İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - psikolog

Sayfa: 1 ... 73 74 [75] 76 77 ... 89
1111
Prof Falih KÖKSAL

dersin başlarında "neden soru sormak ve yorum yapmaktan korkuyoruz" konulu küçük bir tartışma açtıktan sonra dersin ilerleyen dakikalarında yaptığım bir yorumdan sonra "tamamıyla saçma sayılmaz. içinde biraz mantık var."(not completely irrational. there is some logic in it!) deyerek ruhlaşmış sınıfın şaşkın bakışları arasında kopmama neden olmuştu.
"öğrenme teorisi herşeyi açıklar" gibi sabit bir tümcesi vardır. öne sürdüklerini çökertmek zordur. hakkında gerekli herşeyi bilmediği şeyler hakkında yorum yapmaz, o yüzden hep üste çıkar.
evrim teorisinin açıklamalarından bahsederken bu teoriye göre

"eşcinseller zaman ve yer israfından başka birşey değildir" (gays are a waste of time and space.)

diyerek de tepki çekmiştir, beni de ilk yılımda tam bir psikoloji öğrencisi gibi hissettirmiştir.
çok iyi adamdır, hayırlısıyla dört-beş yıl daha boğaziçi'nde kalsa da derslerini alsak.
resmi ve bilgiler için:

http://www.psychology.boun.edu.tr/people/koksal.html

http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=falih%20k%C3%B6ksal

1112
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91


Seks Bağımlılığı Nedir? Belirtiler ve Çözüm Yolları

Seks bağımlılığı 6 aydan fazla bir süre tek eşliliği sürdürememe ve kişinin aklının sürekli sekste olması, seksi düşünmeden duramaması, partnerin kim olduğuna bakmadan rastgele cinsel ilişkiler kurması ve bu ilişkilerden alınan hazzın aslında gerçek değil yalancı haz olmasıdır. Amaç o eylemi yapmış olmaktır, kişi yaptıktan sonra geçici olarak bir rahatlama hisseder, ancak bir süre sonra tekrar yapmak ister. Bu böyle kısırdöngü şeklinde devam eder. Seks bağımlıları cinselliği bilinçsizce zevk almak amacıyla değil acıdan kaçmak, kendilerini doyurmak ya da stresten uzaklaşmak için kullanmaktadırlar.

Hemen hemen tüm bağımlılarda; güçlü suçluluk ve utanç duyguları ( % 96), güçlü izolasyon ve yalnızlık duyguları ( %94), işe yaramazlık ve umutsuzluk duyguları (% 91) ve kişisel değerlere ve inançlara aykırı davranma ( %90 ) görülmektedir.

Seks bağımlılığı üzerinde son 20 yıldır yapılan çalışılmalarda; erkeklerde ereksiyon sorunlarından ve peniste kısmen ya da tam his eksikliğinden bahsedilmektedir. Dürtülerinin peşinden giderek evliliklerini, sağlıklarını ya da mesleklerini tehlikeye atan insanlardır.  Bir çok psikoterapist bu davranış şeklinin mantıki bir seçimden çok ilkel bir işlev olduğunu düşünmektedir.  Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı gibi kişinin toplumda itibarını, prestijini, kredibilitesini yok edebililir. Seks bağımlısı olan bir erkek kendi sosyal konumuna, saygınlığına, bulunduğu ortama uygun olmayan cinsel ilişkilere sık girer ve hayatı boyunca beraber olmayacağı insanlarla birtakım cinsel ilişkiler yaşar ve zamanla bundan suçluluk duymaya başlar.

Seks Bağımlıları Ve Eşleri:

 ‘‘İş seyahatlerimde tanıştığım yüzlerce kadınla yattım. Bazılarıyla birkaç kez, kimiyle de sadece bir kez. Eminim benim gibi yığınla insan vardır. Yöneticiler genelde iktidara aç, çok içki içen egomanyaklardan oluşuyor ve kadınlar da bizim öykümüzün sadece bir parçasını oluşturuyor.”

 “Çok zor durumlarda kalıyorum, işte, evde pornografik uğraşlar içindeyim, sokakta yürürken gördüğüm kadınlardan çok etkilenip güya onları mutlu etmek istiyorum.”
“Çocuğumla geçirecek bir tek hafta sonum varken, hangi kadınla birlikte olsam düşüncesinden kendimi alamıyorum... Aslında tam olarak ne istediğimden emin değilim ancak kendimi engelleyemiyorum, AIDS riskinin farkındayım fakat o kadar çok istiyorum ki, ölsem umrumda olmuyor. Ne olur beni kurtarın"

 “Kendimi seks yapmaktan alamıyorum. Günün her saati aklımda cinsel fantazilerle bir kadını düşlüyorum. Büyük bir sıkıntı içindeyim. Cinsellikten başka bir şey düşünemiyorum. Artık işlerimi de aksatmaya başladım, arkadaşlık ilişkilerim zarar gördü ve yaptığımdan suçluluk duymaya başladım. Sabah başka, öğlen başka kadınla beraber oluyorum, sonra da akşam evime gidip karımla birlikte oluyorum. Toplumda çok zor durumlarda kalıyorum, insanların içimdeki bu arzuyu fark ettiğini düşünüp kimsenin yüzüne bakamıyorum, bunu saklayamıyorum. Ailemle veya dostlarımla vakit geçirmek yerine hangi kadınla birlikte olsam düşüncesinden kendimi kurtaramıyorum’’

“Beni sadece cinsel obje olarak görüyor. Bu da yetmiyor gibi benden sapıkça isteklerde bulunuyor. Her gün, dansöz gibi karşısına geçip oynamamı, striptiz yapıp yavaş yavaş üzerimdeki elbiseleri çıkartırken, kendisi de bana para yapıştırmak istiyor. Olur olmaz yerlerde, hatta konukların yanında bile cinsel ilişki isteyecek kadar dengesiz bir adam. Günde üç kez seks yapmayı istiyor. Bunu da kısa süreli değil uzun süreli, en az bir saat istiyor. Gece gündüz seksten başka bir şey düşünmüyor.”

Kimlerde Seks Bağımlılığı Daha Sık Görülür?

Erkeklerde %3 kadınlarda %1 görülmektedir. İnternet kullanımıyla kadınlarda da sıklığı artmaktadır. ABD'de erkeklerde %8, kadınlarda %3; İtalyanlar’da erkeklerde % 4.2, kadınlarda % 1.5 seks bağımlılığı bildirilmiş.

Daha çok 25-50 yaş grubunda görülür. İnsanların bu konularda dürüstçe açıklama yapmamaları, sorunun toplumsal boyutunu tahmin etmeyi güçleştiriyor. Sıradan bir ev kadınından kıdemli bir yargıca kadar hemen herkes aslında bir seks bağımlısı olabilir, kariyerle ya da eğitimle ilgisi yoktur.

Kadınlarda sosyoekonomik düzeyi iyi,  erkeklerde ise kötü olanlarda daha sıktır. Düşük sosyoekonomik düzeyde iş dışında kişinin zevk alacağı imkanlar yoktur ve bu yüzden cinsellik çok abartılı algılanır.

Cinsel suçluların sadece % 72 ‘si, tecavüz suçu işleyenlerin de % 38 i cinsel bağımlılık kriterlerine uymaktadır.

İnsanlar Neden Seks Bağımlısı Olur?

Kişinin İçindeki Güven Ve Sevgi Eksikliğini Cinsellikle Doldurmaya Çalışması;

En sık rastlanılan nedenidir. Çocukluğunda sevgisiz, güvensiz, kaotik, şiddet ve ilgisizliğin olduğu ailelerde büyüyen çocuklar risk altındadır. Hastaların üçte ikisinden çoğu katı ve ilişkileri zayıf olan ailelerden gelmektedir. Aile üyeleri  “gece geçen gemiler’’ dir. Çocuk kendisiyle ilgilenilmediğini veya ihmal edildiğini, dolayısıyla ebeveynlerini memnun edemediğini düşünebilir. İlişki kurmaktaki başarısızlığı nedeniyle, başkalarına cinsel açıdan ihtiyaç duymadan, kendi kendini tatmin etmeyi çözüm sayabilir. Cinsel bağımlılık aslında bir yakınlık bozukluğudur, bu hastalar ilişkilere güvenmemektedirler, “giriş yasaktır” levhalarıyla sevgiyi içlerine almayı reddederler. Seks bağımlılığının genellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde başladığı belirtilmektedir. Bu dönemlerde çocukların sıkıntılarından uzaklaşmak ve rahatlayabilmek için mastürbasyon yapmaya başladığı, daha sonra porno filmler ya da dergilere olan merakında artma olduğu söylenmektedir. Böylece rahatlama yolunu cinsellikle keşfeden çocuklar daha sonra seks bağımlısı haline gelmektedir

Kadından kadına koşan, sürekli sevgili değiştiren erkeklerin yani moda deyimle playboyların, gerçekte kökleri çocukluğa kadar inen büyük sorunları olabilir. Bu tür erkekler çok sayıda kadınla cinsel ilişki kurarak cinsel güçlerinin çok fazla olduğunu kanıtlamaya çalışırlar. Böylece zafer kazanmış gibi görünürler ve bu yolla altta yatan değersizlik duygularını saklamaya çalışırlar. Yalnızlık, öfke, kendine karşı duyulan nefret gibi duygularla yüzleşmek yerine bunlardan kaçarken, seks ve aşkı aradıklarını söyleseler de aslında seksi ve aşkı zamanlarını öldürecek birer nesne haline getirerek kendi yaşamlarını ihmal etmektedirler.

Bedensel Doyum Yeteneğini Kazanma;

Bunu başaran kişiler, tek eşli ilişkilerde başarılı olmaktadır. Bu insanların tek eşle yetinebilmelerinin nedeni, çok eşlilik dürtülerini bastırmış olmaları ya da bir takım ahlaki kaygılar değildir. Tek eşli tutum, aynı cinsel eşle birlikte tekrar tekrar  çok canlı ve zevkli bir cinsel doyum yaşanmasına bağlıdır. Eşler arasında tam bir cinsel uyum vardır. Sağlıklı erkekle sağlıklı kadın arasında hiçbir fark yoktur. Uygun bir eşin bulunamaması halinde, ne yazık ki bugünkü koşullarda geçerli olan durum budur, tek eşlilik yeteneği sürekli bir eş arayışına dönüşür. Böyle bir eş bulunduğunda tek eşli davranış biçimi yeniden oluşur ve cinsel doyum ve uyum varolduğu sürece devam eder. Başka eş bulma düşüncesi ve arzusu  ya hiç ortaya çıkmaz, ya da eşe duyulan ilgiden ötürü eyleme koyulmaz.

İstismar; %81 cinsel , % 72 fiziksel,  % 97 duygusal kötüye kullanım tanımlanmıştır. Cinsel kötüye kullanılan çocuklar sıklıkla korkuyu, uyarılma modelleri ile bütünleştirirler. Bu yetişkinlerde seksin başarılı olabilmesi için bir korku bileşeni olmalıdır ve bu da cinsel ilişkide risk arayışı ile sonuçlanır. Hekimlerin en sık duydukları hikayelerden biri, cinsel bağımlının davranışının felakete yol açacağını bilmesine rağmen yine de yapmasıdır. Örneğin, bir bağımlının sokak fahişesinin polis tuzağı olduğundan kuvvetle şüphelenmesine ve sokakta bir ekip otosu görmesine karşın fahişeye askıntı olmayı sürdürmesi.

