Gönderen Konu: İSLAM FİLOZOFLARININ EŞCİNSELLİĞİN TEDAVİSİNE YÖNELİK YAKLAŞIMLARI  (Okunma sayısı 2474 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4097
    • Profili Görüntüle
İSLAM FİLOZOFLARININ EŞCİNSELLİĞİN TEDAVİSİNE YÖNELİK YAKLAŞIMLARI

Medeniyetler çatışmasının yaşandığı bu yüzyılda İslam dünyası olarak aynı zamanda bir medeniyet krizi yaşadığımızı da söyleyebiliriz. Kültürel değerlerimiz açısından da sorunlar yaşamakta olduğumuzu ifade edebiliriz. Toplumsal olaylara ve sorunlara çözüm üretebildikleri oranda medeniyetler ayakta kalabilmektedirler.  İslam düşünce tarihinde büyük bilim adamları (bilim insanı değil) çıkmasına rağmen kalıcı ve köklü bilimsel kurumlar oluşmadığı için bilimsel düşünce geleneğinin oluşmasında sorunlar ortaya çıkmıştır.

Osmanlı Devleti, Batı karşısında ilk defa yenilgi ve toprak kaybına uğramaya başlayınca, aynı  zamanda Batı Medeniyeti karşısında gerileme sürecimiz de başlamıştır.  Bundan dolayı devletin varlığını korumak için Batılılaşmanın gereğine inanılmış ve askeri kurumların Batı örneğine göre düzenlenmesine girişilmiştir. Bu bakımdan Osmanlı modernleşme (Batılılaşma) sürecinin özünde askeri tedbir sorunu  yatmaktadır.  Mustafa Reşit Paşa orta elçi göreviyle gittiği Fransa’da ilk günden itibaren Mısır meselesinin çözümü ve Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumu düzeltebilmek için çareler aramış ve çözüm olarak Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesi gerektiğine inanmıştır.  Batılılaşma “süreci”, Cumhuriyet’in ilanından sonra toplumun topyekun Batılılaştırılmasını amaçlayan “programa” dönüşmüştür. Batılılaş(tır)ma adı altında ‘çevre’nin değerlerine yönelik her müdahale, kültürel zeminde hissedilen kimlik krizini tetiklemiştir. Batılılaşma serüveni kendi kültürel değerlerine yabancılaşma sorununu ortaya çıkarmıştır. Osmanlı Devleti  nasıl ki sadece askeri çözümlerle yetindiği oranda yaşadığı toplumsal sorunların yarattığı çöküşü durduramadı ise Türkiye Cumhuriyeti de 15 Temmuz sonrası yaşadığı beka sorununu sadece askeri tedbirlerle çözümleyemeyecektir. Aslında sorun özünde insan eğitme ve yetiştirme sorunudur. Fetö denilen tehlike gücünü ve kaynağını eğitim kurumlarından almıştır. Kendi çıkarlarına uygun Makurtlaşmış (Altın) nesilleri kırk yıl içinde başarılı bir şekilde yetiştirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı,  Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasına katkı sunacak sağlıklı nesilleri  aynı oranda başarılı bir şekilde yetiştirebilmekte midir? Osmanlı Devleti'nde nasıl ki toplumsal sorunlarının çözümünü Batı’da aradığı oranda kültürel yozlaşma ve yabancılaşma artmışsa yeni dönemde Türkiye Cumhuriyeti de toplumsal sorunlarına Batı’dan tercüme ve uyarlama toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları, İstanbul sözleşmesi ile çareler aradıkça toplumsal sarsıntılar artmaktadır.  Osmanlı Devleti’nin çöküşünde nasıl Batılılaşmış bir nesil ortaya çıkmışsa bu durumda da biseksüel ve deist bir nesil kültürel bir yozlaşma olarak ortaya çıkmaktadır. Kadına şiddet sorununu İstanbul sözleşmesi ile çözelim derken “aile elden gidiyor” mu? Milli Eğitim Bakanlığı sağlıklı nesillerin yetişmesine ön ayak olmadığı oranda aile kurumu süreç içerinde sarsılmaktadır. Aile’nin çöküşünün en büyük belirtisini her yıl haziran ayında onur haftası kutlamalarına katılan eşcinsellerin artışından anlayabiliriz. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. “Aile elden gittiği” oranda toplumda eşcinselleşme oranı da artmaktadır. 

