İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - psikolog

Sayfa: 1 ... 75 76 [77] 78 79 ... 89
1141
E....'nin ,kullandığı takma isim ERNESTO ,4. Terapi sonrası ,yazı bir.                          ب



Kendime ernesto diyorum . yaş 17 lise 3' e gidiyorum . istanbul'un en iyi liselerinden bir lise .   yazacak çok şey var ama ben size terapimle alakalı sözler söyleyeyim belki daha yararlı olur .şu an 5. Terapideyiz galiba.açıkcası her terapiyi net olarak hatırlamıyorum . başlayalım .ben gay olduğumu düşünüyordum .en yakın arkadaşıma aşık olmuştum . hazırlık sınıfında bunun farkına vardım .bu yaşadığım 6 senelik bir sevgi idi .ondan ayrılınca onu çok sevdiğimi ve gay olduğumu anladım .değişmeyi çok istedim , kendi içimde her şeyi denedim ama nafile . psikolog hüseyin kaçın ile msn sayesinde konuştuk , para sorumun olduğu için gitmedim . belki de para olayı sadece bahanemdi . psikolog hüseyin kaçın ilk terapiye gelirsen daha sonra terapiye devam edip etmeyeceğini sonra karar verirsin dedi . en sonunda kendi kendime , bu iş düzelmezse hayatımda çok büyük sorunlar oluşacak bu işi çözersem çok güzel olur rahat ederim , dedim . ve ne olursa olsun deneyeceğim dedim .bir Pazar günü kalktım saat 2 de randevu vardı . tedirgin bir şekilde kadıköy'e gittim .merkezi buldum 4. Katta daire gibi bir yerdi aslında korktum ama ne olursa olsun artık dedim .kapıyı çaldım içeri girdim , odaya girdik .ben tedirgindim , konuşmaya başladık .murat hoca sorular sormaya başladı . bir saat sonra aklımda şimşekler çaktı desem yeridir .çünkü sorulara verdiğim cevaplar aklımda bir an birleşti ve genel bir tablo oluştu .bu tablo benim neden gay olduğumu çok iyi açıklıyordu . bu tablonun farkın avarmak inanılmazdı . sonra ne konuştuğumuzu hatırlayamıyorum . odadan çıktığımda çocuklar gibi şendim . yalan söyleyip abartmıyorum .inanın çıktığımda hoplaya zıplaya vapura gidiyordum J

Terapilerde ne konuşulduğunu hatırlayamıyorum ama etkili noktaları söyleyeyim .1)genel tablo 2)ben'in ilişkilerdeki yeri 3) arkadaşlar 4)yalnızlık 5)kendim değilim 6) hayatım ve çevremin yabancısıyım .

1.    Maddeyi anlattım zaten çocukluktan bugüne yaşadığım olayları anlatınca aklımda parlayan genel tablo

2.    Madde terapilede hep sevdiğim erkeği ve kızdan bahsettim hep, bu ilişkide onlar vardı ben yoktum .

3.    Madde kız arkadaşlarım yoktu , arkadaşlarıma bu durumu söyleyemiyordum . ilk önce bir kız arkadaşıma sonra 10 tane arkadaşıma söyledim .

4.    Maddeyi açıklamak gerekirse iki yüzlü bir yaşam ve büyük bir iç yalnızlık oluştu .

5.    Meddeye değinmek gerekirse kendim değildim . toplumun istediği kişiydim ama kendimle yüzleşiyordum ve çok acıydı .

Sonuçları söylemek istiyorum :

1)    Benim böyle bir hayatım vardı , gaylik sorunumu çözmek için herşeye rağmen terapiye gittim

2)    Şu an 5. Terapideyiz galiba( henüz sorun tam çözülmedi ama çok büyük bir ilerleme var )

3)    Kız arkadaşım var

4)    Her şeye rağmen mutluyum

5)    Değişmek istiyorsanız mutlaka ve mutlaka terapiye gidin

6)    Her türlü sorunuz için e-mail adresimi ekleye bilirsiniz .

Kusuruma bakmayın terapilerden çok hayatımı anlatmışım .

------------------------------------------------------------------------------------------------



 E....' NİN, YAZI 2 , KULLANDIĞI TAKMA İSİM ERNESTO                                           ب

 

Evet az once terapiden çıktım ve yurttayım . ne anlatacağımı biliyorum .sömestırın 2. Haftası evde yalnız kaldığımda bilgisayarı açtım . bir kaç gün sonra eski alışkanlıklarıma döndüm galiba . normal videolar izlerken birden gay videoları izlemeye başladım .bence bunlar GAY özelliğimin henüz körelmediğini gösteriyor . biriyle tanıştım , şans eseri aynı yerde oturuyoruz . Bana ilişki teklif etti ve kendisinin her hafta en az 2 kere ilişkiye girdiğini söyledi .bana çok cazip geldi çünkü 15 yaşında ve çok tatlı , karizma bir çocuktu . sonra düşündüm . neden böyle bir şey yapayım diye .beni bundan kurtaran din olgusu oldu . açıkçası evet dine aykırı olduğunu düşünerek bunu uygulamadım . nefsimin ne kadar köreldiğini ve dünyevi zevklere ne kadar düşkün olduğumu gördüm . ama şuda var gay olmak istemiyorsam kızlara ilgim olmalı , ama buda nefsin kötülüğünü gösteriyor . sonuç olarak beni o durumdan kurtaran din olgusu aslında , arkasında bilmediğim düşünceler olan bir maskeydi . şu anda istersem gider yaparım ama hala frenliyorum .. aşıkçası o illişki teklifinden 2 gün sonra o ilişki aklıma bile gelmedi . bu olayda kararımı tam inceleyemiyorum belki bu yazıyı yazdıktan sonra okuduğumda cevabı bulurum . evet kızlardan soğumamı sağlayan büyük nedeni itiraf ediyorum . bugüne kadar terapilerde söylemedim ama belki murat hoca anlamıştır . söyleyememem benim salaklığım J ama neyse bu yazı olayıyla bunu da aşmış olacağım .

Evet ben sevdiğim kişiyi yakışıklı olduğu için , kızlar onu sevdiği için sevdim . kızlar beni sevemezdi ben yakışıklı değilim , tatlı değilim .... ilk başlarda şöyle düşünüyordum ( erkeğe bak ne yakışıklı ne tatlı , kızlar bunu sever . keşke bende o kadar yakışıklı olsaydım .ama sonucu bu oldu işte kızlar unutuldu geriye sadece erkekler kaldı .

1142
 Merhaba Hüseyin bey,

    Ben kendimi bildim bileli erkeklere karşı bir ilgim var. daha 3-4 yaşlarımda kuzenimle beraber birbirimizin cinsel organına ve poposuna bakmak üzerine kurulu, hiç de çocukça olmayan oyunlar oynardık dün gibi aklımda. ve diğer bir çok komşu çocuğu ve baştan çıkardığım pek çok başka çocukluk arkadaşım. yaşım ilerledikçe annemin kıyafetlerini giydiğimi hatırlıyorum. o evde yokkken tüller giyer kendimi kız gibi hissederdim. kendi kendime oyunlar oynardım o kıyafetlerle. çoğu zaman erkek gibi hissederdim aslında o oyunlarda ama bir keresinde annemin aynasına geçip ruj sürdüğüm bile olmuştu.

bu arada babamı hayatımda sadece 1 kere gördüğümü ve annemin bir daha hiç evlenmediğini de belirtmeliyim sanırım. bu en önemli faktör bence. hayatımda annemin 10 senelik sevgilisi dışında herhangi bir baba figürü olmadı ve onun da 11 yaşımdan beri hayatımda olduğunu düşünürsek pek de parlak bir etki olmaması normal sanırım.

İlkokulda daha 8 yaşındayken bendeki tuhaflığı fark etmeye başladı herkes. konuşmam kız gibiydi hareketlerim kız gibiydi yürüyüşüm.. her şey. sadece kızlara aşık olduğumu hatırlıyorum daha o yaşımda. deli gibi ama. 2 sene bir kızı unutamadım hep onu düşündüm mesela. ama bu sırada hala bana top demeye devam ediyorlardı. çünkü kız gibiydim ve hala annemin arkadaşlarının çocuklarıyla ve kuzenimle büyüdükçe daha da ciddi bir hal alan sevişme oyunları oynuyordum.

Ergenliğe girmemle beraber tam da olacağını düşündüğüm gibi -çünkü herkes bana öyle demişti- erkeklere ilgi duymaya başladım. benim rüyama bir kız falan girmedi ve ilk boşalmamı da öyle yaşamadım. ama erkekler girmişti bi kaç kere o da boşaltacak kadar etkili olmamıştı. ergenlikle beraber erkeklere ciddi anlamda ilgi duymaya başladım. sınıf arkadaşlarımı hayal ederek mastürbasyon yapıyordum özellikle bir ikisini fazlaca düşünerek. ama bu sırada hala kızlara aşık olmaya devam ediyordum. onlar için gözyaşı dökecek kadar. ama cinsel anlamda bana çekici gelmiyorlardı. erkeklerse duygusal anlamda bir şey ifade etmiyorlardı. onları sadece seks için arzuluyordum. güçlü kudretli görüyordum ve beni bir kız gibi kullanmalarını istiyordum yani onlara zevk vermek bana zevk veriyordu aynen bayanlarda olduğu gibi.

 ( bu arada küçüklüğümdeki kadın gibi hissetmelerim tamamen yok oldu büyüdükçe. artık kendimi bir erkek gibi hissediyorum çoğu zaman, işte bunda annemin 10 senelik birlikteliğinin büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.)

ortaokulda en yakın arkadaşım taha birgün bana gelip, bir ortak arkadaşımızı becermek için ikna ettiğini söyleyene kadar biraz yatışmış gibiydim. fakat ondan sonra olan oldu. tahayla biz o çocuğu bir kaç kere kullandık ve hiç düşünmedik bile ardı arkasını. aslında bana kullanılmak kadar kullanmak duygusu da zevk veriyordu küçüklükten beri ama hayallerimi kadın gibi pasif olarak seviştiğim fanteziler süslemişti. oysa hep küçüklük oyunlarında hem aktif hem pasif olmak isteyen taraftım.

