İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 273
16
Hüseyin KAÇIN / ADI MUHAMMET KADİR GECESİ
« : 06 Nisan 2024, 02:52:03 öö »
ürkek bakan gözlerinde
sana doğru uçan
kuşlar gördüm kanatlarına sığındım

kızgın çöl kumlarında
yeşilin en yeşilinden
alev alev
sana yandım sana bağladım

övüldükçe övülen
insanlığın aydınlık yüzü
sendin
kimsesizlerin gıdası

kadir kıymet
gecesi gündüzü

adı muhammet


6 Nisan 2024
02:50
İstanbul


17
Hayır söylememiştim ama Hk ya gidince eril meselelere ilgim arttı. Artık inşaat, para, araba çok şey konuşabiliyoruz babamla. Anlaştığımız noktalar artınca anlaşamadığımız noktalar daha geri planda kaldı. Bir de kendisinde narsistik yapılanma söz konusu. Ben Hkya gidip daha güçlü bir insan olunca benimle çatışmak yerine daha uzlaşmacı bir yol izlemeyi tercih ediyor artık.

18
Ve ozguveni ilişki yaşayarak veya porno izleyerek başkasının erkeklik organından veya erkeksi vücudundan elde etmeye çalışmak yerine kendi erkekliğimizi inşa etmeliyiz. Hal, hareket, tavır, tarz vs her şeyle.

19
Eziklik duygusu doğuştan gelmez. Başkaları bize ezik hissettirdiği için ezik hissederiz. O yüzden öncelikle ya bize ezik hissettiren insanlardan uzaklaşmamız gerekir veyahut onları alt edip onları bizi ezemeyecekleri hâle getirmemiz gerekir. Bunun dışında başarılı olduğumuz alanlara yönelebiliriz. Sporla fizigimizi düzeltebiliriz. Kendi paranı kazanmak apayrı bir özgüven kazandırıyor. Ayrı eve çıkmak, kendi işini kendin görmek, yemeğini yapmak, çamaşırını yıkamak iyi hissettiriyor. Kendimize has bir giyim tarzımız olursa herkes bize değerli insan muamelesi yapacaktır bu da bizim kendimiz hakkındaki fikirlerimizi etkileyecektir. Bulunduğumuz ortamda varlığımızı hissettirmeliyiz. Dinimizi, ideolojimizi, görüşümüzü vs. savunmaktan çekinmemeliyiz. Kim ne der diye düşünmeden öfkemizi muhakkak ifade etmeliyiz. Haksızlık karşında susmamalı, mücadele etmeliyiz. Bizi seven, bize değerli olduğumuzu hissettiren insanlarla iletişim kurmalıyız. Aklıma gelenler şimdilik bunlar.

20
Tüm sorunun kaynağı olduğu için önce babamı psikiyatriste götürmek için çabaladım olmadı. Sonra babama karşı mücadele edebilmesi için annemi psikologa götürmeye çalıştım kabul etmedi. En sonunda kendim psikologa, HK ya gittim. Ondan sonra ailemin bana karşı tavırları değişti. Aile dinamikleri kuramı olması lazım bir psikoloji kuramına göre aile bir çarklılar sistemi gibidir ve bir bireyinde meydana gelen değişiklik tüm aileyi etkiler, değiştirir. Kimseyi değiştirme gücümüz yok ama kendimizi değiştirme gücümüz var. Ailemiz değişse biz değişecektik ama olmadı. O zaman biz değişeceğiz ve böylece ailemiz değişecek. Çarkı tersinden döndüreceğiz.

21
Heteroya aşık olmak bunalıma sokmuyor çünkü aradığımız şey onda mevcut. Aradığımızi duygusal yolla elde etmekte hiçbir sakınca yok. Escinsele aşık olmak ise bunalıma sokuyor çünkü aradığımız onda da yok. Yok olan varmış gibi davranıyoruz ama bir noktada iş illaki rayından çıkıyor. Hangi oyun sonsuza kadar devam ettirilebilir ki?

Bir de sağlıklı hetero bir insanı sevmek rahatsız etmiyor çünkü bizdeki arızaları onun sağlıklı yapısı dengeleyebiliyor. Bizdeki iniş çıkışları, normal dışılıklari hetero erkek kaldırabiliyor. Eşcinsele aşık olunca büyük sorunlar ortaya çıkıyor çünkü iki taraf da sıkıntılı. İki taraftaki sorunlar birbiriyle etkileşerek bambaşka büyük sorunlara yol çıkıyor. Dikenler birbirine sürtünce iki tarafı da kanatıyor.

Velhasıl heterolarla vakit geçirmeli, onlarla arkadaş olmalıyız. İllaki birine aşık olacaksak yine heteroya aşık olmalıyız. Zaten tüm bunlar başımıza zamanında hemcinslerimizle kaliteli ilişkiler kuramadığımız için gelmedi mi?

