazlı bir aileden gelen bir çocukta nasıl eş cinsellik gibi bir şey meydana gelebilir? Nasıl olurda Allah’a ibadet eden ve onu zikreden kişi eş cinsel olabilir? Lut kavminde olan bende nasıl olabilir? Bu ve buna benzer sorular aklıma takılmaya başladı. Tabii ki evdeki durumdan ibaret böyle bir şeyin olduğunu ne anneme ne de babama diyebildim. Onlar kendi aralarındaki sorunlarla ve ablamın rahatsızlığıyla baş etmeye çalışırken bana vakit kalmıyordu. Bazen diyordum bir günün 24 saati değil de 24 saatten fazla olsa o zaman belki annem ve babamın vakti olabilirdi benim için – çocuk hali iste. Bu sorunumla böylece bas basa kaldım ve her zamanki gibi problemim için kendi çözümü üretmem zorunda kalmıştım. Bir iki sene (dindarlığımdan dolayı) direndim ve “eş cinselliğime” kabullenmedim ve kabullenmek istemedim de. Fakat sonunda her direncin bir sonu vardır ve benim de direnmem 15/16 yaslarında bir son buldu ve yavaş yavaş kabullenmeye başladım. Ama kabullenmeden önce benim içimde “iki kişi” vardı – dindar ve efendi çocuk ve erkeklerden hoşlanan “asi” çocuk. Sonunda kabullendim ve bu iki kişilik olayı arttı çünkü evde, akrabalarda ve ailemin tanıdıklarla her daim efendi ve dindar çocuk ortalıkta olurdu ve eş cinsel kimliğim arka planda kalıyordu. Tabii ki okulda, dışarıda ve bazı arkadaşlarda tam tersi oluyordu orada erkeklerden hoşlanan çocuk meydana çıkıyordu ve efendi çocuk ortalıktan kayboluyordu. Bu iki kişiliği yasamak ve aralarında zıplamak senelerce sürdü yaklaşık 8 sene ve bu süreçte aşırı yoruldum en son hasta bile oldum ama oraya daha birkaç sene var.
Kabullendikten sonra lisemin son iki senesi kalmıştı ve o ara iki (kız) ile arkadaşlık kurmuştum ve ikisi de benim es cinsel olmama rağmen kabul etmişti. Maalesef o ara hiç ve hiç öz güvenim yoktu ve kendimi herkesten ezdiriyordum. Gelen giden beni harabe olmama rağmen yıkıyordu ve bu durum hiç kimsenin umurunda değildi. Lise zamanım aslında gayet sakin ve olaylar olmadan geçti.

Ne tanışmalar oldu ne de ilişkiler. Fakat içimde her daim o istek vardı ve bir erkek arkadaş edinmek bir nevi büyük hayalimdi.
Neyse 18 yaşıma girmeden önce liseyi bitirip elime diplomamı aldıktan sonra üniversiteye başvuruda bulundum ve alindim. 3 senelik üniversiteyi pandemi ve Erasmus’tan dolayı bir sene uzatma durumda kaldım ve toplam 4 sene üniversite okudum. Üniversitenin ilk iki senesinde (pandemi öncesinde) aslında pek bir şey yaşamadım yani bildiğim hayata devam diyordum (evde her daim annem babam arasında kavgalar, ablamın rahatsızlığı ve sayısızca hastane randevuları ve tabii ki benim var olup olmamanın farkı olmaması). Fakat bu süreçte annem babam bana koymadıkları yasak yoktu. Misal verecek olursam geceleri gezmek imkânsızdı genellikle saat 20/21’den itibaren evde olmam gerekliydi. Yaşım olmuş 20 ve aksam güneş batar batmaz eve gelmemin beklenmesi olmamalı ya da her dışarı çıktığımda nereye gittiğimi ve kiminle olacağımı sormaları (aslında sormaktan ziyade sorguya çekilmek gibiydi). Üniversitenin ilk iki senesinde bazı erkeklerle tanışmıştım ama bir iki buluşmadan fazla bir şey olmamıştı ve buluşmalarda dışarıda bir kafede oluyordu. Buluşmalara gidince tabii ki annem babama, üniversiteye gidiyorum diyordum genellikte ve ilk zamanlar yalan söyledim diye ağır vicdan azaplar çekiyordum fakat zamanla kalbim bu günaha alıştı ve yalan söylememi “haklı gösterdi”. Bu zamana kadar 6 sene “iki kişiliği” içimde taşıyordum ve hiç kimseye durumu tam tamına anlatamadım. İçimde o zaman içerisinde bir darlık, ümitsizlik ortaya çıkmıştı fakat bu ümitsizlik 2020 yılın ilk baharında geçti diyebilirim çünkü ilk ve tek ilişkimi o zaman yaşadım.