 Ve büyüdükçe kız gibi davranışlarım sona ermişti. liseye başladığımda artık bana top demiyorlardı. normal bir erkekten hemen hiç bir farkım yoktu. fakat ben hayatımın en büyük travması olan " bana top demeleri gerçeği"ni - ve kızların bana asla bakmayacağını düşündürten şey de buydu- atlatacağım günü iple çeksem de, bütün sorunların bana öyle demediklerinde geçeceğini düşünsem de liseye başlayınca bunun hiç bir etkisi olmadı sanki. ben hala erkekleri düşünüyordum. ama kendimi gay pornoları izlememeye hep zorluyordum ve kızlara da duygusal ilgim şiddetlendiği için sdc seks yapacağım gün gelecek ve o gün kızlarla da seks yapabileceğimi göreceğimi düşünüyordum. ve üniversiteye gelene kadar da hep kız arkadaşlarım oldu ve normal pornolar izledim. ama hep anal pornolar seviyordum ve oradaki erkeklerin kızlara ne kadar sert davrandıklarını izleyerek kendimi çok nadiren erkeklerin yerine koyuyordum onuun dışında erkeklerin erkekliklerini izliyordum.

Ama hayatımda hep sırılsıklam aşık olduğum kızlar olmaya devam ediyordu ilginç bir şekilde ve bir erkeğe hala duygusal birşey hissetmiyordum. onları sadece seks için arzuluyordum. bana sahip olmalarını istiyordum.

üniversiteye başladım. artık annemden kaçmalıydım. çünkü 15 yaşıma kadar annemle aynı yatakta uyumamın gay olmamdaki en büyük etkilerden biri olduğunu düşünüyordum. beni çok seviyordu ama ben hep annemle sevişmekten ve bu düşüncenin aklıma gelmesinden korkuyordum. anneme asla bir ilgim yoktu ama olmasından çok korkuyordum garip bir şekilde. bazen annemin benimle ensest bir şeyler yapacağını düşünüp çok korkardım. ama annem asla öyle bir kadın falan da değildi.bilmiyorum neden korkardım bu ihtimalden. fakat ben hep kızlarla sevişme fikrine annemle sevişiyormuşum gibi hissettiğim için alışamadığımı ve bu yüzden kızlara duygusal ilgi duymama rağmen cinsel ilgimi erkeklere yönelttiğimi düşünüyordum. bu yüzden de üniversite için şehirdışına gitmeliydim. bu sırada aşık falan olmadığım ama öpüştüğümde ve göğsünü ellediğimde beni feci şekilde erekte eden bir kız arkadaşım vardı. ve ondan ayrılıp ondan daha güzel bir kızla çıkmalıydım hem aşık olduğum hem öpüşünce beni erekte eden.

üniversite için istanbulu tercih ettim. össde derece yaptığım için rahattım. üniversitede hayatımın aşkı diyebileceğim aşka tutuldum. dünyanın en güzel kızı o olmalıydı. aynen ilkokulda 2 sene peşinden koştuğum kız gibiydi o da. Adı Eceydi. ama bir gün başka bir kızla tanıştım ve bana o gece oral seks yapmaya başladı. korktuğum başıma gelmişti. bir kız vardı karşımda ve eğer boşalamazsam hep gay olacaktım. boşalmalıydım. uzadı uzadı oral seks ben erekteydim ama aklımdan hep bir kızlayım şu an inanamıoyrum diye düşünüyordum. boşalamadım. daha doğrusu yarıda kestim aslında devam etsem boşalırdım ama sonrasını düşündüm. o kızla ne yapacaktım...
sonra o kız bana bi kaç gece sonra bir film izletti nasıl bir tesadüfse: brokeback mountain

ve bu filmde gaylerin aşık olduğunu gördüm. ben hayatım boyunca filmlerden korkunç derecede etkilenmiştim. pokemon çizgi filmi çıktığında saplantı derecesinde kendimi o çizgifilm karakteri sanmaya başlamıştım. sonra harry potter okumaya başlamıştım ve kendimi onun yerine koyup onun kitaptaki hayatını yaşamaya çalıştım. saçımı herşeyimi ona benzetmeye çalıştım. çevremdeki arkadaşlarımı bile onun arkadaşlarının rollerine koyuyordum ve her arkadaşıma kitaptan bir karakter ismi verecek kadar delirmiştim. bu uzun yıllar sürdü. sanırım aralarda düzelsem de harry potter hastalığım toplamda bir 7 yıl sürdü. bunun neden anlatıyorum çünkü izledğim bir filmden veya okuduğum bir kitaptan hayatımda hiç kimsenin etkilenmediği kadar çok etkileniyorum ve kendi kişiliğimi o romandaki kişiye benzetmeye çalışıyorum, tabi görüntümü en başta kişilikten önce. bu gay temalı brokeback  mountain filmini izledikten sonra ben 1 hafta kendime gelemedim. çevremde ölsem ilgimi çekmeyecek erkeklere onlara aşık olabilir miyim acaba diye bakmaya başladım ve sonunda yıllardır ara sıra meraktan girdiğim gay odalarına bambaşka arzularla, bir erkek arkadaş bulmak için girdim. seks için değil. bu sefer seksi kesinlikle istemiyordum. erkekler seks olarak hiçbişey ifade etmiyordu. sadece duygusal bişeyler yaşamak istiyordum. ama kimle tanıştıysam gerçekten gaydi ve hem sevgilisi olmamı hem seks yapmayı istedi. ben kimseyle mutlu olamadım. buluştum tanıştım biraz takıldım o  internetteki gay alemindeydim artık ama seks olarak kimse bana bir şey ifade etmiyordu artık. hele kızlar hiç mi hiç. onları unutmuştum bile. sadece erkekler yani gayler ve onların ilgisini çekme arzum vardı. beğenilmek. çünkü kızlar gibi değillerdi. hayatımda hiç bir sevdiğim kız beni beğenmemişti oysa çok yakışıklı bir erkektim ve ben gerçek bir erkek olmadığım için, ve onlar da bendeki erkeksilikten yoksunluğu hissettiği için beni beğenmemişlerdi. oysa gayler beni beğeniyor ve bunu açıkça da dile getiriyordu.
kendimi zorladıkça cidden erkeklere derin duygular beslediğimi de düşünmeye başladım açıkçası. gerçi ilk öpücükten sonra bitiyordu herşey. sevmiyordum sevişmeyi falan ve ikimizin de erkek olduğu gerçeğini hatırlıyordum ama olsun. artık duygusal şeyler hissediyordum onlara karşı hatta kızlardan falan hoşlanmıyordum artık. belki Ece'den sadece, o en büyük aşkımdan. ama o kadar.

Bu şekilde 2 sene geçirdim. tam 2 sene önce 19 şubatta ilk duygusal anlamda erkek arkadaşımla buluşmuştum. ve şimdi tam 2 sene geçti üzerinden ve 10 aylık bir erkek arkadaşım var aynı evi paylaşıyoruz çoğu zaman. onu çok seviyorum insan olarak ama onunla da olmuyor. aşık falan da değilim. erkeklere sahte bir his geliştirdim ama tanıdıkça onlarla da olmuyor. aşık olduğumu sanıyorum fakat bir erkekle olma alışkanlığından bu böyle gidiyor sanrım. seks konusunuysa hiç açmak istemiyorum. sdc pornolardaki sert, duygusuz ve sapkınca şeyleri seviyorum. bir tarafın eziyet çektiği diğer tarafın zevk aldığı, zorla karşı tarafı kullandığı pornoları seviyorum sadece. gerçek hayatta seks anlamında hiçbirşeye hiçbir ilgim yok.

ne yapacağımı bilemez durumdayım. hayatta kızlarla vajinal seks hariç herşeyi denedim diyebilrim. ama aşık olduğum insanla sevişmedim hiç. aşık olduğum bir kızla hiç öpüşmedim. bilmiyorum nereye gidiyorum. bana yardım edebilir misiniz? her zaman bi yerinden döndürüp kızlara ilgimi kazanırım ve erkekleri unuturum diye düşünüyordum fakat artık o internetteki erkeklerin ilgisi olmadan ne yapacağım bilmiyorum. onlara ukala ukala cevaplar vermek, benim egomu şişirdiklerini benim için çırpındıklarını gerekirse benim için pasif olmayı kabul ettiklerini görmek bana çok büyük keyif veriyor. Beni kurtarın çünkü artık her istediğim an dönebilirmişim gibi hissetmiyorum. yarın istanbula erkek arkadaşımın yanına dönüyorum. bana sarılacak yine ben istemeye istemeye karşılık vereceğim. öpecek ben istemesem de. ve beni elinde tutmak için pasif olacak yine ve ben yine aktifken kendimi erkek gibi hissetmeyeceğim.. off

beni kurtarın.

1143
hocam iyi akşamlar.geçmişimi yüzyüze anlatmayı inanın çok isterdim ancak istanbuldasınız. kısmet olursa yaza gelecem sırf sizin için. ben adananın bir mahallesinde kalabalık bir ailede dünyaya gelmişim. ailevi köken olarak doğuluyuz.anne ve babam sağ. iki ablam var babaömın sertliğine inat annem melek gibi bir kadın. kalabalık aile derken yani amcalar halalar hep bir aradaydık.zaman zaman geçmişten konu açılınca bebekken benim hep çaydanlıklarla oynadığım erkek oyuncaklarından ziyade kız oyuncaklarını sevdiğim söylenir. bu meseleye elbette ben de psikolojik bir sapma olarak bakıyorum ancak kafamın almadığı daha bebekken bile bu eğilimde olmam. bu da bazen ümitsizliğe sürüklüyor beni hocam. dedim ya doğu kökenliyiz babamda da hep bunun vermiş olduğu bir sertlik vardı çocukken.çocuklukta babamdan çok dayak yedim.sebepli sebepsiz haklı haksız ama çok dayak yedim. sırf kız arkadaşlarla oynuyorum diye dayak yerdim babamdan. yada ne bileyim inanmayacaksınız belki ama sırf erkeklerin de giydiği beyaz silip iççamaşırı giydim diye babamdan dayak yedim bunu hiç unutamıyorum.ona göre afedersiniz ama erkek öyle iççamaşır giymezmiş beyaz don giymem gerekirmiş. çocukken birkaç sefer annemin elbisesini giymeye çalışmıştım hocam bunu da net hatırlıyorum. çocuklukta kah erkek arkadaşlarla erkeksi oyunlar bilye topaç mahalle maçları vs kah kız oyunları ip atlama vs oyunları oynadım. sonra hocam ilkokula başladım. ve allah kahretsin ki ilk ilişkimi 3. sınıftayken sınıf arkadaşlarımdan biriyle yaşadım. bu ilişkide feminen olan bendim ancak bir daha lise bitene kadar kimseyle birlikte olmadım.lise bitene kadar olan süreçte zaman zaman kendi cinsime ilgi duydum ancak herhangi bir yakınlaşmam olmamıştır. yanlız içine kapanık çok fazla arkadaş çevresi olmayan yine en iyi sırdaşı bayanlar olan ancak bunların yanı sıra erkeklerde de iyi geçinen bir öğrencilik hayatım oldu. üniverisiteyi memleketimden uzakta okudum ancak orda da 2 kere ilişkim oldu bu ilişkilerde de birinde maskülendim birinde feminen(umarım doğu ifade edebiliyorumdur)üniversite bittikten sonra bir dönem çok ilişkim oldu ancak bunların büyük çoğunluğunda hep maskülendim. feminen olarak çok nadir giriyordum ilişkiye.geçen sene kasım ayında askere gittim kısa dönem askerlik yaptım geçen sene kasımdan bu senenin ağustosuna kadar hiç ilişkim olmadı ancak ağustosta bir ilişkim oldu bu ilişkide feminen taraf ben oldum. ancak o son oldu o tarihten sonra bir daha asla feminen olmayacağım diye söz verdim kendime ki başarıyla duruyorum bu sözümde.ancak ondan sonra maskülen olarak girdiğim ilişkilerim de oldu. onlardan da neredeyse 2 aydır uzak duruyorum.bu zamana kadar tüm ilişkilerimi göz önüne aldığımda maskülen ağırlıklı bir yaşantım oldu.belki de bu sebeptendir ki kendimi kurtulmaya daha yakın hissediyorum bunun için her gece dua ediyorum allahım beni kurtar diye. sürecim böyle hocam ancak bunların yanı sıra özellikle üniversitede bayan sevgililerim oldu ilişki boyutlarında da yaşadım bir problemim yok onlarla.sadece içimdeki bu şeytanı durduramıyorum. ancak artık daha bilinçliyim ve kendimde şunu hissediyorum bisexüelim gay değilim.çünkü feminen davranmak vs bana çok uzak geliyor beynime ters düşüyor ve bundan da büyük mutluluk duyuyorum.inanıyorum ki küçük desteklerle içimde kalan bu şeytani düşünceleri uzaklaştıracağım.sizden beklentim bana bu konuda yardımcı olun hocam ben gerçekten bu durumdan kurtulmaya hazırım.

