Gönderen Konu: ERGENLİK DÖNEMİ  (Okunma sayısı 3533 defa)

bureax

  • Administrator
  • Jr. Member
  • *****
  • İleti: 62
    • Profili Görüntüle
ERGENLİK DÖNEMİ
« : 11 Aralık 2018, 09:56:35 ös »
ERGENLİK DÖNEMİ

İnsan anne karnına düştüğü andan itibaren sürekli bir gelişim ve değişim halindedir. Yaklaşık
9 yaşına kadar, akran çocuklar arasında çok belirgin bir fiziksel farklılık görülmez. Her çocuk
aşağı yukarı aynı zamanda ilk adımını atar ya da ilk kelimesini söyler. Fakat ergenlik dönemi,
fiziksel büyüme ve olgunlaşmanın akranlar arasında birkaç yıl arayla gerçekleştiği uzun bir
süreçtir. Bazı çocuklar 9 yaşında ergenliğe adım atarken bazılarının erginleşmesi 16 yaşını
bulur.
Ergenlik, çocukluktan gençliğe geçiş dönemidir. Genel olarak 9-19 yaş arası olarak kabul
edilir fakat bu yaş dilimi bireyden bireye değişir. Bu dönemde büyüme çok hızlıdır. Hızlı
büyüme, hormonel değişimler, zihinsel yeterliliğin artması, arkadaş etkisinin güçlenmesi ve
sorumlulukların artması duygusal karmaşayı beraberinde getirir. Genç, bu dönemde kimliğini
oluşturmak için çok büyük bir çaba harcar. Ebeveynlerin çocuk yetiştirirken en fazla
zorlanacakları dönem ergenliktir demek yanlış olmaz. Bir çeşit kriz dönemi de denilebilir.
Tıpta ergenlik; erken, orta ve geç ergenlik olmak üzere üç dönemde değerlendirilir. Bir ergen
bulunduğu bu üç döneme göre değişik özellikler gösterir.

Erken Ergenlik Dönemi
Erken ergenlik dönemi buluğ çağıdır. Kızlarda ilk regl, erkeklerde gece rüyalanmalarının
başlaması ile sona eren, fizyolojik değişiklikler evresidir. Buluğ çağı kızlarda altı ay kadar
sürerken erkeklerde iki yılı geçebilir.
Buluğ Çağında görülen fizyolojik değişiklikler:

 Kızlarda, göğüsler büyür, tüylenme başlar, vücut büyür ve hatlar yuvarlaklaşır, hızlı
kilo artışı olur. Hızlı kilo artışını genellikle regl izler. Kız çocuklarında aybaşı
kanamasının gerçekleşebilmesi için vücutta belirli bir miktarda yağ depolanması
gerekmektedir. Bu sebeple kız çocuklarının bu dönemde kilo almaları normaldir.
 Erkeklerde, yumurtalıklar büyür, sperm yapımı başlar, beden büyür, ses kalınlaşır,
tüylenme başlar ve kaslar gelişir.
 Cilt yağlanır. Hormon seviyesindeki artıştan dolayı deri problemleri, sivilceler,
görülebilir.
 Ergen hızlı büyümenin neticesinde özelikle kol ve bacaklarında ağrı hissedebilir.
Erken ergenlik döneminde çocuğun ilgisi bedeni üzerine yoğunlaşır. Ergen vücudunda
neler olduğunu anlamak ister. Hızlı değişim şaşkınlık ve kaygı yaratabilir. Çocuk sürekli
normal olup olmadığını sorgular. Bu dönemde genç, ebeveyni tarafından bilgilendirilmeli
ve yaşadığı değişikliklerin normal olduğu vurgulanmalıdır.

Orta Ergenlik Dönemi
Orta ergenlik dönemi 14-16 yaş arasını kapsar. Bu dönem duygusal değişimin yoğun
olduğu riskli bir dönemdir. Eğer ergen duygusal gelişimini sağlıklı bir şekilde
tamamlayamazsa, gelecekteki stresli olaylarla başa çıkmakta zorlanabilir. Duygusal
gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlaması ise ergenliğin getirdiği diğer değişimlerle de
kolayca başa çıkabileceği anlamına gelir.
Bu donemde genç birey yaşadığı kaygıları ve gerginliği dışa vurma ihtiyacı güder.
Sebepsiz yere sinirlenir, bağırır, ağlar, sürekli şikayet eder, memnuniyetsizdir.
Ergenlik döneminde genç yoğun çelişkiler ve ikilemler yaşar. Bir yandan kişiliğini
ispatlamak için bağımsızlık savaşı verirken, öte yandan ailesinin sevgi ve onayına ihtiyaç
duyar. Bir gün önce beğendiği kıyafeti ertesi gün beğenmez. Sonuçlarını düşünmeden

