Gönderen Konu: ..çocuk ailenin aynasıdır. Siz ne iseniz çocuğunuz da o dur...  (Okunma sayısı 26385 defa)

alıntı

  • Global Moderator
  • Full Member
  • *****
  • İleti: 142
    • Profili Görüntüle
1983 istanbul doğumlu bir erkek çocuğu.henüz 6 yaşını tam doldurmadan ilkokula gitmek için ailesine ısrar ediyor,yalvarıyor ‘anne bende okula gitmek isterim’ diye.Aile daha fazla dayanamıyor ve okula gönderiyor çocuğu.Aslında çocuk iki nedenden ötürü okula gitmek istemektedir.Biricisi evde sıkıcı,ciddi,gergin bir ortam vardır.Babaanne,anne ve baba sürekli kavga halinde ve evin en büyüklerinden abla da evin halinden etkilenmiş ve o da gergin.Erkek abi ise evden kaçmanın bir yolunu bulmuş fakat o da anneyi çok üzmektedir.İkinci neden ise hayatı keşfetme isteğidir.Yeni insanların daha doğrusu farklı insanlarla tanışma arzusu vardır

Annenin üzüldüğünü henüz 4-5 yaşında farkeden çocuk anneyi ve babasını üzmemek için elinden geleni yapmış ve uslu çocuk olmuştur.Yani usluluğu övülmüş çocuğun ,fakat çocuk hareket etmek istiyor etrafı dağıtmak yeni şeyler bulmak kalem kullanmak,oyuncakları açmak vs. ama  ne zaman elini bir şeye atsa anne ‘olmaz çocuğum!’ diyor.Çocuk huysuzlanmıyor mızmızlanmıyor çünkü anne üzüldüğünde o da üzülüyor.Bu çocuğun annesine bu kadar düşkün olmasının nedenlerinden biri yaşı ve doğal olarak gelişim sürecindeki annesine düşkünlüğü ve anne ,onun annesi,biriciği veya tek annesi yani tek koruyan ,yetiştiren ilgilenen kişi de YALNIZdır (tıpkı kendisi gibi)  babanın anneye kızmasını, hakaret etmesini ,en önemlisi annenin  ağlamasını görmüş ve anneyle beraber ağlamıştır.Anne de babaanneye kızıyor fakat babaanne cüsseli bir kadın olduğundan ona pek acımıyor ama bazıları iki arada bir derede kaldığıda oluyor.Kimi zamanlar anneye kızdığında örneğin anneyi ondan sevgisini çekmekle tehdit edercesine cezalandırıryor.Aslında büyük ihtimalle çocuk bu oyunu annesinden öğrenmiştir.Çünkü henüz bu yaşta çocuk bu kadar derinden düşünemez.Annesini ondan sevgisini çekmekle tehdit ettiğini annesinin ençok kavga ettiği kişinin yanına kaçmasından anlamaktayız.Bunları anlatırken sadece çocuğun gözünden onun etrafını anlatmaya çalıştım çünkü bu yaşlarda çocuklar dünyayı kendi bakış açılarıyla algılarlar,bencil demek istemiyorum çünkü bencillik paylaşmasını bilipte paylaşmayan olgunlar için geçerlidir.

            Çocuk ilkokul çağı çocuğundan birazdaha erken yaşta okula başlar ki aslında bu yaşta anaokulunda olmalıydı fakat anne baba çocuğun ısrarını bahane ederek çocuğu erkenden ilkokula yazdırırlar işte anneye göre asıl sorun burada başlamaktadır. Çocuk ilk günlerde okula gitmeye çekinir ama ısrar etttin oğlum sen istedin ve gideceksin derler çocuk için. Çocuk boynunu büksede hertürlü acındırma numaralarını yapsada yine de bir türlü “çıkartın beni” okuldan diyemez ki dese bile ne yapılacağı  veya ne yapılması gerektiği tartışılır. Çocuk henüz birinci sınıftayken okuldan kaçmak için bütün yolları demeye başlamıştır.çünkü yaş olarak henüz bu kadar kalabalık insanların içinde olmaya hazırdeğildir.henüz keşif çağıdır hayatı insanları hayvanları doğayı keşfetmesi gerektir.çocuk okula başladıktan bir müddet sonra ancak bunları yapabilmeye başlamıştır halbuki 6-7 yaşında artık soyut şeytler üzerine düşünmeye başlaması gerekirdir.Fakat bu çocuk bu döneminide sorunlarla geçirmiştir.Cezalarda çocuğumuzun yenişeylere olan keşfini kısıtlar mesela aynı çocuğun anılarına bakarsak ;Binbir zahmetle aldırdığı bisikletiyle gezerken yaşca büyük olan abisinin bir arkadaşı çocuğa ‘gel aşağı mahalleye dondurma yemeye gidelim’ der çocuk büyük olan kişiden destek alarak gider fakat eve birkaç saat de gecikir annesi çok merak etmiştir doğal olarak.Ama çocuk annesinin onu merak ettiğini süpürgeyi görünce anlamıştır. Yani bu tür dış dünyayı keşfetmeleri anne veya baba tarafından sürekli cezalandırılmıştır.Birgün bu çocuk henüz 3. Sınıftayken evden kaçmayı ve bir bisikletçi babaya ‘baba’ demeyi tercih etmiştir.Bisikletine binmiş sonsürat bisikletçiye gidiyormuş ama yapamamış gözyaşları içinde evine geri dönmüş üstünde büyük bir ağırlıkla.Evine dönmüş çünkü anne babasını terk edememiş ağlamış annesini düşününce.  Üstünü değiştirip okuluna gitmiş tabiki isteksizce.Bu düşüncesinide annesine açamamıştır.     Bütün bunlara rağmen ilkokulunu başarıyla bitirmiştir

