İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Merdümgiriz

Sayfa: [1] 2
1
Çok uzun zamandır rahat olsam da akşam üzeri yine bunalmaya başladım. Sebebi ise çok uyumam. 2 gecedir 8-8 buçuk saat uyuyorum. Ondan önceki gece ise 5 buçuk saat uyumuştum. Saat şu an 23:16 ve benim uykum var. Yarın hocaya 2 kutu ilacım olduğunu bunlarla birlikte son vermek istediğimi söyleyecektim. Lakin sitedeki son yazıyı görünce benim de öyle kolay bırakamayacağım ihtimali beni sinirlendirdi. İlacı bırakmayı istememin tek sebebi uyku. Kış aylarında 4-5 saat uyuyordum. Hiç de hayatımdan şikayetçi değildim. Şu an 8 saat yatakta göt büyüterek nasıl entelektüel inkişaf sağlarım?

2
En ahlaklı, en iyi, en sevdiğim, en yakın arkadaşım olarak defalarca övdüğüm arkadaşım beni sükutuhayale uğrattı. Bana seksüel bir şaka yaptı. Aslında bu hafta onunla buluşacaktık ama şu an istemiyorum. İsmini hatırlamak bile midemi bulandırıyor.

Üç-dört gün evvel de benden üç yaş büyük komşunun nişanlı oğlu başka bir komşunun apartmanındaki kızla merdiven boşluğunda "bazı sesler" çıkardıkları için 80 yaşında bir adam tarafından basılmış. Bu hikayeyi duyunca da bir kez daha herkesten iğrendim.

Dört-beş gündür sürekli hiç kimseye güvenilmeyeceği, herkesin şeytan olduğu, kimseye yanaşmamak lazım geldiği düşünceleri geçiyor zihnimden. Aileme de söyledim birkaç defa hatta. İnsanlık ya nura gark olmalı, ya kahrolmalı! Ak göt ve kara götün belli olmadığı dünyaya sıkışmak zor. Tek başıma yaşamak ve kimseyi görmemeyi dilerdim. Ya az önce Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'nu okurken aldığım nota ne demeli?
"göz bebeklerimin içindeki saklı bakışlarında buldum ebediyeti" (Herkes mide bulandırıcı madem, bu sözler kime?)
Aslında bu söz kitaptan değil. En sevdiğim şairlerden Rimbaud'nun Fransızca bir şiiri verilmiş, karakter de onu tercüme edip sevgilisine söyleyecek, ben de o tercümeyi (Bulundu. Ne? Ebedilik. Bu benim gözlerimin altında senin bakışındır.") değiştirip not aldım. Not alırken hoşlandığım kız aklıma geldi. Keşke hiç ona açılmasaydım düşünceleri peşine. Kendimi rezil ettiğimi düşünerek üzdüm hep kendimi. Bu üzüntüyü duymamak için ondan hiç hoşlanmamayı dilerdim. İnsanlara olmayan güvenim bu tecrübeden sonra kızlara asla yaklaşılmaması gerektiği fikrine dönüştü. Keşke seksüel ve hissi her şeyden kurtulabilsek. Yemek yemek ve uykudan sonra listeme yeni eklendi: seks. Bu üçünden kurtulmayı dilerdim.

3
Birinin "Dindar olmasam zina yapardım." dediğini işittim. Ne menem bir sözdür diye kafamı kurcaladı. Bu sözü söyleyen şahıs ne kastetmiştir?

a- Zina yapmıyorum çünkü ben çok dindarım. ( Mealen dindarım ve günahlardan sakınma hususunda nefsime güvenirim, istediğim günahlardan uzak dururum diyerek nefsini övüyor.)

b- (Haşa) Zina yapmak güzel bir şeydir fakat bu dünyada dindarlık bana Tanrının bir lütfu değil belasıdır, bu sebepten zina yapmıyorum yahut yapamıyorum.

c- Dindarlık güzeldir, zina ise kötüdür, dindarlık benim asli esvafımdandır. Benden kötü bir fiil sadır olması muhaldir. (Dolayısıyla a'daki neticeye varıyor.)

Bunu söyleyen ya nefsini övüyor ya da/ ve de bununla beraber Maturidilere göre aklın fiillerin ekserisinin güzel veya çirkin olduğunu fark ettiği kabulünü reddediyor. Ya da bu kadar iddialı söyleyemesek de zina, zulüm, yalan, iftira gibi fiillerin insana menfaatleri bulunsa da, ictimai cihetle pek çok kötülükler taşıdığı gerçeğinin farkında değil.

Peki niçin buraya yazıyorum? Burası bir günlük ve bir ayı mütecaviz vakittir ki Allah'a şükür homoseksüelliğe dair obsesyonlardan beriyim. Ayrıca buraya yazmak canlı hayattan kısmen kopuk olup yine mücerred meseleler, fikirlerle meşgul olduğumu gösterir.

Annem, babam yukarıda serin bir yerde tatlı yerken benim koşarak aşağı inip Platon'un Euthyphron diyaloğuna, Eşari'nin görüşüne tekrar göz atmam da hakeza.

4
Konuşan (homoseksüellikten) muzdarip, dinleyen öyle. Sohbetin ne faydası var, bilmem.

5
Hayırlı bir eser bırakmadan toprak altına girenler, dünyaya gelmeden ölmüş gibidirler.
Ali Emiri Efendi

6
Son yazı ve Alman işçileri benzetmesinin olduğu yazı hariç bugüne kadar yazdığım hiçbir şeye katılmıyorum. Hepsi beni utandırıyor. Hatta bu sitede yazı okumak mide bulandırıyor. Yazdığım yazılarda terapiye başlamama neler sebep oldu ve o sebepleri tespit ve izale etmek için abartarak yazmıştım hep.

7
4.TERAPİ
Hüseyin Hoca'nın odasına girdiğimde ilk olarak niçin bu kadar ara verdiğimi sordu çünkü bir aydır gelmiyordum. Gelme sıklığını benim ayarlamamı ama iki haftada ise iki haftada, üç haftada ise üç haftada bir gelmemi söyledi. İstikrarın mühim olduğunu ekledi ve de "Sen hani saplantılı takıntılı bir adamsın ya ayda bir gelirsen çok verim alamayız" dedi. Maddi sebeplerden ötürü gelemediğimi söyleyince, bunu dert etmememi, daha sonra verebileceğimi söyledi.

Mevzuya bir ayı nasıl geçirdiğimi sorarak başladı. Bu ay içerisinde 2 defa gay&hetero porno izlediğimi söyledim. Gay porno izlerken ne oluyor, ne düşünüyorsun diye sordu. Hiçbir şey dedim. O hâlde "fantezi yoksa eşcinsellik de yok" dedi. Ayrıca artık bunu eski bir itiyad olarak görmemi istedi. Homoseksüel olmadığımı ama terapiye gelenler arasında OKB'si en güçlü kişi olduğumu söyledi.

