11
Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) / Ynt: SİYAH KUĞU BLACK SWAN I FELT IT. PERFECT. IT WAS PERFECT OBSESİF EŞCİNSELLER
« Son İleti Gönderen: Merdümgiriz 28 Nisan 2024, 03:41:54 ös »-3-
Bugün hayat hikayemde bıraktığım eksikleri ve dün terapi hakkında gece olduğu için yazamadıklarımı yazacağım.
Liseye kadar çalışkan olmama rağmen lisede hiçbir şey yapmamaya, ders çalışmamaya başladım. Bu da o ana kadar alışık olmadığım ders başarısızlıklarını getirdi. Hiçbir sınava evde hazırlanıp girmedim. Hep bir ders öncesinden hocalar boş bırakır orada hazırlanırdım. Üniversitedeyim hâlâ öyleyim. Bu tembelliğe rağmen hukuk okumak istiyordum. İlk sene üniversite sınavında 60bine girdim. En kötü devlet üniversitesi 40binle alıyordu en son, giremedim. Hiç çalışmadığım için bir sene hazırlanır, başarırım diye düşündüm. Fakat yine ne bir dershaneye gittim ne de ailemin teklif ettiği hususi ders hocalarını kabul ettim. 20 bine girmek isteyen birinin limit türev integral bilmeden girmesi mümkün mü? Ben bu konuların ne olduğunu bile bilmiyorum. İkinci sene sınava 1 ay kala hazırlanmaya başladım. O sene çok derin ruhi bunalımdaydım. Felsefe ve din okuyor, youtubedan videolar izliyordum. Neticede eşit ağırlıkta çok kötü bir sıralamaya hazır olduğum için sözel test çözmeye karar verdim sınavda. 90bin eşit ağırlık, 2bin sözel sıralaması yaptım. Hiç tembelliğime bakmadan bu hâlden memnun değildim bir de. 100'e yakın bomboş test kitaplarını arkadaşlarıma, kardeşlerine dağıttım ve ne gelirse gelsin artık bir üniversiteye girecektim. Boğaziçi'deki bölümler için sözelde 1000-1500 sıralama gerekiyordu. Hiç istemediğim bir bölüme gittim. Çevremdeki ailemdeki herkes benim başarısızlığımı yüzüme vuruyor, hak ettiğim yerde olmadığımı söylüyordu. Çünkü lisede iyi bir okuldaydım. Üniversite 1.sınıfta başka bir alanda ihtisas isterken ikide başka alana kaydım ve hâlâ onun için çalışıyorum. Bu bölümden mezun olur ve atanmayı başarabilirsem bile bu beni tatmin etmeyecek. Oysa bütün arkadaşlarımın tek arzusu atanmak. Kasım ayında YDS ve ALES'e girmeyi planlıyorum. Şu an çalışmadan 65-80 arası alıyorum. Ne yapıp ne edip 90+ yapmalıyım. KPSS için kitaplar aldım. Orada da 85+ almalıyım istediğim bir yere atanmak için. OKB için kullandığım ilaçlar bu çalışma arzumu öldürür mü diye korkuyorum. Lisans 1'den beri düzenli kitap okuyor, alanımla alakalı işleri takip ediyor, araştırma yapıyorum. Ya tekrar tembelleşir ve başarısız olursam ne yapacağım? Önümde sadece 1 sene 3 ay kaldı. Koskoca hayatımı belirleyecek 15 ay. Şeyhim günde 2 saat uyur geri kalan vakitte çalışırmış, bir filozof takip ediyorum gençliğinde 3 gün uyumaz kitap okumuş. Benim hâlâ günde 5-7 saat uyumam beni delirtiyor. Kendimi çok tembel hissediyorum. Her gün yarım saat tarikat dersimi yapıyorum, 1 saat kendi belirlediğim zikirleri okuyorum bunu yaparken Ekrem Buğra Ekinci gibi isimlerin yayınlarını dinliyorum. Her gün bir makaleden özet çıkarıyorum. Sonra onun hakkında sesli konuşma yapıyorum ve tabii kitap okuma. Gün içerisinde KPSS, ALES ve YDS için çok az vaktim var bunlar için gün açmaya çalışıyorum. Bu ara bunun stresini yaşıyorum. Arkadaşlarım buluşmak istiyor, nadiren buluşuyorum. Çay içerken yemek yerken bile sürekli bir şey okumak istiyorum. Kendimi çok cahil, çok yetersiz hissediyorum. Ne yaparsam yapayım devlet üniversitesinde alan dışı yüksek lisans yapmak çok zor. Giremezsem nasıl bir hayal kırıklığı yaşayacağım sürekli bunu düşünüyorum. Artık başarısızlık istemiyorum. Ben de takdir edilmek istiyorum.
