Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
28.03.2024
DÖRDÜNCÜ TERAPİ SEANSI
İlk seanstan daha gergin olduğumu belirterek seansa başladım. Çünkü 3 ve 4. Terapi arasında çok fazla gey porno izleyip mastürbasyon yaptım. Hocanın tepkisi yine olabilir oldu, suçluluk duymadığın sürece yap dedi, anala dökme yani cinsel ilişkiye girmeden sorun yok istediğin kadar fantezi kur dedi(porno izlemeden gey fantezi kurmak sorun değil, gey porno izlemek biraz sıkıntı). Sonra bana nasıl pornolar izlediğimi sordu. Seansta şu şekilde belirttim: para karşılığı normalde hetero olup gey olanlar, yani "straight being gay for first time" yani aslında sadece para karşılığı değil. Bu kategorideki videolar normal gey porno starların oynadığı pornolardan daha çok zevk veriyor bana. Aslında bu kategori içinde de spesifik olarak izlediğim tür o kişinin hetero olup pasif rolüne girmesi, hetero olup aktif rolünde geylik yapılanı izlemiyorum. Beni tahrik eden şeyin ne olduğunu soruyor hoca ve devamında "bir erkek erkekliğini mi kaybediyor" diyor. Aslında cevap evet galiba. Daha önce de belirttiğim üzere aktif bir yönelimdeyim ve maskulen erkekler çekici geliyor, yaşadığım ilişkilerde de ilişki sırasında aklımda olan düşünce domine ettiğim düşüncesiydi. Yani "ondan üstün olduğumu onu sikerek, ona aktif olarak, onu domine ederek kanıtlıyorum." Bu kategoride ise hetero pasif olunca domine duygusunu alıyorum. Yani aslında bendeki eşittir şekli, maksimum erkeklik oluyor. Şöyle de bir şey ekliyim: Tabiki vücut olarak ne kadar erkeksi duruyorsa(kaslı vb) o kadar iyi ama birisinin hetero olduğunu bilmek gey olduğunu bilmekten daha çok zevk veriyor. Hetero=benden farklı olan=erkeklik=ondan üstün olmalıyım= ben erkek olamadım o zaman hetero pasif geylik yapsın= onu domine ettim= ondan daha güçlü ve daha iyiyim. Not: terapi yazısını terapiden 1.5 ay sonra yazıyorum. şu an burda biraz şehvetli yazdım bu durumu ve eşittir mantığı kurduğum kısımlar terapiden önceki mantığım, şimdi biraz daha farklı ama temelde yine aynı sadece o kadar şehvetli değil(bunu sonraki yazılarda belirtirim zaten). Bu konu biraz uzadı ama terapide hocanın üzerinde durmadığı(kendi kafasında önceki vakalardan direkt bir şablon olduğu için lafımı göz ardı etti muhtemelen) şöyle bir şey söyledim: gey porno bana daha HEYECANLI VE AKSİYONLU hissettiriyor. Aslında burda ben üzerine düşündüm de ben galiba İLLEGALLİĞİ seviyorum. Yani sadece domine etme, erkeksilik vs den ziyade kültürümüzde ve toplumda hatta dinimizde geyliğin illegal olması bana daha aksiyonlu ve heyecanlı geliyor. Ekstra eklersek hetero-gay porno daha aksiyonlu çünkü iki geyin geylik yapması illegalin legal hali ama bir heteronun geylik yapması demek: geylik zaten illegal, heteronun geylik yapması da illegal o zaman x2 illegal ve bu da daha çok zevk veriyor. Mesela terapiye gelenler de aslında eşcinsel ama dışardaki aynı standartlardaki escinselden daha çok duygu uyandırıyorlar. Yani terapideki biriyle bir şey yaşasam dışardakinden daha çok zevk verir çünkü ikimiz de terapi alıyoruz bunu yapmak daha illegal olur. Bı de mesela public denilen(halka açık yerlerde) daha çok tahrik oluyorum erkeklerden. Eşcinselliğin DOPAMİNİNDEN ziyade eşcinselliğin ADRENALİNİNİ seviyorum. Bu illegaliteyi sadece eşcinsellik bazında soylemiyorum, bazen param olduğu halde markette 5 liralık bir şeyi çal diyen bir dürtü var içimde. Toplumda sapıklık olan şeyler yanlış olduğunu bildigim davranışlar da daha çekici geliyor. Her zaman uslu bir okul çocuğu olarak büyüyüp, etliye sütlüye karışmadığım için muhtemelen içimdeki o yönün hepsi erotize oluyor. Benim tezim bu şahsen.
"Hetero erkekleri mi kıskanıyorsun, onlar gibi değilim mi diyorsun?" evet öyle diyorum.
Bu, erkeğin erkekliğini kaybetmesi durumu benim ezik ve kurban psikolojim yüzünden kendimi yalnız hissetmememi sağlıyor, yani onun tarafında değilsem o benim tarafımda olsun. Diyormuşum galiba. Doğru bir çıkarım diyebilirim
Eşcinsellikten kurtulmaya direnç gösterdiğim için porno izlediğimi iddia ettim. "Eşcinsel oluşunun sorumlusu olarak aileni suçluyorsun, eğer iyilesirsen onları hak etmedikleri şekilde ödüllendirmiş olursun, onlar senin iyileşmeni hak etmiyor diye düşünüyorsun" yani kendimle beraber onları da cezalandırıyor olabilirim. Ben de bunu reddedip yani ailemden ziyade; iyileşmiş gibi hissettiğim dönemlerde de kendimden farklı biri olduğumu ama hetero gibi de hissetmediğimi, sanki özüm değişmemiş, üzerime bir yalanlar perdesi çekmişim de kendim de dahil olmak üzere herkesi kandırıyormuş gibi hissettiğimi söyledim. Sonra sanki biri tutup maskemi düşürebilirmis gibi geliyor dedim. Bunlar SİZİN obsesyonlarınız ve yanlış çıkarımlarınız dedi (daha önce de diyen olmuş demek:) "iyileşince eşcinselliğe dair verin kalmıyor, arşive kaldırılmış dosya gibi oluyor." Sonra terapideki herkesin muhtemelen duyduğu o baş tacı örnek geliyor: 7 ayda 70 kişiyle beraber olup şu an iyileşmiş olan kişi örneği(abi idolümsun, benim de bazen üzerimde böyle bir doyumsuzluk ve içimde bunu yapacak kadar derin bir boşluk oluyor🙂🙃)
Sonra eşcinsellik en büyük imtihan Allah diye bir güç varsa, adaleti varsa bunu takdir etmek zorunda vs diye biraz dini yönden aslında yüce insanlar olduğumuzu belirtiyor. Bu dini kısım benim için terapiye gelen herkesten daha farklı, ben açıkçası işin içine din girince soğuyorum. Çünkü manevi ve soyut bir şey. Bazıları Hk'ya dindar diye geliyor da benim gelme sebebim adamın çok tecrübesi olması. Dini yönü güçlü kişiler çok kolay manipüle edilebiliyor bence, mesela yukardaki imtihan vs kısmında dine bağlı biri terapiden sonra hüngür hüngür ağlayabilirdi ve omuzundan kocaman bir yük kalkmış gibi hissedebilirdi. Hatta terapiye giden birisinin yazısını okumuştum da HK ile karşılaşmış diye hamd, şükür, Allah, kitap vs diye baya din dolu hatta medresede yazılmış gibi bir yazı yazmıştı. Sonra danışanlardan obsesyonun kralı bir abi(yazısı var forumda terapi beni bozdu diye) çocuğun bu dini yönü yüzünden çocuğun düşüncelerini umursamıyordu. Benim açımdan öyle bir yazı yazması beni rahatsız etmedi, demek istediğim dine bağlı kişiler böyle şeylerden benden daha kolay etkileniyor sanırım. Dini yönüm o kadar güçlü olmasa da ben bile bir tık evet gerçekten adil olurdu dedim. Ama benim durumumda biraz daha havada kalıyor bunlar. Daha çok somut şeylerle ilerlemeyi seviyorum. Terapide beni zorlayan şey aslında bu, iyileşip iyileşmeme vs bunların hepsi bilinç ve bilinçdışı soyut kavramlar bu yüzden bende panik yaratıyor. Kavrayamadığım bir şey olduğu için. "Ne olduğunu anlamadan" iyileşirim umarım:)
