Gönderen Konu: Cinsel Sapkınlıklar Psikolog Hüseyin KAÇIN 0 555 326 22 91  (Okunma sayısı 15182 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Fetişizm

Bir çok kişiler, fetişistin, annesine karşı duyduğu güçlü cinsel duyguların üstesinden gelememiş biri olduğunu ileri sürerler. Anaya karşı cinsel istek duymak da yasak olduğu için, onun bütününe karşı olan isteği, onun bir parçasına aktarırlar.

Bazı fetişistler, ömürleri boyunca bir kadınla normal cinsel birleşmede bulunamazlar ve annelerine ait bir eşyanın (önemsiz bir takı ya da süs eşyası gibi) ya da onunkine benzer her hangi bir kadın eşyasının (dükkândan alınmış bir kadın çantası bile olabilir bu) karşısında kendi kendilerini tatmin etmekle yetinirler.

Fetişist kişi çoğu zaman tutkusunu, kadın teninin yerine geçebilecek bir madde üzerinde toplar, örneğin, deri, lastik ya da ipekli maddeler, ona çocukluğunda annesine dokunduğu zaman aldığı zevki verebilir, öte yandan, bazı fetişistler bir kadınla cinsel birleşmede bulunabilirler, ama bunun için bir takım koşulların yerine getirilmesi gereklidir. Bunlar çoğu kez eşlerini, fahişelerin ya da «kötü» kadınların giydikleri bir takım giysi ya da süsler kullanmaya zorlarlar. Bu tür fetişlerin en belli başlılarından biri, çok uzun topuklu ayakkabılardır. Çünkü «namuslu» bir kadın sevmek bu kişiler için yasak sayılır, ama «kötü» bir kadınla cinsel birleşmede bulunmak yasaklanacak bir şey değildir.

Normal olmayan cinsel durumları kapsayan fetişizm kavramı Paris Üniversitesi psikoloji laboratuvarı şefi Profesör Alfred Binet tarafından küçük ve büyük fetişizm olarak iki gruba ayrılmıştır.

Küçük fetişizm, ancak eş (kadın ya da erkek) o fetişe sahipse meydana gelir. Çoğu kez fetişist, cinsel güç kazanmak için sevdiği kadının belli bir şekilde giyinip, soyunmasını ister. Sutyen, don ve çorap en yaygın fetiş örnekleridir.

Büyük ya da sapık fetişizm durumunda fetiş, sevilen bir insanın sembolü olarak kullanılmaz, tamamen onun yerini alır. Çamaşır, elbise, saç, resim ayakkabı gibi fetişlere değmek ve hatta fetişleri görmekle bile fetişist coşku duyar ve bu coşku onu cinsel doyuruya götürür. Birçok fetişist cinsel sembollerini dürüst olmayan yollardan elde ederler. Örneğin, çamaşır, şapka, ayakkabı, çorap vb. çalarlar.

Amerikalı cinselbilim adamı Alfred C. Kinsey, büyük fetişizmin çoğunlukla erkeklerde görülen bir bozukluk olduğunu ileri sürer. Bunun nedeni, kadın cinsel organına bakan erkeeğin, erkek cinsel organına bakan kadından daha çok haz duymasına bağlanabilir. Kadınlar cinsel yönden erkekteki somut nesnelere değil, erkeğin genel olarak kendileri üzerinde bıraktığı etkiye önem verirler. Fakat kadınlar arasında da sakal, bıyık, koku, çamaşır, pipo fetişizmi vardır. Ancak bu tür fetişizm küçük fetişizm grubundan sayılır.



Sadizm
Açık saçık kitaplar ya da filmlerde en çok işlenen konuların başında sadizm ve onu tamamlayan bir sapma olan mazohizm yer alır. Hatta aynı konulara ciddi ve edebi romanlarda ve kimi zaman da televizyonda bile rastlanır. Batı dünyasının özellikle ilgisini çeken bir sapmadır bu. «Sadizm» terimi, XVIII. yüzyılda yaşamış bir Fransız soylusunun adından türemiştir. Adı Marquis de Sade olan bu yazar, kendi sapık davranışlarını ayrıntılı olarak anlatan yapıtlar yazmıştır. Günümüzde sadizm olarak nitelenen davranışlar eskiden de bilinen ve uygulanan şeylerdi.

