76
Psikoloji / Ynt: psikanalitik gelişim teorisi
« : 09 Ağustos 2009, 11:27:49 öö »
Ödipus Kompleksi
Fallik dönem, psikanalitik teorinin en temel kavramlarından biri olan Ödipus Kompleksi’nin de ortaya çıktığı dönemdir. Freud, psikanalitik çalışmasının erken safhalarında, bazı hastalarının bilinçdışı süreçlerinde, karşı cinsten olan ebeveyne yönelik ensest arzuların, aynı cinsten olan ebeveyne karşı ise saldırgan arzuların bulunduğunu ortaya çıkarır ve o dönemde psikanalitik teori hasta analizlerinden elde edilen verilerle ilerlediği için Ödipus kompleksinin sadece anormal zihinsel işleyişle ilgili olduğunu düşünür. Daha sonraları ise bu kompleksin normal gelişimin bir parçası olduğunu, teorisinin hastalar kadar sağlıklı insanları da kapsadığını öne sürer. Psikanalitik teoriye göre ebeveyne yönelik bu tür istekler ve bu isteklerin sebep olduğu çatışmalar ile ortaya çıkan zihinsel süreçler bütün insanlar tarafından yaşanır.
Ödipus kompleksi, farklı cinsten olan ebeveyne karşı cinsel duyguların ortaya çıkması ve bu cinsel duyguların nesnesine daha yakın konumda olan aynı cinsteki ebeveyne karşı ise saldırgan duyguların baş göstermesi ile başlar. Hatta, bu kompleks bu söylediğimizin tam tersi şeklinde de cereyan edebilir, yani aynı cinsten olan ebeveyne karşı ensest duygular ve karşı cinsten olan ebeveyne karşı saldırgan duygular da ortaya çıkabilir ve bu duruma da “Ters Ödipus Kompleksi” denilir. Böyle bir iddia, kulağa ilk çalındığında ilkinin uyandırdığı hayreti, dehşet duygusuna çevirebilir belki, ama bütün bu söylenenlerin saçma olduğunu düşünmeden önce çocukların zaman zaman ne kadar saçma istekler dile getirdiklerini, oyunlarındaki anlamsız gibi görünen hareketlerini ve kurgularını düşünürsek belki bu dehşet duygusunun yerine daha rasyonel bir tutum koyabiliriz. Ödipus Kompleksi, ebeveyne karşı çocuğun zihninde gelişen çift yönlü bir dürtü ve duygu sürecidir. Kompleksin bir tarafında, saldırganlık dürtülerinin hedefi olan babayı ortadan kaldırma ve annenin yanında babanın yerini alma isteği yer alırken diğer tarafında ise bu defa anneye yönelen saldırgan dürtülerin etkisi ile anneyi bertaraf etme ve babanın yanında annenin işlevlerini görme isteği yer alır.
Prefallik, preödipal olarak da adlandırılan fallik dönem öncesi durumlarda olduğu gibi fallik dönemin başında da en yüksek oranda kateksis annenin zihinsel imajına bağlıdır. Fallik dönemin başında çocuk kendi bedeninin de çok farkında olmadığından annenin zihinsel tasavvuruna bağlanan zihinsel enerji kendi beden imajına bağlanan enerjiden bile çok daha fazladır. Anneye bağlanan bu yüksek miktarda kateksis nedeniyle hem kız çocuk hem de erkek çocuk, anneyi paylaşmak zorunda kaldıkları babanın zihinsel imajına libido yerine destrudo dediğimiz saldırganlık dürtüsünden kaynaklanan enerjiyi bağlar. Bu süreç erkek çocukta ekseriyetle bu şekilde devam ederken ödipal dönemde kız çocuk için bu durum değişiklik gösterir.