Neden uzun zamandır yazı yazmadığımı hatırladım, yazı yazmak çok meşakatliymiş. Bu kadar kelime ve daha ses kaydının 5. Dakikasına geldim. Burda diğer terapilerden farklı olarak sadece Hk konuşmadı, biraz daha ben konuşan taraftım. Üzerine düşünülebilecek malzeme çıktı sanırım. Neyse devam...
"Analiz yapma! sen escinsellikte sonuca odaklanmışsın, sürece odaklan" evet sonuca biraz fazla odaklanıyorum sadece eşcinsellik nezdinde değil genel olarak yaptığım her şeyde sonuca odaklanıyorum. Tabi bu da hayatı aslında anlamsız kılıyor, bunu yapmadığım sayılı şeylerden biri dizi izlemek oluyor sanırım. Hatta dizi olarak da örnek verirsem bir "aile, arkadaş, sıcak ortam teması" işleyen diziler ekstra hoşuma gidiyor ve hiç bitmesin istiyorum. Bkz: FRİENDS, MODERN FAMİLY, FAMİLY GUY. bunun sebebini düşünmeye gerek yok zaten, açıp hayat hikayemi okuyabilirsiniz. Sürece odaklanmak daha mantıklı olan da yap yapabilirsen. Escinsellikte sonuca daha hızlı varmak istiyorum çünkü yaşım çok ilerlemeden bu konunun kapanmasını istiyorum. 22 yaşıma giriyorum, baktığın zaman büyük bir yaş değil. Terapiye gelen daha yaşlı kişiler de var buna sözüm yok ama bir gençlik aşkı yaşamak, bir üniversite aşkı yaşamak güzel olurdu. Ayrıca tamamen soyut bir şey olduğu için terapinin ne zaman biteceği belli değil ya 10 yıl sürerse terapim. Beni bu yoruyor nerede olduğumu görmenin bir yolu olmuyor. Hoca iyiye gidiyorsun diyip ben kötüye gidiyor gibi hissedebilirim. O yüzden bu bilinmezlik ne kadar kısa sürerse o kadar iyi. HK yazıyı okuyunca bu kısımda drama Queen gibi davrandığımı düşünüp geç yaşında aşkı bulanlarin örneklerini falan verip ya da başka bir şeye odaklan gibisinden şeyler söyleyecektir. Çok da bir şeyleri umursayarak yazmıyorum şu an. Neyse sadece basit bir hayal işte...
Terapide canımı sıkan şöyle bir şey söylüyorum: Eşcinsellik yüzünden iki hayat yaşıyormuş ya da iki kişiymis gibi hissediyorum(Hk direkt obsesyonların diyip kestirip attı, düşünme bunları dedi). Çok can sıkıcı bir durum ve açıkçası kabul edilse bile can sıkan bir durum. Yani mesela bir arkadaşımla konuşuyorum, o benden etkilenmiyor(yani varsayıyorum) ama ben onu sikmeyi düşünüyorum, bir yandan bu eşcinsel durtuye karşı duran ikinci kişi de var arkadaşından etkilenme falan diyor. Bu sadece bir örnekti. Mesela homofobik bir ortamda ben de homofobik davranmak zorundayım, bilin bakalım kim köstebek, kimin 2. Bir hayatı var. Bilin bakalım kimin 2. Hayatı yüzünden asıl hayatı yalan dolan üzerine kurulu oluyor. Mesela terapiye gittiğimde bile oda arkadaşlarıma kütüphaneye gidiyorum vs gibi bir yalan uydurmak zorunda oluyorum. Ya da yalan söylemek istemezsem de işim var diyorum ve bu sefer de bir şey sakladığım belli oluyor. Zaten terapiye başlamadan öncesinde bütün orjinal hayatım yalan dolan üzerine kuruldu 2. Hayatı ele vermemek için. Temelde ikisi tek hayat da ne demek istediğim anlasılmistir bence. İnsanlar beni kimseyle el ele bile tutuşmamış bakir biri sanıyor, pisuvar köşelerinde erkeklerle sevişip erkek siktiğimi bilmiyorlar. Bilmeseler de olur zaten. Çoğu insanın beni bağlayan bir şeyi yok da ben bunları ilerde eşim falan olursa diye diyorum. Mesela sevgilim olduğunda ilk defa onu öptüğümü söylemeliyim çünkü ilk olmadığını söylersem ilkin bir erkek olduğunu izah etmeliyim, ya da yine bir yalan uydururum. Ya da en başta yalan söyleyip ilk derim. Bu kısmı okuyucuya bırakıyorum, sizce kuru obsesyon mu yoksa haklılık payım var mı(obsesyon olduğunu kabul ediyorum, şu an bu konuyu terapiyi gerçekleştirirken ki kadar umursamıyorum. Daha iyi kabul ediyorum durumu, yani yapacak bir şey yok olduysa oldu amk).
"Erkeklerin arasına ben escinselim diye düşünerek girmeyeceksin, erkeklerin arasına erkeğim diyerek gireceksin" GERGİN kullanıcı adlı dişçi abinin yazısında da vardı bu kısım yazıyı okurken hak vermiştim GERGİN abiye. Biraz da bu otomatik bir düşünce oluyor. Tersini söyleyince de iç sesisinizde boğulmaya başlıyorsunuz. Erkeğim farklı değilim diyorsunuz, iç sesin onlar terapiye gitmiyor ama diyor. Kapa çeneni boş yapma diyorsunuz, iç sesin şurdaki yakışıklı olanı çok fena sikmek istiyorsun diyor. Yani biraz zor oluyor girdiğin ortama farklı değilim düşüncesiyle girmek. Bazı ortamlarda aklıma gelmiyor, genelde eğlenceli ortamlarda düşünmüyorum sanırım bunu. Genelde full erkek olan ortamda veya full kız olan ortamda ben geyim dusuncesiyle giriyorum. Kız erkek karışık ortamlarda ise ben de GERGİN abi gibi kendimi diğer erkeklerle kıyaslıyorum, o acaba kızlardan hoşlandı mı, ben haric herkes kızları arzuluyor mu vs vs seri kontrolsüz bir bakıma da bilinçdışı bir şekilde bunlar zihne akıyor. Yeri gelmişken TERAPİDE EN NEFRET ETTİĞİM ŞEY; BİR ŞEYİN ÇÖZÜMÜNÜN YAPMA, ETME OLMASI OLUYOR. Ortama ben geyim diye girme, tamam ama bunu diyince de içinde bir kaos başlıyor. Yani bir şeylerin çözümü sadece ya düşünme ya da yapma, etme şeklinde olması bu işi çok zorlaştırıyor. Sayın HK umarım bunu bir eleştiri olarak kabul edersiniz: geyliğin sebepleri, sonuçları ve sorunlar üzerine iyi çalışmışsınız ama bence çözüm kısmı bir tık havada kalıyor. Söylediğiniz şeyleri yapılabilir egzersiz veya uygulamalarla desteklemeniz lazım. Sadece "düşünme!" "etmeden!" ziyade bu düşünceler geldiğinde ne yapabilirim ya da bunu nasıl yonetebilirim için elle tutulur bir şey ile desteklenmesi lazım. Çünkü düşünme diyince bu sefer düşünmeme üzerine düşünme eforu harcanmaya başlanıyor. "Gey olduğunu düşünme, gey degilsin, erkeksin, gey degilsin"(şu an geyliği düşünmemeye çalışarak geyliği düşünüyorum). Mesela ilk seanstaki mastürbasyon ve porno konusundaki "ayakta çek, ayna karşısında kendini izle"  uygulaması ya da "kendine tarz yarat saçınla başınla uğraş" uygulaması kaliteli uygulamalardı. Bunun bence artısı, bunu yapınca kendimiz de direkt gelişimimizi görüyoruz. Mesela ben bunları yaptığımda