Gönderen Konu: gerçek hayattaki ailem ne kadar da farklıymış  (Okunma sayısı 3141 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
gerçek hayattaki ailem ne kadar da farklıymış
« : 30 Ocak 2012, 01:54:32 öö »
Dengeleri tutturmak bu kadar mı zor, bazen içimden sayfalarca yazmak, çalışmak, başka şeyler yapmak gelirken, bazen de bütün gün, günler ya da hiçbir şey yapmadan öyle oturmak, pencere kenarından dışarıyı izlemek geliyor. Ama bu terapi yolculuğuna çıktıysam eğer, bunun sorumluluğunu almam gerektiğini düşünerek oturdum yine bilgisayarın başına.
 Hayat çok değişik gibi bu aralar benim için. Gittikçe derinleşiyor anlamlar, oyunlar gerek benim oynadığım, gerek etrafımdakilerin oynadığı çeşitleniyor çeşitleniyor, ben bunlardan anlamlar çıkarıyorum. En son seansımda ailemle ilgili birçok şey döküldü. İçimde bir ses var, onların hep kötü olduğunu söylüyor, ama bir ses de iyki bir ailem var diyor. Etrafımdaki ailelere bakınca, o kadar sarılıyorum ki aileme. Onlar yaptıkları hatalarla, yanlışlarla, eksik sevgileriyle, cahillikleriyle, her şeye rağmen beni seviyorlar, ben de onları seviyorum, hayatta kalan, taptığım erkek olan babamı, hiç anlaşamadığım, ama yine de sevdiğim ağbimi, ölmüş annemi hepsini seviyorum. Evet bu gerçek değişmiyor. Onlarla ilgili öğrendiğim şey, aslında hayatta biraz da olsa farkındalık sahibi olmayan her insanın yaptığı gibi oyun oynadıklarıymış. Bir sürü insan kendisini bir şeylere inandırmış, inanmak istemiş, rol yaptıkça yapıyorlar. Birbirlerinin arkalarında konuşmalar, hadi oğlum tükür babana, kavga ettiklerinde hadi kızım söyle kim haklı diyerek oyunlarına beni de almak istemişler, ben de saf çocuk tabii ki bir güzel kanmışım bunlara. Ama şimdi, ailemin düştüğü yanılgıya düşmek istemediğim için çabalıyorum. Gerçekliklerle bir ilişki yaşamak, gerçekliklerle bir hayat yaşamak istiyorum. Bunu tamamen gerçekleştirebileceğimi pek düşünmüyorum, illa ki bende oyunumu oynayacağım bazı anlarda, ama en azında bunu hayatıma yaymayacağımı düşünüyorum. Aile dostumuza yaptığımız ziyarette fark ettim ki, benim fikirlerime önem veriliyor artık, birlikte oyun oynadık tavla oynadık. İçimde bir erkek çocuğu var zaten o belli ediyor kendini, eve geç gelişim, babamın gülerek bu çocuk kime çekti bilmiyorum, ağbisi 8de eve girerdi demesi beni nedendir bilmiyorum mutlu ediyor. Bizim kız da saftır biraz çabuk kanar imajından kurtulmak istiyorum çünkü artık. İşte burada yine oklar ailemi gösteriyor. Fazla akıllı olmamı istemediler, ve sonra yaptıkları eserden beni sorumlu tuttular. Bizimkilerin öğreneceği çok şey var aslında. Ama yaşları da ilerlediği için bazı şeyleri öğretmek zor. İşin ilginç yanı hayatta bazı insanlardan çok övgü dolu sözler duydum, ailemden duyamadım ama bunları. O saçma düşünce mi var acaba akıllarında ‘aman şımartmayalım çocuğu’?. Bazen diyorlar ki bana anne olduğunda anlarsın, hep de bunu söylerler zaten, doğumda mı öğretiyorlar nerede öğretiyorlarsa bu anne babalara. Tuhaf bir çelişki yani bu, çocuğu güçlü yapmak istiyorlar, ama bir yandan da öğretmiyorlar çoğu şeyi, sonra da bizim çocuk bilmez öyle şeyler, ya da oğlan bilsin kız bilmesin otursun derler.
