Gönderen Konu: ÖLÜM BANA GÖRE DEĞİLDİ MELEKLERİN KADEHİNDEN KIYAMETİ İÇTİM  (Okunma sayısı 6022 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4106
    • Profili Görüntüle
ÖLÜM BANA GÖRE DEĞİLDİ
          MELEKLERİN KADEHİNDEN
          KIYAMETİ İÇTİM

                                        -özü ak pınar olan
                                         hocam
                                         yılmaz özakpınar’a-


karpuz kokularına sığındım
hayatı anlamadan
çekirge sürüleri tarlalarda
tarumar olan yalçın kayalıklar
ben anlamadım gebe kadınların
hayat sancılarını
döl yataklarında şehveti gizler mi
güzel kokulu kadınlar
yanılmadım sevgilim demedim
ağlamadım saçlarının sarılığına
bildim kadınların yapışkan sevişmelerini
çocukların doğarken neden ağladıklarını
kadınlar kadınlar kinimi gizlemedim
erkeklerin gözlerini sevdim
gözlerinden öptüm
dudaklarından öpülen kadınlardan
daha da kutsal erkek gözlerinde
allah’a sığındım bildim dostlar
erkekler ağlayınca allah’ın ağladığını
karların neden beyaz yağdığını
ben allah’ı beyaz bildim mavinin isyanı
aldanmışlığın kırmızısı
kararmışlığın karası
gözyaşlarının rengini sordum havuzlara
birbirine sarılan yüreklere
konya’nın havası yağmuru
bir de ben ağladım
babalar yiğit olur bir de ali

II

karardı güneş soldu ay ağladı yıldızlar
akşam sabah olmadan sabah akşam
kadın şehvetini aldı adamdan
bir erkek bir erkeğe sarıldı
ağlamadan

kırlar dağlar dünyadan bakanlar
allah’a sarılmadan
ben erkek çocuklarını sevdim
kızlar su içsin çeşme başlarından
bak gelecek gelecek olan
bir erkek olarak gelecek
kimse bilmeyecek
benden söylemesi dünya ölmeden önce
en soylu en son erkek ayak izlerini silerek
ölecek
bak bir de mezardan
ezgisi gelen ellerden
bir erkek bir de kıyamet gelecek

ARA SAHNE
                              TURUSAN

yıldızına barışık ayını karatmış
sönmüş özündeki lambalar
belkıs gibi değildi sözü
fahişe marianın ellerine tutunmuş
erkekler uyurdu erkenden
rüyalarında kayıp altınlara ağlardı
bilmezdi yağmurlar yıldızlara yağardı
elleri nasır bağlar arada bir
sakladığı kirli kağıtları sayar
yıldız yıldız yıldızlarla tutunamazdı göğe
oğullar gerçek olmayan yakutlar
yakub’u olmayan yusuf
gömleğinde kuyusunda mezarında
kokuşmuş bir iskelet gizler
erkenden görülen rüyalarda
iblis raksı
sarıldı yusuf bak iblis oldu yıldız
ay sönecek yusuf ağlayacak
altınlar yakutlar kararacak
melekler göğe yükselecek
allah senin için ağlamayacak
başına gelecek ellerinde gizlenecek

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4106
    • Profili Görüntüle
 III

KAYIP ŞİİRLER ADINA

biriktirilmiş yanılgılarımın çadırında
kayıp şiirlerime değil
kayıp çocuklar adına ağladım
her çocuk bir anlamda değil
her anlamda kayıp
katledilmiş beyinlerin yaşanan iskeletinde
annelerin babaların çocukları
her baba bir anlamda değil
her anlamda azer
her çocuk bir anlamda belki de
her anlamda ibrahim
vahşet uzaklarda değil yakında
bak bir babanın elinde bir çocuk
Allah katledilecek
anneler babalar bir de
saçları sakalları kirli müslümanlar
öldürün beni öldürün
helal kanımı için
kirli bir kadehte içmediğiniz şaraplar niyetine
helal kanımı için
öldürün beni siz elbette ki saf saf  mücahit
siz elbette ki elleri değil kalpleri kirli kahramanlar 
bense adı anılmaz bir şehit
kanım helaldir benim
kanım ilk insan kanıdır benim
kanım koyun yetiştiricisi habil’den armağandır
kanım buğday yetiştircisi kabil’den değil
sizin ellerinizden akar
öldürün beni öldürün

ben bir kadın teninde hayalinde
güzel kokularda yaşadım cenneti
sildim şehveti secdelerimde gizledim
göz yaşlarımın nasırını
hayalinde hurilerle yaltaklanan
mahrem yerlerinde
gılmanların şehvetine yapışkan
saçları sakalları kirli müslümanlar
ak düşecek sakallarımı da kestim
tiksindim bana anlatılan cennetten firari
övülmüş cennetten yerilmiş cehennemde
alev Allah’ın alevi alevler yanar yüreğimde
bağışlanmış erkeklerden bağışlanmış kadınlardan
ötelerde bir yerlerde teslim olmuş bir erkek
alev Allah’ın alevi alevler yanar yüreğimde
aydınlanmış bir kadehte aydınlanmış bir kalbin içinde
bir kar yangınında Allah yağar

sisli puslu pusatlı pusatsız bir kalbin içinde
bir mansur ağlamadan inlemeden enel hak dedi
bir şems ağardı kayboldu sır oldu
kalbimde kalbimin içinde kalbimde
adım anılmadan yarın ölmek adına
bir kervan kalkıyor kalbimde





IŞIMAK ADINA

yıldızlar yapayalnızlar kayıp giden kalpsizler
yankısız kayalıklarda ağlasam inlesem
görünmez yolum nerede yoldaşım
yanı başımda ağlayan yandaşım
bir çöldür gözyaşım
bilinmez göğe görünmez gönülde
nerede sevgilim

ağarmış sözlerin çölümde gönlümde
ölüm bende bir ışık yansıdı sende

kalbinde doğdum elif ellerinde
aşk fısıltıları lam dillerinde
sarhoş aydınlanışlarda mim gözlerinde

gözlerimde biriktirilmiş yitirilmiş acılarda
ağladım ağladım yüreğimden ağladım
ışık saçan gözlerinde köşkünde geceledim
ağyarın elinde ağlayan kaderim
döndüm sana sığındım kalbinde sabahladım
al kanlarda paslı dudaklarda
kurban edildi sözlerim
kovuldum kovuldum yüreğim burkula burkula
köşkünde ışıdık gözden göze can bulduk
konya’dan konya’dan mevlana’dan
köşkünde sarıldık candan cana sarmaş dolaş
sabır sularında yıkanmak adına ayrıldık
oysa ki ben kovuldum sen sarıldın
konya’dan konya’dan mevlana’dan
yine de geleceğim ışımak adına elini tutmak adına
yüreğine sarılmak adına
yine de seveceğim seni seveceğim Allah adına

