1
Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) / Ynt: SİYAH KUĞU BLACK SWAN I FELT IT. PERFECT. IT WAS PERFECT OBSESİF EŞCİNSELLER
« Son İleti Gönderen: Merdümgiriz 17 Mayıs 2024, 09:24:36 ös »17/05/24 20:53
Bu hafta boyunca final ödevleri ve sunumlarla o kadar uğraştım ki terapiden sonra yazı yazmaya vakit bulamadım. Ayrıca telefonum arızalı olduğu için yine ikinci terapi kaydı da gitti o yüzden yazma motivasyonum da olmadı. Yine de konuştuklarımızı unutmamak için not almıştım, onları gün sırasına göre değil konu bütünlüğünü dikkate alarak paylaşıyorum.
15/05/24 00:32
Bugüne Kadar Yazdıklarıma Umumî Bir Bakış ve İkinci Terapi- (It's a blessing and a curse.)
Bu terapide hoca kendi annesinin çok baskın babasının daha geride olduğundan bahsetti. Tahsil için ancak annesi yaşadıkları şehirde olmayan bir bölüm olması şartıyla şehir dışına gitmesine izin verdiği için İstanbul'da Psikoloji okumuş. Hoca bana ilk terapide aile evinden gitmediğin için şu an buradasın demişti. Otoriter anneden belli ki kaçmak gerekiyordu.
Terapiden çıkarken hoca 18 yaşındayken yazdığı bir şiiri gösterdi. Bekleme odasında yarım saat kadar kaldıktan sonra tekrar hocanın yanına döndüm. Hoca benden bir cevap bekliyordu. İlk önce şiirdeki hislere karşımdaki adamın sahip olamayacağı ihtimalini düşündüğümü söyledim. Bunların zamanla dönüştüğünü iddia ettim. Fakat şu an anladığım şey şu: Hüseyin Hoca'nın 18 yaşındaki hisleri şu an kendini başka yollarla ifade etme imkânı bulmuş. Terapide benim üslubum nasıl demişti. Ateşli demiştim. O da öfkesinden, öfkeyi dışavurum şeklinden bahsetti. Maksadının bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu söyledi. Ben de anladım ki; obsesyonlarımı yenersem hocanın da üzerinde durduğu gibi hem "blessing" hem de "curse" olarak isimlendirebileceğim nevrotik kişiliğim benim için bir avantaja dönüşüp prodüktif biri hâline gelebilirim. Hoca kendi gerçekliğimi göremediğimi söylemişti. Hakikaten öyle. Bana boyundan büyük hayallerin mi var demek istedi, yoksa hayallerini başarabilirsin mi demek istedi, bunu dahi anlayamadım. Şeyh Nazım Efendi bu zamanın insanının en bilmediği şey kendi demişti. Doğru. Ne yapabileceğim ne yapamayacağım konusunda ya fazla nikbin ya da aşırı bedbinim. Ama obsesiflerde kendini takdir etme yoksa belli ki bedbinlik hâkim.
13/05/24 23:37
İkinci terapiye kadar obsesyonlarımla bir şeyler yapıyorum zannediyordum fakat obsesyonlarıma rağmen ben hâlâ bir şeyler yapabiliyormuşum. Bu yanlış düşüncem önceki yazılarımda belli oluyor muydu bilmiyorum ama ikinci terapide hoca obsesyonları yenip nevrotik kişiliğimden de faydalanarak üretici olabileceğimi söyledi. Nietzsche, Kafka ve Kürk Mantolu Madonna'daki Raif Efendi'den bahsetti uzunca. Kum saatini ters çevirip obsesyonlarım yok olmaya başladığında çalışma arzum, hedeflerim de kaybolacak gibi hissediyordum. Fakat anladım ki önümdeki engel obsesyonlarımmış. Hocanın deyişiyle onlar yüzünden kendi gerçekliğimi çarpıtıyormuşum. Fakat ben kendimi aynada olduğumdan küçük mü görüyorum yoksa büyük mü görüyorum bunun farkında değilim. Değersizlik duygumun farkındayım ama bazen kendimle iyi hissettiğimde de bana sanki bu açığı kapatmak için superiority kompleksine kapılıyormuşum gibi geliyor. Kendimle alakalı bir şeyi beğenmem, mutlu olmam sanki suçmuş gibi. Hüseyin Hoca obsesifler en çok kendilerini takdir etmekte zorlanırlar dedi. Katıldım ama düşündüğümde kendimi takdir edecek bir şey bulamıyorum ki.
