İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 ... 238 239 [240] 241 242 ... 273
3586
   Geçirdiğimiz 4 seanstan ilkini yazıyorum yine dünyanın nersinde yaşarsa yaşasın benim durumumda olan herkese bir ışık olması için yazıyorum.tek amacım budur.
                                              1.SEANS
         24 EKİM PAZAR SAAT18E RANDEVU ALDIM VE YOLCULUK BAŞLIYOR...İstanbula gidiyorum çok heyecanlıyım.yazdan kalan DEPRESİF TAVIRLARIM DEVAM EDİYOR.Ellerim titriyor.alabildiğine mutsuz kaygılı ve sinirliyim.dünya benim için iğrenç bir yer güzelim İSTANBUL dahi bana kendini sevdiremiyor.Hüseyin Kaçına güveniyorum ama hala bir şüphe var içimde.fakat o azıcık şüpheyide bastırıyorum çünkü başka pek seçeneğim yok Hüseyin Kaçında tutmazsa kime gidecektim ki yani 10 yıllık tedavi olma hayalleri suya düşecekti başka ne yapabilirdim ki.peki ya yine aldatılırsam?ne yapalım bu durumumdan daha kötü ne olabilirdi ki zaten.Eğer cehenneme gitmekten korkmazsam zaten çoktan hayatım bitmiş olacaktı daha kötü ne olabilirdi ki!! saat 17 gibi kadıköye geldim.adresi bulmam çok zor olmadı.Saat 19da galatasaray fenerbahçe derbisi var.kadıköy hareketli ve kalabalık heryer sarı lacivert arada nadir de olsa sarı kırmızı.tabi bu derbi de herşeyde olduğu gibi hiç ilgimi çekmiyor insanlar bu derbi için sabırsızlıkla beklerken ben ise hayatımın en kritik dönemeci için sabırsızlıkla bekliyordum ne kadarda farklıydı bekleyişlerimiz. sonunda o saat geldi saat 18 e yaklaştı ve asansöre bindim İYİLİK HALİ DANIŞMA MERKEZİ.ADI hoşuma gitti merkezin. iyilik hali evet tamda benim aradığım şey iyilik haline ulaşmak.zili çalıyorum kapıyı babacan içindeki sevgi yüzüne yansımış bir amcamız açıyor(son seansta tanıştık ve hemşehri çıktık çok değerli bir insan MEHMET AMCA).sonra Hüseyin Hoca geliyor fotoğrafından biraz farklı bıyık bırakmış o yüzden sorma gereği duyuyorum Hüseyin Bey siz misiniz? evet buyrun diyor hocam.
 
         Odaya geçiyoruz.hayatımda 1 kişiden başka kimse  eşcinsel olduğumu bilmiyordu Hüseyin hoca 2.kişi oldu.Eşcinsel olarak bilinmek nasıl bir duyguydu onu düşündüm.eşcinsellere toplumun bakış açısı geldi aklıma küçümseyen dışlayan bir cüzzamlıymyş gibi aıdsliymiş gibi kaçanlar iğrenenler geldi aklıma.Hüseyin hoca da onlardanmıydı öylemi bakıyordu bana? büyük ihtimalle oda öyle bakıyordu. o yüzden utanıyorum.koltuğuma oturdum fakat utancımdan yüzüne bakamıyorum hocanın.ya diyorum dermi acaba buda bana niye bakıyor ki? evet der diyorum ve yüzüne bakmıyor yere bakıyorum.Hüseyin hoca başlıyor niçin burdayız?tam 10 yılın biriken acıları kolaymı anlatmak.ama bir başlayınca dilim açılıyor annem babam amcalarım dayılarım halalarımın bana yaptıkları hele babam nefret ediyorum ondan içiçmdeki o nefreti haykırıyorum hüseyin hocaya.tabi o zaman hüseyin hoca değil hüseyin bey benim için.güvensem dahi hala bir kuşku var bekle gör mantığı var.anlatıyorum hocaya pek konuşma fırsatı vermiyorum.çünkü öncelikle ben herşeyi anlatmalıyım ki meseleyi anlasın sonra bana tavsiyelerde bulunsun diyorum.Son zamanlarda panik atak olduğumu yakın bir zamanda nöbet geçirdiğimi hastaneye kaldırıldığımı söylüyorum.kalp doktoruna nöroloji doktoruna gittiğimi ancak birşeyin çıkmadığını sorunun psikolojik olduğunu yaşanan derin travmalar sonucu olduğunu söylediklerini anlatıyorum.daha sonra psikiyatri doktoruna gittiğimi onunda klasik olarak sen depresyona girmişsin hemde ilerlemiş şimdiye kadar niye gelmedin deyip depresyon ilacı verdiğini tabi ki kullanmadığımı söylüyorum.peki neden panik atak  olmuştum?
 
       Daha öncede yazdığım gibi son yaz cinsel dürtülerim iyice artmış cinsel ilişkiye girmeye ramak kalmıştı.Tabi bu dinime aykırıydı işte bu yaz  bir yanda dini duygularım bir yanda nefsani arzularım çatışıyordu ve sonunda olan olmuştu ne nefsime karşı gelebiliyor ne de dinimi bırakabiliyordum.Allahtan cehenneminden dehşet bir şekilde korkmaya başladım bu da ölüm korkusu oluşturmuş işte panik atağım bu korkulardan olmuştu.Saat ilerliyordu 19a yaklaşmıştı birde baktım Hüseyin Hoca kıvranmaya başladı kalkmak istiyor bitirmek istiyor bense kendimi frenliyemiyor anlatıyordum.Herhalde Hüseyin hocanın kıvranması yaklaşan derbinin göstergesiydi:)  haklıydı tabi koskoca fenerbahçe galatasaray derbisi ayrıca seansın resmi süresi 1 saatti.Hocaya hak verdim ve bitirdim.sadece birkaçkere yüzüne bakabilmiştim.daha sonraki seansta yüzüne bakmaya başlayınca daha önce neden bakmadığımı konuştuk bende anlattım peki bakınca ne gördün dedi yani kaygında haklıymıymışsın dedi o seansta cevap veremedim çünkü dikkat etmemiştim ancak daha sonra düşündüğümde beni cüzzamlı gibi gören bir insanın tam tersi yardım etmeye çalışan dışlamayan konuşabilmek için yerinde duramayan bir insanın yüzü olduğunu hatırladım.
       
      Dediğim gibi hocaya konuşması için pek fırsat vermemiştim sadece bir kaç cümle söyledi fakat bu birkaç cümlenin hayatımı değiştireceğini hiç düşünemezdim.şöyle demişti CENNETİ HAKETTİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORSAN DAHİ BARİ KENDİNİ CEHENNEME ATMA EĞER BU ÇOK BÜYÜK BİR GÜNAHSA SENDEN ÖNCE SENİ BU HALE GETİRENLER YARGILANACAKTIR DEDİ.İŞTE BU CÜMLELER HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ.ANKARAYA DÖNDÜM BU CÜMLELERİ DÜŞÜNDÜM EVET ALLAH KULU NASIL OLURSA OLSUN ONU ATMAZDI HÜSEYİN HOCA BİLE BANA OLUMLU BAKABİLİYORSA DIŞLAMIYORSA RABBİM HAYLİ HAYLİ OLUMLU BAKARDI DIŞLAMAZDI AFFEDERDİ O AFFETMEYİ SEVERDİ ZATEN BENİ HÜSEYİN HOCAYA YÖNLENDİRENDE ASLINDA KADER YANİ RABBİM DEĞİLMİYDİ AYRICA SUÇLU BENDE DEĞİLDİM EVET BEN MASUMDUM.BU  DÜŞÜNCELER HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ KENDİME OLAN GÜVENİM GELDİ KAYGILARIM BİTTİ SANKİ HAYATIN BÜTÜN YÜKÜNÜ ALMIŞLARDI ÜSTÜMDEN.ve en önemlisi şuydu ''''''''''' BEN ARTIK ERKEKLERE ŞEHVETLE BAKMIYORDUM YAKIŞIKLI GÜÇLÜ OLANLARI DAHİ İLGİMİ ÇEKMİYORDU''''''''' ÇÜNKÜ BENDE ONLAR KADAR GÜÇLÜ VE YAKIŞIKLIYDIM.EVET BU KADAR ÇABUK MU KURTULACAKTIM BU EŞCİNSELLİKTEN BUNDA BİR TUHAFLIK VARDI BU KADAR ÇABUK OLAMAZDI HEMDE BİR KAÇ CÜMLEYLE.AMA OLMUŞTU EVET İLK SEANS  BÖYLE GEÇTİ.
 
      BU YAZIYI OKUYANLARIN AKLINA ŞU GELEBİLİR BU UYDURMA BİR YAZI.BU KADAR ÇABUK KURTULUNURMUYDU?BU SORUYU SORANLARA ŞUNU SÖYLEMEK İSTİYORUM İLK SEANSTA BÖYLE OLDU ANCAK SONRA YİNE ESKİ HALİME DÖNDÜM YANİ HİSLERİM HALA DEVAM EDİYOR O GEÇİCİ Bİ SÜREÇTİ ANCAK O SÜREÇ BU HİSLERDEN KURTULMAMIN İMKANSIZ OLMADIĞININ BAZI ŞEYLERİ HALLEDEBİLİRSEM ÖZGÜVEN GİBİ DÜZELEBİLECEĞİMİN KANITIYDI.DİĞER SEANSLARIDA YAZMAYA DEVAM EDECEĞİM HOCAM GÖRÜŞMEK ÜZERE ALLAHA EMANET OLUN.


3587
IŞIK ARAYAN EŞCİNSEL arayışına devam ediyor

Şimdiye kadar 4 seans geçirdik.Allaha hamdolsun az zamanda çok yol katettik.yazacak okadar çok şey var ki nereden başlasam bilemiyorum.Öncelikle henüz hislerimde bir değişiklik olmadı.peki nasıl çok yol katettik?evet hislerim devam ediyor ancak 21 yıllık ömrümün tabiri caizse tüm inciğini boncuğunu döktük..yani ben nasıl ben oldum neden böyle hissediyorum bunların hepsinin cevabını bulduk.zaten bu sürece başlarken ilk 5 10 seansta düzelebileceğimi düşünmedim.bu ilk seanslar sorunu tanıma herşeyiyle keşfetme seanslarıydı.evet tanımadığınız bilmediğiniz bir şeyle mücadele etmeniz mümkün değildir.öncelikle ortada bir sorun varsa bu sorunu herşeyiyle tanımak keşfetmek ve ona göre bir yol belirlemeniz gerekiyor.işte bizde henüz bu aşamadayız.sorunu en iyi şekilde tanımamız için benim herşeyi tüm ayrıntılarıyla dilimin döndüğü kadar anlatmam gerekiyordu.bunun farkındaydım ve bu yüzden zorda olsa zaman zaman belki göz yaşlarıyla belki dalıp giderek belki 'hocam kusura bakmayın böyle konuştuğum için' diyerekte olsa yani çok zorda olsa anlatmam gerektiğini düşünüp herşeyi anlatıyorum size.
 
         Hocam öncelikle  şunu da belirtmek istiyorum yazımla ilgili gelen eleştirilerin birinde size terapiye gelenlerin hep cahil insanlar olduğu söylenmiş.bu kişye öncelikle hakaretini kendine iade ederek şunu söylemek istiyorum kardeşim sen beni tanımadan benim hakkımda nasıl yorum yapıyorsun?sen boğaziçinde okuyorsan bende Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuyorum.ve bu okula Türkiye de ilk 400 e girerek ilk sıralardan girdim.eğer bende cahilsem herhalde TÜRKİYE NİN  %99U CAHİLDİR yani geriye zeki kültürlü olarak bir sen kalıyorsun :)  yazık acıdım sana SEN HARCANIYORSUN YA BU KADAR CAHİL İNSANIN ARASINDA NASIL YAŞIYORSUN SEN?!!!! BEN SENİN YERİNDE OLSAM BÖYLE BİR ÜLKEDE 1 DK DURMAZDIM!!!!!!!!!! AMA TABİ DOĞRU SENİN GİBİLER OLMAZSA BİZİM GİBİ KOYUNLARI KİM GÜDECEK?!!!!!!!!!! KİM BİZE IŞIK SAÇACAK?!!!!!!!!  BANA BAK KARDEŞİM ARTIK BIRAKIN ŞU KENDİNİZİ BEĞENMİŞLİĞİ KENDİ GÜRUHUNUZ DIŞINDA KALANLARI CAHİL OLARAK GÖRMEYİ.YANİ BEN EŞCİNSELLİĞİMLE BARIŞINCA MI YAKIŞIKLI BİR ERKEĞE KENDİMİ TESLİM EDİNCE VE SONRADAN DA HERZAMAN OLDUĞU GİBİ ALDATILINCA AŞAĞILANINCA MI TOPLUMDAN HEP GİZLENİP KAÇINCA MI  YADA TRAVESTİ OLUP KENDİMİ PAZARLIYINCA MI ZEKAM BİLGİM KÜLTÜRÜM ARTACAK??
 
       Hocam size insafsızca saldıranlara sesleniyorum kendinize cinsel tercihinize yaşam tarzınıza saygı duyulmasını istiyorsunuz peki siz niçin bize cinsel tercihimize  yaşam tarzımıza saygı duymuyorsunuz? biz eşcinsel olarak yaşamak istemiyoruz rahatsız oluyoruz ve birilerinin bize yardım etmesini istiyoruz Allah razı olsun HÜSEYİN HOCA VE ONUN GİBİ BİR AVUÇ İNSAN DAHA(MUSTAFA MERTER NEVZAT TARHAN CEM KEÇE VE BİR KAÇ KİŞİ DAHA) BİZE YARDIMCI OLMAK İSTİYOR ve size herhangi bir hakatette bulunmuyorlar onlardan yada onlardan terapi alan bizlerden ne istiyorsunuz?SİZ ÖYLE MUTLU OLABİLİRSİNİZ AMA BİZ BÖYLE MUTLU DEĞİLİZ ve bu yaşam tarzından kurtulmak istiyoruz.Siz de bize saygı duymak zorundasınız
       
       Hocam dediğim gibi yazacak çok şey var bugün 1. seansıda yazıp ayrı bir mesaj olarak size göndereceğim inşallah.Allaha emanet olun görüşmek üzere
       
29 Kasım 2010

3588
Eşcinseller Başörtüsü Hakkında Ne Düşünüyor?

Üniversitelerde başörtülülerin eğitim hakkına yönelik engellemeler uzun zamandır Türkiye?nin gündeminde.  Acaba başörtülüler ve eşcinseller birbirleri hakkında ne düşünüyor? Kendileri için talep ettikleri hak ve özgürlükleri birbirleri için de isteyebiliyorlar mı?

Konuya farklı açılardan yaklaşan 5 başörtülü ve 5 eşcinsel öğrenci ile görüştü.

?Başörtülüler ve Eşcinseller Birbirleri Hakkında Ne Düşünüyor?? başlıklı söyleşi dizimizin bu bölümünde eşcinsel öğrenciler, ?Başörtüsü hakkında ne düşünüyorsunuz?? ile başlayan altı soruya cevap verdiler.
 
Eşcinseller Başörtüsü Hakkında Ne Düşünüyor?
 
Başörtüsü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üniversitede başörtülülerin eğitim hakkını destekliyor musunuz?
Sizce başörtülüler eşcinseller hakkında ne düşünüyor?
Başörtülü arkadaşlarınız var mı? Arkadaşlığınız başörtüsü ve eşcinsellik ekseninde nasıl şekilleniyor?
Yakın bir arkadaşınız başörtülü olduğunu söylerse ya da başını örtmeye karar verirse tepkiniz ne olur?
Sizce İslamiyet ve eşcinsellik bir arada uyum içinde gidebilir mi? Kimsenin kendini gizlemeden beraberce yaşayabilmesi mümkün mü?
 
U.Ö.: ?Doğru yolu bul, din böyle diyor? diyeceklerdir!
 
Başörtüsü kişisel bir özgürlüktür, başkasının özgürlük alanını kısıtlamadığı sürece isteyenler istediği şekilde başörtüsü takabilmeli. Yalnız başkalarına düşüncelerini dayatmaya çalışmamalılar.
 
Üniversitede başörtülü insanların bulunması doğaldır. Üniversitedeki diğer öğrencilerin özgürlük alanını kısıtlamıyor. Herkes hak ve özgürlüklerini kullanabilmeli.
 
Ben onların kitapta da yazdığı gibi eşcinselliği bir günah olarak gördüklerini düşünüyorum. Her ne kadar ?biz senin yanındayız, arkadaşınız? deseler bile, gerçek düşüncelerinde, bilinçaltlarında eşcinselleri yanlış bulduklarını düşünüyorum. Arkadaş olarak yaklaşsalar bile ben kesinlikle samimi bulmuyorum.
 
Başörtülü arkadaşlarım yok. Merhabalaştığım insanlar var. Samimi olduğum bir başörtülü yok. Açıkçası denk gelmedi. Bir ara Toplumsal Duyarlılık Projeleri?nde (TDP) çalışmıştım. Orada başörtülü bir arkadaş vardı ve ben ne kadar yakınlaşmaya çalışsam da bana karşı soğuktu. Benim eşcinsel olduğumu biliyordu. Başörtülü olduğu için herhangi bir erkekle arasında mesafe var, haliyle eşcinsel bir erkeğe de mesafe koyuyordu. Yine de benim eşcinselliğimden dolayı benden uzak durduğundan şüpheleniyordum.
 
Çok açık fikirli bir arkadaşımın birden başörtüsü takmasına şaşırırım tabi ki. Yine de bu onun kararıdır ve bana olan tavırlarına göre değerlendiririm. Bu bir önyargı olabilir; ama ben başörtülülerin genel olarak eşcinsellere mesafeli olacağını düşünüyorum. Bana hâlâ cana yakın davranıyorsa altında bir art niyet ararım sanırım, beni değiştirmeye çalışacağıyla ilgili mesela. ?Doğru yolu bul, din böyle diyor? gibi yaklaşacaklarını düşünüyorum.
 
Eşcinsel bireylerin de ailesinde hacı olan var, muhafazakâr olan var, beş vakit namazında olan var. Eşcinsellerin hayatlarının bir döneminde karmaşa içine girdiklerini düşünüyorum.
 
Olması gereken muhafazakârların ve muhafazakâr olmayanların beraber, kendilerini saklamadan yaşayabilmesi. Maalesef, böyle değil gerçekler. Eşcinselliğin günah olmadığı yorumlarına inanmıyorum. Benim varoluşumu reddeden bir güce nasıl bağlanabilirim? Muhafazakâr eşcinseller için kendilerini kandırdıklarını düşünüyorum.
 
Kaan R.: ?Başörtülü arkadaşlarım var?
 
İslamiyet açısından baktığımızda başını kapamak tamamen kadının kendi seçimi olmalı. Ailesinin zorlaması olmamalı. Türkiye?de ne yazık ki aile zoruyla kapanan pek çok kadın var.
 