11.03.1999

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4106
    • Profili Görüntüle
ALLAH ADI ANILMADAN
ALLAH’TAN BAŞKA BİR ŞEY  KONUŞULMADAN
ALLAH ADINA DOĞARLAR
ALLAH ADINA ÖLÜRLER

Yakup’u olmayan Yusuf, Yakup’un göyaşları da olmayınca yıldızlı bir gecede, dipsiz bir kuyuda, etinden sinirinden arınmış bir iskelet ne kadar yaşarsa o kadar yaşamak adına yalnızsın. Biliyorum hep yanında olmamı istiyorsun. Oysa ki bilmiyorsun, sen Allah’a karşı tanrılık büyüsünde olduğun için, ben senin yanında değil Allah’ın yanında yer alıyorum. Şeytanla sevişmek adına senin yanında yer alamam. Şeytanın bilgisinden ya da hilelerinden aparttığın psikodinamik söylemlerle ruhumun kararmasına müsaade edemem. Şeytanla yaşamak senin adına daha güzelse, benim adıma yalnızlık daha kutsaldır. Dostluk Allah’a yönelecekse güzeldir. İstanbul’da bulamayacağım dostluğu arar da Konya’da bulurum. İstanbul’un sahibi olan Allah, Konya’nın da sahibidir. Asıl olan Allah’a yönelmekse, Fatih’ten yana değil Mevlana’dan yana yanarız. Bana yakın olan Allah’ı anarak öylece sukunetle yaşıyorum. Kaybedecek olan sensin ve ilk kaybını da tanrılık büyüsünün sadece bir sis olduğunu anlamanla yani hüsranla yaşayacaksın. Gülen gözlerinde, ...vs sayan ellerinde beslediğin sürüngenler yüreğini kirletecek ve kirlenmiş yüreğini akan gözyaşların yıkar yıkamaz bilinmez ama belki de çok ağlayacaksın. Ya gözlerinden ağlayacaksın herkes görecek ya da kalbinden ağlayacaksın sadece bilenler bilecek. Sabredenler bilirler ki haram yalandır ve elbet bir gün sonu gelecektir. Helal ise gerçektir ve sonsuzluğa yönelmiş bir burak ve mirac azığıdır. Bilgi ile değil felsefe ile değil elbette ki bizden öncekilerde olduğu gibi ve bizden sonrakilerde de olacağı gibi aşk ile elde edilecektir, ilahi aşkın sırlarının anahtarları. Seherlerde sessizce şahdamarınızda gezinerek, yalvararak, ağlayarak, yabancı gözlerden gizlenerek, Allah adı  anılmadan Allah’tan başka bir şey yaşamadan  yaşamak. Sükut... ( I anahtar)

II

Bir fincan kahvenizi içiyorsunuz. Gecenin sessizliğinde yalnızlığınızı yaşıyorsunuz. “Ne bir ışık ne de lal”. Dilsizlik de güzeldir ki sükuneti idrak edebiliyorsunuz. En güzeli, yere göğe, arşa, kürsiye sığmayanın, siz O’nu sevdiğiniz için, O’nun sizin gönlünüze sığdığını hissediyorsunuz. İçinizde yani kalbinizde bir kıpırtı ki kıpır kıpır bir musiki yansıması vuruyor. Kalp denzinizdeki kıyılarda şen bir esinti var. Kahvenizi yudumlamayı sürdürüyorsunuz. Yılları         
eskitmiş bir evin balkonunda,  yıpranmış bir şilte üstünde gecenin içinden göğe bakıyorsunuz. Kış boyunca yapraksız gördüğünüz ağacın yeni yeşermiş yapraklarındaki güzelliği yüreğinize bir armağan gibi sindirdiniz. Ellerinizi balkondan ağacın dallarındaki yapraklara uzattınız. Evladının başındaki saçlarının arasında ellerini gezdiren bir baba misali yaprakları okşadınız. Kurumuş gibi duran ağacın dallarında yeşilin en güzel tonlarından olan  yeşilliklere bakıyorsunuz. Gecenin sükunetinde ne bir ışık ne de bir lal... Fakat buna rağmen sanki birileri fısıltılarla yapılan bir sohbetin sarhoşluğunu yaşıyorlar.  Sağınızda solunuzda yanınızda kimseler yok; lakin kalbinizde kimsenin olmadığından emin misiniz? Kalbinizin içinde bir benliğinizin ve o benliğinizin içinde  benliğinizin ölümünü  bekleyen başka bir benliğinizin ve o başka bir benliğinizin içinde aydınlanmayı bekleyen bir sırrınızın ve aydınlanmayı bekleyen o sırrınızın içinde engin bir sükunetin varolmadığından da mı eminsiniz?

“Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” derler. Bir gecede kırk yıl öncesine yöneldiğinizi bilmem bilebilir misiniz? Kırk harami değil kırk tanrı misafiri ağırlayabilir misiniz? Bir fincan kahvede kırk tanrı misafiri. Bilenler bildiklerini biliyorlarsa susarlar. Bilmeyenler bilmediklerini bilmiyorlarsa hep bir şeyler söylerler.   Sabır ( II anahtar ) 