Stresli Yaşantılar

Cinsel bağımlılığın başlangıcı ölüm,kaza,ciddi kayıplar ve travmalarla stresli olaylarla tetiklenebilir. Kolaylaştırıcı olaylar ve ortamlar travma anılarını ve kompülsif davranışları aktive etmektedir. Bağımlılık aynı zamanda bir bastırma mekanizmasıdır, çünkü davranışlar durunca, kötüye kullanım anıları geriye dönmeye başlar, gerçekten kaçma yoludur.

Seks Bağımlılarının Kişilik Özellikleri

Seks bağımlısı olan erkeklerin kişilik yapıları incelendiğinde, narsistik yapı, kendine hayran olma, kendini büyük görme ve bağımlı bir kişilik yapısı görürüz. Çabuk demoralize olan, sıkıntıya gelemeyen ve sıkıntısını giderme adına sürekli arayışlar içinde olan insanlardır. Karşısındaki insanı 15 dakikada göklere yükseltip ardından on gün sonra da yerin dibine geçirebilirler. Hayata bakış açıları genellikle karamsardır ve kendini acındırma gibi bir ruh hali içindedirler.

İlgilendikleri tek konu pornografidir. Seksüel eylem ön plandadır. Erkek için o kadının güzelliği, çekiciliği önemli değildir. Mühim olan eylemdir. Aşırı seks düşkünlüğü erkekteki cinsellik dışı tüm duyguları baskılar, iradeyi, aklı ve ahlaki değerleri ayaklar altına alıp, kişiyi yalnızca kadınların peşinde koşar bir hale getirir. Orgazm anında beklenen büyük coşkuyu duymazlar, doruk noktaları çok yüksek olmadığı gibi ardından gelen rahatlama da çok yetersizdir ve cinsel gerilim hali sürer.

İnternet Seks Bağımlılığını Tetikliyor Mu?

Seks bağımlılığı her zaman cinsel birleşmeyi içermez. Kadınların reklamlarda ya da dergilerdeki pornografik görünümleri internete kıyasla insanları çok fazla uyarmaz. Normalde yan yana gelseler konuşamayacak insanlar kendilerini ideal karakterlerle farklı sunarak, ilişkiye girilemeyecekleri kişilere internetten kolayca ulaşabilirler. Sanal seks, bağımlılarının işini kolaylaştırıcıdır.

Araştırmalar seks bağımlılığının tarih kadar eski olduğunu belirtse de, son zamanlarda İnternetin sorunu körüklediği konusunda  uzmanlar hemfikirdir. Önümüzdeki 10-15 yılda İnternet yüzünden seks bağımlılığında büyük bir artış olacağını tahmin ediliyor. Dikkati çeken sıradışı durum, ‘’ online’’ cinsel davranış sorunu olan hastaların % 40’ ını kadınların oluşturmasıdır. İnternet sınırları da zorlamış, her yaş grubu kompülsif siberseks ile tanışmışlardır.

Seks Bağımlılığı Türleri 

Seks bağımlısı kişi mastürbasyondan cinsel ilişkiye, internette porno site gezmekten striptiz kulüplerine gitmeye, teşhircilikten, röntgenciliğe kadar pek çok faaliyette bulunabiliyor. Sadece kendi hayatını mahvedebileceği gibi pek çok kişinin hayatını olumsuz etkileyebilir.

1.Röntgencilik-Teşhircilik Röntgenci biri, yatak odasının penceresinde duran ya da içeride dolaşan bir kadını saatlerce sıkılmadan izleyebilir. Onu görünce mastürbasyon yapabilir ve hatta yanına gidip kadının karşısında boşalabilir. “Taciz suçu” kapsamına girer.

2. Pornografi Bir bağımlı, parasını ve zamanını pornografik dergilere, striptiz şovlarına, porno filmlere ve İnternet sitelerine harcayabilir.

3. Sanal Seks Bağımlı, pek çok pornografik site indirebilir, fahişelerle görüşmeden sohbet odalarında seks ihtiyacını karşılayabilir. İnternet, yeni seks bağımlılarının ortaya çıkmasına ve bağımlıların durumunun daha kötüye gitmesine sebep olmaktadır.

4. Mastürbasyon Her ne kadar mastürbasyon yapmak doğal bir davranış olsa da, bağımlılar bazen kendilerine zarar verebilir. Birçok bağımlı mastürbasyonu, sekste başarısız olma ya da erkeklik konusunda eksiklik hissetme olarak yorumlayabilir.

5. Para Karşılığında Cinsel İlişki Bazı kişiler sürekli partner değiştirmek için para karşılığında cinsel ilişki yaşamayı saplantı haline getirir.

6. Çocuk Tacizi, Tecavüz Ve Ensest gibi ağır suçlar.

Seks Bağımlılığının Belirtileri Nelerdir?

Belirtiler kişiden kişiye değişir. Bazı kişilerde tek gecelik ilişkiler şeklinde olabilirken, bazı kişilerde birini elde edene kadar uğraşıp, elde edince başka bir insana yönelmek şeklinde görülebiliyor. Önemli olan düşüncelerini obsesyon (takıntı) düzeyinde kontrol edemiyor olmasıdır.

Seks Bağımlılığı Döngüsü

Kişi cinsel aktivitelere ağırlık verdiğinden sosyal ilişkilerinden uzaklaşır. Herkesle flört eder, sürekli internette cinsel içerikli resimler, yazılar okur, pornografik sitelere girer ve cinsel içerikli yerlere gider. Seks bağımlılarında 4 tür temel inanış görülmektedir:

1- “Ben kötü ve istenmeyen bir insanım”

2 - “Kimse beni benim kadar sevmez.”

3 - “Eğer başkalarına bağlı kalmak zorunda olursam ihtiyaçlarım hiçbir zaman karşılanmayacak.”

4 - “Seks benim en önemli ihtiyacım”.

Bu yanlış inanç sistemi bağımlılık döngüsünün oluşmasını sağlar:

Zihinsel Uğraşlar: kişi sürekli cinsel içerikli düşüncelere ve fanteziler düşünür.

Törenselleştirme: kişi cinsel içerikli uyaranlar ve bunlar karşısında yaptığı davranışlar ve deneyimler orgazmdan daha önemli hale gelir. Bu uğraşları yapmak zevk verir.

Kompulsif Seks Davranışları: Cinsel içerikli düşüncelerin davranışlara dönüşmesi.

Karamsarlık: kişinin cinsel içerikli davranışları yaptıktan sonra umutsuzluk, güçsüzlük ve depresif duygu durumlar yaşar.

Seks Bağımlılığının Sonuçları

1. Sosyal: Bağımlı kişiler cinsel içerikli düşünceler altında kaybolurlar ve duygusal ilişkilerden uzaklaşırlar. Yakın arkadaşlarından ve ailesindeki kişilerle olan ilişkileri azalmaya başlar.

2. Duygusal: Düşüncelerin davranışa dönüşmesi sonucunda kişilerde anksiyete ve stres toleransında azalma görülür. Bu duyguları utanma ve suçluluk duyguları takip eder. Depresyon, intihar düşünceleri, düşük benlik algısı, umutsuzluk, kendinden nefret etme, üzüntü, kendine acıma vs. gibi duygular yaşar.

3.Fiziksel: Fiziksel açıdan bakıldığında sürekli partner değiştirmek ve para karşılığında cinsel ilişkiye girmek cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskini arttırmaktadır. Seks bağımlılarında görülme sıklığı %65 ‘tir; erkeklerin % 38’ inde, kadınların %45’inde görülmektedir. Kadın cinsel bağımlılar, düşük yapma %36 ve istenmeyen gebelikler %42 nedeniyle derin acılar yaşadıklarını bildirmişlerdir. Kadınların % 60’ı cinsel ilişki sırasında fiziksel açıdan kötüye kullanılmış; % 50’si tecavüze uğramıştır. Erkekler % 16 dövüldüklerini ve % 44 tehlikeli durumlarla karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Sıradışı ya da riskli cinsel uygulamalar nedeniyle ciddi biçimde yaralanmıştır.

4.Yasal: Bağımlılarda görülen müstehcen, telefon konuşmaları, teşhircilik, röntgencilik, fahişelik, tecavüz etme, ensest ilişki ve çocukları taciz etme gibi yasal olmayan davranışlarda bulunabilirler. Bazı seks bağımlıları bu davranışlarından dolayı cezaevine girerler.

5.Finansal: Cinsel aktiviteleri yerine getirebilmek için porno sitelerine üye olmak, porno dergilere ve cinsellik yaşamak için para harcamaları finansal açıdan kişilere sorun oluşturmaktadır. %58’den fazlası ciddi maddi kayıptan bahsetmektedir. %27 istedikleri meslekte çalışma fırsatını kaybettiklerini bildirmiştir.

Seks Bağımlısı Mısınız?

1.Cinsel veya duygusal etkinliklerinizi sizin için önemli olan kişilerden saklıyor musunuz?

2.Normalde tercih etmeyeceğiniz yer ve durumlarda, normalde tercih etmeyeceğiniz kişilerle seks yapma ihtiyacı hissediyor musunuz?

3.Bir bakmışsınız gazetelerde, dergilerde veya diğer yayın organlarında cinsel isteği uyarıcı yazılar veya görüntüler arıyorsunuz. Bu durumu yaşadığınız oluyor mu?

4- Partnerinizle seks yaptıktan sonra birlikte vakit geçirmek ve konuşmak yerine ondan uzaklaşıyor ya da onu kendinizden uzaklaştırıyor musunuz?
5- İnternette seks sitelerine ya da seks hakkında konuşmak için chat odalarına giriyor musunuz? Kendinizi sanal sekse kaptırıp zamanın nasıl geçtiğini unutuyor musunuz?
7- Aynı heyecan ve rahatlama seviyesini yakalayabilmek için cinsel veya duygusal etkinliklerin çeşidini ve sıklığını arttırmanız gerekiyor mu?

8-Teşhircilik, röntgencilik, fuhuş, kendinden küçüklerle seks ya da açık saçık telefon görüşmeleri yaptınız mı? Yaptıysanız suçüstü yakalandınız mı?
9- Cinsel ilişkilerinizde hastalık veya gebelik ihtimali bulunuyor mu veya hastalık kaptığınız, gebe kaldığınız oldu mu? Cinsel ilişkileriniz şiddet veya zorlama içeriyor mu?

10.Eski ilişkinizin sona ermesine yol açan sorunlar her yeni ilişkinizde de sürüyor mu?

11- Seksle ilgili davranışlarınız, kendinizi umutsuz, depresif, suçlu ya da dışlanmış hissetmenize sebep oldu mu?

12-Cinsel veya duygusal konulardaki davranışlarınız manevi değerlerinizle veya yetiştirilme tarzınızla çelişiyor mu?

Değerlendirme; sorulardan 4 ya da daha fazlasına 'evet' yanıtı verdiyseniz, seks bağımlısı olma ihtimaliniz oldukça fazla.

