Gönderen Konu: EŞCİNSELLERDEN KORKMAK / İNSANLIĞA KARŞI DUYULAN ÖFKE (6)  (Okunma sayısı 2764 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
İNSANLIĞA KARŞI DUYULAN ÖFKE!
   Tüm insanlığa hem de tüm insanlığa karşı öfke duyuyorum. Özellikle Türk aile yapısına karşı bir öfkem var. Nasıl olurda birer katil yetiştirdiğinin farkına varmaz bunca ana-baba. Ya arkadaş düşünüyorum da ben ateist olsam kesin Hitler ile başa baş giderdik katliam yapma konusunda. Hatta onu sollayacağımı bile düşünüyorum. Sonuçta cezası yok bişeysi yok. Öldür babam öldür. Bu sayede içindeki öfkeyi de kus dışarıya. Ama işte kolay değil bu kadar be. Öfkemi dışa vuramıyorum, hani vursam da kendim bile dışa vurduğuma inanmıyorum. Aslında öfkeli olmadığımı, sadece kendimi kandırdığımı, bu sayede de güçlü göründüğümü düşünüyorum bir şeyleri kırıp döktüğüm zaman. Ama işte bunlar savunma mekanizması. İnsan beyni, bilinçaltı savunmasına harcadığı enerjiyle beynin asıl işlevlerini çalıştırmaya kalksaydı. İnsan beyninin %3-%5 gibi komik rakamlarla değil de %70-%80 gibi rakamlarla kullanacaktık. Ama işte gelgelelim aile çocuğu öyle bir yetiştiriyor ki o çocuğun robot olmasını ya da elindeki oyuncak ile ömür boyu uğraşmasını istiyor gibi bir tutum sergiliyor. İnsanlara niye bu kadar öfke doluyum ben bir türlü çözemedim. Ne kadar HK da duygularımın var olduğunu hala iddia etse de, bu insanları yok etme isteği ile duyguları aynı kefeye koymak mümkün olmuyor. Öfke bir duygu mudur Ha, işte orasını bilemem. Alperen demiştik birçok yazıda, o kadar yakın olduğum, kardeşim dediğim, uğruna her şeyi yapabileceğim kişi… Bugün ise onu zerre kadar önemsemediğimin farkına vardım. Amaç tamamen onu kullanmaktı. Kendini bilme olayıydı. Kendimi tanımak için onu araç olarak kullanma isteği üzerine oluşmuş bu durumu nasıl da fark etmemişim. Neyse geç  de olsa fark ettim. Fakat aklıma bile gelmiyor Alperen artık. Telefonumda kardeşim diye kayıtlıyken diğer bütün insanlara yaptığım gibi onu da ad-soyad olarak kaydettim bugün. (Annem-babam dahil tüm rehber isim-soyisim kayıtlı –ne kadar garip bir durum, takıntı işte- )
Yazdığım yazılar falan hepsi yalanmış aslında ya. Hepsi kendime bir amaç ararken kullandığım sözcüklerden ibaret yazılar. Örneğin eşcinsellikten kurtulmayla ilgili olan yazım ve sonunda var olan onlara yardım etme isteği vs. Hepsi aslında bilinçaltımın oyunundan ibaret. O insanları gerçekten umursamıyormuşum. Yazıyı okurken şaşırdığınızı tahmin ediyorum. (Eğer eşcinsel değilseniz) Çünkü bugün dediğimle yarın aynı şeyi söyleyemiyorum maalesef. Hani insanlar bazı olaylara içinde bulundukları ruh haline göre cevaplarlar ya. Ben kişiliğimi kaybetmişim ya. Ruh halinden çok başka ruhlara göre cevaplıyorum artık soruları. Hani bazen bir ilham geliyor, özellikle konuşmalarımda, döktürdükçe döktürüyorum. Karşımdakine faydalı olduğuma da eminim o an. Fakat içimde de bir burukluk var, ben anlattıklarımın ne kadarını uyguluyorum diye. Doğruları bilirken o doğruları uygulayamamak… Alperenin hayatını 1 ay içinde onun tahmin bile edemeyeceği kadar düzene soktum. Annesiyle konuştum. Terapiye getirdim. Sürekli bir şeyler anlattım. Ne bileyim birçok şey yaptım. Şunu fark ettim ki bir eşcinselden korkacaksın arkadaş. Sen farkına bile varmadan hayatının en uç noktasına girebilir, şekil a’da olduğu gibi. Bir de öyle bir şey var ki güvenini çok iyi kazanmışım ki çocuğun öl desem ölecek vaziyetteydi. Bu mutluluk veriyordu açıkçası, sadizmin doruklarında seyrediyordum nihayet, amaçladığım noktada. Ama dur bir saniye ya. Ben kendimi de mahvetmeye başlamışım yine diye düşünmemek de elde değildi tabi. Düşünmek de elde değildi gerçi de. Ben Allah inancımı