81
Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) / Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Son İleti Gönderen: Mstf24 10 Mart 2024, 03:27:32 ös »02.03.2024
Üçüncü Terapi Seansı
Yazımı nasıl toparlayacağımı bilemiyorum. Yine aslında bir hafta sonra anca oturup yazıyı yazabildim. Seans benim geçen hafta yaşadığım olaylar üzerinden başladı. Bir danışanla konuşmuştum ve sinirlenmiştim sonra bu fanteziye dönuşmüştü kafamda. İşte burda başkalarının düşüncelerinden kolay etkilendiğim ya da fazla etkilendiğim, insanların etkisine girdiğim anlaşılıyor. Burda anlık sinirlenmem normal, hatta tepkimi de koyabilirdim. Önemli olan sonrasında bu siniri içime atıp sindirmemeliyim. An anda kalmalı, en azından hayatımda rutin bir yeri olmayan insanların düşünce, fikir ve duyguları için. Olay bittikten sonra kafamın içinde sürdürmenin manası yok.
Ondan sonra şöyle bir konu geçti: eşcinsellerin iyilesmeleri için özel ilgi lazım. Kitabi bilgilerle olmaz. Aile içindeki çatışmalarımı çözmeliyim, beni eleştirmelerine izin vermemeliyim. Şu anki aile yapımda iyilik yapmak, mutlu olmak peşinde koşmamalıyım. Çok iyi insan olup sürekli bir şeyler vererek aileyi bir araya getirdiğim fanteziler kurmamalıyım. Bunu yapmak zorunda değilim. Bu benim görevim değil, önemli olan kendi ihtiyaçlarım. Kendimi tatmin etmeliyim. Kendimin ihtiyaclarini umursamıyorum, gezmem lazım, keyifli zaman geçirmem lazım, mutlu olmam lazım, sevdiğim insanlara takılmam lazım, kimden hoşlanıyorsam ona takılmam lazım. Olması gereken bu. Ama HK ye göre ben bu noktada bir şeyleri engelliyormuşum, daha çok daha çok çabalıyormuşum ilerde mutlu olurum diye. Yani kendi kendimi sabote ediyorum, bunu anlayabiliriz. Bunun arkasında da obsesyon, çok fazla düşünme, kaygı, stres gibi etkenler yatıyor. Tabi her istediğimi yapabilecek bir konumum da yok. Çevre ve koşulların etkisi de yadsınamaz bir gerçek. Mesela istediğim kişiyle takılmak sadece bana bağlı olan bir şey değil. Ya da maddiyat da bir problem yaratabilir. Neyse bunları geçersek en azından elimde olan kısmını değiştirebilirim. Yukarda saydığım kendi mutluluğumu sabote etme sebeplerimi. Bunu da burda bitirdigimize göre bir sonraki konuya başlayayım.
Tepkilerimi verirken açıklamasını yapmalıyım, en azından önemli insanlar için. Yani kendimi ifade edişim eksik kalmamalı. Açıklama yapmak beni güçsüz göstermez. Bir şeyleri içime atıp küsüp trip atmamalıyım, alınganlık yapmamalıyım. İnsanların gözündeki algım üzerinde tanrıcılık oynamamalıyım. Yanlışlarım ve doğrularım olacaktır, zaten herhangi bir ilişkiyi de kusursuz yurütmek sağlıklı ve gerçekçi bir düşünce değil. Ben mükemmel değilim. Başkası da degil. Bunun için kendimi zorlamamalıyım. Eleştiriye açık olmalıyım. Eleştiriye açık olmayışım açısından narsist-obsesif bir yönden bahsetti HK. Yani narsist diyince hemen akla gelen kendini beğenmiş, ukala, egoist kişiliğim yok. Bunun izahı, değer verdiğim herkesin gözünde en değerli olma çabası. Yani bir nevi tüm ilginin, sevginin ve değerin benim olmasını istiyorum. Kendi düşünceme göre HK bu yüzden narsist kelimesini kullandı. Bana kalırsa da biraz daha mükemmelliyetçilikle ilgili olabilir. Tabi hiç sevgi görmeden büyüyen birisinin de uçlarda yaşamasına ve uçlarda isteklerine de şaşmamalı. Seansın, belki de en önemli kısmı şimdi anlatacağım yerdi:
