Gönderen Konu: İlgisiz  (Okunma sayısı 4767 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
İlgisiz
« : 25 Şubat 2010, 02:07:54 ös »
İlgisiz

İnsanlar bildiklerini düşündükleri konuda öğrenmeye açık değillerdir diye ifade edilir, zaten bilmedikleri konularda da insanlara bir şey anlatılsa da olaya Fransız kalırlar argo tabiriyle. İnsana bilmek istediği ve meraklı olduğu konuda ancak bir etkili sunum yapılabilir bu zaviyeye göre. İnsan muhatabının beyanının ne olduğunu bilmek isterse, ona yönelik bir merakı ve ilgisi olursa ancak ondan bir değerlendirme çıkabilir demek yersiz olmaz bu durumda.


Toplumun merak ve ilgi yönelttiği bilmek istediği konular ve yönelişler popüler kültürün de gereksinimlerinin de itkisi ile yazının dışına kaymıştır. Başkasını izlemekten ve gözlemekten kendisi ile ilgili olanın ne olduğunu ve özünde neye meraklı olduğunu saptaması müşkülleşmiştir. Milletimiz çoğunluğu itibarıyla tüketim toplumu olduğundan ve fırsatçılık ile ancak nimete erildiğine dair yaygın kanı toplumda kanıksandığından; hangi ürün nerde kaç lira olduğu ve kim neye hangi fırsatları kullanarak eriştiği konularındaki malumatlara uyarılacak ve onları takip edip algılayacaktır. Pazarı olmayan malı arz etmek acze düşmek olacaktır özgesi için.
        Şehirde sükûnet istenmektedir nedense, aheste çektikten sonra kürekleri ve mehtap uyanmadıktan sonra; hırlı ile hırsız fark etmemektedir kitle için, beni rahatsız etme de ne istersen becer denmektedir özünde işleyen sisteme. O da teker teker hesap görmektedir bu nedenle belki de, gürültü patırtı etmeden sıra gözeterek. Nasılsa cambaza bak dediğinde laf dinleyen bir toplum vardır ülkemde, camdan bakmaktansa cambaza bakmayı yeğler; bilir zira gerçekler acıdır ve tatlı yeyip tatlı konuşmak evladır. Ağzına bal çalınan her fert ve müessese tatlı konuşması ihsas edildiğini bilir, ağzından bal damlar olur.
        Kentin insanına kendi kurumları da kişileri de ölümü gösterip hastalığa onu razı ettiği bilinir özünde, ağlayanın ağzına biçer sürülerek ağlayacakların önü kesildiği de bilinir öte yanda. ‘Vurun Kahpeye’ mahalle baskısı oluşturmada kitleyi tahrikte belli odakları amigolarla şenlendirmeyi bilen organize güçler; kara gün için sakladıkları ak akçelerini ve besledikleri bekçilerini iktidarlarına içlenenler içine salar ve içerden çökertirler alternatiflerini. Bu yüzden kentin nazeninleri ‘Her mevsim içimden gelip geçersin’ ezgisini mırıldanır göçen ruh iklimleri karşısında teskin ederlerken kendilerini şehrin batan güneşine ve karara ufkuna bakarak.  ‘Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor’ deyip yüksek gördüğümüz fatura yüzünden, doğan güneş olsun demiş ve hilali halel görmüşüz terakkimize.
         Terazi doğru tartmıyor demek Bağdat’ta yaşamayı gerektiriyor Fuzuli gibi Türbe’de. Sarayda ve pazarda söylenecek sözler değil bunlar, zabıtası var bunun mahkemesi ve muhakemesi var. Yargıçlar bu ara kılıç sallıyorlar şövalye gibi, halka rağmen halk için. Dinde ruhbanlık yoktur der İslam, devlette vardır diyor anayasa. Halk kendisi kendi kaderini belirleme hakkına sahip değildir bu bapta, halkın kaderi kadının elindedir. Kadı hakları kadın haklarından daha güçlüdür ülkemde, çünkü zayıfı korumakla mükelleftir yasa. Halk güçlüdür, düştüğü yerden kalmasını bilir zira. Halka ne lazım olur yasa ne de masa. Memur korunmalıdır, onlarca özel yasalarla özelleri korunduğu gibi bakiyesi de memurun muhakematı yasasıyla. Tanrı Türkü Korusun, yargı kendini korur; zira anası yasa.
          Ulu yargı sen yasa, TBMM sen ise yasama. Hakları daraltan iktidarlara karşı hakları koruyan ve genişleten bir yargı anlayışı varken cihanda; yargıya rağmen hakları genişletmek isteyen parlamento ile özgün bir ülkeyiz. Yargımız var olsun ki tutumludur haklar konusunda, asıl olan serbestliktir ilkesi bizim ülkemizde ben izin mi verdim şeklinde tezahür eder. Tepesi böyle erkin dibi nice olsundu, hiçbir kanunun başında TBMM Türk Milleti Adına yazmaz ama yargının her kararında bu ibare yazar. Türk Milleti Adına karar veren yargı örgütü karşında ilgisiz ve meraksız halkım nedense kendi seçtiği ve özlemini gerçekleştiren vekillerini ve hükümetlerini anlatan haberleri dinler; asıl olarak bir ödevi kalmamıştır onun vekillerini ve iktidarını tanlayanla aynı yöne yanlar. Kentini de kendini de vekillerle teslim etmiş ve o gladyatör dövüşünü izler gladyo ile onların arasındaki. İnsanın içinde de var bu gladyo, şuuraltı mı desem şeytan mı desem nefis mi adına; ‘ruhumuzun dehlizlerinde bizden habersiz binlerce insan yaşar’ demiş Bu Ülke’de yazar. Kendimde yaşayan fenalığı, kentimde yaşayan fenalığı; ülkemde veya cihanda görsem çığ gibi ne yapacağım ki, kendimde iken yapmadığımı mı. Kendinde misin demeli enformasyonun formasyonunu almış bireye, kentinde misin demeli; gerisi buradan belli.

Ömer ÇELEBİ
iyisaatteolsunlar@hotmail.com
« Son Düzenleme: 26 Şubat 2010, 02:15:04 ös Gönderen: psikolog »