III

Sır ilhamı ile kuşatılıyorsunuz fakat sadece sır diye yazabiliyorsunuz. Kuşburnu çayınızı kaynattınız. Yazacak bir şey bulamıyorsunuz. Kalem elinizde fakat yazmıyor. Kalbinizde yine bir kıpırtı var. Sahaflardan yeni satın aldığınız kitapta, kollektif şuuraltı bilgisinde genelde sanatın özelde ozanın yaratıcılığının kaynaklarına bakıyorsunuz. “ ... yaratıcılıkta, istem özgürlüğündeki gibi bir sır vardır. Psikolog, bu belirtilerin ikisine de, süreç diyebilir, ama ortaya koydukları felsefe sorunlarına cevap bulamaz. Yaratıcı insan türlü yollarla cevap vermeye çalışabileceğimiz bir bilmecedir; ama...” Birden ne olduysa oldu ve anlam veremediğiniz bir sarsıntı işittiniz. Oysa biraz önce gecenin sükunetindeki sessizliği yaşamıştınız ve her şey sakindi. Anlıyorsunuz ki yağmur yağıyor. Mevsim bahar                 
ve aylardan nisan olduğu için yağan yağmur ilk nisan yağmuru. Herkes uyurken ilahi aşkın sırlarının açıldığını hissediyorsunuz ya da öyle anlamlandırıyorsunuz. Ayrıca nisan sizin doğduğunuz ayın da adıdır. Karşı balkondaki kadın çamaşırlarını topluyor ve siz kuşburnu çayınızı yudumluyorsunuz. Gece ve siz. Oysa ki herkes uykuda ve gözler perdelenmiş. Yağan elbette ki ilk nisan yağmuru lakin kalbinize ilahi aşkın sırlarının  da yağdığını hissediyorsunuz. Kirlenmiş benliğinize de yağmur çiseliyor. Yağan ilk nisan yağmuru beş dakika sürmeden diniyor. Yine gece ve yine sükunet. Kirli benliğinize kaskatı yapışmış
 kirlerde bir arınmanın olduğunun bilincindesiniz. Yere, göğe, arşa, kürsiye sığmayan Allah’ın, Allah’ı seven kulunun gönlüne sığdığını bir bilgi olarak değil bir yaşantı olarak bildiniz.  Sır.  ( III anahtar )

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4106
    • Profili Görüntüle
IV

                                      “ Biz senin gözlerinde gördük
                                         arslanlara meydan okuyan o ceylanı “
                                                                                   Hz Mevlana

Sırrın şavkı vurdu sağ gözüme. “ Verdim canımı gitti...” Arınmak adına, yıkanmak adına. Mevlana’nın kainatında kayıp Şems-i Tebrizi’nin  sırlarını aradım ve sırlarında seyahat ettim.
Arslan da bir sır ceylan da bir sır ali babayiğit ise başlı başına bir sır.

Sır ancak sırlanmış dost gönüllere büyük bir sağrak içine doldurulmuş şarap olarak eski dostluğumuzun şerefine sunulur. Dostu diledim. Dualarım ışıdı. Dostum Kadir Tekeli’nin, gülüşü güzel dostumun gönül seyrinde şimşekler çaktı, bulutlar sarsıldı, yağmurlar yağdı, kırıldı kalbim bir kadeh gibi gönül şarabım sızdı gülüşü güzel dostumun kalbine aktı. Besbelli ki o da sarhoş olacak, esrik gecelerde yüreğinden belki de gözlerinden de ağlayacak. Ki ağladığı geceyi, bayıldığı geceyi o bile bilmez, bir ben bilirim. O bir arslandır. Ben başka bir cihandaki sahramda gezerken, o arslanın görüntüsü sarstı ve aldı beni benden. Oysa ki bugün o ceylan olan ben, o arslanla dost olmak adına yanına sokuldum, gönül evine konuk oldum, bir bayram günü evinden kovuldum, gözlerinden öptüm, bedenine sarıldım, yüreğine sarıldım ve ilahi aşkın sırlarını dilsiz dudaksız olarak gözlerine kalbimden  bakışlarımla anlattım. Gelecek, elif lam mim’li geceler de gelecek. Dost gelecek. Tanbur seslerinin, ney dinletilerinin, rebabların çağıltısında musikisinde, gönül mabedimde eskilikler gidecek, yüreğimin özünde ve başka yarınlarda yeni bir dost ile yeni konuklar gelecek.

Müsaade edin ki sözümüzü sükunete kurban edelim ve bütün kapıları kapatalım. Dost gelsin ki kalbimizi yıkasın, kalbimizi arıtsın. Aşk ( IV anahtar )           
         

DOĞUM GÜNÜM

                      “en iyi temennilerimle”
                                         l4.04.l999

öz oğlumu bulmak adına
kaç çocuk eskittim hayatın rahminde
bir simit hatırasında Allah’ı beklerken
suskunum susturulmuş bir kedi kadar suskunum
elim de bağlı dilim de bağlı
evim de matem evi
yana yıkılan bir benliğin hüznü
suda yüzen balıkların kırmızının uzaklığı
mavinin yakınlaşma aşkında
yıldızlar yıldızlar kalbimde
kainatın aşk sırları
Allah’ın bir damlasında daralan mazide
istikbalin bir mürekkep lekesi sonsuzluğunda
namütenahi bir sırdır elif lam mim

suskunum bir gonca kadar suskunum
seherim de bağlı bülbülüm de bağlı
gönlüm de matem gönlü
bir simitle aşkın sırları ışıyacak
yıldızlara sarılarak göğe tutunarak
düğün günüm düğün günüm
gönül günüm
doğum günüm



 l4.04.l999
 22:l5
İSTANBUL


V
“İki rekat namaz da Allah’a götürür;                        elverir ki abdesti kanla alınsın
ve aşk içinde kılınsın.”
                    Hallac-ı Mansur