Erkek çocukta, bu döneme kadar her türlü dürtüsel gerilimini gideren annenin bütün sevgisini ve beğenisini kazanma, bunun için de babanın tam olarak yerini alma, babanın anneye verdiklerini verme isteği ortaya çıkar Erkek çocuk büyümüş olduğu, anne için babanın gördüğü fonksiyonu görebileceği düşüncesi içindedir. Çocuğun, anne ve baba arasında geçenleri doğuştan bildiğini iddia eden teorisyenler olmakla birilikte baştan beri söylediğimiz gibi, çocuğun cinsel ilişkinin şeklini bilmesi cinsel dürtülerin doyumu için şart değildir. Çocuk, fizyolojisinin bir sonucu olarak bedeninin gösterdiği tepkilerden, anne ile olan duygusal temasında hazzın hangi organı tarafından beynine iletildiğini fark eder. Çocuk ve yetişkinlerin psikanalizlerinden çocukların anne-baba arasında geçen cinsellikle ilgili hayallerinin oldukça çeşitli olduğu bilgisi elde edilmiştir. Her gece babanın yaptığı gibi, anne ile bir odaya kapanmak dahi cinsel bir fantezi olabilir. Fallik dönem ilerledikçe, çocuk cinsel organının ne şekilde uyarıldığını ve kendisine haz verdiğini öğrenir ve fantezileri de, cinsel organına dokunulması, cinsel organını gösterme şeklinde değişim gösterebilir. Çocuğa göre, baba yaptığı için yapılması gereken bir diğer önemli görev de anneye bir bebek verebilmektir ve çocuğun nasıl dünyaya geldiği ile ilgili yoğun merak ve hayaller bu dönemin karakteristiğidir. Bunu çocukların bu dönemde sordukları sorularda da görmek mümkündür. Çocuğun anne ile ilgili bu isteklerinin yanında, zihninde rakip olarak gördüğü babaya ve hatta yine anneyi paylaşmak zorunda kaldığı kardeşlerine karşı da onları ortadan kaldırma isteği ortaya çıkar. Anneye yönelik cinsel dürtülerden köken alan duygular ve babaya karşı kıskanç ve öldürücü istekler çocukta bir takım zihinsel çatışmaların ortaya çıkmasına sebep olur. Her ne kadar babaya karşı devasa nefret ateşleri iç dünyada yansa da bunların akislerinin dışarıdan görülmesi tehlikeli olabilir ve çocuk bu nefretinin hedefi olan babanın üstünlüğünün, gücünün, kudretinin farkında olduğu için sürekli babasından bir tehlike gelebileceği kaygısı içindedir. Bu gelişim döneminde, çocuğun zihinsel gezegeninde olup bitenlerden bihaber olan babanın cezalandırıcı tutumlar benimsemesi çocuğun kişiliğinde önemli etkiler yapar. Kendi kıskançlığının doğurduğu nefrete bir yol çizemeyen çocuk, babasında da kendisine karşı aynı nefretin olduğunu farz eder ve “saldırgan” babanın intikam almasından korkar. Babadan gelecek intikam hamlesinin de bütün bu sürece sebep olan cinsel organlarına yönelik olacağı, bu dönemde cinsel dürtülerin aracısı olan cinsel organlarının babası tarafından ortadan kaldırılacağı endişesini yaşar. Psikanaliz teorisinde bu duruma “iğdiş edilme kompleksi” (“kastrasyon kompleksi”, “Hadımlık kompleksi”) adı verilir. Çocuğun etrafta penisi olmayan insanları, yani kadınları gözlemlemesiyle de bu korku rasyonelleşir. Bu dönem içindeki çocuklar üzerinde yapılan gözlemler, ödipal dönemdeki erkek çocukların sık sık cinsel organlarını kontrol etmelerinin, penisleriyle oynamalarının, penislerini göstermek istemelerinin ve hatta penisle ilgili konuşmaktan hoşlanmalarının altında, penisin varlığının, yerinde durduğunun, yani kesilmediğinin tasdik ettirilmesi ihtiyacının olduğunu düşündürmektedir. Çocuk bazen penisle ilgili bu korkusunu vücudunun başka organlarına da yansıtabilir; vücudundaki küçük rahatsızlıklar, yaralanmalar, ağrıya sebep olan durumlar karşısında büyük kaygılar duyabilir. Bu kaygılar da ileride, vücuda yönelik hafif hassasiyetlerden, “hastalık hastalığı”na kadar birçok zihinsel rahatsızlığa eğilimli bir zihinsel yapının gelişmesini kolaylaştırabilir. Keza iğdiş edilme korkusunun yansımaları çocuğun karşı cinsten yaşıtlarıyla ilişkilerinde de görülebilir. Kız çocuklar hakkında, işledikleri bir kabahat nedeniyle penislerini kaybettikleri kanaatine varan bir erkek çocuk, kızları aşağılık ve değersiz gördüğü veya onların kaderine ortak olmaktan çekindiği için kızlardan uzak durabilir ve bu tutum yetişkinlikte de devam edebilir.
