Gönderen Konu: savunma mekanizmaları  (Okunma sayısı 23005 defa)

alıntı

  • Global Moderator
  • Full Member
  • *****
  • İleti: 142
    • Profili Görüntüle
savunma mekanizmaları
« : 09 Mart 2009, 03:58:37 ös »
Dr. Murat BEYAZYÜZ
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Psikiyatri Kliniği

Savunma mekanizmalarının esas işlevi, zihnin zorlanma durumlarında, zihinsel yapının bütünlüğünü ve dengesini sürdürmektir. O halde, normal dışı zihinsel işleyişin belirleyicisi savunma mekanizmalarının kullanılması değildir. İstisnasız her insan, zihinsel yapısının bütünlüğünü korumak ve kendisini dengede hissetmek için savunma mekanizmaları kullanır. Bununla birlikte savunma mekanizmalarının nasıl, ne sıklıkta ve hangi durumlarda kullanıldığı normal dışı işleyişi belirlemekte bir kriter olabilir.
Zihinsel aygıt aynı anda birbiri ile bağdaşmayan birçok dürtünün zorlamasıyla karşılaşırsa bu duruma “çatışma” denir. “Çatışma” kavramı aynı zamanda “süperego” istekleri ile “id” istekleri arasındaki uyumsuzluğu ve hatta “id” veya “süperego”nun isteklerinin dış dünya ile uyumsuzluğunu da anlatır. Bu çatışmaların “ego”da yarattığı anksiyete savuma mekanizmalarının yardımıyla giderilir.
Şimdi bu savunma mekanizmalarını kısaca anlatmaya çalışalım.

Bilinçdışı Bastırma (Repression)
Dürtülerin, insanın isteği dışında bilinçdışında tutulması ve bilince çıkmalarına izin verilmemesi anlamına gelen bilinçdışı bastırma (repression) ile, istenmeyen, hoşnutsuzluğa yol açan istek, anı veya duyguların bilinçdışına itilmesi yönündeki çabayı anlatan bilinçli bastırma (supression) birbirinden farklı zihinsel süreçleri ifade eder. Bilinçdışı bastırma ile bilinçdışında tutulan dürtüler hiçbir zaman bilince çıkmamışlarıdır ve çıkamazlar. Bilinçli bastırma ile bilinçdışına itilen yaşantılar ise daha önce bilinçli olarak yaşanmışlardır ve daha sonra bilinçdışına itilmişlerdir. Sonradan bilinçdışına itilen bu yaşantılar, bilinçdışı bastırma mekanizması ile “id”de hapis tutulan dürtülerden farklı olarak gerektiğinde bilince tekrar çıkarılabilirler.
Bilinçdışı bastırma (repression) savunma mekanizmaları arasında en önemli olandır, zira diğer tüm savunma mekanizmaları bu savunma mekanizması ile birlikte çalışırlar. Genellikle bastırmanın yetersiz kaldığı durumlarda, diğer savunma mekanizmaları zihinsel yapının selameti için “bastırma”nın yardımına koşarlar.
Bastırılan dürtülerin veya çatışmaların zaman zaman davranışlarda bir takım etkileri olabilir. Mesela ödipus kompleksinin çözümlenmeden bastırılması sonucu, yetişkinlikte bir takım cinsel sorunlar, karşı cinsle ilgili kararsızlık durumları ortaya çıkabilir.

Yâdsıma (Denial)
Kötü bir durumla karşılaştığımızda söylediğimiz “bu gerçek olamaz” cümlesi yadsımanın izini sürmek için iyi bir örnektir. Yâdsıma, içten ya da dıştan gelen tehlikeli bir durumun yok sayılmasıdır. Tüm ilkel savunma mekanizmalarına değişen oranda yadsıma da eşlik eder. Hoşnutsuzluk yaratan birçok olay, bilinçdışına bastırılırken, aynı zamanda yaşanmamış gibi de hissedilir, yani bastırmaya yâdsıma eşlik eder.

