Gönderen Konu: EŞCİNSELLİĞİN DİĞER ADI: İÇE KAPANIK ÇOCUKLAR ve SOSYAL FOBİ ve OKUL FOBİSİ  (Okunma sayısı 1713 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Yıl 2002. Annem, beni okul için giydiriyor, ben ise hüngür hüngür ağlıyorum. Aklımda bu sahne kalmış sadece ilkokula başladığım dönemden. Okul, bilmediğim bir şey olduğundan muhtemelen, deliler gibi korkuyorum. Somut anlamda korkak olmadım hiç, lafımı esirgemeyip dayak yediğimde oldu, dayak yiyeceğimi bile bile insanların karşısına çıktığımda, ne karanlık gecelerden korktum, ne küçücük bir çocukken evde yalnız kalmaktan, ne köpeklerden. Ruhsal anlamda ise Dünya'daki en büyük korkaklardan biri olduğumu sizi temin ederim. "Medeni Cesaret" denilen kavramın gramını taşımadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.

Okulda ilk günümü hayal meyal hatırlıyorum. Bana kalemini ödünç veren İshak'ın gözümde nasıl büyüdüğünü, yaptığı bu küçücük, minnacık iyilikten dolayı ona nasıl minnet duyduğumu, onu, hemen nasıl da benimseyip bağrıma bastığımı hatırlıyorum. Eve dönünce ablamlara bunu anlattığımı. Gerçekten benim için o kadar önemli bir şeymiş ki ilkokuldan yazmaya başlayınca ilk aklıma gelenlerden biri bu oldu.

Sessiz, sakin, içe kapanık bir çocuktum ilkokulda. Varlığım yokluğum birdi. Uzun bir süre ortadan kaybolsam muhtemelen kimse farkına varmazdı. Merve ile yan yana oturduğumuz zaman bir veya ikinci sınıftaydım sanırım, çok hatırlamıyorunm ama bana nazik davranmıştı diye düşünüyorum ki ilk aşkım olmuştu kendisi. Nazik ve kibar en insanlar erkek olsun, kız olsun benim en büyük zaafımdı hep. Ablamlar okuldaki kızları sorunca onu anlatmıştım. Daha sonra 8 sene beraber okuduk, ortaokulda birbirimizden nefret etsek de okuldan sonra yakınlaşmıştık. Herhalde en az bi' 10 senedir görüşmemişizdir ama hâlâ daha severim Merve'yi içten içe. Belki de aşık "olabildiğim" iki kızdan biri olması vesilesiyledir. Nitekim ben, belirli bir yaştan sonra ancak en yakın(erkek) arkadaşlarına aşık olan, bu yüzden kendini hep kınayan ve suçluluk duyan bir insana dönüşeceğimdir. Kafka'nın kahramanı gibi benim de bu hayatımın en korkunç dönüşümünden haberim yoktur o dönemde.

Ben birinci sınıftayken, ablam da aynı okulda son sınıf öğrencisiydi. Tek başına var olmakta hayli sıkıntı çeken ben, bu 1 seneyi gayet verimli kullanarak, her fırsatta ablamın sınıfının kapısını çalmaktan çekinmemişimdir hiç. Aslında çekinmişimdir de çünkü hâlâ daha Dünya'nın en çekingen adamlarından biriyim, el mahkum deyip çalmışımdır o kapıyı, çünkü ailem hiçbir işini kendi göremeyen bir çocuk yaratmıştı. Kapıyı çalış nedenlerimi çok hatırlamasam da ablamın hocaları ve arkadaşları arasında bayağı meşhur olmamdan mütevellit meşhur kapıyı az bir sayıda çalmadığımı anladım. Ablam hâlâ arada şakasını yapar.


psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Kadınlarla duygusal bir ilişki hayal ettiğimde, mesela evlenip eşimle cinsel ilişki dışında, birlikte bir şeyler yaşadığımı düşündüğümde çok mutlu oluyorum, memnun oluyorum. Siz de aradığımız şey zaten bu demiştiniz "duygusal bir bağlılık". Eğer gerçekten sevdiğim biri ile evlenebilirsem duygusal yönden mutlu olabileceğime inanıyorum Allah'ın izniyle ama cinsel yönden emin değilim. Bu yöndeki düşüncem, "ya ben bir kadınla, bir erkekle kurduğum ilişki gibi zevk alamayacağım; zevkimden, keyfimden ödün vereceğim değil". Aksine kurduğum heteroseksüel ilişki beni cinsel yönden tatmin etmediğinde - ki inşallah eder - yeniden erkeklere yönelmekten korkuyorum. Bu belki yine gerçek manada ilişki kurmak olmayacak ama pasif fanteziler kurmaktan korkuyorum. Ve evlendikten sonra tekrar pasif fanteziler kurmak veya belki Yunus'un özlemini çekmek beni şu anki konumumdan da aşağı bir seviyeye çekecektir diye düşünüyorum çünkü şu an küçücük de olsa bir umudum var sağlıklı bir heteroseksüel ilişki kurabileceğime dair. Heteroseksüel bir ilişkiyi tecrübe edip hâlâ pasif fanteziler kuruyor olursam o zaman hiç mi hiç umudumun kalmamasından korkuyorum. Evliyken pasif bir fantezi kurduğumda duyacağım suçluluktan ve hayal kırıklığından korkuyorum. Bu bahsettiğim insan fıtratı, insan asla daha fazla memnun olabileceği bir şeye ulaşmak varken daha az memnun olacağı ile yetinmiyor. Nitekim ben de bir kadınla cinsel olarak yeterince mutlu olamazsam "istemeden de olsa" pasifliğe yelteneceğimden korkuyorum.