5 yaşından 80 yaşına kadar her yaştan erkek grubunu gözlemliyorum. Hepsi birbiriyle iletişim kuruyor. 5 yaşındakileri görünce 5 yaşındaki, 15 yaşındakileri görünce 15 yaşındaki hallerim aklıma geliyor. Hiç böyle arkadaşlıklar kuramadığım için üzülüyorum. Altı aydır otuz senenin ilişki eksikliğini gidermeye çalışıyorum. Çok zorlanıyorum. Her şeyi zamanında yaşamak en güzeliymiş.

22
İslamiyet’in ideal insan portresi eşcinsellerdir fakat bir şartla erkek erkeğe güçlü duygu bağlarını erotize etmeden asla seks ilişkilerine dönüştürmeden sevmeyi sevilmeyi tecrübe ettikleri takdirde aşk karakterine erişmeleri mümkün olacaktır.

Psikolog http://huseyinkacin.com


https://twitter.com/psikologkacin13/status/1773758421470171262

23
-Eşcinsellikten kurtulmak isteyen gariban kardeşlerimiz-

Eşcinsellikten rahatsız olup dönüşmek isteyen kardeşlerimizin sayısı günden güne artıyor. Bu alanda yıllarca psikoloji kaynaklarında dönüşümü destekleyen terapiler neticesinde dönüşen vaka örnekleri mevcut olduğunu görüyoruz. Eşcinsel derneklerinin/lobilerinin kendilerine saygı duyulmasını beklerken, dönüşmek isteyen kardeşlerimize saygı duymamaları ve hatta bir kısım kişilerin dönüşmek isteyen kardeşlerimize hakaret ettikleri de bir gerçek. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda eşcinsel derneklerinin/lobilerinin propagandasına kapılıp onlar gibi düşünmediği için bir anda düşman yapılan dönüşmek isteyen kardeşlerimiz bir yandan da konuya profesyonel yaklaşamayan "bizim mahallenin bazı hödük insanları" tarafından dışlanmaktalar.

Bizim mahallenin hödükleri ile eşcinsel lobilerinin/derneklerinin kavgaları bir başka yazının konusu olarak uzunca ele alınmalı iken bu yazının konusu her iki tarafın da örselediği dönüşmek isteyen gariban eşcinseller olacak. Bu garibanların bir kısmı taciz/tecavüz mağduru, bir kısmının çeşitli tramvaları var, bir kısmı ağır bir problem yaşamasa bile hafif psikolojik sarsıntılar geçirmişler; ortak yönleri ise, hissettikleri ve rahatsız oldukları eşcinsel hislerden kurtulmak ve heteroseksüel olarak hayatlarına devam etmek! Bu onların en doğal hakkı! Bu onların sağlık hakkı! Hiçbir psikoloji uzmanı bu çocukları zorla "eşcinselliğe mecbursun, bu doğuştan, eşcinselsin eşcinsel kal" propagandasına alet edemez! Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere yönelik olarak dönüşümü destekleyebilecek uzmanların profesyonel çalışmaları gösteriyor ki "kişi kurtulmak istiyor ise, doğru terapi teknikleri ile dönüşüm mümkün!" Buna ilişkin psikoloji literatüründe vaka örnekleri de mevcut! Dolayısıyla kişinin kurtulmak istediği takdirde karşısına çıkan önce eşcinsel dernekleri/lobileri olurken, ikinci etapta "kişiyi eşcinsel yaşama ikna etmek isteyen" uzmanlar oluyor. Bu iki engeli aşan ve dönüşüm noktasında kararlı olan eşcinsel kardeşlerimiz ise şayet dönüşümü destekleyebilecek bir profesyonele/uzmana ulaşabilirlerse bu şekilde dönüşüm adımları başlamış oluyor. Bununla birlikte kişinin sağlık hakkı kapsamında, rahatsız hissettiği hislerinden kurtulmak istediği takdirde doğru tekniklerle dönüşümün mümkün olduğunu ortaya koyan kitaplar da çokça yayımlanmaya başladı. Konunun ana tablosu çizildikten sonra gelelim kurtulmak isteyen kardeşlerimizin profillerine.

Öncelikle onlar insan!

