Eşcinsel Terapi Forum - Psikolog www.huseyinkacin.com
Genel => Şiir => Konuyu başlatan: Sisyphus - 27 Mart 2009, 10:13:40 ös
-
Kim Demiş Aşkın Belası Yok.
-
akrebin uykusu
ben bir pervaneyim; ışığı gördüm sende
baktım alev almış gözlerindeki yıldızlar
dokundum çocuksu siyah gözlerine
yandı ellerim
duydum acıyı sende; gözlerinde
bu gürül gürül yanan aşka daveti, bu yalan, bu ansız,bu hiç olmadığın;
bu umarsız
ne olurduki olsan yanımda
ne çıkardı
çıkarsız sevdiysem
ve ne olurdu ki gözlerin dursaydı
yanımda, yanı başımda.
-
Sisyphus
bir sigaradır cennetten kovulduğum
hiç sönmeyen
her nefeste içime çektiğim
seni, yalnız seni
dağılıyor duman gözlerimde
bi gülüşün takılıyor aklıma
dalıp gidiyorum
sonra bitmesin diye düşüm
bastıran uyku gözlerime
kesiyorum gözkapaklarımı ; doluyor gözlerimin akına kan
akıyor yavaş sıcak ve asi
süzülüyor dudaklarıma; kalıyor
pıhtılaşıyor yanaklarımda dudaklarının izi; donuyor
günahların en büyüğünü işliyorum şu an
inandığım ve bildiğim herşeyi inkar ediyorum
inkar ediyorum kendimi, geceyi,sisi
gece çekiyor beni içine, ben ise sisi
kaybediyorum içimde seni
bir duvar dibinde buluyorum bedenimi
ruhumu satırlarda yitiriyorum
aramıyorum bu kez
bir kez daha başlamadan sensiz
bitiyor gece
gidip güneşi getireceğim pencerene
-
Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak... evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin... sokağa fırlayacaksın... sokaklar da dar gelecek... tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi... ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü... kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin... birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan... "önemli olan sağlık." "yaşamak güzel." "boş ver, her şey unutulur." sen hiçbirini duymayacaksın.. gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin... ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin... hep ondan bahsetmek isteyeceksin... "ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın... yalnız kalmak isteyeceksin... hem de kalabalıkların arasında kaybolmak... ikisi de yetmeyecek... geçmişi düşüneceksin... neredeyse dakika dakika... ama kötüleri atlayarak... onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin... gittiğin yerlere gitmek... bu sana hiç iyi gelmeyecek... ama bile bile yapacaksın... biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,kaçacaksın... aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin... hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin... aksini iddia edenlerden nefret edeceksin... herkesi ona benzetip... kimseyi onun yerine koyamayacaksın... hiçbir şey oyalamayacak seni... ilaçlara sığınacaksın... birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan... sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren... bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek.. boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin... uyumak zor, uyanmak kolay olacak... sabahı iple çekeceksin... bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin.. ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler... ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin... belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin... nafile... düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek.. rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin... her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin... telefonun çalmasını bekleyeceksin... aramayacağını bile bile... her çaldığında yüreğin ağzına gelecek.. ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla... yüreğin burkulacak... canın yanacak... bir daha sevmemeye yemin edeceksin... hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden... onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın... defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret edeceksin... yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin... onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek... ama bir umut... onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... bu umut seni gitmekten alıkoyacak... gel gitler içinde yaşayacaksın... buna yaşamak denirse... razı mısın bütün bunlara...? hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye.. o halde aşık olabilirsin!!
-
Belki
geçiyor zamanlar
yetişemiyorum
araya giriyor ayrılıklar
sevemiyorum
bilmemki bu hangi bahar
her baharmı çiçek açar bende; senler
tuhaf
bekliyorum hala seni
gelmiyeceğini bile bile
ve dokunuyor içime..
güller hep susuyor
damlalar birikiyor
adın anlamını yitiriyor zihnimde
kalbini dolduran kine, şehvete, hırsa
onca adama inat
bekliyorum yine
belki seni değil birbaşkası beklediğim
ama sen gibi bakıyor; sen gibi gülüyor
tuhaf
bekliyorum yine
belki gelirsin diye..
-
Hoşcakal
ağaçta yaprak kalmayıncaya
güneş solmayıncaya dağlar toz olup
yollarına savrulmayıncaya
bensizlik dokununcaya tıpkı sensizlik gibi oluncaya
vuruncaya akrebin kuyruğuna yelkovan
zehrini akıtıncaya geceye
ve susuncaya
ve duruncaya
aklından beni atıncaya
son damlasını avuçlarında hissedinceye
gülünceye; geceye sitem edinceye
aklının almadığını kalbin görünceye
süzünceye gözlerini yansımanda
bitinceye, sevinceye, ölünceye; hep si sininceye
sorularını soruncaya
donup kalıncaya aldığın yanıtlara
verdiği hayatın
merakın gidinceye
ve tekrar dönmeyinceye
kelebeğe şans verinceye
menekşeye renk oluncaya
hep gülünceye
bitinceye
adın anlamını yitiriyor
unutturuyor bana
kalmaları
vedalaşmayıncaya kadar
hoşcakal..