Allah’a isyan etmekle koşut yaşarken, bir boşluk duygusunun yakanıza yapıştığını hissediyorsunuz. Beyninizi kemirmek isteyen bir kurt sanki bütün ruhsal dünyanıza musallat olmuş ve gizliden gizli  kara karanlık bir gecede kara karınca gibi sessizce hep sizinle birlikte varlığını sürdürmektedir. Oysa biliyorsunuz ki sizi isyana davet eden bu duygulara aldanmazsanız ardından Allah’ın rahmetine yöneleceksiniz. Bu bilişten ötürü bir haftadır bir boşluk psikolojisi ile isyan ve teslimiyet arası kaygan duygularla yaşamanıza rağmen yeis’e kapılmayıp ümidinizi yitirmediniz. Hayatı sorgulamayı göze alabilen herkes gibi “ hayatın amacının ne olabileceğini “ kendi kendinize sorup durdunuz. Her şeyin anlamsız olabileceğini savunur gibi oldunuz. Fakat bütün bu anlamsızlıklara rağmen yalnızlığınız   
kurtarıcı bir melek gibi yardımınıza yetişiyor. Yalnızlıkla sevişmek diye nitelendirebileceğimiz bir yaşantınız oluyor. Yalnızlık hoyrat bir sevgilidir. Sizinle ancak her türlü örtüden arınmış, çıplak olarak sevişir. Anneniz, babanız, eşiniz, sevgiliniz, çocuklarınız, dostunuz, arkadaşlarınız olabilir. Tüm bunlar üzerinize giydiğiniz örtülerdir. İşte yalnızlık bunları kabullenmez. Sizi bu örtülerden soyundurur ve öyle sevişir. Yalnızlıkla sevişmek de böyle olur ancak. Bu sevişmenin ardından yalnızlık çekip gitmeye hazırlanırken, kulağınızda ve yüreğinizde fısıltılar işitirsiniz. Yalnızlık çekip gidince başka birilerinin konuk olarak geleceğini işitirsiniz. Sadece ve ancak beklersiniz. Anlarsınız ki Allah’a yeter diyemezsiniz. Anladım dediğiniz anda anlayamayacak kadar küçülmüş olursunuz. Kayıtsız olarak ya da gerekirse isyan yeşermelerinde de olsa teslim olursanız; Allah’ın sonsuz büyüklüğündeki anlam deryasında bir damla da olsa ufkunuzun genişlediğini görürsünüz. Her şey Allah’ındır. Sizi mutlu eden sıcaklık da Allah’ındır. Sizi huzursuz eden soğukluk da Allah’ındır. Sıcak ne kadar sevilirse soğuk da o kadar sevilir.       

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4106
    • Profili Görüntüle
VI

              “ gönlümle ömrüm tükendi de işim hala düzelmedi
                 kendimden geçtim gittim de sevgili hala gelmedi “
                                                             Hafız-ı Şirazi

Yazacaksan sadece ve ancak kendin için yazacaksın. Bir başkası için değil kendisi için yazan Allah için yazar. Bu gece bize sevgili de dost da pir de hep birlikte geldi. Dersen ki bunlar hayal yalan hezeyan. Diyelim ki sen haklısın fakat yine de doğrudur ki sevgilinin dostun pirin ayak seslerini işittik. Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri’nin sözünü şiar edindik; “ sevgi tohumları ektik, sevgi çınarları yeşerdi.” Ataların sözünü şiar edindik; “ Her kişiyi Hızır bilerek, her geceyi Kadir bildik. “ Barış elçisi bir sese sığındık; “ havanın ayaz mı ayaz olduğunda, ellerim ceplerimde, bir türkü tutturmuş, çalacak bir kapım yok, mutluluğa hasret artık sokaklar benim diyerek “ yürüdüm. “ Sanki zaman akmıyor, saatler durmuş, sonsuz yalnızlığımda, bir tek sen varsın bugün. Ya dön bana duy beni ya çık git dünyamdan anla beni. Bir resmin kalmış bende, tam ortadan yırtılmış, hani siyah kazaklı biliyorsun değil mi? Gözlerimden süzülen birkaç damlada senin sıcaklığın var.”

Allah’tan öyle gelecek diyerek umutla bekledik fakat böyle geldi. Anladık ki dostluk öyle değil böyledir. Ben cennete gidecek, sen cehenneme gidecekken seni alıp ben sırat köprüsünden geçirip cennete götürdükten sonra ben alıp başımı senin gideceğin cehenneme gitmenin adı Allah adına sevmektir. Allah’ı sevenler Allah’ın bela ve musibetlerini beklesinler. Kahrın da lütfun da hoş olduğunu bilmek adına beklesinler. Mevlana Hazretleri’ni şiar edindik; “Allah’ım benim göz yaşlarıma merhamet edip de bendeki dertleri benden alma.” Sakın; karıncanın bile kırma kalbini fakat kırılsın kalbin ve hatta kalbin o kadar kırılsın ki kalbinde bir daha kırılacak bir kırıntı dahi kalmasın.

                                       “ İlhamını ara arkadaş! “
                                                Sezai KARAKOÇ   

  - Dost
    Hüseyin Bayındır’a
    Dostça –

Dostsan eğer dost olacaksan ölümsüzlüğüne ve dostça sığınacaksak sığınağına yani O’na. Müsadenle sana seslenmek istiyorum. Çünkü maruzatı olana maruzatım var. “ Maruzatım; maruzatım: sevmek, sevmek güzel, güzel diyenler! Güzel diyenlere ”

Hiç kimsenin fark edemeyeceklerini fark edemeyeceksen eğer “ benim adım hüseyin “ deme; fark edeceksen eğer göğsünü gere gere tarihin
sayfalarında unutulmuş soylu cennet gülü hayatlara uzan ve sarıl. Onları bir yıldız bil ve o yıldıza tutunarak bugüne gel. Yürüdüğün her yeri Kerbela bil. “ Eğilmez bir başın varsa, karşımda dimdik ve mağrur, Bosnalı çocuk gibi. " De ki:

                                        “ Siz ağlayamazsınız.
                                           Ağlayabilseydiniz anlardınız.
                                          Bir buz çölünde yürüyorsunuz. “
                                                Necip Fazıl KISAKÜREK

Eğilmez başını uzat metafizik kılıçlarının keskinliğine ve kesilsin eğilmez başın. Senden akacak olan fizikötesi kanlardan sadece ve ancak sevgi çınarları değil sevgi cennetleri yeşerecek. Şair dedi ki; “ isteyerek gitmediğin cennet bile sürgündür sana.” Sözlerin görüntüsüne aldanma. Görünmez güzellikleri ara ki görünen güzelliklere aldanıp sadece ve ancak onlarla oyalanmayasın. Allah’ın adalet sahibi olduğuna inanırsın. Cennete de isteyen cehenneme de isteyen gider. Her isteğin muhakkak yürek teri bir bedeli vardır. Cenneti istersen bedeli olarak aşk şarabı, cehennemi istersen bedeli olarak üzüm şarabı içersin.