Onların kaldırabilecekleri yük kapasitesi belirli! Bir insan böyle bir imtihanla uğraşırken, "bizim mahallenin hödükleri" ile eşcinsel lobileri/dernekleri arasında sıkışıp kalmak zorunda değiller! Eşcinsel lobilerini/derneklerini gelin bu çocukları destekleyelim kıvamına getirmemiz mümkün değilken, bizim mahallenin hödüklerine bu çocukların birer insan olduklarını, imtihanlarının ağır olduğunu, bu çocuklara doğru yaklaşım sergilememiz gerektiğini öğretmemiz mümkün! Dolayısıyla öncelikle konuya bizim mahallenin hödüklerini profesyonel yaklaşım eğitimine tabi tutmak gerekliliğini vurgulamakla başlamalı! Böylelikle bizim mahallenin konuya gerçekten hâkim olan az sayıdaki nitelikli insanları da rahatlayacaklar ve hödükleri de nitelikli hâle geldikçe gariban eşcinsel kardeşlerimizde "dönüşüm konusunda nitelikli destek" yoksunluğu çekmemiş olacaklar! Günümüzde çocuklarının "ben bu hislerimden rahatsızım, dönüşmek istiyorum" dediği hâlde çocuklarına çok sert yaklaşan bilinçsiz anne babaların sayısı fazla! Konuyu rahatlıkla ve profesyonelce konuşabilen kişi sayısı da çok az! Önceliğimiz dönüşmek isteyen kardeşlerimize suçluluk duygusu hissettirmemek! Kimseyi günahından ötürü hâkir görmemeliyiz! Bizler şayet Müslüman mahallesinde isek, bu bizim mahallenin mühim bir kuralı da: namuslu, ahlaklı, iyi bir Müslüman olmak! İnsanları hor hâkir görmeye, kalp kırmaya değil; onarıcı, yapıcı, profesyonel olmaya ihtiyacımız var! Dönüşmek isteyen genç kardeşlerimizin "destek yoksunluğu" sorununu acilen çözmeliyiz! Bu kardeşlerimizin ifşa olma korkusu, gelecek kaygısı, dönüşümü destekleyebilecek psikoloji uzmanlarına ulaşmaları da Devlet tarafından güvence altına alınmalı! Dönüşümü destekleyebilecek profesyoneller yetiştirilmeli! Bu konuda Devlete düşen görevler de bir başka yazıda genişçe ele alınmak üzere şimdilik bu kadarla yetinelim!

Ezcümle dönüşümü isteyen kardeşlerimize canımızla, malımızla, kalemimizle destek olmak boynumuzun borcu! Bu kardeşlerimizi desteklediğimiz müddetçe hayal bile edemeyeceğimiz güzelliklerle karşılacağız inşâallah! Kimin elinden ne geliyorsa, bir güzel adım atmalı! Bizim mahalleyi, "para, şöhret, makam, mevki, şehvet, şöhret sevdaları" kapsamında yanlış işler yapmak ile değil; iyi bir Müslüman olarak temsil etmeliyiz!

Psikoloji kaidelerine uygun, profesyonel yaklaşımları geliştirmek, kalpler kazanmak, gönüllere girmek zorundayız! Eşcinsel hislerinden kurtulmak isteyen  ve bu noktada samimi çaba veren kardeşlerimiz ibne değildir; ancak Müslüman gibi görünüp para/makam/mevki/şehvet/şöhret peşinde kul hakkı yeme gibi türlü namussuzlukları yapan kişiye belki ibne denilenilir! Mahalleliye duyurulur!


https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2105.0 okumak için linki tıklayınız

24
Bizim kurumdaki evlenememislerde o kendini kaybetme yok mesela. Gözlemci gibiler adeta. Oyunu oynamıyorlar sanki, sadece izliyorlar. Oyuncu değil izleyiciler. İşte o izleyicilikten oyunculuğa geçince çok şey değişiyor gibime geliyor. Sahne benim sahnem, ışıklar beni gösteriyor, oyuncu benim demek çok önemli. Yoksa kendini soyutlayınca olmuyor. İzleyicilik gerekli ama yeterli değil. İstediğimiz kadar matkap kullananları izleyelim, kendimiz kullanmadıkça öğrenemeyiz.

25
Çalıştığım kurumda kadınlar bitmez tükenmez bir iletişim halindedir. Çaylar içerler, kahveler içerler, evlilik konuşurlar, doğum konuşurlar, konuşurlar da konuşurlar... Kadınların birbirine olan ihtiyacı erkeklerin birbirine olan ihtiyacından daha fazla sanki. Hele bir de ölüm, evlilik, doğum gibi büyük bir olay yaşanmayagörsün... Hepsi toplanır, büyük bir toplantı yaparlar ve saatlerce konuşurlar. Çalıştığım odada bugün biri kırk, biri otuz beş, biri yirmi beş yaşında olmak üzere üç kadın konuşuyordu. Konu daha çok evlilik gibiydi ve bekar olan yirmi beş yaşındakini ilgilendiren pek bir şey yoktu ama o kız konuşulanları hipnotize olmuş gibi dinliyordu adeta o büyük kadınlardan kadınlık öğreniyordu. Orada eşcinsel bir kadın olsaydı direk kendini soyutlar, hiçbir konuşmaya katılmazdı herhalde. Bir de kurumda iki tane evlenmemiş bayan var. Nedense onların kadınlığı eksik geliyor bana, diğer kadınlarla çok yüzeysel iletişim kuruyorlar, derine inmiyorlar, diğer kadınlarla konuşurken kendilerini kaybetmiyorlar. Kadınlıkları eksik kalmış da ondan evlenememişler gibime geliyor. Diğer kadınlara nazaran çok daha cansız ve donuklar. Kendi cinsiyetinin cinsiyet rollerini benimseyememis insanlar ister eşcinsel olsun, ister düzcinsel daha donuk ve yavan oluyor.