 Yaz tatillerinde babama yalvarırdım tatile gidelim diye, o bizi dedemlerin yanına falan götürürdü ve ben bu yüzden onları hiç sevmedim, babamı benden çalarlardı çünkü, babamda hala anne ve babasından kopamadığı için onlara boyun eğerdi. Babam hep kendinden aşağıdakileri düşün, dağda çobanlık yapan, tarlada çalışan insanları düşün derdi, daha da sinirlendirdim. Ama şimdi babamın bana öğrettiği b taktiği uygulayınca ailemin değerini anlıyorum. Ailemden utanılacak bir şey görmedim. Ben ailemi anlatabilirim birine çok rahat. Ve özellikle de bundan sonra hayatıma girecek bir insana. Onlar da beni anlatırlar rahatlıkla buna eminim. Hayatımda her şey yolunda mükemmel gidecek gibi boş bir hayalim vardı. Ama 13 kasım 2004 günü yaşadığım o kaza bana her şeyi öyle ağır bir şekilde öğretti ki, şimdi idrak ediyorum bunları. Beni kusurlu yaptı bu günden sonra hayat. Vücudumda ameliyat izleri, bir kısmı hissetmeyen bir bacağım var, hızlı koşamıyorum ve uzun bir süre topallık ne demekmiş bunu yaşadım. Bir sürü şeyi bana yaşattı. Herkes ne de iyi toparlandı ne güçlü kızmış diye düşünürken, kimse bir gün de nasılsın demedi bana, beni iyi görmek istiyorlardı gözlerinde. Bu kusurlar beni bazı anlarda güçlü yapıyor, bazı anlarda ise yerin dibine batırıyor. Bilmiyorum bunları nasıl dengeleyeceğim. Bazen küllerimden doğacağım, doğuyorum diyorum, bazen de sen zaten güçsüzdün, iyice güçsüzleşiyorsun, işte herkes gibi oynayan sıradan bir hayata sahip olacaksın diyorum. Hangisi benim, hangisi benim düşüncelerim o kadar çok ikilemdeyim ki. İnanmak istediğim ilki yani güçlü olanı. Ama yaptığım ufacık hatalar, dikkatsizlikler bu sürecimi baltalıyor. Yapacağım staja karar veremiyorum, kendi narsistliğimi başkasında görünce bir arada bile olmak istemiyorum. Bir şeyler oluyor hayatımda, değişimin oranı da çok yüksek, ama bir şeyler de bir o kadar eksik. Zihnim sürekli dolu, düşünceler sürekli kafamda uçuşuyorlar.