Babadan gelebilecek tehlike yüzünden kendi istek ve arzuları ile başı derde giren çocuk diğer taraftan da bu istek ve arzularının annesinin ilgi ve sevgisinin azalmasına yol açmasından korkar. Bütün bu korkularla baş edemeyen çocuğun yapabileceği çok fazla şey yoktur, bu korkulara sebep olan arzularından kurtulması gerekir ve bilinçdışı, bütün zihinsel süreçlerin adeta bodrumu olduğundan, çocuk bütün bu arzularını bastırarak bilinçdışına uğurlar. Dürtülerin küçümsenemeyecek gücü böyle bir bastırma manevrası sırasında her şeyi alt üst edebilir. Anneye duyulan arzu ile babaya duyulan nefret ve intikam istekleri bastırılırken zihinsel enerji yatırımlarında ciddi bir değişiklik ortaya çıkar. Daha önceki kondansatör örneğimiz üzerinden anlatacak olursak, “anne” adlı kondansatöre bağlanmış olan “libido” tipi enerji ve “baba” adlı kondansatöre bağlı olan “destrudo” tipi enerji geri çekilir, ama bu enerjiler herhangi bir şekilde boşalamadığı için ve önceki dağıtım elektrik devresini tehdit ettiği için yeni enerji dağılımı alternatifleri devreye girer. Anneye sahip olma isteğinin reddedilmesi ile birlikte anneye saldırgan dürtülerin enerjisi bağlanır, yani bir bakıma kedi uzanamadığı ciğere “murdar” der. Bununla beraber daha önce babaya karşı duyulan nefret ve onu ortadan kaldırma isteklerinin yerini, babanın kudretiyle baş edilemeyeceğinin idrak edilmesi ile birlikte baba tarafından sevilme ve babanın önem verdiği annenin tehlikeden uzak konumuna sahip olma isteği geçer. Bu şekilde de gerilim çözülemez, çünkü baba için annenin yerini almak, kadın olmak, yani cinsel organdan yoksun olmak manasına gelir, dolayısıyla bu istekler de iğdiş edilme korkusunu körükler. O halde bu duyguların da bastırılması gerekir. Erkek çocuk, gerek bedensel, gerek cinsel yönden yeterli olmadığını fark ettiğinde bütün bu zihinsel çatışmaları, arzularını bastırarak veya daha sonra bahsedeceğimiz çeşitli “savunma mekanizmaları” kullanarak bertaraf eder. Babayla dövüşmek yerine ona benzemeye çalışan erkek çocuk, onunla özdeşleşme yoluna gider ve annesini babasına bırakır ve zamanı gelince kendi kadınını bulma düşüncesiyle Ödipal açmazdan çıkar. Daima bir saldırgan olarak görülen babayla kurulan bu özdeşim sayesinde çocuğun annesine karşı beslediği arzuların yerini daha masum ve sınırlandırılmış sevgi duyguları alır. Bu sürece psikanalizde “Saldırganla özdeşim” denir.
