Eşcinsel Terapi Forum - Psikolog www.huseyinkacin.com

Eşcinsellik => Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) => Konuyu başlatan: psikolog - 27 Aralık 2019, 09:22:37 ös

Başlık: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 27 Aralık 2019, 09:22:37 ös
Merhaba, ben Metin A. Üniversite bir öğrencisiyim. .........   Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyorum.  Durumumu zaten biliyorsunuz. Ben çekingenç ve utangaç birisiydim, ortamlara  ve değişkenlere alışmam uzun sürdüğü için hayatımın monoton gitmesinden memnun birisiydim. Annemle babam kavga ettiklerinde içimde çok büyütüyordum sanırım çünkü abim her anne babanın ettiği normal kavgalar olduğunu söylemişti. Ama ben o zamanlar abim gibi düşünmüyordum. İlkokul yıllarım gayet iyi geçti. İlkokulda bu durumumun olduğunu hatırlamıyorum. Ortaokula geçerken okul değiştirdim ve her şeyin orda başladığını düşünüyorum. İlkokulda kimse ergen değildi cinsel olaylar hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama okul değiştirince düştüğüm sınıftaki herkes ergenliği zirvelerde yaşıyordu, herkes ergen ergen, cinsel espriler yapıyor ve düşünme tarzları sadece bu yönde çalıştığı için hiç arkadaş edinemedim, herkes, dedikleri cinsel şeyleri anlamadığım için benle dalga geçiyordu yaptığım hareketleri gene cinsel olaylara bağlayıp alay ediyorlardı. Ama asıl korkum beden salonundaki erkek soyunma odasıydı. Herkes birbirinin vucudundan cinsel espriler yapıp dalga geçiyor ve ben orada ustumu cikarmaya korkuyordum. Başlarda benle dalga geçince rehberliğe şikayet ettim ama gene de ben tuvalet kabininde üstümü değiştiriyordum. Sanıyorum ki bu olaylardan dolayı artık başkalarının yanında tişörtümü bile çıkartamıyorum. Bir gün gene kabinde üstümü değiştirirken içeri bir kaç erkek girdi. Ben hala kabindeyim ama benim kabinde olduğumu bilmiyorlardı. Ve seslerden anladığım kadarıyla birbirlerine cinsel temaslarda bulundular. Ben de hemen kabini açıp koşarak kapıdan çıktım hiç bakmadım o tarafa. Ortaokulda bir çocuk vardı aşırı sapıktı ama ona bulaşanlara cinsel espriler filan yapıyordu sadece. Yalnız takılıyordu ve ben de onla arkadaşlık kurdum. Çünkü bu cinsel meseleleri artık öğrenmem lazımdı. Çocuk bana her şeyi anlattı. Sonra çocukla çok bir iletişime geçmedim. Diğer sene ise sınıfa yeni bir çocuk geldi ve benim ilk halim gibiydi. Hemen onla arkadaş oldum ve ortaokul bitene kadar onla takıldım. Herkes ikimizi alaya alıyordu ama biz hiç tepki vermeyip bir şekilde ortaokulu bitirdik. Bu ortaokulda yaşadıklarımı neden aileme anlatmadığımı hiç bilmiyorum. Tamamen gerizekalılık yapmışım. Aileme söylemeyip evdeyken gayet mutluluk saçtığım için hiç fark etmediler bile. Her şeyi içime atıp dışarıya hiç bir şey yansıtmadım. İşte sonra lise hayatım başladı. Babam öğretmen ve onun okulunu kazanmıştım. Ortaokuldaki gibi arkadaşsız kalmayım diye çok uğraştım ve sonunda bütün sınıfla iyi geçiniyordum. Daha samimi olduğum kişiler de vardı ama genelde hep kızlarla takıldım. Sınıfta oturduğum sıra ve çevresi hep erkekti ve onlarla gruptum ama tenefuslerde beden eğitiminde filan hep kızlarla konuşuyordum. Kızlarla konuşmaktan daha çok hoşlanıyordum her ne kadar erkeklerden oluşan bir grubum olsa da. Ve tabi ben de ergenliği yaşamaya başladım. Bu durumum ne zaman nasıl başladı hatırlamıyorum ama 9. Sınıf ve sonrasında bu durumumun olduğunu biliyorum. Ve 9. Sınıfta tahmin edeceğiniz videoları izlemeye başladım ama normal erkek ve kadının olduğu videolari hiç izlemedim. Durumumu bildiğim için direkt diğer videoları açtım. Ve bu durumumun normal bir şey olmadığını biliyordum ama durumumu hiç önemsemedim. Günlük yaşantımda o kadar etkisi olmuyordu ve ilerisini hiç düşünmedim. Aileme söylemeği hiç düşünmedim. Böyle bir şeyi söylemeyi özellikle benim gibi biri hiç cesaret edemezdi. Ve bunun bir sınav olduğunu, çaresinin olmadığını, hayatımı böyle devam ettirmek zorunda kalıp ilerde hiç aile kuramıyacağımi düşündüm. Dediğim gibi bunun üstünde hiç kafa yormadım, hiç önemsemedim. Ailemin beni ergenlik yaşlarımda takip ettiğini düşünüp internetten de araştırmadım, biyolojide de hormonları işlerken bu durumun östrojen testesteron hormonlarının miktarıyla ilgili doğuştan gelen bir bozukluk olduğunu öğrenince tek nedeninin bu olduğunu düşünüp ekstra bir araştırma yapma gereği duymadım. Lisedeki beden eğitimi soyunma odası gayet normaldi herkes günlük konulardan konuşup üstlerini değiştirebiliyorken ben ortaokulda yaşadıklarımdan dolayı ne onlara bakabiliyordum ne de üstümü değiştirirken rahat davranabiliyordum. Sırtımı onlara dönüp duvara bakarak hemencecik üstümü değiştirip direkt çıkıyordum odadan. Herkesle iyi geçiniyordum ama tabi daha samimi olduğum insanlar da vardı. Birlikte oturduğum erkek arkadaşlarımdan daha samimi olduğum iki kız vardı. En samimi olduğum kişi ise o iki kızdan birisiydi. Kızlarla rahatlıkla konuşabiliyordum onlara karşı cinsel bir dürtü hissetmiyordum. 10. Sınıfta animeye ve league of legends'a başladım. Çocukluktan ise resim yapma hobim vardı. Animelerde hep favori karakterim kadındı neden bilmiyorum ama güçlü ve güzel karakterlere bayılırdım. League of legends'da çoğu zaman kadın karakterleri oynardım çünkü o karakterler bana daha çekici gelirdi. Resim çizerken de hep kadın çizerdim erkek çizmekten hiç eğlenmezdim. 10. Sınıfın sonlarında o tür videolar izlemeyi tamamen bıraktım. Youtubeden izlediğim dini bir video beni çok etkileyip korkutmuştu. 11. Sınıfa geçtiğimde ise derslerim biraz yoğunlaşmıştı. 12. Sınıfta koleje geçtim. 12.sinifta baya ders calistim, her gunum ders calismakla gecti, bu yuzden artik bu durumumu düşünmez oldum. 12. Sınıfın sonunda artık cinsel isteklerim ve dürtülerim eskisi kadar kalmamıştı. Konyayı kazandığımda hafif bir korku yaşamıştım. Erkek yurdunda kalacağım için cinsel isteklerimin eski gücüne kavuşacağı için korkmuştum. Ama çok düşünmedim, bilimcimde hep arkalara atıp universite başlıyana kadar anime izleyip bilgisayar oynadım. Evden dışarı çıkmaktan hoşlanmazdım ailem bile beni evde zor görürdü. Ya bilgisayar odasında oyun oynardım ya da odamda anime izleyip telefonla uğraşırdım. Tek başıma vakit geçirmek benim için en iyisiydi yalnızlıktan hoşlanırdım. Yurda geçince ise cinsel isteklerim sandığım kadar artmadı. Hafif bir artış yaşadı ama kendimi hemen toplayıp gene eski güçsüz haline getirmeyi başardım. Ablam da konyada okumuştu. Benim oraya kazandığım belli olunca orda bir iş buldu. Ama işi kesin olmadığı için ev tutmadık ve ikimizde yurtlarda kalıyoruz. Evden ve ailemden hiç ayrılmamış biri olarak ablam sayesinde konyaya alışmam çok daha rahat oldu. Abimle de iyiydim ama benim bu büyüme zamanlarımda bursada okuduğu için hep ablam yanımdaydı ablamla daha samimiydik. Bir gün gene ablamla buluşunca bir anda söyleme isteği geldi. Bu isteğin nasıl geldiği hakkında hiç bir fikrim yoktu ama madem benim gibi cesaretsiz bir insana kırk yılda bir bu istek geldi  değerlendirmem gerektiğini düşündüm ve söyleyiverdim. Sonra abime anneme ve babama söyledim. Sonra abimin yaptığı araştırmalar neticesinde sizi bulduk. Aileme söyledikten ve sizle buluşuna kadar kendimde şu değişiklikleri yaptım
-Saçım uzundu kestirdim.
-Kızlarla kurduğum ortamları bırakıp hep erkeklerle takılmaya başladım
-Numaramı değiştirdim eski arkadaşlarımdan sadece en samimi olduğum kızla sıra arkadaşım olan erkek kaldı
-Az da olsa gelen cinsel dürtüler olduğu zaman eskiden erkekleri düşününürdüm, şimdi ise başka konuları düşünmeye çalışıp kendi kendine geçmesini bekliyorum
-oda arkadaşlarım odada olmalarına rağmen üstümü değiştirmek için kabine girmemeye başladım


https://www.aydinlik.com.tr/bilim-insanlari-escinsel-geni-diye-birsey-yok-bilim-ve-teknoloji-agustos-2019
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 27 Aralık 2019, 09:27:24 ös
Terapi değerlendirmem= Terapiden çıktıktan sonra bu işi çözebileceğime emindim. Çünkü terapiye gelen diğer insanlarla konuşunca aslında benim meselemin onlara göre çok basit olduğunu, onlar bile düzeldiyse benim hayda hayda düzelceğimi düşündüm. Ama "tamam ya basit bir meseleymiş salla gitsin" tarzı bir düşünceye kaymadım.

En yakın olduğum arkadaşımla tamamen konuşmayı bitirmeye gerek olmadığını onun yerine konuşma sıklığını azaltıp konuşma tarzıma erkeksilik katmayı öğrendiğimde mutlu olmuştum. Onun universiteye giriş sınavlarına hazırlanması benim de sınavlarımın yaklaşması zaten konuşmayı azalttı ve bu az seviyede tutmaya özen göstereceğim.

Bu tarafta sadece cinsel dürtü, diğer tarafta ise sadece duygu dürtüsünün olduğunu öğrenince baya şaşırdım. Çünkü duygu ve cinsel dürtüleri bir bütün zannediyordum. Kendime direkt yanlış etiketi yapıştırmışım ve hormanel diye kendimi yıllarca kandırmışım. Bu durumun tamamen psikolojik olduğuna inandım. Ve terapilerin işe yarıyacağını düşünüyorum çünkü geçmiş başarılarınızı gördüm. Bu durumumu en kısa sürede tamamen normale döndürmek için elimden geleni yapacağım. İyiki cesaret edip ablama söyleyebilmişim ve iyki şuan terapilerle bu durumu düzeltmeye çalışıyorum

Cumartesi-pazar günleri= İstanbuldan ayrıldıktan sonra geri eve geldim. Ailemle eskisi gibiydim. Bu konuyu bildiklerini bile unuttum. Ailemle ilgili her şeyin normale dönmesine sevindim. Ablam da haftasonu ankaraya gelmişti. Pazar günü ikimiz de aynı trenle Eskişehir'e gittik. Yurda geçince derslerimi çalıştım. Ankara'da çalışmam gereken konulara baktım ve bu 2 hafta ders bakımından baya yoğun geçecek gibi

Pazartesi= okula gitmek için üstümü değiştirirken gene kabine girmedim, odada kimse yoktu. Üstümü değiştirirken oda arkadaşlarımdan biri içeri girdi. İstifimi bozmamaya çalıştım ve utanç duygum eskisi kadar ağır basmadı. Bir iki ay önce bir kere daha odada kimse yokken üstümü kabine girmeden odamda değiştirirken oda arkadaşım gelmişti. Bugun gene odaya giren oda arkadaşımla aynı kişiydi. Yani iki olayda da etkenler tamamen aynıydı. Ama o zaman çok utanmıştım ne yapacağımı bilemedim ve oda arkadaşıma baya belli etmiştim utancımı ama bugün öyle ağır tepkiler vermedim. Ve odaya girerken banyodan geldiği için yarı çıplak bir şekildeydi ben ise erkeklerin vucudunun hiç sanatsal olmadığını, odun gibi olup etkilencek bir şey olmadığını dedim içimden. Bu içimden dediğim şeye tam olarak inanmasam da demeye devam ediceğim. Bir müddet sonra, inanmaya inanmaya söylerken bir gün beynimin bu dediklerimi kabul ediceğine umut ediyorum.

Sonra okula gittim filan. Anlatacağım pek bir şey yaşanmadı ve okul bitince geri yurda döndüm

Salı günü = banyoya girdim. Kadın ve erkeğin olduğu normal erotik videoları açtım. Ve başarabildim. Ama kadın etkilemedi başarmamı. Erkeğin aldığı haz duygusunu sanki bende alıyormuş gibi düşündüm. Yani erkeğin yüz mimiklerine odaklanmaya çalıştım

Çarşamba-Perşembe= Genelde ders çalışmakla zaman geçirdim. Ara verdiğim zamanlar arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Artık yurttaki arkadaş grubuma bir şeyler yapmayı öneriyorum, önceden hep onlar bir şeyler derdi ben de tamam derdim. Ve erkek ortamlarına alışmaya başladım ( küfürlü ve cinsel şakalara katılıp onlarla birlikte gülmeye başladım). Perşembe resim kursuna gittim
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 27 Aralık 2019, 09:27:48 ös
Bu haftam hep çalışmakla geçti. Bu sınavımdan sonra anladım ki bu dersleri halleden ben bunu mu halledemiyeceğim. Tıp okumayı cidden hafife almışım. Artık tıp okumanın verdiği özgüven ve havalılığı hissetmeye başladım. Ve bu haftaki terapi ödevlerimi çok rahatlıkla tamamlayınca bir kez daha yapacağıma inandım. Bu düzelme yolunda azimle son sürat gitmek istiyorum. O yuzden banyoda haftada 2 kere değil 3 kere yaptım. Dediğiniz talimatları uydum. İlkinde benle ilk kez pasif olacak bir erkeği düşündüm ve sonları doğru kadını düşündüm.Erkekte de kadında da oral düşündüm. Ve başarabildim. Ama ilk kez pasif olacak erkeği düşündüğümde öyle ayrı bir ego hissetmedim. Bunun nedenini düşününce zaten ben kafamda oluşturduğum erotik hikayelerde hep pasif olmuş erkekleri düşünmüyordum. Düşündüğüm erkek hep ilk kez sevişiyordu ve ben onu oluşturduğum hikayeye göre bir nevi kanatlarımın altına alıyordum. İkincisinde ise sadece kadın oral düşündüm ve rahatlıkla başarabildim. Üçüncüsünde kadın anal düşündüm ve yapabildim. İkincisinde ve üçüncüsünde kendim baya bonyaya girip yapmak istedim. Sadece ödev diye değil yani. Baya şaşırdım bu hisse. Banyoya girmeden önce bir heyecan, kalp hızlanması yaşıyordum. Sanki yapmazsam günü geçiremicekmişim gibi hissettim. Ama kadının vucudu hala erotik gelmiyor. Erkeklere olan erotik hissimde bir azalma olmadı.
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 03 Ocak 2020, 03:47:46 ös
İstanbuldan sonra 1 hafta ankarada kaldım. Sınavdan sonraki hafta pek ders işlenmiyor genelde herkes memleketine gidiyor. Pazar günü banyoya girdim ve vajinadan düşünmeye çalıştım. Ama aklımda yeteri kadar kadın silueti oluşmadı ve sadece organımı kaldırabildim, başaramadım devamını. Pazartesi günü ise halamgile gidecektik. Ama abimle bir kaç sorun yaşadım. Beni gene uyarmaya başladı. Hareketlerimin yanlış olduğundan bahsetti. Kötü bir niyetinin olmadığını biliyorum ama artık bıkmaya başladım. Zaten kendimi değiştirmeye çalışıyorum ama birisi gelip beni uyarınca bir şey yapasım kalmıyor. Acaba benim çabalamadığımımı zannediyor. Olayı anlatayım. Pazartesi halamgile gidecektik. Annemle babam öğretmen, okuldan çıkıp bizi otobusun biraktigi yerden alacaklardı. Ben de sabah abimi uyandırdım otobusun kalkmasına yakın. Abimin hasta oldugunu demistim. Ankaraya giderken yolda 2 3 kere babamı aradım abim nasıl diye. Ben gelene kadar iyileşmiş, sadece baş ağrısı kalmıştı. Burda benim onu sadece uyandırdığımı hal hatrını sormadığımdan bahsetti. Bu hareketimi çocuksu buldu. Kendimi yetişkin görseydim hal hatır sorma sorumluluğumu bilirmişim. Sadece baş ağrısı vardı ve gece uyumadan önce iyi duruyordu. Ben de artık hastalığının geçtiğini düşunup bir de sabah sorma gereksinimi aklıma gelmedi. İkinci olay da, abim köpeklerden korkar, durağa yürürken hava ruzgarli ve kar yagiyordu. Bir iki kopek gorduk. Abimi sakinleştirmeye çalıştım. Köpeklerin zaten şuan bin türlü problemi oldugunu bizle uğraşmıcaklarını dedim. Durağa geldiğimizde bekçinin beklediği yere geçtik. Durakta boşuna üşümeyelim diye. Otobus geldiginde ben hemen kapiyi açıp koştum, çünkü durakta durmayabilirdi bizi görmeseydi. Bir sonraki otobuse 1 saat vardı o otobuse binmek zorundaydik. Bekçinin kapısının onunde bir kopek kivrilmis halsiz bir sekilde yatiyordu cunku hava baya soguktu kar olmustu her yer. Hemen kopegin yanindan gecip şöför bizi gorsun diye koştum. Abim kopekten geçememiş. Ve gene beni suçladı, hareketimi çocuksu buldu. Orda en onemli olay abimin oradan geçmesiymiş, şofor durmazsa bile en kötü birlikte şofore küfredermişiz. Hayır yani hiç bir mantığı yok bu düşüncenin. Nasıl en önemli olay otobuse binmek olamaz. Sofore kufredince geri mi gelecek otobus kalacaz orda mal gibi. Hareketlerime çocuksu demesi beni kudurtuyor. Abim böyle konuşurken butun vucud dilimle sıkkınlığımı gözune sokuyorum. Sonra diyorki beni dinlemediğini biliyorum dogru duzgun dinle beni. E zaten fark et konusma artik diye yapiyorum. Direkt soylemiyorum cunku bu sefer de benim degismek istemedigimi, beni boyle kabul edin tarzi bir dusunceye sahip oldugumu zannedecekler. Cevaplarim atarli oluyor artik bu durumdan bıktığım için. Bu seferde bu ne biçim uslup diye gene çocuksu buluyor. Dönüp dolaşıp gene aynı şeyleri söleyip duruyor. Bir de konuya başlarken ilk ve son kez söyluyorum diyor ama ne ilk oluyor ne son. Bunu dedigimde ise şunu diyor demekki ben ilk ve son olmasını istiyorum ama sen bana tekrarlatmak zorunda kaldırttıyorsun. Yani benim çabalamadığımi, boyle kalmak istedigimi duşundüğünü düşünüyorum. Konuşmadan sonra bir his oluştu içimde. Acaba benim gibi olan insanları terapide görünce cidden boşladım mı, durumumu normalleştirip artık çabalamamaya mı başladım. Artık elimden geleni yapmıyor muyum, abim cidden haklı mı? Başarılarımı küçümsememem gerekiyordu biliyorum ama bu düşüncelerden kendimi alamıyorum. Annem başta abime yeter konuşma artık dedi ama abim anne sen bi sus diyince bir daha olaya karışmadı. Sanırım artık kendi düşüncelerimi kendim dile getirmem için bir daha bir şey demedi. Ama ben düşüncelerimi artık dile getirmeyip sadece dinliyorum. Abime ne kadar konuşursam konuşayim bir şey değişeceğini düşünmüyorum. Konuşma hemen bitsin diye tartışmayı uzatmamak için sessiz kalıyorum. Babam da tartışmaya hafif katıldı ve hepsinde abimi destekledi. Ben zaten sizle konuşuyorum bu meseleleri. Ve kendimi değiştirirken yoruldum ve evde biraz dinlenmek istedim. Biraz kendi halimde kalmak istedim. Ama ailem sanırım bunu yanlış algılayıp bu çocuk hiç yol kat etmemiş olarak algıladı. Bu da bana ders oldu, artık evimi dinlenme tesisi olarak görmeyeceğim. Kendimi dışarıya sizle konuştuğumuz değiştirmem gereken özelliklerimi ( kendime olan güvensizliğim, kendi başarılarımı küçük görmem, hep telefonla uğraşmam, monotonluğa olan sevgim, dış görünüşüme önem vermemem... ) göstermemeye çalışıyorum ve bu beni çok yoruyor. Evde biraz da olsa dinlenmek istedim ama çok yanlış düşünmüşüm. Asıl evdekilere göstermem gerekiyormuş. Bu arada arkadaşlarımla şehir gezileri yapma planları için grup kurdum. Hepsi fark etmez tarzı şeyler söylüyorlar. Ve ilk kez liderlik yapan ben için mükemmel insanlar. Çünkü sorun yaratan insanlar yok kolaylıkla liderlik yapabiliyorum ve bu benim özgüvenimi yükseltiyor. Zaten sorunsuz insanlar liderliği bi zahmet yap gibi başarımı küçümsemiyorum.
   Pazartesi gece bir plan yaptım, vajina olarak düşünmem yeterli gelmemişti, o yüzden yarın izleyerek yapacaktım. Sonra beni bi heyecan tuttu sabah uyandığımda 3 de uyumama rağmen 7.30 da uyandım ve banyoya girdim. İzleyecek video bulamadım hepsi banlanmıştı, bende bari anal izleyim dedim ve başardım. Geri uyudum, uyandığımda saat 2.30 olmuştu ve geri video bakarken vajinadan 2 tane buldum. Hemen banyoya girdim ama videoları izlemek sadece kaldırttı, herhangi bir erotik his uyandırmadı. Ben 2 3 dakka uğraştım başarabilmek için en sonda başarabildim ama hiç bir erotik his uyandırmadı. Sadece meni çıkarken zevk hissi geldi ama o da videolardan ve benim düşüncelerimden bağımsızdı zaten.
    Salı akşamı abim arkadaşıyla buluşacaktı beni de götürdü. Sıkıcı olacak diye düşünüyordum ama orta seviyeydi. Ne sıkıldım ne eğlendim. Ablamın arkadaşlarıyla daha eğleniyorum. Pazartesi halamgildeyken de annemle halam yemekten sonra mutfakta sülale meselelerini konuştu. Abimle babam salona geçip maç muhabbeti yapıyordu. Ben annemgilin orda kaldım, annemgilin muhabbeti daha iyiydi. Ama kendi erkek arkadaş grubumla, lisedeki kız grubum gibi eğlenebiliyorum.
    Çarşamba günü ingilizce çalıştım. İngilizce öğrenmeye karşı baya önyargım vardı yapılamaz bir şey olarak görüyordum. Ama eğitici videolar izledikçe universite derslerimden basit olduğunu keşfettim. Artık ingilizceye olan önyargım kırılmaya başladı ve bu bana özgüven veriyor.
    Perşembe günü uyanınca banyoya girdim ve vajina olarak izlemeden düşündüm. Salı gün izleyerek zar zor başarmıştım. Bugün gene uzun sürdü başarmam ama salı günkünden kısaydı ve bir şey izlemeden sadece düşünceyle başardım
    Cuma günü ingilizce çalıştım, derslerime baktım, resim çizdim
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 17 Ocak 2020, 10:15:40 ös
Beşinci haftam