*
Seksüel kelimeler duymaya tahammülüm yok. Dünkü yazıda a*tif, p*sif yerine top, bottom yazarak ana dilimde olmayan kelimelerle ifade ederek meseleye daha uzaklaşmak istedim. Tabii aynı zamanda bu kelimelerin uydurukça olmasının da tesiri var. Cinsel demem, ama cinsi demem de garip karşılanıyorsa seksüel derim. Dün hocanın tevcih ettiği bir suale e*cinsel diye cevap vermem icap ediyordu. Birinde de rol söylemem gerekiyordu. İkisinde de söylerken iğrenerek söyledim. Bu bana başka bir şeyi hatırlattı. Lisedeyken geceleri odam annemlerle aynı kattaydı. Bir gece uyumamıştım. Önce birisi sonra diğeri banyoya girdi. Ne olduğunu anlayınca o kadar iğrendim ki. Benim annem babam nasıl yapabilir? Bir sefer de birbirlerine yaptığı şakaları duydum. Keşke duymasaydım. Geçen sene de babamın internette bakındığı bazı siteleri gördüm. Ağlamaktan harap oldum. Babam böyle bir günah işlememeliydi. (Sanki ben aynısını işlemiyordum.)
*
Alakadar olduğum konu hakkında fikir izhar edip alkış almak tek arzumun bu olması, bu kadar da aşağılık, başkalarına muhtaç, güçsüz bir karakter olmak beni çok üzüyor. Tam az önce Kadir Mısıroğlu'nun bir videosu çıktı karşıma. 15 dakika kadar izledim. Alkış alma arzusunun en tehlikeli şey olduğundan bahsediyordu. Kendisi inandığı şeyler için çocuk yaşından itibaren ailesinin engellerine rağmen savaşmış birisi. Yaptıklarını Allah'ın rızasını kazanmak için olduğunu söylüyor, kalbimle de inanıyorum. Ama bu insanlardan da alkış topladığı bir iş yaptığı ve bu iş için tutuştuğu gerçeğini değiştirmiyor. Dün Hüseyin Hoca böyle adamların yanına gitsen sana bir alaka gösterirler mi, sadece fikirlerini desteklediğin kadar varsın onlar için dedi. Katılıyorum ama ben de böyle bir insan olmak istiyorum ve bunu değiştiremiyorum. Kadir Mısıroğlu'ndan ziyade Necip Fazıl tam bu karakterde bir adamdı. Yanına gelen kimseyi iplemez, hakir görür, mahkemelere yalnız çıktığında da arkamda bütün üniversite gençliği var derdi. İkisine de Allah rahmet eylesin. Onlara saygım var. Ama bu denli güçlü dava adamı olmak için belli ki narsist olmak icap ediyor. Ayrıca bu kötü bir şey mi ki, sanki onların müktesebatına sövüyor gibi bir tavırdayım? Mesela Ekrem Buğra Ekinci. Kadir Mısıroğlu'ndan çok daha âlim olduğu şüphesiz. Karınca kaderince fitne çıkarmadan bildiklerimizi bilmeyenlere anlatalım diyor. Kadir Mısıroğlu öyle mi? Masayı yumrukluyor, ölüm riskini al, davan için canın pahasına mücadele et diyor. İşte bu ateş beni çekiyor.
*
Dün psikologa gitmeden evvel bir arkadaşımla nasıl bir insan olduğumdan bahsediyorduk. İnsanları kategorize ettiğimi, benim için gri olmadığını, manipülatif bir insan olduğumu( içki içen bir arkadaşımı ve kendisini namaza başlatdığımı söyledi!!), herkese müdahale etmek istediğimi ama kendimin tek bir tavsiyeye bile tahammül edemediğini söyledi.