Başörtülü öğrencileri destekliyorum. Hıristiyanlar haç kolyesini takabiliyor, ben piercing?imi takabiliyorum. Namaz esnasında erkeklerin kullandığı takkeyi takıp gitsem, kimse bir şey demeyecek, şapka deyip geçecekler. Küçük şehirlerde türbanın üniversitelerde serbest olması mahalle baskısına sebep olacaktır; fakat yasaklamak için mantıklı ve hukuki bir gerekçe yok.
 
Büyük şehirlerde karşılaştığım türbanlılar genelde üniversite öğrencileri. Başı açık arkadaşlar eşcinselliğe nasıl bakıyorlarsa öyle bakıyorlar. Türbanlıdan kastımız aşırı dinciye kaçıyorsa bakış açıları olumsuz olacaktır, hastalıklı olarak bakacaklardır.
 
Başörtülü arkadaşım var. Herhangi bir arkadaşımla nasıl bir muhabbetim varsa hemen hemen aynısı onlarla da oluyor. Bir farklılık hissetmiyorum.
 
Başörtüsü konusunda ne düşündüğümü anlatırım; fakat karar onun kararı. Davranışımda bir değişiklik olmaz ona karşı.
 
Kesinlikle gider. Kendim de Müslüman?ım. Dinim ve cinsel yönelimim, sosyal hayatım uyum içinde değildi ve ben bunun için psikolojik destek bile aldım zamanında. Gerçekten bir buçuk iki ay boyunca her gün internetten araştırma yaptım. İslam?da eşcinselliğin günah olmadığını söyleyen yüzde yirmilik bir İslam âlimi kesiminden söz edebiliriz. Eşcinsellik beğenilmiyor; fakat yasaklanıp yasaklanmadığı tartışmalı. Ben yasaklandığını düşünüyorum; ama farklı yorumlara da açık bu. Sürekli günübirlik ilişkiler yaşamak benim görüşüme göre de sapkınlık. Düzgün yaşıyorum ve eşcinsel olduğum için sapkın olduğumu düşünmüyorum, ortalama bir insan gibi yaşıyorum.
 
G. A.: ?İslamiyet heteroseksüellerin tekelinde değil?
 
Başörtüsüne karşı gayet nötrüm. Geleneksel bir aileden geldim, etrafımda başörtülü arkadaşlarım da var. Ben de Müslüman?ım. Başını örtmeyen kadınlara da hiçbir diyemeyiz. Herkesin kendi tercihi.
 
Sonuna kadar destekliyorum. Üniversiteye girişte insanların kıyafetlerine bakmak bir ayrımcılıktır. Biz eşcinseller olarak ayrımcılığa karşıyız. Bireyleri özgür bırakmak gerekiyor.
 
Eşcinsellik konusu bir tabu olduğu için pek konuşulmuyor. Yarı yarıya olduğunu düşünüyorum homofobiklerin ve gay-friendly?lerin. Kolektif algıda şu var: Türbanlılar homofobiktir. Fakat ben türbanlıların sanılandan çok daha fazla gay-friendly olduğunu düşünüyorum.
 
Birkaç arkadaşım var. Onlara eşcinsel olduğumu söylemedim. Yeri gelmedi. Başını kapatmayı düşünen bir arkadaşım var, ona söylediğimde gayet normal karşıladı.
 
Başını kapamaya karar veren arkadaşıma da, başını açmak isteyen türbanlı arkadaşıma da tavrım değişmez.
 
Ben çok mümkün görmüyorum. Eşcinsellerin kendilerini bastırmaları gerektiğini söyler İslam. İslamiyet heteroseksüellerin tekelinde değil. İnançlı bir eşcinsel olarak şu an benim en büyük sorunum din ile değerler çatışması yaşamam. Eşcinsel ilişkilerin aynı heteroseksüel ilişkilerde olduğu gibi meşrulaştırılmasını savunuyorum. Nikâhla zinadan kurtulabilir heteroseksüeller. Peki, ama eşcinseller ne yapacak? Eşcinsel evlilikleri destekliyorum.
 
Kırmızı Aysu Bayrak: ?Eşcinsel arkadaşlarımızdan Müslüman olanlar da var?
 
Çevremde çok başörtülü olmadı; ama geçen yıldan beri sınıfımda bir başörtülü var. İç mimarlık öğrencisiyim ve nerdeyse tüm projelerimi onunla yapıyorum. Ben kadınların kapatılmasından yana değilim, kadınların niçin kapatıldıklarını da hiç anlamış değilim. Onları açıkken seks objeleri olarak mı görüyorlar, bunu anlamış değilim. Dini korkulardan dolayı kapanıyorlar, kendi istedikleri için kapandıklarını düşünmüyorum. Yine de saygı duyabiliyorum.
 
Tabi ki. Mini etekli bir kadın nasıl eğitim alabiliyorsa ya da dini görüşlü bir erkek nasıl eğitim alabiliyorsa onlar da aynı hakka sahip olmalı.
 
Sınıfımdaki o başörtülü kız Yaşayan Kütüphane?de benim eşcinsel olduğumu öğrendiğinde ?neden bana önceden söylemedin?? dedi. ?Bu benim için dert değil, sen ne olursan ol ben karşımda bir insan görüyorum? dedi. Ama diğer başörtülülerin böyle düşüneceklerini pek sanmıyorum. Çünkü bir kitaba göre yaşıyorlar ve o kitap da ?eşcinsellik günahtır? diyor. İnsanların düşüncelerini bir kitaba göre değil, insanları tanıyarak şekillendirmelerini isterim.
 
Başörtülü iki arkadaşım var. Biriyle sadece merhaba-günaydın şeklinde ilişkimiz. Ama bu eşcinsel-başörtüsü çekişmesinden ziyade benim soğukluğumdan kaynaklanıyor (gülüyor). Diğeriyle de aram gayet iyi, beni yargılamıyor.
 
Açıkçası bir tepki göstermem; ama çevremdeki insanlar sorgulamadan bir şeyleri kabul etmiyorlar. Kabul etse de açık görüşlü oluyorlar. O şekilde yaşamak isterse yaşasın. Ama benim kişiliğime ya da davranışlarıma müdahale ederse araya bir sınır koyarım.
 
Eşcinsel arkadaşlarımızdan Müslüman olanlar da var. Bir dine inanıyorsam o benim dinimdir, başkasına karışmam. Karşımdakinden de bunu beklerim. Eğer annem başörtülüyse, ben onun kızıyım ve benim kendi hayatım var. Onun da bana benim ona duyduğum gibi saygı duymasını beklerim. Bir insana dini, ırkı, cinsel yönelimi, düşünceleri vs. yüzünden önyargılı yaklaşmamalı, insanları tanıyarak yaşamalıyız.
 
(): ?Bizi günahkâr olarak gördüklerini düşünüyorum?
 
Genel olarak kadının kendini kapatmasını sevmiyorum. Kadınsal özelliklerini kapatıyor resmen. Bunun simge olarak kullanılmasını da sevmiyorum. Bana çok itici geliyor. Sanki bir film izlemişler de etkisinde kalmışlar gibi. Filmin etkisi birkaç güne geçer; ama onlar sürekli aynı filmi izliyorlar.
 
İnsan olarak baktığımda destekliyorum. Eğitim hakları ellerinden alınmamalı; ama üniversite içinde türban görmeyi sevmiyorum. Çıkarsa ya da daha farklı bir şey yapsa mesela. Çok bakımsız ve pis geliyor bana. Küçüklüğümüzde öğretilen şeylerle ilgili bu algım sanırım.
 
Bence gerçekten samimi değiller. Destekliyorum diyenlere de inanmıyorum. Bir başörtülüye söylemiştim eşcinsel olduğumu. ?Herkesin kendi tercihi? dedi, ben de ?bu bir tercih değil, yönelim? dedim tabi ki.
 
Arkadaşım var; ama sürekli takıldığım biri değil. Başörtüsü-eşcinsel gerilimi oluyor. Onun yanında rahat hissetmiyorum. Ben özgür yaşayan bir insanım, ona hayatımı anlatırsam şok olabilir ve bu beni rahatsız ediyor.
 
Yakın arkadaşlarımdan biri başını örtecek olsa hiç hoşuma gitmezdi. ?Maksadın ne kızım?? derim. Böyle de bir şey olmaz benim arkadaşlarımdan. Hiç başıma gelmedi.
 
Düşük ihtimal. Çünkü İslam?ın belli kuralları var. Eşcinselliği günah olarak görüyor. Müslümanların akıllarının bir köşesinde bizi günahkâr olarak gördüklerini düşünüyorum. Başörtülü lezbiyen fikri de çok saçma geliyor bana.
 

3589
Medya / Başörtülüler Eşcinsellik Hakkında Ne Düşünüyorlar?
« : 25 Kasım 2010, 12:10:15 ös »
Başörtülüler Eşcinsellik Hakkında Ne Düşünüyorlar?

25 Kasım, 2010
 
Röportaj:
Ömer Akpınar
Üniversitelerde başörtülülerin eğitim hakkına yönelik engellemeler uzun zamandır Türkiye?nin gündeminde.  Acaba başörtülüler ve eşcinseller birbirleri hakkında ne düşünüyor? Kendileri için talep ettikleri hak ve özgürlükleri birbirleri için de isteyebiliyorlar mı?

Konuya farklı açılardan yaklaşan 5 başörtülü ve 5 eşcinsel öğrenci ile görüşüldü.

?Başörtülüler ve Eşcinseller Birbirleri Hakkında Ne Düşünüyor?? başlıklı söyleşi dizimizin bu bölümünde başörtülü öğrenciler, ?Eşcinsellik hakkında ne düşünüyorsunuz?? ile başlayan altı soruya cevap verdiler.
 
Başörtülüler Eşcinsellik Hakkında Ne Düşünüyorlar?
Eşcinsellik hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üniversitede eşcinsellerin örgütlenme hakkını destekliyor musunuz?
Sizce eşcinseller başörtülüler hakkında ne düşünüyor?
Eşcinsel arkadaşlarınız var mı? Arkadaşlığınız başörtüsü ve eşcinsellik ekseninde nasıl şekilleniyor?
Yakın bir arkadaşınız eşcinsel olduğunu söylerse tepkiniz ne olur?
Sizce İslamiyet ve eşcinsellik bir arada uyum içinde gidebilir mi? Kimsenin kendini gizlemeden beraberce yaşayabilmesi mümkün mü?
 
N. B: ?Samimiyetlerinden dolayı ikna edici gelmeye başladı?
 
Yaradılışlarının bir parçası olduğuna inanmaya başladım. Çevremde olmadığı için ?geyler hastalıklıdır, etrafından ilgi görmek için öyle davranıyorlardır? diye düşünüyordum. Hâlâ da böyle düşüncelerim var; ama eşcinseller de öyle yaratıldıklarını savunuyorlar ve samimiyetlerinden dolayı ikna edici gelmeye başladı. Eşcinsellerin dinle olan çıkmazından ben de rahatsızım. Şimdiye kadar eşcinselleri dinle hiç alakası olmayan insanlar olarak biliyordum. İslam?ın eşcinselliğe bakış açısını çalışmayı düşünebilirim şu çıkmazı bir çıkara kavuşturmak için. Eşcinsellerin duygusal yönünü ilk kez geçen yıl Bilkent?teki ?homofobi? konulu açık oturumda bir arkadaşın dediği ?bu kalpten gelen bir şey? sözünü duyduktan sonra düşündüm. Öyle yürekten söyledi ki onun samimiyetine inandım.
 
Örgütlensinler, kendilerini anlatsınlar. Tabu olmasaydı bu kadar sorun ortaya çıkmazdı. Gizli yaşadıkça önyargılar ortaya çıkıyor.
 
Onlar bizim hakkımızda çok iyi düşünüyor, keşke bizler de onlar hakkında o kadar iyi düşünebilsek. Keşke daha embracing (kucaklayıcı) ve hoşgörülü olabilseydik. Onlar başörtüsünü siyasi bir simge de olsa, dini bir simge de olsa, dinden başka amaçlar güdülerek takılıyor da olsa bireysel özgürlüğün bir parçası olduğu için destekliyorlar.
 
Evet, eşcinsel arkadaşım var. Bu konular sorun olmuyor. Muhabbetimiz gayet güzel sürüyor.
 
Söylerse tepkim anlayışlı olur; ama başkalarından öğrenirsem tavır koyabilirim. Başkasından duyunca aldatılmış gibi hissediyorum, ?bana yakın hissetmiyor ki söylemedi? diye düşünüyorum. Bizim aramızda tabu değilken bile bunu bana söylemeyen eşcinsel arkadaşlarıma kırılabilirim.
 
Teoride olabilir; ama pratiğe dökülmemesi lazım. Duygusal anlamda bir bağlılık olabilir; ama action?a (eyleme) dökmemeliler. Aileyi aile yapan nikâh ahdidir. Ben zaten ?gay marriage?ı (eşcinsel evlilikleri) destekliyorum. En azından resmi olursa çeşitli haklara da kavuşabilirler.
 
Büşra Altınsoy: ?Eşcinsel olmamalı bence bir Müslüman; ama başkasına müdahale etmeden de yaşayabilir dinini?
 
Ben, birçok başörtülü de böyle bence, zaten "homosocial" (kendine benzerlerle çevrili) bir çevrede yaşamaya çalışıyorum. İnandığım şeyler gereği yakın arkadaşlıklarım zaten hep bir çerçeve içinde oluyor. Başörtüsünü biraz da bu anlama geldiği için takıyorum, yani "benimle belli şeyleri konuşabilirsin, benimle sadece belli bir mesafede konuşabilirsin" demek.

Buradan bakınca birçok insanın yaptığı şeyi onaylamıyorum zaten inancım gereği. Fakat homoseksüellere has bir durum değil. Sonuçta eşcinsellerin yaşantısını onaylamıyorum, birileri de benim başımı örtmemi onaylamıyorsa onaylamayabilir; ama kimsenin kimseyi engellemeye hakkı yok.
 
Herkesin örgütlenme hakkını destekliyorum üniversitede ve her yerde. Daha önemlisi örgütlendikten sonra ne yapacakları, legal olduktan sonra, meşru demiyorum bu kişiden kişiye değişiyor biraz, herkes istediğini yapsın.
 
En garibi de bu. Başörtülüler hakkında eşcinseller birçok kişiye göre daha isabetli düşünüyor gibi geliyor bana, belki de daha dürüstler. O yüzden aralarında gerilim olacağını da sanmıyorum.
 
Bana karşı çok saygılı bir arkadaşımın eşcinsel olduğunu öğrenmiştim ama sosyal hayatta açıktan yaşamıyordu. Yaşamalı mı onu da bilmiyorum çünkü belli ki kendisi de bu durumla pek barışık değildi ya da insanlarla.
 
Arkadaş çevremin belli sınırları var demiştim zaten. Onlardan pek eşcinsel çıkacağını sanmıyorum. Öyle bir şey söylese şaka gibi gelir ya da ne bileyim o zamana kadar bazı konularda bana yalan söylenmiş gibi hissederim. Yine bir sorun olur; ama eşcinsel olduğu için değil.
 
İslamiyet ve eşcinsellik yaşayamaz diye düşünüyorum açıkçası. İslamiyet kesinlikle kabul etmiyor bunu. Öte yandan Müslümanlar ve eşcinseller bir toplumda rahat yaşayabilir diye düşünüyorum. İnsanların özel hayatı bir Müslüman?ın pek umurunda olmamalı gibi geliyor. Eşcinsel olmamalı bence bir Müslüman; ama başkasına müdahale etmeden de yaşayabilir dinini.
Ebru Şahin: ?Eşcinsellerle ortak bir paydamız var: Bir grup insan tarafından "istenmeyen" ilan edilmiş olmak?
 
İnancım gereği eşcinselliğin doğru olmadığını düşünüyorum. Ama eşcinseller hakkında şöyle ya da böyle diye bir yorum yapmıyorum. Tercihleri yüzünden insanları iyi kötü diye yargılamanın, önyargıyla yaklaşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Her zaman ortak paydalar olabilir. Birlikte ve huzurlu bir yaşam için, ayrılıklarımız yerine ortaklıklarımız üzerinde durmak çok daha yararlı olur.

Başkalarının özgürlüklerine kastedilmedikçe, herkesin örgütlenme hakkı vardır. Eşcinselleri de ayrı tutmuyorum. Onların örgütlenme hakkını da, herkesinkini desteklediğim gibi destekliyorum.

Eşcinsellerle ortak bir paydamız var: Bir grup insan tarafından "istenmeyen" ilan edilmiş olmak. Kendileri de aynı ayrımcılığa ve önyargıya maruz kaldıkları için, başörtülülerin özgürlüklerini desteklediklerini ve önyargıyla yaklaşmamaya çalıştıklarını düşünüyorum. Ama, başörtülülerin dini inançları yüzünden kendilerine karşı olduklarını düşünüp, nefret edenler de olabilir. Çünkü tam tersi de söz konusu. Ama tercihlerimiz için verdiğimiz özgürlük mücadelesinin, bizi birbirimizi anlamaya yakınlaştırdığına dair inancım daha kuvvetli.

Evet var. Aramızda böyle bir sorun yaşanmadı. Birbirimize saygıyla yaklaşabildiğimiz için, onun eşcinsel ve benim başörtülü olmam hiçbir sorun teşkil etmiyor. Birbirimizi yargılamadığımız için de bir gerilim yaşamadık hiç. Önemli olan saygı duyabilmek. Saygı olunca, hiçbir sorun yaşanmıyor.

Bunun ona olan sevgim üzerinde bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Ancak, sevgim azalmasa bile, ilişkimiz farklı ilerlemeye başlayabilir, bu konuda pek yorum yapamıyorum.
Bu soruyu İslam-eşcinsellik uyumundan ziyade, eşcinsellik ve toplumumuz çizgisinde değerlendirmek daha doğru olur bence. Bir eşcinsel ve dindar ailesi arasındaki sorun, "el gün ne der, böyle şey olur mu, insanlara ne deriz biz" kaygılarından kaynaklanıyor. Toplumsal olarak farklı olana saygı gösterme olgunluğuna erişebildiğimiz zaman, bir aile çocuğunun eşcinsel olmasından rahatsız olsa bile, en azından bir arada yaşamayı öğrenebilir. Bir çocuk ailesinin dindarlığından rahatsız olsa da, ailesini sevebilir. İnsanlar mahalle baskısından şikâyet edip duruyorlar. Bu mahalle baskısı herkes için işliyor ve hayatı herkes için daha da zor bir hale getiriyor.
 
Nurgül Sezgin: ?Eşcinsellik hastalıktır düşüncesini desteklemiyorum?
 
Toplumdaki ?eşcinsellik hastalıktır? düşüncesini desteklemiyorum. Bu bir insanın nasıl hissettiğiyle, kendini nasıl adlandırdığıyla ilgili bir meseledir.
 