Dost Hüseyin Bayındır! Sana gelmeyeceğimi ve seni aramayacağımı bilirsin değil mi? Bir benden sana sunulandır diğeri de senin gündüzleri bulunduğun kapıyı çalamayacak olmamdır. Yakub’u olmayan, Yavuz sevdalısı, İskender tutsağı Yusuf’un yanında kuşatılmış bir hüseyin’le , alice bir hüseyin  olarak söyleştik. Fakat başka bir gün hüseyin gibi iki hüseyin bedeninde bir hüseyin olabileceksek eğer öylece söyleşelim. Sesten ve sözden arınmış, dilsiz dudaksız olarak gönülden gönüle bir kere değil iki kere söyleşelim.

VII

-   Ne arıyorsun?
-   Dost arıyorum.
-   Bulamadıysan bulamazsın.
-   Bende biliyorum bulamayacağımı. Ama yine de aramaktan zevk alıyorum. Bana dokunma.
                                &
 Barış Manço’nun Halil İbrahim sofrasından nasibimiz kadar azığımızı alalım.
                                “ Para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
                                 İçi boş insanların bu dünyada yeri yok “

VIII

-    Dostum
-    Gülüşü ve Yüreği Güzel
-    Dostum Kadir TEKELİ adına

Nefsimle senden uzaklaştıkça Allah seni sevdirdi.
Elif Lam  Mim
Güneşe koşarken ayakları yıldızlara takılan
Birbirlerini tanrılaştıran iki dervişin tanrı adına birbirlerine karşı başlattık kutsal savaşa dair.
Seni Allah yarattı; seni sevdim.

IX

-   Allah’a
-   Hem hepliğimden
-   Hem hiçliğimden
-   Yakarışım

Sendendir; senden.

&

Bedenden yana gözlerinden ruhundan yana kalbinden derin namütenahi bir sükunet.

Denize kavuşan nehrin suları susar belki deryaya (okyonusa) kavuşan denizin suları susmaz ki. Kainat okyanusun seslerinde denizlerin doğal musikisini terennüm eder. Aşıklar ise gönülden gönüle kainatın semasında Allah’ı yaşarlar.

Doğu’nun ve Batı’nın Mutluluk İdealleri’nde Bertrand Russell’ın Sorgulayan Denemeler’i elime alıp bir baktım. Öylesine düşündüğümü
düşündüm.


X

Sana anlatmaya cesaret edemem. Bir insan bir insanı tüm duyguları ve tüm düşünceleri ile anlayabilir mi? Allah’a inanmak kayıtsız şartsız yükümlülüğümdür. Desek ki Allah var değildir. Fakat yine de Allah’ın varlığından yana duygularımı ve düşüncelerimi teslimiyete teslim ediyorum. Varolan altı milyar insanı bir yana bırakıp “ ben “ olmazsam olmaz; her şey “ ben “ için olmalıdır diyemem. “ Edep ya hu! “ “Ben “ ne hak ediyorsam; o benim için yeterdir ve fazlasını talep edemem. Özel olarak ancak aşk adına yakarışlarda bulunabilirim. Aşkın sırlarını kuşatmak için yaşayacaksam eğer hayatımın varoluşuna anlamlar katabilirim. Kaygılarım, acılarım, anlaşılmazlığım yani yalın ifadesi ile yalnızlığım. Yüreğimin dişi doğurganlığında hayatımın anlam sancıları hücrelerime değin sarsıyor beni. Biricik sevgilim hayatın kendisi olmuştur ve ben hayat ile yüreğimden seviştim. Yüreğim benliğimin rahmidir ki hayatın dölünü yüreğimde taşıyorum. Kim demiş erkekler doğurmaz diye? Hayatın oğluna hamile kaldım. Doğacak olan benim öz benliğimdir. Hayatın öz oğulları olan benlikler aşk ile doğarlar. Adem’in dişi doğurgan bir yanının bulunduğu unutulmamalıdır. Havva’nın doğuşu Adem’in doğurganlığındandır. Şuuraltının yanıltıcı yönlendirmelerine aldanmayı bir yana bırakacak kadar özgürleşen benlikler aşk ile yaşamaktadırlar. Kollektif şuuraltının sonsuz etkileşimleriyle temasa geçen benlikler öncelikli olarak korkularla yüzleşecektir. Vehimleriniz arasında gidip gelen duygularınıza ve düşüncelerinize esir olmadan yaşamalısınız. Her belirsizlik karşısında insan doğal olarak korkacaktır. Arkaik değerler dünyası varolan dünyanın bir üst perdesinde yeni bir dünyadır. Bir düşüşü değil bir yükselişi ifade etmektedir. Arkaik değerler dünyasının bilimi fizik değil metafiziktir. Adem’in cennet hayatından dünya hayatında başkalaşması kadar yükselişe yönelen insan da arkaik değerler dünyasında başkalaşacaktır. Allah’ın yaratılışta kendinden üflediği ruhunun esintisi ile eserek yaşamak diyebileceğimiz                 “ ölmeden önce ölüp yeniden diriliş “ sırrını elde eden öz benlikler. Beş çizgili musiki perdesindeki his, hayal, vehim, hafıza, tasarruf arasında engin bir sükunet çağıldamaktadır. Her tarihsel değerin kendi anlamı içinde ayrı bir büyüklüğü bulunmaktadır. Hoca Ahmed Yesevi, Necmeddün-i Kübra, Abdülkadir Geylani ve diğerleri her anlamda büyüktürler. Fakat yine de Hz Mevlana da bir başkalık yani bir çekim gücü bulunmaktadır. Şems-i Tebrizi eksenli bir güneş olan Mevlana’nın yörüngesinde diğerleri gezegenler, yıldızlar olarak yer almaktadırlar.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4106
    • Profili Görüntüle
XI