1144
fen lisesi....ortaokulda insanların düşlerini süsleyen fen lisesi...kendimi bildim bileli hep en iyiyi istedim...ortaokulda da bu böyleydi tabii ki.puanlara baktığımda en iyi puanlı olarak ankara fen lisesi ve atatürk anadolu lisesi vardı ve o iksinden birine girmeliyim diye düşünüyordum...ailem lgs döneminde beni fen lisesi yönünde hiç zorlamadı hatta bütün okulları gezdik ve birlikte karar verdik.bir yanım diyordu ki fen lisesi yaz her açıdan çok iyi müthiş bir eğitim alıcaksın türkiyenin en iyileriyle olucaksın hep bunu istedin;öteki yanım diyordu ki burası asosyallerle dolu en iyi anadolu lisesine git sosyal yönün de olsun...ve sonuç açıklandığında puanım da tutuyorken fen lisesine giriyim diye düşündüm.anadolu lisesine girdiğimde ya fen lisesi olsun dersem?ya orası daha iyiyse?
ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler...birçok konuda süper eğitim aldık...hocalarımız konularına çok hakimdi birçok şeyi üst düzey gördük..ama çok kötü hocalarımız da vardı yani her şey 4 4 lük değildi
ama ben 3 yıllık fen lisesi eğitiminin insanları psikolojik olarak travmaya uğrattığını düşünüorum...gerek içinde bulunduğunuz çevre(her ilden her kesimden insan), gerekse yatılı kalmanın zorluğu gerekse derslerin zorluğu.derslerin zorluğunu bir kenara bırakıyorum çünkü çoğumuz oraya derslerin zorluğunu kabullenerek geldik.ama ortam itibariyle kötüydü.o kadar farklı insan bir aradasınız ve hiç birinin özelliği diğerine uymuyo.evet bu gelişim konusunda ve hayatı tanımak kousunda gerekli bi şey belki ama çoğumuz bunun altında eziliyoduk.manevi yönden insanlarla mücadele etmek zorunda kalıyosunuz...tabi rekabet de cabası
ayrıca okuldaki kız erkek oranını düşünüce bir erkeğin fen lisesinde ilişki yaşaması ve bu ilişkinin ona bir şey katması çok zor...realist olmak lazım ne yazık ki bu böyle ve bu büyük bir eksiklik bence...ayrıca fen liselerinin yeterli bir rehberlik sistemleri olduğunu düşünmüyorum..ben 1-2 kez ihtiyaç duyup gitmiştim beni dinlemekten başka bi şey yapamadı rehber öğretmen.ancak fen liselerinde insanların çoğu kez psikolojik desteğe ihtiyaçları oluyo...en azından rehber öğretmen bunu sağlayabilirdi
üniversiteye geçince fen lisesindeki bu eksiklikleri tamamlamak için çok uğraştım...neyse ki tamamladım ve neyse ki fen lisesideyken de bi sorun olduğunun ve benim esasen farklı olduğumun farkındaydım.neyse ki normal bir fen lisesi değildim
anneme babama sorsanız hala ben fen lisesine gittiğim için mutlular...beni bu konuda zorlamadılar ama ben fen lisesinden mezun olduktan sonra şunlar şunlar eksikti ben şunları yaşamadım dedikçe hayır sen şunu da yaptın bunu da yaptın sinemana tiyatrona gittin gzdin de şeklinde karşılık veriyolar....ama dıştan bakıldığında bunları yapıyo gibi gözükebilir ama içte uyandırdığı duygular ya da okulun genel havasının yarattığı durum çok farklı..diğer liselere göre bir çok şeyi eksik yaptığımızı düşünüyorum.ders ve başarı konusunda acayip yüksek bir tatmin varken duygusal tatminsizlikle mezun oluyo fen lisesindeki insanlar...
geriye dönüp baktığımda gerek hocalarla olan yakınlığımla gerekse katıldığım proje yarışmasıyla monoton olan fen lisesi hayatıma hareket katmaya çalışsam da bunlardan ileri gidemedim ne yazık ki...çünkü benim sosyal aktivitelerime eşlik edecek insan profili yoktu...çünkü diyelim ki adam karstan vandan erzurumdan gelmiş burslu okuyo zaten hayatını zor idame ettiriyo bu adam için gezmek lüks zaten böyle bi teklifle gidemezsin vs.gibi şeyler var.
fen lisesindeki güzel anılarımı hatırlasam da şimdi diyorum ki belki de gerek yoktu...evet ben sonra anadolu lisesinden mezun olan insanları sosyallik ve hayat anlamında yakaladım ama böyle ekstra bir çabaya ne gerek vardı??o yüzden kimseye fen lisesini çok da önermiyorum...
 
saygılarımla...

1145
Hüseyin KAÇIN / KELEBEK
« : 17 Şubat 2011, 02:14:08 öö »
I. OTURUM
   
   BEN ve SEN'İN  SÖYLEŞİLERİ

   Niye gülüyorum? Hiç tanımıyorsun da sanki tanımaya çalışıyorsun gibi. Kızlarla dostluk kurmayı sevmem. Nedeni ise her zaman yenileceğimi bildiğim için. Niye yenileceğim dersen? Bir bayanı ezilir büzülürken görürsem dayanamam. Acıma değil daha değişik bilmiyorum. O duygu aşk değil, acıma değil, değil, değil... Bir bayan yıkarsa beni o taraftan yıkar. Fazla insanlarla da dostluk kurmam. Varoluştan gelen birşey sevmem dostluk kurmayı. İbrahim'le dost olmam çocukluktan beri arkadaş olmam. Seni bilmiyorum sen karambolden düştün herhalde? Allah'ın lütfu da olabilir. Diğer insanlar gibi olmadığın için de olabilir. Bilmiyorum. Mucize diyebilirsin kesinlikle olmayacak birşeydi. Bir saniye biraz tabanlara inelim. Bana göre eski benin yapmış olduğu hatalardan dolayı da olabilir. O zamanlar eski ben sana sırlarımı söylemekle hata ettiği için sana yakın olmayı mecbur hissettim. (Duraklamalar olduğu için söylenenleri yazmamam uyarısında bulunuyor daha sonra ise önemli yerleri yazabileceğimi belirtiyor) Hipnoz ayağına da denilebilir. Eski bene göre hatalı bir davranış fakat şimdi isterse cümle alem bilsin. Şu sözünü de unutmuyorum; başkalarına yaşamayıp kendini yaşamak.   
- Eski ben'den ne koptu?
- Başkalarının en ufak sözünü dahi dikkate alma.
- Şüphe ne?
- İnsanlara karşı var sana dahi var.
- Şu an şühpelerin ne?
- Daha sonra ederim.
- Diyelimki tanımadığın biri bir fincan çay ikram ediyor.
- Benle düştüğü (paylaştığı) birşeyler yok. Daha önce öyle birşey yapmış değil ki yapmışsa bile daha önce beni alıştırarak bir ayak yapacağı için ikinci üçüncü sefer de yapıyor.
  Dedem ekin biçmeye çağırmış ve eşim de gidiyor. Babam ve biraderim başında olmadığı için eşime zarar verirler mi? İftira atarlar. Bu basit olanı. Dağda taşta denk getirirler yaparlar birşey. Bu büyük. Babam eşin köye gidip yardım etsin dediği için babamın o lafından sonra kıramadım. İstemesem dahi tamam diyorum.
-  Nasıl bir duygu? 
- Hüzün kaplıyor her yerimi ama yine de kıramıyorum. Aynı özellik baba da var.
- Bir fincan çay.
- Menfaat bekleyebilir (küçük). Kini varsa ele güne rezil eder içine boktan birşey koyar(büyük).
- Ortak tek şüphe ne?
- Ufaklıktan birileri, çevremdekiler yalan söyleyip... Beş yaşındaki çocuk profesör gibi. Babamdan kaynaklanmıyor her zaman tamam oğlum yaparım derdi.
- Kim?
- Beş yaşına inince hatırladığım tek şey donuma işediğim harbiden doğru. Hastaneye götürdüler. Küçük kardeş kıskançlığı olduğunu sen söylediğin için biliyorum.
- Onların ilgisini çekmek olabilir mi?
- Ufak kız kardeşe ilgi vardı. Onların ilgisini çekmeyi başarmıştım. Hastaneye götürdüler. Annem bir sefer dahi dövmedi. Babam istersen altına sıç dedi. Ertesi gün bir daha işer misin sen? Ertesi gün zankkadan kesilde ne hikmetse. İlgiyi çekmeyi başardım.
  Hatasız olmak isteği. En büyük hata; ilişkilerinde boktan bir hata yapan birinin bunu övgü ile anlatması. Eşime ihanet etmek. Kurban bayramının dördüncü günü.
  Annenin sözünü dinlemeyince kesinlikle boktanlık oluyor.
 Baba niye burada değil? Bizi sevmiyor mu? Annemin anlattığına göre babam başka karılarla içermiş, karılarla dans edermiş. Siktir et ne yaparsa yapsın derdim. Onyedi onsekiz yaşlarında babam "oğlum sana bir kız buldum evlen gel buraya" dedi. Beni düşünmeseydi niye
düşünsün? Eğer ki başka karılarla ilişkisi varsa niye yanına çağırsın?
Esnek davranmaya başladım ve baba sen bilirsin demeye başladım.
   Önceleri babadan müthiş şüphe ederdim. Diğerleri önemli değildi. Onyedi onsekiz yaşlarından sonra babaya olan şüphe kalktı ve babanın-ailenin dışında başkalarına yoğunlaştı. İnsanlardan şüphe etmemin sebebi babam mı oluyor? Şüphe kalıplaşmış fakat baba birden rayına oturunca şüphe silinemiyor ve bütün insanlara dağıtıyorum. Babaya inat olduğu için diğerlerinin şüphelerini göremedim. Aşkın gözü kördür.