-
Bunu yazabilmek için bunları yaşamak lazım bence kolay değil o sözcükleri bir araya getirmek o şekilde...Güzel olmuş eline sağlık umarım böyle bir şeyi yaşamıyorsundur...
-
bu kaçıncı ayrılık
saymadım ki
gözlerinin baktığıysa eğer gördüklerin
ben yokum
eğer yüzün aynandaki yansımansa
sen de yoksun
beklediğim bunca boşunaysa
kırıp geçiren ayaz
gökteki ay dan
sorduğum aynalara
ve dönüşüm
güneşe yaklaşmak gibi
tıpkı durmak gibi
gidip gelen dalgalara
soran yalnızlıklara susuzluğum
ve ben eğmişim başımı güneşe
gövdem durur gölgede
aklım fikrim hep güneşte
sarı mavi yeşil
bilirsin hepsi beyazdan gelir
karanlığa giderler..
-
Belliydi yaprakların düşüşünden
ve en maviyken gözlerin
Gökyüzünün kirpiklerine kavuştuğu andı
bütün bildiklerim
yedi renkten ayıran seni
kalbinde saklayan beni
bu şehri
ki bundan farksızdı diğerleri
iki dünya bizimkisi
ama aynı rüyadayız ikimiz
sen birazcık güneşe yakın
ben okadar tozbulutu toprak
göğsümde parçalanır göktaşları
yıldızlara tutunur ellerim
sen yakarsın gözlerimi.
bana değil
yağmurla gelene sor
ıslatıp giden gözlerini
ben göremem seni
ve ben yine toprak
ve sen yine ışık
ve onlarlasın artık
yalnız
gelme geri artık..
kanatların gibi yalan bu dünya
bu varoluş
bilinmeyene..
-
Sonsuzluk Duvarı
farkedermi kelimelerin anlamı bu boşlukta
aynalar soru sormazlar değilmi
yada kapılar kendileri kapanmaz üzerime üstüme
ve ayaklarım kendilerimi kaldırımlara aşina
bedenim bende mi benden mi ben mi
seni beklerim bir duvarın arkasında
ve dedikleri doğruydu ; sonsuzluk duvarıymış yaslandığım
-
içimden bir parça koptu
sandım
gündüz bir güvercin bıraktı uğurunu omuzlarıma
gece yüzümde dağıldı ayna ve metal sesi kulaklarımda
aylak aylak dolaştım ertesi gün
adını adımın yanına yazdım haberin yok
bilsen seni hiç görmemeyi o kadar isterdim ki.
günlerim kendimi aramakla geçiyor; görmekle;
tanrıyı bulmakla
hep aynı arzuyla
bütün hayaller hep aynı sonla bitiyor
tüm rüyalar, seraplar
sanırım içimden bir parça kopup; gitti.
kopan giden içimden bin parça
çekip giden insan
dalıp giden ben
ab-ı hayat tan çekildi zülfün kara bir bilsenki
her yer kara
sevda
-
.....
sen yine ....., sevgin bende kalsın
umuttur yaşamak aslında; nefes aldığını bilmek
saçlarının kızılında batarken güneş
bende topraklarıma
bir anlamlı bakıştan sonra
ben cezalarımı çekmeye gelmiş dünyaya
meğer cezalarımı çekmeğe gelmişim bu dünyaya
yanlızlığımda cabası
korkuyorum bu sefer
ölüm sessiz ve soğuk
öyle soğuk ve ıslak ki gece
birde sana sitem edince
bırakıp gidince
bu veda niye kime şimdi
-
İşte Öyle
Kapattığın kapılar,
açılırsa birgün
Ağladığım zamanlar gelirmi geriye
ve kaybettiğim onca şey
Bırak boğulayım sensizlik denizinde.
Adım neydi unuttum,
asılı duran duvarlarda kimin resmi;
yazılı olan sayfalarda.
Ben geçmek üzereyim üzerinden
üzüntünün
Bir boşluk ki
bilmediğim;
Alıp gittin gün kendini benden..
Bırak saçlarını rüzgar tarasın
dokunamadığım gül yüzünü o okşasın
narin ve hafifçe..
Bak benim ellerim güneş
tut bırakma
Öyle sevki beni bir daha
işte öyle
kıyamam bakmaya..
-
Terketmedin Aslında
ve biliyorum terketmedin beni
biliyorum terketmedin aslında
yağmuru terkedebilirmisin
bir kasım sabahı
soğuk duraklarda
boş meydanlarda içebilirmisin
bensiz
ayazda kuşlara yem verebilirmisin
bu kadarını yapabilirmisin
peki ya bana sormadan
gidersem geri gelemiyeceğim gibi geliyor
bırakırsan ellerimi
tutmak zor geliyor..