Çözümsüz Değilsiniz

Seks bağımlılığı 'sekse aşırı düşkünlük' olarak algılanmamalıdır. Seks ya da internette porno sitelere girme vb. davranışlarının saplantı haline gelmesi bu davranışın bağımlı olarak ele alınmasını sağlamaktadır. “Daha fazla zevk alabilirim” diyerek cinsel boşalma eşiğini iyice aşağılara çeker ve beynin cinsel doyumu yöneten alanlarının kimyası bozulur. Bu kişiler işlerini ve sorumluluklarını yerine getirememe, gerçeklik duygusundan kopma, ilişkilerde başarısızlık, suçluluk duygusu yaşarlar. Bu yüzden seks bağımlılığı diğer bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır

Kişi için bu davranış dış dünyadan bir kaçış da olabilir. Bunun kişi için ne anlama geldiği önemlidir. Porno ve masturbasyon bağımlılığında hem bireysel terapi hem de çift olarak cinsel terapi uygulanmalıdır. Kişi hem bu bağımlılığı ile ilgili farkındalık kazanıp üstesinden gelmesi için teşvik edilirken, aynı zamanda farklı şekilde haz almayı da öğrenmeli ve eşiyle birlikte cinsel hayatlarının kalitesi de arttırılmalıdır.Terapilerin amacı, kişinin bu düşüncelerini kontrol altına alarak daha sağlıklı cinsel ilişki kurmasını sağlamaktır.

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU 

1113
Medya / "Homoseksüellik hastalıktır"
« : 06 Temmuz 2011, 01:10:02 öö »
"Homoseksüellik hastalıktır"

Hindistan Sağlık Bakanının bu açıklamaları eşcinsel hakları savunucularının büyük tepkisini çekti. Bakanın ifadeleri talihsizlik diye nitelendirildi

05 Temmuz 2011

 
Hindistan Sağlık Bakanı, eşcinselliğin hızla yayılan bir hastalık olduğunu belirterek, kontrol altına alınması gerektiğini söyledi.

Yeni Delhi’de düzenlenen AIDS konferansında konuşan Bakan Ghulam Nabi Azad, homoseksüelliğin insan doğasına aykırı olduğunu açıkladı:
“Maalesef, bir erkeğin başka bir erkekle münasebet kurduğu ve gelişmiş bölgelerde sıkça görülen bu hastalık, ülkemize de sıçradı. Eşcinsellik, insan tabiatına aykırıdır.”

Azad’ın konuşması eşcinsel hakları savunucularının büyük tepkisini çekti. Bakanın ifadeleri talihsizlik diye nitelendirildi.

Hindistan’da daha önce suç sayılan eşcinsellik, 2009’da yasayla serbest bırakıldı. Sağlık Bakanlığı, HIV’le mücadeleyi sıkılaştırarak, AIDS tedavisi harcamalarında muhtemel artışların önüne geçmek istiyor. Hindistan’da, 2,5 milyon AIDS’li bulunuyor.

1114
Bugün stajımın belki de en anlamlı gününü yaşadım. Acımı çeke çeke uyandığım her yeni gün bana yeni bir şey öğretiyor, artık bunu anladım.
Etkinliklere gelen her çocuğun farklı bir hikayesi var. Okulumdaki zengin çocuklarından değil çoğu, çocukların ayakkabıları ile çorap renkleri uyumsuz. Kimisi 6 kardeş, unutulmuş, babaları tarafından bir kenara bırakılmış çocuklar, kimisinin İngilizcesi 4 diye derse gelsin diyen anneleri var. İçlerinde bir tanesinin annesi ile yaptığım konuşma bugün beni o kadar derinden etkiledi ki, kadına hayran kalmamak mümkün değil. Aslında çok alışılmış bir hikaye belki de. Maddi durumu iyi olmayan bir ailede büyüyen 2 çocuk var. Biri 3.sınıfa gidiyor, biri de anasınıfına gidecek bu sene. Pek ilgili olmayan bir baba, 14 yaşında köyden İstanbul’a gelmiş bir anne. Zaman zaman bu kadının yanına bir de kayınvalide ekleniyor 3.çocuk olarak ve bu kayınvalide çocuğu neden eğitim alacak bir yere yolluyorsun, yolla Kur’an kursuna diyor. Çocuğun içe kapanıklığı var, psikiyatriste götürülmüş, hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı çıkmış, 4 ay ilaç kullanmış. Çocuğu çok yakından gözlemleyemedim,, bunlar annesinin anlattıkları. Beni asıl etkileyen şey bu annenin dayanması, direnmesi, çocukları için didinmesiydi. Çocuğunun durumunu sınıf öğretmenine açıkladığında, o öğretmen kadrosunda çalışan kişinin çocuğun sınıf arkadaşlarına d’ye vurmayın sakın hastalığı var diye bir uyarıda bulunuyor.  Bu teşhisten sonra da yapılabilecek en anlamlı uyarı buydu zaten. Anne bu olayı okul müdürüne şikayet etmek için müdürün kapısında alır soluğu, çok yoğundur tabii müdür, bekler bekler gelmez, ertesi gün de gelmez ve bunun üzerine Milli Eğitime gider olay neyse ki bir sonuç alınmış ve öğretmen uyarılmış. Anne kayınvalideye de direnip, çocuğu Kur’an kursuna yollamaktansa eğitim alabileceği, diğer arkadaşlarıyla kaynaşabileceği bir yere yolluyor, her gün kendisi getiriyor çocuğunu. Kayınvalide çocuğunun yanında senin çocuğun deli mi neden deli doktoruna götürüyorsun gibi cümleler bile kuruyor, çocuğun bir kardeşi ölüyor, çocuk buna da tanık oluyor. Ama buna rağmen bu anne bu zor imkanlar içerisinde çocuklarını parka götürebiliyor, ayakkabılarını bu ay alamazsa sonraki ay alıyor. Çocukları onu o kadar seviyor ki sürekli anneleriyle oynamak istiyorlarmış, baba da evde koltukta uyuklayan bir tipleme sanırım.
Bu anne de amaan çocuk bunlar nasılsa bir şekilde büyür dememiş, uğraşıyor, çocuk sorumluluk diyor ama işin ucunda çocukları varsa dünyayı yakacak kadar kararlı. O kadar hayran kaldım ki kadına. Bu anlattığım hikaye gibi o kadar çok hikaye var ki, ve bu çocuklara bu annelere yardım etmek için belki de bu uyuşukluktan bu güvensizlikten kurtulmamın gerektiğini düşündüm bugün. Kadın çocuğunu almaya geldi, ne kadar güzel getiriyorsunuz çocuğunuzu her gün dedim ve kadın bana bunları anlattı. Kadına hayran kaldığımı ona da söyledim. Ben çok seviyorum çocuklarımı dedi.
Bu kadında benim şu ana kadar sahip olamadığım bir kararlılık ve güç vardı belki de. Ama bu kadın benim için bir uyarıcı oldu. O an içimden bir şey diledim, bugün okulumu bitirmiş bir yerde çalışıyor olsam ve böyle bir kadına yardım edebiliyor olsaydım. Gerçi çok amatörce de olsa kadını dinleyerek de belki yüreğine dokundum, ama profesyonel anlamda bunu yapmak eminim ayrı bir manevi duygu olacaktı benim için. Belki şu an birçok insan bunu yaşıyor, elinde onlarca imkan var, ama hala bir şeyleri eksik görüyor. Bu kadın eksiklerden değil olanlardan gidiyor hep, evet kocasından şikayetçi ama  kendindeki ilgiyle besliyor çocuklarını hep. Bugün dinlediğim bu hikayeyi herhalde hayatım boyunca unutamam, ve hep bunu hatırlayıp, o düştüğüm güçsüz hissettiğim anda kalkacağım ayağa. Bu çocuklar ilgi bekliyorlar.
D ile gelen bir kız çocuğu var komşular, 6 kardeşten 3.. o kadar güzel, masum bir yüzü var ki, bahsettiğim ayakkabısı ile külotlu çorabı farklı renkte. Her ayakkabısına uygun çorabı da yok, ama o kadar masum bakışları var ki, bugün bir şeyler boyamış, benden poşet istedi koyduk beraber kartonunu bir poşete, ne kadar güzel olmuş dedim yaptığın, belki bana teşekkür edemedi ama, yüzünde öyle bir tebessüm oldu ki, bana karşı hissettiğini anladım. Gözlerindeki bakışlar hiç gitmiyor gözümün önünden. Yetiyor hocam o bakışlar, sahteliği yok, gerçeklerden bir haberler, büyümeye çalışıyorlar. İyiki bu staja başladım, iyiki bunları görebiliyorum, fark edebiliyorum, bugün bunun ne kadar değerli olduğunu hissettim.

1115
Hüseyin KAÇIN / LANET
« : 27 Mayıs 2011, 01:34:12 öö »
Yalanlarımı aldım
çekip giderken
Seni sana bıraktım
lanetini aldım
Kış gecelerinde üşür müyüm
bilmem ama
İçimi ısıtır
Lanetin

Aşkımıza dokunmadım
onu da sana bıraktım
Eskir mi bilmem ama
ölümsüzlüğüne aldandım
Seni sana bıraktım