13/05/24 23:02
Hüseyin Hoca'ya terapide iki sefer sağlıksız düşüncelerimi fark edemiyorum demiştim. Aslında yazdıklarımı okusam bu fazlasıyla yeterli olacakmış. Okurken bu ben değilim dedim hep. En çok dikkatimi çeken şeylerden biri zihnim hâlâ ya siyah ya beyaz düşünüyor. En son paylaştığım yazıda evliya zannedilmek istemiyorum dedikten önce her şeye ve herkese nefret kusmuş, öfke ve haset tüm bedenimi kaplamış. Hiç hissetmediğim hisleri sanki hissetmiş gibi yazmışım. Sunum yaparken arkadaşımdan nefret etmedim ya da tek başıma yapmak istemedim. Fakat oraya öyle aktarmışım. Zihnimdeki güçlü erkek algısının çarpıklığından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Beyaz kuğu ve siyah kuğu zıtlığını mutlak algılamışım. Oysa siyah kuğu sahnedeyken arkada iki kuğunun da gölgesi görünüyordu. Ben beyaz kuğuya dair ne varsa yok etme arzusuna düşmüşüm belli ki.
15/05/24 15:34
Bugün okulda üç arkadaşımla sunumum vardı. Gece sadece 3 saat uyumuştum. Bu hafta final ödevlerini yetiştirmeye çalışmaktan uyuyacak vakit bile bulamadım. Ama bugünkü sunum tüm uykusuzluğuma değdi. Üniversiteye başladığımdan beri yaptığım ödevlerin, sunumların arasında beni ilk tatmin eden sunumum oldu. Kürsüde gerçekten mükemmeldim. Hiç kasıntı ya da gergin değildim. Defalarca insanları güldüren espri yaptım. Bir kız arkadaşım gülerek bugün herkese yargı dağıttın artık gece gözüne uyku girer dedi. Gerçekten öyleydi. Bazı anlarda fazla ofansiftim. Fakat günün sonunda şu an yatağıma uzandım ve mükemmel olmanın, kendi kendimi tatmin edebilmenin tadını çıkarıyorum.
17/05/24 21:08
Gerçekten düşünüyorum da insanlar ne der, bunu dersem nasıl karşılanır demeden yaşamak çok güzel. Çarşamba günü sunumda bu hissi tattım.
17/05/24 21:11
Terapide uzunca konuştuğumuz bir mesele de babamın bana karşı pasif-agresif olan tavrıydı.
13/05/24 23:11
Babam benim hakkımda yüzüme tek kötü laf etmez. Gider anneme anlatır, annem de bana söyler ve beni deli eder. Hüseyin Hoca bu döngüyü yıktığımda 6 ay içinde çok büyük değişimler görebileceğimi söyledi. Babamın yüzüne doğrudan konuşacağım artık ve onun da böyle yapmasını sağlayacağım. Hüseyin Hoca babanla kavga etmen bile kazandırır ama anne hiçbir şey kazandırmaz dedi. Erkek olmak için babayı yıkıp geçmek lazım, bunu anladım. Babamın benim artık genç bir erkek olduğumu fark etmesi gerekiyor. Fakat beni hâlâ küçük oğlu gibi sevmeye devam ediyor.
14/04/24 01:20
Anne babam hakkında ne yazacağımı düşünürken hüngür hüngür ağlamaya başladım az önce. Hüseyin Hoca ilk terapide evlatlık çocuklar çoğunlukla büyüdüklerinde ailelerinden kopuyorlar, yalnızca onlara karşı büyüttükleri için bir saygı kalıyor demişti. İşte tam o aşamaya geldiğimi fark ettim. Başka bir ile gitsem onları aradığım zaman konuşacak bir şeyim bile yok. Onlara karşı düşünüyorum, içimde sevgi var mı diye. Bağırarak ağlayasım geliyor. Çünkü çok uzun zaman önce koptum onlardan ben.