"Geçmişte eşcinselliğin tedavisi üzerine ciddi olarak eğilinmediği gibi, günümüzde de gerekli önem gösterilmemekte, eşcinseller kendi suçları olmayan cinsel kimlik bozukluklarıyla baş başa bırakılmaktadırlar"

İslam bilim tarihinde;
“Razi’nin konuyla ilgili yazılarından anlaşıldığına göre, eşcinselliğin diğer biçimi bazen “aktif erkek eşcinselliği” olarak tanımlanmakta olup (aslında erkeklerin içine girmeyi tercih eden erkekler için kullanılır) tıbbi bir sorun olarak görülmüyordu. Er-Razi’nin terminolojisinde anlatılan sorun, aynı cinsel ilişkiye girme olmayıp duyarlı bölgeler ve yaşamsal güçle ilgiliydi; aynı cinsle cinsel ilişkiyi görmezden gelmişti.
Er-Razi’nin dünyasında “eşcinsellik” bir sapıklık veya günah olmayıp tamamen biyolojik bir kusurdu. Psikolojik veya kültürel olmaktan çok genetikti. Bu tür bir çıkmaz içindeki insanların iyileşebilmesi için mümkün olduğu kadar tedavi edilmesi gerekliydi. Yine de, Rosenthal’in belirttiği gibi, er-Razi’nin risalesine “gizli hastalık” başlığını seçmesi bu tür eşcinsel davranışın Abbasiler döneminde ayıp sayılıp öfkeyle karşılandığını gösterir. Eşcinsellik için tavsiye ettiği tedavi şekli Galenosçu salgısal etki kavramına uygun biçimde penisin ısıtılması ve anüsün soğutulmasıydı. Daha ayrıntılı anlatmak gerekirse, penis ve hayaların olduğu bölge merhem sürülerek ısıtılıyor, cinsel eş olarak eğitilen köleler ve cariyeler tarafından yıkanıyordu. Aynı anda hastanın arka kısmı ve anüsü ıslak bezler yerleştirilerek soğutuluyor, gül suyu ve sirkeyle lavman yapılıyor ve “aktif” ilişkiye girmesi teşvik ediliyordu.
Aralarında İbni Sina ve İbni Hubal’in de olduğu pek çok yazar er-Razi’nin görüşlerine karşı çıkmıştı. Eşcinselliğe duçar olan bazı kişilerin fiziksel açıdan diğer erkeklere göre daha iyi durumda olduğunu belirtiyorlardı. Dolayısıyla bunların hastalığı genetik olmayıp zayıf erkek menisi sonucu da oluşmamıştı. Eşcinselliğin kültürel veya hayal gücüyle kışkırtılan bir hastalık olduğu sonucuna vardılar. Bunlar, erdemli olmayan yollara ve kadınsı davranışlara sapmış kişilerdi. Tıbbi bakım altına alınmak yerine günahkar davranışlar nedeniyle cezalandırılmaları ve saptıkları yolun yanlış olduğunu görmeleri gerekirdi.  Burada da genel olarak eşcinsellik değil, “pasif” ilişki üzerinde durulmaktaydı. İki yaklaşımın ortak noktasına göre pasiflik kötü bir şeydi ve ister genetik ister psikolojik nedenlerle olsun defedilmesi gerekliydi.

Bir iki yüzyıl sonra bile, hangi yaklaşımın doğru olduğunu belirleme konusunda tıbbi metinlerin pek fazla bir katkısı olmamıştı. Aslında Osmanlı öncesi ve Osmanlı dönemindeki metinlerin hemen hiçbiri bu sorunla uğraşmamıştır. 16. Ve 17. yüzyıldaki tıbbi risaleler aynı cinsle ilişkiyi tartışmaktan kaçınmasa da pasif eşcinsellik bu tartışmalar da yer almadı. Bunun için iki çelişik açıklama yapabiliriz. Birincisine göre bu konu utanç verici olduğundan hekimler hiç uğraşmamayı tercih ediyordu. Daha akla yatkın gelen diğer açıklamaya göre ise dönemin hekimleri sorunu çözmekte güçlük çekiyordu. “Pasif” erkek ilişkisi belki zayıflık olarak görülse de tedavi veya ceza gerektiren bir hastalık olarak kabul edilmiyordu.  Sessiz kalınmasından dolayı fikir yürütmek zor olmakla birlikte, rüya yorumu ve erotik edebiyat gibi diğer söylemler göz önüne alındığında, erken Osmanlı döneminde “pasif” erkek ilişkisine karşı kayıtsız kalındığı anlaşılmaktadır. Bu durum, bazı insanların tercihiydi, normal davranış yelpazesinin  bir parçasıydı ve hiçbir zaman sapıklık olarak görülmemeliydi.” (Müslüman Osmanlı Toplumunda Arzu ve Aşk, Dror Ze’evi)