*
Terapiye gitmeden bir gün önce homoseksüel pornosu izlediğimi yazmışım. Ondan sonra şöyle bir rüya gördüm. Bir araba ve futbol maçı için biletler kazanmışım. Rüyamda abimin kucağına oturuyorum ve ona sımsıkı sarılıyorum. Seksüel bir şey yok. Abi ben hiç maça gitmedim diyorum. O da biliyorum diyorum. Ben babama kızıyordum zaten diyor. Şöyle anlatayım. Bütün akrabalar birlikte maça gittiler bir gün. Ama bir bilet eksik. Ben zaten sevmiyorum diye ben gidemedim. O an üzülmemiştim ama üzüldüm. Bir de pikniğe gittiğimizde topla çeşitli oyunlar oynardık. Büyükler de dahil olduğunda ise maç yapmak isterlerdi. Bense yapamadığım için büyüklerin dahil olmasını hiç istemezdim. Rüyamda abimi de büyüklere kızar şekilde konuşturuyorum anlaşılan. Geçenlerde abime PlayStation'a gidelim dedim. Hiç öyle bir yere gitmedim çünkü. Ne de oynadım. Kuzenlerim de var oysa. Fakat hâlâ gidemedik.
*
Şimdi terapiye gelelim. Gitmeden önce hocaya merhaba mı dicem selamünaleyküm mü dicem gibi şeyler düşündüm. Kızlarla konuşurken kolumu koltuğa doğru uzattım. Acaba olmamalı diye geri çektim. Hoca çıkışta sarılmak istedi, ( Hiç beklemiyordum.) sarılırken tek elle mi iki elle mi sarılmalıyım, ellerimi omuzlara mı koymalıyım, yoksa iki defa vurup çekmeli miyim gibi şeyler düşündüm. Gündelik hayatta hep böyle şeyleri dert ediyorum. Otobüste otururken bacağımı fazla mı açtım, omzum yamuk mu duruyor, yemek yerken tabağa mı eğiliyorum, ayaktayken özgüvensiz mi duruyorum, konuşurken ellerimi nereye koymalıyım gibi.
*
Yukarıdakileri yazarken terapi için yazacaklarımı unuttum. Hatırladıkça ekleyeceğim. Yazarken sanki içi irin dolu bir çıbanı deşiyor gibi hissediyorum. Hoca dedi diye yazıyorum ama demese de yazardım büyük ihtimalle🙃
Geçen hafta anneme sinirlendiğimde yazınca ne kadar rahatlığımı fark ettim çünkü.
Kontrol etmeden atıyorum, inşallah hata yoktur.
Bugün hayat hikayemde bıraktığım eksikleri ve dün terapi hakkında gece olduğu için yazamadıklarımı yazacağım.
Liseye kadar çalışkan olmama rağmen lisede hiçbir şey yapmamaya, ders çalışmamaya başladım. Bu da o ana kadar alışık olmadığım ders başarısızlıklarını getirdi. Hiçbir sınava evde hazırlanıp girmedim. Hep bir ders öncesinden hocalar boş bırakır orada hazırlanırdım. Üniversitedeyim hâlâ öyleyim. Bu tembelliğe rağmen hukuk okumak istiyordum. İlk sene üniversite sınavında 60bine girdim. En kötü devlet üniversitesi 40binle alıyordu en son, giremedim. Hiç çalışmadığım için bir sene hazırlanır, başarırım diye düşündüm. Fakat yine ne bir dershaneye gittim ne de ailemin teklif ettiği hususi ders hocalarını kabul ettim. 20 bine girmek isteyen birinin limit türev integral bilmeden girmesi mümkün mü? Ben bu konuların ne olduğunu bile bilmiyorum. İkinci sene sınava 1 ay kala hazırlanmaya başladım. O sene çok derin ruhi bunalımdaydım. Felsefe ve din okuyor, youtubedan videolar izliyordum. Neticede eşit ağırlıkta çok kötü bir sıralamaya hazır olduğum için sözel test çözmeye karar verdim sınavda. 