17/05/24 21:13
Şu an baktığımda mutlak bir kopma olduğunu söyleyemem. Ama kopmak istediğim, artık kendi ayakları üstünde duran biri olmak istediğim kesin.
17/05/24 21:17
Terapiden sonra emin oldum ki ben homoseksüel değilim. Obsesifim. Obsesyonlarımla, sapkın fikirlerimle heteroseksüel kimliğime zarar veriyorum. Burada sapkın fikir derken kastettiğim şey grup seks fantezileri. Daha önceki yazılarımda fazlaca yer tutan Emir'den bahsedeceğim şimdi.
13/05/24 22:54
Emir'i aslında ben objeleştiriyorum. Bir sigara, deri ceket, bot, asker künyesi benim için neyse Emir de o. Maskülen figür ve sembollere alakam son 6 ayda artmıştı diyebilirim. Telefon ana ekranımda bir süre Türk bayrağının önünde bir Türk askeri vardı. Çekmecemde kısa tesbihler vardı. Sigara ile olan maceramı da uzunca anlattım zaten. Emir'i de yakın zamanda düşünmeye başlamıştım. Hocaya anlattığım fantezide önce Emir bana oral seks yapıyor, sonra ben onun sevgilisiyle seks yapıyordum. Hoca bunun homoseksüel fanteziden çok daha tehlikeli olduğunu söyledi. Önce Emir'le egomu tatmin ediyorum, sonra benim de hoşlandığım ama onun sevgilisine gidiyorum. Kafamda onun sevgilisi var, benim yok. O zaman o benden daha erkek gibi basit çıkarımlarda bulunuyorum. Hoca bunun grup seks ya da sadist- mazoşist ilişkilere yol açabileceğini söyledi. Aslına bakarsanız böyle sapkın fantezilerim çok çok az. Artık erkekliğe de objeleştirerek erkekliğe sahip olma dürtüsü de yok olmaya başladı. Erkek olmak için sigara içmem lazım gibi bir yanılgıya düşmeyeceğim. Obsesyonlarımı yenmek, heteroseksüel kimliğimin yaralarını sarmak için bunlara ihtiyacım yok. Tıpkı yakın zamanda oyuncaklarımı atıp o yükten kurtulduğum gibi şimdi bunları da terk ediyorum. Çakma değil sahici olmak için.
Bu hafta boyunca final ödevleri ve sunumlarla o kadar uğraştım ki terapiden sonra yazı yazmaya vakit bulamadım. Ayrıca telefonum arızalı olduğu için yine ikinci terapi kaydı da gitti o yüzden yazma motivasyonum da olmadı. Yine de konuştuklarımızı unutmamak için not almıştım, onları gün sırasına göre değil konu bütünlüğünü dikkate alarak paylaşıyorum.
15/05/24 00:32
Bugüne Kadar Yazdıklarıma Umumî Bir Bakış ve İkinci Terapi- (It's a blessing and a curse.)
Bu terapide hoca kendi annesinin çok baskın babasının daha geride olduğundan bahsetti. Tahsil için ancak annesi yaşadıkları şehirde olmayan bir bölüm olması şartıyla şehir dışına gitmesine izin verdiği için İstanbul'da Psikoloji okumuş. Hoca bana ilk terapide aile evinden gitmediğin için şu an buradasın demişti. Otoriter anneden belli ki kaçmak gerekiyordu.
Terapiden çıkarken hoca 18 yaşındayken yazdığı bir şiiri gösterdi. Bekleme odasında yarım saat kadar kaldıktan sonra tekrar hocanın yanına döndüm. Hoca benden bir cevap bekliyordu. İlk önce şiirdeki hislere karşımdaki adamın sahip olamayacağı ihtimalini düşündüğümü söyledim. Bunların zamanla dönüştüğünü iddia ettim. Fakat şu an anladığım şey şu: Hüseyin Hoca'nın 18 yaşındaki hisleri şu an kendini başka yollarla ifade etme imkânı bulmuş. Terapide benim üslubum nasıl demişti. Ateşli demiştim. O da öfkesinden, öfkeyi dışavurum şeklinden bahsetti. Maksadının bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu söyledi. Ben de anladım ki; obsesyonlarımı yenersem hocanın da üzerinde durduğu gibi hem "blessing" hem de "curse" olarak isimlendirebileceğim nevrotik kişiliğim benim için bir avantaja dönüşüp prodüktif biri hâline gelebilirim. Hoca kendi gerçekliğimi göremediğimi söylemişti. Hakikaten öyle. Bana boyundan büyük hayallerin mi var demek istedi, yoksa hayallerini başarabilirsin mi demek istedi, bunu dahi anlayamadım. Şeyh Nazım Efendi bu zamanın insanının en bilmediği şey kendi demişti. Doğru. Ne yapabileceğim ne yapamayacağım konusunda ya fazla nikbin ya da aşırı bedbinim. Ama obsesiflerde kendini takdir etme yoksa belli ki bedbinlik hâkim.