Yukarıdaki bilgiler ışığında değerlendirdiğimizde İslam Medeniyeti’nin büyüklüğü eşcinsellik soruna bile çözüm üretmeye çalışmasından anlaşılmaktadır. İslam Medeniyeti ile Batı Medeniyetini kendi aralarında birbirini sürekli kıskanan kardeşler olarak değerlendirebiliriz. Bu kardeş kıskançlığı kıyamete değin sürecektir. İslam Medeniyeti, kendi kültürel kimlik krizlerinin çözümünü Batı’da aramak yerine kendi çözümlerini geçmişinden damıtarak geleceği yeniden anlamlandırdığında çağa yeniden hükmedecektir. Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile Bakanlığı toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarıyla, Adalet Bakanlığı da İstanbul sözleşmesi ile ailenin çöküşünü arttırmaktadırlar. Ailenin elden gittiğini ise toplumda eşcinsel bireylerin artışından anlayabiliriz. Bu tespitimize katılmayanlar her yıl haziran ayının sonlarına doğru Taksim’de kutlanan onur haftasına katılanların arasına katıldıklarında ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaklardır.  Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Aile çöktüğünde bununla doğru orantılı olarak eşcinsel sayısı da artmaktadır. Son dönemde sık konuşulan konulardan birisi de dindar nesil yerine  biseksüel ve deist bir neslin İmam Hatip liselerinden bile artışta olduğudur.


Ergenlik döneminin karmaşaları içinde eşcinsel kimliği ile yüzleşmek zorunda kalan eşcinsel bireyler bir bilinmezin içinde kalmaktadır. Genelde anne babalarından gizli saklı bir hayatın içinde bir yanda istek ve arzu bir yanda da utanç duyguları içinde bocalamaktadırlar. Anne babaların çocuklarının böyle bir bunalımın içinde olduklarına dair bilinçleri ve haberleri olmadığı takdirde eşcinsel olmak kaçınılmaz sondur. Çocukluk ve ergenlik döneminde eşcinsel olmanın belirtileri aslında ortadır. Uslu çocuk, terbiyeli çocuk, kavga ve küfür etmeyen çocuk, sokağa çıkmayan çocuk, futbol oynamayan ve sevmeyen çocuk, erkeklerle oynamayan genelde kızlarla arkadaş olan erkek çocuk; lezbiyenlerde ise kızlarla oynamak yerine genelde erkeklerle oynayan kız çocuklar ileriye yönelik belirtiler göstermektedir.
Aktif eşcinseller, eşcinsel hayatlarında psikolojik süreç içerisinde eninde sonunda kaçınılmaz ve doğal olarak pasif eşcinsel olurlar. Eşcinseller terapi sürecine girerlerse pasif eşcinseller, iyileşme sürecinde aktifleşirler ve daha sonra kadınlara da duygusal ve erotik ilgi duyarak biseksüelleşirler. Aktif eşcinseller iyileşme sürecinde fantezi düzeyinde pasifleşirler daha sonra kadınlara da duygusal ve erotik ilgi duyarak biseksüelleşirler. Aktif-pasif olarak kendini tanımlayan eşcinseller ise iyileşme sürecinde aseksüelleşirler daha sonra kadınlara da duygusal ve erotik ilgi duyarak biseksüelleşirler.