Bu hafta hasta olduğum için istanbula gidemedim. Ben de kendi kendime banyodaki görevlerimi nasıl daha ileriye taşıyacağımı düşündüm. Ve şu ana kadar banyoda düşündüğüm hikayelerde ben ne istiyordum ne istemiyordum. Bu hafta oluşturduğum hikayelerde ise ben ve karşımdaki de istekliydi. İzlediğim bir dizideki erotik sahneleri kullandım. Pazar ve perşembe olmak üzere iki kere girdim banyoya. Pazar günü dizideki kadını, perşembe günü ise dışardan birisini düşündüm. İki günde de rahatlıkla başardım.
Pazartesi günü ben, 2 arkadaşım ve 2 arkadaşımdan birisinin kuzeni dışardaydık. Kuzeni bizi arabayla bir yerlere götürdü. Normalde genç şoforlerin arabasina binmem, güvenmem. Ama bu sefer bindim ve dusundugum gibi korkutucu değildi. Gayet iyi ve rahat gittik. Yurda gece 11 de geldik. Salı günü gene aynı ekip ve ekstradan bir arkadaşımız daha bu sefer internet kafeye gittik sonrasında bir çaycıya gittik. Çaycıya giderken kimsenin olmadığı karanlık ara sokaklardan yürüdük. Terapiye başlamadan önce gene bu sokaklara benzer yerlerden geçerken ben çok tedirgin olmuştum. Ama bu sefer bir tedirginlik hissetmedim. Belki de kalabalık olduğumuz içindir, çünkü şuan oralardan tek başıma geçebileceğimi pek düşünmüyorum. Salı günü de gece 11 de geldik. İki günde çok iyi geçti.
Salı günü yurda geçerken oda arkadaşım aradı ve nerelerdesin gel çekirdek çitliyoz dedi. Ben de yurda geçince odaya çıkıp onlarla çekirdek kola yaptık.
Çarşamba günü pratik derslerimiz vardı. Anatomi pratiğinde benim olduğum masada ben ve 8-9 kız vardı. Noramelde benim masam benle beraber 2 erkek ve 5 kızdık. Diğer erkek memleketine gitmişti. Kızlarda diğer masalardaki arkadaşlarını çağırmış sanırım. Benim de bir arkadaşım var başka masada ama onlar pek çalışmıyor. Ben de kendi masamda kaldım. O ortamda bulunurken ve onlarla konuşurken rahatsız olmadım. Ve sonra bir erkek bu ortamdan rahatsız olmalı mı sorusu aklıma geldi. Ve bu soruyu bir sonraki terapide size soracağım.

Perşembe günü de 2-3 ayda bir olan başka bir pratik dersi vardı. Bu derslerde ise 20 şer gruplara ayrılıyoruz. Benim grubumda benle beraber 3 erkek ve 17 kız var. Ve gene diğer 2 erkek gelmedi ben gene kızlarla kaldım.
Bir eskiz defteri aldım çizim yapmak için, bu ay çizim kursuna gitmedim 15 tatile denk geleceği için. Ben de kendi kendime gelişmeye çalışacağım bu ay için. Müzik alanını da denememi söylemiştiniz. Ben de ablamın kemanını aldım ablam bir iki şey öğretti. Gayet eğlenceli geldi, sevdim kemanı. Ablam kendine kalimba aldı. Ve benim de baya dikkatimi çekti o müzik aleti. Onu da deneyeceğim. 15 tatilden sonra bir dövüş kursuna yazılmayı düşünüyorum. Arkadaşlarım da o kursa gidiyor. Açıkcası pek bir isteğim yok bu tür kurslara gitmeye. Ama dövüşmek konusunda hiç bir fikrim yok ve bu bana bir çekingençlik katıyor. Ve haberlerde doktorlara yapılan şiddetleri hepimiz biliyoruz. O yüzden gitmem gerektiği için gideceğim.
Ablam ankarada bir iş buldu. 15 tatilin ilk pazarı ankaraya gelecek. Ben de 15 tatil boyunca evde olacağım. Arkadaşlarıma istanbula gitmek için baya baskı yaptım ama gelmeyecekler. En yakın arkadaşım olumlu cevap verdi bi ben de onun memleketine yani safranboluya gidebilirim. Bu hafta japonya konsolosluğuna da gidip fırsatları öğreneceğim
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 06 Şubat 2020, 08:30:27 öö
İlk haftam olabildiğince dolu geçti. Haftanın yarısına kadar arkadaşımın evinde kaldım. Diğer yarısında ise arkadaşım bizim evde kaldı. Ben onların evine gittiğimde pek bir utangançlık ve çekingençlik duymadım. Korku gibi negatif duygular da yoktu. Tamamen eğlenerek mutlu bir şekilde günlerimi geçirdim. Beni kendi şehrinde gezdirdi. Babası, arkadaşları filan beni çok sevdi. Normalde yabancı olduğum ortamlardan hoşlanmazdım ama onun arkadaşlarının yanında baya eğlenceli vakit geçirdim. Hatta birisi seninle sanki yeni değil de yıllarca arkadaşmışız gibi hissettim dedi.
Ben bütün gün evde kalmayı, kendi başıma vakit geçirip odamdan çıkmamayı özgürlük zannediyordum. Çünkü her istediğimi yapıyordum evde. Ama aslında bu özgürlük değil esaretmiş. Bütün gün bağımlı bir şekilde insta youtube gibi uygulamalarda vakit harcıyordum. Bilgisayarda arkadaşımla online oyun oynar, sonra da arkadaşlarımla vakit geçirdiğimi düşünürdüm. Aslında her gün aynı şeyleri yapmaktan bir bıkkınlık hissediyormuşum. Aslında özgür değilmişim. Ve gene aslında, arkadaşlarla vakit geçirmek whatsapptan mesajlaşıp bilgisayarda birlikle online oyun oynamak değilmiş. Evet arkadaşlarla online oyun oynamayı hala eğlenceli buluyorum ama tek aktivitemizin bu olması sıkıntı. Birlikte dışarlarda gezmek, yüz yüze sohbet etmek... Bunların keyfini almaya başlayınca online oyun o kadar cazip gelmemeye başlıyor. Başta anlattığım, arkadaşımın arkadaşlarıyla eğlenebilmem ve onların bana sanki seni yıllarca tanımışız gibi demeleri o kadar iyi hissettirdiki beni, anlatamam. Her neyse sonra arkadaşım bizde kalmaya geldi ve ben ona kendi şehrimi gezdirdim. Aslında evden çıkmayan birisi olarak ben de onla beraber kendi şehrimi gezdim. Ben de onla beraber şehrimin güzelliklerini ilk kez gördüm. Gece 12.30 da hala şehir merkezinde gezerken o kadar garip bir mutluluk hissettimki. Gece dışarısı bir başka oluyormuş. Ve ben dışarının bu halini şimdi keşfedebilmiştim. Anlatacağım ilk haftam kaba bir şekilde böyle geçti. Genel olarak gayet pozitif duygularla yoğun bir hafta geçirdim.
İkinci haftamda ise artık universite başlamıştı ve ben yurduma arkadaşımla geri döndüm. Tatilin ve gezmelerin bitmesinin hafif bir burukluğu vardı. Pazartesi günü nedense üstümde karamsar bir hava vardı. Bu karamsarlık eskiden daha sık olurdu ve bir gün etkisini gösterirdi. Bu sefer de etkisini bir gün gösterdi ama salı günü tamamen zıttım. Yurttaki arkadaş grubumla, gene aynı gruptaki arkadaşımın evini ziyaret ettik. Arkadaş gruplarıyla bir yerlere gitmekten aşırı zevk alıyorum. Bunu kız arkadaşlarımla asla yapamazdım ve bu pozitif, yoğun duyguları asla hissedemezdim. Artık erkek arkadaşların çok daha iyi olduğunu kesin bir şekilde anladım. Bir de universite başladığından beri bir erkekten iyi bir enerji alıyordum. Terapilere başlamadan önce acaba bu duygu aşk mı diye düşünürken artık bu duygunun onla alakası olmadığını tamamen arkadaşlık adına bir enerji uyuşması olduğunu anladım. Onun da bu aura uyumumuzu fark ettiğini keşfetmiştim ama bir türlü konuşma fırsatımız olmamıştı. Ve ben acaba en mükemmel arkadaşım olacak potansiyele sahip bu kişiyi kaçırmaktan korkuyordum. Bu hafta ilk kez iletişime geçtik ve ben sonunda iletişime geçtiğimiz için gayet mutluydum. Umarım iletişimimiz artar ve sonunda arkadaş olabiliriz. Bu arada anatomi pratik derslerinde bir kız dikkatimi çekiyordu. O kızla normal kızlarla konuştuğum gibi konuşamıyordum. Ve diğer kızlara olan arkadaşlık duygumu onda hissetmiyordum. Bu hafta benim bulunduğum masaya gelip bize bir iki soru sordu ve ben biraz şok geçirdim ne yapacağımı bilemedim. Ama dışarıya bir şey yansıtmadım. Ama şuan sevgili yapmak için erken buluyorum. Şuan sevgili yapmanın bu eşcinsellik durumumdan erkek kurtulmamı sağlayacak olsa da uzun vadede beni yıpratıcağını düşünüyorum. En erken universite 4. Sınıf veya 5. Sınıfta bir kız aramanin sağlıklı olduğunu düşündüğüm için şuanlık bu kızla olan iletişimimi dondurdum. Bu arada resim kursuna tekrar başladım biraz körelmişim ama çabuk toparlayacağım inşallah. Bir de eşcinsellik durumumdan bahsedeyim. Bu durumun git gide azaldığını fark ediyorum. Geçmişten gelen bu alışkanlığımın bir kaç kırıntısı kaldi bence. Çünkü her hafta 2 kere banyoya giriyorum ve artık erotik videolardaki adamlar zevk aldığı için değil ben zevk aldığım için başarabiliyorum. Ve yurtta bir iki yarı çıplak erkek görünce cinsellik namına bir şey hissetmiyorum hatta iğrenç geliyor. Kendi kendime erkeklerın vucudunun sanatsal olmadığı, kütük gibi olduğunu söyleye söyleye sonunda işe yaradı. Tabi tek etken bu değil ama bunun da işlevi var. İşte geriye instagramda yarı çıplak bir kadın gördüğümde direkt bir cinsel dürtü uyandırmaması kalıyor. Eşcinselliğin ise hormonlarla, genetikle bir ilgisi olmadığını gayet net bir şekilde anladım. Hormonlar olamaz çünkü erkeklik hormonum vucut kıllarıyla, ses kalınlaşmasıyla felan kendini göstermişti zaten. Genetik de olamaz çünkü böyle bir gen, insan genom projesi ( insanin butun genomunun açığa çıkarılması) bitmesine rağmen bulunamadı. Bu durum tamamen psikolojik ve alışkanlıklardan ibaret. Psikolojimizde yaşadığımız sorunlar bizi başta eşcinselliğe yöneltiyor ve bunu alışkanlık hale getirince kendimizi tamamen eşcinsel olarak görüyoruz. Benim psikolojik bozukluklarım ( kendi başarılarını küçük görme, toplum ortasına çıkmaktansa full evde vakit geçirmem, aşırı utangançlık, çekingençlik, kaygı duyguları, özgüvensizlik....) düzelmeye başlayınca bu durumumda alttan alttan düzelmeye başladı. Çünkü eşcinselliğin ana kaynağı olan bu bozuklukları düzeltince eşcinsellik artık beslenemiyor. Ve geriye şimdiye kadar biriken o göl, yani geçmişten süregelen alışkanlıklarımız kalıyor. Alışkanlıkları da bu durumdan acilen kurtulmak istediğim için bir kere bile tekrar etmedim. Ve yavaş yavaş o göl kurudu.
Yani genel olarak bu durumumdan kurtulduğumu düşünüyorum ama sizin hızlı ilerleme gösterenler kendini iyileşmiş sanabilir lafınızdan dolayı ipin ucunu hala bırakmadım. Bu durumumdan tamamen kurtulmak için elimden geleni yapacağım!
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 14 Şubat 2020, 08:44:03 ös
Terapiden çıktıktan sonra ablamla istanbulu gezdik. Hava soğuktu ama eğlenceli zaman geçirdik. Geri eve trenle döndük. Ve yakınımızdaki bir yolcu aşırı yüksek sesle müzik dinliyordu. Ben 1 saat filan bir şey demedim. Çünkü o süre zarfı içinde uyudum veya kulaklık taktım. 1 saat sonra ablamla dizi izlerken o yolcunun müziğinden odaklanamadım diziye. O yolcunun yanındaki adam dahil kimse bir şey diyemiyordu. Ben ise diziyi durdurup yolcuya müziği kısmasını söyledim. Onun yanındaki adam ise bana teşekkür edercesine gülümsedi. Heralde herkes cidden rahatsızdı ama söyleyemiyordu. Eski ben olsaydı kesinlikle adamı uyaramazdım ve tüm yol boyunca katlanmak zorunda kalacaktım. Acaba ayıp olurmu acaba bana bağırırmı acaba beni dövmeye kalkarmı diye uç düşüncelerle adamı uyarmaktan korkardım. Ama şimdiki halimle bu düşüncelerden kurtulup adamı uyarabildim.
Evden sonra pazar günü geri yurda döndüm. 2. Sınıflarda bir arkadaş grubu var ve ben onlarla arkadaşım. O grupta bir çocuk var. Biraz garip. İlk konuşmamızda " psikolojik sorunlarımdan dolayı psikiyatriye gittim ve bana gülmemi söyledi o yüzden ben de etrafa boş boş gülüyorum" dedi ve bunu dedikten sonra garip bir şekilde güldü. Beni çok korkuttu. Şaka yapmıyordu. Hal ve hareketleri cidden garip. Ve beni en yakın arkadaşı olarak görüyor. 1.sınıflar geldiğinde beni farklı bulup bununla arkadaş olmalıyım demiş, kendisi söyledi bana. Onla konuşurken kendimi rahat hissetmiyorum ve arkadaş grubu olmasına rağmen benle konuşmak istiyor hep. Genel olarak onla arkadaşlığımı geliştirmek istemiyorum pek. Çünkü hal ve hareketlerini hem garip hem korkutucu buluyorum. Ve genel olarak yalnız bir çocuk, kalabalık ortamları sevmiyormuş ve 2 3 kişi veya fazlasının olduğu ortamlarda konuşamıyormuş. Bu hafta yurda geldiğimde bana psikolojik sorunlarından bahsediceğini söyledi. Bu sorunlarını yurtta sadece o arkadaş grubu biliyormuş. Bana söyleyemedi ama bir gün söyleyeceğinden bahsetti. Bir iki gün sonra gene garip mesajlar attı. Bu durumumda olsan sen de benim gibi olurdun, yaşarken ölmenin ne demek olduğunu bilir misin felan dedi. Korkuyorum açıkcası. Hem yalnız olduğundan onla arkadaşlık bağimi koparmaya vicdanim el vermiyor. Bana bir sonraki yil ayni odada kalalim dedi ben bakariz tarzi bir seyler soyluyorum. Şimdilik arada konuştuğum bir insan ama ileride nolur bilemiyorum.
Arkadaşlık ilişkilerimden bahsetmişken eski arkadaşlarımla olan bağımı kestiğimi ilk yazımda bahsetmiştim. Eski arkadaşlarımdan sadece bir kız ve bir erkek kaldı. Erkek olanla nadir konuşuyoruz ama kızla her gün mesajlaşıyoruz. Kız olanla bir grubumuz vardı tek erkek bendim. Numaramı değiştirdiğimde şuan konuştuğum kıza bu yaptıklarımı neden yaptığımı sorgulama ve kimseye numaramı verme, beni sorarlarsa hiç bana söyleme haberim olsun istemiyorum dedim. O da dediklerimi yaptı. Ama bu haftasonu kızı baya sıkıştırmış iletişimimi kestiğim kızlar. Ve bana söylemek zorunda kaldı kız arkadaşım. Onu numaramı değiştirdiğim anda hep sorgulamışlar ve bu hafta sonu baya baskı kurarak benimle ilgili bilgi almaya çalışmışlar. Benden yardım istedi, ne yapacağını bilmiyordu. Bende ona bunları neden yaptığım hakkında bir iki bir şey dedim ve artık beni sormasınlar restini çek dedim. Zaten konuştuğum kızla, onu sıkıştıran kızlar da artık pek konuşmuyordu onların da iletişimi zayıftı. Konuştuğum kıza bir iki öğüt verdim ve gazladım. Artık benle ilgili baskı yapmıyorlar sanırım. Çünkü kız arkadaşım bir şey demiyor. Ama ona gene rest çektiğinde ne dediklerine söyleme istemiyorum demiştim. Artık neler olduğunu da önemsemiyorum. Diğer kızlarla okulda her gün konuşur ve birbirimizin en iyi arkadaşlarıydık ama onları hayatımdan çıkardığımda pek bir şey değişmedi. Evet, onlarla iyi anılar yaşadım, kesinlikle iyi bir insan ve iyi bir arkadaşlardı ama vazgeçebildiğime göre asıl dostluğun bu olmadığı kanaatine vardım. Ama şuan konuştuğum kızla iletişimimiz lisede bile diğer kızlardan farklıydı zaten. Bambaşka bir samimiyet seviyesindeydik.
Yurttaki arkadaş grubuma birisi daha katılmaya çalışıyor ve onla da auramız iyi. Arkadaşlar listeme yeni insanlar katıldıkça mutlu oluyorum. Yurttaki arkadaşlarımla artık online oyun oynamıyoruz. Bu oyunların arkadaşlığımızı güçlendirdiğini sanıp, tek bunu yapsak yeter gözüyle bakıyordum. Ama sonra arkadaşlarımla filmler izleyıp dışarılara çıkıp sohbetler ettikçe asıl arkadaşlık bağlarımızı bunların güçlendirdiğini fark ettim. Artık oyunların yüzüne bile bakmıyoruz. Oyunları birakmak zaten kendi kendine oluyor, anlaşıp bir daha telefondan oyun oynamayalım filan demedik.
Bu arada yurda kemanı götürdüm. Alt katlarda çalışıyorum ve müzik aletleri çalan diğer insanlarla konuşup iletişimimi arttırıyorum. Bu hafta resim hocam ben ve diğer çizerleri gezmeye çıkardı. Herkes benden büyüktü ama yanımızdan yüreyen insana kimse fotoğrafımızı çeker misin diyemedi. Sonra ben gidip dedim ve fotoğrafımızı çekti. Artık böyle şeylerden utanmıyor olmak beni mutlu ediyor. Bu haftayı kemanla resimle dersle ve arkadaşlarımla geçirdim. Derslerime yoğunlaşmam lazım 2 haftam kaldı sınava. Bir sonraki haftasonu ablamın arkadaşı ama aynı zamanda benim de arkadaşım olan kişi yurtdışına gidecek. 6 aylığına son kez bizim eve gelecek haftasonu. Ben de o yüzden haftasonu ankaraya gidiyorum. Arkadaşlarım yeter artık bir hafta da ankaraya gitme tarzında şeyler söylediler. Yani genel olarak hayatımdan memnun bir şekilde yaşıyorum
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 14 Şubat 2020, 08:44:28 ös
Eşcinsellik Türk toplumunun kılcal damarlarına kök saldığında, cinsel özgürlükler bu kadarıyla yetinmeyeceklerdir. Eşcinsellik doğal bir yaşam biçimi olarak toplum tarafından kabul edildiğinde; Pedofili (çocuklarla seks) de doğal hale gelecek, bir adım ötesinde ise Ensest'in de (aile içi seks) doğal bir duygu olduğunu psikoloji ve psikiyatri bilimi bize en kısa zamanda bilimsel olarak ispatlayacaktır.