yakışıklı hissetmeye başladım kendimi, dış görünüş vs konusundaki obsesyonlarım azaldı. Ama mesela bu konuda bana sadece "kendine çirkin demiyceksin" deseydiniz muhtemelen azalsa bile kendime çirkin demeye devam ederdim. Demek istediğim soyutu somuta indirgeyecek bir şeyler bulabilirseniz güzel olur. Mesela ortamlara ben geyim diye girme kısmında benim yaptığım şey kendime "diğerlerinden farkın yok, erkeklik dış görünüş değil, senden daha iyi gözüküyor olabilir sorun değil, erotize etme, gey degilsin" gibi şeyler söylemek. Ama bunların karşıt düşünceleri de otomatik yüklenip o kişiden etkilenmeye hatta bazen ereksiyon yaşamaya başlayınca en fazla nefes egzersizi yapıp paniği yönetmeye çalışıyorum, bazen hiçbir etkisi olmuyor ve nefesime odaklanamayacak kadar cinsel çekim ve panik altında oluyorum. Bu noktadan sonra tahmin edeceğiniz üzere teslimiyet geliyor ve istenilmeyen bir şey olabiliyor. O zaman hiçbir şey yapmayayım diyorum yine olmuyor bu sefer direkt teslim olduğum senaryo en başından yaşanıyor. Neyse siktir et. Artık şey yapıyorum yazıyı yazdıktan sonra analiz yapmayı küfürlü bir cümleyle kesiyorum(yatırım tavsiyesi değildir)
Hoca bana "seni niye seviyorum sence" diye sordu. Bilmiyorum dedim. "Kişiliğin ve karakterin olarak aslında tertemiz adamsın" dedi. Şu an yazarken gülme isteği geliyor, o kadar da temiz ve iyi değilim bence😅. Yukarda bahsettiğim illegalliği sevme huyu, daha bahsetmediğim kin tutan tarafım, narsistliğim(bunu Hk dedi, narsistsin diye), sadistliğim(yine Hk), obsesyonum, biraz kıskançlığım ve bağımlı kişiliğimi göz önünde bulundurunca tertemiz olmuyorum. Gerçi adam özünde dedi şimdi. Bunlar escinselliğin getirdikleri. Baktığın zaman da kendimden başkasına kötülüğüm olmuyor, başkasına kötülüğüm sadece escinsellik yüzünden oluyor. Ondan da onların haberi olmuyor zaten. Yani gerçekten başkalarına karşı iyi bir insanım, tanısanız seversiniz, herkes niye bu kadar neşeli ve enerjiksin der. İnsanların hayatındaki sevgi pıtırcığıyım. Şu tatlılığa bak, yicem kendimi(en son borderline ya da bipolar teşhisi alacam). Dedikodu: benim deliliğimi kaldırabilecegini duşündüğüm tatlı bir kızdan hafif hoşlanmaya başlamıştım, kızla konuşmaya çalışıyordum hiç pas ya da sinyal gibi bir şey vermiyordu. Meğerse sevgilisi varmış, mutlulardı. Sevgilisiyle samimiyetini gördükten sonra hoslantım gitti(tam hoslantı mıydı onu da bilmiyorum) yaşandı ve bitti saygısızca(şarkı sözü hocam, bir anlam yüklemeyin. HK ya terapide beni depresif manyak sanmasın diye açıklama gereği duydum.) Bu olayı yazma sebebim tamamen alakasız, kendi tatlığımdan bahsedince aklıma geldi yazdım.
Uyurken dokundugum arkadaşıma itiraf edip affedilmek istiyorum, diyorum. HK gerek yok diyor. Bu arada yazı yazma ve ses kaydı alma olayını tam şu noktada kavradım. Şu anki ben ses kaydını dinlerken amma da drama yapmışım diyor. Şu an böyle bir isteğim yok mesela. Bu aklımda bile yoktu. Diğer terapiden önce bunun suclulugunu duyuyormusum demek. Suçluluk duyma(dövüş kulübümüzün ilk kuralı). Biraz da kendi kendimi motive ettim yazı yazarken, normalde depresif yazıyordum diye mi etki etmiyordu acaba(noluyor lan iyileşiyor muyum)
"Depresyon, şizofreni, bipolar, panik atak bunların iyileşmesi imkansızdır, bak kelimelerimi özenle seçiyorum, imkansızdır. Bir tek eşcinsellerin iyilestigini gördüm, imkansızı başarıyorlar" diyor Hk. Sonrasında "ben Adana'da gey olsaydım, kalkıp da Hüseyin kaçın diye birine gelmezdim" diyor😅 terapiye gelmenin takdir edilesi bir şey olduğunu söylüyor.
"Panikleme, kaygı üretme, sürekli çabalıyorsun çabalıyorsun çabalıyorsun. Gerek yok, bir şeylere sikimden aşşa kasım paşa diyebilmen gerekiyor" burayı açıklama gereği duymuyorum.
"Duygularınla hareket ediyorsun, mantığını kullan, duygusal kararlar verme" dışarıya karşı kimseye kotulugum dokunmuyor demiştim, bu biraz onunla ilgili. Kendime sert davrandığım gibi çevreme sert davranmıyorum(gerektiğinde), duygusal hareket ediyorum. Ya da başıma bir şey geldiğinde mantıklı düşünmek yerine duygusal düşünüp işleri daha da karmaşıklaştırıyorum. Örneğin biri bir şaka yaptığında şöyle senaryolar olabilir: 1-duygularımla düşünerek aslında beni incitmek için söylenmemiş bir şeyi kendim için kötü bir şeye dönüştürürüm ve üzülüp obsesyonlarımı devreye sokarım. 2- duygularımla düşünerek düzgün tepki vermek yerine darılırım ya da trip atarım(ki en kötüsü, çünkü erkek adam trip atmaz). 3- mantığımla düşünerek şakanın şaka olduğunu bilip alınganlık yapmak yerine ben de başka şaka yapıp erkek olmaya devam ederim. 4- mantığımla düşünerek şakayı beğenmediysem, kırıcı bir şeyse bunu dile getirir, öfkelenir ortaya düzgün tepki koyarım. Bunlar sadece en basit örnekti. Genel olarak olaylara kattığım aşırı duygu obsesyonu besliyor diyebiliriz. Gerek yok.
Son olarak terapiyi toparlarken akılda kalması gerekenler: suçluk duyma, kendini sev, kendinle yalnız kalmayı öğren, panikleme, kendine sürekli kaygı üretme, analiz yapıp hayatını kasma, siktir et demeyi bil ve esas ders olarak duygularınla değil mantığınla hareket et.
2
Herkese günaydın burası birden aklıma geldi içimden geçeni açıkça söyliyim mi belki bir çoğunuzun canı yanacak bu sözleri okuduğunda evlilik gerçekten insanı kurtrıyor çocuklar da önceden şunu derdim evlenmeden ve çocuk yapmadan insan mutlu olabilir ama şu an öyle düşünmüyorum insanı gerçekten ayakta tutan bir eş ve çocuk bunu okuyanlar belki ilk başta bana tepki gösterebilir bana kızabilir olsun ben gerçeği söylemek istiyorum gerçekler acıdır ama insanın kendine getirir istediğiniz kadar onunla bununla gezin tozun fanteziler yaşayın aşk yaşayın sonu yok hiçbir yere varmayacak isterseniz iki erkek bir arada yaşayın aynı evi paylaşın ortak bir yol olmuyor bu çünkü fıtratımıza uygun değil fıtratımıza ters lütfen kendinize bir iyilik yapın ve bu eşcinsellikten kurtulun bunun için çaba sarf edin tüm çareleri arayın dua edin psikologlara gidin terapi yapın ama bir şeyler yapın  Kuru kuruya oturduğunuz yerden bundan kurtulamayacağınızı bilin Allah hepinizi bu beladan kurtarsın kendinizi gerçekleştirmiş bir birey olarak bir gün umarım ömrünüzü tamamlarsınız yoksa ölene kadar sırtınıza Bu yükü taşıyacaksınız
3
Selamunaleykum Huseyin bey,