Normal dediğimiz durumlarda erkek çocuklar ödipal dönemi bu şekilde atlatırlar. Kız çocuklardaki ödipal gelişimin farklı seyri ise şöyle olur. Kız çocukta, annesi için erkek rolü oynama isteği iğdiş edilme korkusuna yol açmaz, çünkü başlangıçta bir penise sahip değildir. Enerjisinin neredeyse tamamını yatırdığı annesi için babadan daha iyi bir erkek olabilme yeterliliği, penis eksikliği nedeniyle kendisinde bulamayan kız çocuğu, bu gerçeği idrak ettikten sonra kendisini eksik ve aşağı hisseder. Bu utanç duygusu beraberinde, kendisindeki eksikliğin doğurduğu bir kıskançlığı getirir. Buna psikanalizde “penis kıskançlığı” denir. “Penis kıskançlığı” erkek çocuklardaki “iğdiş edilme korkusu”nun kız çocuklardaki karşılığıdır. Kız çocuk için bu noktadan itibaren kondansatörlerdeki enerji dağılımında dalgalanmalar başlar. Öncelikle anneye yatırılan “libido” enerjisi, annenin kendisini eksik bir biçimde dünyaya getirmiş olduğu düşüncesi ile “destrudo”ya dönüşür, yani kız çocuk annesinden nefret etmeye başlar. “penis kıskançlığı” ile başlayan umutsuzluk ve öfke duyguları nedeniyle anneden koparılan “libido” türü enerji mecra değiştirir ve babaya yönlendirilir, annenin yanında babanın yerini alamayacağını kabullendikten sonra, babanın yanında annenin yerini alma isteği duyar. Bu isteklerin dışavurumu olan çocuksu davranışlar da engellenince bu arzular da bastırılır ve kız çocuk sıklıkla sevgi nesnesi olarak tekrar anneye döner. Bu gelişim döneminin çocuğun zihin topografisine yaptığı etkiler, ömür boyu sürecek olan bilinçdışı çatışmalara sebep olur. Kız çocuk, bir penise sahip olma isteğine karşı büyüyüp erişkin olduğunda dahi devam edecek bir direnç gösterir. Penis yokluğunun yarattığı gerilim çocuk sahibi olma ile ödünlenebilir. Erkek bir çocuk dünyaya getirmek de bu gerilimin çözülmesine büyük katkıda bulunur.
Ödipus kompleksinin çözüme kavuşturulması sürecinde çocuk, toplumun kabulleri ile de daha yakın bir biçimde yüz yüze gelir. Baba korkusu veya kız veya erkek çocuktaki ödipal arzuların doğurduğu sevgiyi kaybetme korkusu ile birlikte toplumsal vicdandan da korkmaya başlayan çocuk toplumun değer yargıları doğrultusunda vicdanını da şekillendirir.
Ödipus kompleksi hayatın beşinci yılının sonuna doğru çözümlenir yahut da bu dönemin arzuları bastırılır. Tabii ki her gelişim döneminde olabileceği gibi ödipal dönemde de bir takım aksaklıklar veya normalin marjları dışına taşan durumlar yaşanabilir. Bu tip durumlar da erişkinlikteki kişilik özelliklerinde potluklara yol açabilir. Fallik dönemde ödipal kompleksi çözüme kavuşturamayan veya yeterli düzeyde bastıramayan kişilerin hayatında bir takım ödipal eğilimler bilinçli ya da bilinçdışı olarak görülebilir ve bunlara karşı da çeşitli savunma mekanizmaları geliştirilebilir. Bu türden eğilimlere yukarıda birkaç örnek vermiştik. Bu örnekleri burada tekrar etmek yerine, ödipal dönemin ve bu dönem içinde yaşanan Ödipus ve iğdiş edilme / penis kıskançlığı komplekslerinin gündelik hayattaki birçok davranışımızla, ilişkilerdeki tutumlarımızla, iş hayatımızla, otorite ile olan ilişkilerimizle ve hatta devlet ve kanunlar ile olan ilişkilerimizle yakından ilgili olduğunu söyleyerek fallik dönemle ilgili açıklamalarımızı noktalayabiliriz.