Eşcinsel hayatta psikolojik olarak her aktif eninde sonunda pasifleşir. Aktif olarak kalmak diye bir şey söz konusu olamaz. Aktif eşcinsel, pasif birine bağımlılık düzeyinde (sözde) aşık olduğunda kaçınılmaz olarak pasifleşir. Özetle eşcinsel hayatta mutlu son yoktur.
Eşcinsel Terapi, eşcinsel bireylerin süreç içerisinde heteroseksüel kimliğin yeniden kazanılması ile sonlanmış olur. İyileşmiş eşcinseller ilerde bir kadınla evlilik yaptıklarında iyi bir eş ve mükemmel bir baba olarak hayatlarını sürdürmektedirler. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Sosyolojik ve psikolojik açıdan yıpranmış ailelerde eşcinsel çocuk bu ailenin patolojik yapısına direnmektedir aslında. İyileşmiş eşcinseller heteroseksüel hayatlarında baba olduklarında babalarının soyunu değil kendi soylarının temellerini atmaktadırlar. Bu da toplumun daha sağlıklı nesiller yetiştirmesi açısından bir dönüşüm yaratmaktadır. Eşcinseller aradıkları gerçek aşkı eşcinsel hayatta değil iyileştikleri takdirde heteroseksüel hayatlarında bulmaktadırlar. Devletimizin kurum ve kuruluşları ile eşcinsellerin ameliyatla kadın, lezbiyenlerin ise erkek olmalarına onay ve destek vermek yerine iyileşmelerine yönelik çalışmalara ağırlık vereceğini umarız.





psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4097
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik Türk toplumunun kılcal damarlarına kök saldığında, cinsel özgürlükler bu kadarıyla yetinmeyeceklerdir. Eşcinsellik doğal bir yaşam biçimi olarak toplum tarafından kabul edildiğinde; Pedofili (çocuklarla seks) de doğal hale gelecek, bir adım ötesinde ise Ensest'in de (aile içi seks) doğal bir duygu olduğunu psikoloji ve psikiyatri bilimi bize en kısa zamanda bilimsel olarak ispatlayacaktır.

İki binli yılların başlarında Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde Gülay Göktürk “Çocuk Pornosu” ve “Bir Deli Bir Örtüyü Kaldırınca” başlıklı yazılarında, Türk toplumunu bu konuda aydınlatmış oldu. Merak edenler internetten bu yazıları okuyabilirler.

Ziya Selçuk ve Zehra Zümrüt Selçuk bir haftalarını, anlatmaya çalışırken zorlandığımız bu konuya ayırsalar. Sabah akşam eşcinsel sitelerinde reşit olmamış çocuklarla, torun torba sahibi olmuş kişilerin nasıl ilişkiler kurduklarını gözleriyle görecekler ve gördüklerine inanamayacaklar. Kadına şiddet, kız çocuklarının eğitilmesi çok önemli bir sorundur; fakat erkek çocuklarının reşit olmadan eşcinsel sitelerinde seks yada tecavüz mağduru olmalarından yetkililerin haberi var mıdır?

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

The Dr. Oz Show adına açıklama yapan bir sözcü programda amaçlarının “düzeltici terapinin tıbbi açılarını ve bu uygulama çevresindeki tartışmaları” değerlendirmek olduğunu belirterek, “Bunun zor bir konu olduğunu biliyoruz. Ancak aynı zamanda bunun, karanlık köşeler yerine The Dr. Oz Show gibi bir platformun süzgecinden geçirilerek yapılmasından memnunuz” dedi.
https://www.youtube.com/watch?v=uwVTDn9gi_A&index=2&list=UUIe19S-aZ6TQNiC1Tsfjviw&fbclid=IwAR0zbKGkQyfz9EwSSJWqK0wNrlt3jgUs8FaATCbrQBuG8E16OTU-1fz01sM