Daha sonra eğer bu obsesyonlar ben de homoseksüelleşme vetiresini başlatmasa idi hiç iyileşemeyeceğimi söyledi. Kaliteli koca olamazdın, üç çocuktan birinin homoseksüel olma ihtimali olacaktı, çünkü her şeye karışan bir eş, baba olacaktın dedi.

(Bu şekilde şöyle dedi, böyle dedi yazarak devam etmek istemiyorum ama ses kaydı dinledikten sonra ister istemez böyle oluyor. Hem hoca yazılarda biraz daha derinleş demişti. O yüzden aldığım notlara bakmadan devam edeyim yoksa sadece böyle dedi, şöyle dedi şeklinde ilerliyor.)

Pornografi problemine dönersek terapiye gelmeden nasıl izlediğimden bahsettim. Önce hetero izlediğimi daha sonra gay'e geçtiğimi söyledim. En başta hetero izlerken günahkâr hissettiğimi de söyleyince suçluluk hissiyle obsesyonlar devreye giriyor ve gay pornoya yönlendiriyor dedi. Bunu çok makul bulup rahatladım çünkü aslında gaymişim ama kendimi hetero izlemeye cebrediyormuşum, eninde sonunda da dayanamayarak asıl istediğimi izliyorum vehmine kapılıyordum.

Bunun üzerine artık kafama vura vura anlamam gerek olan meşhur "Her türlü suçluluk, korku eşcinselliği besler" sözünü söyledi.

Daha sonra en çok endişe duyduğum mevzuya geldik: Kariyer. KPSS'de iyi olabilecek miyim, akademik kariyer yapabilecek miyim, o olacak mı, bu olacak mı diye diye aylardır kendimi yoruyordum.

Öncelikle kendi lisans programımdan ilerlememi söyledi. Diğer istediğim bölümde yapmamın zor olacağını söyledi. Aslında biliyor ve son zamanlarda ben de böyle yapmayı düşünüyordum ama zihnim sürekli bir problem çıkarıp beni oyalayacak. İktisatçı Keynes'in bir sözü var ya "Ekonomik durgunluğun yenilmesi için gerekirse devlet çukur kazdırıp sonra da o kazdırdığı çukurları doldurtmak durumundadır." İşte benim zihnim de böyle. Problem yoksa bile problem yaratacak. (Bu benzetme için eskiden izlediğim ruh hastası Cemre Demirel'e teşekkürler)

Terapide de hoca kendi bölümünde yl yap deyince ama ortalamam düşük diyorum. Burdan kendime sesleniyorum gerizekalı mısın, ortalaman 2,5 değil 3 değil, ALES'de fena değil, neyin draması bu?

Ama kendimi bildim bileli hep böyleydim. Her şeyi abartır, yandım, kül oldum, bittim der sonra da bir halt olmadığını görünce başka yandım, bittim diyecek dertler bulurdum. Artık yeter dediğime inanıyorum. Tek bir şey hariç. O da uyku. Bu arada çok uyuduğuma kafayı taktım. 6 ya da 8 saat arası uyuyorum ama ilaç kullanmazken 4-5 saatle kendime geliyordum. Şimdi ise çok zor. Fakat bakıyorum da yüksek lisans yapmak isteyen bir arkadaşım var ortalaması benden 0,12 puan yüksek ama hiçbir şey umrunda değil, bir başkası daha var o da çok farklı değil. Ben neden kendimi yetersiz göreyim ki? Kendi zihnimle savaşmak manasız çünkü günde 2 saat uyusam bile"Kâfir filozofun biri bile gençken 3 gün uyumadan çalışıyordu, sen İslam'a hizmet etmek isteyip uyuyor musun ha behey gafil!" demeye devam edecek.

O yüzden bu meseleyi de takmayıp artık sadece yapmam gerekene odaklanmam gerekiyor. Gerisini boş ver.

8
Neden Yazmak İstemiyorum?

Neden yazmak istemiyorum başlıklı yazı kendisi ile mütenakız olsa da şimdi yazmaya başlayana kadar niçin yazmak istemedim sualinin cevabını kendime vermeye çabalayacağım.

Geçtiğimiz cumartesi günü terapideydim. Terapide hoca yazıların kusmuk gibi demişti. Aslında yazılardan birinde ben de demiştim.

2 ya da -kuvvetle muhtemel- 3.terapiye kadar homoseksüelliğin kendisini bir âmil, diğer psikolojik problemlerimi netice olarak görüyordum. Sebep- netice münasebetini ıskaladığımı fark ettim. Oysa homoseksüelleşme prosesinin başlaması netice, mevcudiyetinden bihaber olduğum obsesyonlarım sebep imiş.

Terapiye gelmeden evvel aslî meseleyi birtakım homoseksüel hisler olarak telakki ettiğim için yazılarda da şimdiye kadarki hayat serüvenimde adeta dedektiflik yaparak tetikleyici unsurları bulup homoseksüelliği çözebileceğimi zannettim.

Bu unsurları keşif için de hiç tashih yapmadan kalemimden nasıl çıkıyorsa öyle yazdım. Böylece şuur dışından onları çıkarabileceğimi düşündüm.

Terapiden önce 20-25 tane homoseksüelliğe dair kitap, makale derlemesi yapmıştım. Daha sonra bir dosya alıp hülâsaten anladıklarımı yazıyordum. Dosyanın ilk sayfasında da bir liste mevcuttu. Okudukça da kitapları oradan tik atıyordum. Liste tamamlandığında problemlerim de bitecekti. 2.terapiden sonra bu dosyayı yok ettim.

Obsesifçe dosyalamaktan vazgeçtikten sonra şimdi de "kusturma" metodumu çöpe attım.

Çünkü hocanın "Fantezi yoksa eşcinsellik de yok." sözü "Ben aslında ortaokulda 1-2 piçin dediği gibi top muyum?" gibi takıntılardan "aslında eşcinsel olmadığımı eşcinselleştiğimi" fark ettirmekle iyice beni uzaklaştırdı.

Ayrıca Haziran ayı müddetince tamamıyla kitap okumak ve KPSS çalışmak ile meşguldüm. Toplamda 4-5 gün akrabalar, arkadaşlar ile görüşmüşümdür. Bu ay okul belasından da kurtulduğum için mutluydum. O yüzden hiç yazmayı düşünmedim.

9
Devamı

Benim için en çarpıcı noktalardan birine geldim şimdi.
"Allah sence seni sen olduğu için takdir etmiyor mu, bu niyetlerini bu çabalarını görmüyor mu, illa 1000 mi istiyor, hep 1000 çekiyordun salı günü neden 2 eksik çektin mi diyecek, 21 yaşında adamsın, millet karı sikerken millet her sapkınlığı yaparken gücün yettiği kadar bir şeyler yapıyorsun, sence senin hakkında ne düşünür" diye sordu. Dikkat ettim terapi boyunca hoca buna benzer sorular sorsa da hiç cevap vermemişim. Bir yerde çok kısık sesle cevap veriyorum takdir etmesi diye. Hoca tekrar ettiriyor o zaman yüksek sesle takdir etmesi diyorum. Çünkü Allah'ın beni şu an takdir edeceğine inanamıyorum, hep bir şeyler eksik diye düşünüyorum. Fakat hoca şunu söyledi: "Allah'ın tam istediği kıvamdasın ama stratejin yanlış."