(devamı var)
Fallik dönem, psikanalitik teorinin en temel kavramlarından biri olan Ödipus Kompleksi’nin de ortaya çıktığı dönemdir. Freud, psikanalitik çalışmasının erken safhalarında, bazı hastalarının bilinçdışı süreçlerinde, karşı cinsten olan ebeveyne yönelik ensest arzuların, aynı cinsten olan ebeveyne karşı ise saldırgan arzuların bulunduğunu ortaya çıkarır ve o dönemde psikanalitik teori hasta analizlerinden elde edilen verilerle ilerlediği için Ödipus kompleksinin sadece anormal zihinsel işleyişle ilgili olduğunu düşünür. Daha sonraları ise bu kompleksin normal gelişimin bir parçası olduğunu, teorisinin hastalar kadar sağlıklı insanları da kapsadığını öne sürer. Psikanalitik teoriye göre ebeveyne yönelik bu tür istekler ve bu isteklerin sebep olduğu çatışmalar ile ortaya çıkan zihinsel süreçler bütün insanlar tarafından yaşanır.
Ödipus kompleksi, farklı cinsten olan ebeveyne karşı cinsel duyguların ortaya çıkması ve bu cinsel duyguların nesnesine daha yakın konumda olan aynı cinsteki ebeveyne karşı ise saldırgan duyguların baş göstermesi ile başlar. Hatta, bu kompleks bu söylediğimizin tam tersi şeklinde de cereyan edebilir, yani aynı cinsten olan ebeveyne karşı ensest duygular ve karşı cinsten olan ebeveyne karşı saldırgan duygular da ortaya çıkabilir ve bu duruma da “Ters Ödipus Kompleksi” denilir. Böyle bir iddia, kulağa ilk çalındığında ilkinin uyandırdığı hayreti, dehşet duygusuna çevirebilir belki, ama bütün bu söylenenlerin saçma olduğunu düşünmeden önce çocukların zaman zaman ne kadar saçma istekler dile getirdiklerini, oyunlarındaki anlamsız gibi görünen hareketlerini ve kurgularını düşünürsek belki bu dehşet duygusunun yerine daha rasyonel bir tutum koyabiliriz. Ödipus Kompleksi, ebeveyne karşı çocuğun zihninde gelişen çift yönlü bir dürtü ve duygu sürecidir. Kompleksin bir tarafında, saldırganlık dürtülerinin hedefi olan babayı ortadan kaldırma ve annenin yanında babanın yerini alma isteği yer alırken diğer tarafında ise bu defa anneye yönelen saldırgan dürtülerin etkisi ile anneyi bertaraf etme ve babanın yanında annenin işlevlerini görme isteği yer alır.
Prefallik, preödipal olarak da adlandırılan fallik dönem öncesi durumlarda olduğu gibi fallik dönemin başında da en yüksek oranda kateksis annenin zihinsel imajına bağlıdır. Fallik dönemin başında çocuk kendi bedeninin de çok farkında olmadığından annenin zihinsel tasavvuruna bağlanan zihinsel enerji kendi beden imajına bağlanan enerjiden bile çok daha fazladır. Anneye bağlanan bu yüksek miktarda kateksis nedeniyle hem kız çocuk hem de erkek çocuk, anneyi paylaşmak zorunda kaldıkları babanın zihinsel imajına libido yerine destrudo dediğimiz saldırganlık dürtüsünden kaynaklanan enerjiyi bağlar. Bu süreç erkek çocukta ekseriyetle bu şekilde devam ederken ödipal dönemde kız çocuk için bu durum değişiklik gösterir.