Zaten üniversitemizde (Bilkent) Türkiye?deki 3. resmi üniversite LGBT topluluğu kuruldu. Biz geçen yıl 2 eşcinsel öğrenci saldırıya uğradığında da eşcinsellere destek vermiştik. İnsanların kendilerini ifade etmek için böyle bir topluluğa ihtiyaçları varsa bunu engellemenin bir mantığı yok.
 
Eşcinseller farklı bir grup değiller başörtüsüne karşı. Onlar da o ya da bu insan gibi tepki verebiliyor. Toplumda gösterilmeye çalışılan ?onlar kesinlikle dinlerini yaşamıyorlar, dinden kopuklar? fikrine katılmıyorum. Başörtüsü meselesi biraz da saygıyla alakalı. Kesinlikle doğru bulmuyorsundur; fakat bir başkası bunu doğru buluyorsa saygı gösterebilirsin.
 
Eşcinsel bir arkadaşım yok. Her gruptan arkadaşımız oluyor. Ateist arkadaşımız da oluyor. Belki bir yere kadar birbirimizi anlayacağız, ondan sonra mutlaka çıkar çatışması olacak, fikirlerimizi birbirimizinken üstün göstermeye çalışacağız; ama saygı olduktan sonra arkadaşlığın olabileceğini düşünüyorum.
 
Şaşırdıktan sonra... Kafamda canlandıramıyorum şu an. Çok yakın biriyse fark etmişimdir ya da onun söylemesini bekliyorumdur. Toplumda nelerle karşılaşabileceği konusunda destek olmak gerek bence.
 
Dini açıdan bakınca, yanlış bir şey söylemek istemiyorum; ama bildiğim kadarıyla İslam dini eşcinselliğe karşı engelleyici bir tavır sergiliyor. Bir yere kadar din kurallarını eleştiriyorsun, sonrasını dogma olarak kabul etmen gerekiyor. ?Allah beni böyle yarattığını biliyor? görüşleri de olabilir. O yüzden dindar eşcinseller de olabilir. Ulema olmadığım için çok da yorum yapmayayım (gülüyor). Türkiye?de ?eşcinseller bizim çocuklarımıza kötü örnek olacaklar? algısı var. Normal algısına göre kadınla erkek evlenir diyorlar; ama başka biçimlerde de neden olmasın? Bu arada okuldaki ilk başörtülü günümde beni iyi yakaladın (gülüyor).
 
B. A.: ?O insanlar da özgürlük peşinde, ben de. Kimsenin kimseye bir garezi yok?
 
Kendi bakış açım ya da inandığım dine göre bana uygun bir şey değil, tasvip ettiğim bir şey değil; fakat o insanlar üzerinde herhangi bir yaptırımım olamaz. Ben nasıl başı açık da girebilsin üniversiteye, başı kapalı da diyebiliyorsam, eşcinseller için de dışlayıcı bir tutumum olamaz.
 
Burası üniversite. Dışarıdaki hayattan bir farkı olmamalı. Dışarıda nasıl örgütlenebiliyorsa insanlar, üniversitede de öyle olmalı.
 
Daha önceden Marmara Üniversitesi?ndeydim ve orada başörtüsü için eylemler yapılmıştı, ben de bizzat katılmıştım. Eylemler sırasında bizi desteklemeye gelenler arasında eşcinseller ve komünistler vardı. Yani üniversitede özgürlük konusunda yakınan insanlar vardı. Bazı kapalı arkadaşlar ya da Nur Cemaati?nden arkadaşlar gelip ?ne yapıyorsunuz onlarla? demişlerdi. İlk o zaman fark ettim, o insanlar da özgürlük peşinde, ben de. Kimsenin kimseye bir garezi yok. Onlar siyasi, onlarla görüşülmesin gibi bir düşüncem hiç olmadı.
 
Geçen yıl bir arkadaşımın eşcinsel olduğunu öğrendim. Benim ona bakışım değişmedi, onun da bana bakışı değişmedi. Eşcinsel arkadaşımla her şeyi konuşurum. Benim için bir ayrım değil bu. İster ateist olur, ister başka bir dine mensup olur, kız olur, erkek olur, böyle bir ayrım yapmıyorum. Şu da var, benim ailem buna karşı. Geçen yıl arkadaşımı öğrendiğimde benim için çok farklı bir tecrübe olduğu için anneme söyledim. Bilkent böyle güzel bir yer, herkes beraber demiştim, çok iyi anlatmıştım. Annem çok şaşırdı, onlarla çok konuşma, dedi. Ailemin tepkisini ilk o zaman öğrendim ve çok şaşırdım.  Bizim kuşakta çok olmasa da bir önceki kuşakta eşcinsellere bakış pek iyi değil.
 
Arkadaşıma hiçbir şey demem, saygıyla yaklaşırım. Kardeşim olursa eğer biraz sorgularım; çünkü benim yetiştirilme tarzıma göre bu olabilecek bir şey değil. Ne hissettiğini sorarım herhalde, şimdiye kadar hiç düşünmedim bunu.
 
Benim bildiğim kadarıyla İslamiyet?te eşcinselliğin hoş karşılanmadığını biliyorum. Benim anladığım İslam?da, içine her şey koyabilirsiniz, insanları hiçbir şekilde sınıflandırıp ayırmak yok. Ben yıllarca okulda başörtüsü için mücadele ettim, İstanbul?da durup dururken başörtümü çekiştirenler oldu ki daha başörtüsü tartışmaları bile yoktu ortada, girdiğim cafe?lerden başörtülü olduğum için kovuldum. Ben kalkıp da ?eşcinseller olmasın? diye düşünemem zaten. O zaman bunca yıl çektiğim üzüntüye zıt olur, hiçbir anlamı kalmaz. Şu an için benim ailemin en yakın dostlarının eşcinsel bir çift olması mümkün değil. Belki büyük şehirlerde bu daha olası; ama şu an için durumlar böyle değil. 

3590
danışan:şimdi o meseleyi açmak istemeseydim orda yazmazdım yani
Psikolog :ama bu etkileşimde bir süreç paradoks iki uçlu bir şey , ama orda küçük bir ip ucu veriyorsun çok zeki bir ipucu veriyorsun açık bir ipucu mu o ?
danışan: e kapalı
Psikolog :çok ince bir detay canım ,ben varsayarak uyanmıyorum ki diyelim tamam alıyorum falan sonra üzerinde çok ince düşünürsem alabileceğim uyarı değilmi o ?
danışan: demekki yakalamışsın yani , demekki yakalayabilecek kapasitedesin .
Psikolog :e orda bizim zekamız devreye giriyor veya zekalar çatışıyor ,bir tuzak kuruyorsun bizim zekamıza adam mat olmuyor mat olmuyor bakalım bu sefer mat olacakmı ?böyle bir şey değilmi ?ilk baştan büyük büyük yemler atıyordun diyelim şimdi küçük küçük yemler .
danışan: ya öyle düşünmemek lazım bak burda sen zekanı konuşturuyorsun ne kadar profesyonelce yapabilecek kapatiseyede sahip olduğunu ıspatlamış oluyorsun
Psikolog :tamam bunları kabul etcem ama benim esas gayem bumu ?ne oluyor ki , dünyanın en iyi psikoloğu olduğumu ıspatlarsam elime ne geçecek ?
danışan:aslında hem bana hem kendinede ....
Psikolog :başka bir şey var burda duygusal bir şey yokmu şu gittiğin terapilerde trasferans aktarım süreci karşı aktarım süreci ben demekki e... u içselleştirmişim .demek ki değer vermişim demek ki okuyorum içimde sindiriyorum hazm ediyorum sonra içimdeki ses uyarıyor , böyle bakamazmıyız ? şimdi ben burda oturmuşum ooh başarmışız bakamazmıyım ?ama ben her şeye rağmen acaba doğru yoldamıyız acaba .....
danışan: doğru yolda olduğunu ıspatladın burda
Psikolog :ama o yazıyı okurken ki süreç. Demek ki ben e.... de iyileşiyor başarıyoruz desem bile demiyormuşum neden demiyorum demekki e.... u önemsemiş olmuyormu ?yanılmayalım yanıltmayalım düşüncesi meydana çıkmış olmuyormu burda .ne ben e... u yanıltayım ama ben onu yanıltmazken onun da beni yanıltmasına izin vermeyeyim ha bunun için yapayım ha e... için yapayım . hiç sordum mu soramazmıydım beşinci altıncı seansta eve erkek getirdin mi getirmedin mi diye ?
danışan:yani şimdi onu eve erkek getirmek gibi düşünmeyelim şimdi o arkadaş
Psikolog :hayır , ben sordummu ama hiç ?ha dedikki e... ye güvenelim dedik . sen nasıl barışa güveniyorsan .evet ince bir gülümseme .sürede dolmak üzere allahtan .toparla , sen özetle .
danışan:şimdi şöyle izah edeyim şimdi o yazının aslında devamı gelseydi yani sonun güzel olduğunu anlayacaktılar
Psikolog :güzel zaten ben geçen hafta neyi itiraf ettim sana , ben o ……. yazına hayatımda gülmediğim kadar katıla katıla güldüm , ben bundan keyif alıyorum dedim ama ben bunu tartışmıyorum ki , bu benim açımdan keyifli bir süreç ama ben keyif alıyorum diye bunu oynamak istemiyorum yani ,anlatabiliyormuyum
danışan:sende keyfine bak öyle
Psikolog :öyle değil ama ben bu işi güleyim eğleneyim diye yapmıyorum ben gülüyorum tabi gayri ihtiyari hiç bir şeyde gülmediğim kadar gülüyorum ama ben buraya gülmek için gelmiyorum ki
danışan:e bu sefer de gülmek için yapmış ol canım
Psikolog :tabi gülüyorum ama gülerken ben sadece gülüyormuyum acaba hiç düşünmekten vazgeçiyor muyumdur ?veya gülerken ne düşünüyorum .
danışan:yani aslında böyle olunca vaka böyle olunca sen vakaya odaklanıyorsun
Psikolog :sen bilgisayar kitabı yazamadın ama kitap yazıyorsun , ne yazıyorsun , sözlük mü yazıyorsun ?(güler)ufak ufak çaktırmadan .
danışan:evet (güler)
Psikolog :sen aslında teyakkuzda olaraktan ....
danışan: şimdi aslında şöyle oluyor ............birşey diyemiyorum .......aslında şöyle bak tamam toparladım şimdi burda senin başarın ne olacak ?aslında iyileşmek istemeyen bir adam geliyor burda senin karşına çıkıyor gerçekten iyileşmek istesede iyileşmek istemeyen tarafıda var, ötekiler ya ben çok bunaldım kurtulmak falan istiyorum diyor .3seans 5 seans 10 seans geliyor ondan sonra kurtulmuş oluyor yok işte hayatım değişti öyle oldu böyle oldu anneciğim sen bana böyle demiştin babacığım sen bana böyle demiştin filan diye hayatım 180 derece dönüyor onlar basit şeyler yani gelen adam yani dönüşümü geçirmek için yani gelen adam hazır yani şimdi burda daha ağır bir vaka hem şizofren hem depresif geçirmiş hem obsesif komposif bilmem ne
Psikolog :her şey var
danışan:iste bilmem babası okula göndermiyor bilmem ne adam babasına birşeyler yapıyor ne bilim artık onu deliye döndürüyor iyi evlat rolü oynarken bir şeyler yapıyor buda komplex karma karışık bir vaka bütün her şeyi oyun haline getiriyor işte insanları falan
Psikolog :toparla
danışan:tamam toparlıyorum , ve aslında . ne diyordum yahu ben
Psikolog :daha başarılı olacağım gibi bir şey diyordun
danışan: heh şimdi burda karmaşık bir vakayla karşı karşıyasın yani bazen bende yaptığım şeylerle şaşkınlık geçiriyorum
Psikolog :işi nasıl bukadar karma karışık hale getirdim diyorsun ? (güler)
danışan:evet kendi kendime yani karmaşık bir vakayı çözeceksin
Psikolog :tamam , çözmeyeyimmi ?
danışan: çözeceksin işte
Psikolog :çözmeme izin vermeyecekmisin ?
danışan:hayır veriyorum işte
Psikolog :tamam ee?sonra
danışan: ben daha da başarılıyım diye sen daha da karıştırıyor musun ?(güler) şimdi böyle karma karışık bir durum için aslında şöyle düşün basit bir şeyi yaparsan tamam bundan bir keyif alırsın
Psikolog :yani sen benide mi düşünmüş oluyorsun ?durumu dahada karmaşıklaştırıyorsun ben yakalıyorum sen kaçıyorsun ben yakalıyorum sen kaçıyorsun
danışan: burda birikimini kullanacaksın
Psikolog :sonra televizyona çıkacağız , peki mustafa merteri duydun mu ?
danışan: bende onu soracaktım ne diyor ?ne diyor bu vaka için
Psikolog :hangi vaka için
danışan: benim için
Psikolog :teklif edeyim mi , bizim sürecimizi sen ve ben gidelim anlatalım yani eğer o öğrenmek istiyorsa süreci sen anlatacaksın ben bir şey yapmayacağım
danışan: ne anlatacağım orda
Psikolog :işte sürecini , bu nasıl bir süreçtir birincisi ben onarım terapisi demiyorum eşcinsel terapi diyorum derim sende terapi tarzını anlatabilirsin mesela deneyimlerini
danışan:olur
Psikolog :tamam.
danışan:şimdi gidiyormuyuz
Psikolog :hayır ne şimdi gidiyoruz sonra mail atacağız bilmem ne .ne hissettin ?
danışan:laf kabuğu yapıp işin içinden sıyrılma ....
Psikolog :yine bir parmak bal çaldın ağzımıza
danışan: ama o parmak değil sen bunu hak ediyorsun aslında sende bunun akademikce kapasite olduğunun farkındasın çünkü bunu farkede bilirsin
Psikolog :ama bak bende neyi farkettin. Sende bir zeki adam olarak herhangi biri olmadığımı gördün
danışan:ama zorluk olmadan potansiyel dışa çıkmaz ki mücadele edeceksin sabredeceksin şeytan niye var insan kamillik mertebesine çıkmak için mücadele ediyorsun
Psikolog : ben de diyorum ki iki tane tavuk süpermarketi geziyorlarmış, 40 liralık büyük bir yumurtanın yanında durmuş bak bunu ben yumurtladım demiş ötekide bu 20 liralığı da ben yumurtladım kocam dedi 20 lira için kıçını yırtmaya değmez dedi ben küçük yumurtladım demiş hani bende diyorum ki bu kadar şeytan olmana gerek yok gel burda anlaşalım
danışan: şeytanlık değil bu yani sonuçta
Psikolog :bu senin bilinç altının oynadığı mekanizma ama bunu görelim diyorum
danışan: kapasitem yani , etrafımdaki insanların kapasitesi yükseliyor bu şekilde
Psikolog :ona bir şey demiyorum ama gel bu oyunu da bozalım diyorum ozaman , senin bilinç altının kurduğu bir oyun işte az kalsın yiyordum ben
danışan: ama öyle olmasaydı ben öyle yazmadım
Psikolog :ama verdin Allah’a çok şükür , ama ben evliya değilim ki yani senin ruhunu okuyayım üfleyeyim .bende o şeyleri yakalayacağım ama bir yazıdan yakalarım ama burada ki bir ses tonundan yakalayabilirim yakalayamazsam yerim .anlaştık mı ?
danışan: hangi konuda
Psikolog :gel bu bilinç altını oyunlarını bozalım
danışan: yani şey ben kendimi bozabilecek
Psikolog :ama bak bunu düşün ama ,ip ucunu sen verdin biz niye yakaladık nereye götürüyordun bizi . herkesi götürüyorsunda bizi götürmesen olmazmıydı bizi hiç götürmesen daha iyi olmazmı ?diyeyim bir düşün bakalım , veya yazıyı tamamla arkasını getir .
danışan: şimdi orda güzel bir şey oluyor yazının devamında şimdi öyle başlıyor ama devamı iyi
Psikolog :hadi artık toparlayalım
danışan: evet şimdi süreyi tamamladık
Psikolog :bu seferde keyifliydi değilmi ? ben keyif aldım itiraf ediyorum çok teşekkür ederim bana verdiğin ip ucu için yoksa ayvayı yiyecektim . kuralımızı yeniden hatırlayalım
danışan:neydi kural
Psikolog :o ev seni temsil ediyor oraya bahadır’ı  bile sokmayacaksın hakan’ı bile sokmazken hiç sokma diyen yok ama bir 6 ay sokmayalım bakalım kendi dünyamızı nasıl yaratacağız