Sonra da OKB'nin en pis tarafının kendini sittin sene takdir edememek olduğunu söyledi.

Daha sonra hoca neden bu işi yaptığı üzerine soru soruyor. Neden hoca eşcinsellikle uğraşıyor, toplum nazarında asacaksın, yakacaksın, keseceksin diye düşünüyor herkes, hocanın amacı ne? Çünkü İslam adalet diniyse, hoca da hayata en mağdur başlayan, en büyük nefis mücadelesini veren ve tek iyileştiğini gördüğü eşcinsellere yardım etmek istiyor.

Eşcinseller sikişmek yerine Hüseyin Kaçın'a gidiyorlar. Hoca da Allah için en çok çaba veren insan sınıfının eşcinseller olduğunu söylüyor. Beni de verdiğim bu savaş nedeniyle Allah'ın adaleti gereği beni takdir edeceğine inandırmaya çalışıyor.

Daha sonra hoca Matrix'e lafı getirdi. Benim Neo, Morpheus'umun da kendisi olduğunu söyledi. Trinity'yi bulmam için bana yardım ediyor:) Aynı zamanda rol modelim olmadığını, yetiştirilmem gerektiğini söyledi ve şunu ekledi:
"Bütün eşcinseller iyileşirse Neo'dur, kurtarıcıdır, insanlığa en büyük duygusal, düşünsel tatmini sağlayacak insanlardır." Bu noktada benim de Neo olabileceğime inanmam ve Morpheus'a güvenmem gerekiyor.

Şimdi sona doğru yaklaşıyoruz. Kendimi tutamayıp ağlamaya başladığım nokta.

Allah'a böyle yaranmama gerek yok, gidip porno izleyip erkek kız fark etmeksizin birileriyle sikişerek ömür tüketebilirim ama ben Hüseyin Kaçın'a gidiyorum. Bu yüzden takdiri hak ettiğimi söylüyor hoca bir milyonuncu kez. Artık dayanabilecek bir durumda değildim. Ağlamak üzereydim. Hoca, kapısından girenleri 20 saniye içinde bazı sorunlarını çözmek için mi gelmiş, yoksa Allah mı göndermiş anlayabiliyorum diyor. Benim de hep ettiğim sevdiklerini sevdir, sevmediklerinden uzaklaştır diye dua ediyormuş hep. Sevdiklerini istediği için de Allah ona birinci gelecek ama yarışın ortasında dökülen kullarını gönderiyormuş.

Bunları duyduğumda ağlamaya başladım. Evde dinlerken de hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. İyice boşalttım kendimi yine. Hoca "Kendini beğenilir misin, takdir edebilir misin, suçlamaktan vazgeçebilir misin?" diye sordu. Ben de söz veriyorum. Seni sevmeseydi bu anı yaşatmazdı diyor. O SENİ SEVİYOR diyor. Bugüne kadar nefsime zulmettiğim için bu hâle geldiğimi söylüyor. Şimdi yazarken yine ağlamaya başladım. Hoca şu ana kadar bastırdığın duygular açığa çıkıyor demişti. Bağırarak söylemek istiyorum: ALLAH BENİ SEVİYOR.

Hüseyin Hoca'nın son sözleri: "Bence ileride güç sahibi, İslam'a hizmet edecek, ama entelektüel olarak, oraya odaklan"

Artık benim son sözlerime geleyim. Bu terapi benim için çok daha fazlasıydı her şeyiyle. İnşallah başlangıcı diye umuyorum, kendimi sevmemin, takdir etmemin.

Terapide Hüseyin Hoca'nın neden bu işi yaptığı kısmı beni etkileyen anlardan birisiydi. Hem kendime hem de Morpheus'uma ithafen Kadir Mısıroğlu'nun bir şiiri.

"NEDİR, KÜÇÜK BİR TOHUMUN KADERİ?!..
NEDİR?..
KİM GÖREBİLİYOR BAKINCA ONA,
ACEP BÎR TOHUMCUK NEYE GEBEDİR?!.
NEDEN SIR VERMİYOR KADER İNSANA?!.
RABBİM
KAT KAT ESRAR PERDESİ ALTINDA KALAN,
HER ŞEYİN ÜSTÜNDE SATHÎ VE YALAN,
BÎR KABUK ALDATIP BEŞERİYETİ!.
BİR BİLEĞİ TAŞININ ÇARKINDAN ÇIKAN,
KIVILCIMLAR KADAR,
FÂNİ,
ÖMÜRSÜZ.
CILIZ,
IŞIKLARLA AVUTUP GİDER!..
ÜSTELİK VERMİŞKEN NİCE PEYGAMBER,
EVLİYÂ,
ASFİYÂ.
MEÇHULDEN HABER.
KADERİN KAPISI KİLİTLİ HÂLÂ
HER ŞEYİN DERÛNU GİZLİ BÎR MAHZEN!..
*
KADER LÜTFEDERSE YABAN İNCİRLERİNE,
KAYALAR ÜSTÜNDE BİR HAYAT VERİR!..
EĞER, DİLEMEZSE, O, BİR TOHUMU
BÎR TIRTILA VEYA KUŞA YEDİRİR!..
HEM DE
EN MÜNBİT TOPRAĞIN OLDUĞU YERDE!..
ÇÜNKÜ HER TOHUM,
GEBE DEĞİLDİR BAŞKA BİR FERDE,
YALNIZ KENDİ NEFSİNİ TAŞIR BAZISI,
AMA ÖYLE YAZILMIŞSA YAZISI,
KİMİ BAZAN MİLYONLARI YÜKLENİR
ARDINDAN NESLİNİN UMMANI GELİR!..
*
İNSAN DA BİR TOHUM..
HİS DE!.
FİKİR DE!.
EĞER BUNLAR İÇİN,
RABBİM DİLER DE.
ENGİN BİR BEREKET TAKDİR EDERSE,
NEYE BALİĞ OLUR HERBİRİ EN SON,
KİM SIĞDIRABÎLİR BUNU İDRÂKE?!..
HİÇ KİMSE!..
HİÇ KİMSE!..
*
ÂCİZ BİR KULUN OLDUĞUMA BAKMAYIP RABBİM.
NASIL BİR DÂVAYA GİRİŞTİM, ÂMÂN!..
FAKAT ÜMMÎD EDERİM,
SÂHİB-İ KEREM OLAN,
SENDEN,
SALÂH-I HÂL EYLEYİP BANA İHSAN..
SONRA BÜTÜN HİS VE DÜŞÜNCELERİMİ,
ŞEREFLİ RIZAN,
İLE KILIP ME'LÜF VE BERABER..
VE KENDİNE DOST OLARAK SEÇTİĞİN
BÜYÜK PEYGAMBER...
HAKKINDA İZHÂRA ÇALIŞTIĞIM
HİS VE FİKİRLER,
SENDEN. ENGİN BİR İLHÂMA
MAZHAR OLSUN, DİLERİM
VE İÇİNE DERCEYLEDİĞİM KELİMELERİN,
BÎHUDUD BEREKET OLSUN KADERİNDE,
O’NUN ÜMMETİYLE BİRLİKTE,
BU FAKİRE DE,
ÖYLE BİR İMANLI TESELSÜL BEREKETİ VER Kİ;
ARDINDAN İMAN KAFİLELERİ
TÂ EBEDİYETE VARSIN!..
RAHMETİ HERŞEYİ AŞMIŞ OLAN SEN,
KEREM SÂHİBİ ALLAHSIN!.
LÜTUF SÂHİBİ ALLAHSIN! "