Pandemi başladığında üniversite uzaktan eğitime geçerek yaklaşık günün 20 saati evde geçiriyordum malum zamanında sosyal birisi olmadığımdan ne doğru düzgün arkadaşım ne de çevrem vardı. Ve böylece benim hayatimin dönüş noktamın başlamasına geliyoruz çünkü bir gün kafede çalışan yakışıklı erkek gördüm ve onunla tanışmak istediğimi dedikten sonra birkaç defa kafelerde buluştuk. İkimizde birbirimizden hoşlandığımız ve böylece bir ilişki başladı.
İlk zamanda hayat inanılmaz güzeldi. Birisi bana kendi hayatimi geri vermiş gibi hissettim ve mutluluktan havada uçuyordum. Ama her uçuşun bir inişi de vardı ve benim inişim acı ve yıpratıcı oldu ama bu noktaya daha yaklaşık bir sene var. Beyan ettiğim üzeri ilk zaman muhteşem geçti ve hayatimi geri almışım gibi mutluydum ve ona gerçekten aşıktım. Benim hissettiğim aşk basit bir aşk değildi, sıradan bir aşk değildi. Öyle bir aşktı onun için hayatimi bile feda ederdim ve (maalesef) hayatimin bir yanını ona feda ettim...
İlişkinin ilk zamanları benim gözüm sadece onu gördüğünden benden ne istese yapıyordum. Maddi acıdan benden bir şey istemedi çünkü onun babasının mal varlığı vardı ve benden maddiyat istemedi fakat ondan daha beterini istedi tabii ki bunu ilk başta fark edememiştim çünkü her dediğine evet diyordum. Benden pasif olmamı istemişti ve düşünmeden bile evet dedim ve tek ben değil üstelik hayatımda (tabiri caiz ise) sikildi. İste (yalan) aşkın insani nereye sürüklediğini bizzat ben kendi ruhumda ve bedenimde yaşadım ve bu yazıyı böyle yazınca gözlerim doluyor. Bir insan ne kadar ahmak olabilir ki? Bir insan niye kendisine bu kadar zarar verebilir? Bir insan niye bir günde hayatinin içine ediyor?
...çünkü annem babam zamanında çocukluğumun ve ergenliğimin sonsuza kadar içine ettikleri içine.
...çünkü çocukluk yasamadığım için.
...çünkü benim için yasamak diye bir şey olmadığından ve sadece var olduğumdan.
6
Eşcinsel hislerim yok ama bir erkek arkadaşıma yönelik yoğun ve güçlü duygular hissediyorum sizce ben eşcinsel miyim?

İslamiyet'in ideal insan portresi eşcinsellerdir fakat bir şartla erkek erkeğe güçlü duygu bağlarını erotize etmeden asla seks ilişkilerine dönüştürmeden sevmeyi sevilmeyi tecrübe ettikleri takdirde aşk karakterine erişmeleri mümkün olacaktır. Lise ve üniversite çağlarında bir erkeğin sağlıklı kişilik ve karakter gelişimi açısından bir erkeğe yönelik olarak  dostluk ilişkisi kurması insan olmanın gereğidir. Ergenlik döneminde dostluk ilişkisi kurmak demek aslında çocukluğumuzdaki  baba-oğul ilişkisinin artı ve eksilerinin sonrasında aile bağlarımızı yani evin dışına çıkarak toplumsallaşmak adına  erkek erkeğe duygusal bağlarımızın güçlendirmek demektir. Bu anlamda bir erkeğin arkadaşı olan erkeği yoğun ve güçlü olarak sevmesi eşcinsellik olarak nitelendirilemez.

