İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - hasan akar

Sayfa: [1]
1
Din & Felsefe / Allah Deriz...-Hasan AKAR
« : 10 Eylül 2009, 12:11:43 öö »
Allah Deriz…

   On bir ayın sultanı ramazan. Aslında sadece bir yılın değil bir ömrün sultanıdır. Sadece bir ayda dünya ve ahireti tadarız. Yılda bir kerede olsa dünya hayatına bürünmüş bedenimizi, kalbimizi ve zihnimizi dünyadan soyutlarız. Sadece bu ay hem dünya için hem de ahiret için çalıştığımızın farkına varırız.

   İlk önce Allah deriz… niyet ederiz ağzımızı, kulağımızı ve bütün bedenimizi dünyadan çekeriz. Helallerde artık haramdır bizim için. Şeytan Hz. Adem’e yaptığı şeyi bu sefer bize yapmaya çalışır. Ama nafile. Biz gördüklerimizden dersimizi almıştık. Yine de uğraşır. Uğraşır ama boşuna. Kanmamak için başımızı öne eğeriz, gözlerimizi kapatırız. Teslim olmamak için dilimizi dünya tatlarından çekeriz.

   İlk önce Allah deriz… sonra başlarız dünya ile birlikte ahiretimizi yaşamaya. Bir ayda her şeyin farkına varırız. Öleceğimiz zaman bizimle gelenleri ve bizi yalnız bırakanları ayırt ederiz.

   İlk önce Allah deriz… yemek yerken düşen ekmek kırıntılarına uzanmazdık. Şimdi ufacık bir ekmek kırıntısı dahi koyamıyoruz ağzımıza. İsraf edip yere döktüğümüz sular vardı. Şimdi bir damla suyu dudağımıza değdiremiyoruz. Malımız mülkümüz var ama şimdi bir işe yaramıyor. İşte o zaman bir damla suyun, ufacık bir ekmek kırıntısının değerini anlıyoruz. Malımızın, mülkümüzün öldüğümüz zaman bir işe yaramadığını anlıyoruz.

   Sonra gün de ölür. Akşam olur ezan okunur. Allah deriz… Allah deriz orucumuzu öyle açarız. Kıtlıktan çıkmış gibi saldırmayız her şeye. Yaratan yaptığımız ibadetle beslemiştir ruhumuzu… Resul-ü Ekrem gibi doymadan kalkarız, her nimete şükrederek.

   Daha birkaç gün öncesine kadar canımızı verir, cebimizdekini veremezdik. Şimdi bir değeri olmadığını anladık. Daha rahat paylaşır olduk…

   Bu öyle bir ay ki! Meleklerin bize imrendiği bir ay. Önümüzde bu kadar nimet varken; ağzımızı, dilimizi çekmek. Gündüzümüzü oruçla, gecemizi ibadetle geçirerek meleklerden üstün oluruz. Kalbimizde sadece Allah sevgisi vardır bu ay…

   Sonra sahur vakti… sanki ölecekmişiz gibi dünya nimetlerine son kez bakarız. Tatmak isteriz onu da yapamayız. Birazdan okunacak ezan ve Rabbimize yapacağımız ibadet aşkı ile doymuşuzdur zaten.

   Sabah ezanıyla akşam ezanı arasında geçen sürede ölümü, akşam ezanı ile sabah ezanı arasında geçen sürede ise yaşamı tadarız.

   Bu ayda ömrümüze ömür katan bir de gece vardır. Bir fırsat mı yoksa mükafat mı desem bilmiyorum. Bin aydan daha hayırlı bir gece… kadir gecesi ömrümüze ömür katıyor. Cennette peygamberimize yaklaşmak için bir fırsat. Bu geceye kavuştuğumuz için ise mükafat. Dileyin benden bu gece dersin Rabbim. Yine avucumuzu açıp Allah deriz. Kalbimizde senden başka bir şey olmadığı içini, seni dileriz Rabbim…

   Ramazan ayı bittikten sonra kalbimizi bir hüzün, bir korku sarıyor Rabbim… ya tekrar dünya sevgisi dolarsa kalbimiz, ya tekrar tamamen dünya için çalışırsak… bizi bize bırakma Rabbim. Kalbimize sevginden başka bir şey koyma. Her ayımızı ramazan gibi mukaddes kıl ve her gecemizi Kadir gecesi gibi fırsat kıl, mübarek kıl…

Hasan AKAR

2
Din & Felsefe / İstanbul'un Gözyaşları-Hasan AKAR
« : 10 Ağustos 2009, 10:13:12 ös »

   Bak yağmur yağıyor. Kirli camıma tertemiz su damlacıkları vuruyor yine. Bu şehri en çok yağmur yağarken seviyorum. Belkide içindekileri rahatça anlattığı içindir bilmiyorum. Kimileri yağmur yağdığında bu şehrin üzüldüğünü düşünür.

   Evet İstanbul üzgün, birazda kırgın olduğunu anlatıyor bize her yağmur damlasında. Neden mi kırgın? Her gök gürlemesinde açıklıyor işte. Bağırıyor işte avazı çıktığı kadar “Hani bana verdiğiniz sözler” diye.

   Konuş İstanbul şimdi dinlesin seni yer ve gök. En çokta bu şehrin insanları dinlesin seni, en çokta sana verdiği sözden cayanlar dinlesin. İşte gözyaşları içinde anlatıyor İstanbul;

   Benim için savaştığınız zaman kalplerinizde Rahmet yağmurları vardı. Sevinmiştim. Kalplerinizdeki Rahmet ile her sokağımı, her köşe başımı cennete çevireceksiniz diye. Ama ilk savaşta küfür duvarını geçemediniz. Günah surlarını yıkamadınız. O zamanda günlerce üzüntüden ağlamıştım.