10
3.TERAPİ- 1 HAZİRAN CUMARTESİ

"ALLAH KABİLİYETLİ OLANLARI SINAVA SOKAR VE ZİRVEYİ NASİP EDECEKLERİNE YOKUŞ TIRMANDIRIR"

Dünkü terapi saati 11'di. 10:15 gibi erken bir saatte vardığım için yakındaki caminin avlusunda oturdum. Orada kısa bir video çıktı karşıma. Saliha Erdim şunu söylüyordu: "ALLAH KABİLEYETLİ OLANLARI SINAVA SOKAR VE ZİRVEYİ NASİP EDECEKLERİNE YOKUŞ TIRMANDIRIR"

Bu güzel tevafuk adeta bugünkü terapinin bahsinden haber veriyor gibiydi.

Daha sonra 10:30 gibi Hüseyin Hoca'nın kapısını çaldım. Bekleme salonundayken geçen gittiğimde gördüğüm ama tanışmadığım Yavuz Efe geldi. Onunla biraz konuştuk. Sonra hoca beni içeri aldı.

Terapide bu sefer yanıma eski telefonumu götürüp ses kaydı almıştım. Şu an kaydı dinlemeyi bitirdim ve yazmaya başladım. Öncelikle şunları söyleyeyim. Terapiden gelince ne yapacağını bilmez bir hâldeydim. Çünkü Hoca, her gün 2 saatimi alan sayılı zikirden vazgeçmemi söylemişti. Evde annemle konuştuktan sonra saçmalamaya başladım. Tımarhanede görseniz yadırgarsınız o derece. Bu 2 saatlik zikri akşam ezanına kadar yapmam gerekiyordu. Bense yapmayarak kararımı çoktan vermiş görünüyordum. Daha önceleri zikre bu kadar vakit harcadığım için bana karşı çıkan annem acaba bırakmasan mı diyerek kafamı karıştırdı. İyice namazı falan da bırakırım diye korkuyormuş. Onun söylediğini ciddiye almadım ama ben de tatmin olamıyordum. İlaç kullanma konusunda da aynısını yaşamıştım. İlk terapiden hemen sonra psikiyatristten ilaç aldım. Bir hafta geçmeden bir akşam kafayı yiyecek hâle gelmiştim. Çünkü kadının bana yanlış ilaç verdiğini düşünüyordum. İkinci terapide Hüseyin Hoca'yla konuşunca ise rahatlamıştım. Bu seferki meseleyi 4.terapiye kadar erteleyemezdim. Zaten Hüseyin Hoca'nın tavrı da çok netti. O yüzden bir başka saygı duyduğum insana yazdım: Ekrem Buğra Ekinci. Ekrem Hoca farzlar dışında her şeyi bırakmamı, dinle meşgul olmamamı ve tedavi olmamı söyledi.

Fakat ben tesbihi elime aldım. Başladım Allah, Allah... Arada yine ağladım. Sonra diğer zikirlerden de karma karışık okudum bir şeyler. Fakat artık söz dinleyecektim. Said Nursi'nin bir risalesini okumuştum. Müslüman her zaman yaptığı ama hasta olup da yapamadığı amellerin sevabını yine alır diyordu. Yüce Allah'tan niyazım budur.

Akşam namazını kıldıktan sonra kaydı dinlemeye başladım fakat yarım bıraktım. Sabah namazından sonra tekrar dinlemeye başladım. "Allah sence seni sen olduğu için takdir etmiyor mu?" diye sordu hoca. Bu soru beni dinlerken bile beni rahatsız etti ve kaydı kapatıp uyudum. Sanırım kendime haksızlık yaptığımın farkındayım ve bundan rahatsız oldum.

Öğleden sonra kaydı tekrar dinlemeye başladım. Kayıt hakkında şunu söyleyeyim. Kendi sesimi duymak beni o kadar irite etti ki. Kendimi gerçekten sevmediğimi biliyorum ama şaşırdım. İlk önce dinlerken düşündüklerimden bahsetmem lazım. "Kesin Hüseyin Hoca benim bir ahmak olduğumu düşünüyordur. Acaba sesim gay mi? Beni dışarıda görse ne mal olduğumu acaba anlar mıydı?" gibi şeyler. Bu düşünceler kayıt bitince saçma geldi. Çünkü Hüseyin Hoca benden bir söz aldı: "Kendini beğenebilir misin, takdir edebilir misin, suçlamaktan vazgeçebilir misin?" Ben de söz veriyorum. Vazgeçeceğim. Kendimi üzmeyeceğim.

Şimdi gelelim terapiye. Hüseyin Hoca ilk olarak hayatı zihinsel olarak çok yoğun yaşıyorsun, zihnin çok meşgul dedi. Tembellik var mı diye sordu. Takıntılarım nedeniyle sürekli zihinde kaldığımı fiilen bir şey yapmadığımı söylemek istedi diye anladım. Ben de üniversiteye hazırlanırken çok tembel olduğumdan bahsettim. Sürekli Allah, din, felsefe düşündüğümü söyledim. Hoca da hak verdi. Matematik çalışamıyorsun çünkü zihnin çok meşgul dedi. Daha sonra neden o dönem dinsiz şu an dindar olduğumu konuştuk. Hoca OKB hastalarının yarısının ya ateist olduğunu ya da kuralcı dindar olduklarını söyledi. Benimki ise önce beni ateizme sonra dindarlığa süreklemiş. Aynı zamanda çok derinden obsesif olduğum için eşcinselleşme başlamış ama bize gelmesen bile
bence fiilen olmazdın dedi.

Eşcinselleşmeyi başlatan şeyin de duygusal tatminim olmaması olduğunu söyledi. Bir insanı sevemiyorum. Sonra gidip sokakta gördüğüm biriyle fantezi dünyasına dalıyorum. Aynı şekilde aşırı OKB yüzünden duygularımın tamamen öldüğünü, arkadaşlıklarımın yüzeysel olduğunu söyledi. Çünkü aşırı kurallar duyguları ve yaratıcılığı öldürürmüş.

Daha sonra hocaya hornet yüklediğimden bahsettim. Hoca orada aldığım iltifatların karşılığı olmadığını sadece seks odaklı olduğunu söyledi ama çoğu aktif ya da pasif eşcinsel tarafından tercih edilmemin normal olduğunu söyledi, boylu posluymuşum. Kendimden nefret ettiğim o kadar belli ki adam bunları söylemek zorunda kalıyor diye düşündüm.