Size röportaj hakkina yazmak istedim.

Linda hanima röportaji gönderdim ancak olumlu dönüs yapmadi bana. Ben yazida yanlis bir sey gormedigimi soyledim cunku Dr. Nicolosinin kitaplarini ve yazilarinin icerigini biliyorum. Ancak kendisi dusuncelerinizin Dr. Nicolosinin dusunceleriyle tamamen uyusmadigini soyledi. Anlayamadim.

Tekrar okuyacagini soyledi ancak haftalar gecmesine ragmen donus yapmadi.

Haber vermek istedim.
Bekletrigimiz icin hakkinizi helal edin.

Hayirlisi olsun
4
Selamunaleykum Sayin Hüseyin Kaçin Bey,
Umariz iyisinizdir.

Size bu maili Joseph Nicolosi'nin esi, Linda Ames Nicolosi araciligi ile yaziyorum.

Onunla, vefat eden esinin yazilarini tercüme konusunda beraber çalisiyoruz.

sitesinde yayimlamak isteriz. Bu konuda görüslerinizi almak isteriz. Sayin Nicolosinin bakis açisini paylasan ve açikça dile getiren nadir kisilerdensiniz.Sizden bahsetme firsatim oldu ona. Sizinle ilgili bir yazili röportaj yapip, http://josephnicolosi.com📷Joseph Nicolosi - Reparative Therapy®If gay doesn't define you You Don't Have to be http://Gayjosephnicolosi.com

Bu teklifi kabul ederseniz, röportaj su sekilde gerçeklesecek: onun bana gönderdigi sorulari size gönderecegim. Ve vaktiniz olunca yazili olarak cevaplarsiniz çok seviniriz. Yani acelemiz yok bu konuda. Siz ne zaman cevap vermek isterseniz, biz sabirli davraniriz.
Simdiden çok tesekkür ediyoruz size.
Allah yardimciniz olsun.
Semra
5
Evet anneme babama karşı nefret besliyorum diyebiliriz aslında ama öyle bir şey yok ve bu da iyileşmenin bir temelidir. Annemi babamı affedemem çünkü bana 23 senelik hayatımda ne yaşattıkları saymak istesem bu yazı ne biter ne ben yazıya dökebilirdim çünkü yaşayamadığım bin bir türlü etkinlikler vardır ama ben hayatimin günden güne sikilmesiyle uğraşırken, benimle yaşıt olanlar dışarıda gezip tozuyorlardı ve hayatin tadını çıkarıyorlardı. Fakat o zamanı daha da açmak istemiyorum ondan hikayemde devam etmek istiyorum...
En son erkek arkadaşım için (yalan) asktan dolayı pasif olmayı göze alıp hayatimin altüst olmasından bahsetmiştim. O arada ilişkiyi zaman acısından yarılamıştım ve beraberliğimiz sadece 5 ay daha sürecekti. Pasif olduğum ilk zamanlar benim için güzel gibi geliyordu ama aslında bu hiç öyle değildi. Benim sevk almam erkek arkadaşımı sevk almasından bağlıydı. O sevk aldığı sürece bende buna katlanıyordum ama ilk bir iki ay bunun farkına varamadım. Cinsel ilişkiye katlanmak ne demek ya! Resmen birisinin beni tecavüz etmesine benzeyen bir durum oluştu. Tabii ki tecavüz değildi ve olamazdı çünkü ben (erkek arkadaşım istiyor diye) her defasında evet diyordum. Yine içimde öfke artıyor bu zamanı hatırlayınca ama geçmişi değiştiremiyoruz. Bu “katlanma süreci” toplam 2-3 ay sürdürdüm ve ondan sonra az çok başım yerime geldi ve durumu kabullenmekten ziyade cinsel ilişkiye git gide hayır dedim ve o zaman ilişkinin bitişi de gelmişti. Tam o aralar bedensel rahatsızlıklarım da başlamıştı. Yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı ve ağrısı gibi depresyonun ilk belirtiler başlamıştı ve artmıştı çünkü es cinsel olduğumu annem babama tam o zaman anlatmıştım. Onlar bu duruma çok kızdılar ve üzüldüler ve beni terapiye teşvik ettiler. Bende bu durumdan aşırı rahatsız olduğumdan kendime bir daire