Kendi hikayemden de bahsedeyim. Annesinin başörtüsünü takan, eteğini giyen bir erkek çocuğuydum ben. Ama sonra taşraya taşındık daha eril bir ortam vardı orada. Sonra sekiz yıl erkek yurdunda kaldım. Hemcinslerime karşı ne kadar duvar orsem de bana bir şeyler geçmiş olmalı ki bekleme odasındayken diğer danışanlar hal ve hareketlerimlerimin erkeksi olduğunu söylüyorlardı. Şu an hemen hemen tüm erkek konularını konuşabilirim. Para, araba, tamirat, din, siyaset... Halen zorlandığım oluyor ama zorlukların üzerine gitmemiz gerekiyor.

Velhasıl hocam erkeklik erkeklerden, kadınlık kadınlardan öğreniliyor. Kadın gibi olmak istiyorsan zorlansan da canın yansa da saatlerce, günlerce, yıllarca kadın ortamlarında bulunman lazım, büyük bir sabır göstererek... Başka bir çözümü yok gibime geliyor.

26
Hüseyin KAÇIN / AFFEDİCİ'NİN AFFIYLA
« : 29 Mart 2024, 01:15:02 öö »
AFFEDİCİ'NİN AFFIYLA

yağmuru yaratan Allah
taneler içinde damlaların özünde
bereketi de yaratmışsa
acıdan akan gözyaşlarında
tebessümleri gizlemiş saklamıştır


ağladıkça bahar bahçemiz
içimizde cenneti yaratan Allah
yüzümüzü de gönlümüzü de güldüren

koşun çocuklar koşun
göklere doğru uçun
meleklerin kanatlarına sığındıkça

kapısından içeri gireceğiz
cennetin
nisan ayının bereketiyle
çicek açan ağaçların aşkıyla
sarıp sarmalayan sevdaların
yüzü suyu hürmetine


kuş olup gideceğiz
bu dünyadan
affedici'nin
affıyla....

29 Ayşe Nisan 2024
01:10
İstanbul

27
Eşcinsellik kimine göre İslam'da yasak, azınlıkta kalan bir gruba göreyse değil. Kimine göreyse, tıpkı alkol kullanmak, yalan söylemek gibi bir günah ve kişinin kendisini bağlar. Sizce hangisi doğru?

Eşcinsel terapi sürecinde konuya, dini bir bakış açısı sunulmaz. Ancak psikolojik gelişim süreçleri açısından iyileşme arayışında bulunan kişiye yaklaşılır. Dini kavramlar bu süreçte irdelenmez. Eşcinsel bireylerin iyileşme sürecinde konuya dini açıdan yaklaşmaları istenmez, çünkü eşcinsel eğilimleri olan kişiler, bu olaya Lut kavmi, haram, cehennemde yanmak düşünceleri ile yaklaşırlarsa, bu düşünceler sadece eşcinselleşme sürecini hızlandırır ve kalıcı hale getirir.

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir. Ayrıca bu kişiler, eşcinselliğe çözüm getirmek yerine tam tersine dindar eşcinseller kavramını kabullendirmektedir.

Eşcinsel yönelimi olan kişiye sabır telkininde bulunmak ve bu duyguların varsa günaha girmeden hayatını sürdür, kadına ilgin yoksa evlenmeden sabret, cennette karşılığını alacaksın gibi tavsiyelerde bulunmak, "dindar eşcinseller" kavramını pekiştirmektedir. Dini bakış açısı sadece eşcinsel gelişim sürecinde koruyucu bir etki yaratabilir fakat asla iyileştirici bir sürece yönlendirmez. Eşcinsel eğilimleri ya da yaşamı olan birey bu durumdan rahatsızlık duyuyorsa çözüm eşcinsel tedavi konusunda deneyimli bir psikologla terapi görüşmesine başlamasıdır. https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir/amp

28
Eşcinsellik kimine göre İslam'da yasak, azınlıkta kalan bir gruba göreyse değil. Kimine göreyse, tıpkı alkol kullanmak, yalan söylemek gibi bir günah ve kişinin kendisini bağlar. Sizce hangisi doğru?