- Aşık olunan baba, aşık olan oğul
- Nefret mi sevgi mi? Babamın dışında kimse önemli değildi. Nefret ettiğim zamanda önemliydi babam. Fıstık gibi genç olarak görmek, çocuk gözüyle bakmamak (9,12 yaş).
- En nefret ettiğin kim?
- Sultan... babam bırak oğlum deyince... Önce annenin ilgisini isterim Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar. Bazı şeyleri unutarak hafızaya örttüm. Kardeş (*), eş, hala, teyze, amca, dayı bir noktadan sonra baba da satar fakat ana satmaz.  İlgi ve sevgi olarak önce dayılar, sonra teyzeler gelir. Dedemin oğulları olduğu için amcalar sevilmez ve aptaldırlar.
- Güven duygusu oluşsa.
- Bir de onu yenebilsem.
- Ne olacak?
- Niye istemeyeyim ki? İsterim güvenmeyi. Dur bakalım halledelim de öyle geçelim.
- Seni sen yapan?
- Bir dedem, iki babam pardon iki ben. Beni niye diye soracak olursan. Ufakken insanda  düşünme duygusu(?) yoktur. Babanın bir açıklama yapması gerekirdi. Ben olarak yanlış  yorumladığım için beni ben yapan ben oluyorum.
- Neyi yanlış yorumladın?
- İşte babamı. Doğruları yanlış olarak yorumladık, açıklama olmadığı için. Belki babanın gözüyle bakacaktım hayata. Şimdi kendi gözümle bakıyorum. Babadan hiçbir şey beklemiyorum.
- Babanın gözüyle bakılsaydı?
- 1- Eve güvenmezdim
  2- Karı kız ayağı olurdu
  3- İçkici, kumarcı, berduş olurdum
  4- İstediğimi yaptırırdım
- Babadan ne beklemiyorsun?
- Maddi konuda yardım.
- Kişiliğinin belirleyici unsurları neler?
- l. Dedenin dışlaması. Deve boduğu derdi. Siktir et dedeyi. Köyün ağasıydı. Anneye çektirdikleri için öfke var. Biradere de çektirmiş.
 2. Babayı yanlış yorumlama
 3. Küçük yaşlarda planlar yapma. Çok süper zekiydim.
 4. Sen diyorsun ya sende tiyatro oynama yeteneği var. Bu bende sekiz dokuz yaşından beri var.
- Biraz önce seni sen yapanları söylerken dededenin ardıdan baba dedin sonra geri aldın. Baba niye sıkıştı oraya?
- Belki hala bilinçaltında eski kalıntılar, yanlış görmeler duruyor. Niye diye sorma? Psikoloji bildiğim için öyle cevap verdim. Psikoloji bilmeseydim şeyi dahi bulamazdım. Babaya yanlış baktığımı dahi bilemezdim.
- Ne oldu da bildin?
- Paranoid kişiliği açıkladın ki açıklamasaydın ben hala babamın üzerine yıkardım.
- Şimdi?
- Yüzde yetmiş bende açıklama yapmadığı için yüzde otuzu babada. Daha önce yüzde yüz dedede. Babada suç var niye bırakıp gidiyor. Ama hayat şatlarından olduğu için onda suç yok.
- Yüzde yetmişi sende görmek ne getiriyor?
- Kabullenebilirim. Pişman da değilim. Şu an memnunum.
Çoğu insanları kıramama özelliği yapmacık görünme için mi yoksa kötü bilmesinler diye mi?
  Yalnızlık... Kesinlikle ormanlık araziyi severim, bayılırım. Bir şelalenin yanında evim olsun isterse kimseler olmasın. Güvenmediğim için yalnız başına olmak istemiyorum. Yalnız başına olmak istediğim için güvenmiyorum. Neden dersen? Özgür hareket etmeyi seven bir insanım. Çok dostum olursa kıramayacağım için özgürce hareket edemem. Yalan söylemek istediğim zaman çok süper yalan söylerim.
Sabır taşınca özgürlük adına .... 'ye bile rest çekilir. Bir olay anlatayım başka hiç birşey anlatmayacağım.
  Vergi yatırmaya gitmiştim. Herifin birine vergi nereye yatırılır diye sordum ve adam bula bula beni buldun soracak dedi. Milletin içinde silahımı çektim:
- Sen yaşamaktan bıkmışsın, urası demen daha kolaydı, istersen işini bitireyim dedim.
- Orası dedi birden.
  Çok istediğim birşeyler yıkılıyorsa yalan söylerim. Fakat anama yutturamam. Çünkü son beş yıldır tecrübe kazandı. On-Onbeş arasında yuttu, onbeşten sonra yutmadı. Gerçekler çıktığı için.

   Ben'e dair nasıl şüpheler barındırdığını sorunca patlayacak gibi oldu. Dışarı çıkmak istediğini söyledi. Kendini iyi hissederse yine geleceğini söyledi. Fakat daha sonra koğuşta onun yanında buldum kendimi. Bir an önce uykunun kurtarıcılığına sığınmak istiyordu. Uyudu.

1146
Psikoloji / KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
« : 12 Şubat 2011, 05:10:25 öö »
Kişilik Bozuklukları

 
Kişilik bozuklukları uzun dönemli, şiddetli ve dirençli düşünce ve davranış kalıplarıyla karakterize olmuş zihinsel bozukluklar sınıfıdır. Kişisel bozuklukların tanımında kişinin içinde bulunduğu kültürel ve sosyal ortam çok önemlidir. Bir durumun kişilik bozukluğu olarak teşhis edilmesi için kişisel ve/veya sosyal yaşamında önemli oranda sıkıntı ve bozukluğa yol açacak bir davranış düzeni bulunmalıdır.

Kişilik problemleri çok çeşitlidir. Ancak hepsinin sergilediği ortak yan, dış dünyanın taleplerini ve sınırlamalarını kabul etme yeteneğinin noksanlığıdır. Bu bozukluklar kişinin davranışlarını, ailesiyle veya işteki ve eğlencedeki insanlarla ilişkilerini etkiler.

Bir kimseye kişilik bozukluğu teşhisi konulmadan önce, doktorların kişilik bozukluğu değişiklikleri araştırmaları ve bulunmadığını belirlemeleri gerekir. Ekseriyetle kişilik bozukluğu olanların çocukluk döneminde duygusal problemleri olmuştur.

Bu kişilik bozukluğu olan kimseler ekseriyetle problemlerinin sebebinin farkında değillerdir. Kendi davranışları ve düşünceleri yüzünden başkalarını suçlarlar. Tedavi genellikle psikoterapi yoluyla yapılır. Ancak arada sırada ilaç kullanılır. Terapinin anahtarı güven duyulan bir ilişki kurabilmektedir. Tedavi uzun sürebilir ve çıkmazlara girebilir.

Şizoid Kişilik Bozukluğu

Aşağıdakilerden dördünün (ya da fazlasının) olması ile belirli genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, sürekli, toplumsal ilişkilerden kopma ve başkalarıyla birlikte olunan ortamlarda duyguların anlatımında kısıtlı kalma örüntüsü:

ailenin bir parçası olamadığı gibi, ne yakın ilişkilere girmeyi ister, ne de yakın ilişkilere girmekten zevk alır.
hemen her zaman tek bir etkinlikte bulunmayı yeğler.
başka biriyle cinsel deneyim yaşamaya karşı ilgisi varsa bile çok azdır.
alsa bile çok etkinlikten zevk alır.
birinci derece akrabaları dışında yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur.
başkalarının övgü ya da eleştirilerine karşı ilgisiz görünür.
duygusal soğukluk, kopukluk ya da tekdüze bir duygulanım gösterir.
Şizotipak Kişilik Bozukluğu

-  Antisosyal Kişilik Bozukluğu

-  Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu

-  Histrionik Kişilk

Narsistik Kişilik Bozukluğu

Aşağıdakilerden beşinin ( ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, üstünlük duygusu (düşmelerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinmesi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir örüntü:

kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır (örn. başarılarını ve yeteneklerini abartır, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi bekler).
sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kurusuz sevgi düşmeleri üzerine kafa yorarlya da toplumsal durumu üstün kişilerin (ya da kurumların) kendisini anlayabileceği ya da ancak onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğini inarır.
çok beğenilmek ister.
hak kazandığı duygusu vardır: Kendisinin özellikle kayırılacak olduğu bir tedavi biçiminin uygulanacağı beklentileri ya da bu beklentilerine göre uyum gösterme.
kişiler arası ilişikleri kendi çıkarı için kullanır: Kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf yanlarını kullanır.
empati yapamaz: Başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp tanımlama konusunda isteksizdir.
çoğu zaman başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergiler.