Sadist, eşine çeşitli yollarla acı çektirmedikçe cinsel zevk duymayan ve orgazma ulaşamayan kişidir. Tek amacı eşini tam anlamıyla kendi egemenliği altına almaktır. Çoğu kez, karşısındakine acı çektirmek, sadistin orgazma ulaşabilmesi için yeterli olmakla birlikte, kimi zaman türlü eziyetlerle başlayan birleşme, normal bir şekilde, yani penisin dölyoluna girmesi ile sonuçlanabilir. Ancak sadist, eşinin acı çektiğini, aşağılık bir duruma düştüğünü görmeden penisinin sertleşmesine yol açacak cinsel coşkuyu duymaz ve coşkusu artmaz. Bütün acı çektirmek isteğine karşın, sadist kişi pek seyrek olarak eşini ciddi şekilde yaralar.

Sadizmin hemen hemen bütün şekilleri bir «oyun» havası içindedir; tıpkı çocukların oynadıkları hırsız polis ya da savaşçılık oyunları gibi. Ama sadist kişinin bu sert gövde ve güç gösterilerinin gerisinde çok derin kaygılar yatmaktadır. Ana babasının sevişmesini gören bir çocuk, çoğu kez babasının annesinin canını acıtmakta olduğuna inanabilir. Çünkü çok derin cinsel coşku, dış. görünüş bakımından çok büyük bir acıyı andırır. Sadist kişi, eşinin canını yakmak gereksinmesini duyar. Bunu her yaptığında bilinçaltında şunları söylemektedir kendisine: «İşte bir kez daha tanıtladım ki kadın ölmüyor. Demek babam da annemi öldürmemiş.»

Eşini kırbaçlamaktan zevk alan adam ile, tanımadığı bir kadının zorla ırzına geçip sonra da onu öldüren adam arasında çok fark vardır. Irz düşmanları aynı zamanda sadist olabilirler, ama tipik bir sadist olmadıkları kesindir.


Mahoizm

Sadizmi tamamlayıcı nitelikte olan bir başka sapmada mazohizmdir. Bu terim, XIX. yüzyılın sonlarına doğru yaşamış olan bir romancının adından türetilmiştir; Lepold von Sacher Masoch, acı çekmekten özel bir zevk duyan kişilerin yer aldığı romanlar yazmıştır.

Her iki cinsten kişi de mazohist olabilir. Hatta bu tür dürtülerin bazıları normal sayılabilir, ancak bazı kişiler, acıdan cinsel haz duymak gibi ruhsal bir sakatlık içindedirler. Bu terim genellikle gövdesel acı duymadıkça ve kendisini aşağılık bir durumda görmedikçe cinsel coşku duymayan ve doyuruya ulaşamayan kişiler için kullanılır. Kadınların sık sık aradıkları aşağılatıcı durum kendilerini bir fahişe yerine koymak olur; mazohist kadınların çoğu kocalarından para almadıkça orgazma erişemezler.

Bağımsızlık gereksinmesinin yanı sıra, insan sevilmek ve korunmak ister. İşte sadist ve mazohist kişiler, bu güçlü duyguları ayarlayamamış olan kişilerdir. Ana-baba ile çocuk arasındaki «emir vermek uymak» ilişkisini her zaman yeniden yaratmak zorundadırlar. Bu nedenle de olgun yaşa geldikleri halde olgun ilişkiler kuramazlar.



Sakatlık Fetişizmi

Herhangi bir gövdesel aksaklığı ya da sakatlığı olan bir kişiyle cinsel birleşmede bulunmaktan özel bir zevk duyan kadın ve erkekler vardır. Kambur, tahta bacak ya da aşırı çirkinlik adı geçen kişilerde cinsel coşku yaratabilir. Bir gözünün üzerinde siyah bir bant bulunan bir erkek ayrıca güçlü bir erkek olduğu izlenimini de uyandırabilir. Hattâ birkaç yıl önce, çok ünlü bir Amerikan gömlek fabrikası, reklâm fotoğraf ve filmlerinde böyle tek gözü siyah bantla kapanmış bir erkek kullanmıştı.