tutmuştum ve üniversitenin bir dönemini orada geçirmiştim. Ayda bir iki defa eve geliyordum birkaç saatliğine ama fazla kalamıyordum orada. Sonra geri eve taşınmıştım çünkü bedensel rahatsızlıklarımla ev islerini vs. halledemiyordum (bir odalık daire olmasına rağmen). Geri eve taşınma esnasında onlarla birazcık barışmak amacıyla önerdikleri terapiye evet demiştim ve Nevzat Tarhana gitmiştik 2021 yazında. Nevzat Tarhan’a giden herkes bilir ki onun paracı olduğunu ondan burada bu konuya dair daha fazla bilgi vermek istemiyorum. Fakat annem o aralarda Hüseyin hocamı bulmuştu ve onunla çok telefonlaştı ve beni terapiye (tekrardan) evet dememe teşvik etti. Ben ama kabul etmedim ve 2 sene direndim. Üstelik annem Hüseyin hocayı o kadar övüyor diye ve Hüseyin hocam bu derdin şifa getiricisi gibi bana anlattığı için Hüseyin hocamdan o zamanlar aşırı nefret etmiştim.
Ardından 2022 yaz aylarında mezun oldum ve mezun olmadan önce Türkiye’de ilahiyat okumaya müracaat edip alınmıştım. Tam bu aralar içimden bir ses “terapiye git ve iyileş” demişti ve beni ikna etti. Tam olarak terapiyi kabul etmemin nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama o arada dine tekrardan yöneldiğimi diye de bilirim. Neyse İstanbul’da ilahiyat okumaya başladım ama her hafta Hüseyin hocama gitmemeye bahane ürettim ve böylece ilk dönem gitmedim. Dönemin sonuna doğru tam ara tatil öncesi annem gelmişti ve beni Hüseyin hocaya “sürükledi” (aslında Hüseyin hocaya gitmek istiyordum ama içimde bir korku vardı çünkü 8 senelik es cinsel hayatıma ben alışmıştım bile). Böylece ilk seansıma annemle beraber gitmiştim.
Hüseyin hocamla ilk tanıştığımda ondan çok şüpheliydim ve terapisi öbür psikologlardan bambaşkaydı ama Hüseyin hocada ya da terapisinde anlam veremediğim bir şey vardı. Ara tatilden sonra deprem olunca bende Almanya’da kalıp uzaktan eğitime katildim ve aslında terapi lisans bire geçince yani 2023 yılın ağustos ayında başlıyor çünkü ondan sonra devamlı Hüseyin hocama gittim. Dediğim gibi Hüseyin hocamdan şüphelendiğimden il terapilerde daha çok ben Hüseyin hocamı sorguya çektim diyebiliriz ve içim çok rahatladı böylece çünkü ona güvenmeye başladım ve içimi döktüm. Sürecin başında takıntılarım ve kaygılarım fazla olduğundan onlarla uğraştık ve aynı zamanda öz güvenimi toparladık. Bunu yapmışken yavaş yavaş ilk adımların meyveleri belli oluyordu ve es cinsellikten adım adım kurtuluyordum ama sürecin nasıl geçtiğini halen anlayamıyorum.
Bugün terapinin bittiğini diyebilirim ama daha terapinin bitmesine iki-üç ay önce o kadar bunalmıştım ki her şeyi bırakıp gidesim vardı. İstanbul’dan, ilahiyattan, insanlardan, kalabalıktan, yurttan, hocalardan, vs. yani her şeyden

bilmiştim ve bir an geri Almanya’ya dönesim vardı. Burada beni bu küçük bir karanlıktan kurtaran Hüseyin hocam oldu. Demek istediğim bu süreçte ilerleme olduğu gibi duraklamada oluyor ve bazen de insan karamsarlığa düşüyor fakat bu terapinin bir gereğidir diyebilirim

6
Bu yazıya nasıl başlayacağımı tam bilemiyorum ama Hüseyin hocama sözümü yerine getirmek amaçla bu yazıyı paylaşıyorum. Tabii ki aynı zamanda da benim gibi dert çekenlere yardımcı olmak isterim. Aslında zor olan Hüseyin hocayla olan süreç değil de ondan ziyade sürecin öncesinde ayakta kalmaktır. Bunu demişken kendi hikayemde anlatmak isterim:
23 yaşındayım, Türkiye’de İlahiyat okuyorum fakat Almanya’da doğup büyüdüm ve orada hayatımın çoğunu geçirdim. İlahiyata başlamadan önce Almanya’da iktisat alanından lisans diplomamı aldım ve ardından Türkiye’ye ilahiyat okumaya geldim. Fakat ilahiyatı 2 sene sonra bitirmeden bırakıyorum. Gelelim başka bir önemli konuya: Nasıl bir aile evinde büyüdüğümü merak eden vardır malum bu duruma “sevk” eden en önemli nedenlerden biri olan anne- babanın oğullu ile ilişkidir.
Bu dünyada muhtemelen en çok merhameti annemden görmüşümdür fakat annem meşhur olan anne şefkatinin oranını kaçırdı ve beni fazla sevdi. Evet, bir anne çocuğunu fazla sevebilir – bende hiç tahmin edemezdim açıkçası. Tabii ki dengeyi kaçırmamak için babamda beni hiç diyecek kadar sevmedi ve sevemedi. Bunu aslında ilk defa Hüseyin Hoca deyince fark etmişimdir yani aslında biliyor gibiydim malum kendi babamdan neyi görüp görmediğimi en iyi ben bilebilirim. Fakat “çocuk hali” iste insan gözünün önündekini bile göremiyor bazen veya görmek istemiyor. Bende de görmek istememek olayı daha doğru olabilir. Sonuçta kim babasından sevgi görmediğinin farkına varmak ister ki? Neyse büyüdüğüm evdeki duruma devam. Anneden aşırı sevgi görmüş ve babasından hiç görmemiş biri olarak tabii ki hayatım alt üst olmuş ama bu yetmezmiş gibi iki rahatsız ablam/kardeşim var. Yani bir çocuk olarak en temel olan hakkim ilgi beklemekken bunu bile bana fazla gören annem babam vardı. Ama tabii ki ilgi beklerken “Bencil olma ablan hasta ona bakmamız lazım” veya “şükret sen hasta değilsin” veya “daha ne istiyorsun başının üstünde evin var” gibi türlü cümleler duydum. Aslında fazla istemiyordum. Ne para ne mülk istiyordum. Sadece birsinin benim başımın okşamasını istemiştim ama fazla istemişim. Birinin gelip samimi bir şekilde hâl hatır sormasını bekliyordum. Ama aslında bunu bekleyemeyeceğimi gayet iyi biliyordum çünkü annem ve babam birbiriyle anlaşamıyorlardı ki. İkisi birbirine o kadar zıt ki onlardan daha uyumsuz bir es var mı gerçekten bilemiyorum. Farklı dil konuşuyorlar gibi bir halleri var. Evde defalarca “postacı” oynamam gerekliydi çünkü aralarında bir tartışmadan dolayı birkaç gün birbirine küstüler. Ama insanoğlu neye alışmaz ki? En zor durumlara