Çekip giderken
ağlar mıyım bilmem ama
Uzat elini
Aşkımıza tutundum
tut ellerimi

27 Mayıs 2011
00:40

1116
EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK ; ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
    Artık eğilip toplamak istiyorum parçalarımı, çok geç olmadan.. Uzunca geçen yılların biriktirdiği hüzünlerin, gözlerime çektiği ümitsizlik perdesini yırtıp, kendimden yeni bir ben oluşturmak için çıktığım bu yolculukta, bana rehberlik edecek Hüseyin Bey’e şimdiden sonsuz teşekkürler..
    Yaratılış gereği bazı anormal durumlar, insan yapısına tamamen zıttır. Ayrıca insan fıtratına ters düşen bu duygu ve hisler, daha hayattayken vicdanda kara bir leke bırakır. Hayatı çekilmez bir azaba kalbeder. Tıpkı eşcinsellik sorununun, tüm yaşamımı durma noktasına getirdiği gibi. Gel-gitlerle anlamını yitiren hayatım, her geçen gün daha katlanılmaz hale geliyordu. Yakın zamana baktığımda bi türlü kabullenemedim eşcinselliği. İnsanın kendine bile itiraf etme cesaretinde bulunamadığı bu duyguyu, uzunca bi süre bastırdım. Hep geçiştirdim. Aklım bana oyunlar oynuyordu. Hemcinslerime duyduğum ilgi, bazen normal geliyordu nedense. Oysa erkeklere duyduğum aynı ilgiyi, neden kızlara da duyamıyordum. Hayaller ve rüyalardaki tasavvurlar, neden hep erkek suretlerinden ibaretti. Sanki eşcinsel dürtülere istediğim gibi yönveririm düşüncesi, uzunca bi süre beni meşgul etti. Beni hep başladığım noktaya geri getirdi. Bu kez sil baştan emin adımlarla, geleceğe daha sağlam basmak için terapi almaya karar verdim. İlkinde bende endişeliydim terapi için. Ama boş kuruntularımın sonuçsuz çıktığını gördüm. Hatta vakit kaybetmeye ramak kalmıştı. Okuduğum bir kitapta aynen şu sözler yazılmaktaydı: “EĞER HEKİM HASTAYA HASTALIĞININ TEDAVİSİ OLMADIĞINI SÖYLÜYORSA, BU HEKİMİN EĞİTİMİNDE VE GEÇMİŞ DENEYİMLERİNDE BÖYLE BİR BİLGİNİN VAR OLMAMASINDAN KAYNAKLANIYORDUR. BUNUN ANLAMI TEDAVİ YOK DEMEK DEĞİLDİR. EĞER BU HASTALIĞI YENEBİLMİŞ TEK KİŞİ BİLE VARSA, BU İNSAN BEDENİNİN BU HASTALIĞIIN ÜSTESİNDEN GELEBİLECEĞİ ANLAMINDADIR.” Şimdi bu temsili, tevil yoluyla eşcinsellik meselesine göre uyarladığımızda. Ne alakası var derseniz. Benim yorumum şöyledir: Eşcinsellikten kurtulmak imkansız, boşuna uğraşma v.b tepkileri bende aldım. Madem Hüseyin Hocamın böyle bir tecrübesi var. Ki iyileşenler, bunun kanıtı. O halde dünyayı kendime neden zindan edeyim ki. Cüzi bir istekle başlanan tüm arayışlar, Allahın yardımıyla neticesiz kalmayacaktır. Benim içinde öyle başladı..
   Terapiye gitmeden 3 ay önce hayat hikayemi şöyle kaleme almıştım. (İlk terapideki gelişmeleri daha sonra yazacağım.)
   …. Şehrinde doğdum ve büyüdüm. 5 çocuklu bir ailenin 4. çocuğuyum. Sürekli ev değiştirmekten dolayı doğduğum mahalleyle ilgili pek anımı hatırlamam.. Babam kiracı olduğumuz aynı mahalleden birkaç sokak ötede, tek katlı bir ev satın almıştı. O zamanlar 5 yaşımdaydım. Bizim en küçüğümüz olan kız kardeşimde burda doğmuştu. Doğumundan sonra kardeşime olan ilgim biraz farklı gibiydi. Küçük olduğum halde, ufak tefek işlerde anneme yardımım dokunurdu. Kardeşime ait çamaşırları kuruduktan sonra toplar, bir güzel katladığımı dün gibi hatırlarım. En büyüğümüz olan ablamda okula gidiyordu. Ablam benimle yakından ilgilenir, banyo yapmama kadar birçok ihtiyacımı giderirdi. Anneme de yapacak pek iş kalmazdı. Ablam evcilik tarzı oyunlarda beni de yanına alırdı. Çokta hoşuma giderdi. Hele cindey bebeğiyle oynamak ayrı bi keyif verirdi. İlgimi çeken ablam ve kız kardeşim olmuştu. İkisi arasında mekik dokuyordum. O dönemde abilerimin bana olan ilgilerini pek hatırlamam. Ablam, annem gibi bakardı bize. Kız kıza gittikleri pikniklere, beni de götürmeleri için can atardım. Sığınağım olan emniyetli tek yer, kızların arasında bulunmaktı. Kendime rol model olarak ablamı seçmiştim. Bir keresinde hiç unutmam. Ablamın önlüğünü giyip dışarı çıkmıştım. Bazı yakın akrabalarımız bana çok gülmüşlerdi. Daha bazı şeyleri anlayacak yaşta değildim. Gülmeleri tuhafıma gitmişti bu yüzden. Çocukca sırf hoşuma gittiği için giymiştim.
    Yeni taşındığımız evde, erkek arkadaşım olmamaştı. Ben sadece komşumuzun kızıyla tanışmıştım. Çünkü vaktimin çoğunu ablamla geçirmiştim, doğal olarak aynı cinsten birini bulmuştum. Her türlü oyunu onunla oynardım. Nihayet 7 yaşında okula başladım. Yine tek kız arkadaşımla okula gider eve beraber gelirdik. 3-4 gün sonra okula gitmemeye karar verdik. Bir yıl öyle geçti. Sonra tekrar okula yazdırıldım… O dönemde ve daha öncesinde birkaç erkek yaşıtımla, cinsel bir deneyim yaşamıştım. Arada sırada köye giderdik.  Yaşıtlarımla çok güzel vakit geçirirdim. Bir gün arkadaşla yalnız kaldık. Sözde güreş tutacaktık. Kıyafetleri çıkartmadan birbirimize sürtünüyorduk halbuki. (Bunları zihinleri bulandırmak için anlatmıyorum. Umarım anlarsınız.)
6. sınıfa gidiyordum.  Samimi arkadaşım pek yoktu. Daha doğrusu bana uygun bi arkadaş yoktu. Sonra sınıfa yeni bi çocuk gelmişti. İkimizin de ortak özelliği çoktu. Onunla çok iyi arkadaş olmuştuk. O da benim gibi erkeklere pek sıcak bakmıyordu. Sınıfımızda bulunan erkekler de durumu çoktan kabullenip bize kız, karı gibi kulpları takmıştılar bile. Bu lakaplarla bana seslenmeleri benim kanımı dondururdu. Onlara tüm kinimi kussam bile, herşey kaldığı yerden devam ediyordu! Farklı hislere sahiptim. Bizde erkektik ama sanki aramızda diğerleriyle dağlar kadar fark vardı. Bize lakap takanları kafamda vahşi ve ucube yaratıklar olarak hayal ederdim!.. Arkadaşım  A. la harıl harıl ders çalışırdık. Çünkü en yüksek notları biz almalıydık. Arkadaşım benden çalışkan olduğu için de onu kıskanırdım. Beraber takılırdık, top oynamazdık. Erkeklerin yapmış olduğu şeyler, bizim aktivitemizin dışındaydı. Hep sınıftaki kızlarla beraber, gerek okulda, gerek okul dışında ip atlardık. Bu bir mecburi ihtiyaç gibi olmuştu. Bu yüzden kızlar tarafından sevilirdik. Herşeylerini bizimle paylaşırlardı.. Mahalledi ki durumumun okuldan geri kalır yanı yoktu. Çevrede ki yürüyüşüm, konuşma tarzım ve top oynayışım v.s. gibi durumlar arkadaşlarıma farklı geliyordu.  Onlarda bana “kız gibisin” derlerdi. Ben her defasında redderdim ama bu üstüme sanki etikenlenmişti. Oysa hiç farkında olmadan bu hareketleri yapıyordum. Artık mahalle arkadaşlarımla da arama mesafe koydum. Bu durum onların daha çok hoşuna gitti. LAFLAR ARTIK BIÇAK GİBİ SAPLANIYORDU BEDENİME. Beni her gördükleri yerde kız gibisin laflarıyla aşağılamaları beni hepten içime kapanmaya sevketti. Aslında geçmişin izleri hala üzerimde hiç kaybolmadı ki.. Bi yerden geçerken konuşulan sözleri, sanki benimle alay edilir gibi söylendiğine kendimi inandırmam, bunun bir sonucu olsa gerek (hatta şimdi bile).. Bunu şu anki ruh halim yansıtamaz. EZİLMİŞLİĞİN, UTANGAÇLIĞIN O ANKİ DURUMU ANCAK GEÇMİŞE YOLCULUKLA ANLAŞILABİLİR. ALLAH KİMSEYİ BUNUNLA İMTİHAN ETMESİN. HERGÜN AYNI KABUSLA UYANIRDIM. HERKESİN DİLİNE SAKIZ OLMUŞTUM. BENİM SUÇUM NEYDİ?? CENABI ALLAH BENİ DE BÖYLE YARATMIŞTI. BEN BU UZUVLARI SİPARİŞ VERİPTE KENDİ KENDİME TAKMADIM Kİ. Sesimin inceliği, gözlerimin kızlara benzemesi bunların başlıcasıydı. Hatta o aralar bunalıma girdim, intihara bile kalkıştım. Bu yük artık çok ağır geliyordu. Bazı takıntılar, o zaman bende gün yüzüne çıkmıştı. Dışarıya çıkmaz oldum. Dış dünyadaki acımasız hayattan kaçtım, asosyal bir yapıya büründüm. Etrafıma kalın duvarlar ördüm. Evde de rahat bırakmadılar, abilerim tarafından dayak yediğim çok oluyordu. Bir hizmetkar gibi her dediklerini yapmak zorundaydım, bu da ağrıma gidiyordu. Bunun için hayat hem içerde, hem dışarda zehir oluyordu. Birilerinden azar işitmemek için azami itina gösterirdim. Sesim çıkmamaya başladı. İnsanlarla diyalog kurmaktan acizdim. Sırf alay geçmesinler..
   8. sınıfa geçince herşey daha çok karmaşıktı. Sınıf öğretmeni erkekti, onu çok seviyordum. Belki sevgi ve şefkatten yoksun olmam, hocaya gösterdiğim ilgiyi daha çok artırıyordu. Bu başka bi ilgiydi, aşık olmuştum sanki. Onu her gördüğümde heyecanım doruğa çıkıyordu.. Bu dönem de beni etkileyen olay hala zihnimde taptaze. Rehberlik dersinin olduğu gündü. Bir hocamız koridorda bana ve arkadaşıma cinsel bir probleminiz var mı diye sordu. Ardından mastürbasyon yapabiliyormusunuz gibi sorularla canımızı yaktı. Sonra bu hocaya cephe aldık. Sınıf hocamız durumu bilmiyordu. Aramızdaki sorunu çözmek için hocayı sınıfa davet etti. O an pim koptu. Bana ve arkadaşıma bunların normal şeyler olduğunu söyledi. “Ot gibi” yaşıyorsunuz , herşey ders çalışmaktan ibaret değil dedi. Aynı kız gibisiniz ifadesini kullandı. Artık hiç bişey duymuyordum, bu sözden sonra içimde biriktirdiğim acılarıda katarak, hıçkıra hıçkıra ağladım. Tenefüs olduğunda dahi acımasız takılmalar, devam ediyordu.