Eşcinsel terapi sürecinde konuya, dini bir bakış açısı sunulmaz. Ancak psikolojik gelişim süreçleri açısından iyileşme arayışında bulunan kişiye yaklaşılır. Dini kavramlar bu süreçte irdelenmez. Eşcinsel bireylerin iyileşme sürecinde konuya dini açıdan yaklaşmaları istenmez, çünkü eşcinsel eğilimleri olan kişiler, bu olaya Lut kavmi, haram, cehennemde yanmak düşünceleri ile yaklaşırlarsa, bu düşünceler sadece eşcinselleşme sürecini hızlandırır ve kalıcı hale getirir.

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir. Ayrıca bu kişiler, eşcinselliğe çözüm getirmek yerine tam tersine dindar eşcinseller kavramını kabullendirmektedir.

Eşcinsel yönelimi olan kişiye sabır telkininde bulunmak ve bu duyguların varsa günaha girmeden hayatını sürdür, kadına ilgin yoksa evlenmeden sabret, cennette karşılığını alacaksın gibi tavsiyelerde bulunmak, "dindar eşcinseller" kavramını pekiştirmektedir. Dini bakış açısı sadece eşcinsel gelişim sürecinde koruyucu bir etki yaratabilir fakat asla iyileştirici bir sürece yönlendirmez. Eşcinsel eğilimleri ya da yaşamı olan birey bu durumdan rahatsızlık duyuyorsa çözüm eşcinsel tedavi konusunda deneyimli bir psikologla terapi görüşmesine başlamasıdır. https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir/amp

29
Başka eklemek istediğin bir şey var mı bana ayırdığın süre azalıyor, sözümü tutmak seni azat etmek isterim.
Bir şeylere geç kalındı, ben ailem yüzünden böyle oldum diye bakılıyor en iyimser ama hali hazırda bu durumundan rahatsız olanları motive edecekleri bir kitap olmalı. Kendinin sıradan olduğunu özel olmadığını uzaylı olmadığını anlayınca sorunları çözmek kolaylaşıyor o yüzden benzer şeyleri yasayanlara dokunacak bir kitap olmalı bu. Ben onları bir psikolog ofisinde benim gibi randevularını beklerken bulduğumda acayip bir şaşkınlık ve aydınlanma yaşamıştım.
Eylemleri benliğine mal eden insanlarız biz. Hata yapmamalıyız. Buna yönelmeleri de işte bundan çıkıyor, sorunumu kimse çözemez. Kimseye sorunumu söyleyemem. Anlasalar bilseler ki yalnız değilsin, özel değilsin bu sorunları istersen çözebilirsin, başkaları da yaşıyor ve belli bir terapiyle çözülüyor mesajı çıkmalı kitabınızdan. Örnek teşkil etmeli ailelere değil kendi başına bu sorunu çözen benim gibilere varlığımızı duyurmalı çünkü görüyorsunuz her zaman aile çözmüyor hatta sorunun kendisi aile oluyor biz kendi göbek bağımızı kendi kesen gençleriz.
Aldım kabul ettim Bülent eyvallah. Kıymetli katkın için çok sağol. Konuşmaya başladığımızdan beri sürekli inşallah diyorsun ya, bu kadar çok deme. Onun yerine başarırım ben de çözerim de ki bu Allah’ı daha mutlu eden bir şey, çünkü verdiği zekâyı gücü kullanacağının göstergesi. Sürekli inşallah diyerek işi Allaha bırakmadığının, emek verdiğinin göstergesi. Zaten sen bunu başarmışsın. Şükür.



Toplumu aykırı insanlar geliştiriyor siz de onlardan birisiniz çok tepki alacağınızı bilerek bu kitabı yazmanız çok önemli, çünkü ben içindeyim konunun ama siz dışındasınız ve sizin gibi dışında olanlara bizim yaşadıklarımızı ve bizimle iletişen sizin kendi deneyiminizi anlatmanız çok önemli ve dilerim dokunur ruhlara.


Ruhuna dokunulmamış bir çocuğun dokunulmayan ruhlar için iyi dileklerde bulunması ‘’konunun içindekilere’’ yalnız değilsiniz , ‘’konunun dışındakilere’’ her şeyin bir çözümü var deyişi çok farklı bir tecrübeydi benim için.
Günün geri kalanında ebeveyn olmanın anlamını daha fazla kurcaladım. Kendi tatminimiz için çocuklarımıza takındığımız tavrınların, kendi travmalarımızın harabelerini temizlemeden çocuklarımızı yetiştireme çabamızın sonucu enkazlarımız altında kalarak büyüyen gençleri inşa ediyor. Gelecek ve toplum açısından bakılınca bu çok endişe verici.
ETKILI BIR GORUS VE SON EKLEYECEGIM BUNA ZATEN ILK YAZIM BU TEKRAR OKUMAM LAZIM