Hakiki ve samimi dostlukta; "erotizm" ya da "aşık olduğunu" hissetme yoktur! Samimi dostlukta saygı, destek, güven, anlayış vb. değerler vardır. Dolayısıyla samimi dostluk asla eşcinsel sevgiye veya ilişkiye kurban edilmemelidir. Burada en önemli noktalardan bir tanesi de eşcinsel erotik çekim duyulan kişiyle tanışılıp, dostluk yoluna gidildiğinde şayet o kişi de tam anlamıyla heteroseksüel yapıda ise bir süreden sonra eşcinsel erotik çekimde gözle görülür azalma ve sonunda tamamen bitme yaşayan çokça yaşanmış örnek vardır. Burada en mühim nokta ise eşcinsel çekim duyulan hemcinsin tam anlamıyla heteroseksüel olması/hiçbir manipülasyona kapılmaması ve hiçbir erotik açılmaya fırsat vermemesi gerekmektedir. Eşcinsel bireyin kendisine akıl oyunu oynadığı en mühim nokta ise bu dostluğu "ileri düzey bir dostluk" olarak nitelendirip cinsel ilişki olmasa bile gizliden aşık olma gibi bir sürece girmesidir. Bu süreç bireyin kendisini kandırdığı, arada eşcinselliğin olmadığına dair bir hissiyata girdiği ve fakat bal gibi de gizli eşcinsel hisler duyduğu bir süreçtir. Bu süreçte, gerçekten ve samimiyetle neler hissettiğinin farkına varan eşcinsel birey, heteroseksüel arkadaşıyla arasındaki ilişkide "cinsel ilişkiden" vazgeçtiği gibi "gizli aşktan" da vazgeçebildiğinde işte o zaman hakiki dostluk bağı kurulmuş olacaktır. Bu durumda eşcinsel bireyin bilinçaltında, heteroseksüel arkadaşına karşı "Acaba zamana yaysak belki bir gün o da beni sever mi? Bir gün cinsel ilişki kurabilir miyiz?" tarzında gizli sorular bittiğinde hakiki dostluğa merhaba denilecektir. Kendisine erotik çekim duyulan hemcinsle erotizm olmadan hakiki bir dostluk bağı kurulabilecekken; bu dostluğu erotizme feda etmemeli ve bitirmemeli! Yeter ki yukarıda izah edilen "akıl oyununun" farkına varılsın.
Şayet bir süreç akışı yapılacaksa da: "Eşcinsel çekim duyulan kişiden kaçmamak, akabinde arkadaş olmak, akabinde kafada o "arkadaş" ile eşcinsel cinsel ilişki arzusundan vazgeçmek, akabinde akıl oyununa kapılmayıp "gizli aşık olma" etabını da atlatarak sonucunda eşcinsel çekim duyulan tam anlamıyla heteroseksüel arkadaş ile "hakiki dostluğa" ulaşmak şeklinde süreç özetlenebilir. Süreci baltalayabilecek iki önemli husustan bir tanesi çekim duyulan hemcinsin de eşcinsel hisler hissediyor olması/yahut eşcinsel manipülasyonlara kapılıyor olması, diğer bir tanesi ise eşcinsel bireyin yukarıda izah edilen kendi kendini kandırdığı akıl oyununu oynamasıdır. Bu iki hususta da tedbirli olunduğu sürece; yani hakiki dost olunmak istenen kişi tam anlamıyla heteroseksüel olunca ve hiçbir eşcinsel manipülasyona da fırsat vermedikçe ve eşcinsel birey de kendisine "gizli aşık olma" akıl oyununu oynamadıkça; eşcinsel çekimin yerini önce "arkadaşlığa" ve sonra "hakiki dostluğa" bıraktığı ve bu deneyimler arttıkça eşcinsellikten kurtulmak isteyen bireyin eşcinsel duygularının da dönüştüğü çoğu kere tecrübe edilmiştir. [Not: Bu yazı sadece eşcinsel ilişkilerden ve duygularından rahatsız olup, "eşcinsellikten kurtulmak istiyorum" diyen bireylere yönelik bir yazıdır. Kurtulmak istemeyen bireylere yönelik kaleme alınmamıştır. Kurtulmak isteyen bireyler için ise kalplere su serpme, yeni bir bakış açısı oluşturma ve önemli bir çıkış yolunu -kendi içerisindeki dikkat edilmesi gereken hususlarıyla birlikte- özetleme amacı taşımaktadır.]