Bu tür duyguları tanımlayacak bir terim bulmak gerekirse, buna sakatlık fetişizmi demek en yerinde olur. Ama şunu unutmamak gerekir ki, tek tek olgularda bu durum bir acayiplik, bir anormallik, ya da bazılarının dediği gibi bir sapıklık şekline dönüşebilirse ele, tıpkı diğer fetişlerde ve sadizm, mazohizm gibi sapıklıklarda da olduğu gibi, normal sayılan insanlarda da sakatlık fetişizminin izlerine rastlanabilir. Önemli olan bir takım gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve aşırılığa kaçmamaktır.
« Son Düzenleme: 05 Ocak 2012, 10:45:12 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cinsel Sapkınlıklar
« Yanıtla #1 : 02 Ağustos 2010, 04:28:22 ös »
Homoseksüellik

Bir erkeğin bir erkekle. ya da bir kadının bir Badınla cinsel ilişkide bulunması. Kadın homoseksüellere sevici (lezbiyen) denir. Homoseksüel terimi, ilk kez 1869'da Macar hekimi Benkert tarafından kullanılmıştır.

Homoseksüelliğin nedenini bütünüyle açık layan bir kuram olmadığı gibi, bu durumu doğuran mekanizma da tam olarak anlaşılanla mistir. Homoseksüelliğe çeşitli etkenler sebep olabilir. Bu etkenlerin daha bebeklik çağında belirdikleri ve çocuğun anne ve babasıyla olan ilişkisinin bu etkenlerin başında geldiği görüşü çok yaygındır. Anne ve babayla olan ilişkiler, çocuğun duygusal hayatının gelişmesi ve cinsel eğilimlerinin yönlenmesi açısından etkili olurlar.

Homoseksüellik az sayıda kişiye özgü bir bozukluk değildir, çünkü ergenlik çağında homoseksüel eğilimler oldukça yaygındır; fakat bunlar sonradan genellikle normal ilişkilere dönüşürler. Bundan başka, homoseksüellik, bazı özel koşullar altında, örneğin uzun seferler yapan gemiler, hapishaneler gibi kapalı yerlerde belirebilir; fakat böyle çevrelerden kurtulan kişiler genellikle normal cinsel ilişkilere dönerler.

Erkek homoseksüelliği ile ilgili en eski yazılara Yunan şairi Homeros (M.Ö. VIII. yüzyıl) un yapıtlarında rastlanır. Yunanlı düşünür Aristoteles (M. Ö. III. yüzyıl) oğlanlara karşı duyduğu sevgiyi açıkça yazmaktan çekinmemiştir. Homoseksüellik Roma imparatorluğu zamanında da yaygındı. Julius Caesar için «bütün kadınların erkeği, bütün erkeklerin kadını» denirdi. Octavius, Tiberius, Caligula ve Neron gibi imparatorların da homoseksüel oldukları bilinmektedir. Ayrıca Büyük Frederich. Marlowe, Çaykovski, Rimbaud, Paul Verlaine ve Oscar Wilde gibi tanınmış kişiler de ünlü homoseksüeller arasında ysr alırlar.

Kadın homoseksüelliği de eski çağlardan beri bilinmektedir. Sevicilikle ilgili ilk yazılara yine Eski Yunan edebiyatında rastlanır. Seviciliğe, M.Ö. VI. yüzyılda Midilli adasında kadın sevgileri ile birlikte yaşamış olan ünlü Yunan kadın şairi Sappho'nun adından ötürü «safizm» de denir.

Homoseksüelliğin erkeklerde mi. yoksa kadınlarda mı daha yaygın olduğu konusunda değişik tahminler vardır. Birçok araştırma, erkeklerde homoseksüellik oranının yüzde dört ile yüzde altı arasında değiştiğini göstermektedir. Dr. D.J. West, Homoseksüellik adlı kitabında 20 erkekten birinin homoseksüel olduğunu öne sürmektedir. Freud'un homoseksüelliğin her iki cinste de aynı derecede yaygın öldüğünü öne sürmesine karşılık, Kinsey kadınlarda daha az görüldüğü kanısındadır. Kinsey 5,940 kadın üzerinde yaptığı araştırmalarda, bekar kadınlardan yüzde dört kadarının 25-30 yaşlar arasında homoseksüel olduklarını saptamıştır.

Antropoloji araştırmaları, 76 ilkel toplum dan 49'unda erkek homoseksüelliğinin normal karşılandığını ve toplum tarafından kabul edildiğini göstermektedir. Hatta kimi toplumlarda erkekler arasında evlenmeye izin verilmekte, bu durumda eşlerden biri kadın gibi giyinmektedir. Uygar dünyada, homoseksüeller, reklamcılık, güzel sanatlar, dekoratörlük ve kuaförlük gibi hem kadınların hem erkeklerin yapabilecekleri mesleklere girerler. Seviciler ise, öğretmenlik ve hemşirelik başta olmak üzere, daha çok kadınların çalıştıkları meslekleri tercih ederler.