30
Baba hatırlıyor musun ben 7 ci sınıfta yaz tatilinde memleketteyken bir şeyler yaşandı? O zamanlar daha rüyalanamıyordum sadece yastığa sürtünerek boşalıyordum. Bir gece dayıma sürtünerek boşaldığımı hatırlıyorum. Birden fazla oldu hatta o yaz tatili boyunca hep dayımla uyudum, onun bedenine dokunuyordum; arkasına, önüne elleyip boşaldığımı hatırlıyorum. Sonra 8 sınıfta yine yaz tatili yine aynı döşek yine aynısını yaptığımı hatırlıyorum hatta o sene büyük dayıma da yaptım. Meğerse uyumuyormuş, fark etmiş ve bu yaptığımı sana söylemişti. Sonra küçük dayıma anlatmıştınız, o da ‘’biliyorum geçen yaz bana da yaptı ama ne yapacağımı bilmediğim için size bir şey söylemedim’’ demişti sana.
Ben bir ebeveyn olarak böyle bir anı yaşamayı asla istemezdim Bülent. Nasıl sarsıcı bir an. Dayı, amca, enişte dediğimiz akrabamız canımız saydığımız insanların bu kadar önemli hayati meseleler söz konusu olduğunda bu denli sağır kör olmaları ne acı verici, hatta suskunlukları ne dehşet verici. Buluğ yaşında bir çocuk bu tip eylemler içine girdiğinde bunun sonrasının ne kadar sıkıntılı durumlara varacağını kestirmesi beklenir yetişkinlerden. Çünkü çocuk bu ve kendi başına çözeceği bir şey değil bu konu. Baban hatta tüm ailen o an yüzleşti kendi hatalarıyla. Sonra baban seni alıp parka çıkarmıştı anlatır mısın parkta ne konuştuğunuzu?
Beni aldı götürdü işte bir parka o kadar saçma sapan bir konuşmaydı ki anlatamam. Bana pat diye senin çükün kalkıyor mu dedi?
Dayınlar bana bir şeyler anlattı, bu kadar çok mastürbasyon yapma belsoğukluğu olursun dedi. Yani daha önce cinselliğin c sini bile konuşmadığı çocuğuna babam öyle saçma sapan off neyse ya o kadar aşağıydı ki bakın şuan bile beni delirtiyor, anlatmakta zorlanıyorum.
Bir çocukla nasıl konuşulmayacağına süper bir örnek teşkil eder babamın o günkü hali. Bir daha yapacak mısın diyor ama ne yapacak mıyım, yani dayına mı yapacaksın yoksa mastürbasyon mu yapacaksın diyor onu bile anlamadım. Bir daha hiç konuşulmadı konu, öylece hayatımıza devam ettik. Çok garip değil mi?
Tabiki çok garip Bülent aileler farkındalık konusunda gerçekten feci durumdalar sen ne ilk ne sonsun. Yani o küçücük yaşlarda gösterdiğin bu tavır ve eğilim onları alarma geçirmeli hemen bir uzaman götürmelilerdi seni. Ee bunları dinlediler hala savunma üretmeye çalıştı mı baban, sanıl bitti bu ifşanın sonu?
Sadece sustular, yenik hissettiler, hepsi bu bence. Devam ettim tabi anlatmaya akın akın anılar geliyordu aklıma. O an hissettiklerim öyle ağırdı ki öyle dolmuşum ki devam ettim.
Bu dayıların meselesinden bir yıl sonra internet geçmişinden girdiğim siteleri gördüklerini anladım. Tepki bekledim çünkü yakalanmıştım, kendimce çok da korkmuştum. Yine bir şey konuşulmadı bana karşı. Bunu hatırlattım; dedim işte bak senin somut olarak bana sahip çıkacağın bir sürü olay ve kanıtın oldu ama sen yok saydın. Eşcinsel sitelere girdiğimi görmüşsün, dayıma sürtündüğümü duymuşsun ama susmuşsun. Yol yordam göstermediğin gibi yolumu da açmadın. Bir şeylerin yanlış olduğunu ve tek başıma çözemeyeceğimi düşünüp müdahale etseydin ben bu sorunları belki de bu boyutta yaşamazdım.
Ya da en kötü ihtimalle bu kadar uzamaz daha küçük yaşlarda çözülürdü daha az acı çeker daha kolay bir ergenlik geçirirdim.
İklim hanım bir şey daha anlatmak isterim, bu da belki çok önemli. Travmatik sünnet diye bir şey var. Belli yaş aralığında sünnet yapılmamalı çünkü cinsiyetinde bir eksilme gibi algılayabiliyor çocuk bunu. Benim de böyle bir sünnet travmamda var aslında. 6 yaşında aşırı kanamalı, aşırı şişen bir sünnet geçirdim. Küçük kaldı, çok kestiler paniğini net hissettim. Hatta beni endokrin doktoruna götürdüler. Üroloğa da. Günlerce şişliği, kanaması düzelmedi, canım o kadar yandı ki anlatamam.