Şimdi gelelim asıl gündem maddesine. Hocaya çılgınca yaptığım zikirlerden bahsettim. 2000 Allah, 1000 salevat, 50 Ayetel Kürsi, 100 İhlas vs. Hoca kendisine güvenmemi, şu an bırakmamı, kocalık, babalık, kariyer gibi tatminlerim olduğu zaman kuralcı zikir yapabileceğimi söyledi.

Çünkü bu zikirler vaktimi çok alıyor ve eğer gençlikte duygusal olarak tatmin olmazsam yetişkinlikte saçmalayacağımı söyledi. Bu kuralcı saçmalıklarımın da en fazla 3 sene devam edebileceğini söyledi. Ben de neredeyse 2 seneyi dolduruyordum. Dün bu yüzden zikirleri bir anda bırakmama hem şaşırdım hem şaşırmadım. Belli ki gerçekten kendimi yormuşum ki ölürüm de bırakmam dediğim zikirleri bir gün içinde bıraktım. Mesela şöyle örnek vereyim secdede ölme nimetine nail olacağım günde 100 kere okunan bir salevatı okumayı unuttuğumu akşam ezanından sonra hatırladığım için salya sümük, kendimi yerlere atarak zırıldamıştım. Dünse beklediğimden daha kolay bıraktım. Hocaya bunu söyledim. Ne olacak, secdede ölmezsen eben mi sikilecek dedi:)

Daha sonra din, iman adı altında sapına kadar hasetlik olduğunu söyledi. Eşcinsellik hasetten de besleniyormuş.(Bu haset meselesinin detaylarına başka bir yazıda değinmek istiyorum.) Hoca şeytani zihin yapısının bu olduğunu söyledi. Kardeşlerimi kıskanıyormuşum. Onlar 10 köşk alacak, ben 2 köşk alacağım, ama hani Allah adaletliydi, onlara nasip etti, bana niye etmedi şeklinde Allah'a da fatura kesiyormuşum. Zihnim asla Allah'ın rızasını kazandığıma da inanmıyormuş.

Devam ediyor.

11
31/05/24 17:04
Hüseyin Kaçın'ı yarım saat önce yarın için randevu almak için aradım. Merhaba dedikten sonra buyur dedi. Peşine müsait misiniz diye sorunca sertçe "buyur dinliyorum" dedi. Yarım saattir bunun için üzülüyorum. Ne kadar saçma olduğunun farkındayım. Ama kendime engel olamıyorum. Bu nedenle yazıp da burada paylaşmadığım bir şeyi paylaşacağım.

21/05/24 20:28
Çok zayıf ve düşük bir benlik algım olduğuna kanaat getirdim. Çok kırılganım. Rekabetten ödüm kopuyor. Ama asla belli etmemeye çalışıyorum. Arkadaşımla basit bir hokey oyunu oynarken bile kaybedeceğim diye ödüm koptu. Sınıfta nefes egzersizi yaparken katılmadım en yüksek skora sahip olamam diye. Fakat bazen de böyle değilim. İşte geçen hafta böyle değildim. Mükemmellik benim için bu demek.

22/05/24 21:55
Aslında çok hırslı bir insan olsam da buna göstermemem gerektiğini düşündüm yakın zamana kadar. Narsist kişilik kurtulunması gereken bir kişilik değil mi diye sormuştum ilk seansta hocaya. Sanki narsist kişiliğimden memnun değilmiş gibi bir ifade ve ses tonuyla. Oysa tam aksine. Beni bu terapi hakkında en korkutan şey narsist kimliğimin törpülenmesiydi. İlk terapide hoca kum saatini çevirip narsist benliğini öne çıkaracağız dediğinde o kadar mutlu oldum ki. Yine güzel bir riyakarlıkla bugüne kadar yazmadım. İkinci terapiden sonra ise Hüseyin Hoca'nın kendisini benim için narsist bir rol model olarak algılamaya başladım. İkinci seansta yapmaya çalıştığı şey belki de bu muydu?

31/05/24 17:09
Hocayı rol model olarak algılamaya başladıktan sonra daha alıngan olmam normal. Ama zaten benim eski alınganlığım hiç de normal bir seviyede değildi.

12
17/05/24 20:53
Bu hafta boyunca final ödevleri ve sunumlarla o kadar uğraştım ki terapiden sonra yazı yazmaya vakit bulamadım. Ayrıca telefonum arızalı olduğu için yine ikinci terapi kaydı da gitti o yüzden yazma motivasyonum da olmadı. Yine de konuştuklarımızı unutmamak için not almıştım, onları gün sırasına göre değil konu bütünlüğünü dikkate alarak paylaşıyorum.

15/05/24 00:32
Bugüne Kadar Yazdıklarıma Umumî Bir Bakış ve İkinci Terapi- (It's a blessing and a curse.)

Bu terapide hoca kendi annesinin çok baskın babasının daha geride olduğundan bahsetti. Tahsil için ancak annesi yaşadıkları şehirde olmayan bir bölüm olması şartıyla şehir dışına gitmesine izin verdiği için İstanbul'da Psikoloji okumuş. Hoca bana ilk terapide aile evinden gitmediğin için şu an buradasın demişti. Otoriter anneden belli ki kaçmak gerekiyordu.
Terapiden çıkarken hoca 18 yaşındayken yazdığı bir şiiri gösterdi. Bekleme odasında yarım saat kadar kaldıktan sonra tekrar hocanın yanına döndüm. Hoca benden bir cevap bekliyordu. İlk önce şiirdeki hislere karşımdaki adamın sahip olamayacağı ihtimalini düşündüğümü söyledim. Bunların zamanla dönüştüğünü iddia ettim. Fakat şu an anladığım şey şu: Hüseyin Hoca'nın 18 yaşındaki hisleri şu an kendini başka yollarla ifade etme imkânı bulmuş. Terapide benim üslubum nasıl demişti. Ateşli demiştim. O da öfkesinden, öfkeyi dışavurum şeklinden bahsetti. Maksadının bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu söyledi. Ben de anladım ki; obsesyonlarımı yenersem hocanın da üzerinde durduğu gibi hem "blessing" hem de "curse" olarak isimlendirebileceğim nevrotik kişiliğim benim için bir avantaja dönüşüp prodüktif biri hâline gelebilirim. Hoca kendi gerçekliğimi göremediğimi söylemişti. Hakikaten öyle. Bana boyundan büyük hayallerin mi var demek istedi, yoksa hayallerini başarabilirsin mi demek istedi, bunu dahi anlayamadım. Şeyh Nazım Efendi bu zamanın insanının en bilmediği şey kendi demişti. Doğru. Ne yapabileceğim ne yapamayacağım konusunda ya fazla nikbin ya da aşırı bedbinim. Ama obsesiflerde kendini takdir etme yoksa belli ki bedbinlik hâkim.