Genetik bir etkenin homoseksüelliği önceden hazırlamakta rol oynadığını öne sürenler do bulunmakla birlikte, homoseksüelliğin doğmasında küçük yaştaki tecrübelerin payı olduğu görüşü günümüzde daha ağır basmaktadır. Homoseksüeller, doğuştan homoseksüel değildirler. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, cinsel davranışın birçok türde büyüme çağının ilk aşamalarında başladığını ve bu davranışın çeşitli denemeler yoluyla değiştirilebileceğini göstermiştir. Birçok homoseksüelin yetiştirilme biçimi ve aile ilişkileri üstüne yapılan araştırmalar da bu sonucu doğrulamıştır.

Psikanalistler, bu konuyu da bilinç altında yatan psikolojik mekanizmalarla açıklamaya çalışırlar. Yeni doğan bir bebek için anne ile baba ayrı cinsten iki kişi değildir; çocuk ancak daha sonra, olayların etkisiyle gerçekleri kavramaya başlar. Anneye duyuları sevgi sonradan cinsel bir anlam kazanır, erkek çocuk annesini babasından kıskanır ve babasını bir rakip gibi görür (Freud bunu Oidipus kompleksi diye adlandırır). Kız çocuk ise anneyi rakip olarak görür (Elektra kompleksi). Bunlar duygusal gelişmenin doğal ve kaçınılmaz aşamalarıdır. Erkek çocuk babayı, kız çocuk anneyi taklit eder.

Erkek çocuk anneyi, kız çocuk ise babayı sevdikleri ve arzuladıkları bir varlık olarak görürler. Babanın olmaması veya ailesini ihmal etmesi gibi hallerde, erkek çocuğun üstüne kişiliğini kurabileceği sağlam bir temeli yoktur. Freud annesiz büyüyen bir erkek çocuğun sonradan homoseksüel olmasını, çocuğun annesinin yerini doldurmak amacıyla, onun psikolojik görevini yüklenerek babasının sevgisini kazanmaya çalışmasıyla açıklar.

Aşırı derecede otoriter bir annenin oğlu için, başka bir kadını sevmek imkânsız olmasa bile, güç olabilir. Herhangi bir kadınla cinsel ilişkide bulunmaktan tiksinir. Homoseksüel erkeklerin büyük bir kısmının «analarının kuzusu» olmaları, yani pasif babalarla otoriter anaların çocukları olmaları bu görüşü destekler.

Bir başka önemli etki de çocuğun, cinsiyetiyle, ailesini, düş kırıklığına uğrattığının farkına varmasıdır. Kız gibi giydirilip, saçları uzatılan erkek çocuklara, pantolon giydirip erkeklerle oynamaya teşvik edilen kız çocuklara sanıldığından daha fazla rastlanır. Bu davranışlar ileride çocuğun cinsel yaşamını etkilerler.

Homoseksüel eğilimlerin gelişmesine anne ve babadan birinin ya da ikisinin birden ölmesi, güvenlik duygusunu azaltan durumlar; boşanmayla sonuçlanan ana baba geçimsizliği, yoksulluk, sinirli ya da ruh hastası ana babalar gibi etkenler de katkıda bulunur.

Kadınları sevici olmaya sürükleyen nedenlerle ilgili en yaygın görüşlerden biri, toplumsal ve kültürel baskıların etkisinde kalmaları görüşüdür. Bir erkek çocuk, çevrenin etkisiyle erkekliği doğanın bir üstünlüğü olarak görür, oysa kız çocuk için kadınlık özenilecek bir durum değildir; çünkü kadının toplumdaki rolü çoğu zaman arka planda kalır. Erkekleri homoseksüelliğe sürükleyen nedenler çoğu zaman toplumun istekleri ile bağdaşamamış olmalarıyken, kadınları bu yola iten nedenler daha karmaşık ve duygusaldır. Kadının toplumda küçümsenmesi onun sevici olmasında başlıca rolü oynayabilir. Kadın olarak amaçlarına ulaşamaması onu erkek gibi davranmaya zorlayabilir.