Erkek çocukta, bu döneme kadar her türlü dürtüsel gerilimini gideren annenin bütün sevgisini ve beğenisini kazanma, bunun için de babanın tam olarak yerini alma, babanın anneye verdiklerini verme isteği ortaya çıkar Erkek çocuk büyümüş olduğu, anne için babanın gördüğü fonksiyonu görebileceği düşüncesi içindedir. Çocuğun, anne ve baba arasında geçenleri doğuştan bildiğini iddia eden teorisyenler olmakla birilikte baştan beri söylediğimiz gibi, çocuğun cinsel ilişkinin şeklini bilmesi cinsel dürtülerin doyumu için şart değildir. Çocuk, fizyolojisinin bir sonucu olarak bedeninin gösterdiği tepkilerden, anne ile olan duygusal temasında hazzın hangi organı tarafından beynine iletildiğini fark eder. Çocuk ve yetişkinlerin psikanalizlerinden çocukların anne-baba arasında geçen cinsellikle ilgili hayallerinin oldukça çeşitli olduğu bilgisi elde edilmiştir. Her gece babanın yaptığı gibi, anne ile bir odaya kapanmak dahi cinsel bir fantezi olabilir. Fallik dönem ilerledikçe, çocuk cinsel organının ne şekilde uyarıldığını ve kendisine haz verdiğini öğrenir ve fantezileri de, cinsel organına dokunulması, cinsel organını gösterme şeklinde değişim gösterebilir. Çocuğa göre, baba yaptığı için yapılması gereken bir diğer önemli görev de anneye bir bebek verebilmektir ve çocuğun nasıl dünyaya geldiği ile ilgili yoğun merak ve hayaller bu dönemin karakteristiğidir. Bunu çocukların bu dönemde sordukları sorularda da görmek mümkündür. Çocuğun anne ile ilgili bu isteklerinin yanında, zihninde rakip olarak gördüğü babaya ve hatta yine anneyi paylaşmak zorunda kaldığı kardeşlerine karşı da onları ortadan kaldırma isteği ortaya çıkar. Anneye yönelik cinsel dürtülerden köken alan duygular ve babaya karşı kıskanç ve öldürücü istekler çocukta bir takım zihinsel çatışmaların ortaya çıkmasına sebep olur. Her ne kadar babaya karşı devasa nefret ateşleri iç dünyada yansa da bunların akislerinin dışarıdan görülmesi tehlikeli olabilir ve çocuk bu nefretinin hedefi olan babanın üstünlüğünün, gücünün, kudretinin farkında olduğu için sürekli babasından bir tehlike gelebileceği kaygısı içindedir. Bu gelişim döneminde, çocuğun zihinsel gezegeninde olup bitenlerden bihaber olan babanın cezalandırıcı tutumlar benimsemesi çocuğun kişiliğinde önemli etkiler yapar. Kendi kıskançlığının doğurduğu nefrete bir yol çizemeyen çocuk, babasında da kendisine karşı aynı nefretin olduğunu farz eder ve “saldırgan” babanın intikam almasından korkar. Babadan gelecek intikam hamlesinin de bütün bu sürece sebep olan cinsel organlarına yönelik olacağı, bu dönemde cinsel dürtülerin aracısı olan cinsel organlarının babası tarafından ortadan kaldırılacağı endişesini yaşar. Psikanaliz teorisinde bu duruma “iğdiş edilme kompleksi” (“kastrasyon kompleksi”, “Hadımlık kompleksi”) adı verilir. Çocuğun etrafta penisi olmayan insanları, yani kadınları gözlemlemesiyle de bu korku rasyonelleşir. Bu dönem içindeki çocuklar üzerinde yapılan gözlemler, ödipal dönemdeki erkek çocukların sık sık cinsel organlarını kontrol etmelerinin, penisleriyle oynamalarının, penislerini göstermek istemelerinin ve hatta penisle ilgili konuşmaktan hoşlanmalarının altında, penisin varlığının, yerinde durduğunun, yani kesilmediğinin tasdik ettirilmesi ihtiyacının olduğunu düşündürmektedir. Çocuk bazen penisle ilgili bu korkusunu vücudunun başka organlarına da yansıtabilir; vücudundaki küçük rahatsızlıklar, yaralanmalar, ağrıya sebep olan durumlar karşısında büyük kaygılar duyabilir. Bu kaygılar da ileride, vücuda yönelik hafif hassasiyetlerden, “hastalık hastalığı”na kadar birçok zihinsel rahatsızlığa eğilimli bir zihinsel yapının gelişmesini kolaylaştırabilir. Keza iğdiş edilme korkusunun yansımaları çocuğun karşı cinsten yaşıtlarıyla ilişkilerinde de görülebilir. Kız çocuklar hakkında, işledikleri bir kabahat nedeniyle penislerini kaybettikleri kanaatine varan bir erkek çocuk, kızları aşağılık ve değersiz gördüğü veya onların kaderine ortak olmaktan çekindiği için kızlardan uzak durabilir ve bu tutum yetişkinlikte de devam edebilir.