alışır ve bunu hayatta normal olarak görüyordu. Ben kendi kendime derdim evli bir es arasında kavgalar gayet normaldir ve olmazsa olmaz çünkü başka bir şey gördüğüm yok annemden babamdan. Şimdi bir kız ile tanışıyorum ve kavganın evliliğin bir şartı olmadığının farkındayım (evet, terapiyi bitirdim ve evliliğe doğru adim attım). Bir çocuk annesinden babasından ne ögrenirse onu hayata geçirir ama ben babamdan gördüğümü hayata geçirmeyeceğim.
Neyse gelelim bu orta okul zamanına çünkü o aralar ergenliğe giriyordum ve benimle bir şeyin normal olmadığını fark ettim. Arkadaşlarım kızlardan hoşlanınca ben erkeklerden hoşlanıyordum. Bu garibime gidiyordu ve benim için akil almaz bir olaydı. Üstelik dindar, namazlı-niyazlı bir aileden gelen bir çocukta nasıl eş cinsellik gibi bir şey meydana gelebilir? Nasıl olurda Allah’a ibadet eden ve onu zikreden kişi eş cinsel olabilir? Lut kavminde olan bende nasıl olabilir? Bu ve buna benzer sorular aklıma takılmaya başladı. Tabii ki evdeki durumdan ibaret böyle bir şeyin olduğunu ne anneme ne de babama diyebildim. Onlar kendi aralarındaki sorunlarla ve ablamın rahatsızlığıyla baş etmeye çalışırken bana vakit kalmıyordu. Bazen diyordum bir günün 24 saati değil de 24 saatten fazla olsa o zaman belki annem ve babamın vakti olabilirdi benim için – çocuk hali iste. Bu sorunumla böylece bas basa kaldım ve her zamanki gibi problemim için kendi çözümü üretmem zorunda kalmıştım. Bir iki sene (dindarlığımdan dolayı) direndim ve “eş cinselliğime” kabullenmedim ve kabullenmek istemedim de. Fakat sonunda her direncin bir sonu vardır ve benim de direnmem 15/16 yaslarında bir son buldu ve yavaş yavaş kabullenmeye başladım. Ama kabullenmeden önce benim içimde “iki kişi” vardı – dindar ve efendi çocuk ve erkeklerden hoşlanan “asi” çocuk. Sonunda kabullendim ve bu iki kişilik olayı arttı çünkü evde, akrabalarda ve ailemin tanıdıklarla her daim efendi ve dindar çocuk ortalıkta olurdu ve eş cinsel kimliğim arka planda kalıyordu. Tabii ki okulda, dışarıda ve bazı arkadaşlarda tam tersi oluyordu orada erkeklerden hoşlanan çocuk meydana çıkıyordu ve efendi çocuk ortalıktan kayboluyordu. Bu iki kişiliği yasamak ve aralarında zıplamak senelerce sürdü yaklaşık 8 sene ve bu süreçte aşırı yoruldum en son hasta bile oldum ama oraya daha birkaç sene var.
Kabullendikten sonra lisemin son iki senesi kalmıştı ve o ara iki (kız) ile arkadaşlık kurmuştum ve ikisi de benim es cinsel olmama rağmen kabul etmişti. Maalesef o ara hiç ve hiç öz güvenim yoktu ve kendimi herkesten ezdiriyordum. Gelen giden beni harabe olmama rağmen yıkıyordu ve bu durum hiç kimsenin umurunda değildi. Lise zamanım aslında gayet sakin ve olaylar olmadan geçti.

Ne tanışmalar oldu ne de ilişkiler. Fakat içimde her daim o istek vardı ve bir erkek arkadaş edinmek bir nevi büyük hayalimdi.
Neyse 18 yaşıma girmeden önce liseyi bitirip elime diplomamı aldıktan sonra üniversiteye başvuruda bulundum ve alindim. 3 senelik üniversiteyi pandemi ve Erasmus’tan dolayı bir sene uzatma durumda kaldım ve toplam 4 sene üniversite okudum. Üniversitenin ilk iki senesinde (pandemi öncesinde) aslında pek bir şey yaşamadım yani bildiğim hayata devam diyordum (evde her daim annem babam arasında kavgalar, ablamın rahatsızlığı ve sayısızca hastane randevuları ve tabii ki benim var olup olmamanın farkı olmaması). Fakat bu süreçte annem babam bana koymadıkları yasak yoktu. Misal verecek olursam geceleri gezmek imkânsızdı genellikle saat 20/21’den itibaren evde olmam gerekliydi. Yaşım olmuş 20 ve aksam güneş batar batmaz eve gelmemin beklenmesi olmamalı ya da her dışarı çıktığımda nereye gittiğimi ve kiminle olacağımı sormaları (aslında sormaktan ziyade sorguya çekilmek gibiydi). Üniversitenin ilk iki senesinde bazı erkeklerle tanışmıştım ama bir iki buluşmadan fazla bir şey olmamıştı ve buluşmalarda dışarıda bir kafede oluyordu. Buluşmalara gidince tabii ki annem babama, üniversiteye gidiyorum diyordum genellikte ve ilk zamanlar yalan söyledim diye ağır vicdan azaplar çekiyordum fakat zamanla kalbim bu günaha alıştı ve yalan söylememi “haklı gösterdi”. Bu zamana kadar 6 sene “iki kişiliği” içimde taşıyordum ve hiç kimseye durumu tam tamına anlatamadım. İçimde o zaman içerisinde bir darlık, ümitsizlik ortaya çıkmıştı fakat bu ümitsizlik 2020 yılın ilk baharında geçti diyebilirim çünkü ilk ve tek ilişkimi o zaman yaşadım.
Pandemi başladığında üniversite uzaktan eğitime geçerek yaklaşık günün 20 saati evde geçiriyordum malum zamanında sosyal birisi olmadığımdan ne doğru düzgün arkadaşım ne de çevrem vardı. Ve böylece benim hayatimin dönüş noktamın başlamasına geliyoruz çünkü bir gün kafede çalışan yakışıklı erkek gördüm ve onunla tanışmak istediğimi dedikten sonra birkaç defa kafelerde buluştuk. İkimizde birbirimizden hoşlandığımız ve böylece bir ilişki başladı.
İlk zamanda hayat inanılmaz güzeldi. Birisi bana kendi hayatimi geri vermiş gibi hissettim ve mutluluktan havada uçuyordum. Ama her uçuşun bir inişi de vardı ve benim inişim acı ve yıpratıcı oldu ama bu noktaya daha yaklaşık bir sene var. Beyan ettiğim üzeri ilk zaman muhteşem geçti ve hayatimi geri almışım gibi mutluydum ve ona gerçekten aşıktım. Benim hissettiğim aşk basit bir aşk değildi, sıradan bir aşk değildi. Öyle bir aşktı onun için hayatimi bile feda ederdim ve (maalesef) hayatimin bir yanını ona feda ettim...
İlişkinin ilk zamanları benim gözüm sadece onu gördüğünden benden ne istese yapıyordum. Maddi acıdan benden bir şey istemedi çünkü onun babasının mal varlığı vardı ve benden maddiyat istemedi fakat ondan daha beterini istedi tabii ki bunu ilk başta fark edememiştim çünkü her dediğine evet diyordum. Benden pasif olmamı istemişti ve düşünmeden bile evet dedim ve tek ben değil üstelik hayatımda (tabiri caiz ise) sikildi. İste (yalan) aşkın insani nereye sürüklediğini bizzat ben kendi ruhumda ve bedenimde yaşadım ve bu yazıyı böyle yazınca gözlerim doluyor. Bir insan ne kadar ahmak olabilir ki? Bir insan niye kendisine bu kadar zarar verebilir? Bir insan niye bir günde hayatinin içine ediyor?
...çünkü annem babam zamanında çocukluğumun ve ergenliğimin sonsuza kadar içine ettikleri içine.
...çünkü çocukluk yasamadığım için.
...çünkü benim için yasamak diye bir şey olmadığından ve sadece var olduğumdan.
7
Eşcinsel hislerim yok ama bir erkek arkadaşıma yönelik yoğun ve güçlü duygular hissediyorum sizce ben eşcinsel miyim?