Bu konu bir süredir kafamdaydı. Yazmak bugüne, gecenin bu saatine nasipmiş. Çok fazla vaktim yok ondan kısaca özetledim. Allah'a emanet olun.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Bir kez daha inime çekilmeye, "odama" kapanmaya doğru gidiyorum. Bir
yanım direnç gösteriyor, ayak diretiyor oraya dönmemek için, diğer
yanımsa umutsuz. Kendimden umudu kesmiş durumdayım, çünkü elimden
hiçbir şey gelmiyor. Sürekli kendimle yüzleşiyorum sanırım şu
süründüğüm son üç yılda, karşılaştıklarımdan ise pek memnun değilim.
"Neden böyle oldu, nasıl bu duruma geldim, niye bu kısır döngünün
içinden çıkamıyorum" diye soruyorum kendime bazen. Öte yandan uzun
süredir, düşünmekten kaçmak için sürekli beynimi uyuşturduğumu fark
ediyorum, çünkü düşünmeye katlanamıyorum artık. Düşünmek istemediğim
her şeyi halıların altına süpürüyorum ama peşimi bırakmıyorlar,
uykularımda dahi. Yanılma payı olsa da, yaşadığım birçok sorunun
sebebini anlıyorum, sebepleri anlamak, kavramaksa yetmiyor fakat. Şu
yazıyı yazarken bile bir amacım veya hedefim yok, öyle yazıyorum.
Birçok şeyi yapmak için yapıyorum sadece. Mutlu değilim, hiç mutlu
değilim.

Bunu da bir-iki hafta önce yazmıştım hocam. Bir işim çıkmıştı, devam
ettiririm diye düşünmüştüm ama o anki duygulardan kopmuş bulundum.
Göndermiş olayım.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
"Erkekler şöyle şöyledir" diye yapılan genellemeler bana hiç uymadı. Biraz da bu yüzdendir belki benim bile kendimi bir "erkek" gibi telakki edememem. Öte yandan "Kadınlar biraz şöyle şöyle oluyor" diye yapılan genellemeler ise bana pek bir uydu hep. Özellikle ruhsal hasletler açısından. Duygusal, hassas bir erkek de olabileceğini kabul etmem gerekiyordur belki de, başka insanlar kabul eder veya etmez ama benim etmem gerekiyor sanırım, bir erkek olduğumu kabullenebilmek için. "Evet, ben erkeğim" diyebilmem gerekiyor gönül rahatlığıyla. Diğer erkeklerden bir eksiğim yok. Farklılıklarım bir eksi değil aksine bir artı, negatif değil pozitif. Sezai Reyiz'in deyimi ile: "Herkes gibi olmak olmayacak bir şey. Herkes gibi olmak olmamak gibi bir şey". Arabalardan konu açılınca naralar atarak özelliklerini sayamamak benim erkekliğimden bir şey eksiltmiyor. Onlar arabaları seviyor, ben resimleri. Onlar araba resimlerine bakmaktan keyif alıyor ben ise sanat eserlerine. Ne onlarınki yanlış ne benimki. Onlar karakterlerinin veya yetiştirilme tarzlarının sonucunda arabaları seviyor, ben sevmiyorum. Bu iki taraftan da bir şey eksiltmiyor. Beni kadınsı onları daha erkeksi yapmıyor. Bu örnek nereden geldi bilmiyorum ama bunu her şeye genelleyebilirim sanırım. Müzikten, resimden, kitaplardan hoşlanmak beni kadınsı yapmıyor. Muhabbet etmeyi seviyor olmam, bir arkadaşımı sevdiğimde çokça seviyor olmam beni kadınsı yapmıyor. Ben, kendimi kabul etmeliyim. Erkek olduğuma önce ben inanmalıyım. Kurduğum fantezilerin, kafamdaki hayallerin birer illüzyon olduğunun farkına varmalıyım. Çünkü ben kendimi "erkek" olarak telakki edemedikçe iyileşemeyeceğim. Bütün bu illüzyonun sebepleri ise özgüven eksikliği, hata yapma korkusu, kendimi aşağılama merakı. Kendimi aşağılamaktan vazgeçmeye başladım, çok şükür. Kendime bakmaya, kendimi beğenmeye başladım. Her yanımda, her işimde kusur bulmayı bırakmaya başladım. Umarım özgüven eksikliğini ve hata yapma korkusunu da yenebilirim.

Bazen aklıma bir konu geliyor hocam, konuyu yazmaya başladığımda, bazen yazmak için yazıyormuşum gibi geliyor; yani aslında hissetmediğim, düşünmediğim şeyleri yazıyormuşum gibi geliyor. Bu, bilinçaltının ortaya çıkması gibi bir şey mi yoksa gerçekten ben, bazen yazmak için mi yazıyorum? Mesela şu cümleyi: "Erkekler şöyle şöyledir diye yapılan genellemeler bana hiç uymadı" düşünüyorum bir süredir, bunun hakkında bir şeyler yazayım diyorum. Yazmaya başladığımda ise çıkan birçok şey aslında aklıma gelen meseleler değil ama dökülüyor bir yerden.