Ardından yatılı bir okula gönderilir buradanda çok kaçmıştır ama hocaları(ki onu yaramazlık yaptığı için döven hocaları)  bu çocuğun iyi olduğunu söylemişlerdir.Ama çocuk evde kalmak istiyor ve herkes gibi evden okula devam etmek istiyor bunu defalarca ailesine söylemsine rağmen ‘şimdi okuldan alırsak sene kaybedecek’diyerek yatılı okuldan almıyorlar.Aslında burada anne baba birazda çocuğun sorumluluğundan kaçmaktadırlar.kısacası çocuk orta okunu burada bitirmeye zorlandırılır.Fakat çocuk artık bağımsızca yaşaya bileceğine emin olduğundan bu okuldan kaçar sonsenesinde.Ardından çocuk cealandırılmak için birkaç işe verilir bir sene sonra sonra bir okul açılır.Çocuğumuz yatılı yurdundan kaçtığı için orta okulu bitti sayılmamaktadır ve bir özel okul butip çocuklar için bir fırsat vermiştir ve bu okula başlar çocuk yaramazlıkları hat safhaya ulaşır okula devamsızlığı değilde devam ettiği günlerini hesaplamak daha kolaydır.Fakat çocuk hayatında ilk defa bir psikolojik destek alabileceği bir psikologla karşılaşır.Bu okulun onun hayatında en iyi yönü bu psikolog olmuştur aksi taktirde ne okuya bilecek nede ruhen veya fiziken sağlıklı bir insan olamıyacaktır.Suçluluğu öğrenmiştir,vicdanı annesini daha henüz 3-4 yaşından beri anlaya bildiğinden çok gelişmiştir.Aile içi çatışmalardan bıktığından çocuk bu aile içi problemlere bir son vermek için hep iyi çocuk olmaya çalışmıştır ve aynı zamanda ailesinin istediği gibi başarılı bu esnada ilk okul dışında hep kendilerinden büyük insanlarla arkadaşlık etmiştir.

Şimdi bir düşünürsek neden bu çocuk ilkokulda gerçekten başarılı,insanlarla akranlarıyla ilişkileri iyi ve daha yaşlı yaşlarda da çekinmeden istediğini söyleye bilen bir insan olamamıştır.Veya bu çocuk sizce başarılı olabilir miydi,zeki diye adlandırılan o büyük insanlardan olabilirmiydi?Elbette kocaman bir HAYIR dememiz lazım.Çocuk ailenin aynasıdır.Siz ne iseniz çocuğunuzda o dur.Ne kadar sevgi ve esnek kurallarla çocuğunuzu yönetirseniz çocuğunuzda o kadar kurallarını esneten ve insanları seven bir insan olarak hayatını sürdürür.Sevgi,güven(Ki ilkokul öncesi ve ilkokul çocukları için bu ailenin tutumudur,onun serbestçe oyunlar oynamasına,etrafı dağıtmasına,bağırmasına ne kadar izin vediğinizle ilgilidir) ve tabiki kurallar ama kesinlikle esnek kurallardan bahsedebiliriz.Katı kurallar yoktur.Çok imkansızca veya edepsizce bir şey yapmadığı veya istemediği sürece kurallar esnetilebilinir.Cezalar asla ‘seni sevmem böyle yaparsan gibi olmamalı’ sevgiyle tehdit tuhaf ceza çeşididir ve çocuk için kesinlikle sakıncalıdır.Dayaktan asla olmamalı ama insan olduğumuzu ve bazen çok sinirlendiğimizi unutmassak başka yöne çevirin kızgınlığınızı.Çocuğunuz 2 yaşlarındayken çok inatçı olabilir etrafıdağıta bilir herşeyi kızdığında fırlata bilir.Ama bir iki sene sabrederseniz karşınızda dahi bir çocuk olacaktır.Eğer başka bir evde bunu yaparsa çocuk ,çocuğunuzu durdururken sakince yaklaşın ve arkasından sevgiyle kucaklayarak ona çok sıkmadan sarılın göreceksinizki bir dakika içinde sakinleşecektir.Bu dönemler her çocukta vardır ve 5 yaş civarı sonlanır artık çocuk sözel yollarla kızgınlığını anlatmaya başlar.Sinirlendiğinde sizinle konşarak bunu ifade edebilir.

