ONLAR YANLIŞ BİLİYOR… BU BENİM SUÇUM DEĞİL !
Bu gün 6. Terapiye geldim. Önceki yazım, terapideki diyet konusuyla ilgili olduğundan tekrar yazma ihtiyacı duydum. Diyette iradeli davranabilirsem belki asıl sorunda başarı sağlayabilirim. Bu terapide benzer asıl sorunlarla boğuşan bir danışanla tanışmamız benim için önemli bir tecrübeydi. Beni en iyi anlayabilecek bir kişi, ilk defa karşımdaydı. Kader yaklaşık aynı… böyle olunca sanki yıllardır tanıyormuşum gibi. Sonra da yazıştık-konuştuk-dertleştik. Ona “ İyi bir insansın ve senin gibi bir adamın mutlaka cennete girmesi lazım…” dedim. Herkes layıktır cennete tabi de o an aklıma nedense böyle bir yorum geldi. Umarım o da ben de hedefimize ulaşır, dünyamızı ve ahiretimizi kurtarmış oluruz. Maşallah onu daha motivasyonlu görüyorum. Allah yardımcısı olsun, muvaffak etsin inşallah. Kusura bakmayın neysem neyim ama inançlı da biriyim. Cümlelerim, düşüncelerim bu yönde. Rahatsız olan, tasvip etmeyen okumasın zaten. Ama korkmayın hocamız terapilerde din- diyanet, cennet-cehennemden girip lut kavminden çıkmıyor. Tedavi sırasında bunlar materyal ya da yöntem olarak kullanılmıyor. Bahsedildiği gibi bir yeşillik yok yani. Yeşil olmazsınız, emin olun. 😊 Bilakis argonuz gelişir. Çoğu gibi terbiyeli, saygılı, idare eden, susan, fedakarlık eden vs bir çocuktuk ya….Söyleyememişiz, anlatamamışız, haykıramamışız… hep içimize atmışız ve ezdikçe ezmişiz kendimizi. Hocadan ömrümde toplamda duyduğum argoyu terapi süresince duyuyorum. Da bana göre öyle… Ama bir rahatlatıyor anlatamam. İnsanlar kendilerini rahatlatacak mekanizmalarını kendileri geliştirir. Kimi küfür eder, kimi kırar geçirir, bağırır çağırır, kimi dışarı atar kendini, kimi içer vs. Şahsen hiçbirini yapamamışım. Efendi olmak bir nevi ezik de olmakmış…. Neyse…
Candan Erçetin’in bir şarkısı var… Çok da severim “ Onlar yanlış biliyor, kimsenin suçu değil bu, bu benim suçum…” Evet benzer kaderdeki insanlar için bu durum, genelde herkesin yanlış bildiğidir bence. Ama bizim kendimizin de bir aşamadan sonra yanlış değerlendirmesidir. Acizane kanaatim bunlar, tabi ki katılmayabilirsiniz. Biz ruh hali ve dürtü aşamasında suçlu değiliz… Bu tercihimiz değildi. Muzdarip olduğumuz ya da öyle olduğunu düşünenler için bunu tercih etmek çok akıl karı değil. Tekrar dünyaya gelinse kimler tercih eder bu ruh halini, geçmişteki yaşantıları, hüzünleri, mücadeleleri… Ölümcül bir hastalığa yakalanan kabullenemez, önce ruhsal sonra bedensel şiddetli acılar çeker… Nihayetinde en sonunda ölür. Şahsen ben her gün öldüm. Bitmedi, azalmadı … Kim niye bu zorlu hayatı tercih etsin ki… Tercih ettim, kendimle barışığım diyen kaç kişi acaba? Mutluluk sadece cinsellik mi? Sağlıklı bireylere sorulsa kimler tercih eder? Kaç kişi evet der? Oysa bu bir tercihse, ortada bir sorun yokken ben bu ruh halini ve yaşantıyı seçtim, mantıklı geldi diyebilecek çıkmaz mı? Çıkması gerekirdi elbet. Bir araştırma bu tür yaşantıları özgürce yaşayan ülkelerde bile ruhsal çıkmazlardan, yaşantılardan intihar olayları az değilmiş. Oysa devlet ve toplum her türlü özgürlük ve koruma sağladığı halde. Yine bir araştırmada çocuğunuzun bu durumda olmasını ister misiniz diye sorulduğunda, ben çok mutluyum bu durumdan, tabi ki çocuğum da faydalansın diyebilecek az kişi çıkmış. Birkaç popüler kişi dışında mutlu yaşayan kaç kişi vardır. Ortak hedef için saf tutanlar kendi içlerinde acaba aş-eş-iş-barınma- sadakat-tutku vs bakımından ne kadar birbirlerine destek oluyorlar. Mutlu olanlara şimdi değil de insan ömrünün belki son demlerinde- hastalıkta-yaşlılıkta- güzellik ve yakışıklılık gittiğinde- mal ve mülk olmadığında- sex bittiğinde sormak lazım. Aşk ve sadakat asıl burada başlar… Mutlu olanlara saygı duyuyor, mutluluklar dileyerek mutlu olmayanlar-olamayanlar üzerinden yazmak istiyorum. Allah-ahirat inancı olmayanlar hiç