tehlikeli bir davranışa girebilecek kadar kendine güvenirken, birine saati soramayacak
kadar kendine güvensiz olabilir.
Aynanın karşısında saatlerini harcayan genç, ertesi gün küçük bir sivilce yüzünden sokağa
çıkmayı reddedebilir. Ergenler dış görünümleriyle aşırı ilgilidirler. Giyim onlar için ayrı
bir titizlik konusudur. Beğendikleri, benzemek istedikleri kişiler gibi giyinmek ve
görünmek isterler. Bunun altında ait olma duygusu yatmaktadır.
Ergenlik öncesi çocuk, ilk sırada anne-babasını ya da öğretmenini model alırken,
ergenlikle birlikte bu önem sırasında köklü bir değişiklik olur. Artık ergen için birinci
sırada arkadaşları gelmektedir. Arkadaşlarının ne düşündükleri, neler yaptıkları onun için
çok önemlidir. Duygularını arkadaşları ile paylaşmaktan hoşlanır. Karşı cinse olan ilgisi
artar.
Bu dönem hayranlıkların bol olduğu bir dönemdir. Gençlik çağı, kim olduğunun
sorgulandığı çağdır. Genç sürekli “Ben kimim?”, “Niye varım?” gibi sorular sorar ve bu
soruların cevaplarını arar. Kişiliğini ararken yoluna çıkan modellerden kendisine bir şeyler
katmak ister.

Geç Ergenlik Dönemi
Geç ergenlik 17-19 yaşlarını kapsar. Geç ergenlikte fiziksel büyüme yavaşlar. Bu
dönemde genç, bir yetişkin görünümünü alır. Uyku ve yeme ihtiyacı yetişkin seviyesine
ulaşır. Hemcinsleri ile yakın arkadaş olma ihtiyacı azalır. Daha ziyade geleceği ile
ilgilenir. En sık sorduğu soru “ Ben ne olacağım?” sorusudur. Meslek seçimi ile ilgilidir.
Toplum tarafından kabul edilmek ve saygı görmek ister. Karşı cinse olan ilgisi daha da
artar. Bu dönemde genç kızlar romantik aşk arayışı içine girebilirler. Erkekler eş seçimi ve
evlilik konularına kızlardan daha az ilgi duyarlar. Bu dönemde meslek belirleme, yuva
kurma ve sosyal hayata katılabilme temel amaçlardır.

Ergen-Ebeveyn İlişkileri
Ergenlik dönemi ergen ve aile arasında çatışmanın sık yaşandığı bir dönemdir. Genç bu
dönemde kendini tanımak için büyük bir çaba harcar. Kafasındaki pek çok soruya cevap
bulmaya çalışır. Zaman zaman kendisinin dahi cevaplamakta güçlük çektiği bu sorular
hakkında, ailesiyle karşı karşıya gelir. Mesela, aniden kendisini sinirlendiren şeyin ne
olduğunu ailesine anlatamayabilir. Bir müddet önce gayet neşeliyken, birdenbire niçin
durgunlaştığını kendisi de anlamaz. Bu belirsizlik ve ani değişimler aileyi huzursuz eder.
Ebeveyn bu tip durumlarla nasıl başa çıkacağını bilemeyebilir. Ergenlik döneminin
çalkantısı genç kadar, aileyi de etkiler.
Bu dönemle ilgili, ergenle arkadaş olunması gerektiği gibi yanlış bir inanış vardır. Genç
bu dönemde kendisi ile aynı duyguları paylaşan ve onu en iyi anladığını düşündüğü
arkadaşlarına yönelir. Arkadaşlarının onun hakkındaki düşüncelerini çok önemser.
Ailesinin arkadaşlarını eleştirmesine tahammül edemez. Anne-babasının düşüncülerini işe
yaramaz bulur. Kendince onlardan öğrenecek bir şeyi kalmamıştır. Ebeveynin beğenilerini
küçük görür. Bir yandan onlardan bağımsız olduğunu ispatlamaya çalışırken, öte yandan
ebeveynin sevgisine ihtiyaç duyar. Bu süreçte anne-babaya düşen görev, bunun geçici bir
dönem olduğunun bilincinde olarak, gence sabır ve sevgi ile yaklaşmaktır.
Sevgi ve güven ortamı içerisinde büyüyen bir genç, ailesi ile daha az çatışır. Sağlıklı
kurallar çocukta güven duygusunun gelişebilmesi için en temel şarttır. Aslında
ergenlikteki krizin aşılması, geçmişte çocukla kurulmuş olan ilişkinin ne kadar sağlıklı
olduğuyla birebir ilişkilidir. Küçük yaştan itibaren benimsetilmiş kurallar, ergenlikte de
geçerliliğini korur. Mesela, çocuğa izinsiz bir yere gitmemesi gerektiği kuralı sağlıklı bir
şekilde kabul ettirilmişse, ergenlikte de bu konuda bir sorun yaşanmaz.