90bin eşit ağırlık, 2bin sözel sıralaması yaptım. Hiç tembelliğime bakmadan bu hâlden memnun değildim bir de. 100'e yakın bomboş test kitaplarını arkadaşlarıma, kardeşlerine dağıttım ve ne gelirse gelsin artık bir üniversiteye girecektim. Boğaziçi'deki bölümler için sözelde 1000-1500 sıralama gerekiyordu. Hiç istemediğim bir bölüme gittim. Çevremdeki ailemdeki herkes benim başarısızlığımı yüzüme vuruyor, hak ettiğim yerde olmadığımı söylüyordu. Çünkü lisede iyi bir okuldaydım. Üniversite 1.sınıfta başka bir alanda ihtisas isterken ikide başka alana kaydım ve hâlâ onun için çalışıyorum. Bu bölümden mezun olur ve atanmayı başarabilirsem bile bu beni tatmin etmeyecek. Oysa bütün arkadaşlarımın tek arzusu atanmak. Kasım ayında YDS ve ALES'e girmeyi planlıyorum. Şu an çalışmadan 65-80 arası alıyorum. Ne yapıp ne edip 90+ yapmalıyım. KPSS için kitaplar aldım. Orada da 85+ almalıyım istediğim bir yere atanmak için. OKB için kullandığım ilaçlar bu çalışma arzumu öldürür mü diye korkuyorum. Lisans 1'den beri düzenli kitap okuyor, alanımla alakalı işleri takip ediyor, araştırma yapıyorum. Ya tekrar tembelleşir ve başarısız olursam ne yapacağım? Önümde sadece 1 sene 3 ay kaldı. Koskoca hayatımı belirleyecek 15 ay. Şeyhim günde 2 saat uyur geri kalan vakitte çalışırmış, bir filozof takip ediyorum gençliğinde 3 gün uyumaz kitap okumuş. Benim hâlâ günde 5-7 saat uyumam beni delirtiyor. Kendimi çok tembel hissediyorum. Her gün yarım saat tarikat dersimi yapıyorum, 1 saat kendi belirlediğim zikirleri okuyorum bunu yaparken Ekrem Buğra Ekinci gibi isimlerin yayınlarını dinliyorum. Her gün bir makaleden özet çıkarıyorum. Sonra onun hakkında sesli konuşma yapıyorum ve tabii kitap okuma. Gün içerisinde KPSS, ALES ve YDS için çok az vaktim var bunlar için gün açmaya çalışıyorum. Bu ara bunun stresini yaşıyorum. Arkadaşlarım buluşmak istiyor, nadiren buluşuyorum. Çay içerken yemek yerken bile sürekli bir şey okumak istiyorum. Kendimi çok cahil, çok yetersiz hissediyorum. Ne yaparsam yapayım devlet üniversitesinde alan dışı yüksek lisans yapmak çok zor. Giremezsem nasıl bir hayal kırıklığı yaşayacağım sürekli bunu düşünüyorum. Artık başarısızlık istemiyorum. Ben de takdir edilmek istiyorum.
*
Seksüel kelimeler duymaya tahammülüm yok. Dünkü yazıda a*tif, p*sif yerine top, bottom yazarak ana dilimde olmayan kelimelerle ifade ederek meseleye daha uzaklaşmak istedim. Tabii aynı zamanda bu kelimelerin uydurukça olmasının da tesiri var. Cinsel demem, ama cinsi demem de garip karşılanıyorsa seksüel derim. Dün hocanın tevcih ettiği bir suale e*cinsel diye cevap vermem icap ediyordu. Birinde de rol söylemem gerekiyordu. İkisinde de söylerken iğrenerek söyledim. Bu bana başka bir şeyi hatırlattı. Lisedeyken geceleri odam annemlerle aynı kattaydı. Bir gece uyumamıştım. Önce birisi sonra diğeri banyoya girdi. Ne olduğunu anlayınca o kadar iğrendim ki. Benim annem babam nasıl yapabilir? Bir sefer de birbirlerine yaptığı şakaları duydum. Keşke duymasaydım. Geçen sene de babamın internette bakındığı bazı siteleri gördüm. Ağlamaktan harap oldum. Babam böyle bir günah işlememeliydi. (Sanki ben aynısını işlemiyordum.)