Homoseksüellerinin çoğu eşlerini gençlerden seçmezler ve önlerine gelen herkesle ilişki kurmazlar. Heteroseksüellere oranla daha sık sevgili değiştirirlerse de, beraberlikleri sanıldığından daha uzun, sürer. Yapılan araştırmalar, homoseksüel ilişkilerin yüzde altısının on yıldan fazla sürdüğünü, yüzde 25'inin de beş yılı aştığını göstermiştir. Sevicilerin beraberlikleri genellikle daha da uzun sürer.

Dünyanın heteroseksüel ilişkiler üstüne kurulduğu gerçeği birçok homoseksüele acı görünür. Yalnızlık homoseksüel için yaşlandıkça gitgide büyüyen bir sorun haline gelir ve onu intihara sürükleyebilir. Her iki cinsten birçok homoseksüel çocukları olmamasından ötürü büyük üzüntü duyarlar ve toplumsal hizmetlerde büyük çaba göstererek sevme ihtiyaçlarını tatmin etmeye çalışırlar. Toplumun homoseksüelliği kötü karşılaması, bu sorunun, bilimsel olarak incelenmesini son derece güçleştirmiştir. Bu tutum özellikle Kuzey Amerika'da yaygındır. Son araştırmalar A.B.D. nüfusunun yüzde 63'ünün, homoseksüelleri toplum için zararlı kişiler olarak değerlendirdiğini göstermiştir. İngiltere ise 1967'de İsveç'i örnek alarak kabul ettiği bir yasayla, 21 yaşın üstündeki iki erkeğin gönül rızasıyla olan özel homoseksüel ilişkilerinin kovuşturma konusu olamayacağını kabul etmiştir.


« Son Düzenleme: 28 Kasım 2010, 12:08:09 öö Gönderen: alıntı »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cinsel Sapkınlıklar
« Yanıtla #2 : 02 Ağustos 2010, 04:29:26 ös »
Ayak Fetişizmi

Cinsel yasamda ayakların da, öteki bazı organlara oranla daha az olmakla birlikte, önemli bir yeri vardır. Erkeklerde cinsel isteği kamçılayan unsurlardan bir tanesinin de ayaklar olduğu, çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar sonucunda doğrulanmıştır. Bir çok erkekler için, kadının göze en hoş gelen, en gıcıklayıcı üyesi ayaklarıdır. Çoğu erkekler sevdikleri kadının ayaklarını öpmekten özel bir tat almaktadırlar. Günümüzde de kadınların ayaklarını güzelleştirmek için ayrı bir çaba ve özen göstermeleri, erkeklerin bu duygusunu sezdikleri için olabilir. Ancak, bazı erkeklerde, kadın ayağına karşı şehevî bağlılık aşırı,bir dereceye ulaşmakta ve «ayak fetişizmi» adı verilen bir tür sapıklık meydana getirmektedir.

Ayak fetişizminin yanı sıra, ayakkabı fetişizmi de oldukça yaygın sayılabilecek bir sapıklıktır Hattâ bazı hekimler en yaygın fetişizmin bu olduğunu söylerler. Kadın ayakkabılarına karsı aşırı bir bağlılık duyan ve cinsel isteklerini ayakkabılara dokunarak doyuran erkeklerde aynı zamanda işkenceye uğramaktan cinsel bir tat duyma sapıklığı da görülebilir. Bu tip erkekler, kadının ayakkabıları ile kendilerini çiğnemesinden en yüksek cinsel coşkuyu bulurlar.
« Son Düzenleme: 28 Kasım 2010, 12:08:13 öö Gönderen: alıntı »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cinsel Sapkınlıklar
« Yanıtla #3 : 02 Ağustos 2010, 04:30:17 ös »
Otik Erotik

Bir çiftin cinsel birleşim anında çıkardığı sesleri dinleyerek, ya da o sesleri hayalinde canlandırarak cinsel haz duyma ve doygunluğa erişmeye otik erotik denir. Viyanâlı psikiatrist Wilhelm Stekel "Psikoseksüel İnfantilizm" (psikoseksüel gerilikler) adlı kitabında aşağıdaki örneği vermektedir (1922):