Ben bu yaşa kadar bu kâbusu içimde yaşadım. Sünnet sırasında penis boyu üzerinden bir hata oldu diye düşümdüm, oysa fonksiyon ve cinsel ilişki için bir sorun yok dedi doktorlar. Ama ben sünnet sonrasında ilk pansumanda duymuşum ya ailem konuşurken, küçük mü diye beni doktora götürmüşler ya sıkıntı mı var diye ve ben bu tip endişe söylemlerini duymuşum ya işte, o içime beynime kazınmış bir kere, hep bir eksikliğim olduğunu kodlamışım.
Sonra ergenlikle birlikte porno izlemeye başlayınca yıllardır içinde kodladığın duygudan emin oluyorsun. Tabı bu kişilerin seçilmiş olduğunu çocukken anlamıyorsun, senin ki küçük geliyor onları izleyince. Sünnete bağlı olarak hep bir benim erkekliğim eksik inanışı. Vücudun zaten kötü, şişkosun, penisin de küçüldü zaten. Erkek gibi davranamıyor, top oynamıyor, kavgada etmiyorsun. İşte bu fanusla çevrelemişim yıllar boyu kendimi. O yüzdende diğer erkeklerin penisi nasıl diye görme ihtiyacı doğmuş, dayılarıma ellemem de bundan dolayıymış. Hatta dikkatlerini çekip derdimi anlatmaktı belki de, bilemiyorum.
Yani işte bunların hepsi konuşuldu o gece. Yıllardır tüm bunlarla kendim mücadele ettim. Şimdi isterseniz beni anlayın ya da anlamayın isterseniz destek olun ya da olmayın ama ben kendimi gerçekleştirme yolunda bir adım attım ve başaracağım dedim.
Bir tek; ‘’Oğlum bizden nefret etme’’ diyebildi cılız bir sesle annem. Yok, niye nefret edeyim ki dedim.
Babam sesiz, suskun öylece kal gelmiş. En son babama sen bir şey demeyecek misin dedim. Ne dese beğenirsiniz?
Hani bu babamın nöbetlere gitmesi ya da çok geç gelmesi, anlatmıştım ya size o geceler benim annemle uyumam. İşte o konuyu açtı babam; dedi ki sen annenle uyuyunca ben kıskanıyordum ve tavır yapıyordum ama işte ben yanlış olduğunu anlamıştım o yüzden tavır yapıyordum annenle yatmana. Yani yine ben farkındaydım, ben biliyordum havaları, kendisini değil annemi suçlu gördü güya. Çocuğunu kıskanmasını da normal saydı. Babam işte nerde nasıl konuşacağını bilmiyor hala. Aşağı kalırmıyım ee dedim o halde sağlıklı tepki verseydin, yasak koysaydın annemle uyumama ya da konuşup anlatsaydın bunun yanlış olduğunu ya da psikoloğa götürseydin. Her konuda en iyi olduğunu herkesten çok bildiğini iddia eden babam olarak sen bunların hiç birini yapma şimdi de ben biliyordum anlamıştım de. İklim hanım daha fazla hatırlamak istemiyorum o geceyi, çok acıtıyor beni, son olarak şunu söyleyeyim,  babam o gece cümlesini erkeksin ama sen dimi diye bitirdi ve ben cevap dahi vermedim. Bu defada bana kal geldi.
Bülentin bu son anlattıklarını dinlerken nasıl bir empati yaptıysam masayı sıkmışım, avucum kızarmış elim uyuşmuş. O kadar üzüldüm ki karşımda pırıl pırıl zeki bir genç doktor adayı vardı ve geçmişte küçücükken bunları yaşamış olmasını hiç hazmedemedim. Bu kadar duygusal yara almasaydı acaba nasıl evrilirdi.
İşin en acı tarafı İklim hanım hiç kimseyle fiziksel bir şey yaşamadım bu yaşa kadar, bu normal olmayan hislerimi hiç kabullenmedim diyerek başlamıştım o gece konuşmaya. Daha konuya başlarken okuduğum kitaplardan bölümler okumuş bilgilendirmiştim. Ve de terapilere düzenli gittiğimi çok iyi geldiğini söylemiştim. Bana destek olmasanız da ben kendimi gerçekleştireceğim dedim ama yine de anlamadı işte babam. ‘’erkeksin ama sen dimi?’’ cevabı bunun tek başına kanıtıydı.
Üslup sorunu var işte hep. İletişim konusunda problemli hep babam. Zaten çok beklentim yoktu ne bekliyordum ki babamdan bu saatten sonra. Sadece ben artık bir adım attım kendim için ve her şeyimi paylaştım, içimi döktüm rahatladım, ola ki başkasından duyacaklarına benden duysunlar dedim. Konu kapandı benim için.
Tıp okumak senin seçimin miydi?