*
Alakadar olduğum konu hakkında fikir izhar edip alkış almak tek arzumun bu olması, bu kadar da aşağılık, başkalarına muhtaç, güçsüz bir karakter olmak beni çok üzüyor. Tam az önce Kadir Mısıroğlu'nun bir videosu çıktı karşıma. 15 dakika kadar izledim. Alkış alma arzusunun en tehlikeli şey olduğundan bahsediyordu. Kendisi inandığı şeyler için çocuk yaşından itibaren ailesinin engellerine rağmen savaşmış birisi. Yaptıklarını Allah'ın rızasını kazanmak için olduğunu söylüyor, kalbimle de inanıyorum. Ama bu insanlardan da alkış topladığı bir iş yaptığı ve bu iş için tutuştuğu gerçeğini değiştirmiyor. Dün Hüseyin Hoca böyle adamların yanına gitsen sana bir alaka gösterirler mi, sadece fikirlerini desteklediğin kadar varsın onlar için dedi. Katılıyorum ama ben de böyle bir insan olmak istiyorum ve bunu değiştiremiyorum. Kadir Mısıroğlu'ndan ziyade Necip Fazıl tam bu karakterde bir adamdı. Yanına gelen kimseyi iplemez, hakir görür, mahkemelere yalnız çıktığında da arkamda bütün üniversite gençliği var derdi. İkisine de Allah rahmet eylesin. Onlara saygım var. Ama bu denli güçlü dava adamı olmak için belli ki narsist olmak icap ediyor. Ayrıca bu kötü bir şey mi ki, sanki onların müktesebatına sövüyor gibi bir tavırdayım? Mesela Ekrem Buğra Ekinci. Kadir Mısıroğlu'ndan çok daha âlim olduğu şüphesiz. Karınca kaderince fitne çıkarmadan bildiklerimizi bilmeyenlere anlatalım diyor. Kadir Mısıroğlu öyle mi? Masayı yumrukluyor, ölüm riskini al, davan için canın pahasına mücadele et diyor. İşte bu ateş beni çekiyor.
*
Dün psikologa gitmeden evvel bir arkadaşımla nasıl bir insan olduğumdan bahsediyorduk. İnsanları kategorize ettiğimi, benim için gri olmadığını, manipülatif bir insan olduğumu( içki içen bir arkadaşımı ve kendisini namaza başlatdığımı söyledi!!), herkese müdahale etmek istediğimi ama kendimin tek bir tavsiyeye bile tahammül edemediğini söyledi.
*
Terapiye gitmeden bir gün önce homoseksüel pornosu izlediğimi yazmışım. Ondan sonra şöyle bir rüya gördüm. Bir araba ve futbol maçı için biletler kazanmışım. Rüyamda abimin kucağına oturuyorum ve ona sımsıkı sarılıyorum. Seksüel bir şey yok. Abi ben hiç maça gitmedim diyorum. O da biliyorum diyorum. Ben babama kızıyordum zaten diyor. Şöyle anlatayım. Bütün akrabalar birlikte maça gittiler bir gün. Ama bir bilet eksik. Ben zaten sevmiyorum diye ben gidemedim. O an üzülmemiştim ama üzüldüm. Bir de pikniğe gittiğimizde topla çeşitli oyunlar oynardık. Büyükler de dahil olduğunda ise maç yapmak isterlerdi. Bense yapamadığım için büyüklerin dahil olmasını hiç istemezdim. Rüyamda abimi de büyüklere kızar şekilde konuşturuyorum anlaşılan. Geçenlerde abime PlayStation'a gidelim dedim. Hiç öyle bir yere gitmedim çünkü. Ne de oynadım. Kuzenlerim de var oysa. Fakat hâlâ gidemedik.
*
Şimdi terapiye gelelim. Gitmeden önce hocaya merhaba mı dicem selamünaleyküm mü dicem gibi şeyler düşündüm. Kızlarla konuşurken kolumu koltuğa doğru uzattım. Acaba olmamalı diye geri çektim. Hoca çıkışta sarılmak istedi, ( Hiç beklemiyordum.) sarılırken tek elle mi iki elle mi sarılmalıyım, ellerimi omuzlara mı koymalıyım, yoksa iki defa vurup çekmeli miyim gibi şeyler düşündüm. Gündelik hayatta hep böyle şeyleri dert ediyorum. Otobüste otururken bacağımı fazla mı açtım, omzum yamuk mu duruyor, yemek yerken tabağa mı eğiliyorum, ayaktayken özgüvensiz mi duruyorum, konuşurken ellerimi nereye koymalıyım gibi.
*
Yukarıdakileri yazarken terapi için yazacaklarımı unuttum. Hatırladıkça ekleyeceğim. Yazarken sanki içi irin dolu bir çıbanı deşiyor gibi hissediyorum. Hoca dedi diye yazıyorum ama demese de yazardım büyük ihtimalle🙃
Geçen hafta anneme sinirlendiğimde yazınca ne kadar rahatlığımı fark ettim çünkü.
Kontrol etmeden atıyorum, inşallah hata yoktur.