Yansıtma (Projection)
Kişi kendisinden kaynaklanan hoş olmayan yaşantıların sorumluluğunu, kendi dışındaki nesnelere yükleyerek bu yaşantıların yaratacağı anksiyeteden kurtulabilir. Yansıtmanın bir diğer şekli de, hoşnutsuzluk yaratan veya dış dünyaya uygun olmayan “id” veya “süperego” isteklerinin başka kişilere mal edilmesidir. Böyle bir durumda da yansıtma, yadsıma ile birlikte çalışır.

Neden Bulma (Rationalization)
Bu savunma mekanizması yapılan hareketi haklı göstermek için ya da hayal kırıklıklarının etkisini azaltmak için kullanılabilir. Örneğin, bir elektronik cihazı kullanım kurallarına tam olarak riayet etmeksizin kullanan ve bu ihmali ile cihazın bozulmasına sebep olan kişi, cihazın kaliteli olmadığını, dayanıksız olduğunu veya bir imalat hatası olduğunu söyleyerek kendisini suçluluk duygularından kurtarmaya çalışabilir.
Anlaşılabileceği gibi, neden bulma savunma mekanizması da hemen her zaman yâdsıma ile birlikte kullanılır.

Dışlaştırma (Externalization)
Kişi kendisinden kaynaklanan hoş olmayan düşünce, duygu veya isteklerin dış dünya ile ilgili olduğunu ve kendi zihinsel süreçlerinden bağlantısız olduğunu düşünür. Dışlaştırma sürekli şanssızlıktan yakınan insanların sıklıkla kullandığı bir savunma mekanizmasıdır.

İçleştirme (Introjection)
Bu savunma mekanizmasında, kişi başka bir insanın veya başka bir topluluğun özelliklerini zihinsel yapısının içine alır ve kendi kişiliğinin unsuru haline getirir. Amaç her savunma mekanizmasında olduğu gibi zihinsel aygıtı gerilimden korumaktır fakat bu savunma mekanizmasında gerilim daha çok dış kaynaklıdır. Süperegonun oluşumunda bu içleştirme mekanizmasının esas rolü oynadığını söylemiştik.

İçe Alma (Incorporation)
Bu mekanizmada, insan çeşitli sebeplerle ayrılmak zorunda kaldığı kişi veya kişileri, bu kişilerden ayrılmasının yarattığı anksiyete ile baş edebilmek için kendi zihinsel aygıtına dâhil eder, bu kişilerin özelliklerini kendi egosuna eklemler. Yani bir bakıma o kişileri kendi içinde yaşatır. Mesela, babasını kaybeden biri, onun paltosunu giyerek, onun tespihini kullanarak veya onun gibi davranarak onun özelliklerini kendi “ego”suna dâhil eder ve böylece ondan ayrılmanın yarattığı anksiyeteyi savuşturur.

Ödünleme (Compensation)

Bu savunma mekanizması ile insan, zihninde yer alan eksiklik, yetersizlikle ilgili imajlardan, bedenindeki eksikliklerden ya da kusurlardan veya sosyal alanlardaki yetersizliklerinden kaynaklanan rahatsız edici duygularından kurtulmak için bu eksik taraflarını yadsır, ama bu yâdsıma yeterli olmadığı zaman zihinsel, bedensel veya sosyal başka alanlarda kendisini geliştirerek eksik olduğu taraflarını yadsımayı kolaylaştırır.
Ne var ki ödünleme savunma mekanizması da diğer savunma mekanizmaları gibi her zaman olumlu sonuçlar doğurmaz. Örneğin, zihinsel bir takım eksiklik imajları sebebiyle sürekli aşağılanmaktan korkan bir insan, entelektüel alanda kendisini geliştirerek, bilgileri ile etrafındakileri sürekli aşağılamayı seçebilir. Böyle bir durumda da ödünleme mekanizmasının yansıtma ile birlikte çalıştığını görürüz.

Yüceltme (Sublimation)
Bu savunma mekanizmasında, kişi dürtü, eğilim ve isteklerinin dış dünya gerçekliği ile örtüşmediği durumlarda, bu dürtü, eğilim ve isteklerine toplum tarafından hoş görülebilecek kılıflar hazırlayarak zihinsel gerilimden kurtulur.