Kendimi ya da eylemlerimi ya da olan biten her şeyi doğru-yanlış, siyah-beyaz, hayır-evet diye yargılıyorum. Hayatı bu iki zıtlığa indirgemeye çalışıyorum. Her şey üzerinde kar zarar hesabı yapıyorum. Bunu yapmak da sadece duygularımı öldürür. Her şeyi bir formül yapmayı bırakmalıyım. Sanırım bunun için kullanmaya başlamam gereken kelime "OLABİLİR". Yani bence bu kelime zıtlığın ortasında ve sınırı olmayan istenilen şekle sokulabilir bir kelime. Mesela bir hatam oldu diyelim: "Bu hatam kötüydü, bu hatam yanlıştı, bu hata değil doğruydu" gibi söylersem yine hayatı ve tüm duyguları iki zıtlığa indirgemiş olurum. Ama eğer şöyle dersem: "Bu olabilir bir hataydı ya da olabilir bir durumdu" bu sadece o anda kalan basit bir şey olarak kalır. Mesela bu yazıyı yazmadan önce gay porno izleyip mastürbasyon yaptım. Sebebi de bu haftayı depresif ve yalnız geçiriyor oluşum muhtemelen. O kadar canım sıkkındı ki aciziyet duygusuyla muhtemelen bu aklıma düştü ve gidip izledim. Sonra o suçlulukla gelip yazı yazdım. Şimdi o suçluluğum azaldı ve açıkçası bugün bir tane daha izleyip yine aynı şeyi yapacağım. Sonuçta her eylemi yanlış doğru diye kodlamamalıyım. Her şeye dört dörtlük de uyamadığıma göre bugünlük de böyle olsun. Bu bir süreç ve bu OLABİLİR. Zamanla zaten kendimi aciz hissettiğimde de bu duygular kabarmazsa muhtemelen iyileşiyorumdur.
Üçüncü Terapi Seansı
Yazımı nasıl toparlayacağımı bilemiyorum. Yine aslında bir hafta sonra anca oturup yazıyı yazabildim. Seans benim geçen hafta yaşadığım olaylar üzerinden başladı. Bir danışanla konuşmuştum ve sinirlenmiştim sonra bu fanteziye dönuşmüştü kafamda. İşte burda başkalarının düşüncelerinden kolay etkilendiğim ya da fazla etkilendiğim, insanların etkisine girdiğim anlaşılıyor. Burda anlık sinirlenmem normal, hatta tepkimi de koyabilirdim. Önemli olan sonrasında bu siniri içime atıp sindirmemeliyim. An anda kalmalı, en azından hayatımda rutin bir yeri olmayan insanların düşünce, fikir ve duyguları için. Olay bittikten sonra kafamın içinde sürdürmenin manası yok.
Ondan sonra şöyle bir konu geçti: eşcinsellerin iyilesmeleri için özel ilgi lazım. Kitabi bilgilerle olmaz. Aile içindeki çatışmalarımı çözmeliyim, beni eleştirmelerine izin vermemeliyim. Şu anki aile yapımda iyilik yapmak, mutlu olmak peşinde koşmamalıyım. Çok iyi insan olup sürekli bir şeyler vererek aileyi bir araya getirdiğim fanteziler kurmamalıyım. Bunu yapmak zorunda değilim. Bu benim görevim değil, önemli olan kendi ihtiyaçlarım. Kendimi tatmin etmeliyim. Kendimin ihtiyaclarini umursamıyorum, gezmem lazım, keyifli zaman geçirmem lazım, mutlu olmam lazım, sevdiğim insanlara takılmam lazım, kimden hoşlanıyorsam ona takılmam lazım. Olması gereken bu. Ama HK ye göre ben bu noktada bir şeyleri engelliyormuşum, daha çok daha çok çabalıyormuşum ilerde mutlu olurum diye. Yani kendi kendimi sabote ediyorum, bunu anlayabiliriz. Bunun arkasında da obsesyon, çok fazla düşünme, kaygı, stres gibi etkenler yatıyor. Tabi her istediğimi yapabilecek bir konumum da yok. Çevre ve koşulların etkisi de yadsınamaz bir gerçek. Mesela istediğim kişiyle takılmak sadece bana bağlı olan bir şey değil. Ya da maddiyat da bir problem yaratabilir. Neyse bunları geçersek en azından elimde olan kısmını değiştirebilirim. Yukarda saydığım kendi mutluluğumu sabote etme sebeplerimi. Bunu da burda bitirdigimize göre bir sonraki konuya başlayayım.