1117
Genel Tartışma / EŞCİNSELLİK VE YABANCILAŞMA
« : 12 Mayıs 2011, 11:30:40 ös »
EŞCİNSELLİK VE YABANCILAŞMA

Yabancılaşma, uzlaşılmaz sınıf çelişkilerinin ürünüdür. Kabile toplumundan sınıflara bölünmeyle birlikte insan yabancılaşmaya süreci başlamıştır. Para ekonomisini doruğu olan kapitalizm , yabancılaşma sürecini de doruğudur: kapitalist meta sistemi , hele emperyalizm çağında , her şeyi meta ekonomisinin içine çekmiş , her şeyi alınır satılır hale getirmiştir. Böylece gözü dönmüş kar sisteminde bireyin özgür gelişiminin de önü kesilmiştir. Marx ‘ın belirttiği gibi ,’’ bireyin özgür ve özgün gelişimesin ‘’den kişiliği geliştiren hüner ,yetenek ve eğilimlerini , insandan insana farklı gelişim anlaşılır. Özgür kişilikten kasıt , insanın ,kendi manevi ve erotik güçlerinin bilincine vardığı zaman , onları sürekli bir faaliyet geliştirmesi ve dengeli bir tarzda kullanmasıdır. Kapitalist ilişkilerin özgür ve özgün kişiliği engellediği açıktır. Gelişmiş meta ekonomisi koşullarında , ancak tek tek bazı insanlar , o da özel ve uygun koşullarda ,engelleri kırarak kişilik kazana bilir.Engels’in anti dühring ‘de belirttiği gibi ,‘’ yalnız işçi değil , işçileri doğrudan veya dolaylı yollardan sömüren sınıflar da , iş bölüşümü aracılığıyla kendi faaliyetinin aleti olarak köleleştirilirler; manen ölmüş olan burjuva , kendi sermayesini ve kendi kar hırsının kölesi haline gelir.’’ Özetle kapitalizm insanların arasında ki her türden doğal ve insani ilişki yanın da ,cinsler arası ilişkileri de yıkıma uğratmaktadır. Sistemin devasa devlet aygıtı ve iletişim tekeli , bu yıkmanın koşullarını her saat , her an yeniden üretmekte, iş bölümünün güdükleştirdiği insan ruhunu aşksız bir cinsel ilişkiler ağının içine atmakta; aptallaştırdığı insan aynı zamanda sevgisizleştirmektedir. Bi seksüellik, eşcinsellik, lezbiyenlik hem bu sevgisizleşmenin ürünü ,hem de sevgisizleşmeye bir tepki olarak yayılmaktadır.her durumda bu tip eğelimler ,insan kişiliğini özgür ve özgün olarak önleyen koşulların beslediği bir davranış olmaktadır. Burjuva düzeninin , insanları güdükleştirdiğini ve kendi özgün kişiliğini yıkıma uğrattığı ,insan toplam olarak sistemin , oyuncağına dönüşür. Temel mesele ,insanın bu sınıfsal bağımlılıktan , iş bölümünün aşırılaşmasının yol açtığı köleleşmeden ve yabancılaşmadan kurtulmasıdır.

İNSANIN KENDİ TÜRÜNÜ ÜRETMEDE YABANCILŞAMASI

Marx ve Engels, alman ideolojisin’ de, maddi hayatın üretiminin ifade eden toplumsal ilişki ile insanın kendi türünü üretmesini ifade eden doğal ilişki arasında ki bağlantıyı tahlil etmişlerdi. Engels, ailenin özel mülkiyetin ve devletin kökeni adlı eserinde, insanın kendi türünü üretmesi ile maddi mallar üretmesi , daha basit ifadeyle çocuk yapmak ile toplumsal bağı işledi. Marx ve Engels’ e göre, maddi üretim ve cinsel üretim, birlikte toplumsal yaşamın temelini oluşturuyordu. Engels , doğa’nın diyalektiğin de insanlığa , önündeki yüz yıları görmüşçesine , çok önemli bir uyarıda bulunur.

‘’ insanlık doğa üzerinde kazandı diye övünmeyelim. Doğa , bizden böylesine zaferin intikamını alır.’’

İnsanın emeğinin metalaşması ve iş bölüşümünün aşırılaşması zemininde yangınlaşan cinsel sapmalar , insanların üretimi ile maddi malların üretimi arasında ki bağı bir kez daha kanıtlamıştır. Kar sisteminin emrinde ki teknoloji ile emekçi ve bütün insanlığı daha karşıt konumlara sürükleyen süreçler , insanın kendi türüne yabancılaştırmaktadır. Bu durum insanın , hem kendi cinsel varlığına ,hem de biyolojik eşine yabancılaşmasıdır. Özel mülkiyet sistemi nedeniyle insan ,kendi emeğine sahip olmadığı gibi , kendi cinsel rolü üzerinde ki rolünü de kaybetmektedir. Piyasa toplumunun nesneleştirdiği ,insan cinselliği de nesneleştirmiştir. Böylece kadın ve erken , kendi cinsel varlığı konusunda ters bir bilinç oluşmaktadır.
Atilla ilhan, cinsel sapmaları şöyle özetler!

‘’ bu tip insanlar kendilerini bir başkası sanıyorlar, bi anlamıyla ruhsal bozukluk ‘’

Bu tip eğilimleri savunan insanlığın doğa ya karşı bir ‘’ zafermiş ‘’ gibi sunulmaktadır.
Ne var ki , doğa , insanlıktan bu tür zaferlerin acısını çıkarmaya başlamıştır bile.

1844 Paris elyazmaları ‘ n da piyasa ekonomisinde tahlil eden MARX, kapitalist üretimle bağlantılı olarak, yabancılaşmanın dört biçimini açıklar:

- Ürüne,
- Üretim faaliyetine,
- Kendi türüne,
- İnsana ve topluma.

Marx, ürün ve üretim faaliyeti üreticiye ait olmadığına göre kime ait sorusundan hareketle

İnsanın insana yabancılaşmasını saptamıştır.

‘’ tanrılar değil , doğa değil, yalnızca insan kendisi, insan üzerinde ki i yabancı kudret ola bilir. Böylece insan ( işçi ) üretmeyenin üretim ve ürün üzerinde ki hakimiyetini yaratmıştır.’’

Marx , daha sonra ki eserlerinde , genel olarak değindiği yabancılaşmayı somutlar ve diğer yabancılaşma görünümlerini belirlediği için , ürüne yabancılaşmaya merkezi önem verir.

Marx ‘ ın döneminde cinsel sapmaların boyutu ve yabancılaşmanın bu düzeyde olmayış merkezi önemi de gereği duymadı: kapitalist sistem, insanın maddi üretime yabancılaştırdığı
Gibi, kendi türünü üretiminde de yabancılaştırmaktadır.

Kendi üretmeye yabancılaşan insan, hem kendi cinsel varlığına, hem de doğada ki biyolojik eşine , yani karşı cinse yabancılaşmaktadır. Başka deyişle cinsel aşka yabancılaşıyor.

CİNSEL AŞK VE DOĞA

Cinsel aşkı tanımlamaya kalkacak kadar cesur değiliz.
Ancak aşkın iki unsurunu belirleyebiliriz:

Birincisi, aşk insanın kendi cinsini üretmeyle ilgilidir. Marx ‘ ın da belirttiği gibi, kadın –erkek ilişkisi doğadan doğan insancıl ilişkidir.

Kuşkusuz dene bilinir ki, insanın üreme iç güdüsü , cinsel arzu ve aşka pekişmiş ve güvenceye kavuşmuştur.

Kuşkusuz , üreme ve cinsel haz ‘ ın insanın evrim ‘in den günümüze bıraktığı dürtülerden başka bir şey olmadığı açıktır.

Bilimsel verilere göre ,cinsel aşk ,insan beynin de ve vücudunda belli faaliyet ve dönüşümlerle bağlantılı olarak yaşanıyor.

Yalnız bilim adamları değil , her insan , cinsel aşk ile insanın fiziksel varlığı arasın da ki kendi tecrübesiyle saptamıştır.

Cinsel ilişkinin , beş duyuyla gerçekleştiği açıktır. Dokunma, görme, koklama, duyma, ve tat alma duyguların , insan vücudundaki belli oluşumları ve değişimleri harekete geçirdiği belirlenmiştir. Aşk ile üreme arasında ki bu bağ , aşk ile insan doğası veya aşk ile doğasındaki ilişki olarak ta bakabiliriz üreme ile cinsel duyular arasında ki bu bağ fizyolojik olduğu için toplumsal ve ideolojik nedenlerle zorlandığı zaman , kriz doğmaktadır cinsel sapmalar da , bu krizin belirleyenlerindendir

CİNSEL AŞKIN DUYGUSAL CEPHESİ

Cinsel aşk, kuşkusuz türünün üretmesine bağlantılıdır, ancak bundan ibaret değildir.
İnsanlara göre ,cinsel aşkta , hayvanlardan farklı ve fazla olarak , fiziksel ilişkinin ötesinde ve duygusal bir alış veriş var. Ancak iletişim de insanlar arasın da ki ilişki ağını hayvanlardan farklı kılan şeylerde belirleyici olduğu açıktır.

Üreme faaliyeti temeli oluşturuyor. Ancak insan zihinsel ve duygusal varlığı geliştikçe,cinsel aşkın da derinleştiği ve çok daha da zengin bir mutluluk kaynağı haline geldiği açıktır.

Şöyle de ifade edilebiliriz: Hititler döneminde , bundan üç –dört bin yıl yaşayan çobanlarla veya tarımcılar arasında ki cinsel aşk ile 20 yüzyılın aydınının aşkının karşılatıracak
Olursak , duygu zenginliği arasında büyük fark vardır.

Aşkın zihinsel ve duygusal boyutu, kuşkusuz toplumsaldır.

Engels , ailenin özel mülkiyetin ve devletin kökenin de , barbarlıktan uygarlığa geçiş süreci
İçin de ortak cinsel aşkın bireysel aşka doğru gelişmesiyle birlikte insan duyularında ki zenginleşmeyi ve arınmayı açıklar.

Bilinç ile duygu arasın da ki doğru ilişkiyi en iyi açıklayanlardan biri de, Caudwell olmuştur:!

‘’ bilinci düşünce ,bilinçsizliği duyguyla bir tutmaktan gelen bir karışıklık vardır.her ikisi de bilinçlidir.

Kimsenin bilinçsiz duygulanın ya da etkileşim olmadı, olmazda. Bilinçsiz belek izlerinin bilinçli

Yapıp onları düşünceye ışıtan, duygunun ta kendisidir.

İnsanın bir sümüklü böcekten daha derin bir şekilde duygulanmasının nedeni daha çok düşünmesindendir.

İNSANIN BİYOLOJİK VARLIĞINDAN KOPMAYA ZORLANMASI

Cinsel sapmalar, cinsel aşkın iki unsuru arasında ki bağı koparmaktadır. Bu tip eğilimler, insan fizyolojisi ile zihin ve duygu iletişimi arasında ki bağlantı, milyonlarca yıllık geçmişten kopmaya zorlamaktadır.

İnsanın, milyonlarca yılık fiziksel evriminden belli toplumsal ve zihinsel dayatmalarla kopması, fiziğin zorlanmasıdır; fizik ötesi, metafizik bir olaydır.

Oysa insan ,doğanın bir parçasıdır. Ve insan, doğada bir cins olarak, kadın ve erkek olarak var olur. Ve insan kadınlığı veya erkekliği, tek tek her insanın hayatıyla birleşmiştir.

cinsel sapmalar ,kişinin yaşadığı toplumsal tecrübe, insan türünün milyonlarca yıllık erkek olan bir fizyolojik ve genetik sistem ,diyelim sekiz on yılık sürer zarfında ,ekonomik ,sosyal , siyasal sebeplerden dolayı kadın olması dayatılmaktadır

veya milyonlarca yıldır kadın fizyolojisi ve duygusal varlığı , beli toplumsal etkilerle erkek olmaya zorlanmaktadır. Bu tip sapmalar , ideolojinin doğayı zorlaması oluyor.

Oysa karşı cinse duyulan aşk ile doğaya duyulan sevgi arasında çok köklü bir bağlantı vardır. Cinsel aşk, kadınlık ve erkeklik olarak ta belirlenen doğasından koparıldığı zaman
Aslında insan ile doğa arasında ilişki zorlanmış ve tahrip edilmiş olur. Somut olarak hormonlar zorlanmaktadır.