13/05/24 23:37
İkinci terapiye kadar obsesyonlarımla bir şeyler yapıyorum zannediyordum fakat obsesyonlarıma rağmen ben hâlâ bir şeyler yapabiliyormuşum. Bu yanlış düşüncem önceki yazılarımda belli oluyor muydu bilmiyorum ama ikinci terapide hoca obsesyonları yenip nevrotik kişiliğimden de faydalanarak üretici olabileceğimi söyledi. Nietzsche, Kafka ve Kürk Mantolu Madonna'daki Raif Efendi'den bahsetti uzunca. Kum saatini ters çevirip obsesyonlarım yok olmaya başladığında çalışma arzum, hedeflerim de kaybolacak gibi hissediyordum. Fakat anladım ki önümdeki engel obsesyonlarımmış. Hocanın deyişiyle onlar yüzünden kendi gerçekliğimi çarpıtıyormuşum. Fakat ben kendimi aynada olduğumdan küçük mü görüyorum yoksa büyük mü görüyorum bunun farkında değilim. Değersizlik duygumun farkındayım ama bazen kendimle iyi hissettiğimde de bana sanki bu açığı kapatmak için superiority kompleksine kapılıyormuşum gibi geliyor. Kendimle alakalı bir şeyi beğenmem, mutlu olmam sanki suçmuş gibi. Hüseyin Hoca obsesifler en çok kendilerini takdir etmekte zorlanırlar dedi. Katıldım ama düşündüğümde kendimi takdir edecek bir şey bulamıyorum ki.

13/05/24 23:02
Hüseyin Hoca'ya terapide iki sefer sağlıksız düşüncelerimi fark edemiyorum demiştim. Aslında yazdıklarımı okusam bu fazlasıyla yeterli olacakmış. Okurken bu ben değilim dedim hep. En çok dikkatimi çeken şeylerden biri zihnim hâlâ ya siyah ya beyaz düşünüyor. En son paylaştığım yazıda evliya zannedilmek istemiyorum dedikten önce her şeye ve herkese nefret kusmuş, öfke ve haset tüm bedenimi kaplamış. Hiç hissetmediğim hisleri sanki hissetmiş gibi yazmışım. Sunum yaparken arkadaşımdan nefret etmedim ya da tek başıma yapmak istemedim. Fakat oraya öyle aktarmışım. Zihnimdeki güçlü erkek algısının çarpıklığından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Beyaz kuğu ve siyah kuğu zıtlığını mutlak algılamışım. Oysa siyah kuğu sahnedeyken arkada iki kuğunun da gölgesi görünüyordu. Ben beyaz kuğuya dair ne varsa yok etme arzusuna düşmüşüm belli ki.

15/05/24 15:34
Bugün okulda üç arkadaşımla sunumum vardı. Gece sadece 3 saat uyumuştum. Bu hafta final ödevlerini yetiştirmeye çalışmaktan uyuyacak vakit bile bulamadım. Ama bugünkü sunum tüm uykusuzluğuma değdi. Üniversiteye başladığımdan beri yaptığım ödevlerin, sunumların arasında beni ilk tatmin eden sunumum oldu. Kürsüde gerçekten mükemmeldim. Hiç kasıntı ya da gergin değildim. Defalarca insanları güldüren espri yaptım. Bir kız arkadaşım gülerek bugün herkese yargı dağıttın artık gece gözüne uyku girer dedi. Gerçekten öyleydi. Bazı anlarda fazla ofansiftim. Fakat günün sonunda şu an yatağıma uzandım ve mükemmel olmanın, kendi kendimi tatmin edebilmenin tadını çıkarıyorum.

17/05/24 21:08
Gerçekten düşünüyorum da insanlar ne der, bunu dersem nasıl karşılanır demeden yaşamak çok güzel. Çarşamba günü sunumda bu hissi tattım.

17/05/24 21:11
Terapide uzunca konuştuğumuz bir mesele de babamın bana karşı pasif-agresif olan tavrıydı.
13/05/24 23:11
Babam benim hakkımda yüzüme tek kötü laf etmez. Gider anneme anlatır, annem de bana söyler ve beni deli eder. Hüseyin Hoca bu döngüyü yıktığımda 6 ay içinde çok büyük değişimler görebileceğimi söyledi. Babamın yüzüne doğrudan konuşacağım artık ve onun da böyle yapmasını sağlayacağım. Hüseyin Hoca babanla kavga etmen bile kazandırır ama anne hiçbir şey kazandırmaz dedi. Erkek olmak için babayı yıkıp geçmek lazım, bunu anladım. Babamın benim artık genç bir erkek olduğumu fark etmesi gerekiyor. Fakat beni hâlâ küçük oğlu gibi sevmeye devam ediyor.

14/04/24 01:20
Anne babam hakkında ne yazacağımı düşünürken hüngür hüngür ağlamaya başladım az önce. Hüseyin Hoca ilk terapide evlatlık çocuklar çoğunlukla büyüdüklerinde ailelerinden kopuyorlar, yalnızca onlara karşı büyüttükleri için bir saygı kalıyor demişti. İşte tam o aşamaya geldiğimi fark ettim. Başka bir ile gitsem onları aradığım zaman konuşacak bir şeyim bile yok. Onlara karşı düşünüyorum, içimde sevgi var mı diye. Bağırarak ağlayasım geliyor. Çünkü çok uzun zaman önce koptum onlardan ben.

17/05/24 21:13
Şu an baktığımda mutlak bir kopma olduğunu söyleyemem. Ama kopmak istediğim, artık kendi ayakları üstünde duran biri olmak istediğim kesin.

17/05/24 21:17
Terapiden sonra emin oldum ki ben homoseksüel değilim. Obsesifim. Obsesyonlarımla, sapkın fikirlerimle heteroseksüel kimliğime zarar veriyorum. Burada sapkın fikir derken kastettiğim şey grup seks fantezileri. Daha önceki yazılarımda fazlaca yer tutan Emir'den bahsedeceğim şimdi.

13/05/24 22:54
Emir'i aslında ben objeleştiriyorum. Bir sigara, deri ceket, bot, asker künyesi benim için neyse Emir de o. Maskülen figür ve sembollere alakam son 6 ayda artmıştı diyebilirim. Telefon ana ekranımda bir süre Türk bayrağının önünde bir Türk askeri vardı. Çekmecemde kısa tesbihler vardı. Sigara ile olan maceramı da uzunca anlattım zaten. Emir'i de yakın zamanda düşünmeye başlamıştım. Hocaya anlattığım fantezide önce Emir bana oral seks yapıyor, sonra ben onun sevgilisiyle seks yapıyordum. Hoca bunun homoseksüel fanteziden çok daha tehlikeli olduğunu söyledi. Önce Emir'le egomu tatmin ediyorum, sonra benim de hoşlandığım ama onun sevgilisine gidiyorum. Kafamda onun sevgilisi var, benim yok. O zaman o benden daha erkek gibi basit çıkarımlarda bulunuyorum. Hoca bunun grup seks ya da sadist- mazoşist ilişkilere yol açabileceğini söyledi. Aslına bakarsanız böyle sapkın fantezilerim çok çok az. Artık erkekliğe de objeleştirerek erkekliğe sahip olma dürtüsü de yok olmaya başladı. Erkek olmak için sigara içmem lazım gibi bir yanılgıya düşmeyeceğim. Obsesyonlarımı yenmek, heteroseksüel kimliğimin yaralarını sarmak için bunlara ihtiyacım yok. Tıpkı yakın zamanda oyuncaklarımı atıp o yükten kurtulduğum gibi şimdi bunları da terk ediyorum. Çakma değil sahici olmak için.