İslamiyet'in ideal insan portresi eşcinsellerdir fakat bir şartla erkek erkeğe güçlü duygu bağlarını erotize etmeden asla seks ilişkilerine dönüştürmeden sevmeyi sevilmeyi tecrübe ettikleri takdirde aşk karakterine erişmeleri mümkün olacaktır. Lise ve üniversite çağlarında bir erkeğin sağlıklı kişilik ve karakter gelişimi açısından bir erkeğe yönelik olarak  dostluk ilişkisi kurması insan olmanın gereğidir. Ergenlik döneminde dostluk ilişkisi kurmak demek aslında çocukluğumuzdaki  baba-oğul ilişkisinin artı ve eksilerinin sonrasında aile bağlarımızı yani evin dışına çıkarak toplumsallaşmak adına  erkek erkeğe duygusal bağlarımızın güçlendirmek demektir. Bu anlamda bir erkeğin arkadaşı olan erkeği yoğun ve güçlü olarak sevmesi eşcinsellik olarak nitelendirilemez.

Hakiki ve samimi dostlukta; "erotizm" ya da "aşık olduğunu" hissetme yoktur! Samimi dostlukta saygı, destek, güven, anlayış vb. değerler vardır. Dolayısıyla samimi dostluk asla eşcinsel sevgiye veya ilişkiye kurban edilmemelidir. Burada en önemli noktalardan bir tanesi de eşcinsel erotik çekim duyulan kişiyle tanışılıp, dostluk yoluna gidildiğinde şayet o kişi de tam anlamıyla heteroseksüel yapıda ise bir süreden sonra eşcinsel erotik çekimde gözle görülür azalma ve sonunda tamamen bitme yaşayan çokça yaşanmış örnek vardır. Burada en mühim nokta ise eşcinsel çekim duyulan hemcinsin tam anlamıyla heteroseksüel olması/hiçbir manipülasyona kapılmaması ve hiçbir erotik açılmaya fırsat vermemesi gerekmektedir. Eşcinsel bireyin kendisine akıl oyunu oynadığı en mühim nokta ise bu dostluğu "ileri düzey bir dostluk" olarak nitelendirip cinsel ilişki olmasa bile gizliden aşık olma gibi bir sürece girmesidir. Bu süreç bireyin kendisini kandırdığı, arada eşcinselliğin olmadığına dair bir hissiyata girdiği ve fakat bal gibi de gizli eşcinsel hisler duyduğu bir süreçtir. Bu süreçte, gerçekten ve samimiyetle neler hissettiğinin farkına varan eşcinsel birey, heteroseksüel arkadaşıyla arasındaki ilişkide "cinsel ilişkiden" vazgeçtiği gibi "gizli aşktan" da vazgeçebildiğinde işte o zaman hakiki dostluk bağı kurulmuş olacaktır. Bu durumda eşcinsel bireyin bilinçaltında, heteroseksüel arkadaşına karşı "Acaba zamana yaysak belki bir gün o da beni sever mi? Bir gün cinsel ilişki kurabilir miyiz?" tarzında gizli sorular bittiğinde hakiki dostluğa merhaba denilecektir. Kendisine erotik çekim duyulan hemcinsle erotizm olmadan hakiki bir dostluk bağı kurulabilecekken; bu dostluğu erotizme feda etmemeli ve bitirmemeli! Yeter ki yukarıda izah edilen "akıl oyununun" farkına varılsın.
Şayet bir süreç akışı yapılacaksa da: "Eşcinsel çekim duyulan kişiden kaçmamak, akabinde arkadaş olmak, akabinde kafada o "arkadaş" ile eşcinsel cinsel ilişki arzusundan vazgeçmek, akabinde akıl oyununa kapılmayıp "gizli aşık olma" etabını da atlatarak sonucunda eşcinsel çekim duyulan tam anlamıyla heteroseksüel arkadaş ile "hakiki dostluğa" ulaşmak şeklinde süreç özetlenebilir. Süreci baltalayabilecek iki önemli husustan bir tanesi çekim duyulan hemcinsin de eşcinsel hisler hissediyor olması/yahut eşcinsel manipülasyonlara kapılıyor olması, diğer bir tanesi ise eşcinsel bireyin yukarıda izah edilen kendi kendini kandırdığı akıl oyununu oynamasıdır. Bu iki hususta da tedbirli olunduğu sürece; yani hakiki dost olunmak istenen kişi tam anlamıyla heteroseksüel olunca ve hiçbir eşcinsel manipülasyona da fırsat vermedikçe ve eşcinsel birey de kendisine "gizli aşık olma" akıl oyununu oynamadıkça; eşcinsel çekimin yerini önce "arkadaşlığa" ve sonra "hakiki dostluğa" bıraktığı ve bu deneyimler arttıkça eşcinsellikten kurtulmak isteyen bireyin eşcinsel duygularının da dönüştüğü çoğu kere tecrübe edilmiştir. [Not: Bu yazı sadece eşcinsel ilişkilerden ve duygularından rahatsız olup, "eşcinsellikten kurtulmak istiyorum" diyen bireylere yönelik bir yazıdır. Kurtulmak istemeyen bireylere yönelik kaleme alınmamıştır. Kurtulmak isteyen bireyler için ise kalplere su serpme, yeni bir bakış açısı oluşturma ve önemli bir çıkış yolunu -kendi içerisindeki dikkat edilmesi gereken hususlarıyla birlikte- özetleme amacı taşımaktadır.]
9
10/05/24 10:32
Bu gece rüyamda Hüseyin Kaçın'ı gördüm. Ona ilacı bırakmak istediğimi, bırakmamın daha iyi olacağını söyledim. Hoca sinirleniyordu. Sonra ses kaydı almadığımı fark ediyor, telefonumdan ses kaydediciyi açmaya çalışıyordum. Karşıma Hüseyin Kaçın'ın videoları çıkıyor, bir türlü ses kaydını açamıyordum. O sırada da hoca konuşmaya devam ettiği için ses kaydı alamıyorum diye panik oluyor, aynı zamanda dışardan gelen gürültü nedeniyle hocanın sesini duymamaya başlıyordum.
10/05/24 12:14