13/05/24 23:37
İkinci terapiye kadar obsesyonlarımla bir şeyler yapıyorum zannediyordum fakat obsesyonlarıma rağmen ben hâlâ bir şeyler yapabiliyormuşum. Bu yanlış düşüncem önceki yazılarımda belli oluyor muydu bilmiyorum ama ikinci terapide hoca obsesyonları yenip nevrotik kişiliğimden de faydalanarak üretici olabileceğimi söyledi. Nietzsche, Kafka ve Kürk Mantolu Madonna'daki Raif Efendi'den bahsetti uzunca. Kum saatini ters çevirip obsesyonlarım yok olmaya başladığında çalışma arzum, hedeflerim de kaybolacak gibi hissediyordum. Fakat anladım ki önümdeki engel obsesyonlarımmış. Hocanın deyişiyle onlar yüzünden kendi gerçekliğimi çarpıtıyormuşum. Fakat ben kendimi aynada olduğumdan küçük mü görüyorum yoksa büyük mü görüyorum bunun farkında değilim. Değersizlik duygumun farkındayım ama bazen kendimle iyi hissettiğimde de bana sanki bu açığı kapatmak için superiority kompleksine kapılıyormuşum gibi geliyor. Kendimle alakalı bir şeyi beğenmem, mutlu olmam sanki suçmuş gibi. Hüseyin Hoca obsesifler en çok kendilerini takdir etmekte zorlanırlar dedi. Katıldım ama düşündüğümde kendimi takdir edecek bir şey bulamıyorum ki.
13/05/24 23:02
Hüseyin Hoca'ya terapide iki sefer sağlıksız düşüncelerimi fark edemiyorum demiştim. Aslında yazdıklarımı okusam bu fazlasıyla yeterli olacakmış. Okurken bu ben değilim dedim hep. En çok dikkatimi çeken şeylerden biri zihnim hâlâ ya siyah ya beyaz düşünüyor. En son paylaştığım yazıda evliya zannedilmek istemiyorum dedikten önce her şeye ve herkese nefret kusmuş, öfke ve haset tüm bedenimi kaplamış. Hiç hissetmediğim hisleri sanki hissetmiş gibi yazmışım. Sunum yaparken arkadaşımdan nefret etmedim ya da tek başıma yapmak istemedim. Fakat oraya öyle aktarmışım. Zihnimdeki güçlü erkek algısının çarpıklığından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Beyaz kuğu ve siyah kuğu zıtlığını mutlak algılamışım. Oysa siyah kuğu sahnedeyken arkada iki kuğunun da gölgesi görünüyordu. Ben beyaz kuğuya dair ne varsa yok etme arzusuna düşmüşüm belli ki.
15/05/24 15:34
Bugün okulda üç arkadaşımla sunumum vardı. Gece sadece 3 saat uyumuştum. Bu hafta final ödevlerini yetiştirmeye çalışmaktan uyuyacak vakit bile bulamadım. Ama bugünkü sunum tüm uykusuzluğuma değdi. Üniversiteye başladığımdan beri yaptığım ödevlerin, sunumların arasında beni ilk tatmin eden sunumum oldu. Kürsüde gerçekten mükemmeldim. Hiç kasıntı ya da gergin değildim. Defalarca insanları güldüren espri yaptım. Bir kız arkadaşım gülerek bugün herkese yargı dağıttın artık gece gözüne uyku girer dedi. Gerçekten öyleydi. Bazı anlarda fazla ofansiftim. Fakat günün sonunda şu an yatağıma uzandım ve mükemmel olmanın, kendi kendimi tatmin edebilmenin tadını çıkarıyorum.