Kaçıngan (Çekingen) Kişilik Bozukluğu

Aşağıdakilerden dördünün ( ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, toplumsal ketlenmenin, yetersizlik duygularının ve olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlılığın olduğu sürekli bir örüntü:

eleştirilecek, beğenilmeyecek ya da dışlanacak olma korkusuyla çok fazla kişilerarası ilişki gerektiren mesleki etkinliklerden kaçınır.
sevildiğinden emin olmadıkça insanlarla ilişkiye girmek istemez.
mahcup düşeceği ya da alay konusu olacağı korkusuyla yakın ilişkilerde tutukluk gösterir.
toplumsal durumlarda eleştireleceği ya da dışlanacağı üzerine kafa yorar.
yetersizlik duyguları yüzünden yeni kişilerler aynı ortamda bulunduğu durumlarda ketlenir.
kendisini toplumsal yönden beceriksiz, kişisel olarak albenisi olmayan biri olarak ya da başkalarından aşağı görür.
mahcup düşebileceğinden ötürü kişisel girişimlerde bulunmak ya da yeni etkinliklere katılmak istemiz.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu

Aşağıdakilerden beşinin ( ya da fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna yol açacak biçimde kendisine bakılma gereksinmesinin aşırı olması:

başkalarından bol miktarda öğüt ve destek almazsa gündelik kararlarını vermekte güçlük çeker.
yaşamının çoğu önemli alanında sorumluluk almak için başkalarına gereksinir.
desteğini yitireceği ya da kabul görmeyeceği korkusuyla başkalarıyla aynı görüşü paylaşmadığını söylemekte zorluk çeker. Not: Karşılıkta bulunmaya ilişkin gerçek korkuları buraya sokmayınız.
tasarıları başlatma ya da kendi başına iş yapma zorluğu vardır (böyle bir isteğinin ya da yapacak gücünün olmamasından çok doğru yapıp yapmadığına ya da yeteneklerine ilişkin kendine güveninin yokluğundan ötürü).
başkalarının bakım ve desteğini sağlamak için hoş olmayan şeyleri yapmayı isteyecek kadar aşırıya gider.
kendisine bakamayacağına ilişkin aşırı korku nedeniyle tek başına kaldığında kendisini rahatsız ya da çaresiz hisseder.
yakın bir ilişkisi sonlandığında bir bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışı içine girer kendi kendine bakma durumunda bırakılacağı korkuları üzerine gerçekçi olmayan bir biçimde kafa yorar

Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu

Aşağıdakilerden dördünün ( ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, esneklik, açıklık ve verimlilik pahasına düzenlilik, mükemmeliyetçilik, zihinsel ve kişiler arasında kontrol koyma üzerine aşıra kafa yormanın olduğu sürekli bir örüntü: yapılan etkinliğin asıl amacını unutturacak derecede ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize, etme ya da program yapma ile uğraşıp durur.
işin bitirilmesini zorlaştıran bir mükemmeliyetçilik gösterir (örn.kendisine özgü aşırı katı ölçüler karşılanamadığı için bir tasarıyı tamamlayamaz).
boş zamanlarının değerlendirme etkinliklerinden ve arkadaşlıklarından yoksun kalacak derecede kendisini işe ya da üretkenliğe adar (ekonomik gereksinmeleri ile açıklanamaz).
ahlak, doğruluk ya da değerler gibi konularında vicdanın sesini aşırı dinler ve esneklik göstermez (kültürel ya da dinsel özdeşim ile açıklanamaz).
özel bir değeri olmasa bile eskimiş ya da değersiz şeyleri elden çıkartamaz.
başkaları, tam olarak kendisinin yaptığı gibi yapmayı kabul etmedikçe görev dağılımı yapmak ya da başkalarıyla birlikte çalışmak istemez.
para harcama konusunda hem kendisine, hem de başkalarına karşı cimri davranır; para, gelecekte ortaya çıkabilecek felaketler için biriktirilmesi gereken bir şey olarak görülür.  Katı ve inatçıdır.

Psikolog Hüseyin Kaçın

http://www.huseyinkacin.com/

0555 326 22 91 – huseyinkacin@hotmail.com

1147
Medya / Eşcinsellerin duası kabul olmaz diyebilir misin?
« : 11 Şubat 2011, 05:13:02 ös »
Eşcinsellerin duası kabul olmaz diyebilir misin?



 Dipnot.tv yazarlarından Esra Elönü'den tartışma yaratacak bir yazı!

 

Allah’ın bile aşağılamadığı insanları tanrı argosuyla aşağılayamaya ne kadar meraklıymışız. Tanrı argosu yani tapılacak dogmalar yaratıp yaratıcı adına delikanlılık yapma sanatı. Ev yapımı çarmıhlara gerilecek potansiyel İsa’ları bulma sanatı. Geremediğini yer yeremediğini bol tükürükle söv sövemediğinin alnını dışlanmışlıkla karışla.

 

Bir tarafta hormonal denge muhtarı kesilip bu insanların hasta olmadığını kabul eden infaz çetesi diğer tarafta “ Bunları Allah da sevmiyor zaten” diyen ahlak bileyicileri..

 

Anlayacağınız toplumun siyahileri sadece başörtülüler değil. Toplumun siyahileri birilerinin pornonun doğusunda büyüyen ırk çıplakları diye aşağıladığı kürt kardeşlerimiz değil, uzattığı sakalının hesabı nezarethanede kesilen dindarlar değil sadece bunlar değil.

 

Müslüman gibi görünüp münafık gibi yaşamanın adı eşdinsellikse ben eşcinselleri bu tip adamlardan daha çok seviyorum. En azından tercih ettiklerinin dürüstü olmuşlar ki bir de tercih ettiğinin yalancısı olanlar var. Evet eşcinselliğin hastalık olduğunu düşünenlerdenim.

 

Kişilerin yaşadığı şiddete, tacize bilet kesme cüretimin olmayışı  bana göre eşcinselliğin bir  hastalık olduğu düşüncesini kuvvetlendirir. Değilse bile cılkı çıkmış bir aşağılamayı bu insanların üzerine boca etmemeyi Allah’tan öğrendim. Ne yapacağız yani bu adam eşcinsel cumaya gelemez bununla aynı safta durulmaz okuduğu duaya amin denilmez mi diyelim.

 

 Çok garibiz çok! Allah’ın bana bırakın dediği kullarını evire çevire sövmeyi adamlık zannedecek kadar garibiz işte. Eğer bu adamlar manevi zaaflardan ötürü sapkınlığın limitini eşcinsellikle dolduruyorlarsa bile devletin yaptığı açılımın lacivertini Diyanet yapmalı! İnsani açılım diyanetin elindedir.

 

Madem hoşgörünün yeşili, aşkın pembeliği cemaati açıyor ki normal olan da budur bu insanlara nasıl yaklaşılması gerektiği onların da cinsel cüzamlı olmadığı üzerine hutbeler verilsin ..

 

İmam olsaydım ilk bunu yapardım bu aykırılık ya da marjinal olacağım diye cemaati kasma hareketi değil bu insanlık ayini! Ayrıca camiler topluma insan kazandıran faizsiz bankacılığa oynayacaksa önce eşcinsellerden başlamalı tabii bana göre.     

elonue@gmail.com

1148
EŞCİNSELLİK

En genel anlamıyla, aynı cinsten kişiler arasındaki cinsel ilişki. Bu ilişki cinsel fantezilerden  ve duygulardan, öpüşmeye, karşılıklı mastürbasyona, örgensel, oral veya anal  temasa kadar değişkenlik gösterir. Başlangıçta suç kabul edilen eşcinsellik, daha sonra suç kapsamından çıkarılmış, tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak değerlendirilmiştir. Ancak eşcinsel hareketin güçlenmesiyle ve politik bir güç olarak kendini hissettirmeye  başlamasıyla birlikte, eşcinsellik hastalık olmaktan da çıkartılmıştır. Bugün eşcinselliğin = ego-uyumsuz kabul edilen sadece bir türü tedavi kapsamına alınmaktadır.

EGO UYUMSUZ (ego-dystonic) Kişinin kendi davranışlarını, düşüncelerini, eğilim ve tutumlarını kabul edilmez, kişiliğinin tamamıyla uyumsuz,  kendine yabancı şeyler olarak değerlendirmesi. Örneğin kişi eşcinsel eğilimlerini kabul edilemez veya iğrenç buluyorsa, ego-uyumsuz olacaktır.
 ( bu, ABD’de eşcinsel tedavisinin de  ön koşuludur.) 

Psikoloji Sözlüğü ( Selçuk Budak 2009, Bilim ve Sanat Yayınları)

1149
'Eşcinsellik hastalıktır' sözü düşünce özgürlüğü!

Savcılık, “eşcinsellik hastalıktır, tedavi edilmelidir” diyen Bakan’a destek veren İslamcı örgütlerin açıklamasını, “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirdi. Yapılan suç duyurusuna takipsizlik kararı verdi.

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın “eşcinsellik hastalıktır, tedavi edilmelidir” sözü, geniş bir kesim tarafından tepki görünce, Mazlum Der, Akabe Derneği, Anadolu Gençlik Derneği, İHH, Tüketici Hakları Merkezi ve Türkiye Yazarlar Vakfı'nın da içinde olduğu İslamcı örgütler, Bakan’a destek açıklaması yapmıştı.

Bunun üzerine LGBTT örgütü Lambdaİstanbul, 21 İslamcı örgüt ile yazar Abdurrahman Dilipak’ın eşi Asiye Dilipak hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Dilekçede söz konusu örgütlerin, “hakaret”, “suç işlemeye tahrik” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlarını işlediği belirtilerek, dava açılması istendi.

SADECE BİR KİŞİNİN İFADESİ ALINDI

Ancak başvuruyu değerlendiren İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zülfikar Tekirdağ, takipsizlik kararı verdi. Mazlum Der yetkilisinin savunmasının alındığı belirtilen kararda, İslamcı örgütlerin açıklaması, “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirildi.

Kararda şöyle denildi: “Kendilerinin kimseyi küçültücü ve hakaret içeren söz ve davranışlarda bulunmadığını tamamen düşünce açıklama amaçlı samimi ve sorumlu saptamalardan ibaret açıklama olduğu, kimseyi suç işlemeye tahrik etmediği, tamamen Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selam Aliye Kavaf'a destek mahiyetinde bir açıklama olduğu beyan edilmiş. Bu nedenle müşteki dernek yetkililerinin iddiaları sadece soyut iddia olup, Türkiye'de düşünce hürriyeti de bulunması nedeniyle; düşünce eyleme dönüşmemiş olması nedeni ile şüpheli dernek yetkilileri hakkında kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte delil elde edilmemiş olmasına binaen, kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.”

BAKAN NE DEMİŞTİ

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Selma Kavaf, 7 Mart 2010 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan röportajında, eşcinselliği bir hastalık olarak tanımlamıştı. Bakan şöyle konuşmuştu: “Eşcinseller yok demiyoruz, tedavi edilmeliler. Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence. Dolayısıyla eşcinsel evliliklere de olumlu bakmıyorum. Bakanlığımızda onlarla ilgili bir çalışma yok. Zaten bize iletilmiş bir talep de yok. Türkiye'de eşcinseller yok demiyoruz, bu vaka var.”