İki binli yılların başlarında Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde Gülay Göktürk “Çocuk Pornosu” ve “Bir Deli Bir Örtüyü Kaldırınca” başlıklı yazılarında, Türk toplumunu bu konuda aydınlatmış oldu. Merak edenler internetten bu yazıları okuyabilirler.

Ziya Selçuk ve Zehra Zümrüt Selçuk bir haftalarını, anlatmaya çalışırken zorlandığımız bu konuya ayırsalar. Sabah akşam eşcinsel sitelerinde reşit olmamış çocuklarla, torun torba sahibi olmuş kişilerin nasıl ilişkiler kurduklarını gözleriyle görecekler ve gördüklerine inanamayacaklar. Kadına şiddet, kız çocuklarının eğitilmesi çok önemli bir sorundur; fakat erkek çocuklarının reşit olmadan eşcinsel sitelerinde seks yada tecavüz mağduru olmalarından yetkililerin haberi var mıdır?

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

The Dr. Oz Show adına açıklama yapan bir sözcü programda amaçlarının “düzeltici terapinin tıbbi açılarını ve bu uygulama çevresindeki tartışmaları” değerlendirmek olduğunu belirterek, “Bunun zor bir konu olduğunu biliyoruz. Ancak aynı zamanda bunun, karanlık köşeler yerine The Dr. Oz Show gibi bir platformun süzgecinden geçirilerek yapılmasından memnunuz” dedi.
https://www.youtube.com/watch?v=uwVTDn9gi_A&index=2&list=UUIe19S-aZ6TQNiC1Tsfjviw&fbclid=IwAR0zbKGkQyfz9EwSSJWqK0wNrlt3jgUs8FaATCbrQBuG8E16OTU-1fz01sM

Hüseyin Kaçın: “Din adamlarının eşcinsellik konusundaki
yaklaşımları eksik ve yetersiz”
Hemen her gün eşcinsellik üzerine bir tartışma programının ya da dosyasının yer aldığı Türk
medyasında, son dönemin en dikkati çekici isimlerinden birisi de kuşkusuz Psikolog Hüseyin Kaçın oldu. “Eşcinselleri tedavi eden terapist” olarak tanınan Kaçın,
bu kavramı daha çok tedavi edilmesi şart olan bir rahatsızlık olarak tanımlarken, dindar kesimin konuyu dini referanslarla ele almaya çalışmasına karşı da sert bir çıkışta bulundu. Ka-
çın, “Eşcinsel bireylerin iyileşme sürecinde konuya dini açıdan yaklaşmaları istenmez. Çünkü
eşcinsel eğilimleri olan kişiler bu olaya Lut kavmi, haram, cehennemde yanmak düşünceleri
ile yaklaşırlarsa, bu düşünceler sadece eşcinselleşme sürecini hızlandırır ve kalıcı hale getirir” diyerek, muhafazakar kesime bir anlamda “Burası sizin alanınız değil, uzak durun” mesajı
verdi.
Türk medyasındaki eşcinsellik tartışmalarında öne çıkan bu isimlerden Ali Rıza Demircan,
Hilal Kaplan ve Hüseyin Kaçın, İstanbul’da Hakan Kuyucu’nun sorularını yanıtladı.
https://www.youtube.com/user/escinselterapi izlemek için linki tıklayınız

www.huseyinkacin.com

www.lezbiyenlik.com

www.escinselterapi.net

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

Lut kavmi aslında bugünkü anlamda eşcinsel bir kavim değildir. Evli erkekler olmak bakımından, biseksüel ve sadist kişilik özellikleri gösteren bir toplumdur. İlahiyatadamlarının bugünlerin sorunu olarak eşcinsellik konusunda sağlıklı bir çözüm üretmemelerinin nedeni de budur. Eşcinsel evliliklerin yaygınlaşmasını ve eşcinsellerin evlat edinmelerini Lut kavmi kapsamında değerlendirmek büyük bir yanılgıdır.

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinselliğin Fetvası ve Çözüm Yolları: Nurettin Yıldız

Selamün aleyküm hocam.
Ben soru sormak için değil, bir konuda (haddim
olmayarak belki) tecrübemi paylaşmak için yazıyorum. Eşcinsellik ile ilgili
geçmişte sorulan sorulara verdiğiniz cevaplara baktım da, yetersiz buldum
açıkçası. Nasıl kurtulacağını soran bir eşcinsele vaktini boş geçirmemesi
gerektiğini, evli değilse hemen evlenmesini ve bolca dua etmesini
söylemişsiniz.
Bunların incelemesine geçmeden önce kendimi tanıtayım: Ben 21 yaşında bir
erkeğim. İçinde bulunduğum duygu yükünün eşcinsellik olduğunun 14 yaşımda
farkına vardım. O zamandan beri bunu kendime konduramadım ve araştırmalara
başladım. Eşcinsellik bir hastalıktı ve Allah tedavisi olmayan hiçbir
hastalığı yaratmamıştı. Psikoloğa gitmek istedim ama onlar malum
zihniyetteydi ve “böyle yaşamayı öğren” kestiriyorlardı.

https://www.habervakti.com/escinselligin-fetvasi-ve-cozum-yollari-nurettin-yildiz-makale,1483.html

“Taciz ve tecavüz mağduru erkek çocuklarının büyük bir kısmı, kaçınılmaz olarak ergenlik döneminde pasif eşcinsel olarak kimlik edinirler. Diğer bir kısmı da, seks düşkünü erkek olarak hayatlarına devam ederler. Kız arkadaşları ile büyüleyici aşk serüvenleri diye, duygusal başladıkları ilişkilerini seksle sonlandırırlar. İlişkileri kısa sürer ve konuştukça, kız arkadaşlarının da çocukken taciz ya da tecavüz mağduru olduklarını öğrenebilirler. Çok ileri derecede olmayan taciz mağduru erkek çocukları ise ergenlik sonrası yetişkinlik dönemlerinde, genelde travestilere gitme alışkanlığı edinirler. Travestilere gitme alışkanlığı olan erkekler, çocukluklarında kendilerinden büyük erkekler tarafından dokunma ya da temas olmadan istismar edilmişlerdir. Bu istismar, tecavüz boyutunda değildir. Hatta bilinç düzeyinde unutulmuş bir boyuttadır.”

https://www.habervakti.com/marko-pasa-taciz-ve-tecavuz-magdurlarinin-dertlerini-dinler-ama-derde-deva-olmaz-mi-makale,1384.html

https://www.youtube.com/user/escinselterapi

www.huseyinkacin.com

14 Nisan 1974 doğumlu, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü 1995 yılı mezunuyum. Hayatınızın kurtarıcısı değil hayallerinizin kurucusu olacak profesyonel dostluk iletişimi.. O kadar!.. www.huseyinkacin.com GSM: 0 555 326 22 91

https://www.habervakti.com/profil/28/psikolog-huseyin-kacin

Tanrı'yı Affeden Erkekler: Eşcinsellikten Kurtulmak Mümkün Müdür?

“Devlet, her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamakla yükümlüdür...”

https://www.habervakti.com/tanri-yi-affeden-erkekler-escinsellikten-kurtulmak-mumkun-mudur-makale,1374.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Eşcinsellik Hastalık Mıdır Yoksa Cinsel Tercih Mi?

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 21 Şubat 2020, 05:27:16 ös
Onuncu haftam
Bir önceki haftamda bahsettiğim psikolojik rahatsızlıklarım var diyen çocuğun bana yazdığı mesajları aileme gösterdim. Ve abim o kişiyle iletişimimi kesmem gerektiğini söyledi. Bazen sert durmam gerektiğim olaylar olabilirmiş ve bu olaylar olduğunda her zamanki gibi anlayışlı ve sevecen davranmam yerine sert davranmalıymışım. Ben de abimi gayet haklı buldum. Sonuçta bu çocukla olan iletişimde ben hep yıpranan kişi olacağım. Bir de bana gelecek yıl aynı odada kalırız filan demeye başladı. Eğer bu ilişkinin ucunu baştan kesmez isem sonralarda kesmem daha da zorlaşacak. Bağımı kesme yolunu ise biraz dolaşık seçtim. Direkt söyleyebilirdim ama ben hiç yüz vermemeyi seçtim. Zaten bu kararımdan sonra attığı mesaja görüldü attığımda direkt kesti konuşmayı. O yüzden direkt yüzüne söyleme gibi ekstra bir harekete gerek kalmadığını düşündüm. Bir de bu çocuk daha ben bu konuşmama kararını almadan hemen önce yurdumdaki çalışma masamın yaninındaki masaya taşındı. 3-4 gün sonra ise masamda ders çalışırken kendi masasına oturdu ve bana doğru hafif eğilerek yüzüme dik dik baktı. Ben hiç tepki bile vermedim. Sanki orda değilmiş gibi davrandım. Sonra dik dik bakmayı kesti ve ben bir süre sonra masamda küçük bir not gördüm. Onu da görmemiş gibi yaparak çocuğa sırtımı hafif dönüp çalışmaya devam ettim. Sonra arkadaşımın beni aramasını isteyerek telefonum çalıyor diye dışarı çıktım. Bu taktiği çok yapıyorum. Eğer bir ortamdan kurtulmak istiyorsam direkt çıkmak yerine bu yolu tercih ediyorum. Bu kötü bir tercih mi bilmiyorum ama baya da işe yarıyor. Her neyse konuya devam edeyim. Bir müddet sonra çocuk çalışma odasında yokken baktım nota. "bir durum mu oldu iyi misin :)" yazıyordu. Direkt çöpe attım. Çocuk iyi birisi olabilir ama beni rahatsız ediyor. O yüzden acıma duygumu dikkate almayıp mantığımla hareket ediyorum. Ve sadece bir mesaja görüldü atmamla bağımı koparmam gerçekten büyük şans. Eğer benle iletişime geçmeye çalışırsa yüzüne söylemekten çekinceğimi sanmıyorum. Bu olay sonrası da kendimi eski ben ile karşılaştırdım. Eğer eski ben olsaydı bu durumu aileme söyleme gereği duymazdım ve abim beni uyaramazdı. Hele yüzüne söyleyebilirim hissi hiç olmazdı zaten. Acaba kırılırmı, yazık başka arkadaşı yok... Gibi cümlelerle belki de bütün yurt hayatım boyunca çocuk yıpranmasın diye kendimi yıpratırdım. Artık bazı konularda bencil olmam gerektiğini biliyorum. Bu çocukla iletişimim kesilince rahatladığımı, üstümden bir yükün kalktığını hissettim. Sonuç olarak ben hayatımda şuan daha mutluyum. Ve yaptığım bu sert davranışlardan gram vicdan azabı çekmiyorum. Bu yazımı yazdıktan sonra şunlar oldu: çocuk ikinci notunu koymuş ben gene attım konuşalım yazıyordu. Yurttan çıkarken onu tınlamadan çıkınca bana mesaj atmış. ne oldu hata mı yaptım benden kaynakliysa bir daha seni rahatsiz etmem benden kaynakli degilse yardim etmek icin elimden geleni yaparim yazmis. Ben ise şunu yazdım: evet bir daha konuşmayalım bu melankolik davranışlarından daraldım artık. Sonra bir daha bir şey yazmadı.
Normal arkadaşlarımdan bahsedecek olursam, arkadaşlarım normalde kızlardan filan konuşmaz. Ama ben kendimi bu erkek muhabbetlerinden birisi olan kız meselelerine alıştırmam için bu konuları açmam gerekti. 4 kişiden 2 kisi kesinlikle yüz vermedi, birisiyle normal bir şekilde konuşabiliyorum bu meseleleri, diğer son kalan ise aslında baya kız hastasıymış. O yüz vermeyenlerle senelerce arkadaş olduğu için hiç konuşacak birisi bulamadı sanırım. Çünkü bana instagramdan kızlar gösteriyor, bu konuları açınca baya hevesle konuşuyor. Ben ise daha önceki yazılarımda anlattığım, farklı hissettiğim kızdan ve sadece instagramdan bildiğim bir animeden bahsettim. Animede erotik sahneler yok ama kadınların vucudunu filan direkt gösteriyor. Baya popiler bir anime. Ben hiç izlemedim ama kız muhabbeti yaptığım o iki arkadaşla ilk 2 dakikasını izledik. Ve o iki dakikadan baya espri yaptık. Sadece üçümüzün anlayacağı espriler. Böyle olunca ister istemez yüz vermeyen diğer 2 kişiden uzaklaştık. Uzaklaştık demeyim de üçümüz arasında ayrı bir samimiyet oluştu. Gerçi yüz vermeyenlerden birisi bu muhabbetlere hafiften girmeye başladı. Ama daha kesin bir şey yok gibi. Sandığım kadarıyla bu ayrı samimiyeti fark etti ve bu samimiyetten dışlanmamak istedi
Ve bu erkek arkadaş grubuyla konuşurken arada kendimi bu eşcinsellik özelliğim geçti mi diye deniyorum. Bu testi de şöyle yapıyorum: en basit temaslara karşı ( sarılmak, başımı birisinin karnına koyup uzandığımda... ) neler hissettiğimi anlamaya çalışıyorum. Hiç kimsede herhangi bir cinsel dürtü hissetmiyorum ama bir kişide cinsel organımda hafif kıpırdamalar oluyor. Herhangi bir cinsel istek uyanmıyor ama bu oluyor. Sonra bunu şuna bağladım. Eskiden olsa çoğu erkekle temasımda hem cinsel dürtü hem organımda baya hareket olurdu. Ama şimdi sadece bir kişide istek olmasada hafif organ kıpırdaması oldu. İstek derken, evet sarılmak gibi temaslar hoşuma gidiyor ama cinsel bir hoşluk değil. Ve cinsel istek yoksa o hareketimde sorun yoktur. Konuyu fazla dağıtmadan demek istediğim şey şu, ben baya bir yol almışım ve yolun bitişi bile görünmeye başladı.
Geri kalan yolumu yani bu özelliğimden kalan kırıntıları gene her zamanki gibi halletmeye devam edicem. Yani beynime herhangi bir organ kıpırdaması olduğum kişiye aslında onun vucudunun ne kadar iğrenç olduğunu kazımak. Bir de artık eskisi kadar sık olmasa da bazen erkekler üzerinde bir cinsel istek geliyor. Bu isteğimi ise yok etmek yerine kadınlara yönelterek, hem erkeklerdeki isteği azaltıyorum hem kadınlardaki isteğimi arttırıyorum. Ve güzel bir kadın gördüğümde artık öylesine bir güzellik hissetmiyorum. Cidden ilgimi çeken kişilere onunla ilerde evlensem ne iyi olurdu diyebiliyorum. Şuan bunu sadece bir kişiye diyebiliyorum. Ama ilerde daha kimleri göreceğim kim bilir. Hala bu yaşta sevgililiği saçma ve gereksiz buluyorum. Bu beni yıpratmaktan başka bir işe yaramayacak. İlerki yaşlarımda bakacağım bu sevgililik meselelerine.
Resim çizmeye devam ediyorum ve gittikçe güzel çizdiğimi hissediyorum. Kemana ara verdim sınavlardan dolayı. Arkadaşlarımla bazen ingilizce mesajlaşıyoruz. Ve ben mesajları anlayabiliyorum. Kurmak istediğim cümlelerin yüzde 95ini kurabiliyorum. İngilizcede bu seviyeye gelebilmeyi hiç düşünemezdim. Tabi daha çok yolum var ama emin adımlarla ilerleyeceğim