17/05/24 21:08
Gerçekten düşünüyorum da insanlar ne der, bunu dersem nasıl karşılanır demeden yaşamak çok güzel. Çarşamba günü sunumda bu hissi tattım.
17/05/24 21:11
Terapide uzunca konuştuğumuz bir mesele de babamın bana karşı pasif-agresif olan tavrıydı.
13/05/24 23:11
Babam benim hakkımda yüzüme tek kötü laf etmez. Gider anneme anlatır, annem de bana söyler ve beni deli eder. Hüseyin Hoca bu döngüyü yıktığımda 6 ay içinde çok büyük değişimler görebileceğimi söyledi. Babamın yüzüne doğrudan konuşacağım artık ve onun da böyle yapmasını sağlayacağım. Hüseyin Hoca babanla kavga etmen bile kazandırır ama anne hiçbir şey kazandırmaz dedi. Erkek olmak için babayı yıkıp geçmek lazım, bunu anladım. Babamın benim artık genç bir erkek olduğumu fark etmesi gerekiyor. Fakat beni hâlâ küçük oğlu gibi sevmeye devam ediyor.
14/04/24 01:20
Anne babam hakkında ne yazacağımı düşünürken hüngür hüngür ağlamaya başladım az önce. Hüseyin Hoca ilk terapide evlatlık çocuklar çoğunlukla büyüdüklerinde ailelerinden kopuyorlar, yalnızca onlara karşı büyüttükleri için bir saygı kalıyor demişti. İşte tam o aşamaya geldiğimi fark ettim. Başka bir ile gitsem onları aradığım zaman konuşacak bir şeyim bile yok. Onlara karşı düşünüyorum, içimde sevgi var mı diye. Bağırarak ağlayasım geliyor. Çünkü çok uzun zaman önce koptum onlardan ben.
17/05/24 21:13
Şu an baktığımda mutlak bir kopma olduğunu söyleyemem. Ama kopmak istediğim, artık kendi ayakları üstünde duran biri olmak istediğim kesin.
17/05/24 21:17
Terapiden sonra emin oldum ki ben homoseksüel değilim. Obsesifim. Obsesyonlarımla, sapkın fikirlerimle heteroseksüel kimliğime zarar veriyorum. Burada sapkın fikir derken kastettiğim şey grup seks fantezileri. Daha önceki yazılarımda fazlaca yer tutan Emir'den bahsedeceğim şimdi.
13/05/24 22:54
Emir'i aslında ben objeleştiriyorum. Bir sigara, deri ceket, bot, asker künyesi benim için neyse Emir de o. Maskülen figür ve sembollere alakam son 6 ayda artmıştı diyebilirim. Telefon ana ekranımda bir süre Türk bayrağının önünde bir Türk askeri vardı. Çekmecemde kısa tesbihler vardı. Sigara ile olan maceramı da uzunca anlattım zaten. Emir'i de yakın zamanda düşünmeye başlamıştım. Hocaya anlattığım fantezide önce Emir bana oral seks yapıyor, sonra ben onun sevgilisiyle seks yapıyordum. Hoca bunun homoseksüel fanteziden çok daha tehlikeli olduğunu söyledi. Önce Emir'le egomu tatmin ediyorum, sonra benim de hoşlandığım ama onun sevgilisine gidiyorum. Kafamda onun sevgilisi var, benim yok. O zaman o benden daha erkek gibi basit çıkarımlarda bulunuyorum. Hoca bunun grup seks ya da sadist- mazoşist ilişkilere yol açabileceğini söyledi. Aslına bakarsanız böyle sapkın fantezilerim çok çok az. Artık erkekliğe de objeleştirerek erkekliğe sahip olma dürtüsü de yok olmaya başladı. Erkek olmak için sigara içmem lazım gibi bir yanılgıya düşmeyeceğim. Obsesyonlarımı yenmek, heteroseksüel kimliğimin yaralarını sarmak için bunlara ihtiyacım yok. Tıpkı yakın zamanda oyuncaklarımı atıp o yükten kurtulduğum gibi şimdi bunları da terk ediyorum. Çakma değil sahici olmak için.