3591
Psikolog :onarımla geçen , hala onarıyoruz .hala geçiyor ya iyileşirsem .Allah’a çok şükür daha iyileşmedik ama ya iyileşirsem .
danışan: şimdi bak öyle başlıyor benim tarzım şöyle ilk önce böyle bir şok edici ....
Psikolog :e tamam yarım kalmıştı yazı , ama orda ne var ?erkekleri de artık çok konuşmuyoruz falan , yani dikkat et orda cinsellik konusunu artık konuşmayı bıraktık
danışan: evet ıvır zıvır şeylerden bahsediyoruz
Psikolog :esas gayemizden bir güzel uzaklaştık mı ?resmen içimiz dışımız olmuştu içimiz dışımız taksim olmuştu şimdi ne annen babanlar her şeyden bir güzel kurtulmadık mı?
danışan:işte tamam böyle olması gerekmiyor mu ?
Psikolog :e tamam da işte burda diyorum ki yine bir oyun kuruyor olabilir miyiz ?yani psikoloğunda ......(güler)ama bir taraftan da orda yazılar var erkeklerle yine buluşuyor musun ?
danışan: hayır yok
Psikolog :erkekleri falan konuşmuyoruz artık değil mi ?yani bir cümle vardı orda
ha şunu mu diyorum , saatlerimi internette erkek arkadaş bulmak için geçirdiğimden hüseyin beye bahsetmiyorum bahsetmekte istemiyorum
Psikolog :neden bahsetmiyorum neden bahsetmek istemiyorum , bahsedersem ne olur?
danışan: yani ne gerek var
Psikolog :niye ne gerek var ? yaşadıklarını anlatıyorsun işte , niye anlatmıyorsun peki ana problemi niye kaçırıyorsun senin bütün derdin değil de ama biz bir haftadır bütün gün Ali’yi konuştuk.
danışan:  oda önemli yani şefim sonuçta
Psikolog :önemli tamam . orda en azından bir başarı yakaladın 2 sene evvel kovulduğun yere kendini yine kabul ettirdin bu bir başarıdır da öylece yavaş yavaş asıl konudan uzaklaşmıyor muydun ?böyle onarımla uğraşıyoruz işte ,dışardan onarırız biraz
danışan: ya asıl problem şu benim kardeşimin hayatı baya bozulmuştu
Psikolog :o senin problemin değil
danışan: değil
Psikolog :gelirse bakarız
danışan: gelir her halde ya
Psikolog :her kesin başka bir problemi var . senin problemini biliyor mu kardeşin ?
danışan: balkonda oturduğumuz gün sordu bana da yani babam şüpheleniyor falan dedi . babam her şeyi anlatmış buna . babam işte senden şüpheleniyor falan dedi .ya ne önemi var bunun dedim sen söyle aramızda kalacak diyor yemin ediyorum diyor yani diyorum ki bunun ne önemi var e bir önemi yoksa sen söyle aramız da kalır diyor yani önemi yoksa dedi bunu sormanın ne manası var dedim ,
Psikolog : dolayısıyla biliyorlar artık seni , sen bunu biliyorsun .e sen onun problemini biliyorsun ama o senin problemini bilmiyor
danışan:az çok tahmin ediyordur da
Psikolog :ama net bir şekilde edemez , sen o zaman kendi problemine bakacaksın
danışan:evet
Psikolog :o Pazartesi gelirse , gelirseniz ozaman konuşuruz .
danışan: yani gelmiyecek diye bilinç altında oluşuyor bu eğitimlere katıldım ya
Psikolog :ben öyle düşünmüyorum şeyden yırtmaya çalışıyor , kardeşini konuşmayalım diye
danışan:vakit geldi galiba ben gideyim mi ?evet buda olmadı  (psikolog)(güler) tamam ozaman memleketten başlıyalım ,
Psikolog :memlekete gitmek istemiyormuşsun kirlenmiş hissediyormuşsun
danışan:yani memleket dediğim taksim , rahatsız oluyorum aslında
Psikolog :eski hatıralar canlandığı için mi ?yani şimdi taksime gitsen bütün yaşadıkların ufak ufak gözünün önüne mi geliyor
danışan:  gelmiyo aslında bazen geliyor mc,donals ın ordan geçerken bastonlu birini görürken ...44.50... demek içimden geliyor . dun ordaydım sabahtan akşama kadar
Psikolog :ne ?yeni ilişkiler yok mu hiç ?Bartandan da kurtuldun .
danışan: Bartan çağrı attı aslında dün, aramadım da sonra bir kaç saat sonra aradım telefonu kapalıydı sonra oda aramadı sonra işte düşündüm dedim ben şimdi vartanın yanına gitsem aynı şeyleri yine baştan yaşıyacağız dedim e bunları dedim yaşadık zaten görüşmüyorum artık .
Psikolog :yeni ilişki kurulmuyormu peki sanal alemden ordan burdan?buluşmalar .eve kimse geldi mi ?kural koymuştuk ...... geldi . (güler) yakalandın mı ?
danışan:şimdi şöyle
Psikolog :geldi mi?evet yada hayır sonra nasıl geldiğini konuşuruz .
danışan:bu kısımları geçsek olur mu ?
Psikolog :geldi mi evet yada hayır .
danışan: vakit dolmadı mı daha
Psikolog :geldi mi gelmedi mi evet yada hayır .
danışan:geldi tamam
Psikolog :sen mi getirdin .
danışan:yani evet
Psikolog :peki o gelen kişi bir geceliğine mi geldi bir kaç kere geldi mi ?
danışan: birisi üst üste iki gece geldi sonra yine gelmek istedi ben müsait değilim dedim ev müsait değil dedim abimle yaşıyorum diye izah etmiştim abim evde gelme dedim
Psikolog :peki bir geceliğine üst üste iki sefer geldi sonra başkaları da bir kere bir kere bir kaç kişi geldi mi ?
danışan:ya şimdi öyle bir sürü kişi değil yani
Psikolog :kaç kişi ?üç,dört,beş.
danışan:iki üç dört beşte demiyelim yani
Psikolog :kaç
danışan:sekiz dokuz on onbeş yirmimi ?kaç?çok kişi mi ?
danışan:çok demiyelim yani
Psikolog :orta şekerlimi ?az değil ama
danışan:5 diyelim öyleyse
Psikolog :beş demekki orta oluyor . ne hissettin peki şimdi gerildin .
danışan:ya aslında rahatsız oldum yani işi anlatmaktan değilde
Psikolog :neyden bahsetmekten rahatsız oldun yani böyle bir suçluluk duygusumu , veya bir kuralı yıktık nasıl bir his ?kendine karşı mı tamamen ya kural koymuştuk ikimiz
danışan: yok kendime karşı
Psikolog :bu kuralıda yıktık nasıl bir rahatsızlık oluştu içinde şimdi
danışan:işte bir daha gitmeyeceğim . taksime gitmiyeyim
Psikolog :gidersen eve geliyor akın akın
danışan: ya akın akın
Psikolog :geliyor işte canım allah allah .karınca yuvası , karıncalar oraya doğru yol almaya başlıyor
danışan:ya öyle
Psikolog :iki üç dört beş
danışan:belki de beş değildir fazlada söylemiş olabilirim
Psikolog :nasıl bir rahatsızlık var peki
danışan:işte dedim ya kirlenmiş gibi hissediyorum
Psikolog :kim kirletti peki kendi kendinimi kirlettin ?
danışan:hıhı
Psikolog :peki şimdi yakalandın mı , ne hissediyorsun ?demesem anlatmayacaktın .bir yakalanma psikolojisi varmı ?varmı yada yokmu ?
danışan:peki
Psikolog :var ozaman .bütün oyunu nasıl kurdun yakalanmamak için kurmadın mı ?biz ta ne zaman kural koyduk değilmi yani eve götürme taksimde yaşıyorsan yaşa diyelim .ama sonra bir şekil de bunu unutturdun bizim kural koyduğumuzu falan ve bu nedenle yakalanmamak için bütün her yerde dolaştırmadın mı ?sevindirdin , yani ne açıdan sevindik iki yıl önce kovulduğu yere geri dönen adam işte öz güven işte aradımız bu (güler)işte çok mutlu olduk bu bizim başarımızdı işte bak Erdal’a büyük işler başarıyoruz ondan sonra bize de güzel işledi mi ?
danışan: bilmem ki
Psikolog :bir şekilde gönderildi yönlendirildi , ama tamam bu mutluluk verici bir şey güzel bir şey ,ama biz esas gayemiz neresi yola çıkış yerimiz , bu taraf buradaki başarı bu başarısızlı örtmek için gösterilmiş bir başarı değilmi ?yani orda bir ifade var bir iyileşirsek ayvayı yedik (güler) sevgisiz  kalacağım ortada .iyileşmek seni korkutmuyormu veya kaygılandırmış olmuyormu ?bu anlamda iyileşmemek için diğer butün alanlarda iyileşme çabasına giriyorsun .öz güven başarı ilişkiler , her şeyde başarıyorsun ama bütün bu başarılarının gücü burda başarmamak için gibi diye bilirmiyiz ?onarımla geçiyor daha 10 haftadır 1 hafta daha onarımla geçer .
danışan:ya aslında o senin yorumun yani
Psikolog :ama bu güç nerden çıktı iki yıldır bu gücü neden kullanamadın . iki yıl önce bunu yapamazmıydın ? hiç mi yapamazdın ?
danışan: eğer isteseydim yapardım
Psikolog :yavaş köşeye sıkıştırıyor gibi oluyor orda başarı olmasın diye başka alanlarda büyük başarılar elde etmeye başlıyorsun ,ve bunu psikoloğa sunuyorsun psikologda oh be Erdal  kral adam başarıyor işte falan filan yani psikoloğa da sus payını veriyorsun aman bu eski defteri açmayalım bak sana yeni defterler .

3592
Psikolog : ama buna can dayanır mı Nazan  açısından bakalım , Nazan  kerizmi ?
danışan:yani o aylarca devam eden yani hep böyle uykum var sabahlara kadar internette oturmuşum
Psikolog : Nazan ne hisseder ?
danışan: kandırılmış
Psikolog :kullanılıyor
danışan: kullanılıyor. Şimdi gidiyor ya öğlen namaz kılamaya ben hesaplıyorum işte abdest alma bu kadar namaz kılma bu kadar diye şimdi bi sefer dikkat etmiştim çünkü namazlar uzuyor 1 saat falan uzuyor bende şimdi gitti ya kalktım saati yazdım masasına bıraktım masadan kalkış saati diye masasına bıraktım .
Psikolog :okudu çıldırdı mı ?
danışan: çıldırdı
Psikolog :e madem kız senin işini yapacak sen yarım saatin hesabını soruyorsun , sen sekiz saatini çalıyorsun
Danışan:ama iyi sabretti o bana yıllarca sabretti
Psikolog :duruyormu peki nurten
danışan: duruyor aramız iyi ya dedi ki hayatım da iki kişiye hakkımı helal etmiyorum demişti bana bende biliyorum eski kocana hakkını helal etmiyorsun demiştim oda iyice çıldırmıştı(güler)beni de ikinci kişi olarak gösteriyor , burda benim özür dilemem gerektiğini biliyorum diyorum eski kocanı da affede miyorsun sonradan şey yaptım ya hatta sonradan birlikte bu işe girmeyi teklif etti bana hani site falan açıyorum ya dedi ya bende geleyim senin yanına beraber yapalım ama paranın yarısını alırım dedi , bende bakarız dedim hatta siteye de şey yazarız hacı Nazan  bacım (güler) k.....o kafile oluyorum hacı-Nazan bacı
Psikolog :peki oyunları şimdi bozuyormuyuz , biz ne yapıyoruz ?
danışan: bozalımmı ?
Psikolog :e.... kendine kurduğu oyun alanlarını mı ortaya çıkarıyoruz yani şimdi e... yıllardır bir oyun oynuyordu kendine karşı ve insanlara karşı biz şimdi e.. la kafa kafaya oyun bozanlık mı ediyoruz yani oyununu mu bozmaya çalışıyoruz ne yapıyoruz biz ?
danışan: şimdi ben her gün tiyatro gibiyim yani
Psikolog : ha benim de gülmem eğlenmem mi lazım bedavadan benden bunları yaşarken eğleniyorum diyorusun
danışan:yani eğlenceli oluyor tabi aslında orda ne hissediyorum biliyormusun böyle bir durum oluşuyor ben diyorum aslında bu kadar salak insan değilim insanların karşısında salak rolü yapıyorum insanlar bunu yiyiyorlar dalga geçiyorlar aslında ben onlarla dalga geçiyorum
Psikolog :karşılıklı bir şey ben insanlarla dalga geçmek için aşağılamak için kendimi salak konumuna düşürüyorum ama herkes benim salak olduğumu yiyiyor , yemiyormu ?
danışan:yiyiyor
Psikolog : ama kimse diye bilirmi Erdal çok zeki bilgisayar kitabı yazabilir
danışan: teknik serviste kimse öyle demez
Psikolog :tamam yemiş ozaman
danışan:aslında ben böyle salak rölü yapabiliyorsam demek ki salağın tekiyim yani aklı başında kimsede salak rolü yapmaz yani birde böyle bir durumda var
Psikolog :ama burda şu var işte portakalı soydum, baş ucuma koydum , ben bir yalan uydurdum duma duma dum o yalanı bende gerçek yutuyorum ama
danışan: evet doğru çünkü yani gerçeği oynarsam artık o şey oluyor
Psikolog : rol ve gerçek bir birine karışmaya başlıyor rolu gerçek gerçeği rol gibi gibi yapıyorsun bu sefer şimdi zeki bir insan olduğun için salak rolünü oynuyorsun ama salak rolünü okadar iyi oynuyorsun ki ben salağım demeye başlıyorsun ve zeki bir adamın salaklaşma sebebine başlıyor oynadığı role kendini kaptırdığı için, şu yorumu yapmıştık her halde tiyatrocular diyelim bir dizide başlıyorlar sonra kimileri diziyi terk ediyorlar mesela perihan abla da bırakmıştı veya işte ne o , süper babada bırakıyor , neden bırakıyor o rolün üstüne yapışmasını istemiyorlar öyle değil mi ?
danışan: evet
Psikolog :rolün üstüne yapışmasını istemiyorsun , mesela bir tiyatrocu hep komedi rolünde oynamaktan sıkılıyor .dramda da oynamak istiyor rolünü değiştirmek istiyor kötü adam da oynamak istiyor iyi adamda oynamak istiyor öyle değilmi ?ama sen ne yapıyorsun oynadığın rol senin üstüne yapışıyor .komedi rolü yani salak rolü ama gidip dramda oynaman lazım kötü adam da olman lazım iyi adam da olman lazım madem zekanı kullanacaksın her rolü oynaman lazım bir role niye saplanıyorsun ?hadi biz diyelimki rol yapma demiyoruz rol yap ama 1 rolü yapma, her rolü yap. Ali’ye salak rolü yapabilirsin ama Nazan a akıllı rolü yapabilirsin ötekine kotü adam rolü yapabilirsin buna iyi adam rolü yapabilirsin anlatabiliyor muyum ? rollerini zenginleştiremez misin ?zeka madem senin elindeyse
danışan:yapabilirim yani
Psikolog :ama sen her kese aynı rolü veriyorsun sahneye bir çıkıyorsun işte beklediğiniz adam geldi (güler) hadi bakalım
danışan:yani şimdi ama eskisi gibi değil tabi yine vardır
Psikolog :ama eski , biz eskiyi de konuşmak durumundayız ,yeni bir şeye geldik diye yeninin üzerinden gidemeyiz ki bu eski bizi bu sürece getirdi
danışan: aynı şeyleri askerde de yaşamıştım ordan kurtulmak daha zordu çünkü sabah kalkıyorsun aynı kişiler akşam kalkıyorsun aynı kişiler böyle bir rol yapışmıştı kurtulamadım ben
Psikolog :şimdi iş yerinden çıkınca unutabiliyorsun rolünü
danışan: bir de burda daha şey burda herkesin meşkuliyeti sorumluluğu var
Psikolog :)şimdi bu oyunu bozalımmı bozmayalımmı?bu bir oyun e... un kendi kendine oyunu , hatta bu son yazdığınız başlıktada bir ima var gibi geldi bana (güler) görünürde çok saf ve masum ama sonra şeytani kabardı orda bir şey yakaladım gibi
danışan:hangisinden
Psikolog :haftalık onarım terapisi 10 seans , orda bir ima var mı ?ben bir defa hiç bir zaman yaptığım işe onarım demedim onarım olan yerini değiştirdim eşcinsel terapi koydum onu dikkatini çekti mi ?
danışan: yok , son yazında mı ?bütün yazılarında
Psikolog : o kendin yazdığın yazıyı koydun ya onarım terapisi ve onarım kelimelerini ben değiştirdim dikkat et eşcinsel terapi koydum ben onarım terapisi demiyorum ben ,ama sen oraya koydun 10 hafta geçen onarım seanslarımız diyorsun , çok ince bir dokunuş var mı ?ve orda da altında ne diyorsun , birde iyileşirsek (güler) bütün düzenin bozulacak mı diyorsun ne diyorsun
danışan: sevgisiz kalmaktan falan bahsediyorum
Psikolog :şimdi orda bir ince dokunuş var mı yok mu ?onarımla geçen 10 hafta , dokudurdun mu dokundurmadın mı  ?
danışan: şimdi bunu mu demeye çalışıyorsun bu adam 10 seanstır geliyor buraya ama hala iyileşir miyim iyileşmez miyim diye söylüyor , onu mu demek istiyorsun ?
Psikolog :havanda su mu dövüyoruz ?
danışan:yok öyle değil aslında o yazının devamını yazsaydım öyle olmadığı anlaşılacaktı
Psikolog :ama orda onarımla geçen ibaresinden işkillenmemiz gerekiyor mu gerekmiyor mu ?
danışan:e gerekiyor tabi ki her halde
Psikolog :ne var orda ?
danışan: ama sen çok detaya takılıyorsun o kadar da detaya takılmamak lazım
Psikolog : ben düşünelim diyorum , bir düşünelim gözden geçirelim illa benim dediğim yüzdeyüz doğru anlamında demiyorum ben sadece tamam orda bir light soft güzel bir şey var ama oraya bir şey koyması lazım diyorum
danışan: nasıl bir şey yani