Anne-baba ergenin kendisine yaptığı itirazları, otoritesine karşı yapılmış bir başkaldırı ya
da saygısızlık olarak algılamamalıdır. Bu dönemde gencin asi olması gayet normaldir.
Genç bu şekilde kendisinin de bir birey olduğunu, söyleyecek bir sözünün bulunduğunu
ailesine ispatlamaya çalışır. Fakat gence tartışmanın ve itirazların saygı çerçevesinde,
kırıcı olmadan ve medeni bir yolla nasıl yapılacağı öğretilmelidir.
Çocuğa sorumluluk duygusunu aşılanabilmesi için, ebeveynin bu konuda çocuğa örnek
olması şarttır. Küçük de olsa çocuğa verilen sözün yerine getirilmesi gerekir. Hakların
sorumlulukların yerine getirilmesi sonucunda kazanıldığı düşüncesinin çocuğa
yerleştirilmesi, onu hayata daha olgun hazırlar. Ergenlik çağında çocuğun sorumlulukları
artar ve farklılaşır. Gence kaldırabileceği kadar sorumluluk verilmeli, başkaları ile kıyas
edilmemelidir.
Bu dönemde genç aşırı alıngan ve kırılgandır. En ufak bir eleştiriye karşı tahammülsüz
olur. Buna karşın ergenin kendisi ebeveynlerini acımasızca eleştirir. Genç “ben merkezli”
yaşar ve zaman zaman bencil ve acımasızdır. Anne-baba, soğukkanlı ve sakin kalmaya
çalışmalı, çocukla gereksiz tartışmalara girmekten kaçınmalıdır. Çocuğun
onaylamadığınız davranışlarını, iletişimi keserek cezalandırmak çok yanlıştır. Problemlere
mümkün olduğunca uzlaşmacı yaklaşmalıdır.
Ergenin zihinsel ve duygusal karmaşası, çevresine de yansır. Bazı zamanlar genç çok
dağınık ve vurdumduymaz olabilir. Uzun uzun çekilen nasihatlara karşı duyarsız olurlar.
Bu dönemde aşırı baskıcı olmak, ergeni arkadaş grubuna daha fazla yaklaştırır. Bunun
yerine onu dinlemeli ve empati kurmaya çalışmalıdır. Anlamak, gencin her yaptığını
onaylamak anlamına gelmez, sınırları çok iyi korumalıdır. Sınırları korumak için
kuralların uygulanmasında tutarlı ve kararlı bir tutum izlemelidir. Mesela, sonradan
onaylanacak bir şeye baştan hayır demek doğru değildir.

Ergenlik çağında, çocuğun okul başarısı düşebilir. Fakat bu çağın her zaman olumsuz
değişiklikler getirdiği düşünülmemelidir. Bilakis, gencin bu dönemde zihinsel kapasitesi
yetkinliğe erişir; soyut kavramları daha iyi anlar, ilgi alanları genişler ve olayları daha
mantıklı değerlendirir. Artık yetişkinler gibi, sosyal, politik, dini konulara ilgi duyar, bu
konularda düşünmeye başlar. Genç idealist ve hayalcidir. Dünyayı değiştirebileceğine
yürekten inanır. Eğer birey, sizin öğrettiğiniz değer ve inançları sorgulamaya başladıysa,
fazla paniğe kapılmamalıdır. Bu çağda inanç krizi yaşanabilir. Bir çok ergen, bu çağda
ebeveynin görüşlerine aykırı düşünceleri benimsese bile, 20’li yaşlarda, ailesinin
kendisine öğretmiş olduğu inanç ve değerlere geri dönmektedir.
Ancak genç,
 Derslerinin tümünde gözle görülür bir düşme yaşıyorsa,
 Arkadaşlarından uzaklaşıyor, sürekli yalnız vakit geçiriyorsa,
 Aşırı derecede içe kapanıksa,
 Sürekli mutsuz ve kaygılı ise,
 Geleceğe dair konuşmuyor ve plan yapmıyorsa,
 Aşırı harcama yapıyorsa
aile bir uzmana başvurmalıdır.