Yer Değiştirme (Displacement)
Bir duygu ya da dürtü, asıl hedefinden başka bir hedefe doğru yönlendirilmesi veya, bir duygunun ya da dürtünün yerine bir başkasının geçirilmesi şeklinde çalışan bir savunma mekanizmasıdır. Baskıcı bir babanın disiplininde yetişmiş bir kişi babasına karşı olan saldırgan dürtülerini ileride kocasına yönelterek bu dürtülerin yarattığı anksiyeteden kurtulabilir. Diğer durumda ise kişinin babasına yönelmiş yoğun saldırgan dürtülerinin yerine yoğun bir sevgi, saygı ve ilgi geçebilir.

Özdeşleşme, özdeşim kurma (Identification)
Normal gelişim süresi içinde çocukluk ve ergenlikte bu mekanizmanın nasıl ve ne amaçla kullanıldığını ve nelere hizmet ettiğini daha önce anlatmıştık. Aynı mekanizma yetişkinlikte daha çok kişinin kendi değerini arttırma veya kendisini korumak amacı ile kullanılır.
Burada belirtmek gerekir ki, özdeşim yoluyla edinilen kimlik bazı durumlarda yetersiz kalabilir ve kişiyi ciddi bir çatışma içine sokabilir. Bu nedenle özdeşleşmenin derecesi ve çeşitliliği bu savunma mekanizmasının işlevselliği açısından oldukça önemlidir.

Karşıt Tepki Oluşturma (Reaction-Formation)
Bilinçdışındaki dürtü, eğilim ve isteklerin bastırma mekanizması ile engellenmesi her zaman mümkün olmaz, bazen kişi, bilinçdışından gelen bu zorlayıcı isteklerle baş edebilmek için bilinçli olarak bunların tam tersi şeklinde davranışlar sergileyebilir ve bu şekilde suçluluk duyguları önlenir ve toplumun daha rahat kabul edebileceği bir kişilik görünümü oluşturulur.

Duygusal Soyutlanma (Emotional Insulation)
İnsan hayatta her an hayal kırıklıkları veya psikolojik travmalarla karşılaşabilir. Bu durumların yaratacağı gerilimden korunmak için bazı insanlar, normal bir zihinsel süreç olan duygulanma eğilimlerini baskılarlar. Böylece hayal kırıklıkları ve psikolojik travmaların etkilerini en aza indirmeye çalışırlar. “Duygusal soyutlanma” olarak adlandırdığımız bu savunma mekanizmasını kullanan insanlar genellikle duygusal olmayı bir zayıflık sayarlar ve bu sebeple güçlü olmak uğruna kendi duygularına yabancılaşırlar.

Düşünselleştirme (Intellectualization)
Düşünselleştirme dediğimiz savunma mekanizması, neden bulma ve duygusal soyutlanma mekanizmalarının birlikte kullanılmasıyla oluşur. Hayal kırıklığı veya suçluluk duyguları gibi hoşnutsuzluk yaşantıları karşısında kişi, hem durum karşısında duygularının açığa çıkmasını engeller hem de bunu kolaylaştırabilmek için hoşnutsuzluk yaşantılarına kendisi dışında nedenler bulur.

Duygudaşlık (Sympathy)
İnsan dış dünyadan gelebilecek tehlikelere karşı her zaman tedbirli olmak zorundadır. Dış dünya dediğimiz şeyi büyük ölçüde de diğer insanlar oluşturur. Duygudaşlık dediğimiz savunma mekanizmasında insan, diğer insanlara kendini sevdirerek onlardan gelebilecek tehlikeleri engellemeye çalışır. Bu savunma mekanizmasını kullanan bir kişi, diğer insanlar tarafından beğenilmek, sevilmek ve onlardan zarar görmemek için sürekli diğer insanların fikirlerini dinler, onlara hak verir, onları destekler, kendisine yanlış gelen şeylere dahi itiraz etmez ve kendi gerçek görüşlerini asla tam olarak ortaya koymaz.
Sürekli sevilme ihtiyacı hisseden bu insanlar, sevilmek için kendi gerçek kişiliklerinden vazgeçmiş olmanın anksiyetesini de yaşarlar ve içten içe düşmanca duygularını da kendilerini bir şekilde sevdirdikleri insanlara yöneltirler. Duygudaşlık mekanizmasının yanında bu mekanizmanın sonucu olarak ortaya çıkan bu düşmanca duyguların da bastırılması gerekir. Bu kadar çok işi yapmaya çalışan “ego” zayıf düşebilir ve bu insanlar hiç beklenmedik öfke patlamaları sergileyebilirler.