Bu fizyolojik zorlamanın temelinde, toplumsal zorlamalar vardır.

Milyonlarca yıl sınıfsız olarak yaşamış olan insan, sınıflara bölününce , baskı ve boyun eğme ilişkisine zorlanmıştır. Bu, insan varlığını derinden etkilemiş ve yabancılaşma dediğimiz sürece yol açmıştır Eşit olmayan insanlar arasında ki aşk ise, ezmek, boyun eğmek, teslim alma, burnunu sürtmek, kapris, naz ,aldatmak gibi eylemlerle iç içe girmiştir.

TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ VE EŞCİNSELLİK

Eşcinselliğin sınıflar ve cinslerin arasındaki farklılaşmalarının aşırıya varmasıyla olağanlaştığını saptadık. Kuşkusuz burada sitemin derin çelişkileri ve çöküşün yarattığı insani ilişkilerin dejenere edilişinin önemli bir payı bulunmaktadır.

Emperyalist-kapitalist sistemin bir irinine yabancılaştırdığı cinslerin ve bu cinslerin kendi cinsel dürtülerine dahi sahip olmamasının önemli bir gerçeğe işaret etmektedir… Sistem insanların kendi cinsel varlığından dahi koparmaya ve onu “sapkın ilişkilere itmeyi” doğru bulmakta ve buna demokrasi,.özgürlük süsü vererek sınıfsal çelişkinin üstünü örtmektedir.

2008 de Rusya’yı ziyaret eden bir Türk yazar-gazeteciden çarpıcı gerçekleri dinledim. Anlattıklarını şöyle özetleyelim:

“Rus toplumu, eşcinselliği yaygın olarak emperyalizmin kültürel saldırılarıyla öğrendi. Belki seyrek olarak eskiden vardı.

Ama köşede, kenarda, toplum bilmezdi hele övülmesi, yazılı-görsel medyada afişe edilmesi sosyalist dönemde imkansızıdı.

Ancak çürüyen, yozlaşan emperyalist sitemin Rusya da kendini hissettirmesiyle birlikte, eşcinsellik-lezbiyenlik olağan hale geldi.

1999 gazetelerde bir haber, Rus askerlerin fahişelik yaparak geçimlerini sağladıklarını yazıyordu. Burada sistemin derin trajedisine tanık oluyoruz, bu bir tercih değil, zorunlu bir baskının, yokluğun ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Değerli dostum son olarak durumu şöyle özetlemişti..!

Şimdilerde özgürlük, Lenin’inler den vaaz geçmek olarak tarif ediliyor; çürü yen ve kaosa yuvarlanan kapitalizm, demokratik devrimlerin kapitalizmine tam karşı konumdadır.

Eşcinsellik bir kez daha toplumsal ve ekonomik iflasın, çöküşün, yozlaşmanın acı meyvesi olarak karşımıza çıkıyor.”

12 EYLÜL PATLAMASI

Türkiye eşcinsellik olayını,12 Eylülden sonra yoğun ve yaygın olarak yaşaması da anlamlı olsa gerek.68 hareketinin devrimci, yurtsever atılımlarında ”hiçbir zaman, eşcinsellik kavramları tartışılmamış” ve buna gerek duyulmamıştır.

Deniz gezmişin, mahir çayanın, İbrahim kaypakkayanın, Doğu perinçek’ in önderliğinde ki “FKF –DEVGNÇ” in hiçbir konferansında, eşcinsellik üzerine, bildirler, konuşmalar yapılmamıştır.

Deniz’in, eşcinselliğe bakış açsını “pos bıyıkları, delikanlı yürüyüşünden anlamak pekte zor değildir.”

Yurtta ki bir konuşmasında” delikanlı adam direnir, mücadele eder, bir avuç ibnelerden-faşistlerden korkamaz” der, bu bir noktada “eşcinselliği” küfür-aşağılanma sayar… Deniz gezmiş ve yoldaşları

12 Eylül sonrası ezilen ilerici-devrimci hareketlerin… Başına musallat olan” Neo liberal, özgürlükçü solun” derdi, işçi sınıfının sendikal hakları değil, köylülerin toprak sorunu değil, eşcinsellerin “cinsel tercih özgürlüğüdür” ,Neo liberal sol için.

Neo liberal sol, bu dönemde Türkiye ye ihraç edilmiş ve bunlar aracılığıyla sınıf mücadelesi aşağılanılarak, eşcinsel, travesti, fahişelik, lümpenlik gibi sınıf dışı unsurların hak ve özgürlükleri için örgütleri-partileri kurulmuştur.

Eşcinselliğin günümüzde emperyalizm ihraç malı haline geldiği bilinmektedir artık.

ÖZGÜRLÜĞE YIKIM: EŞCİNSELLİĞE HAYAT

—sınıfsal eşitsizlik, baskı ve sömürü
—cinsler arası eşitsizlik, kadının köleleşmesi ve aşağılanması

İnsanın kendine ve biyolojik eşine yabancılaşması, toplumsal çöküntü ve kaos dönemlerinde insanın sersemlemesi ve dengesini yitirmesi.

Eşcinselliğin toplumsal kaynağı bunlardır.

İnsanın özgürlük mücadelesi, sınıfsal ve cinsel eşitsizliği ortadan kaldırma ve doğa ile insan arasında ki uyumu sağlama mücadelesidir.

Marx’ ın sözün ettiği gibi “kadın-erkek” ilişkisi doğal hayatın en olumlu ve insani ilişkisidir.

Lenin’in sözüne ettiği gibi, burjuva sapkınlığı cinsel arzularını kontrol edememenin verdiği aşırılığı özgürlük olarak sunar diyordu.

Özgülüğe yıkım getiren her şey, eşcinselliğe hayat veriyor. O zaman nasıl oluyor da eşcinselliğin bir Özgürlük olduğu ileri sürülebilinir?

CİNSEL ÖZGÜRLÜK

Yunan soylularının kucaklarına atılan genç erkeklerin ,roma imparatorlarının koynuna sokulan köle gençlerin,padişahların eğlencesi genç erkelerin…!

Özgürlüğünden kim söz edebilir? Bu öylesine korkunç bir aldatma ve iki yüzlülük olabilir mi?

Ezen ve çöken sitemin efendileri bu eşcinsel ilişkilere girerken, acaba özgürleri mi? Onlarda tahakküm, baskı, işkence uygulayarak insanlıktan çıkan zavallılar durumuna düşmüyorlar mı?

Sistem, onları da eşcinsellik çukuruna yuvarlamıyor mu?

Fantezi olarak nitelenen bu tip eğilimler, korkunç bir yabancılaşmanın pençesinde ki insanın bozgun içine itilen insanlık hali değimlidir?

Tarihin tanıklığı bir yana, herkesin gözlemlerinden-örneklerinden edindiği şey, eşcinselliğin büyük acıların ve mutsuzlukların kaynağı olduğunu göstermiyor mu?

YABANCILAŞMADAN KURTULMUŞ EŞİTLERİN AŞKI

Eşcinsellik, eşitliğe aykırı dönemlerin ürünüdür.

Yine eşcinsellik, özgürlüğe aykırı süreçlerin ürünüdür.

Oysa cinsel aşk, ancak eşit ve özgürler arsında, bilinçli, bütün zihinsel derinliği ve duygu zenginliği ile yaşanabilinir.

Köle ile efendi aşkı eşit değildir… Orda baskı vardır

İnsanlığın üç büyük davası vardır:

—Eşitlik
—Özgürlük
—Barış

Sınıflara bölünmüş ve cinseler arası eşitsizliğin yüküm sürdüğü toplumda, ancak sınıflar ve cinsler arası eşitlikle yabancılaşmadan kurtulur.

İnsan özle çıkar sisteminden kurtuluşu ile doğal olana kavuşur. Sınıfsız, sömürüsüz insan tipi..!

Aynı zamandan yabancılaştığı biyolojik eşine de “eşitlerin aşkını” his etmesine neden olur, çünkü yabancılaşma, baskısı ortadan kalkmıştır.

Herkes, sınıfsız toplum insanını daha bugünden kendi kişiliğinde yaratarak, büyük aşklara, sevdalara ve eşsiz mutlulukların insanı olabilir.

Sen ki elinde alevli mızrak,
Paramparça erittin ruhumun
Buzlarını…

Şimdi her günden daha diri, aydınlık akıyor
Gönlümün şelalesi sana doğru
Güzel kadın

Hazırlayan:

Doğucan ARIKAN
Yüksek lisans öğrencisi

Kaynak:

K Marx –F engels, alman ideolojisi, cv. selâtin hilav

F-Engels, aylenin özel mülkiyetin ve devletin kökenin
Jan baby

Lenin, burjuva demokrasisi ve proletarya diktatörlüğü

Marx –Engels –werke, Berlin

Yabancılaşma konusunda bkz. Marx –Engels alman ideolojisi

Attila ilhan , yanlış kadınlar yanlış erkekler

Marx, pariser manuskirpte 1848 ,reinbek

Doğu perinçek eşcinsellik ve yabancılaşama

Aktaran jean baby ,96.

Christopher caudwell, ölen bir kültür üzerine

Lewis henre Morgan tarih üzerine

Mondinmore, erkek ve kadın beyinleri üzerine

1118
Medya / 'Eşcinsel erkeklerin' kansere yakalanma riski daha fazla
« : 09 Mayıs 2011, 11:33:27 ös »
'Eşcinsel erkeklerin' kansere yakalanma riski daha fazla


California'da 120 bin kişiyle görüşülerek yapılan araştırma, bunun nedeni tespit edilemedi.

ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, eşcinsel erkeklerin, heteroseksüel erkeklere oranla kansere yakalanma riskleri iki kat daha fazla.

California'da 120 bin kişiyle görüşülerek yapılan araştırmanın sonuçları Cancer (Kanser) adlı tıp dergisinde yayımlandı. Araştırmaya göre, lezbiyen ve biseksüel kadınların da heteroseksüel kadınlara göre, sağlıkları daha kötü. İngiliz Kanser Araştırma Kurumu, bu farklılığın nedenlerinin belirlenmesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtti. California'da 2001, 2003 ve 2005'te yapılan sağlık araştırmalarında 3,690 erkek ve 7,252 kadın, hayatlarının bir aşamasında kendilerine kanser teşhisi konduğunu söyledi. Araştırmaya katılan 122,345 kişiden 1493 erkek ve 918 kadın kendilerini eşcinsel olarak tanımlarken, 1116'sı biseksüel olduğunu belirtti. Bu verilere göre, ortalama olarak 10 yıl önce kanser teşhisi konan eşcinsel erkeklerin heteroseksüellere göre bu hastalığa yakalanma oranı iki kat fazla çıktı.