 Aileme bağlanmamda onlara karşı güçlü durmam bana yardımcı oluyor. Onlar artık benim evden gideceğimi, duygusal olarak da kopmaya başladığımı, benim de bir hayatım olacağını görüyorlar yavaş da olsa. Evet hep burnumun dikine gittim, hiç de pişman değilim, akrabalarım kalsa da babamın parasını yiyip özel üniversiteye gideceğime evlenseydim çocuk doğursaydım daha iyiydi, ağbim de beni evde oturan Sıdıka gibi bir kız yapmaya başladı, ama ben oldum bir özgür kız (ya da ona yakın bir şey, geziyor, bir yerlere gidiyor sürekli, birileri ile tanışıyor). Zerre kadar pişmanlık duymuyorum. Çünkü biliyorum ki, bu bana hep destek olacağını söyleyen sevgili ailem, ben onların istediklerini yaptığımda yenilgiye uğradığımda beni sorumlu tutacaklar, çocukken de böyle yapıyorlardı. E onlar değişmeyeceğine göre demek ki benim taktiğimi değiştirmem lazımmış. Bunlardan dolayı da beni evden çıkaran herkesten pek haz etmiyorlar, psikoloğum başta olmak üzere. Ama görüyorlar ki bu kız hiç laf dinlemiyor artık, yine burnunun dikine gidiyor. Ben hep böyle bir hayat hayal ediyordum ama, yani ailemin istediğine göre yaşamak değil, kendi isteğime göre yaşamak. Bu tabii ki şu demek değil, siz bana karışamazsını, istediğimi yaparım. Bu da aileye inat olsun diye yapılan fevri bir şeylerin bütünü. Ama bazen gemileri yakıp, ailemle çatışmayı göze alıp, çatır çatır çatışıp bildiğimi yapmanın doğru olduğunu gördüm. Hayatımda ilk defa bir gazeteci ile aynı masada oturdum, fikirlerime danışıldı. Hiç alçakgönüllülük yapmayacağım her kula nasip olmaz bu. Masadaki diğer insanlarla tanışmak buluşmak için, liralar bile harcasam fırsat olmazdı. Ve ben bu fırsatı tuttum bırakmadım. Ne olursa olsun dedim artık, o gece beni eve almayacaklarsa da bulurum gidecek bir yer. Benim için o masada oturmak her şeyden önemliydi. Ailemin anlamakta zorlandığı bir şeyler var. Yaşıtım gençlerin çoğunun yaptığı gibi barlarda, gece kulüplerinde zil zurna sarhoş olup eğlenmektense, ben başka şeyler yapmayı tercih ediyorum, artık daha dürüstüm onlara karşı, ama yine de geç kaldın, bu saate kadar görüşme mi olur cümlelerini söylemekten kendilerini vazgeçiremiyorlar. Ne gerek var ki onlara göre, atayım kapağı bir özel okula, ya da devlet okuluna işte bu kadar. Bugün misafirliğe gittiğimiz evde bilerek eşcinsellik konusunu açtım, sahilde iş yapan travestiler konuşuluyordu, ben de fırsat bu fırsat dedim, söyledim bir şeyler. Herkes vah vah tüh tüh dedi. Ve orada kestiler cümlelerini. Cesaretim fazla ise bu suç mu peki. Evine gittiğimiz adam yan kaldırımdan giderken laf atılan kızı korumak için arabadaki adamı dövüyor, ve bıçak bile çekiliyorsa ona bu anormal bir durum mu? Her şeye bu kadar susulmalı mı? Veya şimdiye kadar bunu yapan ailem halinden ne kadar memnun, düşündüler mi bunu hiç. Aksine genelde sızlanıyorlar, ağızlarında çok şükrü kelimesi var, ama zihinlerinde sızlanma var. O zaman hayatta seçim yapmak önemli. Ya ben, benim gibi insanlar gibi terapiye gelip, her şeyinizi döker dibe batar sonra suyun üstüne çıkarsınız, ya da ailemim yaptığı gibi yapar olduğunuz yerde sayarsınız. Arada başka modeller de olabilir tabi.
 İşte tek başına olmanın hikayesi burada başlıyormuş aslında benim için. Ama biliyorum ki ne olursa olsun benim yanımda olan bir ailem var. Başıma ne gelirse gelsin, bana sırt dönmeyecekler, hayatta en çok istediğim şey kimseye muhtaç olmamak, ama bu bir gün olursa da biliyorum ki dayanacağım bir ailem var. Aile şerefi filmindeki kadar şerefli bir aile değiliz belki, ama belki bu yolda emekleyen bir çocuk gibi bir aileyiz. Hayat boyu sürecek belki de bunu öğrenmek, belki öğrenemeden öleceğiz, bilmiyorum, ama ben hayatta olduğum sürece bir şeyleri daha iyi yapmak için çabalamaya devam edeceğim. Hayat yoruyor, ama yorulmadan olmuyormuş. Çocuk kalınmıyor, yaş büyüyor, hayat devam ediyor.