kaybetmemeliyim buna karar verdim bu kadar yazıya özetle. Bir kaybedersem o sırada kaç kişi öbür dünyanın derinliklerine yolculuğa başlar bilmiyorum. Hani vicdan kalmaz bir kere, ha zaten yok ama dizginleyen şeyler var. Hani derler ya kaybedecek bir şeyi olmayan adamdan kork diye. Bu yüzden en fazla eşcinsellerden korkulması gerekir bu dünyada. Çünkü hayatında hiçbir şeyi kazanmadığını düşündüğünden haliyle kaybedeceği de hiçbir şey yoktur. Hani ben örnek vereyim kendimden. Önce ablam öğrendi falan filan derken lan bir baktım utanmasam önüme gelen her adama eşcinsel olduğumu söyleme pozisyonuna geçecem. Sanki ispatlar gibiydim, bak ben ne kadar cesurum sizin hayal bile edemeyeceğiniz bu durumu, ben cesurca söylüyorum diye. O noktadan sonra zaten söyledim artık diye de kaybedecek bir şeyim yokken daha da kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı. Hala şaşıyorum neden zehir falan katmadım bu insanların gıdalarına. Neyse not alayım ileride işime yarayabilir belki. İşin şakası bir yana hala bir öfke var içimde, kime karşı yada neye karşı olduğunu bilmediğim bir öfke. Nasıl çözeceğimi de bilmiyorum haliyle bu sorunu. Ama galiba bunu başkalarına zarar vermeden çözmeliyim bu sefer. Alperen örneğinde gördüğümüz gibi resmen kullandım, sömürdüm ve bıraktım haliyle. Başka bir insana daha yapmamalıyım bunu. Ha, o insanı düşünüyor muyum tabi ki hayır. Kendim kötü pozisyona düşüyorum sonrasında. Karşımdakini tanrı yapmaya başlıyorum. Borderline’lar demiştik ya hani, evet ben borderline’ım ve borderline kişi narsisten  daha da narsistir. Çünkü narsist kendine köle bulma çabasındayken, biz borderline’lar kendimize narsist yaratıp sonra yarattığımız narsisti de yok ediyoruz. Hani onlar hazır olana konar biz yoktan var eder misali bunu en iyi şekilde özetler galiba. Gelelim bu olayın aslına, şuan kafam gerçekten çok karıştı bir insan hem borderline olup aynı zamanda da dindar olabilir mi Olamaz, mantıken olamaz yani. Önceki yazılarımı okumuşsanız farkına varacaksınız ki bunun tam tersi şeyi savunuyordum. Daha ne istiyorsunuz anlamıyorum vallahi ya. Münazara oluşturuyorum resmen gözünüzün önünde. Kendi içimde çarpıştırdığım şeyleri dışarı vuruyorum işte. Siz de var tabi bu, en azından bir çoğunuzda ama bir başkasında gördüğünüz zaman nedense yadırgama durumuna giriyorsunuz. Yazıda ne anlatıyordum şimdi nereye geldim arkadaş. Ben başka bir şey yazacaktım bugün hatta onun için başlamıştım galiba ama neler yazdım ben ya. Neyse buradan sonrasını da başlangıçtaki gibi devam ettirelim ve ilk yazım olan Vişne Suyu  yazımdaki orjinalliği buraya da yansıtayım. Ne de olsa diğer yazılar “sadece” yazılardı. Bunlar ise yazarının ben olmadığım yazılar. Bilinçaltından aktarmalar. Nihayetinde bu zaten belli oluyor çelişkileri gördükçe. Bu terapide adını sormayı unuttuğum bir bayanla tanıştım, bir danışanın annesiydi uzun uzun konuştuk. “Laf aramızda bu yazıyı okuyorsa oğluna da küpe olsun yazacağım sözler, orada yüzüne karşı söyleyemedim çünkü hepsini .(HK konuyu saptırdı sağ olsun. Oysaki ben tam aşağılayıp onu küçük düşürecektim, ben çok bilgili ve zeki olacaktım. Olmadı işte ah hk ah.) Öncelikle kendini zayıf gördüğün için ve sen de eşcinsel olduğun için haliyle diğer eşcinselleri de otomatik olarak zayıf görüyorsun. Fakat eşcinseller diğer insanlardan daha zekidirler çünkü savunma psikolojileri daha fazla geliştiği için eşcinsel olmuşlardır zaten. Düşünsene o zekayı başka yerde kullandığını. Bu yüzden suratıma bile bakmadın aynı odadayken. Acayip şekilde canımı sıktın orada bir kere. Sen kimsin de benim yüzüme bakmıyorsun arkadaş. Annenle konuştuk o kadar işte, o anladı ne olduğumu, nasıl biri olduğumu, oysa