Bir önceki haftamda bahsettiğim psikolojik rahatsızlıklarım var diyen çocuğun bana yazdığı mesajları aileme gösterdim. Ve abim o kişiyle iletişimimi kesmem gerektiğini söyledi. Bazen sert durmam gerektiğim olaylar olabilirmiş ve bu olaylar olduğunda her zamanki gibi anlayışlı ve sevecen davranmam yerine sert davranmalıymışım. Ben de abimi gayet haklı buldum. Sonuçta bu çocukla olan iletişimde ben hep yıpranan kişi olacağım. Bir de bana gelecek yıl aynı odada kalırız filan demeye başladı. Eğer bu ilişkinin ucunu baştan kesmez isem sonralarda kesmem daha da zorlaşacak. Bağımı kesme yolunu ise biraz dolaşık seçtim. Direkt söyleyebilirdim ama ben hiç yüz vermemeyi seçtim. Zaten bu kararımdan sonra attığı mesaja görüldü attığımda direkt kesti konuşmayı. O yüzden direkt yüzüne söyleme gibi ekstra bir harekete gerek kalmadığını düşündüm. Bir de bu çocuk daha ben bu konuşmama kararını almadan hemen önce yurdumdaki çalışma masamın yaninındaki masaya taşındı. 3-4 gün sonra ise masamda ders çalışırken kendi masasına oturdu ve bana doğru hafif eğilerek yüzüme dik dik baktı. Ben hiç tepki bile vermedim. Sanki orda değilmiş gibi davrandım. Sonra dik dik bakmayı kesti ve ben bir süre sonra masamda küçük bir not gördüm. Onu da görmemiş gibi yaparak çocuğa sırtımı hafif dönüp çalışmaya devam ettim. Sonra arkadaşımın beni aramasını isteyerek telefonum çalıyor diye dışarı çıktım. Bu taktiği çok yapıyorum. Eğer bir ortamdan kurtulmak istiyorsam direkt çıkmak yerine bu yolu tercih ediyorum. Bu kötü bir tercih mi bilmiyorum ama baya da işe yarıyor. Her neyse konuya devam edeyim. Bir müddet sonra çocuk çalışma odasında yokken baktım nota. "bir durum mu oldu iyi misin :)" yazıyordu. Direkt çöpe attım. Çocuk iyi birisi olabilir ama beni rahatsız ediyor. O yüzden acıma duygumu dikkate almayıp mantığımla hareket ediyorum. Ve sadece bir mesaja görüldü atmamla bağımı koparmam gerçekten büyük şans. Eğer benle iletişime geçmeye çalışırsa yüzüne söylemekten çekinceğimi sanmıyorum. Bu olay sonrası da kendimi eski ben ile karşılaştırdım. Eğer eski ben olsaydı bu durumu aileme söyleme gereği duymazdım ve abim beni uyaramazdı. Hele yüzüne söyleyebilirim hissi hiç olmazdı zaten. Acaba kırılırmı, yazık başka arkadaşı yok... Gibi cümlelerle belki de bütün yurt hayatım boyunca çocuk yıpranmasın diye kendimi yıpratırdım. Artık bazı konularda bencil olmam gerektiğini biliyorum. Bu çocukla iletişimim kesilince rahatladığımı, üstümden bir yükün kalktığını hissettim. Sonuç olarak ben hayatımda şuan daha mutluyum. Ve yaptığım bu sert davranışlardan gram vicdan azabı çekmiyorum. Bu yazımı yazdıktan sonra şunlar oldu: çocuk ikinci notunu koymuş ben gene attım konuşalım yazıyordu. Yurttan çıkarken onu tınlamadan çıkınca bana mesaj atmış. ne oldu hata mı yaptım benden kaynakliysa bir daha seni rahatsiz etmem benden kaynakli degilse yardim etmek icin elimden geleni yaparim yazmis. Ben ise şunu yazdım: evet bir daha konuşmayalım bu melankolik davranışlarından daraldım artık. Sonra bir daha bir şey yazmadı.
Normal arkadaşlarımdan bahsedecek olursam, arkadaşlarım normalde kızlardan filan konuşmaz. Ama ben kendimi bu erkek muhabbetlerinden birisi olan kız meselelerine alıştırmam için bu konuları açmam gerekti. 4 kişiden 2 kisi kesinlikle yüz vermedi, birisiyle normal bir şekilde konuşabiliyorum bu meseleleri, diğer son kalan ise aslında baya kız hastasıymış. O yüz vermeyenlerle senelerce arkadaş olduğu için hiç konuşacak birisi bulamadı sanırım. Çünkü bana instagramdan kızlar gösteriyor, bu konuları açınca baya hevesle konuşuyor. Ben ise daha önceki yazılarımda anlattığım, farklı hissettiğim kızdan ve sadece instagramdan bildiğim bir animeden bahsettim. Animede erotik sahneler yok ama kadınların vucudunu filan direkt gösteriyor. Baya popiler bir anime. Ben hiç izlemedim ama kız muhabbeti yaptığım o iki arkadaşla ilk 2 dakikasını izledik. Ve o iki dakikadan baya espri yaptık. Sadece üçümüzün anlayacağı espriler. Böyle olunca ister istemez yüz vermeyen diğer 2 kişiden uzaklaştık. Uzaklaştık demeyim de üçümüz arasında ayrı bir samimiyet oluştu. Gerçi yüz vermeyenlerden birisi bu muhabbetlere hafiften girmeye başladı. Ama daha kesin bir şey yok gibi. Sandığım kadarıyla bu ayrı samimiyeti fark etti ve bu samimiyetten dışlanmamak istedi
Ve bu erkek arkadaş grubuyla konuşurken arada kendimi bu eşcinsellik özelliğim geçti mi diye deniyorum. Bu testi de şöyle yapıyorum: en basit temaslara karşı ( sarılmak, başımı birisinin karnına koyup uzandığımda... ) neler hissettiğimi anlamaya çalışıyorum. Hiç kimsede herhangi bir cinsel dürtü hissetmiyorum ama bir kişide cinsel organımda hafif kıpırdamalar oluyor. Herhangi bir cinsel istek uyanmıyor ama bu oluyor. Sonra bunu şuna bağladım. Eskiden olsa çoğu erkekle temasımda hem cinsel dürtü hem organımda baya hareket olurdu. Ama şimdi sadece bir kişide istek olmasada hafif organ kıpırdaması oldu. İstek derken, evet sarılmak gibi temaslar hoşuma gidiyor ama cinsel bir hoşluk değil. Ve cinsel istek yoksa o hareketimde sorun yoktur. Konuyu fazla dağıtmadan demek istediğim şey şu, ben baya bir yol almışım ve yolun bitişi bile görünmeye başladı.
Geri kalan yolumu yani bu özelliğimden kalan kırıntıları gene her zamanki gibi halletmeye devam edicem. Yani beynime herhangi bir organ kıpırdaması olduğum kişiye aslında onun vucudunun ne kadar iğrenç olduğunu kazımak. Bir de artık eskisi kadar sık olmasa da bazen erkekler üzerinde bir cinsel istek geliyor. Bu isteğimi ise yok etmek yerine kadınlara yönelterek, hem erkeklerdeki isteği azaltıyorum hem kadınlardaki isteğimi arttırıyorum. Ve güzel bir kadın gördüğümde artık öylesine bir güzellik hissetmiyorum. Cidden ilgimi çeken kişilere onunla ilerde evlensem ne iyi olurdu diyebiliyorum. Şuan bunu sadece bir kişiye diyebiliyorum. Ama ilerde daha kimleri göreceğim kim bilir. Hala bu yaşta sevgililiği saçma ve gereksiz buluyorum. Bu beni yıpratmaktan başka bir işe yaramayacak. İlerki yaşlarımda bakacağım bu sevgililik meselelerine.
Resim çizmeye devam ediyorum ve gittikçe güzel çizdiğimi hissediyorum. Kemana ara verdim sınavlardan dolayı. Arkadaşlarımla bazen ingilizce mesajlaşıyoruz. Ve ben mesajları anlayabiliyorum. Kurmak istediğim cümlelerin yüzde 95ini kurabiliyorum. İngilizcede bu seviyeye gelebilmeyi hiç düşünemezdim. Tabi daha çok yolum var ama emin adımlarla ilerleyeceğim
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 07 Mart 2020, 05:20:30 öö
Terapiden çıktıktan sonra abim ve arkadaşıyla istanbulda buluştum. Belli bir programımız olmadan aklımıza esen yere gittik ve güzel yerler keşfettik. Programsız olunca eve gece 2.30'da gelmiş olabilirim ama keyifli bir gün geçirmiş oldum. Ertesi gün yurduma geçtim ve sınav haftamdı. Yani haftam sadece çalışmakla geçti. Eskisi gibi varımı yoğumu koyarak çalışmadığımı fark ettim. Yani gene fazlasıyla çalıştım ama çalışırken sınav eskisi kadar gözümde büyümüyordu, arkadaşlarımla vakit geçirip sınav stresini unutabiliyordum. Eskiden olsa varım yoğum yani her şeyim sınav olurdu, başka bir şey düşünemezdim. Ama artık sınavları gerektiği kadar önemsiyorum. Sınav günü güle oynaya sınava gittim, bütün sınavlarım arasında en stressizi buydu. Vee en kötü sınav puanımı alacağım sanırım. Geçemicek kadar kötü olmadığı için bir sorun görmüyorum. Pişman değilim çünkü sınav haftam eskiler gibi stres yoğunluğunda geçmedi.


 Sınav haftasında bu hastalığımı yok edecek herhangi bir şey yapmadım. Sınavdan sonraki haftam, bu hastalığıma yönelik gene diğer haftalarım gibi geçti. Hastalığımı yok edecek bir ilerleme kaydettiğimi hissetmedim. Yabancı dizilere sardım ve daha fazla erotik sahne görme fırsatım oluştu. Ama bütün erotik sahnelerde adamın yüz mimiklerine odaklanıp gene kendimi adamın yerine koydum. Evet böyle çok rahat eroksiyon olabiliyorum ama bu olayda kadını hiç görmüyorum, ona bakmıyorum bile. Sizle bu hatamı konuşmama rağmen gene aynı hataya düşmüştüm. Bu hatamı daha geç olmadan fark ettim ve bir sonraki hafta hatamı tekrarlamamak için kendime söz verdim.


 Sınavdan sonra hemen eve gitmek istemedim. İlk kez yurt, evden daha ilgi çekici geldi. Haftasonunu üniversite şehrimde arkadaşlarımla geçirdim. Daha doğrusu arkadaşımla geçirdim. Diğerleri o kadar ısrarlarıma rağmen eve gidip pineklemeyi tercih etti. Sadece bu olay için değil, genel olarak gezme tozma olarak çok yetersizler. Tek hayatları yurt ve evde geçiyor, yani eski ben. Değişmeye çalıştığım ilk zamanlarda bu arkadaşlarım bana gayet yeterli ve fevkalade geliyordu ama artık özellikle gezme olarak yetersiz gelmeye başladılar. Hadi şunu yapalım şuraya gidelim dediğimde "ohoo şimdi kim gidecek taa nerede, yurtta iyiyiz işte, evdekiler zaten beni bi haftasonu görüyor" gibi saçma bahaneler üretiyorlar.


 Arkadaşımla gezip yurda geri geldikten sonra bir kaç kişi bize neden söylemediniz, gelirdik dedi. O an anladımki ben sadece arkadaş grubuma yoğunlaşmışım. Halbuki birilerini davet etmem için her gün konuştuğum arkadaş grubumun içinde olmak zorunda değillerdi. Artık arkadaş çevremi daha genişletmem lazım.


Bu komitem bu yılın en zor komitesiymiş ve yeni dersler geldi. O yüzden okula daha sık gitmeyi planlıyorum. Bu da arkadaş çevremi genişletmek için harika bir zamanlama.


Bir de, odam 4 kişilik ama birisi eve çıktı ve uzun suredir 3 kişiydik. Diğer ikisi yüksek sınıftı ve ben odada iletişimimin çoğunu giden kişiyle kuruyordum. Diğerleri biraz daha kendi halinde gibiydi ve diğer odalardaki yüksek sınıfların 1. Sınıflara gösterdikleri ilgi ve iletişimi o kadar göstermiyorlardı. Zaten ben de yaşca büyük insanlarla konuşmayı çok sevmem. Böylelikle iletişimimiz daha da azaldı. Evet kötü insanlar değiller ama ben odaya girdiğimde "acaba selam versem mi" diye düşünüyorsam odada pek de samimi bir ortam olduğu söylenemez. Zaten odaya yatmaktan yatmaya geldiğim için çok da sorun etmiyorum. Bu konuyu en yakın arkadaşıma açtığımda bana, zaten o iletişimi ve samimiyeti oluşturacak kişilerin yüksek dönemlerin olması gerektiğinden bahsetti, bana da mantıklı geldi. Her neyse olaya gelecek olursam, sohbeti çok sarmayan ve başka odada kalan 1. Sınıf birisi benim odamdaki o boş yatağa geçmek istedi. Ben hep nötr cümleler kurup oyaladım. En sonda müdüre söylemiş. Müdür de oda arkadaşlarıma söylemiş ve onlarda " bize zaten bir tane dönem bir yetiyor, saatlerimiz uyuşmuyor vs." diyerek istememişler. Zaten tek yaptığım odaya gelip uyumak ama benden bir yük gibi bahsetmişler. Her neyse o kişi odama gelemedi ve iyi oldu. Ve olaylar bunla bitmedi. Ben sınavdan sonra eve 1 haftalığına kalmaya gitmişken yurda yeni bir 1. Sınıf geldi ve benim odama gelmiş. Çocuğu zaten tanıyorum o yüzden bir sürpriz olmadı. Bir sonraki hafta bakacam bakalım odanın aurası nasıl olmuş.


Ve hoşlandığım kızın benim gibi anime seven birisi olduğunu öğrendim ve bu beni mutlu etti. Ama hala sevgililik olaylarının daha çok çok erken olduğunu düşünüyorum.


Bu arada bir sonraki hafta annemin doğum günü ve ben hem bu hafta istanbula gidip hem sonraki hafta doğum günü için geri eve gitmektense ikisini de sonraki hafta yapmayı düşündüm. 3 hafta aradan sonra gelmiş olacağım ama sizin karşınıza ilerlememiş bir şekilde çıkmak istemedim ve konuşmak istediğim belli bir konu da yok. O yüzden ilerlememde bir sorun olacağını düşünmüyorum.
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 03 Haziran 2020, 07:24:21 öö
Uzun bir süre haftalık maillerimi atmadım. Çünkü yazmam gereken herhangi bir olay olmadı. Her günüm aynı geçiyordu. Evde hep resim, ingilizce, japonca, bilgisayar oyunları, film ve dizi izlemekle geçiyordu. Tabi aileme de vakit ayırıyordum. Muhtemelen bir çok ailede olan bunalım bizde de biraz gösterdi ama çabuk topladık. Sadece bir olay oldu o da şuydu: ailecek izlenecek bir film seçme konusunda abimle ablam kavga etti. Kavga fiziksel boyuta ulaşınca ben ablamı korumaya çalıştım. Çünkü saldıran taraf abimdi. Babam hiç yerinden kalkmayınca ben ayırmaya çalıştım. Babamın bu hareketine cidden şaşırmıştım. Abim de ablamı tuttuğumu söyleyip benle de küstü. Bir iki gün sonra da ablam netflixe saat 10'da girme dedi. Ben de saat 9'da girdim ve çık ben izleyeceğim dedi. Ama baya kaba bir şekilde dedi diye çıkmadım. Sonra kavga başladı ve onla da küstüm. Yani genel olarak kardeşler birbiriyle küsmüş oldu. Evin bu havasına annem ve babam 1 hafta dayanıp bizi barıştırdı. Barışırken de ufak bir kavga oldu. Ablam, benim sonradan gelip barışma hareketinde bulunmadığım için suçladı. Ben de "tabi bu ana kadar hep senin peşinde ben koştum hep ben barışmaya çalıştım alıştın artık, bunu benim görevim bildin" dedim. Abim de ben senle o kadar vakit geçirmeye çalıştım ama sen hep bana yüzünü dönüp ablana koştun tarzı bir şey dedi. Ben de abi sen 18 yıldır hayatımda yoktun şimdi bana yabancısın ve senle film izlemek, sohbet etmek bana o kadar cazip gelmiyor ama ablam hep yanımdaydı bütün anılarımı onla yaşadım ve senle büyük bir yaş farkımız var dedim. Abim de ben de aynısı için sana bunları söyleyebilirim sen de benim hayatımda yoktun ama ben sana böyle davranmıyorum dedi. Ben de e o zaman napalım bir çıkış yolu göster senle vakit geçirme isteğini bana nasıl kazandıralım dedim. Böylece barışmış olduk. Abim bir kaç gün sonra geldi ve "benim arkadaşımın abisi var onla arkadaş olduktan 3-4 yıl sonra abisi olduğunu öğrendik. Abisi çok kafa çok iyi bir insan ama arkadaşım abisiyle çok vakit geçirmiyormuş, ararında bizim gibi yaş farkı varmış. Yani çok sorun yok" dedi. Ben de anladım ne demek istediğini. Yani birbirimizle öyle ahım şahım bir şekilde vakit geçirmemize gerek yok kardeşlik sorumluluklarımızı yapıp birbirimize saygı ve sevgi duymamız yeter demek istedi. Böylelikle ailemle alakalı hiç bir gizlediğim sorun kalmadı. Artık bu özelliğimi ailecek geride bıraktığımızı, unuttuğumuzu düşünüyorum. Önceden de belli etmiyorlardı ama unuttuklarını düşünmüyordum. Şimdi o sorunum da kalmadı. Artık ailemle tamamen eskisi gibiyim. Hatta onlara karşı bir gizliliğim olmadığı için daha iyi bir ilişkimiz var.