Boyun Eğme (Submission)
Bu savunma mekanizması da duygudaşlık ile aynı amaca hizmet eder. Amaç diğer insanlardan gelebilecek tehlikelerin önünü kesmektir. Duygudaşlık mekanizmasından farklı olarak bu savunma mekanizmasının kullanıldığı durumlarda sevgi arayışı, sevilme ihtiyacı yoktur ve güvende olma, zarar görmeme düşüncesi daha ön plandadır.

Yapma Bozma (Undoing)
Bu savunma mekanizmasının işleyişi, adından da anlaşılabileceği gibi, diğer savunma mekanizmalarının tam bir başarısızlığı durumunda, “ego”nun son bir telafi manevrası olarak özetlenebilir. Şöyle ki; “ego”nun kullandığı savunma mekanizmalarını atlatmayı başaran bilinçdışı istek, dürtü veya arzular gerçek dünyaya ulaşırlar ve “id”deki gerilimin bir şekilde boşalmasını sağlarlar, yani savunma mekanizmaları başarısız olur, sonrasında “ego” bu yenilgiyi telafi etmek için “id”in haz elde etmesinde rol oynayan aracı mekanizma üzerinde değişiklik yapma yoluna gider. Bunun örneklerine farkında olmadan sıkça rastlarız. Mesela, her gün rastlayabileceğimiz, ama mantıksal olarak hiçbir anlam ifade etmeyen “sözünü geri alma” fiili, basit bir “yapma bozma” işidir.

Dönüştürme (Conversion)
Bu savunma mekanizması iki amaçla kullanılabilir; bunlardan ilki diğer savunma mekanizmalarında olduğu gibi, bilinçdışı dürtülerin bilince erişmesini engellemektir, dönüştürme mekanizmasının diğer kullanılma amacı ise dış dünyadan gelen ve zihinsel aygıtı zorlayan yaşantılardan kaçmaktır. Dönüştürme mekanizmasında, iç veya dış kaynaklı zorlayıcı etkenlerin yarattığı gerilim anksiyete şeklinde yaşanmaz, bu gerilim dönüştürülür ve vücutta bir takım hastalık belirtileri şeklinde ortaya çıkar. Bu belirtilerin tıbben, organik sebepleri yoktur ve bu savunma mekanizması normal olmaktan oldukça uzaktır. Sinirsel bayılmalar, sıkıntılı olaylar sonrasında vücudun çeşitli yerlerinde ortaya çıkan uyuşmalar, titremeler, güç kayıpları dönüştürme mekanizmasına örnek olarak verilebilir.

Çilecilik (Asceticism)
Dış dünyanın şartları karşısında, cinsel veya saldırgan dürtülerine her hangi bir doyum aracı bulamayan kişi bu dürtülerini tamamen bastırır ve tüm haz veren faaliyetlerden uzak durma yoluna gider. Bazı tarikat mensuplarında bilinçli bir fiil olarak görülen bu çilecilik, özellikle ergenlerde, baş edilemeyen dürtülere karşı kullanılan bilinçdışı bir savunma mekanizmasıdır.

“Ego psikolojisi” teorisine göre normal dışılığı belirleyen şey bu savunma mekanizmalarının kullanılması değil bunların ne sıklıkla ve ne şekilde kullanıldığıdır.
Ego psikolojisi teorisi, temelde dürtülerden çok öğrenilen davranışları ve dış dünya ile ilişki biçimlerini esas aldığı için, doğa bilimlerine dürtü teorisinden daha yakın bir noktadadır
« Son Düzenleme: 08 Ağustos 2010, 10:46:14 ös Gönderen: alıntı »