İslamcı dernekler de Bakan'a destek için yaptıkları açıklamada şu ifadelere yer vermişti: “Tarihte bu tür sapkınlıklar yaşayan topluluklar, ilahi kitaplara göre ‘çirkinlik ve kötülük üzere oldukları, saptıkları’ için azap görmüş ve helak edilmişlerdir. Müslümanların -İslam barış ve müsamaha dini olmakla beraber her iki normun da sınırları vardır- ve diğer ilahi inanışlara sahip insanların, İslam'a ya da kendi inanışlarına göre ayıp ve günah olana karşı durmaları çok normal ve sorumlulukları gereği olup bu sorumluluk sadece Müslüman toplumlar için değil tüm insanlık içindir. Bu nedenle ahlaki olmayanın ve günahın hukuki kural olmasına ve meşruiyet kazanmasına asla destek verilemez.”

1150
Medya / Eşcinsellik Hastalıktır ama Suç Değil!
« : 24 Ocak 2011, 09:46:38 öö »
Prof. Hatemi: Bankadan Çocuk Yapmak Zinadır. Eşcinsellik Hastalıktır ama Suç Değil!
        
Aile Hukuku Uzmanı Profesör Dr. Hüseyin Hatemi sperm bankası, taşıyıcı annelik, tüp bebek konularını nasıl yorumluyor? Ahlak değerleri ile hukuk ilkeleri arasında nasıl bir bağ kuruyor? Eşcinsel evliliklerini ...

• 6 Mart’ta, üremeye yardımcı tedavilerle ilgili bir yönetmelik yayınlandı. Türkiye’de sperm bankası kurulması yasak. Yurtdışındaki sperm bankalarından sperm temin ederek çocuk sahibi olmak da yasak. Taşıyıcı anne uygulaması da yasak.

Yönetmelik yayınlandı, fakat kanaatimce bunlar yalnızca yönetmelikle yasaklanmamalı. Bu yasaklar açık kanun hükmüne dayanmalıdır.

• Bu yaklaşımınız çağdışı olarak algılanabilir değil mi?

Ahlak kuralları çağdan çağa değişmez. Ahlaki değer yargıları, insanların zarar görmesini engelleyecek ‘gerçek yargıları’ üzerine oturur. Ahlak; sübjektif, rölatif, fantezi değildir. Ziya Gökalp’in dediği gibi ‘Ahlak yolu pek dardır.’ Kant’a da bakarsanız, bunun lamı cimi olmaz.

MESELE ŞEHVET DEĞİL

• 2002 yılında ‘Sperm bankası uygulamasını doktorlar değil, hukukçular konuşmalı’ demiştiniz...

Doktorlar, yabancı bir erkekten sperm alarak bir kadının gebe kalabileceğini söylüyor. Bu, teknik bir ifadedir. Hukuki ya da ahlaki bir hüküm değildir. Sözgelimi zina da mümkündür. Fakat ahlaki değildir. Eşi olmayan birinden hamile kalmak da zinaya dahil olmalı. ‘Sperm naklinde fiilen cinsi münasebet gerçekleşmiyor. Bedeni temas ve şehvet yok diye zina değildir’ diyemeyiz. Şehvet temelde bir sakınca değildir.

• Babanın anonim kalmasının reel sakıncaları neler?

Baba modeli olmaksızın büyüyen çocukların suça yönelmesi yaygın. Dikkat ediniz, babanın yokluğu, aynı zamanda hala, amca, kuzenler, babaanne ve dedenin de yokluğu demek. Ayrıca, babası bilinmeyen kişinin, farkında olmaksızın babadan bir, anneden ayrı kardeşiyle evlenmesi muhtemeldir. Cinselliğin kayıtlardan uzaklaştırılması, eşcinselliği meşruiyet alanına çeker.

• Bazı ülkelerde eşcinsel çiftler nikahlanabiliyor.

1990’lardan sonra Hollanda’da başladı... Eşcinselliğin meşru ve hukuki anlamda doğru kabul edilmesi korkunç bir şeydir. Tabiata aykırıdır.

• Aileden sorumlu devlet bakanı Aliye Kavaf ‘Eşcinsellik bir hastalıktır’ dedi ve büyük tepki topladı...

‘Eşcinsellik bir suçtur’ demedi. Eşcinsellik elbette hastalıktır. Bir insan çocukluğunda yaşadığı bir travma, yaşadığı muhitin anormalliği ya da bir başka sebeple eşcinselliğe yönelmiş olabilir. Eşcinselliğin bir sapma, bir ruhsal sorun olduğu yeniden kabul edilmelidir. Yeniden diyorum çünkü 1990’ların ilk yarısına kadar zaten tıbben hastalık sayılıyordu.

HASTALIK AMA SUÇ DEĞİL

• Eşcinselliğin genetik bir temeli yok mu sizce?

Kalıtımsal hastalıklar da vardır. Kimisi kalıtımsal olarak diyabete yakalanır, kimi de ruhsal sorunlar yaşar. Bu, eşcinselliği meşru bir zemine taşımaya yetmez. Ahlaki erozyon dolayısıyla insanlar bu konuyu tartışamıyor. Aliye Kavaf da sustu mesela.

• Bir hukukçu olarak ‘Eşcinseller cezalandırılmalı’ mı diyorsunuz?

Asla. ‘Eşcinseller cadıdır veya şeytana esir olmuşlardır. Yakılmaları gerekir’ diyemeyiz. Aksine, onlara şefkatle yaklaşılması gerektiği fikrindeyim. Öte yandan, eşcinselliği övmenin, meşru ve muteber kabul etmenin de manası yoktur.

• Ahlakın cinsel bir eksende algılanması ne derece doğru?

Ahlak, elbette hayatın bütün alanlarını kapsayan bir kavramdır. Bununla birlikte cinsî ahlak, tabii ilişkiler için de, gayritabii ilişkiler için de önemli bir konudur. Evlilik dışı ilişkilerde en büyük ahlaksızlık ensesttir.

• Ensestin hukuki anlamda tespit ve tahlil edilmesi, cezalandırılması çok zor görünüyor. Neden böyle?

Ensestin herhangi bir yaptırımı yok. Olmalıdır. Ensestin ifadesi de, ispatı zordur. Medeni kanunumuzda şimdi ensestten doğan çocuğun babasının gizli tutulması durumu kaldırıldı. Elif Şafak’ın Baba Ve Piç romanında anlatıldığı gibi değil yani. Ben karşı çıktım, bu durumlarda babalık davasının gizli celsede görülmesi gerektiğini söyledim. Çocuğa, anneye tazminat ve nafaka temin edilsin. Ensest ilişki nüfus kaydına da geçirilmesin ki, bunlar arasında evlenme yasağı olduğu göz önünde tutulabilsin.

NE YAPAYIM GENİMDE VAR

• Türkiye’nin en ünlü ve en sempatik hukukçularından birisiniz. Buna rağmen biraz sert ve tepki toplayacak tarzda konuştunuz...

Serçeden korkan darı ekmez. Bunları dile getirdiğim için gerici deniliyor, ayrımcı, faşist deniliyor. Halbuki bir ahlak yargısını ifade etmek ayrımcılık değildir. İnsanlar tecavüz davalarında bile ‘Ne yapayım, genlerimde var’ diyebilir. Ahlak ile hukukun bir bütün teşkil etmesi gerek. Ahlak da, hukukun temel kriterleri de görece değildir. Bunlar çağdan çağa, toplumdan topluma, kişiden kişiye değişmez. ‘Ahlak üstyapı kurumudur. Ekonomik koşullar değiştiği zaman o da değişir’ denince, burada ahlakın tatbik yeri kalmıyor. Kınayanların kınamasından korkmaksızın konuşuyorum, onlar da söylesin. Fakat hücum etmesin. Ederlerse de eyvallah.

Dinler arası diyalog dini değil ahlakı ele almalı

• Akraba evlilikleri, Avrupa ülkelerinde yasal hale mi geliyor?

20. yüzyılın sonunda Avrupa’da, evlenmeden doğan hısımlık, evlenme yasağı doğurmaktan çıktı. Bir damat, eşinden boşandıktan sonra kayınvalidesiyle evlenebiliyor artık. Amca, dayı, teyze, hala ile evlenme yasağı da İsviçre’de kaldırıldı. AB’ye girmesek de onların kanunlarını ithal ediyoruz, ilericilik adına. Halbuki kendi hukuki ve ahlaki düzenimizden taviz vermeye hevesli olmamalıyız. Avrupa ile demokratik hukuk devleti olma konusunda teatide bulunulmalı fakat aile hukukumuzu onlara göre ayarlamamalıyız.

• Aile ilişkileri konusunda, dinler arası diyalogun bir fonksiyonu olabilir mi?

Hıristiyan Katolik kilisesi, Ortodoks kilisesi ve Şark kiliseleriyle ahlak konusunda bir ittifak kurmalıyız. Diyanet İşleri de devreye girmeli. Diyalog, dinsel temel üzerinde değil, ahlaki temelde olmalı. Evrensel ahlak ilkeleri konuşulmalı.

• Evlat edinme hakkında ne söyleyeceksiniz?

Evlat edinme etrafındaki yasaklar sıkılaştırıldı. Bir kimse, evlat edindiği ve arasında biyolojik bir bağ olmayan bir kişiyle evlenmiş ise, bunlar arasındaki evlatlık bağı kaldırılır, evlilik bağı geçerli sayılırdı. Şimdi bu da yok sayılıyor. Evlat edinme bağı, evlilik bağının üstünde tutulunca, bazı durumlarda, aynı çatıda yaşayan kişilerin ahlaksız ilişkiler içinde yaşamasını kaçınılmaz hale getiriyor.

Perihan Mağden’in kitabı beni üzebilirdi

• Eşcinselliğin Osmanlı’da yaygın olduğu da yanlış mı?

Kadın-erkek ilişkilerine yasaklar getirilmesi, yeniçerilerin evlendirilmemesi, kadının toplumdan dışlanması... Osmanlı’da eşcinselliğin sebebidir. Günümüzde ise teşhirciliğin yaygınlaşması, kadın-erkek münasebetlerinin cazibesini azaltmış durumda. Bu da cinsel bağların bozulmasına neden oluyor.

• Kimileri, Mevlana’nın da Şems-i Tebrizî’yle ilişkisinde eşcinsel bir romantizm olduğunu söylüyor. Ne dersiniz?

Estağfurullah, hâşâ, neuzubillah diyorum. Onların ikisi de yaşını başını almış, evli kişilerdi. Şems-i Tebrizî, Kimya Hatun ile evliydi. Mevlana ile Şems arasındaki ilişki, ilahi aşk yolunda yoldaşlık ilişkisiydi. Mehmet Akif de, ahlakını çok sevdiği bir arkadaşından ‘canan’ diye bahseder. Ne yazık ki ona da böyle ithamlarda bulunuldu. Cahiller, mecazı gerçek zanneder.