Banyoda yapmam gereken görevlere gelirsek. Ramazan ayında hiç yapmadım. Çünkü sosyal medyalarda hep ergenler bir ay dayancaz artık tarzı mesajlar atıyordu. Ben de genel olarak banyoda bunları yapan insanlar bunu diyorsa sanırım dinen yapmamam gerek dedim ve bir aylık ara verdim. Böylelikle bu olayın bende bağımlılık yapmadığını kanıtlamış oldum kendime. Ramazan bittikten sonra ilk banyoya girişimde hafif bir gerileme yaşamıştım ama ikinci girişte herhangi bir sorun yaşamadım. Netflixteki dizilerde baya cinsellik sahneleri olduğu için bana baya yardımları oldu. Ve bir aydan sonra daha yeni, yeniden başlamama rağmen kendimdeki gelişmeyi fark ettim. Ramazanda banyoda yapmadım ama boş da durmadım. Netflixdeki sahnelerden kendimi geliştirmeye çalıştım. Ve bu çalışmalarımın meyvesini almaya başladım.

Şu ana gelecek olursak da artık japoncadan hevesimi aldım ve ingilizceye yöneldim. Resim alanında ise eskiz defterine bir şeyler karalıyorum. Kemanı unuttum diyebilirim. Çünkü bu korona haftalarında hiç yüzüne bakmadım. Sanırım hevesimi onda da aldım. Üniversitem ödevler vererek dönemi bitirdi. Şu an o ödevleri yapıyorum. Terapilere gelmeyeli baya bir oldu. Ama ona rağmen öyle büyük bir sorun yaşamadım. Artık gelmem mümkün olsa bile ailemin koronaya karşı fazla hassas olması ve benim de İstanbul gibi virus bakımından tehlikeli bir yerden korona alıp aileme bulaştırma riskini göze almak istememem yüzünden İstanbul'a gelme işim biraz daha bekleyecek.
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 04 Temmuz 2020, 11:43:07 ös
Bu ayımda da anlatacağım pek bir olay yaşanmadı. Sadece bazen aklıma önceki hayatımda geride bıraktığım arkadaşlarım geliyor ve üzülüyorum. 3 yıl boyunca okuduğum lisedeki arkadaşlarımı bırakmam cidden benim için iyi olmuştu onları bırakınca gram bir pişmanlık hissetmedim. Bu 3 yıllık lise okulumdaki arkadaşlarıma en iyi arkadaşlarım diyordum ama onları bırakmakta zorluk çekmedim. Ama 12. Sınıfımda yeni okula geçmiştim ve orda o kadar mükemmel bir ortam kurmuşdum ki. Okuldaki hemen hemen herkesle çok iyi geçiniyordum. Sınıf arkadaşlarımda ve hocalarımda kendimi odak merkezinde hissediyordum. Bu hissi ilk kez bu yeni okulumda yaşamıştım. Çoğu insanla çok güzel bir samimiyetim ve bağım vardı. İşte o insanları geride bırakmanın beni bu kadar zorlayacağını düşünmemiştim. Bu özelliğimi bitirmem için eski okulumdaki insanlarla ilişiğimi neden kesmem gerektiğini anlamıştım. Ama o nedeni 12. Sınıfımdaki arkadaşlarımı bırakmakta hissedemedim. Gereksiz bir davranışa giriştiğimi düşünüyorum. Keşke o mükemmel ortamımı böyle kestirip atmasaydım. İşte bu keşkeler ve pişmanlıklar beni arada yoklasa da önüme bakmaya çalışıyorum.

Bu ay ise banyoda yapmam gereken olayda büyük bir adım attığımı hissettim. Banyoda yaptığım bu olayı daha ne kadar geliştirebilirim diye düşünüyordum. Çünkü her ne kadar karşı cinsi düşünerek hep başarıyla tamamlasam da erkekleri düşünürken daha bi zevk ve duygu yoğunluğu yaşıyordum. Ve karşı cinsden bu duygu yoğunluğunu yeteri kadar alamadığım için kendimi hala iyileşmiş gibi görmüyordum. Sonra düşünmeye başladım. Acaba eskiden erkekleri düşünürken ekstra olarak neler yapıyordum. Sonra aklıma bir şey geldi. Erkekleri düşünürken tenimi tenlerinde hissediyordum. Kadınlarda ise sadece dizilerde gördüğüm erkekler kadınlara bu hareketleri yapınca zevk alıyorlar o zaman benim de almam lazım diyordum. Hiç hissetmeye çalışmamıştım. Ve bu hissi oluşturmaya çalıştım. Ve son banyoya girişimde sonunda bu hissi oluşturduğumu hissettim. Ve karşı cinsi düşünerek en çok zevk yoğunluğu aldığım banyo deneyimim bu oldu. Bu ise bana büyük bir mutluluk getirdi. Eski yazılarımda bir yanım "hep pozitif olmaya çalışıyorsun, olayın sadece iyi yanlarını görüp kendini kandırıyorsun, hala eskisi gibisin" diyordu. Şimdi ise bu sesin azalmaya başladığını düşünüyorum.
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 07 Ağustos 2020, 09:13:38 öö
Bu ay arkadaşlarımla ilgili sorunlar yaşadım. Tabi bu sorunlar bu ay başlayıp biten sorunlar değildi ama etkisini bu ay gösterdi. Yurttaki arkadaşlık bağlarımın biraz tek taraflı olduğunu hissettim. Benim onlara gösterdiğim değeri, onların bana benim zannettiğim kadar göstermediklerini düşünüyorum. Bir kaç neden sayacak olursam:
   Ortak bir grubumuz olmasına rağmen daha önce bahsettiğim en yakın arkadaşım olan çocuk ve ben hariç grupta konuşan yok denecek kadar azdı.
   Aynı bilgisayar oyunlarını oynamamıza rağmen beni korona başlangıcından beri hiç çağırmadılar (şakaya vurarak çağırırsınız bir sonraki gün filan dememe rağmen çağırmıyorlar ve biraz sıkıştırınca da tamam artık çağırırız diyip gene çağırmıyorlardı).
   Hepsi lisede aynı sınıfta okumuşlardı (en yakın arkadaşım hariç hepsi). Lise zamanlarının çok güzel olduklarından bahsedip beni birkaç arkadaşlarıyla bile tanıştırdılar. Ben de özelden lise arkadaşlarıyla konuşup arkadaşlık bağımı geliştirdim. Lise arkadaşlarından kendi lise gruplarında gayet mesaj attıklarını öğrendim. Ve bu bana kime ne kadar değer verdikleri hakkında bir ipucu verdi. Evet lise arkadaşlarına verdikleri önem kadar bana önem vermelerini beklemiyorum zaten ama biraz da değer gösterirsin yani.
   Okul başladığından beri onlarla bir yerlere gitmeye çalışsam da tamamen tepkisiz kalıyorlar veya saçma sapan bahaneler üretiyorlardı. Ama arkadaşlarını görmeye taa istanbullara gidebiliyorlardı. Ben ise onları okuduğumuz şehrin merkezine bile zar zor götürdüm.
   Son olarak ise mesajıma cevap vermeleri gereken çok önemli bir soru sormuştum. Ve öneminden de bahsetmiştim görüldü atmasınlar diye. Ama gene görüldü attılar. Ve sabrımı taşıran son damla o oldu. İyki size görüldü atmayın dedik diye 4 5 satırlık sitem sözleri yazdım. Ona da bir iki kişi saçma sapan bahaneler yazdı. Diğerleri bir şey yazmadı bile. O günden itibaren onlarla hiç iletişime geçmedim. Zaten ben onlarla iletişime geçmezsen onlar da benle iletişime geçmedikleri için iletişimimiz tamamen kesildi. Ve bu arkadaşlık ilişkisinin tek taraflı olduğunu bir kere daha anladım. Durumu abime açtığımda trip atmanın erkekler arasında olmadığından bahsetti. Ben ise bunun trip atmak olmadığını cidden arkadaşlık ilişkimi kesip okul başlayınca sadece merhaba merhaba olmak istediğimi söyledim. Bunun için ne yapmam gerektiğini söyleyince senin zaten yapman gereken bir şey yok onların gözünde zaten ilişkiniz o seviyedeymiş sen de ona uygun davranırsın dedi. Daha çok şeyler söyledi ve genel olarak bana yardımcı oldu ve iyi abi tavsiyeleri aldım. Abimle konuştuktan sonra onlara trip atmak gibi olmasın diye sonradan bir iki mesaj attım havadan sudan ile ilgili. Ve bu bana ders oldu. Beni, ikinci yıl okulda hocalarım ve sınıf arkadaşlarımla daha çok ilişki kurmam gerektiği konusunda hırslandırdı. Ama şöyle bir olumsuz etkiye de neden oldu: bir önceki yazımda bahsettiğim "keşke eski arkadaşlarımla olan ilişkimi kesmeseydim" düşüncem daha da yoğunlaştı. Onları düşündükçe kendimi kötü insan olarak düşünüyorum ve vicdanım rahatsız oluyor.

Ailem konusunda ise artık sorunlar yaşamıyorum. Ailemde sorun çıkarsa ailecek konuşup sorunu hallediyoruz. Artık sürekli kavga eden, sorunlar çıkartan bir ailem yok. Ve bu konuda çok mutluyum. Sülalemde ise artık baba tarafımı tanımaya başladım. 5 yıl önce o tarafla kavgalarımız olmuştu ve baya sürmüştü. Kavgalarımız bitmesine rağmen iletişimimiz çok yoktu. Bu ay ise hep birlikte piknik yaptık ve ben kuzenlerimle resmen o zaman tanıştım desem yalan olmaz. Meğersem iyi sohbet edilen kuzenlerim varmış.

Banyodaki görevlerime gelecek olursak bir önceki mesajımda eskiden erkeklerde hissettiğim zevk ve duygu yoğunluğunu kadınlarda hissetmeye başladığımı söylemiştim. Bu ay ise tamamen emin bir şekilde artık kadınlarda da o yoğunluğu hissettiğimi söyleyebilirim. Hala bazı yarı çıplak erkekler görünce onları yakışıklı ve çekici buluyorum ama sizin bana onlar hakkında cinsel hayaller kurmadığın müddetçe istediğini düşünebilirsin tarzı bir cümle kurduğunuz geliyor ve rahatlıyorum. Ama hala eğer kendimi o erkekler hakkında cinsel hayaller kurmaya zorlarsam başarabileceğimi düşünüyorum. Tabi böyle bir düşünce içerisine girmiyorum.
   Yani genel olarak erkekler hakkındaki duygu ve düşüncelerimi toplayacak olursam arada çekici, yakışıklı bulduğum insanlar çıkıyor ama hiçbirine karşı cinsel organım kalkmıyor ve cinsel hayaller kurmuyorum. Ve eğer kendimi cinsel hayal kurmaya yönlendirirsem başarabileceğimi düşünüyorum (ama yönlendirme iradem dışı olmaz ve hiç bir zaman böyle bir şeye kalkışmadım). Yarı çıplak kadınlar gördüğümde ise direkt görür görmez organım kalkmıyor ama cinsel hayaller kurarak kolaylıkla başarabiliyorum.

Bu yıl içinde geliştirdiğim ilgi alanlarımdan ise sadece japoncayı geliştiriyorum. Japoncada baya ilerlediğimi düşünüyorum. Ama tabi daha ilerlemem gereken çok yol olduğunun farkındayım.
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim insanları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 21 Aralık 2020, 11:17:50 öö
Bir ara banyodaki görevlerimde başarısız olmaya başlamıştım ama çok çabuk toparlayıp geri eskisi gibi olabildim. Şu andan bahsedecek olursam banyoda karşı cinsi düşünüp çok rahatça görevimi tamamlayabiliyorum ama hala hemcinslerime karşı olan hislerim tamamen bitti mi emin değilim. Yani bu durumdan tamamen kurtuldum mu bilemiyorum. Çok da bunun üstünde düşünmüyorum çünkü er veya geç alışkanlık olarak gördüğüm eşcinsellikten tamamen kurtulacağıma inanıyorum. Bu korona olayları olmasaydı ve terapiye düzenli bir şekilde gidebilseydim çoktan kurtulmuştum. Ama hala iyi gidiyorum ve yukarda anlattığım olay dışında herhangi bir gerileme yaşamadım.

Eskiden kız ortamları daha çok ilgimi çekerken şuan o ilgim tamamen azaldı. Artık erkek ortamlarında daha çok eğleniyorum. Eski arkadaşlarımı tamamen silmemi hala abartılı bir hareket olarak görüyorum. Bu hareketi yapmasaydım da eşcinsellikten kurtulma zorluğum çok değişmeyecekti diye düşünüyorum. Şu an bile bu hareketimin pişmanlığını biraz da olsa hissediyorum. Eğer okul açılırsa ortamımı daha da genişletmem gerektiğinden artık eminim. Resme, yabancı dile ve kemana ara verdim diyebilirim.
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 21 Mayıs 2021, 12:08:05 öö
Uzun bir aradan sonra tekrar yazıyorum. Önceki yazımdan beri pek bir değişiklik yaşamadım

Günüm genel olarak hep aynı geçiyor. Akşamları ailemle salonda, geceleri ise arkadaşlarımla oyun oynayarak geçiriyorum. Akşama kadar ise ders çalışıyorum, hobilerimi devam ettiriyorum veya vakit öldürüyorum. Dışarı çok çıkmıyorum çünkü bu terapilere başlamadan önce bütün arkadaşlarımla iletişimimi kestim ve aynı şehirde yaşadığım arkadaşım kalmadı. İlişkimi kesmediğim iki arkadaşımdan birisiyle artık mesajlaşmıyoruz diğeri ile de artık ilişkimiz sanal arkadaşlığa döndü

Banyo görevlerimde bir sorun yaşamıyorum. Hatta youtube'da bir doktordan tam olarak nasıl yapılması gerektiğini öğrendikten sonra daha da zevk almaya başladım. Ramazan ayında gene hiç yapmadım ve bir nevi bağımlı olmadığımı kendime ispatladım

Aile ilişkilerimde de bir sorunum yok. Bazen evde küçük kavgalar çıkıyor ama o da korona döneminde bütün ailelerin yaşadığı bir sorun

Son olarak bir tıp fakültesi öğrencisi olarak derslerden öğrendiğim bir bilgiden bahsetmek istiyorum. Bazı hayvanlar ve bazen de insanlarda omurilik belli bir seviyeden sonra kesilse bile uygun genital uyarılar ile ereksiyon mümkün oluyor. Yani beyin işlevleri ereksiyon için kesin gerekli bir şey değil. Bu da karşı cinse ilgi duymayan bir insan olsanız bile ereksiyon olmanız için illa hemcinslerinizi düşünmek zorunda olmadığınızın kanıtı
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 16 Temmuz 2021, 05:35:11 öö
Gene uzun bir aradan sonra yazıyorum. Çünkü yazacak şeyler biriksin istedim

Artık korona eskisi gibi olmadığı için ailem ve ben dışarı çıkmaya başladık. Dışarı çıkmaya başlayınca insanlarla vakit geçirmenin önemini daha da iyi anladım. Genel olarak ise günlerim arkadaşlarımla oyunlar oynayarak, ailemle vakit geçirerek ve akrabalarımı ziyaret ederek geçiyor. Hatta arkadaşımla bir haftalık istanbul turu hazırladık. O hafta sizi ziyaret etmek için gerekli ayarlamaları da yaptım

Banyo görevlerimde ise pek bir sorunla karşılaşmadım. Korona döneminde çok içe kapandığımız için biraz gerilediğimi düşünmüştüm. Daha sonra diğer heteroseksüel erkeklerden hala birkaç küçük eksikliklerim olabileceğini düşündüm (mesela eşcinsel zamanlarımda bazı yarı çıplak hemcinslerimi görünce direkt ereksiyon olabilirken şuan hiçbir yarı çıplak kadında direkt ereksiyon olamıyorum, üstünde biraz düşünüp hikaye yazmam lazım). Bu eksikliklerimi daha tam iyileşmeden terapilere gitmeyi kestiğim için olduğunu düşünüyorum. Başta koronadan dolayı kesmiştim ama sonraları yol gözümde çok uzadığı için gelmedim

Korona zamanlarında üniversiteden sadece bir tane arkadaş edinebildiğimi fark ettim. Okullar açılınca daha da çok sosyalleşmek istiyorum. Keman, resim ve japoncaya artık çok bakmıyorum. Hepsinden hevesimi almış gibiyim. Ama okullar başlayınca spor salonuna yazılmak istiyorum

Son olarak ise terapiler sonucu yaşam kalitemin yükseldiğini baya fark ettim. Akrabalarımı ziyaret ettiğimizde artık konuşmalara ben de katılıyorum, kuzenlerimle vakit geçirmenin ne kadar eğlenceli olduğunu fark ettim, herhangi bir rahatsızlık veren durumla karşılaştığımda içime atıp o duruma alışmak yerine o durumu ortadan kaldırıyorum, odamda tıkalı kalmak yerine insanlarla etkinlik yapmak istiyorum
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 16 Temmuz 2021, 05:35:41 öö
Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

Eşcinsellik, bir aile hastalığıdır. Eşcinsellik, bireysel olarak cinsel kimlik bunalımı olarak yaşanırken içinde yetiştiği ailenin hastalıklı olmasından kaynaklanmaktadır. Toplumda eşcinsel sayısı arttığı, kabul gördüğü ve örgütlendiği oranda aile çökmüş demektir. Eşcinsellik, babanın iktidarı yerine annenin egemenliğinin kutsanmasıdır.
Eşcinsellik bireyin değil bireyin yetiştiği ailenin hastalığının dışavurumudur. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Batı'da eşcinsel lobilerinin güçlü ve planlı çalışmaları sonucunda eşcinsel evlilik yasalarının çıkması ve eşcinsel birlikteliklerin artması, Batı'da ailenin çöktüğünün bir göstergesidir. Batı'da çoktan çöken aile, Doğu'da da artan bir hızla çökmektedir.

Eşcinsel Terapi Benim Ailem 5. Bölüm Fragman

https://www.youtube.com/watch?v=dqM3TJpZ5rM&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=1



http://escinselterapi.net/huseyinkacin/

http://escinselterapi.net/forum/

Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

https://www.habervakti.com/escinsellik-aile-hastaligidir-makale,2038.html?fbclid=IwAR1KMAypvtlCCxETGvbwZ4oGT92J0r3aBQN3VNjl2t7s9hBzRGmvNWJzoXc

Benim Ailem Belgeseli

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11

Benim Ailem 1. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Benim Ailem 2. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=v-6UbOMkP38&t=369s

Benim Ailem 3. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=tXHaVWGvYH8&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw

Benim Ailem 4. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Kürt sorununu kırk yıldır nasıl "dört başı mamur" çözemediysek; yeni yeni büyüyen eşcinsellik sorununu da "dört başı mamur" çözemeyeceğiz ve dini kurumlarımız, ailevi değerlerimiz büyük yara alacaktır.