            Çocuğunuzla daima konuşur ve sevdiğinizi ona belli ederseniz gerek sarılarak ,okşayarak gerek seni seviyorum diyerek çocuğunuz kendini güvende hissedecektir.çocuğunuz doğduğundan 7 yaşına gelene kadar ne kadar çok konuşur ve nakadar çok oyun oynamasına insanlarla kaynaşmasına yeni yerler keşfetmesine vesile olursanız o kadar başarılı ve o kadar da zeki olacaklardır.Çocuğunuzu ne kadar cezalandırırsanız,ne kadar döverseniz,Dış dünyayı keşfetmesini ayıp,günah,vs kavramlarla kısıtlarsanız ve sorduğu sorulara ne kadar az cevap verirseniz o kadar suskun,girişken olmayan,karamsar,yardıma ihtiyacı olan,sıkıntılı,başarısını ve zekasını gösteremeyen bir insan olacaktır

            Kısaca özetlersek en önemliler sevgi, esnek kurallar, ona güvendiğinizi göstermeniz,keşif çabalarını kısıtlamamanız.Sevgisniz sözel ve bedensel olarak belli edin,ceza yerine sevgiyle ödüllendirin kötü bir şey yaptığında yaptığın iyi bir şey değil ve bu yüzden yapmaya devam etmene izin veremem diyebiliriz.

Çocuk neden kötü bir şey yaptığım? dediğinde de izah ederseniz göreceksiniz ki onu daha az yapacak veya yapmayacaktır.İyi brşey yaptığında maddi ödül yerine sevgiyle ödüllendirirseniz gelişimi daha sağlıklı olacaktır.Küçük yaşlarda çocuğunuz aman rezil olamayayım aman kimse bir şey demsin diye ksıstrsanız o da keşif dünyasını kısıtlayacak ve başarıya giden en geniş yolu etrafınızdan  duyacağınız yarın unatacağınız sözler yüzünden kapatmış olacağız.Kuralsız bir hayat olamaz ama bazen esneye bilmeli kurallarımız ve neden bu kuralı ona koyduğumuzu açıklamamız lazım.Asla sevgimizi ondan geri çekmekle cezalandırmamalıyız.

            Başarı sorunu var çocuğumun,peki siz ne kadar başarılısınız?Benim çocuğum okulda hiç konuşmuyor peki siz onunla ne kadar konuştunuz ve ona ne kadar konuşmayı öğrettiniz?Benim çocuğum hiç ders çalışmıyor,Peki siz işlerinizi severek mi yapıyorsunuz evde veya iş yerinizde?Çocuğum kitap okumuyor ,peki siz ne kadar kitap okuyorsunuz ve bunu sevdirerek ne kadar çocuğunuza anlatıyorsunuz?Benim çocuğum zeki değil mi acaba,peki zeka dediğiniz şey nedir?Ve neden zeki olmasını istiyorsunuz etrafınıza zeki bir çocuğunuz olduğunu anlatmak için mi?Diye bir sürü surular vardır daha aklıma gelmeyen peki siz hangi şikayette bulunacak ve hangi soruyu kendinize soracaksınız?Unutmayın çocuğunuz ailenizin aynasıdır sizin eşinizin ve etrafınızla kurduğunuz ilişkinin bir aynasıdır…

            
Psikolog Abdurrahman ALUÇ
« Son Düzenleme: 18 Ocak 2012, 11:30:29 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: ..çocuk ailenin aynasıdır. Siz ne iseniz çocuğunuz da o dur...
« Yanıtla #1 : 05 Ocak 2016, 02:33:40 ös »
..