Hüseyin Kaçın: “Din adamlarının eşcinsellik konusundaki
yaklaşımları eksik ve yetersiz”
Hemen her gün eşcinsellik üzerine bir tartışma programının ya da dosyasının yer aldığı Türk
medyasında, son dönemin en dikkati çekici isimlerinden birisi de kuşkusuz Psikolog Hüseyin Kaçın oldu. “Eşcinselleri tedavi eden terapist” olarak tanınan Kaçın,
bu kavramı daha çok tedavi edilmesi şart olan bir rahatsızlık olarak tanımlarken, dindar kesimin konuyu dini referanslarla ele almaya çalışmasına karşı da sert bir çıkışta bulundu. Ka-
çın, “Eşcinsel bireylerin iyileşme sürecinde konuya dini açıdan yaklaşmaları istenmez. Çünkü
eşcinsel eğilimleri olan kişiler bu olaya Lut kavmi, haram, cehennemde yanmak düşünceleri
ile yaklaşırlarsa, bu düşünceler sadece eşcinselleşme sürecini hızlandırır ve kalıcı hale getirir” diyerek, muhafazakar kesime bir anlamda “Burası sizin alanınız değil, uzak durun” mesajı
verdi.
Türk medyasındaki eşcinsellik tartışmalarında öne çıkan bu isimlerden Ali Rıza Demircan,
Hilal Kaplan ve Hüseyin Kaçın, İstanbul’da Hakan Kuyucu’nun sorularını yanıtladı.
https://www.youtube.com/user/escinselterapi izlemek için linki tıklayınız

www.huseyinkacin.com

www.lezbiyenlik.com

www.escinselterapi.net

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

Lut kavmi aslında bugünkü anlamda eşcinsel bir kavim değildir. Evli erkekler olmak bakımından, biseksüel ve sadist kişilik özellikleri gösteren bir toplumdur. İlahiyatadamlarının bugünlerin sorunu olarak eşcinsellik konusunda sağlıklı bir çözüm üretmemelerinin nedeni de budur. Eşcinsel evliliklerin yaygınlaşmasını ve eşcinsellerin evlat edinmelerini Lut kavmi kapsamında değerlendirmek büyük bir yanılgıdır.

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinselliğin Fetvası ve Çözüm Yolları: Nurettin Yıldız

Selamün aleyküm hocam.
Ben soru sormak için değil, bir konuda (haddim
olmayarak belki) tecrübemi paylaşmak için yazıyorum. Eşcinsellik ile ilgili
geçmişte sorulan sorulara verdiğiniz cevaplara baktım da, yetersiz buldum
açıkçası. Nasıl kurtulacağını soran bir eşcinsele vaktini boş geçirmemesi
gerektiğini, evli değilse hemen evlenmesini ve bolca dua etmesini
söylemişsiniz.
Bunların incelemesine geçmeden önce kendimi tanıtayım: Ben 21 yaşında bir
erkeğim. İçinde bulunduğum duygu yükünün eşcinsellik olduğunun 14 yaşımda
farkına vardım. O zamandan beri bunu kendime konduramadım ve araştırmalara
başladım. Eşcinsellik bir hastalıktı ve Allah tedavisi olmayan hiçbir
hastalığı yaratmamıştı. Psikoloğa gitmek istedim ama onlar malum
zihniyetteydi ve “böyle yaşamayı öğren” kestiriyorlardı.

https://www.habervakti.com/escinselligin-fetvasi-ve-cozum-yollari-nurettin-yildiz-makale,1483.html

“Taciz ve tecavüz mağduru erkek çocuklarının büyük bir kısmı, kaçınılmaz olarak ergenlik döneminde pasif eşcinsel olarak kimlik edinirler. Diğer bir kısmı da, seks düşkünü erkek olarak hayatlarına devam ederler. Kız arkadaşları ile büyüleyici aşk serüvenleri diye, duygusal başladıkları ilişkilerini seksle sonlandırırlar. İlişkileri kısa sürer ve konuştukça, kız arkadaşlarının da çocukken taciz ya da tecavüz mağduru olduklarını öğrenebilirler. Çok ileri derecede olmayan taciz mağduru erkek çocukları ise ergenlik sonrası yetişkinlik dönemlerinde, genelde travestilere gitme alışkanlığı edinirler. Travestilere gitme alışkanlığı olan erkekler, çocukluklarında kendilerinden büyük erkekler tarafından dokunma ya da temas olmadan istismar edilmişlerdir. Bu istismar, tecavüz boyutunda değildir. Hatta bilinç düzeyinde unutulmuş bir boyuttadır.”

https://www.habervakti.com/marko-pasa-taciz-ve-tecavuz-magdurlarinin-dertlerini-dinler-ama-derde-deva-olmaz-mi-makale,1384.html

https://www.youtube.com/user/escinselterapi

www.huseyinkacin.com

14 Nisan 1974 doğumlu, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü 1995 yılı mezunuyum. Hayatınızın kurtarıcısı değil hayallerinizin kurucusu olacak profesyonel dostluk iletişimi.. O kadar!.. www.huseyinkacin.com GSM: 0 555 326 22 91

https://www.habervakti.com/profil/28/psikolog-huseyin-kacin

Tanrı'yı Affeden Erkekler: Eşcinsellikten Kurtulmak Mümkün Müdür?

