Genel > Psikoloji

Manevi Yaşam: İçimizdeki Biz Korku Kültürü Gerçek Özgürlük Doğan Cüceloğlu

<< < (3/3)

psikolog:

Özakpınar diyor ki,

‘İnsan kendi fiillerini bir imkanlar alanı içinde kendi bilinçli kararı ile seçer.’

Bu ifadede Özakpınar kültür robotu olarak seçim yapan insan ile şahsiyet olmuş insan arasında bir ayrım yapmadan, insanı ‘hayvan olmayan yaratık’ olarak ele alıyor. Ve şöyle diyor:

‘Hayvanın davranışlarını düzenleyen kurallar, biyolojik olarak ayarlanmıştır ve o kurallara ahlak denilemez. Ahlak bilinçli bir seçme ve değerlendirme içerir, insan imkanlar alanında seçim yapar ve yaptığı seçimi ‘iyi’ veya ‘kötü’ olarak niteleyebilir. ‘
Prof. Özakpınar şunu söylüyor: ‘Kültür ve medeniyet doğada  kendiliğinden yoktur, insan ürünüdür. İnsan bu ürünleri bu imkanlar alanı içinde kendi tercihleriyle oluşturur. Kültür insan zihninin görüş, bakış, tasarım, tahayyül, duygulanma, anlayış ve değerlendirme tarzıyla ilgilidir. Her toplumun kültürü vardır. Ama medeniyete vücut veren şey insanın kendi zihninin başlı başına bir imkan kaynağı olduğunu fark etme yeteneğidir.’
Akpınar kitabında şöyle diyor:

Biyolojik ihtiyaçların doğrudan güdüme bağlı kalmadan ve doğaya doğrudan reaksiyon yapma düzeyini aşarak rasyonel planda problemler çözmek, bilinçli tasarımlar yapmak, fiillerini o tasarımlarla tutarlı olarak karşılaştırmak, böylece biyolojik ihtiyaçlar dışında yeni fiil alanları meydana getirmek, medeniyetin psikolojik kaynağıdır. Büyük kültür eserlerini doğuran bu kaynaktır. Bütün medeniyetlerde bilinçli ve rasyonel düzeyde muhasebesi yapılan bir inanç vardır.
Bağlandıkları inancın ve ahlak nizamının bilinçli ve rasyonel düzeyde muhasebesini yapan toplumlar o inanç ve ahlak nizamına sahip olmanın güvenini duyar. Medeniyetin ruhi  temeli bir inanç, toplumsal temeli o inanca bağlı ahlak nizamıdır. Bu temeller üzerinde birleşmenin bilincini ve güvenini duyan insanlar o inancı ve ahlak nizamını yaşatacak devlet teşkilatını ve iktisadi yapıyı kurarak büyük kültür eserleri meydana getirir.

“Timur Bey, ben Amerika’ya gitmeden  önce dindar insanın ahlaklı olacağını, dini önemsemeyen insanın ahlakı da önemsemeyeceğini düşünürdüm. Amerika’da Ralpha Hupka  adında, motivasyon konusunda araştırmalarıyla tanınmış bir psikoloji profesörüyle tanıştım. On dört ay kadar Kaliforniya’da onun evinde kaldım. Ralph’ın dini inancı yoktu ama çevreyi korumaya önem verirdi, israfı hiç sevmezdi. Gereksiz su kullanımını ve elektrik lambalarının açık kalmasını önlemeye çalışır, dönüşümü destekler ve kendi çapında sivil toplumlara yardım ederdi. Kapı komşumuz Ruth doksanlı yaşlarında bir hanımdı. Ruth koyu Katolik’ti ve her hafta mutlaka kiliyse giderdi. Ralph onunla iyi komşuluk yapar, onun işlerine yardım eder, haftalık alışverişe giderken onu da birlikte  götürür ve  bir saati aşkın alışverişten sonra Ruth’un torbalarını evine taşırdı. Bu her hafta böyle devam ederdi. Amerikalıların materyalist olduğunu düşündüğüm ve ayrıca Ralph’ın dindar olmadığını bildiğim için, bir gün, ‘Ruth’tan ne kadar para alıyorsun Ralph? Diye sordum. Hiç beklemediği bir soruyla karşılaşan Ralph’la aramda şöyle bir konuşma geçti:

‘Bir medeniyet oluşması için bir din gerekli mi?’, üzerinde önemle durulması gereken bir soru. Kitabından anladığım kadarıyla Yılmaz Özakpınar bu soruya, ‘Evet’ diyor. Öte yandan Samuel Huntington ve Sam Harris gibi düşünürler uygar bir toplum için din temelli değerler sistemine gerek olmadığını iddia ediyorlar.