Sen var ya sen; seni her arayışımda gönlüme cemre düşmektedir. Senin haberin yok. Hayatımın içindeki bütün üzüntülerim bir yana öylesine üzülüyorum ki anlatamam. Allah şahidimdir. Senin bir eşin, bir kızın olabilir. Benim de bir eşim, bir kızım olmayabilir. Eşin senin dostun olan beni sevmeyebilir ve hatta sende beni sevmeyebilirsin. Sen benim hayatıma öyle veya böyle girdikten sonra benim gecelerimde, gündüzlerimde, duygularımda ve düşüncelerimde hep sen ışıdın . Anlatsam inanmazsın.  Seni nasıl sevdiğimi sadece ve ancak Allah bilir. Herkes her şeyi söyleyebilir ve eleştirebilir. Ne önemi olabilir ki? Gönül seni çağırmaktadır, biliyorum gelmeyeceksin. Allah’ın güzelliğini anlatamayacağım için sen belki de hiçbir zaman gelmeyeceksin ve ben belki de gözü yaşlı öleceğim. Eğer gideceksem Allah’a yalnız olarak gitmek istemiyorum. Asla seni bana çok görmesinler. Kader de çok görmesin sevdiklerinde. Ben sana ne verebilirim ki? Bütün varım yoğum sermayem göz yaşlarımdır.  Göz yaşı da senin için bir anlam ifade etmeyebilir. Candan gönülden dostum demek isterdim. Yalnız sana ve yalnız senin için hayatımı anlamlandırmak isterdim. Bilirdim ki ben için istediklerimi sen için istemedikçe ben ben olamazdım. Seni sevmedikçe Allah’ı sevemeyeceğimi de bildim. Seni sevdiysem Allah’ı sevdim. Allah’ı sevebildiysem eğer sana olan sevgimi kimse alamaz eledim. Yalnız Allah yine de Allah. Sen de Allah, ben de Allah. Anla artık beni. Ben almış başımı giderken bu dünyanın varından yoğundan. Seni bırakamam buralarda. Dostum! Dostum! Elim de yanıyor sözlerimde yanıyor.  Bir kar yağıyor yüreğimde. Anla artık anla ve söz söyletme bana. Herkes gömlek giyerken benim de gömlek giymemi bekleme benden. Herkes gömlek giyerken sen de gömlek giyme. Ya herkes gibi olacaksın ya da ben gibi sen gibi yaşayacaksın. Ki ben seni seviyorsam sen olduğun için seviyorum. Eğer ki sen sen değil de herkes gibi bir herkes olsaydın seni nasıl sevebilirdim?

Yılları kapsayan bir hayalin hem de çocukça bir yansıması olarak aradım. And hayalinde dostluğu aradım. Sana gelinceye değin kaç yürek eskittim? Kaç kere yüreğim kırıldı? Fakat biliyordum ki tüm ümitsizliğime rağmen “ Allah kalbi kırıkların yanındadır. “ Yine de bıraktım bir ömür boyu bir dost aramayı. Ben bıraktım fakat o beni bırakmadı. Eninde sonunda geldi beni buldu. Kaygılarımda, acılarımda, anlaşılmamışlığımda, yalınlığımda, kovulmuşluğumda ve yalnızlığımda hep* sen varoldun. Geldin ya, orada da olsan varsın ya,
Yine de inadına ayrılmadık ya o halde sen de beni seviyorsun. Beni dinleyen bir avuç dostum değil bir sen kaldın. Hala inadına sen diyorum.

      “ Dostum Kadir Tekeli “         
       


                                MED CEZİR

                          ŞEMS   ve DERVİŞ   

Bin dokuz yüz doksan dokuzun ilk ayları, ölümü sarsan barış gününün gecesinde Konya Meram Expresi. Biraz sıcak çoğu soğuk bir yolculuk. Gecenin karanlığından bana gelen dostun yürek sesleri. Üç defadır karşılaşmadın dördüncüde karşılaşman gerek. Üçünde bir ötekinin sesi yok; bu gelişinde bir ötekinin sesinden söylenen gelişinin haberi var. Bir rüyanın (sami) ve uykunun mahmurluğundan sonra dostun bekleyişini görüşün var. Buruk bir sarılışın yüreğe sinen kokusu da var. İşte bak bu da bir dost. Yüzünden heceleyebildiğim kadar kayıplarına dair yüreğinde bir hüznü de var. Söylemeye cesaret edemediğim kayıplarını bir ben bilirim. Beklemek gerek ve söylemek gerek. Bir öğle sonrası Ali Babayiğit’in kapısını çalmak da gerek. Kapıdaki kilidi görmen gerek. İnce bir ipliğin incele incele sağlamlaşması gibi Mevlana’ya doğru salınman gerek. Şems’e doğru yönelişlere de teslim olman gerek. Bir derviş, bir mabed, bir kuyu ki derinliğinde yer alan kan lekeleri. Allah sözü şahittir.(* Beni bir kenara bırakalım, “ en çok sevdiğim, bir kan olacak “ diyen yeni yeşermiş yürekler de gelecek.) Ölmeyecek olanlar asla ölmez. Ölmez olan kan lekeleri ile söyleşmeyi bilmek aydınlanmak demektir. Bir kan lekesi:

-   Sen güzellikler saçarak ilerliyorsun. Fakat yalnızlığını da muhafaza etmen gerek. Bilirsin ki O’nun huzuruna yine de yalnız gidilir. Her ne kadar sağında biri, solunda biri, dost yürekli sevdalar olsa da yine de herkes yalnızdır. Ağlamamak için diren. Yine de her şeye güvenme. Bir gün bakacaksın ki herkes gülerken sen ağlayacaksın ve herkes yıkılırken sen dirileceksin. Ama bunları bir sır olarak saklayacaksın. Sırları kalbinin dehlizlerinde gizleyeceksin. Kalbinin dehlizlerinde yürüyenler sadece ve ancak o sırları bilebileceği kadar bilecek. Bütün bunları unutma ve yanlışlara sapma. Ama yine de yanlışlarına o kadar da üzülme. Bir gün öz kurtuluşuna ereceksin. Gün gelir insan günahlarına da dua eder. Tevbenin (evrenin) kapısı açılırsa ağlamak yaraşır. Beni unutmasınlar dediklerin seni unutacaklardır. Unutulmak kaderse sen melekleri hatırla ki onlarda seni hatırlasınlar. Allah’a senden haber iletsinler. Dostluk nedir? Bilirsin sen. Yüreğinde açan bir yürek aslında bin yürektir.
-   Ya Şems! Ben dememek için ne yapmak gerek?
-   Beni parçalayacaksın, sevgiyi kuşanacaksın. Parçalanmış benin her bir parçasını bir yürekle değiştireceksin. Ağlamak senin gönül kitabında gül diye anılacak.
-   Ya Şems! Şehitler ölmez, aşkın şehidi olan sen neredesin?
-   Allah’ın aşkı yürekleri yakar, beni de yakar. Yakacaksa seni de yakar. Ağlamak, gözyaşı bu yangını söndürür. Bu yangın dertlerine devalar sunacaktır. Sen sabrı kuşanacaksın ve sabırsızlığın içindeki sabrı  da arayacaksın. Yüreğin terlese bile asla yorulmayacaksın. Umudunu da yitirmeyeceksin. Bir gün yüreğindeki güzellikler gözlerine yansıyacak ve yürekler yakacak. Belki de yeni yürekler yeşerteceksin. Bahar çiçekleri, bayram çiçekleri, peygamber çiçekleri senin bakışlarında yeşerip damla damla hayata gülümseyecekler.
-   Ya Şems! Gurur?
-   Gurura kılıç gerek. Her saniyenin içinden bir kere bir kere daha geçerek yürümen ve yanlışlarına bakman gerek. Beni af etmen gerek, seni af etmen gerek, onu da af etmen gerek. Kısasa kısası bir kenara bırakıp, affın içindeki hayrı görmen ve anlaman gerek. Her yüreğe konuk olman gerek. Nasıl ki şeytan her yüreği tek tek yoklarsa, bize de her yüreğe konuk olmak gerek.
-   Ya Şems! İblis?
-   İblise ağlamak gerek. İblise sunulan her gözyaşı aslında İblis ile savaşmak demektir.