• Perihan Mağden’in Ali İle Ramazan adlı romanını okudunuz mu?

Hayır. İki Genç Kızın Romanı adlı kitabını okumuştum. Orada da iki kız arasındaki romantik duygusallığa değiniliyordu. Ali İle Ramazan’ı okumak beni üzebilirdi, o yüzden okumadım.(star)

http://www.turktime.com/haber/Prof-Hatemi-Bankadan-Cocuk-Yapmak-Zinadir%E2%80%A6-Escinsellik-Hastaliktir-ama-Suc-Degil/89074


1151

Ben çok çocuklu bir ailenin 7.çocuğuyum. babamla aramızda saygı vardır fakat öyle çok oturup muhabbet etmişliğimde yok. annemle aram iyidir babam çalıştığı için çoğunluk anne ile konuşmalarımız olmuştur.
 
Eğilim sürecine gelecek olursak. orata okul yıllarıydı sanırım arkadaş grubuyla oyunlar oynardık mahallede tabiki arada bizde 3-4 yaş büyüklerde vardı. birgün o byüklerden biri ile yalnız bir ortamda kaldık bana o yıllarda henüz akıl erdiremeyceğim bir kaç şeyler söyledi bunu yapmazsan şöyle olur gibi bende o anın verdiği korku ile verilen komutları yaptım ve arada bir ilşki yaşandı ama benim öncesinde haberim veya bu tür bir duygu mu denir şehvet mi denir sahip değildim. o şekilde bir ilişki oldu ve ne olduğunu anlayamadım korkunun verdiği ne yaptını bilmemezlik ile kimseye birşeyde anlatamadım. önceleri çok iğrendim fakat sonraki yıllarda o ilk yaşantıdan mı kaynaklanır bilinmez o yönde sorular dolaşmaya başladı kafamda. bu yüzden kız arkadaşı edinmeyi tam anlamıyla hiç düşünmedim.
 
Lise yılları bu şekilde bitti ve üniversiteyi kazandım. mersinden baya uzakta bir yerde okumaya başladım. bulunuduğum ilde başka bir tanıdığımda yoktu.yani herhangi bir davranışımın kısıtlanamaycağı anlamına da geliyordu bu . sonlarında internet kafelerine takılmaya başladım. derslerimi aksatmıyordum ama çoğu zaman internet kafedeydim. gay sitelerini dolaşıyordum. her girişimimin sonunda ne yapıyorum benları benim yapmama lazım deyip pişman oluordum fakat yine de kafeye gitmelerin çnüne geçemiyordum. bazı bilgilere ulaşmak hoşumada gidiyordu.ama her zaman bir falso verip çevrreme karşı ne diyeceğimi düşünüyordum. ilklerde sadece düşüncelerde olanlar yavaş yavaş eyleme dönüşüyordu bu hem beni korkutuyor hemde herşey artık olacağına varsın hissini uyandırıyordu. bunları chat siteeri takip etmeye başladı birçok kişiyle konuştum önceleri kendi bulunduğum şehirlerden birileriyle konuşmazken sonraları kendi ulaşacağım uzaklıklta olanalarla konuşmaya başaladım. sonrasında telefonda tanışmalar takip etti bunu ve daha sonrası msn üzerinden sıra kamera görşmlerine geldi am ilk kamera açarken baya zorlandım açacağım kişiyle bir kaç hafta görüştüükten sonra açabildim çinkü endişelerim vardı. üniversite son yıllarına doğruda reel ilişlilerim başladı. ilşkilerden sonra çoğu kez pişmanlık duymama rağmen bir sonraki ilşkilerim oldu. şu an ilişkim yok fkat bu fikir aklımdan çıkmıyor hala bir arayış içerisindeyim. fakat endişelerimi hala taşımaktayım. bilmiyorum sonu ne olacak bu ilşkilerde ilk ilşkim hariç hep aktiflik rolünü üstlendim belkide aktiflik rolüyle ilk ilşkimi yaşadığım pasifli olayının bir rovanşını aldığımı düşünüyorumdur. bir ara evlenirsem belki bu şehvi duygular geçer diye düşündüm fakat sonra evleneceğim kişinin hayatını rike etmekten çekindim. kısaca anlatmak gerekirse olayın özet bu diyebiliriz şimdi merak ediyorum ne olacak. terapiyle çözülecek mi bu iş diye. umarım özel hayatın gizliliği hükmü vardır. bu  forumlarda.bu konu hakkında bana yazacaklarınızı merakla bekiyorum. umarım bir kişiyi daha düze çıkarırsınız. şimdiden teşekkürler.

1152
Merhaba Hüseyin Kaçın Hocam;Uzun zamandan beri cesaret edip size bişeyler yazmak istedim ama yazamamıştım. Şimdi cesaretimi toplayıp yazıyorum.Sizi az çok tanıdığımı düşünüyorum daha çok yaptığınız işlerden ve çalışmalarınızdan dolayı.
 
Hocam hayata 1-0 yenik bir şekilde gözlerimi açtım. Ve bu güne kadar da yenikliğin acısıyla mücadele ediyorum. Çeşitli psikolog ve psikiyatristlerle bütçem elverdiğince tedavi olmaya çalıştım. Ama benim  rahatsızlığım dolayısıyla  bir işte çalışamamam ve ailemin ekonomik anlamda güçlü olmadığı içim tedavimi devam ettiremedim.
İnternette yaptığım araştırmalar sonucunda tedavimde doğru adresin siz olduğunuza karar verdim.
Şu anki durumumla tedavi ücretini ödeyebilmem imkansız  ama bu illetten kurtulur kurtulmaz gireceğim ilk işle beraber size tedavi ücretinizi o zamanki seans ücretiniz üzerinden ödemeye hazırım. Yeterki bu iletten kurtulayım.Şu anda hayattan sadece ve sadece bu illetten kurtulup sağlıklı bir şekilde yaşantıma dönebilmem için bana bir umut ışığı olmanızı hayata kapattığım kapılarımı açmama yardım etmenizi rica ediyorum
 
Ben Malatya' nın .......  ilçesinde ailemle yaşıyorum. 29 yaşımdayım, çok istememe rağmen liseden sonra okuma fırsatım olmadı. Yaşadığım yerde tarlalarda, çalışıyorum. Bazı nedenlerden dolayı istediğim gibi bir yaşantım olmadı, şimdi bunu kırmaya çalışıyorum.
 
Bu iletiyi yazmamdaki amacım cılız sesimi duyurabilmek. Bu öyle birşey ki küçücük bir ışığın peşinden koşar gibi bir şey. Bir umut yazıyorum.
Biliyorum ki yoğun bir şekilde çalışıyorsunuz, belkide cılız sesimi duyurmakta zorlanacağım. İnanın sesimin duyulmasını o kadar çok istiyorum ki ben dahi tahmin edemiyorum. Ama yine de size ulaşmaya çalışmak ve maille de olsa iletişime geçmek bana birazcık olsun umut vermeye başladı. Yazımla birlikte umutlarımıda yolluyorum.
Şimdiden Teşekkürler...
Saygılarımla.

F. T

1153
selam hocam,
 
çiğdem ben kendim 38 yaşındayım ve 18 yaşında bir erkek evladım var.Malesef ki yaklaşık bir haftadır gecem gündüzüm birbirine karıştı.oğlumun cep telefonuna bir mesajı gördüm,mesaj gene bir erkekten geliyordu ve sevgilim diye hitap ediyordu.
Bu durumu kendisine sorduğumda inkar etmedi ve ben buyum dedi homofobik durumum var dedi.Anladığım kadarıyla oldukça fazla araştırmış ve bunu çağdaş bir zihniyetle kabul ettiğini kendisini insan olarak sevmem gerektiğini kabullenmem gerektiğini söyledi.
Ben de bu arada internette pek çok yazılardan araştırdığım kadarıyla anatomik bir yapı bozukluğu yoksa altında psikolojik sebeplerinde varolacağını öğrendim.Ve malesef ben şu an ayrıldım ama çok kötü şiddet ve küfür içeren alkol bağımlısı biriyle 20 yıl evli kaldım,evimizde huzur ve düzen asla olmadı.Dolayısıyla o şiddet karşısında çocuklar aaşırı destek olmaya güçlü durmaya tozpembe göstermeye çalışan bir anne olarak sanırım rolmodel olmuşum istemeden.Yani benimde hatalarım var ama bu durumu ne kabul edebilirim nede sindirebilirim.
  Ve sizin fikrinizi merak ediyorum bu konuda oğluma ve bana yardımınız olurmu.Bu nahoş olayı en az zararla atlatmamız mümkünmü?
Ve ona psikolog önerdiğimde itiraz etmedi.Ancak ben bana kabullenin saygı duyun lafını duymak istemiyorum acele etmekten korkuyorum sağlam ve sağlıklı adım atmak zorundayım.
 Hocam yalvarırım çaresi varmı ne yapabilirim bana yazmanız mümkün olursa sevinirim..
                                                                                                                       
 
                                                                                                                      saygılarımla
                                                                                                               
                                                                                                                     

1154
Medya / `Eşcinseller Susmayacak`
« : 10 Ocak 2011, 10:35:50 ös »
`Eşcinseller Susmayacak`

Bu sloganı “Eşcinsellik bir hastalıktır” diyen Devlet Bakanı sayın Aliye Selma Kavaf’ın bulunduğu her yerde ve İstiklal caddesinde sık sık duymaya devam edeceğiz. Çünkü eşcinsel hareket uluslararası lobi gücü yüksek olan bir ideolojidir. ABD’de seçim tartışmalarının üç ana konusu vardır. Kök hücre, kürtaj ve eşcinsel evliliklerdir. Türkiye’de AB uyum çerçevesinde eşcinsellikle ilgili çocuk sahibi olma ve evlenme hakları tartışmaları planlanmaktadır.

Fakat bilim maalesef eşcinsel aktivistleri doğrulamayan bilgileri ortaya çıkardı. Scientific American Mind isimli ünlü bilim dergisi Nisan 2010 sayısında eşcinselliğin en yaygın türü olan transseksüelliğin kültürel öğrenme ile oluştuğunu yayınladı. Bu nedenle kamuoyunu doğru bilgilendirmek için uzun tetkikler sonucu aşağıdaki bilimsel görüşümü yazdım.

Cinsel Bozukluklar psikiyatri sınıflandırma sistemlerinde çeşitli isimler altında ifade edilmektedir. Eşcinsellikle ilgili iki ana tanımlama vardır.