8
10/05/24 10:32
Bu gece rüyamda Hüseyin Kaçın'ı gördüm. Ona ilacı bırakmak istediğimi, bırakmamın daha iyi olacağını söyledim. Hoca sinirleniyordu. Sonra ses kaydı almadığımı fark ediyor, telefonumdan ses kaydediciyi açmaya çalışıyordum. Karşıma Hüseyin Kaçın'ın videoları çıkıyor, bir türlü ses kaydını açamıyordum. O sırada da hoca konuşmaya devam ettiği için ses kaydı alamıyorum diye panik oluyor, aynı zamanda dışardan gelen gürültü nedeniyle hocanın sesini duymamaya başlıyordum.
10/05/24 12:14
Dün okulda iki arkadaşımla birlikte sunumum vardı. Bittiği zaman herkesin yüzü gülüyordu ve dün 3 grup içinde tek alkış alan grup biz olduk. Sunumdan önce müthiş bir enerji patlaması yaşıyordum. Sunumda herhangi bir heyecanlanma gibi durum da yaşamadım. Sadece bir yerde söyleyeceğim cümlede bozukluk oldu pardon deyip düzelttim, sunumdan sonra 4-5 saat buna takıp durdum. Hem uykusuzluk hem de bu nedenden dolayı ailemle kavgadan sonra ilk kez başım ağrıdı. 2 hafta önce olsa muhtemelen ağlayana kadar devam ederdi. Akşam arkadaşlarımla konuşunca moralim düzeldi ve unuttum. Tam 9 saat uyudum. İlacı bırakmayı ya da değiştirmeyi istememin sebebi bu. Böyle bir süre ben asla uyuyamam ama gözümü açamıyorum. Bu sene hep 5 maksimum 6 saat uykuyla duruyordum. İlaç verimliliği azaltıyor, neyime yaradığını da hâlâ anlamış değilim. Dün sunumdan önce içmiş gibi bir özgüven patlaması yaşıyordum. Diğer sunum yapanlara, arkadaşlarıma ve çevreye verdiğim tepkilere karşı. Arkadaşım bugün sende bir şeyler var dedi. Bir arkadaşım da bu dönem sen kendini aştın, ikon gibisin dedi. Sunumda beni rahatsız eden ama söylemeye çekindiğim şeyler oldu. Sunumu 3 kişi yaptığımız için övgüleri paylaşmak mecburiyetindeydik. Ben orada tek olmayı isterdim. Sunumda bir sefer ben konuşurken arkadaşım önümden geçti. Ben de sonra ona aynısını yaptım. Bunu hangi ruh hastası düşünür? Saygısızlığa tahammülsüzlük mü yoksa apaçık kibir mi? Bir kız da ben konuşurken göz göze gelince gülümsedi. Samimi olmadığım bu kız niye bana güldü diye sinirlendim. İlk sene açıldığım kız sunumdan sonra arkadaşıma sunumunuz çok güzeldi demiş. Bunu da çok kıskandım. Kızla 2 sene sonra ilk kez dün soru-cevap yaparken konuştum. Aslında dün gelmesini beklemiyordum. O yüzden onu görünce çok mutlu olmuştum. Konuşmadığım anlarda hep onu izledim ama bir an bile gözüme bakmadı.