"Bay W. H. yirmidokuz yaşında bir ticaret mümessilidir ve kadınlar karşısında cinsel güçten yoksundur. O kendi kendini hep yanındaki odada bir çifti cinsel birleşim anında düşünerek ve onların çıkardığı sesleri hayal ederek tatmin etmektedir. Daha sonra bu hayalini fiiliyata döker ve saatlik oteller arayarak iki odanın arasında bulunan ve özellikle ince duvarları olan odalar kiralamaya başlar. Ayrıca yüksek bahşişler vererek ilginç komşuluklar kurmayı da garanti altına alır. Bay W. H. odaya yerleştikten sonra can kulağı ile yan odadan gelen gürültüleri dinlemeye koyulmaktadır Bu şekilde duyduğu gürültülerden kafasında bir takım olaylar canlandırarak cinsel hazzın en yüksek noktasına erişmekte ve orgazm olmaktadır."

Başka bir hekim ise şu olayı anlatmaktadır: Bayan A. B. 32 yaşında bir terzidir ve uykusuzluk nedeniyle doktora başvurur. Bayan A. B. yanındaki odada kimsenin bulunmadığını bildiği halde şüpheli sesler duyduğunu ve bu yüzden uyuyamadığım anlatır. "Bu sesler onu öylesine tahrik ediyormuş ki hemen yataktan fırlayarak kulağını duvara dayıyor ve salt duyduğu seslerin etkisi ile cinsel gerilime, hattâ doygunluğa erişiyormuş, ancak bazen eliyle de yardımcı olması gerekiyormuş."

Otik erotikçilere yanı ses yolu ile cinsel haz duyanlara «ekutör» (dinleyici) adı verilmektedir, «ekutör» «voyör»ün (röntgenci) bir başka türüdür, onun karşıtı gibi bir şeydir. Bunlar göz yolu ile yani bir çift cinsel birleşimini seyrederek cinsel doygunluğa erişirler.

Cinsel birleşimde bulunan bir çifti seyreden ve bu arada onların çıkardığı sesleri de duyan voyörlere karşılık otik. erotiğe yönelenler yalnızca çiftin çıkardığı sesleri duymakla yetinirler, tabii bu yüzden de sık sık düş kırıklığına uğrayabilirler. Tipik ekutörler yan odada geçenleri optik olarak izlemek için en ufak bir çaba harcamazlar. Çünkü hem akustik olarak meydana gelen etki yani duyulan haz tatmin olmak için yeterlidir, hem de anahtar deliğinden içeri baktıklarında tüm hayallerinin boşa çıktığını zira içerde hiç de sandıkları gibi bir şeyin olmadığını görmek tehlikesi vardır.

Ekutörlerin duyduklarını sandıkları gürültüler aslında doyurulamamış, gerçekleştirilememiş olan hayallerin ürünüdür. Birçok yaşlı pansiyoncunun (kadın olsun erkek olsun) genç müşterilerine duydukları kinle karışık sevgi de böyle açıklanabilir.

Yukarda söz konusu olan bayan A. B.'nin peşini hastahane odasında da bırakmamıştı duyduğu acayip sesler. A. B. bütün gece iki yaşlı kadının yattığı yandaki odadan şehvetli inlemeler geldiğini duymuş ve sabah erkenden hayalini kurduğu erkeği göre bilmek için odanın kapısında pusu kurmuştur. Bekleme odasında otururken ise yanda bulunan kontrol odasından bir takım şüpheli seslerin geldiğini duymuş ve içerde bir takım cinsel şeylerin döndüğü düşüncesine kapılmıştır.

Hastalarının hayat hikâyesini inceleyen Stekel otik erotiğe saplananların özellikle küçükken ebeveynlerinin odasında yatan kimseler arasından çıktığını saptamış, bu gibi kimselerin cinsel gelişiminin anne ve babalarının cinsel birleşim anında çıkardıkları sesleri duya duya bozulduğunu ileri sürmüştür.




Çoğulculuk (Pluralizm)

Bir tür cinsel sapıklıktır. Bu sapmayı gösteren bir kimsenin cinse! doyuruya erişmesi için kendisine birden fazla eş bulması gereklidir. Pluralizm iki biçimde kendini gösterir.

1- Erkek kendisine iki ya da daha fazla kadın bulmak için çalışır. Cinsel birleşim anında bu kadınların her biri aynı anda ve herhangi bir biçimde kendisi ile meşgul olurlar. Ancak böylece cinsel doyuruya erişebilir.