Ergen-Arkadaş ilişkileri
Ergenlik çağı boyunca çocuğun yaşamında arkadaş ilişkileri birincil rol oynar. Artık
çocuğun, sosyal ve duygusal hayatının merkezinde, aile değil, arkadaşlar vardır. Bazen
ebeveyn, çocuğun akranlarını bir tehlike unsuru olarak görebilir. Fakat bu gerçekte çok
doğru değildir. Çoğu zaman akranlar birbirlerine aile değerlerini aşılarlar, birlikte takım
oyunları oynarlar, birbirlerini ibadet etmeye özendirirler. Arkadaş grubu empati, anlayış
ve merhametin kaynağı olabilir.
Bireyler genellikle kendilerine benzer kişilerle arkadaşlık ederler. Sağlıklı yetişmiş ve aile
değerlerini benimsemiş bir çocuk, kendisi gibi olan çocukları arkadaş olarak seçer. Anne-
baba arkadaş seçiminde, gence güvendiğini hissettirmeli ve asla arkadaşlık ilişkilerine

kaba bir şekilde müdahale etmemelidir. Çocuğun çok özel hislerini irdelemekten de
kaçınılmalıdır.
Ancak, çocuk yanlış arkadaşlık ilişkileri içerisine girmişse, bu yanlış ilişki hususunda ikna
edilmelidir. Doğrudan o kişi ile arkadaşlık etmeyi yasaklamak, çocuğu ebeveynden daha
çok uzaklaştıracak ve arkadaş grubuna daha çok yaklaştıracaktır. Bunun yerine, çocuğun
arkadaşlık ettiği akranları ve aileleri ile tanışmalı, çocuk arkadaşlarını eve davet etmek
için teşvik edilmelidir. Şunu unutmamak gerekir ki, pek çok insan kötü alışkanlıklarını;
içki, sigara, okuldan kaçma, ders çalışmama vb. arkadaş çevresinde edinmektedir.

Ergen ve Cinsellik
Gençlik çağı, cinsel olgunluğun tamamlandığı çağdır. Bu dönem sonunda ergen evliliğe
hazır duruma gelir. Bu çağda çocuk cinsellikle ilgili pek çok şeyi bilmek ister. Eğer
ebeveyn, çocuğa cinsellik hakkında eğitim vermekten kaçınırsa, çocuk bu bilgileri
sağlıksız bir şekilde akranlarından alır. Bir genç her gün ortalama 700-800 kez cinsellik
hakkında düşünür. (Yetişkinlikte bu oran 85-120 arasındadır.) Bunun temel sebebi ise
bilgisizliktir. Kız çocukların anneleri, erkek çocukların ise babaları tarafından
bilgilendirilmesi bu yüzden çok önemlidir.
Genç, her ne kadar cinsel anlamda olgunlaşsa da duygusal gelişimi aynı hızla ilerlemediği
için, bu cinsel uyanıştan bunalır ve rahatsızlık duyar. Toplumda özellikle kız çocuklarına
karşı yanlış tutumlar olabilmektedir. Örneğin, adet gören kız çocuğunun azarlanması gibi.
Bu tip tutumlar çocukta travma etkisi yaratabilir. Annenin cinselliğe yaklaşımı, kız çocuk
üzerinde çok etkilidir. Mesela, eğer anne kızını regl hali hakkında bilgilendirirken utanır
ya da sıkıntı duyarsa, bu çocukta endişeye sebebiyet verir. Ya da baba kadınlar hakkındaki
ön yargılarını çarpık bir şekilde kız çocuğuna yansıtabilir. Bu durumda çarpıtılmış algının
düzeltilmesi gerekir.

Ergenlikte Sağlık Sorunları
Ergenlikte en sık rastlanan sağlık sorunları aşırı yeme (obesite) ve aşırı kilo kaybı
(anoreksiya nevroza ) dır. Anoreksiya nevroza, çocuğun yanlış beden imgesi ile alakalıdır.
Sıklıkla ergen, zayıf olmasına rağmen kendini aşırı kilolu görür. Obesite ise genetik
olabilir ya da yanlış beslenme alışkanlıklarından kaynaklanır.
Aile içi problemler, olumsuz yaşam koşulları, kötü deneyimler, düşük öz değer, okul
başarısızlığı, ergende depresyona sebep olabilir. Ergenlik depresyonu, ergenlikte görülen
duygusal dalgalanmalarla karıştırılmamalıdır. Bu dalgalanmalar sırasında ergen her ne
kadar karamsar ve mutsuz gibi görünse de bu gelip geçici bir durumudur ve ergenin
normal yaşantısını sürdürmesine engel olmaz. Fakat depresyonda, en az bir ay süregelmek
şartı ile, karamsarlık, kendini değersiz bulma, intihar düşüncesi, suçluluk duygusu, uyku
ve yeme bozukluğu, ümitsizlik gibi özellikler görülür. Bu durumda bir uzmandan yardım
almak en doğru seçimdir.

Psikolog Çiğdem Alparslan Karakuş