Eşcinsellik Türk toplumunun kılcal damarlarına kök saldığında, cinsel özgürlükler bu kadarıyla yetinmeyeceklerdir. Eşcinsellik doğal bir yaşam biçimi olarak toplum tarafından kabul edildiğinde; Pedofili (çocuklarla seks) de doğal hale gelecek, bir adım ötesinde ise Ensest'in de (aile içi seks) doğal bir duygu olduğunu psikoloji ve psikiyatri bilimi bize en kısa zamanda bilimsel olarak ispatlayacaktır.

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html?fbclid=IwAR1Akgk_ORB-CkFSzTiPTi3z4OYi17uVv0T_d0CjGGhM2VlsEMrXNsQ3ZO0

DEVLET HER ÇOCUĞA SAĞLIKLI EBEVEYNLER SAĞLAMAK ZORUNDA

Devlet her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamak zorundadır ifadelerini kullanan Kaçın, Siz devlet olarak aileyi korumazsanız geliştirmezseniz, aileyi merkeze koymazsanız toplumsal çöküş başlar. Burada tüm psikologlar sorunlar anlamında genelde anne-babaya odaklanırlar. Tamam anne-baba sorun çıkarabilir ama burada devletin hiç mi etkisi olmayacak. Çocuklarımızı 6-7 yaşında okula veriyoruz. Bir anne-baba çocuğunu devlet okuluna verdiği anda o çocuk anne-babanın değildir. Devlet bu emanetin bilincinde mi ve bu konuda hassasiyet gösteriliyor mu? açıklamasında bulundu.

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&list=UUJdkrJhiL6pyF6B8vXad8Ew&index=3

https://www.habervakti.com/dosya/escinsellik-bir-hastalik-mi-kavramlarla-nasil-zihnimizle-oynuyorlar-h81171.html?fbclid=IwAR3Y4Czjk6CQvnT5EcoFSjxxe0hI3WhhbHpkQPv9D8bWuWqCw_vhQCCtG3A

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&fbclid=IwAR3T3VzkZQx7MM_-DfTuOPGkjgsaKmoHohM26zVIUSOKfSAQoFnkT1Hst7U

'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'
Başarılı programcı Bülent Deniz'e konuşan eşcinsel terapisti psikolog Hüseyin Kaçın, Türkiye artık eşcinsellik sorununu halının altına süpüremez. Bu gerçeklikle yüzleşilmeli. ifadelerini kullanarak kritik uyarılarda bulundu.

https://www.habervakti.com/dosya/turkiye-artik-escinsellik-sorunuyla-yuzlesmeli-h81004.html?fbclid=IwAR3bCylgsndM9C_YddGIdbngIatUIlPs6FHizJnwo9P19MJSXXU3pahyKBw

https://www.youtube.com/watch?v=pDj1U1xuTwk&fbclid=IwAR034rxZfxS6xWA7l4nOO2ENobKlduzECdidFePArFi0f13Gg81ISDVurkw&app=desktop

Yazarımız Psikolog Hüseyin Kaçın, eşcinsel ifadesi yerine LGBT ifadesinin kulanılmasını yanlış bulduğunu ifade ederek büyük tehlikeyi işaret etti. Kaçın, toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında toplumun dinamikleriyle oynanmaya çalışıldığını da belirtti.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-tehlikeyi-isaret-etti-lgbt-degil-escinsel-h61739.html

Eşcinsellik hakkında yaptığı açıklamalarla ve ortaya koyduğu terapi yöntemleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 7 yıl önce katıldığı bir televizyon programında 'eşcinsellik'le ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-escinsellik-tehlikesini-yillar-once-boyle-ortaya-h74213.html

Boderline Kişilik Bozukluğu: Eşcinsellikten İyileşerek Nasıl Kurtuldum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in ikinci yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/boderline-kisilik-bozuklugu-escinsellikten-iyileserek-nasil-kurtuldum-makale,1599.html

Tövbe edersem eşcinsellikten kurtulur muyum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in terapi süreçlerine dair kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/tovbe-edersem-escinsellikten-kurtulur-muyum-makale,1598.html

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.
https://www.habervakti.com/ahlak-zeki-muren-ibne-degildir-makale,1531.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Kamuoyunda pompalanan "eşcinsellik, özgürlük" vs. dayatmalarına karşı bir okurumuzdan gelen değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz. "Medya, meziyetmiş gibi öteden beri eşcinselliğin özgürlük olduğunu vurgular. Böylelikle eşcinselliğe karşı çıkanlar da özgürlük düşmanı olur tabii. Durmadan bunu pompalayan yayınlardan etkilenen Müslüman kesim, günah işleme özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğine inanmaya başladı sonunda...

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinsel ideoloji ve örgütler

https://www.habervakti.com/escinsel-ideoloji-ve-orgutler-makale,1020.html
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 06 Haziran 2022, 09:19:10 öö
Hayatımda sorunlar biriktikçe size geleceğimi söylemiştim. Ve gene sorunlar birikti ve gene size gelmem yakındır.

Son haftalarda birkaç sorun yaşamaya başladım. Bunlardan ilki kıskançlık. Bu duyguyu uzun süredir yaşamıyordum. Hatta öyle ki böyle bir duygu olduğunu bile unutmuştum. Ama son haftalarda bu kıskançlık duygusuyla boğuşuyorum. En yakın iki erkek arkadaşım birbirleri ile bensiz küçük bir vakit geçirseler bile direkt kıskançlık seviyem doruklara çıkıyor. Diğer hiç bir arkadaşımda herhangi bir kıskançlık hissetmem. Kim kimle takılıyor? Arkadaşlarımın benden daha iyi anlaştıkları birileri var mı? Aslında benle arkadaş olmak istemiyorlar ama ayıp olmasın diye idare mi etmeye çalışıyorlar? Bu soruların hiç birini arkadaşlarımla ilişkilerimde düşünmem. Ama bu iki en yakın arkadaşım hariç. Aslında bakarsanız bu iki arkadaşım başka arkadaşlarımla takılınca hiç kıskançlık hissetmiyorum. Benim kıskandığım nokta bu iki arkadaşımın birbirleri ile takılmaları. Onlar en ufak bir zaman aralığında birbirleri ile vakit geçirsin, benim kıskançlık ve dışlanmış gibi hissetmem tavan yapıyor. Mantığım bu duyguma bir türlü anlam veremiyor. Kendimi sorguluyorum neden böyle hissediyorum diye ama bir türlü cevap bulamıyorum. "Benim de bu iki arkadaşımla ayrı ayrı takıldığım vakitler oluyor, ben onlarla ayrı vakit geçirebiliyorsam onlar da kendileri ile ayrı vakit geçirebilir, bu gayet normal bir şey" diyorum kendi içimden. Ama kendime söylediğim bu cümleler kıskançlığımı hiç azaltmıyor. Onlar ne zamanki birbirleri ile vakit geçirmeyi bırakıyorlar, benim de kıskançlığım o zaman azalmaya başlayıp yok oluyor. Artık ikisi de benle ayrı ayrı vakit geçirsin diye onlarla yarışmaya başladım ve bu yarış beni cidden yormaya başladı. Bu iki arkadaşımın herhangi bir etkinlikle hep ilk seçenekleri ben olsun istiyorum. Çok bencilce düşündüğümü biliyorum ama bu düşüncelerime engel olamıyorum

Hatta bu iki arkadaşımdan birisine obsesif seviyede takıntım olmaya başladı. Asıl sorunun da bu olduğunu düşünüyorum. Hep bu arkadaşımla iyi geçinmek için neler yapabilirim diye düşünüyorum. En yakın arkadaşının ben olmasını istiyorum. Hatta bana muhtaç olmasını istiyorum desem yalan olmaz. Artık en çok düşündüğüm insan bu arkadaşım oldu. Bu konuda hastalıklı düşüncelere ulaştığım fark ediyorum ve bu konuda cidden yardıma ihtiyacım var. Bundan dolayı size en yakın zamanda gelmek istiyorum. Bu arkadaşımı yakışıklı, karizmatik ve erkeksi bulmam da işleri daha tehlikeli yapıyor

Hayatımla ilgili bu tip sorunlar yaşadığım zaman size bu sorunumu söyleseydim ne derdiniz diye düşünüyorum ve sorunumu buradan çıktığım fikirle çözmeye çalışıyorum. Özellikle neden bu arkadaşıma obsesif bir şekilde bağlandığımı düşündüğüm zamansa aklıma şöyle bir cevap geldi: lisedeki sınıfımda bir erkek grubu vardı. Bu erkek grubu genelde futbol oynar, vücut geliştirir, arka sıralarda takılırlardı. Yani anlayacağınız erkeklik denilince akla gelen çoğu özellik o grupta vardı. Onlarla iyi geçinirdim ama ilişkimi hiçbir zaman daha da ilerletmedim. Şimdi düşününce bunun nedeni kendimi onlara layık görmememdi. Onlar benim çok çok üstümdeydi ve benimle arkadaş olmak istemezlerdi diye düşünüyormuşum. Hiç bu tarz erkeklik özellikleri taşıyan arkadaşım olmamıştı. Obsesif şekilde takıldığım bu arkadaşımsa bu tarz erkeklik özellikleri taşıyan ilk arkadaşım oldu. Yaşadığım sorunun kaynağı da tam olarak bu olduğunu düşünüyorum. Çözümünü ise bir türlü bulamadım ve bunun için de en kısa zamanda size gelmeyi düşünüyorum

Başka bir sorunda yaşadığım yurttaki insanlar 5. - 6. sınıfta evleniyor. Arkadaşlarım da bunun gayet normal bir durum olduğunu söylüyorlar. Yani anlayacağınız şu anki yaşadığım ortamda insanlar (bana göre) baya erken evleniyor. Bunu pek sağlıklı bulmuyorum ve bundan dolayı kendi evliliğimi de erkene çekmeye çalışmıyorum. Buradaki sorun 5. ve 6. sınıfa geldiğimde arkadaşlarımın çoğunun evlenmiş olması korkusu. Yalnızlık beni fena derecede korkutuyor, eski yıllarımı hatırlatıyor. Şu ana kadar gördüğüm 5. ve 6. sınıflar yurtta genel anlamda yalnız takılıyorlar. Çünkü arkadaşlarının çoğu evlenmiş oluyor. Benim de sonumun onlar gibi olmasını istemiyorum. Şu anki yurt ortamımın bozulmasını istemiyorum. Ama sonsuza kadar da bu ortamım sürmeyecek tabi. Gelecekte bu ortamın biteceği korkusuyla şu anın güzelliğini tam çıkartamıyorum. Arkadaşlarımın evlenmesine nasıl tepki vereceğimi de düşünmeden edemiyorum. Muhtemelen  evlenmelerine karşı pek de iyi duygular hissetmeyeceğim. Böyle kötü duygular hissetmek istemiyorum. Arkadaşlarımın en güzel gününde onların yanında en güzel düşüncelerimle durmak istiyorum. Ama bu gidişle bu isteğimi pek de gerçekleştiremeyeceğim

Diğer bir sorun da koronadan dolayı bıçak gibi kesilen terapilerim yüzünden aslında tam olarak da iyileşmemiş olmam korkusu. Herhangi bir küçük aksaklıkta kendime "işte bak terapileri bıçak gibi kestin ve başına bu geldi" diyorum. Ve bu düşünce beni oldukça rahatsız ediyor

Başka bir sorun da banyoda olan görevlerim. Uzunca bir süre her banyoya girdiğimde gerçekten isteyip istememe bakmaksızın hep görevimi sonuca bağlardım. Sanki her banyoda görevimi yapmazsam erkekliğimden bir şey kaybedecem ve geri eski halime dönecem korkusu olurdu. Ama son haftalar bu düşüncemi yenmiş gibiyim ve artık her banyoya girdiğimde görevimi yapmak zorundayım düşüncesi gelmiyor. Banyo görevlerimdeki başka bir sorun da artık eskisi kadar zevk alamıyor oluşum. Karşı cinsle ilişkiye girme düşüncesi artık o kadar da cazip gelmiyor ve bu beni acayip korkutuyor. Bu cazipliğin gitmesini her banyoya girişimde görevimi yaptığıma bağlamıştım. Ondan dolayı da artık her banyoya girişimde görevimi yapmıyorum. Cidden cazipliğin gelmesini bekliyorum ve işe de yaradı. Ama gene de o caziplik ve zevke tam ulaşamadığımı hissediyorum

Hayatımdaki hep kötülükleri bahsettikten sonra da sona bir tane iyi olay bırakayım dedim. Resim yeteneğim ile tıp öğrenimimi birleştirmek için tıbbi çizim yapan bir doktorun eğitim verdiği bir gruba girdim. Grup uluslararası çalışıyor ve tıp öğrencisinden cerraha kadar çok çeşitli öğrenciler var. Tıbbi çizim yaparken çok eğleniyorum. Bundan dolayı ilerde düşündüğüm uzmanlıklara bir de bu alanı ekledim
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 16 Kasım 2022, 10:42:30 öö
Okullar başladığından bu yana çok fazla sıkıntı yaşadım. Hayatımın en zorlu süreçlerinden birisi oldu. Bu zorlu sürecimi yaşarken o anki duygularımı kendime mesaj olarak yazmıştım. Bunu iki sebeple yaptım: Birincisi o süreçte neler hissettiğimi daha iyi anlayabilmek için yazı yazmak iyi geliyordu, İkincisi ise en sonunda bu süreçteki hislerimi size aktarırken neler hissettiğimi en iyi bu yazılarımın anlatacak olmasıydı. Yazımın devamında tarihleri ile beraber bu süreçte kendime attığım mesajları size direkt ilettim. Bu mesajlarımda dile getirdiğim bazı sorunları yenmiş olsam da yazdığım  bütün mesajları görmenizi istedim. Yazımın en sonunda ise şu anki durumumdan bahsettim.

9 eylül
Tıp eğitimimde 4. sınıfa başladım. 4. sınıfta sınıf dört gruba bölünüyor ve diğer 3 grupla bağlantın kalmıyor. Hangi grupta olacağını seçebiliyorsun. Olduğum grupta arkadaşlarımın hemen hepsi var, bir kişi hariç: önceki yazımda anlattığım obsesyon derecesinde takıntılı olduğum arkadaşım (ismi faruk) farklı bir grupta. Sizle yaptığım son görüşmeden sonra obsesif düşüncelerim yok denecek kadar azalmıştı. Yazın gruplara karar verdiğimizde bu arkadaşımı kendi grubumuza çekmek için hiçbir şey yapmadım. Herhangi bir küçük çabayla kendi grubumuza çok rahat bir şekilde çekebilirdim. Kendi grubuma çekmek istedim ama kendi iyiliğim için farklı grupta kalmasının daha iyi olacağını düşündüm. İsteğimle düşüncemin bu zıtlığı beni 1 2 gün uğraştırdı. Benim olduğum gruba kendi kendine geçer diye bekledim ama geçmedi. Bu beni tabiki üzdü. Kaldığı staj grubundaki ders sıralaması ona daha uygunmuş. Duygularına göre değil de mantığına göre karar vermesi beni şaşırttı açıkçası. Belki de benimle aynı grupta olmayı isteyecek kadar yakın görmüyordur beni. Sonuç olarak o arkadaşım hariç çoğu arkadaşlarımla aynı grupta okula başladım.

4. Sınıfın zorluğu, yeni sınıf, hastane ortamına alışmaya çalışmak ve o arkadaşımın farklı grupta olması beni 3 4 gün depresyona soktu. Hatta bu 3 4 gün sonra da depresyonum sadece azaldı. Farklı sınıflarda olduğum arkadaşımla hala aynı yurtta olduğumuz için okul sonrası birbirimizi görebiliyoruz. Ama nedense içimdeki terkedilmiş hissi bir türlü kaybolmuyor. O hariç diğer arkadaşlarımla aynı sınıftayım ama bunu hiç önemsemiyorum. Sadece o arkadaşımla aynı sınıfta olamadığıma yakınıyorum. Sizin bana "Asıl değer vermen gereken arkadaşlarına değer önceliği vermelisin" deyişiniz aklıma geliyor ama bu beni depresyonumdan kurtarmıyor. Okula başlar başlamaz 10 gün sonra sınavımın olması beni daha da streslendiriyor ve depresyondan çıkmamı zorlaştırıyor. O arkadaşımla aynı sınıfta olmadığım için üzülüyorum ve asıl değer vermem gereken arkadaşlarıma değer önceliğini yeterince veremiyorum. Yurtta o arkadaşımla özlem gidermeye çalışıyorum ama içimdeki bu özlem duygusu ne kadar vakit geçirirsem geçireyim gitmiyor. Bu da beni aşırı duygusal yapıyor. Her günümü bu yoğun ve karmaşık duygularımla geçirmeye çalışıyorum. Tüm bunlardan dolayı heteroseksüel gelişimimin durduğunu düşünüyorum. Eski homoseksüel düşüncelerime geri dönecek miyim diye endişeleniyorum.

20 eylül
Kendi staj grubumdaki arkadaşlarımla vakit geçirmekten zevk almıyorum. Bunun nedenini düşündüğümde depresyonda olduğum için zevk almıyorumdur diyordum ama depresyondan biraz çıkmama rağmen hala zevk almıyorum. Bu sınıfta olduğum için pişmanlık duyuyorum. Diğer arkadaşlarımın olduğu sınıfta olsaydım nasıl olurdu acaba diye düşünüyorum. Diğer sınıfta olmayı arzuluyorum ama diğer sınıfta olmanın negatif özelliklerini aklıma getirince o kadar da arzulanacak bir şey yok diyorum. Diğer sınıfta hep benim de tanıdığım arkadaş grupları olduğu için eğlenceli geliyor. Şu an olduğum sınıfın yapısı birbirini tanımayan insanlardan meydana geldiği için çok sıkılıyorum. Bu durumun yeni insanlarla tanışmak için bir fırsat olduğunun farkındayım ama içimden hiç tanışma isteği gelmiyor. Beni bir o kadar da sinirlendiren şey arkadaşlarımdan ayrılmanın bu hüznünü arkadaşlarımda (özellikle farukta) görememem. Belki de bu durumu bu kadar ajitasyona sürükleyen benimdir. Çünkü dersler bittikten sonra aynı yurtta olduğumuz için gene bir arada oluyoruz. Ama o eski halimiz yok gibi geliyor. Bir önceki yılda oluşturduğum ortam o kadar mükemmeldi ki şu an o ortamın özlemini çekiyorum. Şu an bulunduğum ortamın hep negatif özelliklerini görüyorum. Aslında bir iki tane pozitif yanları da var ama hiç bu pozitif yanları düşünüp sevinmiyorum. Kendimi depresif duruma sürüklemek için çaba sarf ediyorum dersem yalan olmaz sanırım. Biliyorum ki bu yeni ortamım daha olgunlaşmadı, daha yolun çok başındayım ve bundan dolayı eski ortamımla karşılaştırma yapmak mantıksız. Ama bunu bilmem eski ortamıma duyduğum özlemi azaltmıyor. Genel olarak memnuniyetsizlik ve yaptığım seçimlerdeki pişmanlık hissi ile boğuşuyorum.