“Devlet, her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamakla yükümlüdür...”

https://www.habervakti.com/tanri-yi-affeden-erkekler-escinsellikten-kurtulmak-mumkun-mudur-makale,1374.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Eşcinsellik Hastalık Mıdır Yoksa Cinsel Tercih Mi?

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4097
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik Türk toplumunun kılcal damarlarına kök saldığında, cinsel özgürlükler bu kadarıyla yetinmeyeceklerdir. Eşcinsellik doğal bir yaşam biçimi olarak toplum tarafından kabul edildiğinde; Pedofili (çocuklarla seks) de doğal hale gelecek, bir adım ötesinde ise Ensest'in de (aile içi seks) doğal bir duygu olduğunu psikoloji ve psikiyatri bilimi bize en kısa zamanda bilimsel olarak ispatlayacaktır.

İki binli yılların başlarında Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde Gülay Göktürk “Çocuk Pornosu” ve “Bir Deli Bir Örtüyü Kaldırınca” başlıklı yazılarında, Türk toplumunu bu konuda aydınlatmış oldu. Merak edenler internetten bu yazıları okuyabilirler.

Ziya Selçuk ve Zehra Zümrüt Selçuk bir haftalarını, anlatmaya çalışırken zorlandığımız bu konuya ayırsalar. Sabah akşam eşcinsel sitelerinde reşit olmamış çocuklarla, torun torba sahibi olmuş kişilerin nasıl ilişkiler kurduklarını gözleriyle görecekler ve gördüklerine inanamayacaklar. Kadına şiddet, kız çocuklarının eğitilmesi çok önemli bir sorundur; fakat erkek çocuklarının reşit olmadan eşcinsel sitelerinde seks yada tecavüz mağduru olmalarından yetkililerin haberi var mıdır?

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

The Dr. Oz Show adına açıklama yapan bir sözcü programda amaçlarının “düzeltici terapinin tıbbi açılarını ve bu uygulama çevresindeki tartışmaları” değerlendirmek olduğunu belirterek, “Bunun zor bir konu olduğunu biliyoruz. Ancak aynı zamanda bunun, karanlık köşeler yerine The Dr. Oz Show gibi bir platformun süzgecinden geçirilerek yapılmasından memnunuz” dedi.
https://www.youtube.com/watch?v=uwVTDn9gi_A&index=2&list=UUIe19S-aZ6TQNiC1Tsfjviw&fbclid=IwAR0zbKGkQyfz9EwSSJWqK0wNrlt3jgUs8FaATCbrQBuG8E16OTU-1fz01sM

Hüseyin Kaçın: “Din adamlarının eşcinsellik konusundaki
yaklaşımları eksik ve yetersiz”
Hemen her gün eşcinsellik üzerine bir tartışma programının ya da dosyasının yer aldığı Türk
medyasında, son dönemin en dikkati çekici isimlerinden birisi de kuşkusuz Psikolog Hüseyin Kaçın oldu. “Eşcinselleri tedavi eden terapist” olarak tanınan Kaçın,
bu kavramı daha çok tedavi edilmesi şart olan bir rahatsızlık olarak tanımlarken, dindar kesimin konuyu dini referanslarla ele almaya çalışmasına karşı da sert bir çıkışta bulundu. Ka-
çın, “Eşcinsel bireylerin iyileşme sürecinde konuya dini açıdan yaklaşmaları istenmez. Çünkü
eşcinsel eğilimleri olan kişiler bu olaya Lut kavmi, haram, cehennemde yanmak düşünceleri
ile yaklaşırlarsa, bu düşünceler sadece eşcinselleşme sürecini hızlandırır ve kalıcı hale getirir” diyerek, muhafazakar kesime bir anlamda “Burası sizin alanınız değil, uzak durun” mesajı
verdi.
Türk medyasındaki eşcinsellik tartışmalarında öne çıkan bu isimlerden Ali Rıza Demircan,
Hilal Kaplan ve Hüseyin Kaçın, İstanbul’da Hakan Kuyucu’nun sorularını yanıtladı.
https://www.youtube.com/user/escinselterapi izlemek için linki tıklayınız