Yılmaz Bey kitabında, önemli bir gözlem yapıyor.

Medeniyet rasyonel düzeyde uyandırdığı bilinç ve telkin ettiği değerler ile büyük kültür ürünleri meydana getirmenin şartı olan azmi ve kendini vakfetme iradesini verir. Her medeniyet hayata nizam  verici ve hayatı kuşatıcı prensibine göre kendiyle bağdaşan ve bağdaşmayan kültür öğeleri arasındaki sınırı hassasiyetle korur.

Yılmaz Özakpınar kendi yaklaşımı içinde kültür ve medeniyeti kesin ve açık bir şekilde ayırt eder. Ona göre kültür, eserler ve ürünlerdir; medeniyet ise onların arkasındaki inanç ve ahlak nizamı yani değerler sistemidir. ‘Batı medeniyetinin esası bilim ve teknoloji değildir, bir inanç ve ahlak nizamıdır.’

Yılmaz Özakpınar, Batı medeniyetinin temelini bilimsel düşüncede bulmuyor, o bilimsel düşünceye kaynak olan, hayat veren Değerlendirme Sistemi’nde görüyor. Ve bu düşünceyi Türkiye’de ilk defa ifade eden kişi olarak kendisini kutlamak gerek. Ben kendisini zihinsel berraklığına hayranım, düşüncesinin kapsam ve derinliğine saygı duyuyorum.

Yılmaz Özakpınar’a göre, medeniyetin orta direği bir inanç ve ahlak nizamı destekleyici yani direkleri siyasi teşkilat ile iltisadi yapıdır.

Yılmaz Özakpınar’ın ortaya koyduğu tezden kaçınılmaz olarak bu sonuç çıkıyor.



psikolog:
Bu yönlerden baktığımızda mesela, Emily benim öğretmenim oldu, ben Emily ile evlenmeseydim, bir Silifkeli ile evlenip aynı dili, aynı yemekleri, aynı müziği konuşsaydım -ki özlemini duyduğum oydu- bu kitapları yazan Doğan Cüceloğlu olamazdım ben. Yani bu acıları çekmem, benim kültür robotluğundan kurtulmamda son derece önemli. Ve ondan dolayı diyorum ki, "Eğer okur, benim kitaplarımı okuduğu zaman acı çekmiyorsa, esasında benim kitabımın pek yararı olmuyordur." (286-287) Damdan Düşen Psikolog

Bunun çok anlamlı bir zenginlik  ve doğal, kültürel bir durum olduğunun çok farkındayım. Benim hayatımda bu olmadı. (293)

Hala kendi kızgınlığım, öfkem içerisinde, "Evlenmek istemiyordum, evlenmek zorunda kaldım. Allah kahretsin" tavrı içerisinde olan tarafım daha ağır basıyordu. (296)

Erkek sürekli güçlü olmalı, karısı ona hayranlıkla bakmalı. (300)

Ama güçlü bir öfke vardı içinde erkeklere karşı. (303)

O nedenle, ben o dersleri verirken kendi çelişkilerimin farkında değildim. (305)

ben 10 yaşındayken annem öldü, babamla ben beş dakika bile başbaşa geçirmiş bir adam değilim. (328)

özgüven eksikliği 330

açık evlilik 337

ve ben, başka bir kadınla ilişki kurdum. 343

Benim o zaman kadar, yani Emily ile paylaştığımız temel düşünce ateist olmaktı. İkimiz de ateisttik.

ben üniversite öğrencisi iken başladı bu sorgulama,

Navigasyon

[0] Mesajlar

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git