HIV faktörü
Kadın eşcinseller arasında böyle bir bağlantı yok. Araştırma kanserden kurtulanlarla yapıldığı için, bu veriler, gerçek kanser vakası sayısını temsil etmiyor. Bazı hastalar, araştırma tamamlanmadan öldü, bazıları ise araşatırmaya katılamayacak hastaydı. Boston Üniversitesi Kamu Sağlığı Merkezi'nden Dr. Ulrike Boehmer, "Bu verilerden eşcinsel erkeklerin kansere yakalanma riski fazla' gibi bir sonuç çıkarılamaz. Zira daha yüksek vaka sayısının altında daha karmaşık nedenler olabilir" dedi. Bu çerçevede, eşcinsel erkeklerde daha fazla tümör bulunup bulunmadığı ya da kurtulma oranlarının daha fazla olup olmadığı araştırılacak. Terrence Higgens Vakfı'nın HIV ve Cinsel Hastalıklar Direktörü Jason Warriner ise, "HIV'in belli kanser türlerine neden olduğunu biliyoruz. Eşcinsel erkeklerin HIV'e yakalanma oranı, olmayanlara göre daha fazla." dedi.

Kaynak: 09.05.2011 Mynet.com

1119
Şiir / Kaside-i Bürde
« : 03 Mayıs 2011, 11:58:00 ös »
Kaside-i Bürde-Ka'b bin zübeyr

Kab bin zübeyrin Resulullah(s.a.a)in huzurunda okuduğu ve Resulullah(s.a.a.)in çok beğendiğinden dolayı hırkasını Kab'ın üzerine attığı ve böylece adı kaside-i bürde (hırka kasidesi) olarak anılan kaside:

Yurdundan koparılmış gözleri sürmeli yaralı bir ceylân gibi
Suat'ı alıp götürdüler. Gönlüm öyle kırık ki!

Gönlüm, azat nedir bilmeyen bir köle örneği ezgin.
Tan vakti Suat göçtü buralardan.

O ne mağrur bakışlardı Rabbim ve ne müstağni.
Suat ki boyu altın ölçüde; önden bakılınca zarif nahif, incecik belli,

tombul görünüşlü arkadansa, arka çizgileri bile belli.
Gülerken dişlerinde kar yağar gibi bir kış aydınlığı ,

Öyle beyaz, onları şarapla yıkıyorlar durmadan sanki.
Vâdi açık. Kuşluktur. Çakıllarda kuş sesli serin sular.

Kuzey yelleriyle serin sular gibi saf ve ışıklı Suat'ın ağzındaki.
Süpürürse rüzgâr nasıl üstündeki bulutları,

nasıl yıkarsa pırıl pırıl geceleri yağmur tepeleri
Ağzındaki su o yağmur suyu Suat'ın. Dişleri o beyaz kum tepeleri.

Soylulukta en soylu, cömertlikte bir eşi yok bir sevgili iken Suat,
Ne kendi sözünde durdu, ne de dinledi beni.

Suat bu, işi gücü bana oyun, naz, vefasızlık, söz verip dönmek.
Benim kaderim böyle, Onun aşk felsefesi.

Bulut bir zavallıdır Onun yanında biçimden biçime girmekte,
Renkten renge girmekte yaya kalır bukalemun, gulyabani.

Sen ne aptalsın ki yahu sandın Suat durur sözünde.
Kalburda su durursa, Suat da durur sözünde tabii.

Suat'tan söz aldım diye böbürlenip durmak ha!
Hayaller kurdun, umutlandın!

Ama umutlar uçucu, aldatıcıdır rüyalar gibi.
Suat'ın vuslat. sözleri geçse yeridir atlatışlar tarihine.

Bir söz istedin mi kendinden,
hemen kesilir meşhur yalancı Urkub'un teki.

Böyle arkandan atıp tutuyorum ya Suat, elbet ayrılık acısından.
Onun için affet beni, sen yine de sev beni.

Suat şimdi mutlaka öyle bir yerdedir ki, vakit de akşam;
Saf kan ve yörük dişi develerdir ancak develerin oraya götüreni.

Evet, ta ötelerde konaklıyan Suat oymağını tutmak için
Yüreğe korku veren. Dağ gibi rüzgâr tempolu hecin develer gerekli.

Öyle deve gerek ki, terlerse ırmak aksın kulağının ardından,
Uçsuz bucaksız çöl yollarını seve seve tepmeli...

Bir deve ki. bakışı iki hançer ufuklara saplanan.
Eşi gitmiş; yabani bir aksığın gibi öyle uçsun ki,

o dursun, altından kaysın ateş çölü ve ateş tepeleri.
Gerdanı sağlam.

Ayakları yer sarsan vücudu kıvrım kıvrım ve ölçülü biçili.
Soy sopça en arık damızlık develerden haydi haydi ileri.

Böğrü enli, boynu uzun ve kalın; çehresi geniş.
Bir erkek deveyi andırmalı tıpkı; Suat'ı tutar o zaman belki.

Derisi daha parlak olmalı kabuğundan deniz kaplumbağasının.
Ve ondan daha sağlam.

Kızgın güneş altında aç azgın keneler bile onu örseleyememeli.
İlk bakışta dağ gibi korku vermeli görünüşü bakana:

Boyu yüksek mi yüksek, çevik mi çevik ayakları, tertemiz şeceresi.
Gürbüz, etine dolgun. bakımdan öyle semizlemiş .olmalı ki,

Oyluklarından tırmanan salkım salkım keneler
derinin cilâsından kayıp kayıp düşmeli.

Yürürken baldırından, et fırlasın etinden, iki ön bacağı ok gibi
Çıksın dolgun göğsünden. serbest atılışlı çalım çalım üstüne bir
yaban merkebi örneği.

gözlerle gerdan arası, başın yular takılan yeri.
Sert ve katı olmalı bileği taşı gibi.

Ve upuzun kuyruğu ipek tüylü, sarksın memelerin üstünden.
Öyle dokunmalı ki memelerin ucunu ürkütmemeli.

Kapkara iki mızrak bacakları, rüzgâr gibi uçmalı
Şüpheye düşmelisin ayakları yere değdi mi, değmedi mi.

Yumru burnundan, kulağından, beyzi çehresinden bu türlü develeri.
Tanır derhal deveden anlayan yekta bir bilirkişi.

Ayakları demirdenmişcesine çakılları fırlatır iki yana.
Deri mahfaza bile takmaksızın aşar kayalıkları bu eşsiz develer ki.

Çalışkan bir işçi gibi terler coştukça, terledikçe coşar...
Aşar kuşlar gibi serap derelerini, sahra tepelerini, ateş
çöllerini...

Kertenkelenin güneşte yanan sırtı sıcaktan külde pişmiş ekmeğe
Döndüğü günler bile kimse durduramaz koşmaktan şu bizim deveyi.

Bir sıcaklık ki, a yolcular dinlenin! der kervan sahibi
-Ve taş altına gizlenir siyah çekirgeler, o sabır ateşleri.

Ama bizim meşhur devemiz gün ortasında koşusunu bitirmez,
Başlamıştır yolculuğa sanki daha yeni.

Sıcak artar, değişir yürüyüşü; sıcak arttıkça değişir. Ve ön
ayaklarının
Çırpınışlı hızlanışı andırır ölmüş çocuğuna göğüs döven bir anneyi

ve ona bakıp (anıp kendi ölmüş yavrularını
da) hıçkıran yırtınan öbür anneleri.

Evet o yürüyüş, o ayak çırpınışları göğsünü paralayan yaşlı bir
annenin çırpınışları.
Akla elveda diyen bir annenin, alır almaz ilk yavrusunun kara
haberini.

Göğsü kan içinde kalan. üstü başı yırtılmış,
Saçları darma dağın çılgın bir annenin haberini.

Söz taşıyıp öç alan iki yüzlü şiir ve kabile düşmanlarım :
"Ey Ebi Sülma'nın oğlu sen mahvoldun." dediler.

Suat'ın derdi bana yetmezmiş gibi.
"Ey Ebi Sülma'nın oğlu sen kendini ölmüş bil."

Ben de koştum güvendiğim dostlara :
Kime başvurdumsa ama:
"Biz yokuz bu işte, var git kendin bak başının çaresine" demezler mi?

Ben de onlara dedim : "Gidin gidin beni yalnız bırakın,
Neye hükmetmişse o olur, hükmeden o Allah ki.

Yaşamak dediğiniz nedir bin yıl yaşasa bile
Eninde sonunda insanoğlu o kanbur tahta kutuya girmiyecek.
Binmiyecek mi?

Heber geldi: "Peygamber, seni öyle bir cezaya çarpacak ki!"
Siz bilirsiniz. hey zavallılar! İşte onun kapısındayım, yüreğimde
sonsuz bağışlanma ümidi.

Ondan özür dilemeye geldim, af istemeğe geldim;
Çünkü O sırrını bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin.
O affedenlerin en affedicisi.

İçi hidayet öğütü en yüce gerçekler dolu Kur'anı
Sana armağan eden Allah için ver bana bir savunma mühleti.

Bakma ve zaten bakmazsın sözlerine beni kıskananların.
Senin hükmün onlara değil, hakka ayarlı ve ben de bir parça
suçluyum belki.

Ama senin makamındayım şimdi. Fillerin bile titrediği makamda.
Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gördüklerimi görse. işitse
işittiklerimi

Burada beni ancak Allah buyruğuna bağlı Peygamber affı
kurtarır:

Ben de onun öç ve adalet eline uzatıyorum işte sağ elimi.
Beni ancak o kurtarabilir burda. Yalnız O. Şimdi söz yalnız Onun.

Ama O "Sen suçlusun, cezanı çekeceksin" dese önünde eğik
bulur boynumu adaletin heybeti.

En heybetli manzara bu olur benim için. Çünkü Asserde,
İç içe açılan sonsuz aslan yataklarının en içindeki
Muhteşem yurdunda hüküm süren aslanlar başbuğudur O.

Bir arslan ki. erkenden ava çıkar, yavrularının besini insanoğlu,
insan eti.

Bir arslan ki, savaş alanında kendi düşmanı dengi
Bırakmadan çarpışmayı, haram sayar kendine savaşı terketmeyi.

Heybetinden kısılır sesleri yırtıcı çöl arslanlarının ,
Arslanlar arasında bile o dağıtır adaleti.

Parçalandı silâhları ve elbiseleri, kurda kuşa yem oldu
Bu vâdide kendi gücüne bileğine güvenen nice kişi.

Şüphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kılıçtır kılıçlarından
Allahın.
Sonsuz bir kurtuluşa, nura ve hidayete alıp götüren bizi.

Ve arkadaşları O'nun, Mekke vâdisinde İslâmı kabul eden
Kureyşin en ileri gelenleri...

Cömertlikte ve yiğitlikte hiç birinin yok dengi.
İlk gûnler, göçmek gerekliydi, hemen göçtüler,
Zerre tereddüt etmeden.

Bırakarak yurtlarını, tüten ocaklarını, mal ve mülklerini.
Yerlerinde kalanlar çarpışamıyacak güçte olanlardı.

Onlar da, müdafaasız ve silâhsız, çepçevre küfürle çevrili,
bugünü hazırlamış beklemişlerdi.

Evet, bunlar, başları dimdik gezen yiğit üstü yiğit,
Davuda mahsus demir gömlektir zırh diye giydikleri.

Zırhları pırıl pırıl ve upuzun. Çelikten büklümleri öyle ki,
Birbirine geçip kaynaşmış bir ayrıkotunun halkaları gibi.

Mızrakları düşmanı devirse yere, gurur nedir bilmezler,
Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri!