Ben çocukken bir dönem kadın kuaförü olmayı çok istediğimi hatırlıyorum. Kısa dönem veteriner olmayı çok istedim, hayvanları çok sevdiğim için. Sonra uzunca bir sure genetik mühendisi olmak istedim. Öğretmenimizin oğlu okumuştu ve konuşurduk aramızda ben de liseye kadarda genetikçi olacağım diye gezdim ortalarda. Lise 2 den sonra hep tıp düşündüm ve öyle gelişti, onu benimsedim lise döneminde ve hep tıp hedefleyerek çalıştım. Çok severek girdim okurken de zorlanmadım. Sadece pandemi de yaşananlardan dolayı kendimi kötü hissettim. Ülke şartları değersizlik hissi yarattı bu süreçte tıp âlemin de, bende etkilendim tabi.
Her şey çok daha kolay çok daha acısız olabilirdi aslında ama olmayışının tek sebebinin kendim olmayışı bir teselli hatta bir tetikleyici oldu. En sevdiklerimizden yara almamız beni mücadeleci yaptı.
Sana sadece Lgbt? Desem ilk aklına gelen ne olur?
Proje. Lgbt bir proje. Ama şemsiyesi altındaki bireyler gerçek.
Bu insan grubunda sıradanlaşmak farklı olmak kabul görmek konusunda karşı okuma yapıyorlar. Bu da içlerindeki değersizlik hissiyle kendilerini gerçekleştirmek yerine, onları uyumlanmaya zorluyor.
İyi anne baba nasıl olmalı desem?
Aslında o kadar kolay ki ebeveyn olmak. Çok büyütülecek bir şey değil. Bir çocuk kız ise anasını erkek ise babasını bir ilgi odağı olarak görüyorsa, baba oğlu ile anne kızı ile ilgileniyor ve çocukta içinden ben annem gibi olmalıyım ben babam gibi olmalıyım onlar iyi insanlar diyebiliyorsa ne mutlu. Ailede ilişkiler tutarlı, sağlıklı, sevgiye dayalıysa bir çocuğun kötü gelişmesi mümkün olmaz.  Bir yerden sonra o dikkatli ve rollerini iyi ortaya koyan ailede kendini geliştirir çocuk. Ama ilk 5 yaşta kronik bir sorun yaşanıyorsa her şey zorlaşıyor. Kötü özellikleri az iyi yönü çok, özür dileyebilen, gayretli bir ebeveyn yeterlidir. Nasıl baba ve annen olunur kısmını o kadar iyi biliyorum ki bu yüzden hiç korkmuyorum baba olmaktan.
Bu kitapta sence en önemli kısım ne olmalı? Sen yazıyor olsan en çok neyin altını çizerdin?
Bu tip sıkıntıların bir aile örüntüsü olduğunu.  Belli sebeplerin bu sonucu doğurduğunu anlatmak isterdim. Doğal akışa, objektif tarafsız bakan gözler bunu anlayabilir. Ben bu yüzden konuya taraflı bakılmasına karşıyım. Din de bu konuya geleneksel olarak taraflı yaklaşıyor, tıp dünyası da. Bu yüzden psikiyatri seçmeyi planlıyorum. Objektif bakabilmeyi sağlamak için. Geçtiğim zor yoldan geçenlere rehberlik edebilmek için. Kendim yaşayarak çok zorlanarak deneyimledim. Çok yalnız kaldım, kör uçuştu benim ki, siz yazın ki okusunlar ve onlar yalnızlık çekmesin.
Bülent yaşadığı hayatı anlatarak ne kadar büyük bir katkı sundu. Yalnızlık bu dünyanın cehennemidir bazen. Deneyimlediği şey bir deney bir proje değildi onun hayatıydı. Çok zor bir gerçeklik taşıyordu ve bununla yaşaması mücadele etmesi gerekiyordu. Yaşından büyük bir mücadele. Gerçeklik tam da burası işte, bunu görmezden gelmek aklımızı inkâra girmez mi? Bu hayat bizimse, seçim yapma hakkımız varsa, o seçimini mücadeleden yana kullandı ve başardı bu büyük bir gösterge sayılmaz mı?
Cinsel istismar, duygusal istismar, hatta taciz tecavüz, içine doğduğun ailenin yapısı, çevrenin ve akranlarının tavrı işte tüm bunlar çok önemli yapı taşları. İstatistik olarak bu tür insan grubunda daha çok rastlanıyor cinsel çelişkilere cinsel sapmalara.
Bazılarının yönelimini belirliyor bu içine doğduğu şartlar ama yönelim insanın yüzde onu bile değil, kalan kısmında sorunlar çözülünce her şey kolaylaşıyor. İşin altın kuralı da seçim yapmak, ne olmak ne olmamak istediğine karar vermek. Tam anlamıyla içinden gelen sesi dinlemek oluyor aslında bu çocukların yaptığı.(yorumunla soru geçişini bağla)

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 273