3593
danışan:yani aslında şöyle söyleyeyim komik duruma düşmek çokta etkilemiyor çünkü
Psikolog :hayır ben kötü duruma düşmekten bahsetmiyorum esas çıkış gayen komik duruma düşmek değil , insanları güldüreyim eğlendireyim değil , alkış almak .
danışan: şimdi niye komik duruma düşüyorum çünkü ozaman insanlar daha fazla konuşuyor neymiş ya e... yine bir saçmalık falan yaptı diye öyle yada böyle bahsedilmiş oluyorum
Psikolog :öyle yada böyle popüler oluyorsun ?sonrada sen işin popülerliğine bakıyorsun , herkes beni konuşuyor ya tamam .
danışan: orda da durmuyor işte her kes konuşmaya başlayıncada bu sefer olumlu bir şey konuşulmuyor ki yani
Psikolog :komedi (güler) insanların gergin iş saatlerinin arasında sen onları ordan çekip şey yapmıyormusun ?
danışan: şov yapıyorum
Psikolog :hayır rahatlatmıyor musun insanlar gevşiyorlar relax hale geliyorlar erdal’ın komikliklerine gülerek . öyle değil mi ? ha tiyatroya gitse bu kadar gülmeyecek diyelim dolayısıyla doğal bir tiyatro iş ortamında . bu halde de kendini kim düşürmüş oluyor . ne demiştik geçen hafta
danışan: ne demiştik dinlemedim ki bilmiyorum
Psikolog :zekanı konuşmuştuk.
danışan: durdur demiştin
Psikolog : ne neyi durdur
danışan:hani konudan konuya atlamayı
Psikolog :ha evet zeka var zeka uyaranla beslenir ama ben sana ne önerdim , bu kadar uyaranla çalışırsa böyle komedi başlar disiplin kopar bu kadar çok uyaranla kendini beslememen lazım seçmen gerekiyor yani zekana neyse denk ona odaklanman lazım , dur şimdi oraya gideyim yok buraya gideyim hipnoz kursuna gideyim bu eğitimi de alayım
danışan:aslında ben ciddi ciddi inanmıştım ha bu tür şeyleri yapabileceğime nefes eğitimi bilmem ne falan gerçekten bi site açarak millete enerji vererek şey yapabileceğime güvenmiştim ya
Psikolog : televiziyonda falan o nefes eğitimiyle ilgili konuşan insanları bir gözlemlesene , nasıl tipler genelde ?
danışan: kırık (güler)
Psikolog : ne ?
danışan: kırık ,kırık
Psikolog : ama bir büyü oluşturmuyor mu ? bir ilgi uyandırıyorlar insanlarda ilgileniyorlar ama kalıcı ve şey oradan çıkar mı ?
danışan: çıkmaz her halde
Psikolog : 3 kere 5 kere sonra artık ne gelecek . enerjiyi öğrendin , yeşil enerjiyi gönderdin kırmızıyı gönderdin işler yoluna mı giriyor yani ? secret diye bir şey varmı ?
danışan:ya aslında bir var gibide
Psikolog :ama bak bu birinin şarlatanlığı bilimsel bakış açısının ötesine çıkıyorsun şov yapıyorsun
danışan: e canım ciddiyet nereye kadar hep ciddi hep ciddi mi olacağız canım
Psikolog :ama sen nerde yapıyorsun bunu , ciddiyeti nerde kırıyorsun ?
danışan:iş yerinde
Psikolog :düşüncelerinde kırıyorsun sen bunu arkadaş arkadaşa yapabilirsin ama her ortama taşıyorsun olayı yaşam amacı gayesi haline getiriyorsun evliya olmadım ama sanal bir peygamber olmaya çalışıyorsun yani
Psikolog :şimdi bakarsan onlara televizyonda hiç sanal peygamber havası yokmu ?insanlara huzuru dağıtmıyorlarmı ?
danışan: dağıtıyorlarmı ?
Psikolog :dağıtmıyorlarmı ? ne vaat ediyorlar ?
Danışan: daha huzurlu daha mutlu
Psikolog : düşüncelerini değiştiriyorlar . olumlu düşün olumlu düşün alsana cennet  alsana mutluluk . öyle yapma anlattık ya o ....19.10.... ne işte orda insanları büyülemenin etkilemenin taktikleri var onlarda beden dili işte .konuşurken öyle konuşmayacaksın hep böyle konuşacaksın kucaklar gibi ellerin aşağıya bakarsa güvensizlik oluşturur böyle çok kafanı karıştırırsak (güler) ya şöyle yaparsan yalan söylüyorsun falan bu beden dillerini uygularsan insanları etkilemiş olursun .Ama bu bir büyüdür bir saat sürer bir gün sürer bir hafta sürer sonra peki içini dolduramazsan ne yapacaksın ?
danışan:ben bu işi yapamayacağım , yapmayacağım demek ki yani şeyden de korktum diyelim ki siteyi açtım oraya yazdım , şimdi oraya gelecek tipleri de biliyorum az çok
Psikolog :uçuk kaçık(güler)
danışan:yani uçuk kaçık dengesiz insanlar gelecek bir daha gelecek bakacak bir daha gelecek bazen hastalığı olmayanlar bile gelecek oraya ne bileyim ya ben uğraşmam o tür insanlarla çünkü başıma bela olacak yani biliyorum bir kere gelecek 2 kere gelecek sonra tiplerde çıkacak sürekli gelmek isteyecek
Psikolog :sonra o bela gelirse başına uğraşabilecekmisin ?
danışan:uğraşamam da yani çünkü....
Psikolog : karakol da orda burda gezinirsin
danışan:benden beklentisini şey yapamıyorsa o kırık bir tip her şeyi yapabilir yok bu beni kandırdı der enerji gönderdi der
Psikolog :taciz etti diye bilir
danışan:diyebilir
Psikolog : onun altından nasıl kalkacaksın ?hani maddi boyutu bir şey oldu tamam ödersin bir ceza verirler fatura 500 ödersin tamam taciz etti beni derse .
danışan: e ıspatlasın
Psikolog : yahu ıspatlasın öyle mahkemeye karakola gidince çıkmıyor hemen en azından bir savcının karşısına çıkacaksın yani
danışan:savcı sen ne yapıyorsun diyecek , enerji gönderiyorum diyeceğim (güler)
Psikolog : e senin asıl işin ne ?
danışan:.... de çalışıyorum derim
Psikolog : senin peki bu yapamayacağım galiba demen sağlıklı düşünce mi oluyor ?
danışan:ya aslında ben hiçbir zaman bu işi yababileceğime inanmamıştım açıkçası yani yaparım falan diye çıktım da , bir tarafım bu işlerde ne işin var diyordu yani .
Psikolog :akıl sağlığı bir yerde duruyor (güler) ne alan da peki uyarıyor o ses ?
danışan:bir sürü konuda uyarıyor mesela asıl konu ben bir kaç ders eğitime falan giderek uzman olmuyorum ikincisi gözüm korktu yani öyle müşteri gelecek gidecek üçüncüsü de aslında şöyle ben hiç bir zaman bu işi kafam da böyle canlandırarak planlı olmadım sözde olarak söylüyorum yapıyorum falan ama gerçekte yüzde yüz inanmışlığımda yoktu yani öylesine söylediğim şey belki de ilgi odağı olmam için iş yerinde ürettiğim şeylerdi yani
Psikolog :zekan bir şey bulmaya çalışıyordu bunu buldu
danışan:arkadaşın gittim haftalarca kafasının etini yedin yok böyle site yapalım şöyle site yapalım işte o teknik servisteki arkadaşa tamam yaparız dedi bir sürü örnek siteler de gönderdim dedim bak işte bunlar gibi yapabiliriz oda işte yoğunum yarın öbürgün iki hafta sonra yoğun çünkü sonra işte o vakit de geldi ben bu sefer her şey hazır adam hazır siteleri falan göndermişim çocuğa dedim ya düşüneyim ben dedim emin değilim dedim bu işi yapıyormuyum yapmıyormusum e sen bilirsin dedi sen yap dersen yaparım yapma dersen yapmam sen karar vermelisin dedi ben siteyi yaparım o konuları ben bilemem dedi
Psikolog : adama sormuşlar tavukmu yumurtadan çıkar yumurtamı , ne demiş ?
danışan:ben işime bakarım demiş
Psikolog : (güler) şimdi oda bunu demiyormu ?aslında iki durum var yani bir taraftan sen yapabilecek kapasitedesin iyisin falan diye teşvik ediyor bidefa onun konu değil ben ona danışmam yani bana danışmanlık yapabilecek şeyde değil maksat işte yine ilgi odağı olmak adam da kafa yoruyor işte Erdal yapabilirmi yapamaz mı ? yani bu psikolojinin böyle bir şeyi var işte nereye gitsen psikolojiden bahsetsen bütün kapılar açılıyor ama burda psikolojiyi bilen kişiyi bir tuzak bekliyor insanlar seni olayın içine çekiyorlar ve oraya giriyorsun ve ordan sonra çıkamama ihtimalin de var insanlar sana derdini anlatır kurtulur ama sen nasıl kurtulacaksın o insanların dertleri sorunları sıkıntıları
danışan:bana ne diyeceksin canım o kendi hayatın
Psikolog : diyemiyorsun ama işte ,bu anlamda insanların içine girmedin mi bir sürü ,
danışan:kim ?
Psikolog : konuşmak istemediğin erkekler camiası
danışan:hee. Ya doğru evet çok canımı sıkan tipler oldu tabiki evet barıştır bartandır ıvırzıvır
Psikolog :neyle uğraşıyorsun ama , senin zekan neyle uğraştı? Senin sorunlarınla değil insanların olur olmaz sorunlarıyla uğraştı onlara kafa yordun
danışan:ama ne yaptım biliyormusun şimdi hatırladım hiç hatırlamak istemiyorum site bile açmıştım ya ,barışa ,uyuşturucu,
Psikolog :ne sitesi açmıştın , uyuşturucuyu bıraksın falan diyemi ?
danışan:(güler)ilan sitesiydi galiba
Psikolog : ney ilan
danışan:yok yani onu açmamıştım da
Psikolog :ne satacaktı ilanda (güler)
danışan:daha doğrusu ona iş bulabilmek için ilan sitelerine falan bakıyordum
Psikolog : ne işi bulacaksın adama ?
danışan:işte boya badana bir sürü ıvır zıvır
Psikolog : boya badanacı mı adam ?
danışan:değildi de benim teşviğimle
Psikolog : ha sen onu kurtaracaksın ?
danışan:otuz kırk siteye ilanlar verdim ben boya badana diye müşteri de buldu gitti işte bir kaç tanesine ondan sonra bir sürü bahanelerle gitmedi
Psikolog :ee , bak adamın iş yapmaya niyeti yok nerden vermiş oluyosun ama ? kendi hayatından vermiş olmuyormusun ?zamanını veriyorsun
danışan: sabahtan akşama ben telefonlara bakıyordum adamın iş ilanlarına , yani saatlerimi harcıyordum  mesajlar gönderiyordum bak şuraları ara buraları ara aradın mı diye kontrol ediyordum birde tamam aradım diyordu bir keresinde şüphelendim aradım diyor gittim o ilanı aradım , bana dedi ki aradım eleman bulunmuş , ama ben onlarca ilan gönderiyorum yani günde 30-40 tane hiç biri mi çıkmıyor artık sonun da şüphelendim açtım dedim bu ilan dedim tamam dedi görüşelim dedi kadro boş mu dedim evet dedi ama şu arkadaş aramış ona böyle böyle demişsiniz hangi arkadaş diyor bizi öyle biri aramadı diyor gittim bende mesaj attım ona bu defa beni suçladı sen beni kontrol mü ediyorsun
Psikolog :e nasıl savunsun kendini , burda kimin zamanı gitti kime değer verdin ve verdiğin zamanın ve ilginin karşılığını alabildim mi yada aldın mı ?
danışan: hayır işte hobi gibi bir şeydi işte gerçi oğlum olsa yapmam okadar her halde adam yapsın kendisi canım bana ne
Psikolog :oğlum olsa onun kadar ilgilenmem (güler)
Danışan: ama şimdi ilgilenmemem gerektiğini anlıyorum yani ben ilgilenmesem adam kendisi sorumluluk almayacak
Psikolog :yani bu ilgilerle bu arayışlarla neyi kaçırmışız biz ?
danışan:neyi?
Psikolog :kendimi kaçırmış olmuyor muyum ?kendimizi kamufle etmiş olmuyormuyuz ?kendi sorumluluklarımızdan sıyrılmış olmuyoruz mu ?
danışan:doğru , doğru o sıra Nazan dan de aram açılmıştı o ara telefonlara bakıyordum adama iş bulacağım diye , işte Nazan  ikimiz bakıyoruz ya telefonlara ben hiç bir telefona bakmıyorum
Psikolog :Nazan  bak (güler)
Danışan:şimdi karşıkarşıya oturuyoruz telefon çalıyor bana bakıyor ben bişey yapmıyorum bir defa iki defa değil işte hep ben bilmem ilaç aldım şuan uykum var bakamıyorum

3594
Erdal’ın  24/07/2010 tarihli EŞCİNSEL TERAPİ ( II. TERAPİ )


danışan: gönderecektim ben , sana da gönderecektim de nasıl olsa görürsün diye ,,,, çünkü mesaj gidiyor her halde
Psikolog :evet
danışan: ben yazacaktım da , fırsat olmadı yazamadım
Psikolog :yazıp yazıp koyabilirsin , o sayfa senin artık .peki dinliyordun geçen hafta , sonra o yakaladığın şeyleri mi
.....1.29.....
danışan:dinleyemedim ki hiç birini
Psikolog :bir şey konuşmuştuk bir yerden girmiştik , veya geçen haftadan aklından ne kaldı ?
danışan:sınav
Psikolog :yazıda o var .arkasını getirememişsin , oraya gitmişsin orda bırakmışsın tabi , ne uyandırdı peki sınav ?veya seni nereye götürmüş oldu ?
danışan:aslında okadar etkilemiyor artık , okadar geçmiş yıllar geçmiş
Psikolog :köken orda başlıyor ama , başlamıyor mu ?şimdi dedin ya , öss ye girdim . o sınavdan 6 yıl sonra öss ye hazırlanmam gerekiyordu ve öss ye hiç bir zaman hazırlanamadım . (hüseyin kaçın)onuda biliyorum , evliya oluyordun yoksa işte
danışan: o süreç biraz daha sonrası
Psikolog :ilkinden iyi puan aldın ikincisinden de iyi puan alman lazım dı sen ikincisine takıldın
danışan: zaten dediğin gibi doğru ilkini zaten birlikte çalışıyorduk çünkü aralarında kaç ay süre vardı ve ben oturupta hiç birine çalışamadım yani o lise son boyunca masaya oturup ders çalışamadım sonra aradan çok zaman geçtü yıllar geçti ve düşünüyorum hani bu terapiler başladığı zamanlar hani , işte t.. la başlıyoruz ya  , ozaman yine bu anadolu liseleri sınavı olayı canlanmıştı ama ilk başlarda anlatmadım çok sonradan işte beşinci , altıncı seanlarda felan , yani pek anlatmıyorum bu tür şeyleri ne bileyim demekki baya bir etkilemiş yada unutmak mı istiyorum o şeyi ozaman o olayı anlattıktan sonra düşündüm dedim ben öö ye hazırlanmadım dedim acaba bu ilk sınavın sonucundan birşey çıkmamasından dolayı mı ?hazırlanamadım diye düşündüm yani , aradan kaç yıl geçtikten sonra aradaki bağlantı varmı diye düşünüyordum .
varmı yokmu şimdi bakalım ?
danışan: gerçi arada altı yıl mesafe var yani
 Psikolog :insan psikolojisinde yıllar aylar önemli değil iki saniye düşünürsün iki yıl gibi gelir işte 2 yıl 2 saniye gibide gelebilir , yani insan piskolojisinin zamandan mekandan bağımsızlığı var , şimdi ilk anadolu lisesinde öğretmen kazanamazsın dedi , baban da işte beklemiyordu sen ama büyük bir başarı gösterdin sonuçta istanbul erkek lisesine gidecekken babanın dayatmasıyla normal sıradan bir okula gittin bu nedir boşa kürek çekmek değilmi ?çalıştın boşa çıktı ilkinde , ikincisinde insan psikolojisi nasıl çalışır nasıl bir mantık yürütür ?çalıştım boşa çıktı manyak mıyım niye tekrar niye boşa çıksın , demez mi ?
Danışan:der
Psikolog :bırakırsın ,istanbul erkek lisesine gitseydin , öss yi bırakamazdın bu sefer geleceğe bakmaya odaklanırdın .
danışan: yani çalışmama rağmen yinede öss de ilk binlere girdim galiba işte
Psikolog : ama diyorum ki baban eğer karşı çıkmasaydı istanbul erkek lisesine gitseydin danışan: yine de reklam yapıyorum herhalde ilk bine girdim diye (güler)
Psikolog : ama senin bir zekan var ,zekanı yıkabiliyormusun ? yok edebiliuyormusun ?e zeka ne ister alkış istemezmi ?
danışan:istiyordur her halde
Psikolog :yahu alkışta istenir tabiki insan niye zekasını gösterir mesela insan kendi zekasını işte zeki olup olmadığını bilir ama bu zeka nerden beslenir bu zekayı başkasına gösterirsen ıspatlarsan onaytırsan atmış olmuyormusun ?
danışan:evet
Psikolog : diğer konuştuğumuz konu ?
danışan:hangisiydi o ?
Psikolog :sosyolog psikolog mu olacağız bilgisayarcı mı olacağız ?
danışan: ya olmiyacağım her halde psikolog.zaten benim tarzım değil
Psikolog :peki rafa bakarsak , bilgisayar rafta mı duracak hala ?
danışan: o olaydan sonra bir tane daha aldım ben kütüphane , kitaplık .kütüphane aslında doğru kelime olmuyor yani kütüphane deyince , ya neyse şimdi kelimelere takılıp 10 -15 dakika onu anlatmayayım yani (gülüyor)
Psikolog : (gülüyor)
danışan:kitaplık daha uygun gibi geliyor çünkü ....
Psikolog :kitaplık , bitti
danışan: kitaplık deyince akla ...
Psikolog :bitti ...
danışan:onuda almamın sebebi hani ufak evlerde aynı üründen ikitane alınca süreklilik oluşuyormuş yani insan daha bir değişmemiş oluyormuş hani bir yerde okudum ,
Psikolog :sonra aldın ne yaptın kitaplığı ?düzenini mi bozdun ?ne yaptın bunu niye anlatıyorsun ?
danışan:ha niye anlatıyorum bir tarafa psikoloji kitapları bir tarafa da psikoloji kitapları koydum
Psikolog :ayırdın mı ?
danışan: ayırdım ,çok karışıktı . bir tarafta hani sosyoloji bir tarafta da bilgisayar kitapları duruyor hala .yani bir kısmı hala ayrıştırmadım . şimdi parçalıyacağım böleceğim ondan sonra
Psikolog :sen bilgisayarın üstüne psikolojiyi ve sosyolojiyi koymaya çalışıyorsun , bilgisayarcı bir adamdan psikolog yaratmaya kalkıyorsun o hocanın sen ilerde bilgisayar kitabı yazarsın teorisi gerçekleşmesin diye çalışıyorsun . sen psikoloji kitabı yazmaya kalkışıyorsun bilgisayarcı olduğunu kabullendin mi ? veya kabullenecekmisin ?
danışan:ya aslında evet bilgisayar bana daha uygun , benim yeteneklerine falan daha uygun yani
Psikolog :tabi orda kendini ıspatlaya biliyorsun ,pisikolojide kürek çekiyorsun .komik hale düşmüyormusun işte iş yerinde falan insanların orasını burasını kurcalıyorsun diyelim psikolojik olarak
danışan:  geçen hafta bir şey oldu evet .sen gerçi anlat
Psikolog : yok hayır anlat sen
danışan:teknik servisteydim videoları falan izliyoruz çeşitçeşit videolar açıyor.ondan sonra açarken böyle ajdarmıdır nedir onu da açtı adam çıkmış etrafına halk toplanmış ajdarın hayran kitlesi diye başlığı var ajdar da abuk sabuk konuşuyor işte ben şöyleyim böyleyim diyesen kimsin diyor birisi öteki bir şeyler diyor neyse sonra ali abiyi çağırdı dedi gel ali abi birşey göstercem gel bak dedi,adamda şef , kalktı geldi .zaten hiç sevmem sürekli counter falan oynuyor bende de counter düşmanlığı var işte  ali counter oynuyor şefliğini falan tehlikeye soktum adamı göndereceklerdi nerdeyse baktı tehlikeliyim var ben gideceğime erdalı göndereyim dedi .neyse geldi ali bakıyor işte ajdara , ajdar işte abuk sabuk bir sürü şeyler anlatıyor işte bende oturuyorum ,bende pek gülmüyorum zaten o kadar da gülecek bir şey yok meczubun teki çıkmış . ali baktı dedi al işte ikinci er.....:D
Psikolog :bekliyor musun peki bunu diyeceğini ?(güler)
danışan:şimdi farkına vardı yanlış bir şey söylediğinin , bende hiç tepki vermiyorum yani , ne diyeyim yani ama bozuldum yani olaya ben böyle ekrana bakıyorum , sonra ne dedi ya , düzeltmeye çalıştı düzeltmeye çalıştıkça iyice batırdı .ya dedi işte er....burda kendini ....11.05....ama gittikçe sinirlerim bozuluyor yani . baktı yine toparlayamadı dedi işte er.... sürekli bunları izliyor bundan mutlu oluyor , işte bu tür şeyler söyleye söyleye ..... ama ben yine bir şey yapmadım sonra işte toparlayamadı işte omuzuma vurdu çekti gitti .ama çok kızdım aslında onu kızmadım kendime kızdım aslında orda ben dedim kendimi bukadar düşürdüm mü dedim , yani düşürmüşüm demek ki .
Psikolog :ama biz ne yönüne bakıyoruz .bilgisayarcı olmuyorsun psikolog yada sosyolog olmaya kalkıyorsun derin derin meseleri , işte mesela insanların psikolojisi , kişilik üzerinde oynuyorsun işini yapmıyorsun ozaman komik duruma ajdar pozisyonuna düşmüyormusun ?ajdar normal de ney ? makina mühendisi mi ?ama şarkıcılığa soyunuyor .hiç soyunmaması gereken bir alana soyunuyor mu soyunmuyormu ?
danışan: yeteneği olsa soyunsun da yeteneği de yok
Psikolog :işte şöhret...sadece soyunuyor şimdi buna bakıp bir karar verebilirmiyiz ?sende psikolojiye ve sosyolojiye soyunacakmısın soyunmayacakmısın ?
danışan:yani şimdi girdim belki sınavlara falan girerim bitiririm de yada tamamen mi ilişkimi koparmam gerekiyor acaba ?açık öğretime girdim devam mı edeyim acaba
Psikolog :edebilirsin ama orda bir senaryo yazmana gerek yok veya sosyoloji okuyorum diye akşamları derin derin milliyetçilik kürtçülük üzerine düşünmene gerek yok
danışan: ama çok eskiden beri ben bu konularla ilgiliyim yani sosyoloji politika ekonomi iktisat vs .
Psikolog :bilgisayarcılarda bunlarla ilgilenebilir ama sen esas amaç noktasından sapıp onu amaç edinmiş olmuyormusun ?komedi nerde başlıyor ?
danışan:komedi aslında enerji olaylarında başlıyor
Psikolog :bir sürü şey var , hızını durduramıyorsun ozaman hipnoza gidiyorsun enerjiye gidiyorsun oraya gidiyorsun buraya gidiyorsun psikologlukta edeceğim , psikologluk terapidir işte bitti .psikolojinin için dalları var tamam bitti
danışan: geştalt falan ne oluyor ?
Psikolog :onlar ekoller ,psikolojide hipnoz yok normalde 4 yıl üniversite okursan sana hipnoz yapmak öğretilmez, öyle bir şey yok .
danışan: doğru hiç bir yerde oğretilmiyor .
Psikolog :bilimsel bir geçerliliği yok. Ama sen ne yapıyorsun oralara gidiyorsun . bilimsel çizgide de kalmıyorsun .
danışan: ama bunlar daha eğlenceli daha sıradışı işte
Psikolog :ama onlar şovlar var şov yapılıyor hipnozla ,hipnozun kralını yapmışız ne olacak
danışan:milleti hipnoza sokuyorum orda teknik serviste kolları falan kalıyor .
Psikolog :ama ne yapıyorsun alkış peşinde değilmisin ? ne kadar zeki olduğunu göstermeyecekmisin ?senin hesabına göre insanlar etkilenecekler sana hayranlık duyacaklar, kimse de olmayan yetenekler kabiliyetler sende var ne kadar zeki bir adam ....14.43....da çok geniş . ve alkış alacaksın .yani bunları yaparken alkış almayı beklemiyormusun bunları yaparken ? komik duruma düşebileceğini zannetmiyorsun değilmi ?

