Gönderen Konu: Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi Mücahit Gültekin  (Okunma sayısı 2719 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Bizler hep başımıza gelenleri konuşuyoruz, başımıza gelecek olanları konuşmuyoruz, konuşamıyoruz. Hırsız evimizi soyduktan sonra kapıyı kilitliyoruz. Bazıları bunu bile yapmıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği denilen şey; çocuklarımızın, değerlerimizin, varlığımızın, geleceğimizin çalınması anlamına geliyor.Hatta çalınması anlamına bile gelmiyor; biz kendi elimizle hırsıza onurumuzu, haysiyetimizi teslim ediyoruz.

Ama bazıları hâlâ bunu "kadın-erkek eşitliği" meselesi sanıyor, "kadına şiddet" meselesi sanıyor, "kadının güçlendirilmesi" meselesi sanıyor. Yalancının mumu 500 senedir yanmaya devam ediyor. Bu konuda yetkililer topluma doğru bilgi vermiyor. Dünyanın en saçma teorisi koca devleti peşine takmış sürüklüyor. Kafası çalışan bazı dostlarımız meseleye ilgi göstermiyor. Bazı dostlarımız ise, meselenin politik amaçlarından habersiz, kendi kişisel tecrübelerine dayanarak "Ama kadına şiddet yok mu? Geleneklerimiz yanlış değil mi?" filan gibi itirazlar getiriyor; konuyu yeterince incelemiyor.

Açık söylüyorum: ETCEP projesi başarıya ulaştığı gün çocuklarınızı tanıyamayacaksınız. Beğenmediğiniz o gelenekleri bile yana yakıla arayacaksınız. Aynen şimdi 70'lerdeki, 80'lerdeki mahallenizi aradığınız gibi. Ama bulamayacaksınız. İş işten geçmiş olacak. Pişman olacaksınız, belki de pişman bile olamayacaksınız.Sonra çaresiz kendinizi olup biten her şeye alıştıracaksınız.

Bundan yıllar önce "modern tarım" söylemleriyle bitirilen toprağımız gibi, ekmeğimiz gibi,tohumumuz gibi, insanımız da bitecek. GDO'lu ürünlere sövüp bin türlü hastalıktan ölmeye devam ettiğimiz gibi, ne kıza ne de erkeğe benzemeyen çocuklarımıza bakıp, itiraz etmeyen o dilimizi ısıra ısıra ölüp gideceğiz.

Batı'dan yediğimiz kazıklar konusunda bin tane örnek verebilirim ama ne fayda! Faydası yok çünkü biz kendimizi sevmeyen bir toplumuz. Kendisini sevmeyen, kendisinden iğrenen ve ama çocuklarının kaderini düşmanının eline terketmiş bir toplum.

Her gün "şanlı tarih güzellemeleri" yapan ama çocuklarını Batı'nın yalanlarına teslim etmiş etmiş bir toplum. Ana-babaları "Ertuğrul" izleyen, çocukları Ricky Martin'e benzetilen bir toplum. Geçmişte yaşayan ve ama bugün olup bitenlere lâl olmuş bir toplum...

ETCEP bir toplum mühendisliği projesidir. Batı'dan elimize tutuşturulmuş bir proje. Kendi okullarımızda, kendi öğretmenlerimiz eliyle, kendi paramızla, kendi çocuklarımızı Batı'nın fantezilerinin denekleri haline getiriyoruz.

Dedim ya, söylesen ne fayda! Nabi Avcı gibi bir adam ETCEP hakkında, "Millî Eğitim Bakanlığı olarak, Avrupa Birliği ile birlikte
başlattığımız, 'Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi', ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına önemli bir katkı sağlayacaktır." diyebiliyor. Belli ki değerli hocamız, kendisine verilen enformasyonla yetinmiş. Halbuki hocamızın kaleminden öğrenmiştik bundan 25 yıl önce "enformasyonla cahil" bırakıldığımızı... Ama yine de Avcı'nın söylediği tam doğru değil, "Avrupa Birliği ile Birlikte" yapmıyoruz, Avrupa Birliği istiyor biz yapıyoruz. ETCEP'te uyguladığınız hiç bir şey sizin değil hocam, fikir de etkinlikler de tercüme... Sadece onları uygulayan öğretmenler, okullar, bir de çocuklar bizim. Şimdilik bizim. Şimdilik...
*
Allah'ım bize yardım et. Artık yakınlarımıza bile sözümüz tesir etmiyor. Çocuklarımızın Batı'nın oyuncağı yapılmasına izin verme. Senden gelecek her hayra muhtacız...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
"LGBT ya da feminist hareketler, Türkiye'deki İslami çevrelerden kesinlikle çekinmiyorlar. Onların ipe sapa gelmez, dünyanın en uçuk-kaçık tartışmalarıyla birbirlerini barbarlaştırdıklarını biliyorlar. Yukarıdaki pankartı kaldırdıkları sırada, İslami çevrelerin, özellikle kanaat önderlerinin, aydın ve alimlerinin "Kur'ancılık-Hadisçilik", "Evrenselcilik-Tarihselcilik" gibi tartışmaların içine gömülüp birbirlerini yemekle meşgul olduklarını biliyorlar. İslami çevrelerin iflah olmaz bir bölünmüşlük bataklığına saplandıklarını biliyorlar. İslami çevrelerin "tarih dışı" bir dünyada yaşamlarını sürdürdüklerini biliyorlar. İslami çevrelerin birbirlerine güvenmediklerini; rantla, makamla, koltukla girdikleri imtihanı kaybettiklerini biliyorlar. Onları ne caminin, ne cumanın; ne haccın ne de bayramın bir araya getiremeyeceğini; kimilerinin altı boş bir gururla, kimilerinin ise aşağılık kompleksiyle damgalandıklarını biliyorlar. 20-30 kişilik minnacık grupların bile dünyanın en tuhaf tartışmaları yüzünden bir kaç yıl içinde bir kaç parçaya daha bölüneceğinden eminler. Dünyanın en uyduruk meseleleri yüzünden birbirlerini tekfir edip durduklarını görüyorlar. O yüzden hesap kitap yaparken bu çevreleri dikkate almaya gerek duymuyorlar."