Babadan gelebilecek tehlike yüzünden kendi istek ve arzuları ile başı derde giren çocuk diğer taraftan da bu istek ve arzularının annesinin ilgi ve sevgisinin azalmasına yol açmasından korkar. Bütün bu korkularla baş edemeyen çocuğun yapabileceği çok fazla şey yoktur, bu korkulara sebep olan arzularından kurtulması gerekir ve bilinçdışı, bütün zihinsel süreçlerin adeta bodrumu olduğundan, çocuk bütün bu arzularını bastırarak bilinçdışına uğurlar. Dürtülerin küçümsenemeyecek gücü böyle bir bastırma manevrası sırasında her şeyi alt üst edebilir. Anneye duyulan arzu ile babaya duyulan nefret ve intikam istekleri bastırılırken zihinsel enerji yatırımlarında ciddi bir değişiklik ortaya çıkar. Daha önceki kondansatör örneğimiz üzerinden anlatacak olursak, “anne” adlı kondansatöre bağlanmış olan “libido” tipi enerji ve “baba” adlı kondansatöre bağlı olan “destrudo” tipi enerji geri çekilir, ama bu enerjiler herhangi bir şekilde boşalamadığı için ve önceki dağıtım elektrik devresini tehdit ettiği için yeni enerji dağılımı alternatifleri devreye girer. Anneye sahip olma isteğinin reddedilmesi ile birlikte anneye saldırgan dürtülerin enerjisi bağlanır, yani bir bakıma kedi uzanamadığı ciğere “murdar” der. Bununla beraber daha önce babaya karşı duyulan nefret ve onu ortadan kaldırma isteklerinin yerini, babanın kudretiyle baş edilemeyeceğinin idrak edilmesi ile birlikte baba tarafından sevilme ve babanın önem verdiği annenin tehlikeden uzak konumuna sahip olma isteği geçer. Bu şekilde de gerilim çözülemez, çünkü baba için annenin yerini almak, kadın olmak, yani cinsel organdan yoksun olmak manasına gelir, dolayısıyla bu istekler de iğdiş edilme korkusunu körükler. O halde bu duyguların da bastırılması gerekir. Erkek çocuk, gerek bedensel, gerek cinsel yönden yeterli olmadığını fark ettiğinde bütün bu zihinsel çatışmaları, arzularını bastırarak veya daha sonra bahsedeceğimiz çeşitli “savunma mekanizmaları” kullanarak bertaraf eder. Babayla dövüşmek yerine ona benzemeye çalışan erkek çocuk, onunla özdeşleşme yoluna gider ve annesini babasına bırakır ve zamanı gelince kendi kadınını bulma düşüncesiyle Ödipal açmazdan çıkar. Daima bir saldırgan olarak görülen babayla kurulan bu özdeşim sayesinde çocuğun annesine karşı beslediği arzuların yerini daha masum ve sınırlandırılmış sevgi duyguları alır. Bu sürece psikanalizde “Saldırganla özdeşim” denir.