                               Gözlerinde değil tırnaklarımda
                               tanrı değil Allah esenlikleri
                               salınır gider peygamber menekşeleri
                               rüyalarımda toprak altından
                               toprak yeşertir ellerim
                               sarı bir ısırılmayla sarsılır
                               bir ölüm alır gider gelir
                               ağlamadan bir daha dirilirim
                               bir başkacadır ellerim
                               tırnaklarım                sevgilim

                  İLHAM& YAĞMUR& KAR TANELERİ

Ruhum karanlık bir oda gibidir. Oraya ışık vurmadığı müddetçe ruhumda uçuşan duyguların, düşüncelerin idrakinde olamam. Çünkü karanlık bir odaya anacak ışık vurunca uçuşan toz zerreciklerini görebiliriz.

Allah’ın varlığında benim yokluğumla birlikte diğerleri de yoktur. Varolana doğru yönelmiş yok olanlarla bir aradalığımın anlamı olabilir. Ayrıca benim yolculuğum için diğerlerinin ancak varolanda gelen ilhamların yansıtılması açısından anlamı olabilir. Sağımda biri, solumda biri varsa bunlar beni varolana götürecek birileri değil, birlikte varolana yöneleceğimiz birileridir.

                      Yıldızın yıldızla sarıldığını
                      Öpüşüp sarmaş dolaş olduğunu
                      Gördün mü? Hiç
                     
                     
                     Anladın mı yıldızın yalnızlığını
                     Gökyüzünde uçan kuşların
                     Ne yıldızı ne yalnızı sevdiğini
                     Gördün mü? Hiç

Her insan “ Marace’l- bahreyn “ gibidir. İnsan ancak varolanla bütünleşebilir. İnsanlar “ iki denizi salıvermiştir. “ hükmüne göre görüntü sahnesinde oldukları gibi ya da olmaları gerektiği gibi yaşarlar. “ Ey örtüsüne bürünmüş olan kalk “ uyarısının idrakine varabilenler aşkın sırlarına yönelmişlerdir.

Fatih’te yağan yağmur, biz ilhamla delice sevişirdik. Bir ben bir de ilham. Soğuk kış geceleri, rüzgarla sevişen ağacın inlemeleri. Oysa bütün bu delice sevişmeler alice sevişmek adı
İmiş.Hayat “ geriye döndürülemeyen “ oluşlardan mürekkeptir. Hayatı sadece ve ancak görünenlerle yaşamak olgusunu termodinamik bilimindeki “ entropi “ kavramı ile ilişkilendirebiliriz.  Sadece ve ancak görünenlerle yaşamak inançsızlıktır. Dar bir bölgede sıkışmış entropisi küçük, moleküllerin (insan) statik (durgun) yaşantılarında bitkisel hayat ne anlam ifade ediyorsa, görünenlerle yetinenler içinde aynı şey söz konusudur. Zahiri (görünen) yaşantıdan batını (görünmeyen) yaşantılara açılm sağlanırsa, insan (moleküller) düzensizlik içindeki bir düzenle, entropisi büyük, dinamik (aktif) bir yaşamın mutluluğunu elde eder.

Eski dostları alevlendirmek görevi bize düşer. Uyanın dostlar!
Yeni dostluklar adına hayat yeniden değil eskiden filizlenir. 

Nasıl ki gökyüzünün yağmurları, kar taneleri varsa ilhamında incileri, mercanları vardır. Bilinmez ama bu sözler belki de inci ve mercandırlar. Doğrusunu yalnız varolan bilir. Yok olanlara sükunet yaraşır. Edep ya hu!

Şeytan ve Melekler de “ Marace’l-bahreyn “dirler. Şeytanın kara incileri, kara mercanları; meleklerin kara incileri, kara mercanları vardır.

Kıyamet kopmaktadır. Bir dünya yıkılıp, bin kainat kurulmaktadır. Mahşer toplanmaktadır. Sırat köprüsünün önünde bir adam ağlamaktadır. Sevinç mi? Kahır mı? Hiç mi?
                                                                                               

tanrıdan yana ağlarken
gerçeğin sanrısına uzattım ellerimi
bakire döl yataklarından süzüldüm
beni doğuracak gebe kadınlar aradım rüyalarımda
             
               mercan kayalarına tutundum
               senin denizlerinin   
               birbirleriyle öpüşmeyen sularında

sen hüsransan ben de hüsran
uzat ellerini
yürek yeşertelim bahçemizde
çölün esintilerine
doğurgan develer sabredermiş ancak
peygamber yüreği değil belki
peygamber gözüne tanıklık eden
bir kirpik de olsa yüreğim
adı kalem olsun ama biz yine de
sabır diye çağıralım
 
                  kim demiş erkekler doğurmaz diye
                  gözlerimde döllenenler yüreğimde büyüyor

rüyalar meleklerin fısıltılarıdır
işitenlerden daha fazla işitecek
konuşanlardan daha az konuşacaksın

                yüreğimde bir iblis
                ağlamakla ağlamamak arası kararsız
                biliyorum ağlamayacak

senin döllerini parçalayan ben
bilirim iflah olmaz

               savaşan eller elbette ki kutsal
               saldıran eller elbette ki lanetli
 
kara lekeli gömleklerde büyütme beni anne
kan lekesi sızsın sarıp sarmaladığın
gömleklerden yüreğime