www.huseyinkacin.com

www.lezbiyenlik.com

www.escinselterapi.net

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

Lut kavmi aslında bugünkü anlamda eşcinsel bir kavim değildir. Evli erkekler olmak bakımından, biseksüel ve sadist kişilik özellikleri gösteren bir toplumdur. İlahiyatadamlarının bugünlerin sorunu olarak eşcinsellik konusunda sağlıklı bir çözüm üretmemelerinin nedeni de budur. Eşcinsel evliliklerin yaygınlaşmasını ve eşcinsellerin evlat edinmelerini Lut kavmi kapsamında değerlendirmek büyük bir yanılgıdır.

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinselliğin Fetvası ve Çözüm Yolları: Nurettin Yıldız

Selamün aleyküm hocam.
Ben soru sormak için değil, bir konuda (haddim
olmayarak belki) tecrübemi paylaşmak için yazıyorum. Eşcinsellik ile ilgili
geçmişte sorulan sorulara verdiğiniz cevaplara baktım da, yetersiz buldum
açıkçası. Nasıl kurtulacağını soran bir eşcinsele vaktini boş geçirmemesi
gerektiğini, evli değilse hemen evlenmesini ve bolca dua etmesini
söylemişsiniz.
Bunların incelemesine geçmeden önce kendimi tanıtayım: Ben 21 yaşında bir
erkeğim. İçinde bulunduğum duygu yükünün eşcinsellik olduğunun 14 yaşımda
farkına vardım. O zamandan beri bunu kendime konduramadım ve araştırmalara
başladım. Eşcinsellik bir hastalıktı ve Allah tedavisi olmayan hiçbir
hastalığı yaratmamıştı. Psikoloğa gitmek istedim ama onlar malum
zihniyetteydi ve “böyle yaşamayı öğren” kestiriyorlardı.

https://www.habervakti.com/escinselligin-fetvasi-ve-cozum-yollari-nurettin-yildiz-makale,1483.html

“Taciz ve tecavüz mağduru erkek çocuklarının büyük bir kısmı, kaçınılmaz olarak ergenlik döneminde pasif eşcinsel olarak kimlik edinirler. Diğer bir kısmı da, seks düşkünü erkek olarak hayatlarına devam ederler. Kız arkadaşları ile büyüleyici aşk serüvenleri diye, duygusal başladıkları ilişkilerini seksle sonlandırırlar. İlişkileri kısa sürer ve konuştukça, kız arkadaşlarının da çocukken taciz ya da tecavüz mağduru olduklarını öğrenebilirler. Çok ileri derecede olmayan taciz mağduru erkek çocukları ise ergenlik sonrası yetişkinlik dönemlerinde, genelde travestilere gitme alışkanlığı edinirler. Travestilere gitme alışkanlığı olan erkekler, çocukluklarında kendilerinden büyük erkekler tarafından dokunma ya da temas olmadan istismar edilmişlerdir. Bu istismar, tecavüz boyutunda değildir. Hatta bilinç düzeyinde unutulmuş bir boyuttadır.”

https://www.habervakti.com/marko-pasa-taciz-ve-tecavuz-magdurlarinin-dertlerini-dinler-ama-derde-deva-olmaz-mi-makale,1384.html

https://www.youtube.com/user/escinselterapi

www.huseyinkacin.com

14 Nisan 1974 doğumlu, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü 1995 yılı mezunuyum. Hayatınızın kurtarıcısı değil hayallerinizin kurucusu olacak profesyonel dostluk iletişimi.. O kadar!.. www.huseyinkacin.com GSM: 0 555 326 22 91

https://www.habervakti.com/profil/28/psikolog-huseyin-kacin

Tanrı'yı Affeden Erkekler: Eşcinsellikten Kurtulmak Mümkün Müdür?

“Devlet, her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamakla yükümlüdür...”

https://www.habervakti.com/tanri-yi-affeden-erkekler-escinsellikten-kurtulmak-mumkun-mudur-makale,1374.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Eşcinsellik Hastalık Mıdır Yoksa Cinsel Tercih Mi?

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html