1-Cinsel Kimlik Bozukluğu olarak eşcinsellik: Bir kişinin yoğun biçimde karşı cinsten olmak istemesi veya karşı cinsten olduğu gerçeğine inanması durumudur. Hasta kendi biyolojik cinsiyetinden sürekli ve aşırı olarak rahatsız olur ( Jacobson J, Jacobson A, çeviri: Kayaalp ve Doğangün 2006 Nobel yay. S.130) Bu grub hastalık sınıflandırma sistemlerinde yer alan eşcinselliğin değiştirilip yeniden tanımlanan bölümüdür. Tansvestizm, transseksüalizm olarak bilinmektedir. Tedavisi gerektiği ve kitaplarda  (DSM IV sayfa 723 sıra no:302.5) hastalık olarak tanımlandığı bilinmektedir. Onarım terapisi önerilen bilimsel bir yöntemdir.

2-Cinsel rol ve yönelim olarak eşcinsellik: Eşcinselliğin Psikiyatri sınıflandırma kitaplarından çıkarılan hastalık olarak kabul edilmeyen sadece sosyal bir sorun olarak ele alınması önerilen bölümüdür. Cinsel yönelim olarak aynı cinse yönelim vardır. Bu kişiler biyolojik cinsel kimlikleri ile tercih ettikleri cinsel rolleri arasındaki farktan rahatsız olmazlar.

Cinsel ‘rol ve yönelim’ olarak karşı cins ama cinsel ‘kimlik’ olarak kendi cinsi olan bu tür eşcinsellik çok nadirdir. Çoğu defa gizlidir ve eşcinsel derneklerine üye olmazlar. Bu rol ”Sonuna kadar erkeğim ama cinselliği kendi cinsimle yaşarım” diyen aktif yani dominant homoseksüelleri daha çok kapsamaktadır.

Hem cinsi ile “kendini karşı cins gibi hissetmeden” yaşanan cinsel rol ve yönelimin hastalık olmadığı tezi psikiyatri bilim çevrelerince kabul görmektedir. Bu tarz eşcinsel yaşam kültürel toplum dinamiği kapsamında değerlendirilmektedir.

Pasif cinsel rol homoseksüeller genellikle cinsel kimlik bozukluğu olarak tanımlanan “transseksüellik” hastalığı sınırlarında kabul edilmektedirler. Kendini karşı cins gibi hissetmeden pasif eşcinsellik yaşamak ruhsal olarak pek mümkün değildir. Aktif cinsel rollü eşcinseller cinsel ilişki biçimi hakkında hiç rahatsızlık duymayan eşcinseller olarak bilinir. Bir kadın veya kendini kadın hisseden erkek partner hiç farketmez ve farklı yorumlanmaz. Biseksüellik ise her iki cinsel rolün tercih edilmesidir.

Gay ve lezbiyen kavramları
Transseksüel kimlik: Kendisini karşı cins gibi hissetme durumudur hastalık kabul edilmiştir. Kişi eşcinselliği içselleştirmiş veya içselleştirmemiş olabilir. Gizli veya açık özellikte olabilir. Transvestizm: Karşı cins gibi giyinme, hastalık olarak kabul edilmiştir. Sosyal Homoseksüel yönelim: Kendisini doğal biyolojik cinsiyeti gibi hissetme ama cinsel rolü karşı cinsle yaşama tercihidir. Hastalık olarak tanımlanmamış ancak kültürlerin onayına bırakılmıştır. Gay ve lezbiyen kavramları bu üç grubu da kapsayan popüler tanımlamadır.

Bu son derece sınırlı kapsamdaki eşcinsel rol tercihi ve yönelimi olan sosyal homoseksüelliği  bütün eşcinseller için geçerli olduğunu düşünmek son derece sakıncalıdır ve bilimsel dayanağı yoktur.

Eşcinsellik biyolojik doğada var mıdır?
Eşcinsellikle ilgili genel kabul gören görüşlere göre insanda doğal olarak var olan bir yönelim değildir. Sosyal öğrenme ile ve yanlış eğitimle gelişmiş bir durumdur. Biyolojik doğaya uymayan bir sapmadır. Heteroseksüelliğin geni vardır ancak eşcinselliğin geni yoktur.

Eşcinsellikle ilgili son bilimsel görüşler nelerdir?
Scientific Americam Mind dergisinin Nisan 2010 tarihli sayısında “The Third Gender” yani “Üçüncü Cinsiyet” başlıklı makalede Jesse Bering Biyolojik cinsiyetinden ve cinsel kimliğinden rahatsız olan Transseksüelleri incelemiştir. Üçüncü cinsel kimlik olan transseksüelleri ikiye ayırmıştır. Açık transseksüeller, gizli trans seksüeller. Her iki tarnsseksüel durumla ilgili bilimsel çalışmalarda genetik veri bulunamadığı vurgulanmıştır. Biyolojik cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelim alanlarının farklı farklı değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.. Kültürel sosyal normların ve öğrenmelerin transseksüel cinsel kimlik ve cinsel yönelim oluşmasında ki ana rolünden söz edilmiştir.

Hastalık olmayan eşcinsellik teşvik ediliyor mu?
40 yıl önce kabul edildiği bilinen hastalık olarak tanımlanmayan eşcinsellik egosintonik sosyal eşcinselliktir. Yani kişi bu tercihi seçmiştir. Özgür iradesi ile karar vermiştir. Tedavi talep etmemektedir. Tedavi talep ettiği anda hastalık kabul edilir ve onarım tedavisi uygulanır.

“Hem eşcinsel rol ve yöneliminden rahatsız olmayan hem de kendisini karşı cins gibi hissetmeyen nadir eşcinselliğin alt grubu”nun psikiyatrinin ilgi alanına girmediği kabul edilmiştir. Bu onaylandığı ve teşvik edildiği anlamına gelmez.

Egodistonik yani cinsel kimliği hakkında sürekli kaygılı olarak bilinen eşcinsellik ne demektir?
Bu tür eşcinsellik kişinin ego savunmaları tarafından onaylanmamıştır. Kişi arzu ve dürtülerine yenik düşmektedir. Arzu ve dürtülerinden özgür olamayan bu kişilere yardım edilmesi ve tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu grup eşcinsellik tedavi gerektiren eşcinselliktir ve uzmanlar tarafından ayrıca tanımlanmıştır ve belirtilmiştir.

Erken ergenlik döneminin önemi.
Eşcinselliği heteroseksüellik gibi sağlıklı bir durum olarak tanımlamanın hiç bir bilimsel dayanağı yoktur. Kamuoyuna aydınlatıcı bilgi verilmediği takdirde erken ergenlik döneminde eşcinsel eğilimini farketmiş, içdenetim ve dürtü kontrolu için çabalayan yani eşcinsel eğilimi olup da kontrol etmek isteyen kişilere tedavi ve yardım kapısı kapanmaktadır. Yanlış anlamalara ve eşcinsel tercihleri artıracak önerilere psikiyatri derneklerinin alet olması son derece sakıncalıdır. Cinsel kimlik konusunda kaygısı olan bireyleri eşcinsel kimliğe özendirmek ve yönlendirmek bir profesyonel için toplumsal sorumluluğu olan bir durumdur.

Koruyucu ruh sağlığı boyutu
Eşcinsellik (Homofili) bir eğilim olarak, hayvanlara cinsel sevi (zoofili), eşyaya cinsel sevi (fetişizm) gibi koruyucu ruh sağlığı sınırlarında sosyal  bir problem olarak değerlendirilmelidir. Seksüel perversiyon olarak kabul edilen cinsel sapmaların toplumda artmaması için çalışmak sosyal bir görevdir.

Homofobi için mücadele gerekir mi?

Homofobi yani eşcinselleri aşağılamak doğru değildir. Bu tercihde olan insanlara saygı gösterilmeli ancak gerek görülürse onaylanmadığı da belirtilmelidir.

Bu sebeplerle gelecek kuşaklar arasında eşcinsel tercihlerin artmaması için sağlık ve eğitim politikalarında doğru duruş gösterilmelidir.

Sayın Bakan Selma Aliye Kavaf’ın açıklamalarının bilimsel gerçeklere herhangi bir aykırılığı tesbit edilmemiştir. Ancak yukarda sözünü ettiğimiz biçimde tavzihe ihtiyacı vardır.

Kanaatime  göre gelecek kuşaklara yönelik hassasiyet gösterilmesi övgüye değer bir davranıştır ve koruyucu ruh sağlığı kapsamında değerlendirilmelidir.

Eşcinsel derneklerin çelişkisi
Çelişkili olarak eşcinsel dernekler kimlikle ilgili tedavi grupları yapmaktadırlar. Aşağıda belirtilen web sayfası bilgilerine göre travesti gruplarına eşcinsel derneklerin tedavi organize ettikleri anlaşılmaktadır. http://www.lambdaistanbul.org/php/main.php?menuID=7&altMenuID=49&icerikID=303
http://www.lambdaistanbul.org/php/main.php?menuID=7&altMenuID=49&icerikID=308

Son derece sınırlı olan eşcinselliğin sosyokültürel alt grubunu genelleme yaparak transseksüel ve travesti eğilimlerin hepsi olarak anlatmak bilim namusuna uygun değildir. Ayrıca biseksüel ve kararsız olgularda cesaretlendirmek için kullanmanın hiç bir bilimsel dayanağı yoktur.

Tedavi gereken ve cinsel kimlik bozukluğu olan eşcinselliğin tedavisine engel olmak tıp mesleğini açısından sorumluluk taşır. Erken ergenlerde ise onaylamak ve teşvik etmek  son derece sakıncalı ve dayanaksızdır

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@gmail.com

1155
merhaba hüseyin hocam

size terapi için bir defa geldim. bana ne kadar iyi geldigini olumlu yönde etkiledigini anlatmaya kelimeler yetmez yıllardır kendime acı çektirmişim keşkeleri hiç söylememeye çalışıyorum o yüzden keşke demiyorum ama allahıma binlerce şükürler olsun sizinle tanıştıgım için size geldigim gün burdan çıktıktan sonra ben bambaşka biri oldum.benim gay olmadıgıma okadar çok sevindimki hayattan daha çok zevk almaya başladım daha sevinçli oldum hem ben mutluyum hem de çevremdekileri mutlu etme çalışıyorum ben şuna inanıyorum ki terapilerle bu psikolojik durumu aşabilecegimi düşünüyorum ALLAH'IN izni ve yardımıyla buna gerçekten inanıyorum size şimdiden çok teşekkür ediyorummmmm

Sayfa: 1 ... 75 76 [77] 78 79 ... 89