sen beni anlayabilecekken yüzüme bile bakmadın. Olum başa sardım yine galiba ya, alperen 2 vakası. Bu sefer de eşcinselleri ele geçirmeye çalışıyorum anlamıyorum niye yapıyorum ki bunu. Bu arada küçük bir not eklemek istiyorum buraya, yazılarımı klavyeyle tükenmez kalemle yazılmış şekilde kabul edip yazdığım için aynı satırda bile çelişkiler olması mümkün. Tükenmez kalemle yazılmış gibi kabul etmemin sebebi de bir eşcinselin içinde yaşadığı çatışmaları, düşünceleri, duyguları size sansürsüz yayınlama isteği. Tabi ki sizi düşündüğümden değil yine. Yazım daha fazla okunsun, daha fazla takdir toplayayım ve ilk yazımdan sonra kaybettiğim itibarımı geri kazanayım diye. Bu kadar açık sözlü olmak da korkutuyor aslında bir yandan da. Acaba içimdekileri öğrenirlerse bu kadar kişiliksiz birinin yazıları okunur mu dercesine bir tavır takınıp da yazıyı okumayı bırakırlar mı diye bir düşüncem de yok değil. Bu yüzden hala yazdığım yazıları silme gibi bir isteğim mevcut. Bir de böyle kurmuyor muyum bazen cümleler, benim bile yazarken doğru yazmak için iki-üç kere okuduğum cümleler. Sırf ne kadar bilgiliyimi göstermek için işte bunlar.Lan harbi rahatlıyormuş insan içindekileri yazınca ya. Tekrar ediyorum yazıyı okuyanlar umrumda bile değil. Çok rahatladım lan D. Herkesin denemesi lazım sansür koymadan içindekileri kağıda dökmeyi bence. En azından elektronik kağıda dökmesi gerekir.  Her neyse ya yine korkmaya başladım, kendimi fazla açınca gücümü kaybedecekmiş gibi hissediyorum. O değil de ben bu bencillik meselesini nasıl çözeceğim arkadaş ya.  Gerçi iyi böyle aslında insanlar umrunda değil, annen ölürmüş, baban ölürmüş umrunda değil sadece kendi çıkarların için gözyaşı dökersin belki. Aslında sadistçe görünse de mantıklı gibi de duruyor. Ya HK yine beğenmedin değil mi yazımı Ne yapayım ilham gelmiyor işte ilk yazıdaki gibi. Neyse ya bu yazı da bu kadar olsun. Fakat son olarak belirtmek istediğim bir mevzu olacak bugün terapide gündeme geldi belirteyim de bilin.
HK’nın bu yazıları kendisinin yazdığını iddia eden şahıslar. Biraz kafanızı çalıştırsanız, biraz yazıları okusanız iki ihtimal kalır HK’nın bu yazıları yazmış olması için.
1.HK 10-15 karakterli bir kişilik ve bu sayede bütün bu yazıları yazmayı başarıyor.
2.HK fazla film izlemiş ve bu sayede bunları ortaya çıkaran, olağanüstü zekaya sahip olan bir insan.
Bu iki ihtimal dışında akıl çerçevesi içinde başka ihtimal göremiyorum şahsen ben. Bu yüzden lütfen saçma sapan görüşlerinizi açıklamak için öncelikle iyice araştırın olayları ve iyice görün her şeyi. Her ne kadar vişne suyu kadar olamasa da bu yazı umarım birilerinin işine yarar ve böylece o tatmin olurken ben de beğenilmenin vermiş olduğu tatminkarlığı yaşarım bir anlamda. HK ayrıca sesini duyar gibiyim, yine anlattım sadece, terapide ne yaptığımızla ilgili ve senin önerilerinle ilgili bir şey yazmadım. Olumsuz bir bakış açısı hakim sanki tabloya, gerçi vişne suyuna da öyle diyordum ben de, demek ki  olumlu bakanlar da varmış.

Samimi şekilde yazı yazma şevkimi tekrar kazandıran danışanımızın annesine teşekkürlerimi sunuyorum. Umarım şuan okuyordur bu satırları.

Messenger aracılığıyla canlı sohbet de yapabiliriz bu adresle. İsteseniz yazıyla ilgili yorumlarınızı yada sorularınızı mail yoluyla da yapabilirsiniz.
İletişim visnesuyu94@gmail.com
YAZI SERİSİNİN DİĞER YAZILARI
VİŞNE SUYU (1)
httpwww.huseyinkacin.comforumindex.phptopic=1020.0
KİŞİNİN AYNASI (2)
httpwww.huseyinkacin.comforumindex.phptopic=1027.0
KENDİNİ BİLMEK (3)
httpwww.huseyinkacin.comforumindex.phptopic=1029.0
EŞCİNSELLİKTEN NASIL KURTULURSUNUZ REHBERİ (4) ve BAKMAK YADA GÖRMEK (5)
httpwww.huseyinkacin.comforumindex.phptopic=1042.0