3595
gokkusakgok@mynet.com

Hocam merhaba

Dün akşam uzun zamandan sonra yapmadığım bir şeyi yaptım. Akşam yakın bir arkadaşımla kahve içmeye çıktım. bundan önce bu teklif edildiğinde çıkamam, babam akşam dışarı çıkmamı

hoş karşılamıyor vs gibi bahaneler uyduruyordum, ama bugün bir şey oldu artık çıkiym dedim, dışarı çıktığımda uzun süre hapiste kalmışım ve sonra dışarı çıkmışım ve dışarısı bana yeni bir

çevre gibi geldi. güzel de yeni akşam oturup birileriyle sohbet etmek, dışarıda olmak

bazı sabahlar çok mutlu yüzüm gülerek uyanıyorum rüyamda yanımda elimi tutan veya bana sarılan erkek arkadaş görüyorum ve o gün güzel başlıyor, güzel devam ediyor daha enerjik

oluyorum böyle üzerime güneş doğmuş gibi hissediyorum.

ama bazı sabahlar halen devam ediyor bu, yataktan dışarı çıkmamak ve sürekli uyumak, bir şey düşünmemek istiyorum, önceye göre azalmasına rağmen bu hala devam ediyor.

geçen seansta konuştuğumuz bendeki bu kontrol etme durumunun nedne olduğunu düşünüyorum ve korktuğumu düşündüm birçok şeyden, kontrol bende olmadığında zarar göreceğimi

düşünüyorum sanırım, bu her yere işlemiş durumda, ele geçirilmek istemiyorum çünkü, özellikle son zamanlarda insanlarla yaşadığım ilişkilerden sonra, ele geçriildiğim anda

yargılanacağım, benim adıma karar verilecek, bir şeyi yapmayınca laf işiteceğim gibi endişelendiğim şeyler var. ama kontrol bende olursa, ya da o endişe yaratacak insanlarla hiç

görüşmezsem, bir yandan rahatım, ama bir yandan da bu doğru mu yanlış mı diye tereddüt yaşıyorum.



Bir psikolojik danışman adayı olarak seanslar devam ettikçe fark ettiğim şeyler oluyor

ben bir psikolojik danışman adayı olarak kimseyi iyi yapmak, kimsenin anlattığına çare olmak zorunda değilim, bu artık bana zarar vermeye başladığı için yavaş yavaş bırakıyorum

bunu. ben bir ilaç değilim, herkes gelsin beni alsın ben onları iyi edeyim durumlarının çok da mantıklı olmadığını görüyorum.

psikolojik danışmanlık yapan kişilerin, psikologların sorunlarını rahatlıkla çözebildiklerini, kişilerle ilişkilerinin harika olduğunu düşünürdüm, kendim örnek oldu ve onların da sorun

yaşayabileceklerini, zaman zaman çıkmaza girebileceklerini görmeye başladım.

artık sıkıntılı filmler, böyle dramatik olaylar insanların anlattıkları ilgimi çekmiyor, çünkü sıkılıyorum. belli bir zaman öncesine kadar ay dinleyeyim, ilginç bir hikayedir, öğreniyim

diyordum kendi kendime. ama bir baktım bunlar beni daraltmaktan başka bir işe yaramıyor. komik diziler, filmler izliyorum bu ara. danışman olmak demek her sıkıntılı şeyi ilgiyle

dinlemek değilmiş.

1.sınıfta sempati duymamak önemli bir kural olarak öğretildi bize, ama açıkçası bu nasıl mümkün olur henüz anlamış değilim, deneyim kazandıkça öğrenilecek bir şey galiba, ama şu an

için bunu yapabilmek zor geliyor. siz benim duygularımı, anlattıklarımı dinlerken, konsantre oluyorsunuz, her söylediğimi duyuyorsunuz, o odada danışan ve danışman biz oluyor,

konuşurken bazen biz diye cümle kuruyorsunuz, ama bu söylenilenler nasıl oluyor sizi, psikolojik danışmanı hiç etkilemiyor bunu şu anda çok anlamlandıramıyorum.

Bu ay paramı henüz alamadım onun için, haftaya cumartesi 27 kasım gelmeyi düşünüyorum. görüşmek üzere.

19 Kasım 2010




3596
DİSSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU
Genellikle çoğul kişilik bozukluğu adıyla da bilinen dissosiyatif kimlik bozukluğu DSM-IV’ teki adıdır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu kronik dissosiyatif bozukluktur ve hemen hemen değişmez bir şekilde travmatik bir olaya, genellikle çocukluk dönemi fiziksel veya cinsel kötüye kullanımına bağlıdır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu olan kişiler iki veya daha fazla farklı kişiliğe sahiptir ve her birinin tutum ve davranışları dominant kişilik tarafından belirlenir.
İyi kontrollü araştırmalar, genel psikiyatrik hastane girişlerinin %0,5-2’sinin dissosiyatif kimlik bozukluğu tanı ölçütlerini karşıladığını ve hatta tüm psikiyatrik hastaların %5’ inden çoğunun dissosiyatif kimlik bozukluğu olduğunu bildirmişlerdir. Rapor edilen örneklerin %90-100’de dissosiyatif kimlik bozukluğu tanısı konan hastaların çoğunluğu kadındır.
Hastalar genellikle tanıdan 5-10 yıl öncesine kadar semptomlara sahip olmasına rağmen, ortalama tanı yaşı 30 olmakla birlikte, bozukluk geç ergenlik ve genç erişkin yaşamda en sıktır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu semptomları sınır kişilik bozukluğunda görülene benzerdir ve iki bozukluk arasında ayrım zor olabilir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğu olan hastalarda özkıyım girişimleri yaygındır ve bazı araştırmalar dissosiyatif kimlik bozukluğu olan tüm hastaların 2/3 kadarının hastalıklarının seyri sırasında özkıyıma giriştiklerini bildirmişlerdir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğunun nedeni, hastaların öykülerinde hemen hemen sabit olarak (%100’ e yaklaşan oranda), özellikle çocukluk döneminde, travmatik bir olay olmasına karşın bilinmiyor. Travmatik olay genellikle çocukluk dönemi fiziksel veya cinsel kötüye kullanım genellikle insestdir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğu tanısı en az iki farklı kişilik durumunun olmasını gerektirir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğundaki ortalama kişilik sayısı 5–10 arasındadır. Sıklıkla, tanıda sadece 2 veya 3 kişilik bulunur; diğerleri tedavi sırasında tanınır.
Bir kişilikten diğerine geçiş genellikle ani ve dramatiktir. Hasta genellikle, her bir kişiliği süresince diğer kişiliğin baskınlığı sırasında yer alan olaylara ve diğer kişiliklerin varlığına amneziktir.
Genellikle sunulan kişilik tedavi için bulunan ve hastanın yasal adını taşıyan kişiliktir.
Kişilikler her iki cinsten, çeşitli ırk ve yaşlardan ve hastanın ailesinden farklı soydan ailelerden olabilir. En sık ikincil kişilik çocuksudur.
Dissosiyatif kimlik bozukluğu, 3 yaş gibi küçük çocuklarda gelişebilir. Bozuklukta kadın üstünlüğü olmasına karşın etkilenen çocuklarda, kızlara göre erkek çocuklarda daha çoktur. Ergenlerde dişi üstünlüğü oluşur. Etkilenen dişi ergenlerde iki semptom örüntüsü gözlenmektedir. Bir semptom örüntüsü gelişigüzel kaotik bir yaşam, drog kullanımı, somatik semptomlar ve özkıyım şeklindedir. İkinci örüntü çekingen ve çocuksu davranışlarla belirlenir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğunun daha erken başlaması prognozunu kötüleştirir. Bu bozukluk, dissosiyatif bozuklukların en ciddisi ve kroniğidir ve genellikle iyileşme tam değildir. Ayrıca bireysel olarak kişiliklerin kendi ayrı mental bozuklukları olabilir; duygudurum bozuklukları, kişilik bozuklukları ve diğer dissosiyatif bozukluklar en sıktır.
Dissosiyatif kimlik bozukluğuna en etkili yaklaşımlar genellikle hipnoterapi veya ilaç destekli görüşme teknikleri eşliğinde içgörü yönelimli psikoterapidir.

3597
POSESYON (TUTULMA)
            Başka bir varlığın (cin,şeytan vb.) kişinin bedenine egemen olması ya da girmesi (posesyon) olarak düşünülen durumlara bir çok kültürde rastlanmıştır. Örneğin 18. yüzyıl sonlarına dek Batı toplumlarında bir çok kişi böyle fenomenler göstermiştir. Bu insanların o çağın paradigmaları uyarınca posesyona (tutulma) uğradıkları düşünülmüş ve kültürün onayladığı egzorsizm türleriyle tedavi edilmeye çalışılmışlardı. Dinsel açıklamalar yerini ilk dinamik psikiyatriye bıraktığında posesyon durumlarının altında yatan ruhsal yapılar ve ifade ettikleri mental çatışmalar birden  ortadan kalkmadılar. Onları tanımlamak üzere bugün DKB denilen durum ve benzerleri bilimsel yazına girdiler. DKB posesyon sendromlarında görülen bir dizi mental yapıya laik bir açıklama getirmektedir. Posesyon durumlarının hala kabul gördüğü ve öznel yaşantı ve çatışmaların ifadesinin sınırlandığı toplumlarda (başka yerde DKB’nun doldurduğu psikopatolojik boşluk orada zaten bulunmadığından) DKB’ na rastlanmaz.   
   Posesyon durumları (altta yatan bir psikozun işareti olarak ortaya çıkan posesyon sanrıları bu gruptan sayılmaz) günümüzdeki DKB ile izomorftur ve fenomenolojisindeki ayrıntılara bağlı olarak DKB, füg ya da başka türlü adlandırılamayan dissosiyatif bozukluk çerçevesinde tanı almaları gerekir. Posesyon durumları geleneksel olarak ikiye ayrılır. Somnambulistik (uyurgezer) posesyonda kişi kendi olma bilincini aniden yitirir ve içine girmiş olan varlık olarak konuşur, tekrar bilincini kazandığında ötekinin söylediklerini ve yaptıklarını hatırlamaz. Lusid (uyanık) posesyonda ise kişi kendisini bilir, fakat bir başka antitenin varlığının farkındadır ve ona karşı kontrol mücadelesi vermekte, ancak  zaman zaman ortaya çıkmasını engelleyememektedir. Günümüzdeki DKB  bu iki türün çeşitlemelerini içerir.

ÇOCUK VE GENÇLERDE DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR
           DKB ve benzeri kronik karmaşık dissosiyatif bozukluklar dalgalı seyretse de daima çocukluk çağında başlamakta çoğu zaman silik belirtilerle seyredip adölesans döneminde ve sonrasında çarpıcı belirtilerle fark edilir hale gelmektedir. Oysa çocukluk çağında tanı konulan vakaların daha kolay ve çabuk tedavi edilmesi olanaklıdır. Bunun yanısıra, çocuklukta tedavi edilmeyen vakaların adölesans dönemi ve sonrasında madde bağımlılığı, okul başarısızlığı, yıkıcı ve impulsif davranışlar, intihar eğilimi, kendi bedenine zarar verme, uygun olmayan cinsel davranışlar ve benzeri komplikasyonların eklenmesi ile de zarar görmektedir. Başlangıçta çocukluk çağı hayali arkadaşlığı gibi görünen durumlar hayali arkadaşların çocuğun kontrolünü alması ve yıkıcı davranışlara sürüklemesi halinde artık bir dissosiyatif bozukluk sayılmasının gerektiği unutulmamalıdır.
           Çocukluk çağı dissosiyatif bozukluk vakaları erişkindekine oldukça benzeyen belirtiler göstermektedir. Bunlar arasında işitsel ve görsel varsanılar, trans halleri, hatırlanmayan davranışlar, intihar düşünce ve davranışları, öfke patlamaları, yaşından farklı davranma epizodları, ders başarısında dalgalanmalar dikkati çeker. Ayırıcı tanıda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, çocukluk çağı depresyonu dikkate alınmalıdır. Buna karşın,
Dissosiyatif bozuklukların çocukta başka psikiyatrik tabloları taklit edebileceği de özerlikle tedaviye dirençli vakalarda dikkate alınmalıdır. Bu yaş grubunda devam eden travmatik yaşantılar söz konusu ise farkedilmeleri ve önlenmeleri de özellikle önem taşır.     

BİR PSİKİYATRİK BOZUKLUKLA BAĞLANTILI OLMAYAN DİSSOSİYATİF DURUMLAR
   Dissosiyatif fenomenler daima psikopatoloji bulunduğu anlamına gelmez. Dissosiyatif fenomenler göstermeye yatkınlık hipnozabiliteye yol açan etkenlerle aynı olabilir. Bilinen dissosiyatif fenomenler arasında çevrede olan bitenlerin farkında olmayacak denli kendini kaptırma halleri, çocuklarda oyun sırasında yaratılan hayali arkadaşlar  sayılabilir. Medyum transı da bir çok kültürde bilinir: Medyum otohipnotik bir somnambulizm durumuna girer, bu sırada (genellikle başka bir spiritüel çevreden geldiği biçiminde takdim edilen) başka bir unsur bilincin denetimini tam olarak ya da kısmen alır, medyumun düşünce ve ifadelerini etkiler. Dindar kişilerin bazı uygulamaları sırasında varsanılar oluşabilir, mistik yaşantılar oluşturmaya yönelik uygulamalar genellikle otohipnotik teknikler kullanır. Dissosiyasyona ya da hipnoza eğilimli kişiler dikkatlerini iyi toplar, bellekleri iyidir, emosyonları şiddetli yaşarlar. Fantazi kapasiteleri geniştir. Ancak ortamdaki sıradışı değişiklikleri kolayca gözden kaçırabildiklerinden her durumu geniş açıdan değerlendiremez ve bu özellikleri başkaları tarafından istismar edilebilir.
              Dissosiyasyonun toplumsal bir yönü de vardır. Dissosiyasyonun olduğu her yerde gizlilik, örtme, sınır aşımı, baskı ve kötüye kullanımın bulunduğu unutulmamalıdır. Dissosiyasyon toplumun bütününe de egemen olabilir. Bir ülkede olan biten tüm kötülüklere kitleler seyirci kalabilir ya da katılabilir. Tıpkı bireyler arasındaki istismar durumları ve dissosiyatif bozukluğu olan bireyin iç dünyasında olduğu gibi, kitlesel istismarın yaygın olduğu toplumlarda farklı kesimlerin taban tabana zıt gerçekleri savunmalarına, gerçeğin topluca çarpıtılmasına, ve sonuçta toplumsal krizlere rastlanır.

KAYNAKÇA
       1.Amerikan Psikiyatri Birliği: Ruhsal Bozuklukların Tanı ve Sayımsal El Kitabı, 4’üncü baskı. Köroğlu E. (çev.), Hekimler Yayın Birliği, Ankara,1994.
       2.Chu JA, Loewenstein R, Dell PF, Barach PM, Somer E, Kluft RP, Gelinas DJ, Van der Hart O, Dalenberg CJ, Nijenhuis ERS, Bowman ES, Boon S, Goodwin J, Jacobson M, Ross CA, Şar V, Fine JG, Frankel AS, Coons PM, Courtois CA, Gold SN, Howell E (2005): Guidelines for Treating Dissociative Identity Disorder in Adults 2005-International Society for the Study of Trauma and Dissociation. Journal of Trauma and Dissociation 6 (4): 69-145.
         3. Karadağ F, Şar V, Tamar-Gürol D,   Evren C, Karagöz M, Erkıran M (2005): Dissociative disorders among inpatients with drug or alcohol dependency.  Journal of  Clinical Psychiatry, 66:1247-1253.
       4. Kluft RP (1991): Clinical presentations of multiple personality disorder. Psychiatric Clinics of North America  14:605,1991.
        5.Loewenstein RJ (1991): An office mental status examination for complex chronic dissociative symptoms  and multiple personality disorder. Psychiatric Clinics of North America 14:567.
6. Putnam FW. Diagnosis and Treatment of Multiple Personality Disorder. New York: The Guilford Press,1989.
7.Şar V (2006):The scope of dissociative disorders: an international perspective. Psychiatric Clinics of North America  29: 227-244.
8.Sar V, Ross CA   (2006) :Dissociative disorders as a confounding factor in psychiatric research.   Psychiatric Clinics of North America   29:129-144.
9.Şar V, Akyüz G, Doğan O (2007).   Prevalence of dissociative disorders among women in the general population. Psychiatry Research, 149:169-176.
10. Şar V, Akyüz G, Kuğu N, Öztürk E, Ertem-Vehid H (2006) :Axis-I dissociative disorder comorbidity in borderline personality disorder and reports of childhood trauma.   Journal of Clinical Psychiatry   67 (10):1583-1590.



