Gönderen Konu: GÜÇLÜ BABAMI DİĞER BABALARI BAŞTAN ÇIKARIRKEN ARADIM  (Okunma sayısı 3847 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
GÜÇLÜ BABAMI DİĞER BABALARI BAŞTAN ÇIKARIRKEN ARADIM

Ağlatmayan terapi terapi değil. Bugün uzun zamandan sonra seansımda ağladım. Hıçkırıklara boğulmadım ama bir peçeteye ihtiyacım olacak kadar yaş geldi gözümden. Suskunluklarım da çoktu bu seansta, belliydi sanki sonradan ağlamaların geleceği. Hüseyin Hoca sağolsun söyleyeceklerini esirgemeden, cesaretle söylüyordu her zamanki gibi. Ben de öyle davrandım ve ona onu tercih ettiğim için hem çok pişman olduğumu, hem de kendimi çok şanslı hissettiğimi söyledim. Pişmandım, bu kadar acılı bir süreç olacağını tahmin etmezdim. Şanslıyım ve bu daha ağır basan bir duygu; bir tek o seans odasında kendim olabiliyorum. Hiç kimseye ve hatta kendime itiraf edemediklerimi ifade ediyorum. Ve iyki de bu süre uzun bir süre. Bilmediğim o kadar çok şey var ki ve o sıradan 4 duvarı olan odadan o kadar çok şey öğreneceğim ki bazen terapilerim hiç bitmesin istiyorum.
 Bütün bu yazdıklarımın ortaya çıkması iş yeri sıkıntılarımı anlatmamla başlayan ve sonrasında narsistik kişiliğime, kur(a) madığım ilişkilere gelen seansta iyice şekil aldı. Sıkılıyordum, elimdeki peçeteyle oynuyordum. Duymak istemediklerim yine kafama güm güm vuruyordu. Önümde 2 yol vardı kalkıp gitmek, seansı bırakmak, ya da içinde kalıp, yüzleşmek ve affetmek. Ben hayatta her duyguyu abarttığım gibi, yaşadıklarımı da abartıyorum aslında. Bir tek dünyada bunları yaşayan ben olmalıymışım, kendimi özel kılmalıymışım gibi bir ruhsal saçmalığa sürüklüyorum kendimi. Gerçekte herkes yaşıyor bunları. Belki cesaret manyağı bir insan olup terapiye devam ettiğim için daha bir katmerleniyor benim acı. Bu kadar kuyruk acıtan meselelere gelirsek bugünkü seansta kişiliğimi, benliğimi ortaya koyamayışımı, kurallarımın olmayışını ve ne kolay yol olan kaçmayı tercih ettiğimi konuştuk. Bütün bunların içinde erkeklerle olan ilişkiler de vardı tabi. Ve en bomba etkisi yapacak haber oradan geldi. ‘Babamı baştan çıkaracak kadar güçlü bulmadığım için babam gibi yaşı ileri, olgun, evli adamları baştan çıkarma isteği var bilinçaltımda’. Ne masum sanıyor insan kendini. Anamın karnından çıktığım gibi olmadığımı biliyorum zaten de bu kadar kirlenebileceğimi de tahmin etmezdim. Güçlü olmayan daha doğrusu gücünü ortaya çıkaramayan babamın olamadığı erkeği ben olmaya çalıştım zaten yıllarca, şimdi bir de o olmaya çalıştığım erkekler gibi görünen ama aslında zampara, etkileyici, kadın avcısı, sadakatsiz adamlara ilgi duyuyorum. Bir önceki seansta da ilgimi çeken adamların babama hiç benzemediği ortaya çıkmıştı zaten benzeseler güvenilir olurlardı. Babam annemi yatakta bir kadınla görse inanamayacak kadar güveniyordu babama. (Bu hemen aklıma gelen bir şey; ikisini de gerçekten çok seviyorum ve her şeye rağmen böyle bir ailem olduğu için de mutluyum, belki birlikte yaşadığımız hayat beni acının verdiği mücadeleci ruhu öğretti). Ben ise babamın aksi serseri ruhlu ağzı güzel laf yapan adamların söylediklerine o kadar hayran oluyor ve onları hayranlıkla dinliyordum ki babamın yıllarca ağzı iyi laf yapan adamdan uzak dur, kandırır gibi uyarılarını hiç dikkate almadım. Yine bugün de babamdan intikam aldığımı öğrendim. Ne intikamı diye sordum bir an. Ve sonra düşündüm de evet, ben babama inat bu adamları tercih ediyordum. Onun güçlü olmasını istiyordum, o olamadıysa ben de o modelde gibi görünen adamlarla olmalıydım.
 Gerçekte hiçbirini istemiyordum. Hiçbiri ile çok iyi bir ilişkimin de olabileceğini sanmıyordum. Hele ki evli olanlar. Çok şükür bu zamana kadar böyle bir hataya düşmedim. Ama ben bunu aklımdan geçiriyorum. Demek ki ilk akla getiren benmişim bunu. Ahlak dersi verirken kendimin bunları uygulayamıyor olması da ayrı bir utanç verici durum. Bana göre ses tonu, mesleği, boyu vs herhangi ilgi çekecek olgun bir adam benimle normalden fazla sohbet ederse benden hoşlanıyor demektir. Hatta argo tabirle ‘bana iş atıyor’ dur. Ben bundan çok ‘rahatsız’ olurum, bunu paylaşırım. Ama itiraf ediyorum içten içte çook hoşuma gider. 40 yaşında bir adamın bile ilgisini çekebilecek miyim oyununu oynadım ben. Ne geçtiyse elime. Yani kısacası bu konularda cesurum. Ama işte kötü niyetli, içi fesat olan bu adamlar olabilir ama bunu ilk düşünen benim. Babamın gözünde hep takdir almak istedim, hep ağabeyimin duyduğu çok zeki, becerikli övgülerini ben almak istedim. (gerçi sonra işler değişti, ben daha iyi bir noktaya geldim ama çocukluktan gelme kıskançlığım vardı hep ona) Beni evden dışarı pek çıkarmadıkları, kıyafetlerimi kısıtladıkları hayatımı şu an neredeyse eve sadece uyumaya gelerek, istediğim kıyafeti giyerek geri kazanmaya çalışıyorum. En büyük yanılgım da bu intikamın içine ‘olgun babaları’ baştan çıkarmayı sokmam. Utanç verici aslında bunu yaşamak. Psikoloji bilimine göre ise anne baba ve çocuk üçgeninden çıkıyor her şey. Bunu istesek de istemesek de kabullenmek zorundayız.
 Çocukluk; eğlenceli gibi görünen, ağır sorumluluklardan yoksun olduğumuz, oyun ve çizgi filmden başka bir şey düşünmediğimiz zamanlar gibi görünse de geleceğimizin tohumlarının atıldığı, acıya alıştırıldığımız aşısını olduğumuz dönem diyebiliriz. Ortada olan ama varlığı ve yokluğu aynı olan anne babalarımız ilerdeki kocalarımızı, eşlerimizi, sevgililerimizi belirlerken de bize neredeyse en büyük yardımı yapıyorlar. Hatalar, suçlamalar arından gelecek nefretler…Ve finalde çatışmaları bitirdiğimizde her zaman olduğu gibi anne babalardan daha olgun birer çocuk olarak davranıp onları ve kendimizi affederiz. Affedene kadar ne çok bedel öder, ne çok göz yaşı dökeriz o kadar pişer sonra da yanarız.
                                                                                         


sureyyasafa@yahoo.com.tr