okumasınlar, çünkü tasvip edeceğiniz düşünceler değil zaten. Yanlış anlaşılmasın kimsenin inançsızlığı beni ilgilendirmez. Ama maneviyatsız, inançsız mücadele şahsen benim için zor bir yöntem. Elbet başaranlar da vardır. Kim neyi isterse yaşasın ve nasıl olmak istiyorsa olsun, nasıl mutlu olacaksa olsun. Ama bizim gibi kabullenmeyen, bunu tercih etmek istemeyen, kurtulmak isteyenlere, çözüm arayanlara, bu yolda mücadele edenlere de tukaka denmemeli-eleştirilmemelidir. Bu da bizim gibilerin tercihidir. Psikolog kapılarını aşındıran pek çok kişi mevcut durumlarından kurtulmak için çabalıyorken kabullen ve yaşa, çare arama nasıl denir? Özgürlükse biz de hasta olduğumuzu kabul ediyoruz kime ne? Tıp otoriteleri ne derse desin. Tıp ve ilaç sektörü kapitalizmin kölesi olmuşken, na kadar güvenilir tartışılır. Yıllardır var olan hastalıklara çare bulunamazken maşallah bir yıl içinde iyi kötü birkaç ülke corona aşısını buldu. Hal böyleyken belki boşa kürek çekeceğiz, belki amacımıza ulaşamayacağız, belki oyalanacağız …. ama istememeye devam edeceğiz. M. Merter HZ. İnsan der….Tercihiniz ne olursa olsun yine de insan olarak kutsalız. Herkes…. Varsa bir bedel, herkes kendi öder. Kınama! Alay etme! Kabul et! Dışlama! Bunları herkes, herkes için uygulamalı…Herkesin tek bir hayatı var ve isteyen istediği gibi yaşasın.
Evet onlar yanlış biliyor, bizim tercihimiz değildi. Hastalıklı ailelerimizden bize kalan kötü olan her şeyi redd-i miras tercih etme hakkımız yok maalesef. Bu aşamada aile suçlu, ama faturası bize kesilmiş. Şanslı olanlar ailesiyle yüzleşir, suçlar- suratlarına haykırır ve bir şekilde sorumluluğu- varsa suçu yüklemiş olur. Ama ortada artık yüzleşecek bir ailesi yoksa kendi halletmek zorunda. Hesaplaşacak ailem yok, çoktan affettim. Kırgındım ama o da yok artık. Kendimi suçlamayı öğrendim yıllar önce ve yapıştı artık üzerime. Evet bu aşamada yaşadığımız durum kişinin kendi durumu yanında mücadele edip-etmeyeceği ile ilgilidir. İş bundan sonra başlıyor… Dürtüler, arzular, düşünceler fiiliyata geçmedikçe mes’ul değiliz. Belki kendimizi frenleyip yapmadıkça sevap bile kazanılır. Bu ağır ve başa çıkması zor bir imtihan. O Allah ki yapılacak her mücadelenin karşılığını verecektir. Belki bu mücadelemiz en güzel ibadetimiz olacak.
Evet ahkam kesmek kolay buraya kadar…Diyeceksiniz güzel akıl veriyorsun sen halledebildin mi? Bilmiyorum bazen çok umutlanıyor, bazen yerlerde sürünüyorum. Tekrar kalkıp çözüme yönelme arzusuyla ızdırap çekiyorum. Belki sonuca hiç ulaşamayacağım ama mücadele ederken ölmek de benim için sonuçtur. Bu yolda yalnız mücadele zor, profesyonel yardım almak şart tabi. Ama kimsenin sihirli değneği yok, çakılan bir kıvılcımdan yangın çıkarabilmek için yine bize iş düşüyor. Olmadı bir daha, olmadı bir daha… Benim de 10- 15 terapi değil belki hatrı sayılır uzun bir süre sonraki yazılarım daha önemli olacaktır. İşin başındayız, heyecanlı- umutlu-gayretli olabiliriz ama sonra ne durumda olacağım bilmiyorum. Forumdaki paylaşımları okuyorum, umut veriyor evet ama mesela 15-20. Terapi görüşleri yok mesela. Acaba bunlar mücadelelerine son verenler, o gücü devam ettiremeyenler, o yönde bir hayatı tercih etmeye mi karar verdiler…Yoksa tamamen arzu ettikleri hayatlarına, hayallerine kavuştular, evlenip çoluk çocuk sahibi oldular ve dürtüleri sona mı erdi. Geçmişi unutup artık konuşmak mı istemiyorlar. Sonuç neyse öğrenmek isterdim. Eğer arzu ettikleri yönde bir başarı sağlamışlarsa bu tecrübelerini paylaşmaları bir vefa borcudur. Şahsen bir gün ben de kurtulursam inşallah, bir şekilde yardım isteyenlere haddim olmasa da destek olmak isterim. Keşke öncesinde başarabilsem…. Hiç bir zafere çiçekli yollardan gidilmiyor…
“ De ki: Ey kendilerine karşı aşırı giden kullarım!Allah2ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayan , çok merhamet edendir.” ZÜMER :39/53