3598
Klinik Görünüm
   Hasta genellikle acil olarak başvurur. Tablo saatler, günler ya da en çok bir kaç hafta  sürer. Üzücü bir olay ya da çevresel etkenlerle çok yakından ilgili olarak ani biçimde başlar, gelip geçici ve sınırlı ölçüde düşünce akışı bozukluğu, işitsel ve görsel varsanılar, sanrılar, depersonalizasyon, olağan dışı davranışlar görülür. Özellikle regressif belirti olarak adlandırılan çocuk gibi davranma, dışkı ve idrarını bırakma gibi durumlar dikkati çeker.  Duygulanımda uçarılık, manik kamçılanma, yönelim bozukluğu görülebilir. Katatoni olabilir. Klinik görünüm hızlı değişmeler gösterebilir. Hastanın bu karmaşık ruhsal duruma rağmen aralıklı olarak iletişime oldukça açık olduğu gözlenir. Genellikle kısa süreli hospitalizasyonla ve nöroleptik ilaçlar kullanılmaksızın yatışır. Kalıcı belirti bırakmadığı düşünülür.
   
   Etiyoloji
   Dissosiyatif psikozun ruhsal travma kökenli bir bozukluk olduğu tezi giderek kabul görmektedir. Ülkemizde kadınlarda çoğu zaman ağır evlilik sorunları, geniş aile içersinde cinsiyet ve yaşa bağlı rol hiyerarşisinin yol açtığı baskı ortamı dikkati çeker. Öykü derinleştirildiğinde çocukluk çağı tacizleri ve ihmal gibi travmatik unsurların erken gelişim dönemlerinden itibaren varlığı dikkati çeker. Erkeklerde askerlik ve cezaevi koşullarında ender olmadığı bilinmektedir.
   Dissosiyatif psikozun ayırdedici özelliği gösterdiği belirtilerden çok kökenini dissosiyasyondan almasıdır. Dissosiyatif psikoz altta yatan bir kronik karmaşık dissosiyatif bozukluğun komplikasyonu olarak ortaya çıktığında çeşitli alter kişilik durumlarının bir “döner kapı krizi” ya da “eşbilinçlilik krizi” olarak hızlı biçimde kendilerini ortaya döktükleri instabil bir durum niteliğini taşır.
   Sıklık
   Genel toplumdaki sıklığı bilinmemektedir. Türkiye’de on yıllık bir üniversite psikiyatri servisi popülasyonunda bu tanıya % 1.3 oranında rastlanmıştır.
   Tanı ve Ayırıcı Tanı
   Ayırıcı tanıda şizofreni, mani, delirium ve kısa reaktif psikoz dikkate alınmalıdır. Dissosiyatif psikozun şizofreniform bir psikozla ayırıcı tanısı önemlidir, en güvenilir ayırıcı tanı yöntemi uzun süreli izlemedir. Ayırıcı tanıda süre kadar bozukluğun dissosiyatif doğada olduğunun gösterilmesinin de önemli olduğu vurgulanmıştır. Bu amaçla hipnozdan yararlanılabilir. Hastanın ruhsal durumunda ani değişiklikler olması, anlam verilmesi güç görünen ifadeler yanında zaman zaman açık ve rahat iletişim kurulabilmesi, hastanın kimi zaman çocuk kimi zaman erişkin gibi konuşması biçiminde ayrı kimlik durumlarının varlığını düşündürecek gözlemlerin olması, duygulanımda yüzeysellik ve küntlük olmaması dissosiyatif psikozu akla getirmelidir. Dissosiyatif psikoz tanısı konulan hastalarda altta yatan bir kronik karmaşık dissosiyatif bozukluğun olup olmadığı araştırılmalıdır.

   Tedavi
   Genellikle hospitalizasyon yolu ile çevreden uzaklaştırma ve destekleme gerekir. Hastanın stabil bir duruma gelmesi beklenirken güncel stres etkenleri, travmatik ortamın devam edip etmediği araştırılmalı ve gerekirse buna yönelik önlem alınmalıdır. İlaç tedavisinin özgül bir yararı yoksa da palyatif olarak anksiyolitikler, sedatifler ve nöroleptikler kullanılabilir. 
   Altta yatan DKB gibi bir kronik karmaşık dissosiyatif bozukluğun var olup olmadığı incelenmelidir. DKB için  “tanı penceresi” oluşturan böyle bir durumda alter kişiliklerin tanınması ve ilişki kurulması, gerekirse bunlardan bazıları ile kontratlar yapılması hastanın stabilleşmesini hızlandırır. Yardımcı tedavi yöntemi olarak hipnozdan yararlanılabilir.
   
    PERİTRAVMATİK (AKUT) DİSSOSİYATİF BOZUKLUK
    Ölüm, yaşamı tehdit eden haller ve başka ağır stres yaratan  yaşantıların hemen sonrasında ortaya çıkan tablolardır. Olay ardından olanları anımsayamama ya da yeniden yaşıyor gibi olma, gözünün önüne olayla ilgili görüntülerin gelmesi flaşbek, depersonalizasyon, dalgınlık, duygusal tepkisizlik, çevrede olan bitenlerin farkında olmama gibi dissosiyatif belirtiler ortaya çıkar. Kabus niteliğinde rüyalar, bunaltı,huzursuzluk, tedirginlik, uyku bozukluğu, olayı anımsatan uyaranlardan kaçınma gibi belirtiler olabilir. Genellikle bir ay içersinde belirtiler düzelir. Daha uzun süren durumlar travma sonrası stres bozukluğu olarak adlandırılır.

   
           DİSSOSİYATİF TRANS BOZUKLUĞU
         Tanım
           Çevreye tepki vermede azalma ya da belirli bir noktaya odaklanma biçiminde epizodların kişinin psikososyal işlevlerini etkileyecek düzeyde sık görüldüğü durumlarda dissosiyatif trans bozukluğundan söz edilir.  Posesyon durumları da bu bozukluk bünyesinde sınıflandırılmaktadır.
       Klinik Görünüm
       Hasta trans durumunda iken çevreyle temasını kaybetmiş bir haldedir. İç dünyasıyla meşgul gibi görünür ve çevresindekilerle iletişimi kesilir. O sırada az ya da çok kendi kendine konuşma olabilir. Sonradan kişi bu epizod sırasında olanları hatırlamaz. 
       Etiyoloji
       Dissosiyatif mekanizma esastır. Travmatik bir geçmişe rastlanabilir. Bu konuda yeni çalışmalara gereksinim duyulmaktadır.
         Sıklık
          Dissosiyatif trans bozukluğu Türkiye’de kadınlarda genel toplumda sıklığı 0.6 % olarak bulunmuştur.
        Tanı ve Ayırıcı Tanı
        Diğer dissosiyatif bozukluklardan ayırt etmek gerekir.Kafa travması ya da epilepsi sonrası oluşan bir durumla karıştırılmamalıdır. Çocuklarda dissosiyatif trans bozukluğu gelişmekte olan bir karmaşık dissosiyatif bozukluğun işareti olabilir.
        Tedavi
        Temel yaklaşım diğer dissosiyatif bozukluklarda olduğu gibidir. Psikoterapide hastayı benimseyen ve güven verici ilişki ve varsa travmatik içeriğe ulaşma önem taşır. Kabulü zor ve anksiyeteye neden olabilecek bir içerik söz konusu olabileceğinden tedavini evrelendirilmiş biçimde yürütülmesi uygun olur.
   

Tablo 8: Dissosiyatif Trans Bozukluğu DSM-IV Araştırma Ölçütleri

A. (1) ya da (2)’den bir tanesi:
    (1) Aşağıdakilerden en az biriyle ilişkili trans,yani bilinç durumunda geçici belirgin
         değişiklik ya da yeni bir kimlik ile yer değiştirmeksizin olağan bireysel kimlik
          duygusunda yitim:
         (a) Yakın çevrenin farkında olmada daralma ya da çevresel uyaranlara alışılmamış
               biçimde dar  ve seçici odaklanma
         (b) Birinin denetiminin ötesinde olma olarak yaşanan basmakalıp davranışlar ya da
               hareketler 
    (2) Posesyon transı, alışılmış bireysel kimlik duygusunun yeni bir kimlik ile yer
         değiştirmesi ile belirli bilinçlilik durumunda tek ya da epizodik değişiklik.
         Bu,aşağıdakilerden biri (ya da daha fazlası) ile kanıtlanan bir ruhun ,gücün,
         ilahi varlığın ya da başka bir kişinin etkisine atfedilir:
          (a) Posesyon etkeni tarafından denetim altında olma olarak yaşanan basmakalıp ve
                kültürel olarak belirlenmiş davranışlar ya da hareketler.
         (b) Olaya yönelik tam ya da kısmi amnezi
 B. Trans ya da posesyon transı durumu ortak kültürel ya da dini uygulamanın olağan bir parçası olarak kabul edilemez.
 C. Trans ya da posesyon transı durumu    klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal,mesleki ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur.
D. Trans ya da posesyon transı durumu sadece Psikotik bir Bozukluğun (Psikotik özellikleri Olan Duygudurum Bozukluğu ve Kısa Psikotik Bozukluk dahil) ya da Dissosiyatif Kimlik Bozukluğunun gidişi sırasında ortaya çıkmaz ve bir maddenin ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.


3599
Sıklık
          Dissosiyatif amnezinin görülüş sıklığı genel toplumda Türkiye’de kadınlarda % 7.0 olarak bulunmuştur . Savaş ve sosyal afet zamanlarında sıklığının arttığı bilinmektedir.
          Tanı ve Ayırıcı Tanı
      Fiziksel-nörolojik ve ruhsal muayene, EEG ve  gereken ek tetkikler (beyin görüntüleme yöntemleri, toksikolojik testler vb.) yapılmalıdır. Ayırıcı tanıda başta kafa travması ve epilepsiye  bağlı olmak üzere organik kaynaklı ruhsal bozukluklar, diğer dissosiyatif bozukluklar, ve temarüz dikkate alınmalıdır. Çoğu hasta yakını organik kaynaklı ruhsal bozukluklarla gelen hastalarda da çeşitli stres etkenleri tanımlar ve bu bilgiler yanıltıcı olabilir. Bu bakımdan ayırıcı tanıda öyküden çok fiziksel muayene bulguları ve ruhsal gözleme önem verilmelidir. Hastanın genç ve organik risk etkenlerinden  (arterioskleroz, hipertansiyon vb.) uzak bir kişi olması, tablonun çok ani başlaması, belirtilerden hemen önce ortaya çıkan belirgin  bir stres etkeninin bulunuşu, belirtilerin kendiliğinden ya da çevreden uzaklaştırma ile hızla düzelmesi dissosiyatif bozukluk yönünde düşündürür. Entoksikasyona bağlı durumlar toksik maddenin alındığının gösterilmesi ile anlaşılır.
       Tedavi
        Destekleyici yaklaşımla (psikoterapötik görüşme, çevreden uzaklaştırma/hospitalizasyon) çoğu kendiliğinden iyileşir. Hipnoz ve sodyum amobarbital görüşmeleri başarı ile kullanılabilir. İyileşme oranı ortaya çıkarıcı stres etkeninin durumu ile bağlantılıdır. Tedavi sürecinin anlayışlı bir yaklaşım ve destekleyici bir tutum   içermesi, hasta-hekim ilişkisinin olumlu bir havada olması gerekir. Hiç kimse belleğini ya da kimliğini mecbur kalmadan terketmez. Bu ortam içersinde ön inceleme temel öyküyü sağlar, olumlu beklentileri artırır ve gerekli olduğu zaman kullanılacak hipnoz ya da amobarbital görüşmelerinin yapıcı olması için gereken terapötik ilişkiyi sağlar. Yaş regresyonu ve abreaksiyon teknikleri iyi sonuç vermez.  İyileşme döneminde araştırıcı bir tutumdan çok  anımsama kusurunun düzeltilmesi üzerinde çalışılması uygundur. Hasta unuttuklarını anımsamaya ancak tolere edebileceği oranda cesaretlendirilmelidir. Amnezi kalktıktan sonra olanların daha derinliğine anlaşılmasına yönelik araştırıcı tutuma ağırlık verilir.

              DİSSOSİYATİF FÜG
             Tanım
    Kişi kendisini birden nasıl geldiğini bilmediği bir yerde bulur, aradan geçen sürede olanları hatırlamamaktadır. Dakikalar, saatler, ya da günler sürebilen böyle bir füg dönemi sırasında her zamankinden farklı bir kimlik edinmiş gibi davranır, karmaşık işlevleri yerine getirebilir ve çevresindekilerce durumundaki olağandışılık farkedilmeyebilir. DSM-IV dissosiyatif füg tanı ölçütleri Tablo 3’ de yer almaktadır.

Tablo 6:   Dissosiyatif Fügün DSM-IV Tanı Ölçütleri

A. Başlıca bozukluk, geçmişini unutup (anımsamayarak) birden, beklenmedik bir biçimde evinden ya da  alışageldiği işyerinden ayrılıp gitmedir.
B. Kişisel kimlik konusunda kafa karışıklığı ya da yeni bir kimliğe bürünme (kısmen ya da tamamen)
C. Bu bozukluk, sadece Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu sırasında görülmekte değildir ve bir maddenin (örneğin  kötüye kullanılan bir madde, bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örneğin temporal lop epilepsisi) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı olarak ortaya çıkmamaktadır.
D. Bu belirtiler klinik olarak anlamlı derecede sıkıntıya ya da toplumsal ilişkiler, çalışma yaşamı ya da başka önemli işlev alanlarında bozulmaya neden olmaktadır.

   Klinik Görünüm
      Dissosiyatif füg tipik olarak kısa sürer. Saatleri ya da günleri kapsayabilir, kısıtlı bir  ölçüde de olsa seyahat görülür. Ender olarak aylarca sürebilir ve binlerce kilometrelik seyahatler olabilir. İyileşme genellikle uyku ardından ani olur.
   Etiyoloji
   Genellikle bir psikososyal stres etkeni ile bağlantılı olarak  meydana gelir. Savaş,doğal ve toplumsal afetler sırasında olabilir. Öyküde kişisel reddedilme, kayıplar, başarısızlıklar, evlilik sorunları ve parasal sıkıntılar görülebilir.
   Sıklık
   Genel toplumda dissosiyatif füg sıklığı Türkiye’de kadınlarda % 0.2 olarak bulunmuştur. Bu bozukluğun kendi başına ender görüldüğü, daha çok kronik karmaşık dissosiyatif bozuklukların bir belirtisi olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.
   Tanı ve Ayırıcı Tanı
          Fiziksel-nörolojik ve ruhsal muayene, EEG ve gereken diğer ek incelemeler yapılır. Ayırıcı tanıda organik kaynaklı ruhsal bozukluklar (epilepsi, entoksikasyon vb.) ve diğer dissosiyatif  bozukluklar dikkate alınır. Organik sendromlarda kişilik değişikliği görülebilir, fakat karmaşık bir seyahat ya da başka bir kimlik edinilmesine raslanmaz. Dissosiyatif füg  öncesinde bilinçte sislenme olur ve bu durum organik kaynaklı bir tabloyu akla getirebilir. Organik vakalar EEG’de yavaşlama ya da başka bulgular gözlenerek ayırdedilebilir. Temporal lop epilepsisinde dissosiyatif fenomenler  ya iktal olaylarla bağlantılıdır ya da interiktal disforiye karşı savunma olarak oluşur. Epilepsiye bağlı füglerde motor fenomenler ve seyahat genellikle basit özelliktedir, işlevsel gibi gözükse de stereotipiktir ve yeni bir kimlik edinmeyi içermez.
   Dissosiyatif amnezide amaçlı bir seyahat görülmez, ancak dolaşma ve hedefi görece belirsiz bir seyahat görülebilir. Yeni bir kimlik edinilmez. DKB’nda ise değişik zamanlarda tekrar tekrar ortaya çıkan ve iç bütünlük, devamlılık gösteren kimlikler vardır. DKB’nda bir dizi olay, semptomatik davranışlar ve kimlik sorunlarına ilişkin öykü çocukluğa kadar uzanırken fügde kimlik sorunlarının başlaması fügün başlaması iledir. Temarüz ile ayırıcı tanı zordur. Uzun süreli gözlem, hipnoz ve sodyum amobarbital görüşmesi yararlı olabilir.
   Tedavi
   Amnezinin tedavisine benzer. Hasta füg sırasında görüldüyse temel kimlik bilgilerini anımsamasının sağlanması için çalışılır, bu durumu neyin başlattığı incelenir ve durumun onarılması için destek verilir. Ancak, hasta hekime çoğunlukla füg bittikten sonra gelir. Füg sırasında kendini gösteren ruhsal antitelerin çevre tarafından farkedilmese de sürüp giden, zihinde devamlılığı olan durumlar olup olmadığı incelenmelidir. Hipnoz ve sodyum amobarbital görüşmesi psikoterapi ile birlikte düşünülebilir. Bellek ve kimlikte süreklilik sağlanmalıdır. Psikoterapi sırasında hastanın psikososyal stresle nasıl başettiği incelenmeli ve duygularla ve durumlarla dissosiyatif olmayan yoldan başetmesi mümkün kılınmalıdır. Güvensiz bağlanma sorunları ele alınmalı, füg davranışının içerdiği ifade bulunmalıdır.

   DEPERSONALİZASYON BOZUKLUĞU
   Tanım
   Kişi kendisine yabancılaştığı duygusu  içersindedir.  DSM-IV tanı ölçütleri Tablo  4’ de görülmektedir.