   Bana teselli olarak burada şehit düşen sahabeleri emanet ettiniz. Ama emanetlerin en güzelini. Sahabeler bana hiç görmediğim Resulüm’ü anlattılar. Benim için dediklerini söylediler. Onurlanmıştım. Artık beni alacağınızdan emindim. O büyük vuslatı bekliyordum artık.

   Sonra fatih ile geldiniz günahtan yapılmış sert surlarıma. Bu sefer imanınız günahı yenmekte inatçıydı. O gün imanınız günahı yendi. Artık kavuşmuştuk. Mekke’ye girer gibi gelmiştiniz. Ayasofya’da ezan okuyan Bilal-i Habeş’ti sanki. Birazdan sanki Resul konuşma yapacaktı. Bütün melekler ayakta izliyordu beni. Roma açısından düşüşümü sizin için şaha kalkışımı. İşte o gün cennetten bir köşeydim. O gün bana her günün böyle geçecek diye söz vermiştiniz.
   Bir zaman sonra imanınızla yıktığınız küfür duvarını günahlarınızla yeniden inşa etmeye başladınız. Hem de eskisinden daha sağlam bir şekilde.

   Evet ağlıyorum. Üzerimde yaşanan pislikleri gözyaşlarımla silmek için ağlıyorum. Bana verdiğiniz sözleri tutmadığınız için ağlıyorum.

   Doğrusu bana verdiğiniz sözleri unuttuğunuza pek şaşırmadım. Siz Rabbin’ize verdiğiniz sözleri unuttuktan sonra bana verdiğiniz sözleri unutmanız yadırganamaz tabi.

    Peki neden? Neden bu kadar çabuk unuttunuz? Gül Muhammed’im öldü diye mi bu pervasızca çırpınışlarınız. Bu kadar çabuk mu katılaştı kalpleriniz. Himayesiz kaldım diye mi bunlar.

   Ben döktüğüm her yağmur damlasında bunları anlatıyorum. Bir gün belki sesimi duyarsınız diye avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Yağmur damlalarıyla sokaklarımdaki pisliğin silindiği gibi. Rahmet yağmurlarıyla kalplerinizdeki küfrün silinmesini bekliyorum o ilk günkü heyecanla…

Hasan AKAR

3
Din & Felsefe / Adım Adım-Hasan AKAR
« : 22 Haziran 2009, 10:51:19 ös »
Adım Adım
   Resul’üm sen karanlık bir dönemde geldin, aydınlattın bizleri. Güneşin karanlığı delip sabaha kavuşması gibi bizde sana kavuşmuştuk. Çok uğraşlar verdin insanların Müslüman olması için. Şimdi yaşadığımız devirde insanların Müslüman olup olmadığını kendileri belirleyemiyor. Doğarken elimize bir kağıt parçası veriyorlar. O kağıt parçası dinimizi belirliyor. Adının nüfus kağıdı olduğunu öğreniyorum bir süre sonra. Nüfus kağıdının arkasında dini İslam yazıyor. Kulağa  çok hoş geliyor. Mutluluk verici bir şey. Daha sonra yanıldığımın farkına varıyorum. İnsanların Müslüman olduğu bu şehirde her köşe başında bir pislik, her ağaç dibinde günah var. Bu canımı acıtıyor Resul’üm. Ne çabuk unuttular seni, oysaki anlattıkların bu kadar kolay unutulacak şeyler değildi. Sen sıradan biri değildin ki seni unutsunlar. Sen son Peygamber Muhammed Mustafa(s.a.v) din. Nasıl bir cehalet seni unutturabilir ki. Bize üç tarafı denizlerle çevrili bu şehri müjdelemiştin Resul’üm. Buraya geldiğimizde deniz mavi renginde, İstanbul’da cennetten bir köşeydi adeta. Şimdide bu şehrin etrafı denizlerle çevrili ama mavi renginde değil. Siyah küfür renginde. Günah deryasında yaşıyoruz Resul’üm.

   Her dönemde bizi Kur’an’dan uzaklaştırmak için pervasızca çırpınışlar olmuştur. Yine öyle bir devirde sen geldin Üstadım. Kur’an-ı cemaatsiz bırakmamak için gelmiştin. Ama biraz acele edip erken gelmiştin Üstadım. Zamanın bediisiydin sen Üstadım. Sen erken geldiğini söylüyordun. Bizim zamanımızdan bahar diye bahsediyordun. Evet Üstadım bizler sizin ektiğiniz Nur tohumlarıyla Cennet-asa bir baharda geldik. Baharımızı yaşamamıza izin vermediler Üstadım. Baharımızı kışa çevirdiler. Kur’an-ı anlamak için uğraşmanın yasak olduğu bir dönemde geldik. Üstadım kitaplarını köşe bucak sakladığımız bir dönemde geldik. Niçin bu pervasızca çırpınışları? Kur’an-ı’n  cemaatsiz kalmayacağını hala anlamadılar mı? Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar Allah’ın Nurunu söndüremeyeceklerini anlamadılar mı?

   Rabbim her adım atışımızda bir günah, her köşe başında haram var. Bir ömre kaç adım sığar bilmiyorum Rabbim ama iznin olursa bir ömür her adım atışımızı sevaba, her adım atışımızı helale çevirmek istiyoruz.

Hasan AKAR

Sayfa: [1]