                İstanbul’da kısır yürekleri eşelersen
                altından Yesrib çıkar
                bir kentin fethi çıkar
                bir şeyler kopacak
                bir şeyler yırtılacak
                 bir şey olacak   

elinde bir fidan varken söyleşemez inasn
sabır bir anlamda sükut bir anlamda kıyamet
sabır
sükut

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4106
    • Profili Görüntüle
YILDIZA SARILMIŞ
YAKUB’U OLMAYAN YUSUF

Nefret etmiyorum, tiksinmiyorum, iğrenmiyorum fakat yine de sevmiyorum. Eğer söyleseydim, söyleyebilseydim, sabırsızlığımın içindeki sabrı yaşabilseydim diyecektim ki sevmiyorum seni. Sen sevmediğin için, sevemediğin için seni sevmiyorum. Düşüncelerimizi ve hayallerimizi sonsuz cennet geleceğimize uzatıp oradan aparttığımız hurilerle sırnaşırken, arada bir çekirdek çıtlatırken  Allah demekle mi her şey güzel olacak? Hayatın her dokusuna yalanlar sinince
Hakikati sadece gözyaşlarında esir olarak büyüteceğiz? Allah adına yüreklice değil sırnaşarak yaşayanları sevmediğim gibi seni de sevmiyorum. Her şey Allah adı ile başlar; Allah adı ile biter. Denizde bir damla ölçüsünde olsa da be bunu yeni öğrendim. Kitaplarda okudum fakat bir çorbanın şükründe, bir zeytinin siyahlığını sevdiğimde öğrendim. Seviyorsam eğer zeytini sevdiğim kadar karıncaları da seviyorum. Arada bir bunalıp intiharı düşünen delikanlıları da seviyorum. Fakat bütün bu sevmelerimin yoğunluğu içinde sana gelip yüreğim buruk gidişlerime rağmen bir seni sevemedim.

Dostluk adına yılmadım, yitip giden hayat sancılarımda, rüyalarımda bir dağın topraklarını kazdım fakat aslında bir dostun yüreğini kazdım. Ölen nur yüzlü anneannem zincirli altınlarını bana veriyor. Biliyorum zincirli altınlardan daha değerli bir dost yüreğini elde edeceğim. Öyle ya da böyle, yeter ki gelen dost olsun. Hayat ayet hükmünde yaşanmalıdır. Dosttan Dost’a giden yolda, dost sözü ayet gibidir. Sırları ile birlikte kutsal kitabımız hayatın kendisidir. Hayat özünden ve bütününden Kuran-ı Kerim’dir.                         

20 Temmuz 1999-07

-   Abi bir soru sorabilir miyim? Uğursuzluğa inanır mısın?

 Size böyle bir soru sorulduktan sonra düşünce dünyanızda şiddetli bir sarsıntı içinde kalarak her yönden Allah’tan Allah ilhamı ile kuşatıldığınızı hissettiniz mi?  Bireysel varoluşunuz ve hayatın anlamı arasında nasıl bir ilişkiler ağı örülebilir? Hayatın bütün akışı içinde kendinizle bir iletişiminiz var mıdır?

Siz  hayatın içinde acılara, sıkıntılara, kayıplara, “sabır” ile silahlanarak, istek ve iradenizi yalnız ve yalnız Allah’a yöneltecek misiniz? Siz, sizin gibi olanlarca yüreğinize tecavüz edilmiş olarak yaşayan,  kalbi kırık fakat ümidini ve korkusunu mıuhafaza eden babayiğitliği yaşamayı göze alıp yüreğinize sindirebilir misiniz?     

Hayata yüreğimi genişlete genişlete bakmak isterdim. Fakat benim, ben gibi olan benlere yönelttiğim ellerim ve hatta yüreğim kırıla kırıla, burkula burkula benliğim hayatın hercümerci içinde kayıp yok olmuştur. Ben gibi olanları gönülden sevmeme rağmen onların isteklerini, iradelerini, sevdalarını, hüzünlerini yani duygu adına, düşünce adına her şeylerini sevemedim. Onlar çaresizliklerine çare olarak psiyatristlere ve  psikologlara yöneldikçe ben bir psikolog olarak görünenlerin ötesinde görünmeyenlerin bulunduğuna iman ederek yaşamak istedim. Görünenlere karşı her isyanım susturuldu ve görünmeyenler adına  aradığım aydınlıklar karartıldı. Hayat bana söndürülerek sunuldu ve her şeye rağmen direnerek, acıyan yanlarımla, isyankar kıpırdanışlarımla yalnızlığın sahillerine vuran bir ceset gibi yeniden varoluşlarımla Allah’a yönelen, Allah ilhamlarına sığındım. Ümidimi ve korkumu yüreğimde barındırarak gevşemiyorum, üzülmüyorum da sadece inanmak istiyorum. İnanmak dediysem inanmanın yüreklice yani alice ve babayiğitçe olanını anlatmak istiyorum. Ali Babayiğit adına bürünmüş Allah gönüllüsü bir muhabbet arkadaşı belki de dostu evinin ve gönlünün kapısını bana aralamasaydı halim nice olurdu?             

Araya araya bulunmayan fakat yine de bulanların arayanlar olduğu aradığımı bulup da kaybetmiş olmanın hüznünü size anlatmak isterim. Ali Babayiğit’in muhabbet, gözyaşı, gönül sofrasında kırıntılarla da olsa donanmanın yükümlülüğü ile hayatla daha yüreklice savaşacağıma yemin etmek isterim. Kim engel olabilir ki? Engelleri aşacak cesareti elimden kim alabilir ki? Ali Babayiğit’in kainatın semasında Allah’ı yaşadığını size nasıl anlatabilirim ki?