13
10/05/24 10:32
Bu gece rüyamda Hüseyin Kaçın'ı gördüm. Ona ilacı bırakmak istediğimi, bırakmamın daha iyi olacağını söyledim. Hoca sinirleniyordu. Sonra ses kaydı almadığımı fark ediyor, telefonumdan ses kaydediciyi açmaya çalışıyordum. Karşıma Hüseyin Kaçın'ın videoları çıkıyor, bir türlü ses kaydını açamıyordum. O sırada da hoca konuşmaya devam ettiği için ses kaydı alamıyorum diye panik oluyor, aynı zamanda dışardan gelen gürültü nedeniyle hocanın sesini duymamaya başlıyordum.
10/05/24 12:14
Dün okulda iki arkadaşımla birlikte sunumum vardı. Bittiği zaman herkesin yüzü gülüyordu ve dün 3 grup içinde tek alkış alan grup biz olduk. Sunumdan önce müthiş bir enerji patlaması yaşıyordum. Sunumda herhangi bir heyecanlanma gibi durum da yaşamadım. Sadece bir yerde söyleyeceğim cümlede bozukluk oldu pardon deyip düzelttim, sunumdan sonra 4-5 saat buna takıp durdum. Hem uykusuzluk hem de bu nedenden dolayı ailemle kavgadan sonra ilk kez başım ağrıdı. 2 hafta önce olsa muhtemelen ağlayana kadar devam ederdi. Akşam arkadaşlarımla konuşunca moralim düzeldi ve unuttum. Tam 9 saat uyudum. İlacı bırakmayı ya da değiştirmeyi istememin sebebi bu. Böyle bir süre ben asla uyuyamam ama gözümü açamıyorum. Bu sene hep 5 maksimum 6 saat uykuyla duruyordum. İlaç verimliliği azaltıyor, neyime yaradığını da hâlâ anlamış değilim. Dün sunumdan önce içmiş gibi bir özgüven patlaması yaşıyordum. Diğer sunum yapanlara, arkadaşlarıma ve çevreye verdiğim tepkilere karşı. Arkadaşım bugün sende bir şeyler var dedi. Bir arkadaşım da bu dönem sen kendini aştın, ikon gibisin dedi. Sunumda beni rahatsız eden ama söylemeye çekindiğim şeyler oldu. Sunumu 3 kişi yaptığımız için övgüleri paylaşmak mecburiyetindeydik. Ben orada tek olmayı isterdim. Sunumda bir sefer ben konuşurken arkadaşım önümden geçti. Ben de sonra ona aynısını yaptım. Bunu hangi ruh hastası düşünür? Saygısızlığa tahammülsüzlük mü yoksa apaçık kibir mi? Bir kız da ben konuşurken göz göze gelince gülümsedi. Samimi olmadığım bu kız niye bana güldü diye sinirlendim. İlk sene açıldığım kız sunumdan sonra arkadaşıma sunumunuz çok güzeldi demiş. Bunu da çok kıskandım. Kızla 2 sene sonra ilk kez dün soru-cevap yaparken konuştum. Aslında dün gelmesini beklemiyordum. O yüzden onu görünce çok mutlu olmuştum. Konuşmadığım anlarda hep onu izledim ama bir an bile gözüme bakmadı.
*
Sunumu 1 kız, 2 erkek yapmıştık. Erkek olan burada yazılarımda öve öve bitiremediğim en yakın arkadaşımdı. Fakat yanımda ondan nefret ettim. Çünkü onun arkadaşım olan kızdan hoşlandığını biliyordum. Kız da içten içe bildiği ve onu istemediği için ona çok kötü davranıyor ve aslında hoşuma da gidiyor çünkü bir arkadaşımın iddiasına göre o kız benden hoşlanmış önceden. Fakat asıl mesele bu değil. Eğer bu olsa zaten erkekle bu sene yakın arkadaş olmazdım. Sunumda o değil de başka erkek de olsa yine istemezdim. Çünkü orada "the" olmak yerine "one of them" oluyorum. Ne kadar çekememezlik, ne kadar haset dolu bir insanım diye düşünüyorum. Evet, galiba öyleyim. Fakat kimsenin de çok farklı olduğunu sanmıyorum. Bu zamana kadar evliya gibi görünmekten sıkıldım. Şu anki arkadaş grubunda evliya da deniyor bana. Düşünün ne kadar riyakarım ki benim gibi biri evliya zannediliyor, ya da herkesin şeytan olduğu bu devirde benim gibi her haltı zihninin içinde olanlar evliya oluveriyor insanların gözünde.
*
Önümüzdeki hafta da 4 erkek arkadaş final sunumu yapacağız. Söylemeye gerek yok ama yine en önde olmak istiyorum.
10/05/24 20:27
Çarşamba akşamı ilk kez paket sigara aldım. Sigara alırken çok gergindim. Adam ne düşünecek, beni biri görecek mi diye korkup durdum. Saat 10 gibiydi. Eve girmeden önce parkta oturup 1 tane içecektim aslında. Parkta dolandım, durdum ama içemedim. Sadece gizli gizli paketi açtım. Neden bu kadar korktum? Annem görecek ya da cemaatten biri görecek diye. Cemaat öğrense beni direkt atarlar. Ayrıca sigara içmek sanki bana göre değilmiş gibi. Yolda biri beni görse dalga geçer, bu "çocuk" sigara içmez der gibi. Ertesi gün okula giderken sigarayı almayı unuttum. Aslında aşağı hiç inmez ama annemin aşağı ineceği tutmuş ve sigarayı görmüş. Okuldan gelince sen sigara mı içiyorsun dedi. Arkadaşımındı, iddiaya girmiştik, ona almıştım ama bende kalmış diye yalan söyleyiverdim. Bugünse pek inanmadığını söyledi.
10/05/24 20:41
Bugün saat üçte yarına randevu için Hüseyin Hoca'yı aradım. Tam kapatırken bol bol yazıyorsun, okuyoruz, çok okunuyor, haberin olsun, tamam mı dedi. Herhangi bir insanın söylediği bir şeyi bile çok uzun süre düşünürken Hüseyin Hoca'nın yaptığı, söylediği her şeyde çok daha fazla mana arıyorum.
Acaba ne çok yazıyorsun, iki haftada siteyi çökerttin, işi gücü bırakıp seni mi okuyacağım demek istedi yoksa işsiz güçsüz anca yazıyorsun, tamam anladık en çok senin anlatacağın mı var demek istedi yoksa tamam bak çok okunuyorsun mutlu oldun mu sen seversin alaka çekmeyi mi demek istedi diye düşünüp durdum. Zaten telefonda da hı deyip şaşırdım çok okunuyor tamam mı gibi bir şey dedi hoca. Doğrusu hangi sebeplerle yazdığımı bilmiyorum. Ocak ayında homoseksüellikle alakalı kitaplar okumaya başladıktan sonra ara sıra günlük tutmaya başlamıştım ama sadece kendimin okuduğu günlüğe bile hiç bu kadar ipini koparmış gibi arsızca yazmıyordum.
Diğer insanlar sadece terapi sonrasında mı yazıyor, artık yazdıklarımı burada paylaşmasam mı diye düşündüm. Yarın hocaya sorarım. Ama beni siteden kovana kadar yazmayı bırakacağımı sanmıyorum ;))
10/05/24 21:40
Madem bu kadar yazdım, bu haftadan yazmadığım son şeyleri de yazıp bitireyim. Bugün yine Emir'in fotoğrafına baktım ve Nina ile Lily'nin sevişmesini izlerken kendimi ve Emir'i o rollerde, Emir'i bana oral seks yaparken hayal ettim. Aslında günlerdir tuhaf his olarak isimlendirdiğim şey bir erkeğe karşı olmamıştı. Daha sonra hoşlandığım kız aklıma gelince onu düşünmeye başladım, Emir'i yanımdan ittim ve yine onu boğduğum görüntüler zihnime geldi.