Tablo 7: Depersonalizasyon Bozukluğunun DSM-IV Tanı Ölçütleri

A. Kişinin mental süreçlerinden ya da bedeninden ayrıldığı  ve sanki onlara dışardan bir gözlemci gibi baktığı hissinin (örneğin kendini sanki bir rüyada imiş gibi hissetme) sürekli ya da yineleyici biçimde olması
B. Depersonalizasyon yaşantısı sırasında, gerçeği değerlendirme yetisi bozulmaz.
C. Depersonalizasyon klinik olarak anlamlı  derecede sıkıntı ya da toplumsal ilişkiler, çalışma yaşamı ya da başka önemli işlev alanlarında bozulmaya neden olmaktadır.
D. Depersonalisyon yaşantısı sadece Şizofreni, Panik Bozukluğu, Akut Stres Bozukluğu gibi başka bir mental bozukluk  ya da başka bir Dissosiyatif Bozukluk sırasında görülmekte değildir ve bir maddenin (örneğin kötüye kullanılan bir madde, bir ilaç) doğrudan fizyolojik etkileri  ya da bir genel tıbbi duruma (örneğin temportal lop epilepsisi) bağlı olarak ortaya çıkıyor olmamalıdır.

   Klinik Görünüm
   Gerçek olmama, yaşıyor gibi olmama ya da bedenin bazı parçalarının ayrılması ve değişmesi, ya da kendi vücuduna dışardan bakma, ya da robot gibi olma biçiminde anlatılır. Kişi ellerinin, ayaklarının değiştiğini, kendisini tanıyamadığını söyleyebilir. Bu kişiler o sırada duygularını ya da yaşadığını hissedememekten de yakınabilir. Bu yaşantılar bir kaç saat süren ve yineleyen epizodlar biçiminde olabileceği gibi devamlı da olabilir. Devamlı olduğunda kişi davranışlarını, düşüncelerini kendisine ait değilmiş gibi hisseder. Ancak böyle bir şeyin gerçekte olamayacağını bilir ve bu durumdan büyük rahatsızlık duyar.
   
   Etiyoloji
    Depersonalizasyonun fizyolojik ya da anatomik bir bozukluktan kaynaklanabileceği, ruhsal travma karşısında beynin önceden biçimlenmiş bir yanıtı olarak ortaya çıkabileceği düşünülmüştür. Psikanalitik kuramlar depersonalizasyonu acı veren ya da çatışmalardan kaynaklanan duygulara karşı savunma olarak nitelendirirken, başka bazı yazarlar kişinin gözleyen ve katılan kendiliğinin birbirinden ayrılması olarak açıklamıştır. Depersonalizasyon hem normallerde, hem de psikiyatrik bozukluğu olanlarda görülebileceği gibi yaşamı tehdit eden durumlar ve ağır stres karşısında geçici olarak da oluşabilir.
   Sıklık
   Genel toplumda depersonalizasyon bozukluğunun sıklığı Türkiye’de kadınlarda % 2.4 olarak bulunmuştur.
   Tanı ve Ayırıcı Tanı
   Ayırıcı tanıda akut anksiyete nöbeti, ruhsal travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, obsessif bozukluk, hipokondriyaklık, şizofreni, sınırda kişilik bozukluğu, madde kullanım bozuklukları, epilepsi, organik hastalıklar ve ilaç yan etkilerinin dikkate alınması gerekir. Depersonalizasyon başka bir psikiyatrik bozukluğun bir belirtisi olarak da görülebilir. Temporal lop epilepsisinde depersonalizasyon yaşantıları ortaya çıkabilir.
   Tedavi
   Etkili olan bir ilaç bilinmemektedir. Psikoterapisi konusunda yeterli bilgi yoktur. Dinamik psikoterapi, hipnoz, davranış tedavisi üzerinde durulmuştur. Altta yatan başka bir bozukluk varsa tedavi ona yönlendirilmelidir.

   DİSSOSİYATİF PSİKOZ
   Tanım
   Davranış, düşünce, duygulanım ya da bilişsel işlevlerde akut olarak ağır bir bütünlük kaybının ortaya çıktığı, gerçeği değerlendirmenin bozulabildiği, dissosiyatif doğalı ve kısa sürede tam iyileşen, çevresel etkenlerin başlattığı bir geçici psikoz durumudur.

3600
Tablo 4: Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu ve Benzeri Durumlarda Başvuru Biçimleri
1.   Kronik depresyon (distimi, çifte depresyon)
2.   Konversiyon bozukluğu
3.   Borderline kişilik bozukluğu görünümü
4.   İntihar girişimi (özellikle yineleyici olanlar)
5.   Kendi bedenine tekrarlayıcı biçimde zarar verme
6.   Dissosiyatif psikoz
7.   Cinsel problemler (“ego-distonik eşcinsellik”, vajinismus vb.)
8.   Flaşbek halleri
9.   Migren
10.   “Adölesans problemleri” (impulsivite,okul başarısızlığı,madde kullanımı vb.)

   Etiyoloji
    Günümüzde DKB çocukluk çağı kötüye kullanımına bağlı kronik ve karmaşık bir travma sonrası dissosiyatif psikopatoloji olarak kabul edilmektedir. Şimdiye dek yayınlanan vaka serilerinde başta aile içi olmak üzere çocukluk çağında cinsel, fiziksel, emosyonel taciz ve ihmale yüksek oranlarda rastlanmıştır. Bildirilen serilerin % 75-90‘ı kadındır. Ancak bu durum kadınların çocukluk çağı travmalarına daha sık uğradıkları anlamına gelebileceği gibi erkek hastaların psikiyatrik tedaviye başvurmaktan çok doğrudan adli sisteme girdikleri ya da hastalık belirtilerini gizledikleri anlamına da gelebilir, çünkü adölesan vaka serilerinde bu orantı bu denli büyük değildir.
   Sıklık
   Çalışmalar DKB’ nun genel popülasyonda %1, genel psikiyatri servisinde %5  dolayında görüldüğünü belirlemektedir. Ancak DKB ölçütlerini tam doldurmayan ama yakın özellikteki durumlar katıldığında karmaşık dissosiyatif bozukluk sıklığı genel toplumda  %5 (kadınlarda), psikiyatri servisinde ise 10% dolayına yükselmektedir. Türkiye’de kadınlarda genel toplumda tipik DKB sıklığı 1.1% olarak bulunmuştur.
   Tanı ve Ayırıcı Tanı
   Fiziksel/nörolojik ve ruhsal muayene, EEG yapılmalıdır. DKB hastalarının gösterdikleri belirtiler nörotik, sınırda,  psikotik ve organik olmak üzere çok sayıda kategoriyi akla getirir. Gerçek anlamda komorbidite olabileceği gibi DKB hastaları sadece görünüşte çok sayıda psikiyatrik bozukluğun ölçütlerini de doldurabilirler. Sık olarak birlikte görülen bozukluklar konversiyon bozukluğu, somatizasyon bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, sınırda kişilik bozukluğu, depresyon ve madde kullanım bozukluğudur.
   DKB hastaları açıkça hissettikleri pek çok belirtiyi ancak sorulduğunda anlatır, belirtilerden bir çoğu eğer sorulmamışsa hasta tarafında ifade edilmeyebilir. Hastaların bir çoğu içinde başka kişilerin bulunduğunu ifade eder. Onların isimlerini, yaşlarını sayar, bir bölümünün seslerini kafasının içinde fakat net olarak duymaktadır. Bunlardan bazıları tarafından yönetildiğini belirtebilir. Başağrısı, bayılmalar, psödopsikoz, amnezi, füg, depersonalizasyon ve derealizasyon yaşantıları, somatizasyon ve konversiyon belirtileri, düşünce akışında bozukluk  ve duygulanımda küntlük olmaksızın kafanın içinden geldiği belirtilen işitsel varsanılar bu bozukluğu klinisyenin aklına getirmelidir. Bunların bir kaçının bir arada bulunması ise çok daha anlamlıdır. Böyle bir hastada diğer belirtiler ve ayrıca trans halleri, hayal kurma ve farklı alterler kişiliklere ait belirtiler sorulmalıdır.
   Hastaların öykülerinde genellikle başarısız tedaviler ve çok sayıda değişik psikiyatrik tanı dikkati çeker. Görüşme içersinde kısa süreli unutmalara, ses, konuşma ve hareket özelliklerinde dalgalanmalara dikkat etmelidir. Hastaya unutkanlığının olup olmadığının sorulması inkar ya da konfabülasyon nedeniyle bilgi sağlamayabilir. Hastalar genellikle kendilerini yabancı yerlerde bulduklarını ya da kendilerine uymayan etkinliklerde bulunduklarını anlatmaya isteksizdirler. Dolaylı sorular daha iyi tolere edilir. Başkaları başka isimle çağırıyorlar mı? Sanki insanlar hastaya bilinmedik bazı faktörlerden etkileniyormuş gibi davranıyorlar mı? Açıklanamayan yetenekler ortaya çıkıyor mu? Var olanlar yok oluyor mu? Hasta sık sık yalan söylemekle suçlanıyor mu? Kişisel eşyaları arasında nasıl ve nereden geldiğini bilmediği şeyler buluyor mu? Kendisini nasıl geldiğini bilmediği yerlerde buluyor mu? Kendisini çok iyi tanıyormuş gibi davranan tanımadığı kişilerle karşılaşıyor mu?
   Klinik görünümün özelliklerine bağlı olarak şizofreni, depresyon, sınırda kişilik bozukluğu ve temporal lop epilepsisi ayırıcı tanıda gündeme gelebilir.    Şizofrenik bozukluğa özgü duygulanım küntleşmesi DKB’nda görülmez. DKB nöroleptik ilaçlarla tedaviye iyi yanıt vermez. Yanlış tanı alarak uzun yıllar nöroleptik ilaçlar kullanmış DKB hastalarına rastlanır, bu hastalarda şizofreniden beklenen ağırlıkta kişilik yıkımı gözlenmez. DKB’nda işitsel varsanılar kafa içersinde duyulur ve sorulduğunda görüşmeciye yanıt verdikleri hasta tarafından ifade edilir.
   Çoğu hasta çok sayıda depressif yakınma dile getirir. Ancak genellikle aynı görüşme içersinde dahi bir alter kişiliğin öne çıkması ile depressif bulgular kaybolur. Ek olarak depresyon tanısı konulabilmesi için depressif belirtilerin alter kişiliklerin çoğunda görülmesi koşulu aranır. Bu koşul karşılanmadığında antidepressif ilaç tedavisi yararlı olmaz.
   Temporal lop epilepsisinde dissosiyatif belirtiler görülebilir. Ancak bu belirtiler bir DKB’nun tam klinik profilini karşılamaktan çok uzaktır. Bu nedenle ayırıcı tanıda bir güçlükle karşılaşılmaz. Bir DKB hastasında epilepsi bulunduğu takdirde her iki tanıyı da birlikte koymak gerekir.
   DKB’nun etiyolojisinde yer alan travmatik yaşantıların izleri uyku bozukluğu, kabuslar, flaşbek yaşantıları biçiminde dağınık belirtilerle kendini gösterir. Hasta travmatik yaşantılarının bir bölümüne amnezik olabilir. Ancak bu yaşantılarının bilincinde olan ve açık olarak travma sonrası stres bozukluğu gösteren hastalara da sıklıkla rastlanır.
   Bir çok DKB hastası DSM-IV sınırda kişilik bozukluğu ölçütlerini doldurur. Ancak bu durum DKB tanısına engel değildir. Bu kişilerin bir çoğunda sınırda kişilik bozukluğu görünümü dissosiyatif bozukluğun tedavisi ile kaybolur. Bu belirtiler DKB’nda alter kişiliklerin yer değiştirmelerinden ya da aralarındaki etkileşimden kaynaklanır. Sınırda kişilik bozukluğu ölçütlerinin çok sayıda alter kişilik için ayrı ayrı geçerli olduğu görülmedikçe DKB hastası bir sınırda kişilik bozukluğu vakası olarak kabul ve tedavi edilmemelidir. Kişilik bozukluğu kavramının yeniden tanımlanması ile gelecekte bu ayrımın daha isabetli biçimde yapılabilmesi beklenmektedir.
   Evsahibi kişiliği sıkıştırmakta olan bir alter kişilik panik nöbetlerine neden olabilir, çocukluk çağı travmasını taşıyan bir alter kişiliğin kendisini kirli hissederek sürekli yıkanmak istemesi obsessif kompulsif bozukluk olarak görünebilir, hala eski zamanda yaşadığını sanan ve kendisini beş yaşında hisseden bir çocuk kişilik zaman zaman egemen olduğunda hastanın yönelimi bozulabilir, hep aç olan bir başka çocuk kişiliğin sürekli yemekle ilgilenmesi yeme bozukluğu görünümünü verebilir. Bütün bu durumların ortak özelliği alter kişilik etkinliğinden kaynaklanmaları ve ilgili sendromlara yönelik tedavilerle değil ancak DKB’na özgü tedavi ile iyileştirilebilmeleridir.
   Projektif testler DKB’na özgü bulgular  ve travmatik kökenli ruhsal bozukluklarda görülen özgül tepkiler  dikkate alınmadığı sürece ayırıcı tanıda geçerli ve güvenilir biçimde kullanılamaz. Buna karşılık özbildirime dayalı Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği (DES) ve DDIS ya da SCID-D gibi yapılaştırılmış klinik görüşme çizelgeleri belirti tarama ve tanı amacıyla başarıyla kullanılmaktadır.

   Tedavi
            DKB’nun etkili tek tedavisi kişilik durumlarını tanıyıp kabullenen ve bunların ayrılmasına yol açan ruhsal süreçleri tersine çevirmeyi hedefleyen, yaşanılan travma üzerinde çalışan bir psikoterapidir. DKB’nun psikoterapisi sırasında bir çok yöntem birlikte kullanılır. Dissosiyatif psikopatolojiyi etkileyen bir ilaç henüz bilinmemektedir. Anksiyolitikler ve sedatifler palyatif olarak kullanılabilir. Birlikte depresyon bulunduğunda antidepresanlardan yararlanılır. Nöroleptiklerden yarar umulmadığı gibi durumu kötüleştirebildiğine ilişkin gözlemler vardır. Antiepileptiklerin etkisi gösterilememiştir. Çeşitli ilaçlar farklı alter kişilikler üzerinde değişen etkiler yapabilir. Dissosiyatif kimlik bozukluğu psikoterapisi  üç evreden oluşur:  Stabilleştirme, travmatik yaşantıların ele alınması ve entegrasyon. Tedavinin başlangıç döneminde güven ve güvenli bağlanmanın oluşması önemlidir. Alter kişiliklerin işlevlerinin anlaşılması tedavinin bir parçasını oluşturur. Hasta var olan destek sistemlerini ve sosyal ağları da kullanmayı öğrenmelidir.
          Dissosiyatif bozukluk hastası kurban,istismarcı ve seyirciden (ya da kurtarıcı) oluşan travma üçgeninde kurban pozisyonundadır. İstismarcıya bağlanması sürmekte ve kendi kontrolünü sağlama konusunda yetersizlik içersindedir. Her dissosiyatif bozukluk tedavisi, edninde sonunda, istismarcıya bağlanma sorununu ele almak ve çözmek zorundadır. Bunun için hastanın gerçeği doğru algılamasına ve bunun sonucunda ortaya çıkabilecek matem yaşantısında yardım etmek, ona bu beceriyi sağlayana kadar tedavide güvenli bağlanma olanağını sunmak önemli ilkelerdir.     

      DİSSOSİYATİF AMNEZİ
   Tanım
   Dissosiyatif amnezinin temel özelliği önemli kişisel bilgilerin sıradan bir unutkanlıkla açıklanamayacak biçimde anımsanamamasıdır. Hastada bu durumu açıklayan organik bir bozukluk yoktur. Bu bozukluğun DSM-IV tanı ölçütleri Tablo 4’de görülmektedir.

   Tablo 5:Dissosiyatif Amnezinin DSM-IV Tanı Ölçütleri
A. Başlıca bozukluk, genellikle travmatik ya da stres yaratıcı özellikte olan önemli kişisel bilgileri, sıradan bir unutkanlıkla açıklanamayacak bir biçimde anımsayamama epizodunun bir ya da bir kaç kez olmasıdır.
B. Bu bozukluk, sadece bir Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu, Dissosiyatif Füg, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Akut Stres Bozukluğu ya da Somatizasyon Bozukluğu  sırasında görülmekte değildir ve bir maddenin (örneğin kötüye kullanılan bir madde, bir ilaç) doğrudan fizyolojik etkilerine ya da nörolojik ya da başka bir genel tıbbi duruma (örneğin Kafa Travmasına Bağlı Amnestik Bozukluk)  bağlı olarak ortaya çıkmamaktadır.
   Klinik Görünüm
   Kişisel yaşantılara ilişkin normalde bilinçli zihne çağrılabilen anı grupları elde edilememekte ya da geçici olarak elde edilse bile bilinçte tam olarak tutulamamaktadır. Bazı anı, duygu ve düşünceler ya da büyük anı grupları ve bunlarla bağlantılı duygulara  erişilememektedir. Dissosiyatif amnezi genellikle ani başlar ve biter. Ancak, yavaş başlangıç (genellikle başağrısıyla birlikte ya da olmaksızın gelişen hafif bir bilinç sislenmesini izleyerek) ve yavaş iyileşmeler (zaman içersinde anı parçaları  ortaya çıkar) de gözlenebilir. Sıklıkla genelleşmiş bir amnezi ardından daha sınırlı bir amnezi durumuna geçilir. İyileşme sıklıkla kendiliğinden olur. Çoğu vaka görünürde tamamen iyileşir, ama özellikle stres etkenleri devam ediyorsa yinelemeler görülebilir.
    Dissosiyatif amnezinin değişik klinik tipleri tanımlanmıştır. Lokalize ya da sınırlı (circumscribed) tip klinik popülasyonlarda en sık görülenidir. Belirli ve sınırlı bir zaman dönemi içersinde, genellikle sarsıcı bir olayı izleyen bir kaç saat  boyunca olanların hiç biri hatırlanmamaktadır. Seçici amnezide belirli bir zaman döneminde meydana gelen olayların bir bölümü hatırlanmamaktadır. Bu tip durumlar ender değildir, ancak yaşam ve kimlikte bütünüyle süreklilik kaybı olmadığından klinik ortamda dikkati çekmez. Sistematik amnezi buna benzer, yalnız belirli ve birbiriyle ilişkili bazı olaylar hatırlanmamaktadır. Genelleşmiş tipe görece az rastlanır. Kişi yaşamını bütün olarak hatırlamamaktadır. Sürekli amnezide belirli bir zamandan itibaren olan olaylar, şimdiki zamanda olanlar dahil hatırlanmamaktadır, olaylar yaşandıktan hemen sonra unutulmaktadır.
   
            Etiyoloji
          Amnezi sıklıkla ağır bir psikososyal stres sırasında başlar. Başlangıcı ani de olsa aslında zaman içersinde birikim yapan bir ruhsal çatışmanın sonucu olan durumlar da vardır. Bir tehdit karşısında çıkmaz içersinde bulunma, önem verilen bir şeyin yitirilmesi ya da yitirilme olasılığı,  başedilemeyen ve kişide panik yaratan eğilimler hissetme gibi durumlar sıklıkla ortaya çıkarıcı etken olarak öyküde yer alır.

Sayfa: 1 ... 238 239 [240] 241 242 ... 273