Dün okulda iki arkadaşımla birlikte sunumum vardı. Bittiği zaman herkesin yüzü gülüyordu ve dün 3 grup içinde tek alkış alan grup biz olduk. Sunumdan önce müthiş bir enerji patlaması yaşıyordum. Sunumda herhangi bir heyecanlanma gibi durum da yaşamadım. Sadece bir yerde söyleyeceğim cümlede bozukluk oldu pardon deyip düzelttim, sunumdan sonra 4-5 saat buna takıp durdum. Hem uykusuzluk hem de bu nedenden dolayı ailemle kavgadan sonra ilk kez başım ağrıdı. 2 hafta önce olsa muhtemelen ağlayana kadar devam ederdi. Akşam arkadaşlarımla konuşunca moralim düzeldi ve unuttum. Tam 9 saat uyudum. İlacı bırakmayı ya da değiştirmeyi istememin sebebi bu. Böyle bir süre ben asla uyuyamam ama gözümü açamıyorum. Bu sene hep 5 maksimum 6 saat uykuyla duruyordum. İlaç verimliliği azaltıyor, neyime yaradığını da hâlâ anlamış değilim. Dün sunumdan önce içmiş gibi bir özgüven patlaması yaşıyordum. Diğer sunum yapanlara, arkadaşlarıma ve çevreye verdiğim tepkilere karşı. Arkadaşım bugün sende bir şeyler var dedi. Bir arkadaşım da bu dönem sen kendini aştın, ikon gibisin dedi. Sunumda beni rahatsız eden ama söylemeye çekindiğim şeyler oldu. Sunumu 3 kişi yaptığımız için övgüleri paylaşmak mecburiyetindeydik. Ben orada tek olmayı isterdim. Sunumda bir sefer ben konuşurken arkadaşım önümden geçti. Ben de sonra ona aynısını yaptım. Bunu hangi ruh hastası düşünür? Saygısızlığa tahammülsüzlük mü yoksa apaçık kibir mi? Bir kız da ben konuşurken göz göze gelince gülümsedi. Samimi olmadığım bu kız niye bana güldü diye sinirlendim. İlk sene açıldığım kız sunumdan sonra arkadaşıma sunumunuz çok güzeldi demiş. Bunu da çok kıskandım. Kızla 2 sene sonra ilk kez dün soru-cevap yaparken konuştum. Aslında dün gelmesini beklemiyordum. O yüzden onu görünce çok mutlu olmuştum. Konuşmadığım anlarda hep onu izledim ama bir an bile gözüme bakmadı.
*
Sunumu 1 kız, 2 erkek yapmıştık. Erkek olan burada yazılarımda öve öve bitiremediğim en yakın arkadaşımdı. Fakat yanımda ondan nefret ettim. Çünkü onun arkadaşım olan kızdan hoşlandığını biliyordum. Kız da içten içe bildiği ve onu istemediği için ona çok kötü davranıyor ve aslında hoşuma da gidiyor çünkü bir arkadaşımın iddiasına göre o kız benden hoşlanmış önceden. Fakat asıl mesele bu değil. Eğer bu olsa zaten erkekle bu sene yakın arkadaş olmazdım. Sunumda o değil de başka erkek de olsa yine istemezdim. Çünkü orada "the" olmak yerine "one of them" oluyorum. Ne kadar çekememezlik, ne kadar haset dolu bir insanım diye düşünüyorum. Evet, galiba öyleyim. Fakat kimsenin de çok farklı olduğunu sanmıyorum. Bu zamana kadar evliya gibi görünmekten sıkıldım. Şu anki arkadaş grubunda evliya da deniyor bana. Düşünün ne kadar riyakarım ki benim gibi biri evliya zannediliyor, ya da herkesin şeytan olduğu bu devirde benim gibi her haltı zihninin içinde olanlar evliya oluveriyor insanların gözünde.
*
Önümüzdeki hafta da 4 erkek arkadaş final sunumu yapacağız. Söylemeye gerek yok ama yine en önde olmak istiyorum.
10/05/24 20:27
Çarşamba akşamı ilk kez paket sigara aldım. Sigara alırken çok gergindim. Adam ne düşünecek, beni biri görecek mi diye korkup durdum. Saat 10 gibiydi. Eve girmeden önce parkta oturup 1 tane içecektim aslında. Parkta dolandım, durdum ama içemedim. Sadece gizli gizli paketi açtım. Neden bu kadar korktum? Annem görecek ya da cemaatten biri görecek diye. Cemaat öğrense beni direkt atarlar. Ayrıca sigara içmek sanki bana göre değilmiş gibi. Yolda biri beni görse dalga geçer, bu "çocuk" sigara içmez der gibi. Ertesi gün okula giderken sigarayı almayı unuttum. Aslında aşağı hiç inmez ama annemin aşağı ineceği tutmuş ve sigarayı görmüş. Okuldan gelince sen sigara mı içiyorsun dedi. Arkadaşımındı, iddiaya girmiştik, ona almıştım ama bende kalmış diye yalan söyleyiverdim. Bugünse pek inanmadığını söyledi.
10/05/24 20:41
Bugün saat üçte yarına randevu için Hüseyin Hoca'yı aradım. Tam kapatırken bol bol yazıyorsun, okuyoruz, çok okunuyor, haberin olsun, tamam mı dedi. Herhangi bir insanın söylediği bir şeyi bile çok uzun süre düşünürken Hüseyin Hoca'nın yaptığı, söylediği her şeyde çok daha fazla mana arıyorum.
Acaba ne çok yazıyorsun, iki haftada siteyi çökerttin, işi gücü bırakıp seni mi okuyacağım demek istedi yoksa işsiz güçsüz anca yazıyorsun, tamam anladık en çok senin anlatacağın mı var demek istedi yoksa tamam bak çok okunuyorsun mutlu oldun mu sen seversin alaka çekmeyi mi demek istedi diye düşünüp durdum. Zaten telefonda da hı deyip şaşırdım çok okunuyor tamam mı gibi bir şey dedi hoca. Doğrusu hangi sebeplerle yazdığımı bilmiyorum. Ocak ayında homoseksüellikle alakalı kitaplar okumaya başladıktan sonra ara sıra günlük tutmaya başlamıştım ama sadece kendimin okuduğu günlüğe bile hiç bu kadar ipini koparmış gibi arsızca yazmıyordum.
Diğer insanlar sadece terapi sonrasında mı yazıyor, artık yazdıklarımı burada paylaşmasam mı diye düşündüm. Yarın hocaya sorarım. Ama beni siteden kovana kadar yazmayı bırakacağımı sanmıyorum ;))
10/05/24 21:40
Madem bu kadar yazdım, bu haftadan yazmadığım son şeyleri de yazıp bitireyim. Bugün yine Emir'in fotoğrafına baktım ve Nina ile Lily'nin sevişmesini izlerken kendimi ve Emir'i o rollerde, Emir'i bana oral seks yaparken hayal ettim. Aslında günlerdir tuhaf his olarak isimlendirdiğim şey bir erkeğe karşı olmamıştı. Daha sonra hoşlandığım kız aklıma gelince onu düşünmeye başladım, Emir'i yanımdan ittim ve yine onu boğduğum görüntüler zihnime geldi.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10