Uyku düzenimde de bozulmalar oluştu. Uyuyamıyorum. Uyku derinliğim azaldı, deliksiz bir uyku çekemiyorum. Sabah namazına kalktıktan sonra geri uyuyamıyorum. Bundan dolayı derslere uykusuz giriyorum ve derslere odaklanamıyorum. Uyku düzenimin bozulmasının sebebini hem 4. sınıfın yoğunluğu hem de üst paragrafta bahsettiğim düşüncelerimden dolayı psikolojimin yeteri kadar iyi olmamasına bağlıyorum

21 eylül
Yalnız kaldığım zamanlarda (özellikle gece yatmadan önce) hep bi mutsuzlukla kaplanıyorum. Şu ana kadarki hayatim boyunca hep şen şaklak olmuşumdur. Mutsuzluk nedir bilmezdim. Ama 4. Sınıfa başladığımdan beri üstümde hep bi kara bulutlar var. Hayatın gittikçe zorlaştığını ve oluşturduğum konfor alanının değişip duracağını fark ettim. Hayatın bu zorluklarını fark etmeye başladıkça "hiçbir şey yapmadan yatağımdan çıkmasam ne güzel olurdu" veya "şu an şuracıkta ölsem ne kolay bir çözüm olurdu" tarzında düşünceler peşimi bırakmıyor. Bu düşüncelerimi üst sınıflardaki insanlara söylediğimde kendilerinin de 4. Sınıfa başlayınca aynı düşünceleri düşündüklerini dediler.

4. Sınıftaki sınavlara bir de sözlü diye bir kısım geliyor. Burada hocalar bizi tek tek çağırıp sorular soruyorlar. Bizim de hocalar sözlü bir şekilde cevaplamamız gerekiyor. Bu durum tabi yazılı sınavdan daha stresli ve heyecanlı olacak. Ama benim sözlü sınav yaklaştıkça artan stresim kesinlikle normal seviyelerde değil. Sözlü sınavları düşündükçe elim ayağım boşalıyor, yaşama sevincim dibe vuruyor, kara bulutlar hiç olmadığı kadar yoğunlaşıyor. Normalde sınav zamanlarında stres yönetimini çok iyi yapardım. Hatta arkadaşlarım da benimle konuşup streslerini azaltırlardı. Ama artık kendimi tanıyamıyorum. Sözlü sınava olan bu olağanüstü korkum nerden geliyor anlayamadım. Faruk bana şunu demişti: "Ben sözlü sınavdan da yazılı sınavdan da artık hiç korkmuyorum. Düşüncelerimi tamamen değiştirdim. O sınavdan kalsam da ne olacak sanki? Ara bütte veririm, veremezsem yıl sonu bütte veririm, orada da veremezsem okulu 2 3 ay geç bitiririm. Hayatın sonu değil ya?" Bu sözleri duyduktan sonra ilk düşüncem şu oldu: keşke ben de böyle düşünüp hayatımı rahat bir şekilde yaşasam. (Ekleme: kendi sınavı yaklaşınca o da çok zorlandı)

Özetle tıp eğitimim iyice zorlaşmaya başladı. Bu zorluk stres seviyelerimi artırıyor. Kara bulutlar üstümden bir türlü gitmiyor. Bu haldeyken de heteroseksüel özelliğimi geliştiremiyorum. Hatta sınav zamanları stres seviyem doruklara çıktığı zaman rahatlamak için faruka’a sarılıp rahatlama hissi yaşamaya çalışıyorum. Neden bu düşüncelerin aklımdan geçtiğini sorguladığımda ise daha önce babam tarafından fiziksel bir sevgi görmemiş olmam aklıma geliyor. Aslında düşüncelerimde bana sarılan erkeklerde baba şefkati arıyorum. Babam bana küçükken biraz sarılıp, fiziksel olarak da sevgisini gösterseydi belki de bu zorlukların hiçbirini yaşamayacaktım. Benim de hayattaki sınavım buymuş artık diyerek konuyu kapatıyorum

25 eylül
Şuan yaşadığım üç sorun var:
1) Sabah namazına kalktıktan sonra hiçbir şekilde uyuyamıyorum. Uykum olsa bile uykuya dalamıyorum. Bundan dolayı bazı günlerimi 2 3 saatlik uykuyla geçirmek zorunda kalıyorum. Genel olarak da uyku kalitem azaldı, deliksiz uyku geçirdiğim günler yok denecek kadar az
2) İkinci sorunum ise 4. Sınıftaki staj sınavlarımdan aşırı korkuyorum. Sanki o sınavı geçemezsem hayatım bitecekmiş, tamamen alt üst olacakmış ve bir daha hayatımı geri toplayamayacakmışım gibi geliyor. Halbuki stajların bütü var, ve sadece birisinden kalırsan mezuniyetin sadece 3 ay uzuyor. Hatta faruk bana şunu demişti: "staj sınavlarını artık hiç önemsemiyorum, herhangi bir korkum veya stresim kalmadı. Artık derslerime sınavı geçmek için değil, öğrenmek için çalışıyorum." Bu cümle beni o kadar çok imrendirdi ki anlatamam. Keşke ben de böyle olsaydım demekten alıkoyamıyorum kendimi. Ben sınav korkusundan dolayı derslerime odaklanamazken arkadaşım bu durumu çoktan aşmış. Kıyaslamalar yapıp kendimi küçük görmemem gerektiğini biliyorum ama bu konuda tam da bunu yaptım...
3) Üçüncü sorunum ise hala yakın iki arkadaşımla ayrı sınıflarda olmayı kendime yediremiyorum (bunlardan birisi faruk). Artık ilk günlerdeki gibi beni ağır bir şekilde etkilemiyor ama hala beynimin bir köşesinde yer ediyor. Ders çalışırken, sınıfta ders dinlerken, hastanede gezerken ara sıra aklıma onların yokluğu geliyor ve beni depresif bir duruma sokuyor. Onlar ise bu durumdan hiç etkilenmemiş gibi hayatlarını devam ettirmeleri beni daha da çok üzüyor. Başta sadece ben böyle düşünüyorsam anormalim diye üzülüyordum ama ablama ve abime söylediğimde "hayır biz de bu durumlardan geçtik, arkadaşlarından ayrılmak bazı kişileri etkilemezken bazı kişiler daha çok etkiler" dediler. Bu durumda arkadaşlarım arasında duygusal davranan tek kişi benim. Hatta faruk bana bir gün şunu demişti "iyi ki ayrılmışız ya yeni arkadaşlar filan ediniyorum, yeni ortamlara giriyorum çok güzel oluyor". Bu söylem bende bir şok etkisi yarattı. Hem üzüldüm hem de bazı şeylerin farkına vardım. Ben arkadaşlarımla ayrı sınıflardayız diye üzülüp yoluma devam edemezken onlar çoktan yeni ortamlara giriş yapmışlar ve günlerini eğlenerek geçiriyorlar. Ben ise hala kendimi yanlış sınıftayım, buraya ait değilim, yeni sınıf arkadaşları edinmek istemiyorum düşüncelerindeyim. Ben de onlar gibi kendi hayatıma devam etmek istiyorum, hatta sınıfta öyle bir ortam yapmak istiyorum ki bu arkadaşlarıma şu an yaşamadıkları pişmanlığı yaşatmak istiyorum.



15 ekim
Farukla hastalıklı bir ilişkim olduğu için farklı sınıflarda olmanın çözüm olacağını düşünmüştüm. Ama çözüm sandığım bu şey beni çok daha büyük sorunların içine itti. Farukla olan ilişkimin beni hapsettiğini, kişilik gelişimimi durdurduğunu hissediyorum. Onun yüzünden hayatımda yol alamıyorum. Bu ilişkimden kurtulmak için her yolu denedim, başaramadım. Maksimum 1 2 gün sonra gene kendimi o ilişkinin tam ortasında buluyorum. İlişkiyi bitirmeye çalıştıkça uyuyamayacak kadar takıntılı düşüncelerde boğuluyorum. Rahatlamak için geri ilişkinin içine çekilmekten başka bir çare bulamıyorum. Bana değer veren diğer arkadaşlarımı düşünmek, onlarla vakit geçirme isteğimin olmasını istiyorum. Ama bu hastalıklı ilişkim dengemi bozuyor, kendimi tanıyamıyorum artık. Farukla olan ilişkimin devamlılığını kalben istiyorum, beynen kurtulmak istiyorum. Bütün ruh halimi onunla olan ilişkime bağlı olması beni çok rahatsız ediyor. Ona bu kadar bağlı olmak istemiyorum. İleride farklı yerlerde görev yapacağımız zaman ne yapacağım hiçbir fikrim yok. Ben artık sadece bir yıl önceki mutlu yaşamıma dönmek istiyorum. Hayatımda bir şeyleri düzeltmek için çabalamaktan bıktım usandım artık. Anormal bir durumun olmadığı, sakin bir yaşam istiyorum


3 kasım
Faruk’un ayrı grupta olmasına hala aşamıyorum. Diğer sınıflardaki insanlara bakıyorum kimse arkadaş gruplarından ayrılmamış. Arkadaşlarından ayrılan bir tek ben varım. Okul bittiğinde yurtta ortak zaman geçiriyoruz iyi hoş da yetmiyor bu bana. Stajları farukla öğrenip farukla hastanede gezmek istiyorum, farukla aynı derslere girip farukla bütün vaktimi geçirmek istiyorum. Farukla olan bu takıntım beni oldukça rahatsız ediyor. Faruk yüzünden hayatım allak bullak oldu. Psikolojim artık sağlıklı bir seviyede değil. Faruk yüzünden hayatımda bir ilerleme kaydedemiyorum. Aslında Farukla olan bu toksik ilişkimi bitirmek için ayrı staj grubuna gittim ama bu hareketime her gün pişman oluyorum. Toksik ilişkimi bitirmek isterken hayatımın içine ettim gibi hissediyorum. Faruk’un hayatımı bu kadar etkilemesi beni rahatsız ediyor. Faruk’a verdiğim değeri defalarca azaltmaya çalıştım ama beceremedim. Faruk’a en iyi arkadaşımdan daha fazla değer vermeye başladım. Bunu istemiyorum ama duygularıma engel olamıyorum. Bu takıntılı davranışlarımdan dolayı heteroseksüel özelliğimde gerileme olduğunu fark ettim. Çekingen hayatıma geri dönüyorum gibi hissediyorum. İçime kapanmaya başladım ve depresif düşünceler peşimi bırakmıyor. Bu konuda büyük bir yardıma ihtiyacım var. Tek istediğim şey faruk’a olan bu takıntımı söküp atmak ve hayatıma kaldığım yerden devam etmek. Depresif ve takıntılı düşünceler beni çok yıpratıyor

4 kasım
Hayatta arkadaşlarımdan daha gerideymişim gibi hissediyorum. İleride arkadaşlarımdan birisi evlenme sürecine girerse aşırı telaşlanacağım. İnsanlar hayatlarını kuruyor ve ben geç kalıyorum diye düşünüp gene depresyona gireceğim. Sadece evlilik/sevgililik konusundan bahsetmiyorum. Erkeklik konusunda da kendimi geride hissediyorum. Karşı cinsin benden hoşlanacağı bir şey bulamıyorum kendimde. Veya sert bir tepki vermem gereken durumlarda bu sertliği nasıl gösterebilirim bilmiyorum. Sözlerimin ciddiye alınması gerektiğinde bunu karşı tarafa nasıl belli edebilirim bilmiyorum. Sert olmaya çalışırken trip atıyorum. Bu da erkeksilikten ziyade kızsal bir özellik oluyor. İnsanlar benden hoşlansın, beni bırakmasınlar diye çaba sarf ediyorum. Onları kırmamaya çalışıp hep sevecen davranıyorum



Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 16 Kasım 2022, 10:42:46 öö

Şu anki duygularım
Artık kafamdaki kara bulutları pek hissetmez oldum, sanırım dağıldılar. Yeni sınıfıma alışmaya ve benimsemeye başladım. Yeni arkadaşlar edinirken iletişime geçmekte biraz zorlansam da yavaş yavaş başarıyorum. Diğer staj grubunda kalan arkadaşlarımın artık farklı sınıfta olmalarını benimsedim sanırım. O arkadaşlarımla da okuldan sonra yurtta vakit geçiriyorum. Vakit geçirdiğim arkadaşlarımın çetelesini tutmayı bıraktım. Artık en fazla zamanı en yakın arkadaşımla geçirecek şekilde arkadaşlarımı sıralamıyorum. O an kiminle vakit geçirmek istiyorsam onunla vakit geçiriyorum. Yeni yaşamıma, yeni değişikliklere alışmaya başladım. Artık önceki seneki yaşamımın olmadığının farkındayım ve buna üzülmek yerine yeni yaşamımı kurmaya başladım.

Mesajlarımda hep faruk’a fazla değer vermekten bahsetmiştim. Faruk’a verdiğim bu değerin karşılığını faruk’ta görememek de beni çok yıpratıyordu. Ama özellikle faruk’un sınav haftasında ona çok destek verdiğim için artık bana daha fazla değer göstermeye başladı. Bu beni tabiki memnun ediyor. Sizin "Asıl değer vermen gereken arkadaşlarına değer önceliği vermelisin" sözünüz aklıma geldiğinde ise arkadaşlarıma verdiğim değer sıralaması değişemez mi? diye bir soru takıldı. En sonunda ise beynimde arkadaşlarıma verdiğim değer sıralamasını söküp attım. Size en iyi arkadaşım diye bahsettiğim kişi bir kız arkadaş edindi. Ve bu kızla ciddi düşünüyor. Fazla uzatmadan evlenecekmiş. Muhtemelen 1 seneye evlenir. Çünkü yaşadığım bu yerde 5. Sınıfın başında evlenmek moda. Bunu hala sağlıklı bulmuyorum. En iyi arkadaşımın seneye evlenip gidecek olması beni sarstı tabiki. Başta üzüldüm ama artık telefona kapanıp bizle pek bir şey yapmaz oldu, genelde yatağından pek çıkmıyor. Ondan dolayı beynimde kurduğum değer sıralamasında onu birincilikten alıp yerine faruk’u koymuştum. Ama artık kafamda bir değer sıralaması oluşturmadığım için bunun bir önemi yok. O an kimle vakit geçirmek istersem onunla vakit geçiriyorum. Eğer ki bazı arkadaşlarımla daha az vakit geçirmeye başladıysam bunun sorununu kendimde değil onlarda arayacağım.

En iyi arkadaşımın bu bir yıl içerisinde evleneceğini söylemiştim. Bu konuyu biraz daha açmak istiyorum. Arkadaşım bu durumu bana ilk kez söylediğinde derin bir hüzün hissettim. Hiç yalan konuşmayım; onun yerine mutlu filan olmadım. Onun bir seneye gidecek olması beni endişelendirdi. Ama bir şekilde bu duruma alıştım ve atlattım diyebilirim. Aynı şeyi faruk demiş olsaydı muhtemelen kendi kendime atlatamazdım ve derin bir depresyona girerdim. Mezun olup farukla ayrı yerlerde çalışmaya başlayınca hayatımı nasıl devam ettireceğim hiçbir fikrim yok.

Sınıfta bir kız dikkatimi çekiyor. Bu kız hakkındaki duygularımı daha tam anlayabilmiş değilim. Bazen onunla evlensem nasıl olurdu acaba diye düşünüyorum. Duygularımdan hala emin olmadığım için ona açılmak istemiyorum. Duygularımdan emin olsam dahi mezun olana kadar evlenme gibi bir niyetim olmadığı için açılmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. 3-4 yıl sevgili kalsak desem sevgililiğin o kadar uzamasının sağlıksız olduğunu duyduğum için istemiyorum. Bir de sevgilimin olması bana ne katacak hiçbir fikrim yok. Erkek arkadaşlarımla zaman geçirmek çok daha eğlenceli geliyor. Kız arkadaşımla vakit geçirmekten zevk alır mıyım emin değilim. Sanki zorla istemediğim şeyleri yapacakmışım gibi geliyor. Yani sevgilimin olmasının herhangi bir pozitif yanını bulamadım. Üstüne bu kız faruk’un bana “sizin sınıftaki bu kız hoşuma gidiyor” dediği kız. O söyledikten sonra kızı fark etmiştim. Acaba sırf faruk’un hoşuna gittiği için mi dikkatimi çekti diye bir teori kurdum kendi kendime. Size daha önceleri bahsettiğim asıl vurulduğum kız ise başka bir staj grubunda. O kızın sevgilisi var ve baş başa deniz kenarı tatillerine filan gittikleri için çok da aile kadını olduğunu düşünmüyorum. Tabi ona olan duygularım hala devam ediyor ama evlenilecek değil de eğlenilecek kızlardan. Onunla evlensem nasıl olurdu acaba diye düşündüğümde ise ona olan duygularım çok daha yoğun ve net olmasına rağmen hayata olan genel bakış açısı, sevgilisiyle kim bilir neler yaptığını vs. düşününce sağlıklı bir evlilik olacağını düşünmüyorum.

Uyku düzenim ise yavaş yavaş düzelmeye başladı. Yurtta bulunduğum oda hakkında sorunlar vardı. Uyku düzensizliğime odamın ve sınavlarımın da etkisi olmasına rağmen asıl sorun psikolojikti. Artık psikolojim yeni yaşamıma alışmaya başladı, odamı sonunda değiştirebildim ve yeni odamdan şimdilik memnunum, zor stajlarımı ise atlattım. Bundan dolayı uyku düzenim de yavaş yavaş düzelmeye başladı ama hala her gece 1-2 kere anlamsızca uyanıyorum. Geri uykuya dalmakta eskisi kadar sıkıntı çekmediğim için sorun etmiyorum.

Banyo görevlerim de bu yaşadığım sarsıntılı süreçten baya etkilendi. Artık pek zevk alamıyorum, hayal etmekte zorlanmaya başladım, ve en önemlisi erken boşalma sorunumun olduğunu düşünüyorum. Mastürbasyona terapilerle başlamıştım. Ve bütün amacım bu görevi başarmaktı. Hep sonuç odaklı düşünüyordum. Tek amacım görevimi başarılı bir şekilde tamamlamak olduğu için süreçten zevk almayı bırakmışım. Ön sevişmeyi hiç düşünmüyorum, gereksiz buluyorum. Böyle olunca da artık boşalma hissi gelince kendimi durduramıyorum. Bu da mastürbasyondan zevk almamı baya azalttı. Erken boşalmamı nasıl çözmem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok.

Sınav stresi ile nasıl başa çıkmam gerektiğini de öğrenmem lazım. Beni çok yıpratıyor. Hele sözlüde hocanın karşısına geçeceğim zamanı düşünce çok korkuyorum. “Ya dilim tutulursa, ya bilmediğim yerden sorarsa, ilk soruyu cevaplandıramazsam ilk izlenimim çok kötü olacak” tarzında düşüncelere boğuluyorum. Bu da beni iyice karamsar yapıp özgüvenimi baya düşürüyor. Genel hayatımda da özgüven eksiklikleri yaşamaya başladım. Bazen insanların beni gerçekten sevdiğine inanmıyorum, duruş bozukluğum olduğu için dışarıdan çok kötü göründüğümü düşünüyorum, erkeklik özelliklerimi yetersiz buluyorum, eğlenceli ve şen şakrak bir karakterimin olmasını çocukça buluyorum.