Normal dediğimiz durumlarda erkek çocuklar ödipal dönemi bu şekilde atlatırlar. Kız çocuklardaki ödipal gelişimin farklı seyri ise şöyle olur. Kız çocukta, annesi için erkek rolü oynama isteği iğdiş edilme korkusuna yol açmaz, çünkü başlangıçta bir penise sahip değildir. Enerjisinin neredeyse tamamını yatırdığı annesi için babadan daha iyi bir erkek olabilme yeterliliği, penis eksikliği nedeniyle kendisinde bulamayan kız çocuğu, bu gerçeği idrak ettikten sonra kendisini eksik ve aşağı hisseder. Bu utanç duygusu beraberinde, kendisindeki eksikliğin doğurduğu bir kıskançlığı getirir. Buna psikanalizde “penis kıskançlığı” denir. “Penis kıskançlığı” erkek çocuklardaki “iğdiş edilme korkusu”nun kız çocuklardaki karşılığıdır. Kız çocuk için bu noktadan itibaren kondansatörlerdeki enerji dağılımında dalgalanmalar başlar. Öncelikle anneye yatırılan “libido” enerjisi, annenin kendisini eksik bir biçimde dünyaya getirmiş olduğu düşüncesi ile “destrudo”ya dönüşür, yani kız çocuk annesinden nefret etmeye başlar. “penis kıskançlığı” ile başlayan umutsuzluk ve öfke duyguları nedeniyle anneden koparılan “libido” türü enerji mecra değiştirir ve babaya yönlendirilir, annenin yanında babanın yerini alamayacağını kabullendikten sonra, babanın yanında annenin yerini alma isteği duyar. Bu isteklerin dışavurumu olan çocuksu davranışlar da engellenince bu arzular da bastırılır ve kız çocuk sıklıkla sevgi nesnesi olarak tekrar anneye döner. Bu gelişim döneminin çocuğun zihin topografisine yaptığı etkiler, ömür boyu sürecek olan bilinçdışı çatışmalara sebep olur. Kız çocuk, bir penise sahip olma isteğine karşı büyüyüp erişkin olduğunda dahi devam edecek bir direnç gösterir. Penis yokluğunun yarattığı gerilim çocuk sahibi olma ile ödünlenebilir. Erkek bir çocuk dünyaya getirmek de bu gerilimin çözülmesine büyük katkıda bulunur.
Ödipus kompleksinin çözüme kavuşturulması sürecinde çocuk, toplumun kabulleri ile de daha yakın bir biçimde yüz yüze gelir. Baba korkusu veya kız veya erkek çocuktaki ödipal arzuların doğurduğu sevgiyi kaybetme korkusu ile birlikte toplumsal vicdandan da korkmaya başlayan çocuk toplumun değer yargıları doğrultusunda vicdanını da şekillendirir.
Ödipus kompleksi hayatın beşinci yılının sonuna doğru çözümlenir yahut da bu dönemin arzuları bastırılır. Tabii ki her gelişim döneminde olabileceği gibi ödipal dönemde de bir takım aksaklıklar veya normalin marjları dışına taşan durumlar yaşanabilir. Bu tip durumlar da erişkinlikteki kişilik özelliklerinde potluklara yol açabilir. Fallik dönemde ödipal kompleksi çözüme kavuşturamayan veya yeterli düzeyde bastıramayan kişilerin hayatında bir takım ödipal eğilimler bilinçli ya da bilinçdışı olarak görülebilir ve bunlara karşı da çeşitli savunma mekanizmaları geliştirilebilir. Bu türden eğilimlere yukarıda birkaç örnek vermiştik. Bu örnekleri burada tekrar etmek yerine, ödipal dönemin ve bu dönem içinde yaşanan Ödipus ve iğdiş edilme / penis kıskançlığı komplekslerinin gündelik hayattaki birçok davranışımızla, ilişkilerdeki tutumlarımızla, iş hayatımızla, otorite ile olan ilişkilerimizle ve hatta devlet ve kanunlar ile olan ilişkilerimizle yakından ilgili olduğunu söyleyerek fallik dönemle ilgili açıklamalarımızı noktalayabiliriz.
(devamı var)