Tepkilerimi verirken açıklamasını yapmalıyım, en azından önemli insanlar için. Yani kendimi ifade edişim eksik kalmamalı. Açıklama yapmak beni güçsüz göstermez. Bir şeyleri içime atıp küsüp trip atmamalıyım, alınganlık yapmamalıyım. İnsanların gözündeki algım üzerinde tanrıcılık oynamamalıyım. Yanlışlarım ve doğrularım olacaktır, zaten herhangi bir ilişkiyi de kusursuz yurütmek sağlıklı ve gerçekçi bir düşünce değil. Ben mükemmel değilim. Başkası da degil. Bunun için kendimi zorlamamalıyım. Eleştiriye açık olmalıyım. Eleştiriye açık olmayışım açısından narsist-obsesif bir yönden bahsetti HK. Yani narsist diyince hemen akla gelen kendini beğenmiş, ukala, egoist kişiliğim yok. Bunun izahı, değer verdiğim herkesin gözünde en değerli olma çabası. Yani bir nevi tüm ilginin, sevginin ve değerin benim olmasını istiyorum. Kendi düşünceme göre HK bu yüzden narsist kelimesini kullandı. Bana kalırsa da biraz daha mükemmelliyetçilikle ilgili olabilir. Tabi hiç sevgi görmeden büyüyen birisinin de uçlarda yaşamasına ve uçlarda isteklerine de şaşmamalı. Seansın, belki de en önemli kısmı şimdi anlatacağım yerdi:
Kendimi ya da eylemlerimi ya da olan biten her şeyi doğru-yanlış, siyah-beyaz, hayır-evet diye yargılıyorum. Hayatı bu iki zıtlığa indirgemeye çalışıyorum. Her şey üzerinde kar zarar hesabı yapıyorum. Bunu yapmak da sadece duygularımı öldürür. Her şeyi bir formül yapmayı bırakmalıyım. Sanırım bunun için kullanmaya başlamam gereken kelime "OLABİLİR". Yani bence bu kelime zıtlığın ortasında ve sınırı olmayan istenilen şekle sokulabilir bir kelime. Mesela bir hatam oldu diyelim: "Bu hatam kötüydü, bu hatam yanlıştı, bu hata değil doğruydu" gibi söylersem yine hayatı ve tüm duyguları iki zıtlığa indirgemiş olurum. Ama eğer şöyle dersem: "Bu olabilir bir hataydı ya da olabilir bir durumdu" bu sadece o anda kalan basit bir şey olarak kalır. Mesela bu yazıyı yazmadan önce gay porno izleyip mastürbasyon yaptım. Sebebi de bu haftayı depresif ve yalnız geçiriyor oluşum muhtemelen. O kadar canım sıkkındı ki aciziyet duygusuyla muhtemelen bu aklıma düştü ve gidip izledim. Sonra o suçlulukla gelip yazı yazdım. Şimdi o suçluluğum azaldı ve açıkçası bugün bir tane daha izleyip yine aynı şeyi yapacağım. Sonuçta her eylemi yanlış doğru diye kodlamamalıyım. Her şeye dört dörtlük de uyamadığıma göre bugünlük de böyle olsun. Bu bir süreç ve bu OLABİLİR. Zamanla zaten kendimi aciz hissettiğimde de bu duygular kabarmazsa muhtemelen iyileşiyorumdur.