*
Sunumu 1 kız, 2 erkek yapmıştık. Erkek olan burada yazılarımda öve öve bitiremediğim en yakın arkadaşımdı. Fakat yanımda ondan nefret ettim. Çünkü onun arkadaşım olan kızdan hoşlandığını biliyordum. Kız da içten içe bildiği ve onu istemediği için ona çok kötü davranıyor ve aslında hoşuma da gidiyor çünkü bir arkadaşımın iddiasına göre o kız benden hoşlanmış önceden. Fakat asıl mesele bu değil. Eğer bu olsa zaten erkekle bu sene yakın arkadaş olmazdım. Sunumda o değil de başka erkek de olsa yine istemezdim. Çünkü orada "the" olmak yerine "one of them" oluyorum. Ne kadar çekememezlik, ne kadar haset dolu bir insanım diye düşünüyorum. Evet, galiba öyleyim. Fakat kimsenin de çok farklı olduğunu sanmıyorum. Bu zamana kadar evliya gibi görünmekten sıkıldım. Şu anki arkadaş grubunda evliya da deniyor bana. Düşünün ne kadar riyakarım ki benim gibi biri evliya zannediliyor, ya da herkesin şeytan olduğu bu devirde benim gibi her haltı zihninin içinde olanlar evliya oluveriyor insanların gözünde.
*
Önümüzdeki hafta da 4 erkek arkadaş final sunumu yapacağız. Söylemeye gerek yok ama yine en önde olmak istiyorum.
10/05/24 20:27
Çarşamba akşamı ilk kez paket sigara aldım. Sigara alırken çok gergindim. Adam ne düşünecek, beni biri görecek mi diye korkup durdum. Saat 10 gibiydi. Eve girmeden önce parkta oturup 1 tane içecektim aslında. Parkta dolandım, durdum ama içemedim. Sadece gizli gizli paketi açtım. Neden bu kadar korktum? Annem görecek ya da cemaatten biri görecek diye. Cemaat öğrense beni direkt atarlar. Ayrıca sigara içmek sanki bana göre değilmiş gibi. Yolda biri beni görse dalga geçer, bu "çocuk" sigara içmez der gibi. Ertesi gün okula giderken sigarayı almayı unuttum. Aslında aşağı hiç inmez ama annemin aşağı ineceği tutmuş ve sigarayı görmüş. Okuldan gelince sen sigara mı içiyorsun dedi. Arkadaşımındı, iddiaya girmiştik, ona almıştım ama bende kalmış diye yalan söyleyiverdim. Bugünse pek inanmadığını söyledi.
10/05/24 20:41
Bugün saat üçte yarına randevu için Hüseyin Hoca'yı aradım. Tam kapatırken bol bol yazıyorsun, okuyoruz, çok okunuyor, haberin olsun, tamam mı dedi. Herhangi bir insanın söylediği bir şeyi bile çok uzun süre düşünürken Hüseyin Hoca'nın yaptığı, söylediği her şeyde çok daha fazla mana arıyorum.
Acaba ne çok yazıyorsun, iki haftada siteyi çökerttin, işi gücü bırakıp seni mi okuyacağım demek istedi yoksa işsiz güçsüz anca yazıyorsun, tamam anladık en çok senin anlatacağın mı var demek istedi yoksa tamam bak çok okunuyorsun mutlu oldun mu sen seversin alaka çekmeyi mi demek istedi diye düşünüp durdum. Zaten telefonda da hı deyip şaşırdım çok okunuyor tamam mı gibi bir şey dedi hoca. Doğrusu hangi sebeplerle yazdığımı bilmiyorum. Ocak ayında homoseksüellikle alakalı kitaplar okumaya başladıktan sonra ara sıra günlük tutmaya başlamıştım ama sadece kendimin okuduğu günlüğe bile hiç bu kadar ipini koparmış gibi arsızca yazmıyordum.
Diğer insanlar sadece terapi sonrasında mı yazıyor, artık yazdıklarımı burada paylaşmasam mı diye düşündüm. Yarın hocaya sorarım. Ama beni siteden kovana kadar yazmayı bırakacağımı sanmıyorum ;))
10/05/24 21:40
Madem bu kadar yazdım, bu haftadan yazmadığım son şeyleri de yazıp bitireyim. Bugün yine Emir'in fotoğrafına baktım ve Nina ile Lily'nin sevişmesini izlerken kendimi ve Emir'i o rollerde, Emir'i bana oral seks yaparken hayal ettim. Aslında günlerdir tuhaf his olarak isimlendirdiğim şey bir erkeğe karşı olmamıştı. Daha sonra hoşlandığım kız aklıma gelince onu düşünmeye başladım, Emir'i yanımdan ittim ve yine onu boğduğum görüntüler zihnime geldi.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10