14
Hüseyin Hoca ilk terapide, buraya gelmeden önce ne bekliyordun, bugün ne buldun diye sordu. Açık bir cevap vermemiştim.

Almanlar işçi ihtiyacı sebebiyle Türkiye'den de göç aldıktan birkaç sene sonra işçiler ülke içerisinde bir mesele hâline gelmeye başladığında, biz işçi bekliyorduk lakin insan geldi demişler.

Ben de terapiye gitmeden önce karşısında gülümsemek bile istemeyeceğim bir psikolog bekliyordum. Fakat benim için sadece bir psikolog değil, insan vardı.

Almanlar menfi manayı kastetseler de ben etmiyorum. Evet, benim için böylesi çok daha zorlayıcı olacak, onu da inkar etmiyorum.

15
06/05/24 13:51
Burada yazı paylaşmaya çok çekiniyorum ama terapide anlatmaktan daha çok çekineceğim ya da o anki ruh halinde olmadığım için aktaramayacağım bazı şeyleri burada anlatmak daha kolay. Bu da dünden;
05/05/24 18:34
2 sene önceydi. Bir kıza açıldım. Daha sonra ise sevgilisi olduğunu öğrendim. Bu kızın sınıftan bir arkadaşı vardı. Belki de sınıfın en yakışıklısıydı. Daha önceki yazılarda hakkında fantezi kurduğum en son erkek dediğim kişi buydu. Aslında dikkatimi çeken, kıskandığım erkekler gibi kaslı, esmer ya da maskülen değildi. Bir insanda en çok dikkatini çeken şey ne diye sorulsa herhalde rahatlık derim. Bazen sokakta, parkta, herhangi bir yerde gülen, eğlenen insanlar, erkekler görüyorum. Hiçbir şeyi düşünmeden, etrafın farkında olmadan sadece eğleniyorlar. Ben de onlardan biri olmak istiyorum. Her neyse bu bahsettiğim kızın haricinde bir kızı daha hoş bulmuştum. Hiç kimseye söylemedim. Zaten kısa bir süre sonra sevgilisi olduğunu öğrendim. Bunu öğrendikten sonra onun sevgilisiyle arkadaş olduğumu, çok yakın dost olduğumu hayal ettim defalarca. Bunun altında yatan neden ne? Kendime erkeklik mi devşiriyorum çekici erkeklerle arkadaş olduğumu hayal ederek? Yine burada biraz bahsetmiştim. İlk terapiye gelmeden 1-2 gün önce ilk kez sigara içmiş ve mastürbasyon yapmıştım. Sigara içtikten sonra lavaboya elimi yıkamaya gittim. Aynaya baktım. O an aynada görmek istediğim kişi işte oydu. İlk hoşlandığım kızın arkadaşı. Hatta sigara yakmadan önce onun fotoğrafına bakmıştım. Bugün yine onun üzerine düşünürken buldum kendimi. Bir koltukta oturuyoruz. Ellerimizi birbirimizin omzuna atmışız ve beraber sigara içiyoruz. Sadistik arzular dolayısıyla mıdır bilmiyorum, bugün onunla seksüel bir şey hayal etmedim ama o aklıma geldikçe aynı zamanda onu bıçakladığım, öldürdüğüm, önümde yerde yattığı gibi kısa süreli görüntüler geldi gözüme.
Hoşlandığım kızların bu arkadaşlarıyla, sevgilileriyle ya da özgüvenli erkeklerle neden arkadaş olduğumu hayal ediyorum, bunun üzerine yazmak istiyorum. Öncelikle kendimi bir kıza layık hissetmiyorum. Yani bir kız için her bakımdan yeterli olabilir miyim bunu düşünüyorum. Onu mutlu edebilir miyim, ona yetebilir miyim? Dış görünüşümü beğenecek mi, mesleğimi beğenecek mi? Kısacası bir kız için mükemmel olmam gerektiğine inanıyor gibiyim. Eğer bu dediğim doğruysa neden bir erkek için mükemmel olmam gerektiğini düşünmüyorum? Çünkü zaten homoseksüellik mükemmel erkeklerin buluşması değil. Kendini bir kadın için yetersiz gören erkeklerin buluşması, bence. Bundan 2 sene önce, bir aplikasyondan iki homoseksüelle tanışmıştım. Gösterdikleri alaka hoşuma gitmişti. Buluşmak istedikleri zaman hemen silmiştim. Eğer buluşmayacaksam biriyle neden bu insanlarla tanıştım? Tek istediğim birinin de beni istemesiydi. Bu oldu ve hemen uzaklaştım.
Şimdi şu kendimi sigara içerken hayal ettiğim arkadaşa döneyim. İsimsiz bahsetmek zor oluyor, o yüzden adı Emir olsun. Bir gün uykudan uyanırken adımın Emir olduğunu sayıklayıp durdum. Başka bir zaman annemle konuşurken annem bana Emir adını vermeyi düşündüğünü söylemişti. Sanki adım Emir olsa bütün problemlerim çözülecekmiş gibi sevindim. Yaklaşık 1-2 yıldır takma ad kullandığım yerlerde Emir adını kullanıyorum. Hatta son anda adımı merdümgiriz girmesem yine adımı Emir koyacaktım. Emir benim ideal benliğim gibi.
Hoşlandığım kızı defalarca rüyamda gördüm ama bir tanesinde bile ona dokunmuyordum. Bir keresinde onu arkadaşıyla seks yaparken gördüm. Gördüğüm en acı verici rüyaydı.
Black Swan filminde Nina, Lily'le fantezi kuruyor, daha sonra onu kendisinin hoşlandığı hocasıyla olduğunu zannediyor. En sonunda kendisi sahnede siyah kuğuya dönüştükten sonra gidip hocasını öpüyor. Belli ki ben hâlâ değerli, yeterli hisseden bir erkeğe dönüşümümü tamamlayamadım.

Sayfa: [1] 2