Son olarak yeni sınıfımdaki erkek arkadaşlarım futbol ayarladı. Beni de çağırdılar ama halamın burada ameliyat olma olasılığı olduğu için söz veremedim. Halamın ameliyatı olmasa bile katılmak istemedim, çekindim. En yakın arkadaşıma sen de gelsene dediğimde “biz kim futbol kim, git resmini çiz, bulaşma öyle şeylere” dedi. Hiç futbol deneyimim yok evet ama sınıfımdaki yeni arkadaşlarımla yakınlaşmak için gitmek istiyordum. Bir yandan da bok gibi oynayacağım için rezil duruma düşecektim. Bundan dolayı da katılmaktan aşırı çekindim. Sonraki haftalar da futbol ayarlarız o zaman gelirsin dediler. Ama çok kötü oynayacağım için kendime ızdırap çektirmekten başka bir işe yaramayacak muhtemelen. Bu rezil oynayışımla beni severler mi yoksa siktiri çekerler mi bilemedim. Gene de katılmalı mıyım size sormak istedim.
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 29 Nisan 2023, 09:51:24 ös
Bu yazımda insanlarla olan ilişkilerimden bahsedeceğim (büyük bir kısmını farukla olan ilişkim oluşturuyor). Uzun ve çoğu o anki depresyonda yazılmış oldukları için önce bir özetle başlayacağım
 
Özet
- Konuştuğum insan sayısı çok az olduğu için arkadaş grubuma çok bağlıyım. Bu bağlılık yüzünden arkadaşlarımdan herhangi birisiyle sorun yaşadığımda bende büyük negatif etkiler oluşmasına neden oluyor
- Ailemle ve akrabalarımla vakit geçirmekten hazzetmiyorum. Bu istemediğim bir durum. Ailemi 2 ay sonra ilk kez gördüğüm durumlarda bile ilk gün sıkılıyorum
- Mezun olduğumda arkadaşlarımdan ayrılıp her şeye sil baştan geri başlayacağım. Ve bu beni çok korkutuyor. Daha 2 yıl olmasına rağmen yaşayacağım depresyonu şimdiden hissedebiliyorum
- Farukla olan ilişkim beklediğim gibi gitmedi. Bana pek de değer vermiyor gibime geliyor. Ama ona ekstrem bir bağlılığım ve takıntım olduğu için hayatımı devam ettirmekte zorlanmaya başladım. Size gelmek istememdeki en büyük ve yegâne neden farukla olan ilişkimi azaltabilmek ve ona olan takıntılarımı silebilmek
- Bazı arkadaşlarımla olan ilişkimde çok fazla temas bağımlısıyım. Acaba bu bana eski hayatımdan kalan bir şey mi? Bazen yılışıklık seviyesine kadar çıkıyor ve bu benim değerimi düşürüyor.
- Kendimi değerli bir insan olarak görmüyorum
- Sevgili meselesinde yaşadığım olayları sizin de değerlendirmenizi istiyorum
- Uyku sorunlarım var. Uykum olmasına rağmen uykuya dalamıyorum
- Genel olarak çok mu duygusal bakıyorum olaylara? Bu duygusallık beni bitiriyor
 
Arkadaş grubum
 
Arkadaş grubumla ilgili sorunlar yaşıyorum. Bazı zamanlar arkadaş çevremde büyük bir değişiklik yapmam gerekiyor gibi hissediyorum. Genel anlamda bir düşündüğümde arkadaş grubumdan memnunsuzluk hissediyorum. Böyle hissetmeme de genelde bir kişi sebep oluyor: bir önceki yazılarımda bahsetttiğim faruk.
 
Arkadaş grubuma çok bağlıyım. Çünkü diğer insanlarla arkadaş değilsem hiç konuşmuyorum. Böyle olunca totalde konuştuğum insan sayısı çok az. Birisiyle ya tamamen her şeyimle konuşurum ya da hiç konuşmam. Bundan dolayı konuştuğum insanlara fazla bağlıyım. Her gün sadece belli insanlara konuşmak da bıktırıyor bir müddet sonra. Hep aynı kişilere maruz kaldıkça o kişilerle sorunlar çıkmaya başlıyor tabi. Arkadaşlarımla bir sorun yaşayınca yerlerini dolduracak insan bulamadığım için tepki koyamıyorum. Çünkü birisiyle konuşmayı kesersem hayatımda konuştuğum insan sayısında oransal olarak büyük bir düşüş yaşanıyor. Bunun verdiği endişe ve mutsuzluktan ötürü sorun yaşadığım arkadaşımla araya mesafe koyamıyorum.
 
Oluşturduğum arkadaş ortamına muhtacım. Ailem veya akrabalarımla iletişime geçmek hiç cazip gelmiyor. Bundan dolayı bu arkadaş ortamının bozulmaması için çok üstünde titriyorum. Bu muhtaçlık istemediğim bir durum. Çoğu durumda beni engelliyor. Arkadaşlarıma bağımlı yaşadıkça kendi hayatımın üstüne düşemiyorum, onlarsız bir şey yapamıyorum. Onlar bensiz bir şey yapınca boşluğa düşüyorum ve mutsuz oluyorum.
 
Bir de bazı arkadaşlarımla çok fazla fiziksel temasa geçmeye çalışıyorum. Bu durum o arkadaşlarımı da rahatsız edecek seviyeye geliyor bazen. Hele faruk temastan hoşlanmayan birisi ve bunun yüzünden çok kavgalar ettik. Bu temas bağımlılığım aşırı olması arkadaş ortamındaki değerimi de düşürüyor. Hep yılışık yapışkan omurgasız bir insanmışım gibi algılanıyor dışardan bakınca. Hele bazı videolarda kendimi bile izleyemiyorum utançtan. Ne kadar yılışık hareketler yapmışım diyorum
 
Faruk!!
 
Sizle olan son terapiden sonra farukla olan ilişkimde ilgili iki görev edinmiştim: birincisi farklı staj grubuna geçmesinin hesabını soracaktım, ikincisi ona olan sevgimi her şeyiyle faruka gösterecektim
 
Birinci görevi yaptım. Onun farklı staj grubuna geçtiğinin bende büyük bir üzüntü yaşattığını söyledim. Bu yaptığı davranışın büyük bir “satış” olduğundan bahsettim. Tıp eğitimi hayatımı onunla farklı geçireceğim ki bu eğitim şu anki yaşantımın en büyük kısmını kapsıyor. Bu kırgınlığımı direkt ona söylediğimde ne abartıyorsun, buna da kırıldıysan bir şey diyemiyorum tarzında cümleler söyledi. Kendisi için bu durum bu kadar da abartılacak bir şey değilmiş. Ona bu duygularımdan bahsetmek için o kadar zorlandım ki… o ise hiçbir duygu emaresi olmayan cümlelerle direkt kestirip attı. Üzgün olduğunu bile söylemedi çünkü değildi. Farklı staj grubunda olmaktan hiçbir zaman pişman olmadı. Yaptığı bu hareketi bir satış olarak bile görmüyordu. Bir gün en yakın arkadaşım, ben ve faruk bu konuyu konuşurken en yakın arkadaşım da satış olduğunu söyledi. En yakın arkadaşımdan bu cümleyi duyunca bir anda küplere binip neyin satışını yapmışım demeye başladı. Konu en yakın arkadaşım olunca faruk bütün duygularını gösteriyor tabi… Neden farklı sınıfta olmayı tercih etti? Madem seçti neden pişman değil? Bu soruların cevabını çok aradım ama bulamadım, umarım siz cevaplandırabilirsiniz
 
Herkes kendi arkadaş grubuyla birlikte tıp eğitimi görürken sadece ben satıldım, bir ben yalnız kaldım. Bu durum öyle kolayca atlatılabilecek bir şey değil bence. Cidden büyük bir satış yaşadım. En yakın arkadaş olarak gördüğün insandan karşılık alamamak o kadar kötü hissettiriyor ki... o kadar kırıldım ki anlatamam. Bu durumun üstesinden hala gelemedim. Mezun olduğumuzda yaşayacağımız ayrılığı düşünemiyorum bile
 
Farukun kendi hayatında başka satışları da oldu tabi. Bunlardan biraz bahsedecek olursam:
- Sırf biraz daha iyi diye bizim okula yatay geçiş yaptı ve 2 yıllık arkadaşlarını tak diye bırakabildi. o arkadaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerini hatırlıyorum da cidden çok kırılmışlardı
- Sadece beni değil diğer arkadaşlarda da küçük küçük satışlar yapıyor. Şu an buraya hepsini yazabilmem mümkün değil ama en büyük gördüğümüz satışı staj grubunda bizim yanımıza gelmemesiydi
Bu karaktere sahip olduğuna göre cidden bizi sattığını düşünmüyor olabilir. Ama maalesef bu yaptığı hareketi haklı çıkarmıyor
 
İkinci görevimi de yaptım. Faruka bütün sevgimi gösterdim ama onda beklediğim karşılığı alamadım. Hep karşılıksız bir sevgi veriyorum. Çok mu sıktım? Veya o beni o kadar sevmiyor mu? Anlayamadım. Ama ona bu kadar bağlı olmam beni yordu. Diğer arkadaşlarımla iletişimimi geliştirmemi de engelliyor. Farukla hep ilk iletişime geçen ben oluyorum, hep ilk mesaj atan benim, halini hatrını soran gene benim. Bu ilişkide hep ben daha fazla emek ve çaba harcıyorum. İlişkimi karşı tarafın emek ve çaba seviyesine indirmek istiyorum. İlişkiyi sürdürmeye çalışan taraf hep benmişim gibi hissediyorum.
 
İlişkimi tamamen bitirmeme gerek yok tabi. Sadece ilişki seviyemi onun istediği seviyeye indirmek istiyorum. İnsanlarla olan ilişkilerimde ya çok iyiyim ya da 0’ım. İlişki azaltma benim lügatımda yok, direkt bitiriyorum
 
Farukla konuşurken hep sevinç dolu ve yüksek enerjili konuşurken o genelde soğuk bir yüz ifadesinde oluyor. İlk başta karakteri böyledir heralde diyordum çünkü genel olarak herkese böyle davranıyor ama faruk en yakın arkadaşım dediğim kişi ile konuşurken yüzü gülüyor, onunla konuşmak için hep iletişim başlatmaya çalışıyor, onunla vakit geçirmek istediğini her haliyle belli ediyor. Ama bana böyle değil. Bu durum beni kıskandırıyor
 
Faruka karşı sevgi cümleleri kurduğumda geri dönüt alamıyorum. Hep ben çabalıyorum ve bu çabalarım hep karşılıksız kalıyor. Hep ilk mesaj atan ben oluyorum, hep sohbet başlatmaya çalışan ben oluyorum. İleride farklı şehirlere dağılınca farukun beni özleyeceğini düşünmüyorum. Bana napıyorsun nasıl gidiyor mesajı bile gelmeyecektir.
 
Onu hep sıktığımı, sevgimle boğduğumu düşünüyordum ama sorunu hep kendimde aramaktan da usandım. Onun yüzünden kendimi çok değersizleştirdim. Diğer insanlarla iletişimimde sorun olmamasına rağmen farukla olan sorunlu ilişkim yüzünden kendimi değersiz hissediyorum. Konuşulmaya bile değilmeyecek bir insanım diye düşünüyorum. Kendime olan özsaygımı yitirmek üzereyim. Kendime olan güveni kaybettim. Emin adımlar atamıyorum. Depresif ve çekingen bir moddayım. Kendinden emin değilim. Bu ilişki sanki artık beni zehirliyor. Ve bunun farkında olmama rağmen bu ilişkiden kurtulamıyorum. Her seferinde ilişkimi azaltmaya çalışsam da günün sonunda gene onun yanına gidiyorum. Kendimi bundan dolayı aptal ve omurgasız gibi hissediyorum
 
Aslında ne hissediyor ne düşünüyor bunları düşünmekten de bıktım. Birisi seviyorsa mutlaka sevdiğini hissettirir ama ben farukta genelde bunu göremiyorum. Belki de büyük beklentiler içerisine girdiğim için beni tatmin edemiyordur ama artık kendimi suçlamaktan da bıktım. Evet genel olarak soğuk birisi ama benim en yakın arkadaşıma öyle bir sevecen davranıyor ki kıskanmamam elde değil. Ondan dolayı sorunu kendimde aramıyorum artık. Yaptığı her bir küçük soğuk davranışını beni sevmiyor olarak yorumluyorum artık, bu raddeye geldim
 
Faruka baya takıntılı oldum. Bu takıntı artık beni çok yordu. Ona mesaj attığımda mesajı görene kadar kafayı takıyorum, acaba mesajımı görmemezlikten mi geliyor diye düşünüyorum. Mesajlarıma yeteri kadar tatmin edici cevap vermeyince acaba benimle zorla mı konuşuyor diye düşünüp gene depresyona giriyorum. Bu takıntılarım kaynağı bence farukun bana olan bir sevgisi varsa bile bana hiçbir şekilde göstermemesi. Direkt beni arkadaşın olarak görüyor musun diye sorguya çektiğimde hep üniversitedeki en iyi arkadaşım sensin diyor ama bunu hiçbir şekilde göstermiyor. Gerçekten en iyi arkadaşı olarak mı görüyor yoksa beni geçiştirmek için mi öyle konuşuyor anlayamıyorum. Bunaldım ve bıktım artık. Farukla olan ilişkim yüzünden hayatımda ilerleyemiyorum artık. Bu takıntılarımdan kurtulmak istiyorum ama kurtulamıyorum. Bu düşüncelerimden dolayı onunla olduğumda eğlenceli bir vakit de geçiremiyorum
 
Sanki onunla olan ilişkim bitince içimde geri doldurulamayacak bir boşluk oluşacak. Ve bu boşlukla hayatıma devam edemeyeceğim. İlişkimiz her zayıfladığında bu boşluğu yavaştan hissetmeye başlıyorum. Bu boşluk beni o kadar korkutuyor ki farukla olan ilişkime geri sımsıkı sarılmak zorunda hissediyorum. İleride mezun olmaktan çok korkuyorum. Çünkü farukla bir daha hayatımın geri kalanında bu kadar sık göremeyeceğim, belki de hiç göremeyeceğim. Faruka olan bu bağlılığım ezik gibi hissettiriyor ama kurtulamıyorum. Başka bir örnek olarak faruk birkaç günlüğüne evine gidince benim içimi bir boşluk kapsıyor. Kendimi eksik hissediyorum. Günüm anlamsızlaşıyor. Bu bağımlılık beni çok rahatsız ediyor.
 
Farukla olan ilişkimi azaltabilirsem muhtemelen benimle kendisi iletişime geçmeye çalışacak gibime geliyor. Bu beklentide olmam bile sağlıksız bence…
 
Farklı staj grubunda hayatını bensiz devam ettirmesi de ayrı bir koyuyor. Aynı sınıftaki ortak yurt arkadaşlarımızla yaşıyor artık. Bu durumu da kıskanırdım bir ara ama şöyle bir genel olarak ilişkilerine baktığımda onlara da bana davrandığı gibi davranıyor: o insanlar olmasa da olur tavırları. İlişkide o kadar emek harcadım ama muhtemelen benim için de böyle düşünüyor. Mezun olup farklı şehirlere dağılmak beni oldukça korkutuyor zaten ama daha da çok üzen bir gerçek var. Farklı şehirlere gittiğimizde ben aramayı mesaj atmayı bıraksam kendisi beni ne arar ne sorar. İlişkimiz tamamen biter. Bitmesi gereken bir ilişki olduğunu ben de biliyorum ama kalbimde oluşacak o boşluğu geri dolduramayacağım diye çok korkuyorum
 
Başka insanlarla iletişime geçtiğimde ise onu unutuyorum cidden. Oh be dünya varmış diyorum. Halbuki ne çok iyi iletişime geçebileceğim seçenekler varmış diyorum. Ama hala yeterli ilişkilerim yok diğer insanlarla
 
Onunla böyle bir duruma düşmek beni cidden çok uzuyor. Biraz bile sevgime karşılık verseydi ne güçlü bir dostluk geliştirecektik... bu potansiyelin gerçekleşmeyecek olması beni derinden sarsıyor.
 
Bir de tepki koymakla (alındığını göstermek) trip atmak arasındaki farkı bir türlü çözemedim
 
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 29 Nisan 2023, 09:52:38 ös

Sevgili meselesi
 
Reddedildiğim kızla olan ilişkim gelişmeye başladı. Arada bir mesajlaştığımız bile oluyor. Hatta bir kere onunla baş başa konuşurken flört etmek acaba böyle bir şey mi diye düşündüm. Çünkü o kadar farklı duygular hissetmiştim ki anlam veremedim. Ki reddedilişimi de biraz garip bulmuştum, sanırım çok erken teklifte bulundum. Kızın bana karşı olan davranışlarını istediğim gibi mi yorumluyorum yoksa cidden bana ilgi duymaya mı başladı anlayamadım. Erkekle konuşmayan bir tip olmasına rağmen bir benimle iletişime geçiyor, bana mesajlar atıp sohbet başlatıyor…
 
Bazen sevgili işlerine de girmek istemediğim oluyor. Çok uğraştırıcı olacak gibi hissediyorum. Boşuna kafama iş alacağım gibi. Onunla geçireceğim vakitten eğlenip eğlenmeyeceğim konusunda mı kararsızım acaba? Bu konuda bile kararsızken onunla sevgili olmaya çalışmak doğru mu? Sevgili işlerine hiç girmek istemiyorum, hiç hazır hissetmiyorum, çok eriniyorum. Gerek yok bence bu tip işlere.
 
Uyku sorunum
Uykum olduğu halde uyuyamıyorum. Yorgunluktan ölüyorum ama uykuya dalamıyorum. Yataktan çıkasım da gelmiyor hiçbir şey yapmadan saatlerce yatakta kıvranıyorum. Sonraki günü de uykusuz geçirmek zorunda kalıyorum
 
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 21 Haziran 2023, 06:46:42 öö
Eşcinsellik hakkında yaptığı araştırmalar ve tedavi yönetmleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 12 yıl önce TV 5 ekranlarında yaptığı açıklamalarla dikkat çekmiş ve bugüne gelinen sürece ışık tutmuştu.

EŞCİNSELLİK HASTALIK DEĞİL BUNALIMDIR

Eşcinsellik hakkında hastalık ifadesini kullanmamanın gerektiğini ve bunun 'psikolojik cinsel kimlik bunalımı' olduğunu belirtmek gerektiğini söyleyen Kaçın, ''Eşcinsellik özünde anne-babadan ve toplumdan o desteği alamadığınız için çocukken dışlanmış olduğunuz için bu sorunu yaşıyorsunuz. Hastalık veya rahatsızlık dediiğinizde, onlar da toplum tarafından dışlanıldığını hissettikleri için bu konuya aşırı duyarlılar. Buna cinsel kimlik bunalımı demek daha doğrudur.'' açıklamasında bulundu.

https://twitter.com/psikologhsynkcn/status/1671204340994912277
Başlık: Ynt: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok
Gönderen: psikolog - 12 Mart 2024, 03:09:28 öö