2- İkinci tür pluralizmde ise birkaç çift cinsel birleşimde bulunurken diğerleri onları seyreder. Pluralizmin bu ikinci türünden seks partileri ve sefahat âlemleri doğmuştur.
« Son Düzenleme: 28 Kasım 2010, 12:08:27 öö Gönderen: alıntı »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cinsel Sapkınlıklar
« Yanıtla #4 : 02 Ağustos 2010, 04:32:32 ös »
Bastırılmış Cinsel Duygular ve Sapmalar.

Birçok erkeğin fahişelerle cinsel ilişkiye girme nedeni ise bastırılmış sadist, mazohist ya da fetişist cinsel duygularını doyur­ma olanağını aramalarıdır. Sadizm başka­larına eziyet ederek cinsel zevk alma durumudur. Mazohizm ise bunun tam karşıtı olup, eziyet çekerek cinsel hazza ulaşmayı içerir. Davranışçı ruhbilim açık­lamaları mazohizmi tahripetme arzusunun ters dönmüş şekli olarak görür. Çok zaman sadizm ve mazohizm bir arada bulunurlar. Bu cinsel sapmanın cinsel arzuların bilinçaltına itilmesi ile oluştuğu belirtilmektedir.

Fetişizm ise bir cinsel uyaran bozuklu­ğudur. Cinsel nesne olarak, normalde cinsel amaçlarla kullanılmayan herhangi bir şeyin, onun yerini alması durumudur. Normalde bir erkek için cinsel nesne kadındır, “ancak günlük yaşamında birçok kadınla karşılaşan erkek için bu kadınlar­dan ancak birkaçı cinsel çekicilik özelliğini taşırlar. Bunun nedeni, bu kadınların bazı özelliklerinin (saç rengi, davranışlar, v.b.) erkekler için cinsel uyaran niteliğini kazanmalarıdır. Fetişizmde bu uyaran, asıl cinsel nesne olan kadından yalıtılıp koparılarak başlıbaşına bir cinsel uyaran haline gelmiştir. Fetiş, bir ayak olabileceği gibi bir ayakkabı da olabilir.
Sadomazohizm yada fetişizm gibi bastırılmış cinsel duygulara sahip erkekler, günlük yaşamlarında tanıştıkları kadınlar­la bu duygularını doyurma olanağını bulamadıkları için, cinselliğini çok çeşitli yöntemler uygulayarak satabilen fahişeler­le doyuma ulaşmayı denerler. Fahişeler için ise olay, alışılmışın dışında da olsa, ticaret anlamını taşımakta ve bunlar hergün değişik erkeklerle karşılaştıkların­dan, herhangi bir kadına uzak ve irkiltici gelebilecek bazı cinsel ilişki biçimlerine karşı daha toleranslı olabilmektedirler,
Bu anlamda fahişeler, cinsel etkinliğe yer vermeyen eğitim ve baskı altında tutulan cinselliğin yol açtığı sağlıksız cinsel etkinlik biçimlerine karşılık verebilen, toplumun sağlıksız cinsel-duygusal yaşa­mım doyuran cinsel araçlardır.
Fahişelerle ilişki kurmayı seçen bir diğer grup da fizik olarak kusurlu ve eş bulamayan yaşlı erkekler olabilir. Cinsel etkinliklerinin artık varolmadığı düşünü­len yaşlıların, bu etkinliklerini ortaya koymalarının toplum tarafından rahatlıkla kabul edilmediği ortamlarda fahişeler bir kurtuluş umudu olmaktadır. Bu türden kimselerin cinselliklerini rahatlıkla ortaya koydukları ve fizik kusurlarından bahsedilmediği yerlerdir buraları.
Kadınların fahişe olmalarının, erkekle­rin de fahişelerle cinsel ilişkiye girmelerinin nedemeri, ekonomik ve kültürel boyutlar taşımaktadır. Yani fahişelik kurumu top­lumdaki bir dizi koşullarla varolmakta ve varlığını sürdürmektedir. Toplum içindeki diğer gerçeklerden bağımsız olmadığı halde yüzyıllardır kamuoyunun tepkisi bizzat fahişeler üzerine odaklaşmış ve onlar aşağılanmalardır.
« Son Düzenleme: 28 Kasım 2010, 12:08:30 öö Gönderen: alıntı »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cinsel Sapkınlıklar Psikolog Hüseyin KAÇIN 0 555 326 22 91
« Yanıtla #5 : 13 Mart 2012, 06:52:19 ös »
...