Ak soy develer gibidir gidişleri. korunmaları da saldırış.
Vurulunca göğüslerinden vurulurlar.

Onlar ürkmez, onlardan ürker dev dalgalı ölüm denizi.

1120
Genel Tartışma / "YAKINDA ERKEĞE DE TECAVÜZ EDERLER!"
« : 03 Mayıs 2011, 06:22:45 ös »
NTV'de Şok Tecavüz Yorumu!

Dzilerdeki tecavüz sahneleri için kapışan uzman, cinselliğin ekranlarda nasıl yer alması gerektiğini tartıştı.
TV dizilerinde adeta tecavüz sezonu yaşanmasının doğurduğu tepkiler NTV ekranlarında masaya yatırıldı.Mirgün Cabas'ın modere ettiği programda tecavüz sahneleri özelinde gündeme gelen cinselliğin ekrana taşınma biçimleri eleştirildi.

Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisiyle başlayan, Muhteşem Süleyman ve Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizileriyle devam eden tecavüz sahneleri hem izleyiciden hem de uzmanlarda çeşitli tepkiler almıştı. RTÜK üyesi Hülya Alp, yazar Bülent Somay ve TV eleştirmeni Bekir Hazar'ın konuk olduğu programda yer yer sert tartışmalar da yaşandı.

"YAKINDA ERKEĞE DE TECAVÜZ EDERLER!"

Takvim'in TV yazarı Bekir Hazar, dizilerde farklı ve ilgi çekici olanı sunma arayışının sosyal hayatın sınırlarını zorladığını savunurken 'toplumun en fazla yüzde 30'unun yaşam tarzı ve beğenileri yüzde 70'e dayatılıyor. Bu kabül görürse neler olabileceğini kestiremezsiniz' dedi. Muhteşem Süleyman dizisinin ilk bölümünde baştan sona yatakta geçtiğini söyleyen Hazar 'sonra o da yetmedi haremde tecavüzü izledik. Belki bu da yetmeyecek ve bu kez haremde bir erkeğe tecavüz edilecek. Yapımcı bunu hayal edecek belki de.' diye devam etti.

GERÇEK HAYATI EKRANDAN GİZLEYEBİLİR MİYİZ?

Programın diğer konuklarından Bülent Somay ise başta tecavüz olmak üzere cinsel hayatın ekranda yansıtılma biçimini eleştirse de gelen tepkilere asla katılmadığını vurguladı. 'Çocukları cinsellikten korumak' gibi anlayığın geliştiğini ve bunun çok yanlış olduğunu söyleyen Somay gerçek hayat ile ekran arasındaki ilişkinin güncellenmesi gerektiğini savundu.

MESELE HAREM DEĞİL RATİNG!

RTÜK üyesi Hülya Alp, tartışma konusu olan dizilerin cinselliği bir sosyal mesaj içerecek şekilde mi sunduğu yoksa reyting amaçlı bir istismarı mı amaçladıklarının önemli olduğunu söyledi. Bu ayrımın net bir şekilde yapılması gerektiğini söyleyen Alp, istenirse haremin de konu alınabileceğini ama esas olanın cinselliğin hangi içerikle ekrana taşındığına dikkat etmek gerektiğini kaydetti. Meselenin çözümünde sansür niteliğinde uygulamaların çok yanlış olacaşını vurgulayan Alp 'sansürle konuya yaklaşırsak daha tehlikeli bir noktaya savuruluz' dedi.

İşte o tartışma:

http://www.elmahaber.com/ntvde-sok-tecavuz-yorumu-47954h.html

1121
Genel Tartışma / EŞCİNSELLİK TEDAVİSİ ETİK MİDİR?
« : 06 Nisan 2011, 11:21:48 ös »
Arkadaşlar, malumunuz üzere türkiyede ve dünyada mevcut bir çok psikoterapist sadece semptoma yönelik tedavi yapmaktadır. İnternette yapacağımız küçük bir arama neticesinde panik atak,sosyal fobi gibi  tek bir patolojinin tedavisi üzerine çalışan arkadaşlar mevcuttur.  Elbette semptom buzdağının sadece görünen kısmıdır. Bu anlamda çokda bir önemi yoktur. Eşcinsellikte, Pınar Hanım'ın yazmış olduğu intrapsişik ya da interpsişik bir çatışmanın neticesinde ortaya çıkmış bir patoloji olarak zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Bir eşcinsel, bize başvurduğunda, her danışana sorduğumuz gibi, tedaviden ne beklediğini, nasıl bir sonuca ulaşmak istediğini tespit etmek durumundayız. Böyle bir danışan, ben eşcinsel yönelimimi suçluluk duymadan yaşamak ve toplumsal baskıyla mücadele edebilecek güce ulaşmak istiyorum,terapiden beklentim bu diyorsa bu yönde yardım etmek durumundayız. Elbette onun adına tercih yapmak ya da kardeşim gel seni heteroseksüel yapalım demek ne psikoterapi olur ne de etik .Benim sorguladığım şey, ben eşcinsel eğilimler hissediyor ya da eşcinsel bir yaşantım var fakat değişmek istiyorum diyen bir danışana bu bağlamda yardımcı olmanın etik olmayan tarafı nedir? Böyle bir danışana, şunu söyleyebilirsiniz- ki benimde tercih ettiğim söylem biçimi budur- eşcinsel eğilimleriniz, içsel çatışmalarınızın görünen kısmıdır, sadece bir semptomdur, ben semptom tedavisi yapmıyorum daha ziyade bu semptomları ortaya çıkaran kaynakları inceleyen ve çözümleyen bir tedavi yöntemim var. Böyle bir tedavi isterseniz size yardımcı olabilir, size bu yolculuğunuzda eşlik edebilirim- bu yeterince etiktir sanırım. Gelelim eşcinsel tedavisi yaptığını söyleyen bir psikoterapistin durumuna...Benim katılmadığım nokta bu arkadaşın etik bir bağlamda sorgulanmasıdır. Teknik olarak sonuna kadar konuşabilir ve tartışabiliriz. Fakat elimize,dilimize doladığımız "etik " kavramını etik olmayan bir şekilde,insanları aforoz edercesine kullanmak ne kadar doğru. Eşcinsel terapisi yapıyorum diyen bir terapist pekala, benim ki semptom tedavisidir diyebilir. Bu durumda panik atak tedavisi yapıyorum, uçak fobinizi tedavi ediyorum vs.diyen diğer arkadaşlarıda tespit edip hep beraber etik kurula şikayet etmemiz gerekmez mi?



Eşcinsel eğilimler hissedip, bunu benliğine, değer yargılarına, sosyal konumuna ters bulan ve bu yüzden acı çeken bir insana, eşcinsellik bir rahatsızlık değildir, doğal bir yönelimdir ya da tercihtir, ayrıca bu diğer eşcinsellere karşı ayrımcılık olur. Bu yüzden seni tedavi edemem diyen bir psikolog-psikiyatristin etik durumu ne olacaktır?

http://www.hipnozveterapi.com/

e-mail: alparslancigdem@hotmail.com



1122
Medya / ATLIKARINCA (ENSEST) http://www.atlikarincafilmi.com/
« : 04 Nisan 2011, 10:24:05 ös »
Erdem, Sevil ve çocukları Edip ve Sevgi’nin küçük bir kasabada süren yaşamları, Sevil’in annesinin felç geçirmesi sonucu İstanbul’a taşınmalarıyla değişmeye başlar.
Aradan geçen on yıl içinde Edip yatılı okula gitmiş ve evden uzaklaşmış, Erdem ise hala her zaman ulaşmak istediği iyi bir yazar olma hayalinin peşindedir.
Sevgi’nin ani bir şekilde değişen tavırlarını, içine kapanmasını ve mutsuzluğunu fark eden Sevil evde yaşanan bazı olayları sorgular ve kapalı kapılar ardındaki karanlık sırrı keşfeder.
Söylenemeyenler, çocuklukta açılan yaralar, suskunluklar bir gün çatlaktan sızmaya başlayınca oluşturduğu girdap da bütün aileyi paramparça eder.
Erdem’in beklenmedik ölümü bu cehennemden kurtulmaları için yeterli olacak mıdır? Yoksa ailenin her üyesi hayatları boyunca tek başlarına taşımak zorunda kalacakları gerçeklerle baş başa mı kalacaklardır?

http://www.atlikarincafilmi.com/

1123
Psikoloji / TV 5 ANA HABER BÜLTENİ "EŞCİNSELLİK"
« : 30 Mart 2011, 01:52:54 öö »
http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o  tıklayınız

Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

Tv5 iletişim:
istihbarat@tv5.com.tr
Haber Merkezi : (212) 495 10 15
Fax : (212) 548 94 73

1124
İÇİMİZDEN BİRİSİ

memurgundemi.com sitesi olarak 2009 yılında göstermiş olduğu üstün performansı nedeniyle Hukuk Müşaviri Sayın Hayati CANKALOĞLU’NU yılın başarılı bürokratı olarak seçmiş bulunuyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığında 2009 Yılının Bürokratını Seçtik

Memur gündemi olarak 2009 yılında göstermiş olduğu üstün performansı nedeniyle Hukuk Müşaviri Sayın Hayati CANKALOĞLU’NU yılın başarılı bürokratı olarak seçmiş bulunuyoruz.
2009 Yılında 43 icra takibi, 58 adli dava ve 236 adet idari davanın takibini gerçekleştiren Sayın Hayati CANKALOĞLU önceki yıllardan devam eden derdest davalarla birlikte yaklaşık bir yılda 650’den fazla dava takip ederek büyük bir başarıya imza atmıştır.

2009 yılı içerisinde yaklaşık 7730 yazışma yapmış ve çok sayıda duruşma takip ederek üstün bir performans sağlamıştır.

Hatırı sayılır bir hukuk bürosuna aylık 3-5 dava geldiği düşünüldüğünde bu başarı daha iyi anlaşılabilinir sanırız.

Öte yandan Sayın Hayati CANKALOĞLU Yöre, çevre ve ülke sorunları ile de yakından ilgilenen bir bürokratımız. İstanbul’da eğitim yöneticiliği yaptığı yıllarda arkadaşları ile birlikte Başakşehir Lisesi Spor Kulübünü kurmuştur. 2009 yılında ise, Kısa adı AFDER olan “Çorum Sungurlu Aşağıfındıklı ve Çevre Köyleri Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği”ni kurarak yöreye ve ülkeye yaptığı hizmetleri ile ışık saçmaktadır.

Yaptığı faaliyetleri “afder.net” internet sitesine taşıyan bürokratımız, vatan ve millet sevdalısıdır.

Bulunduğu her ortama, her zaman bir dinamizm kazandıran, pozitif enerji saçan bu değerli bürokratımıza hayat boyu mutluluk ve insanlığa hizmetlerine devamlılık temennisi ile çalışmalarından dolayı Milli Eğitim Bakanlığı’nda kendisini yılın bürokratı ilan ederek, başarılar diliyoruz.

http://www.memurgundemi.com/246_Milli-Egitim-Bakanligi-nda-2009-Yilinin-Burokratini-Sectik.html

www.memurgundemi.com

Sayfa: 1 ... 73 74 [75] 76 77 ... 89