Gönderen Konu: ANNE ve BABA TUTUMLARINA BAĞLI OLARAK ÇOCUKLARIN "EŞCİNSEL KİMLİKLİ" OLMASI  (Okunma sayısı 15810 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Beğenilmek istiyorum.Sevilmek istiyorum.Şöyle kafa dengi içimin ısındığı yaşça benden büyük bir abiye o kadar çok ihtiyacım var ki.Her gün görmek zorunda değilim aylar sonra görünce sımsıkı sarılalım yeter.Arim sorim o beni arasın sorsun yeter.Mesela beni o kadar sevsin ki oğlu olduğunda adımı koysun atıyorum.Böyle bir bağ istiyorum.Akıl hocam olsun her konuda danışabileyim.Benim için örnek olsun.Karşıma çıkıyor böyle içimin ısındığı adamlar ama kimsenin böyle bi derdi yok ki benimle bu derece samimi olsun ya da onların bana içi ısınmıyor çünkü kasıyorum.Biriyle tanıştığım zaman nasıl konuşmalıyım,nasıl davrandım,beni sevecek mi,bi daha görüşür müyüz yoksa bu kadar mı kalır bu sorular istila ediyor beynimi.Bugün bizim ilçede sağlık ocağında çalışan bi doktor abiyle tanıştım.Tam kafa adam.Dal daşşak muhabbeti yaptık.Öyle bi resmiyet soğukluk yoktu ve ben de kasmadan konuşmaya küfür edesim geliyorsa etmeye çalıştım.Bana tıp kitaplarını getirecek.Nitekim samimi bir iletişim kuruldu fakat bi daha görüşür müyüz bilmiyorum.Çok istiyorum.Bitmiştir.İstiyorsam neden olmasın.Bu yazının devamını böyle getireceğimi planlamadım.Bir anda bi farkındalık oluştu.Yahu neden olmasın.At istek instadan faceden.Beğen fotolarını yorumla istersen.Mesaj at çekinme.Memlekete geldikçe uğra yanına.Hal hatır sor.Tıp bayramını kutla,Doğum gününü kutla.Sen bunları yaptıkça mutlaka bi karşılığı olacak.Hiçbir samimiyet bir anda kurulmamış ki.Zamana bırak çok da önemseme.Seni olduğun gibi beğenirse ne ala yoksa insan mı bitmiş dünyada o olmaz başkası olur.Engelleri ben koyuyorum önüme.Bir kişiye de odaklanmak zorunda değilim.Sosyal çevremi ne kadar genişletirsem o kadar iyidir.Bu platonik dünyamdan çıkmam lazım artık.İnsan sosyal bir varlık ve aslında karşımdaki adamın da bana ihtiyacı var.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Hüseyin hocanın attığı bir mailden sonra üzerine kafa yorduğum bir konu.Haset ve kıskançlık.Önemli çıkarımlara vardığım için buraya yazmam icap etti.Öncelikle yazıdaki önemli parçaları birebir alıntılıyorum daha sonra çıkarımlarımı aktaracağım:
   Psikanaliz tarihinin en etkin kuramcılarından olan Melanie Klein konu üzerinde önemli önermelere sahiptir.Burada ilk adımda haset ve kıskançlığı birbirinden ayırmak önemlidir.Haset arzulanan birşeyin başka birine ait olduğu ve bize değil de ona haz verdiği inancının yol açtığı kızgın bir duygudur.Kıskançlıkta ise haset edilen kişiyi üçüncü bir şahıstan alıkoyma hisleri hakimdir.Hasete kimi zaman hayranlık,idealize etme eşlik ederken kimi zaman da nefret,kin gibi olumsuz duygular eşlik eder:
**Bu bilgiler ışığında farkettim ki erotik hayaller kurduğum yakışıklı adamları haset ediyorum.Onlardaki yakışıklılığı,erkeksiliği,gücü...
                         ...
   Hasetin kaynağı yaşamın ilk yıllarına anne-bebek ilişkisine dayanır.Bebek haz nesnesi olan memeyi bu hazzı içerisinde barındırdığı için haset eder.İhtiyaç duyduğu doyumun meme tarafından alıkonulduğunu düşünen bebek iyi nesneyi kurma yolunda zorlanır.Burada bebeğin açgözlülüğü söz konusudur çünkü bebek memeyi boşaltmaya kurutuncaya kadar emip tüketmeye tümüyle yutmaya yönelir:
**Tatmin olmayan sevilme duygusu,hoşlandığım adamlar beni çok sevsinler sürekli ilgi göstersinler arzusu...
                            ...
     ...Eğer iyi ve yeterli bir beslenme yoksa bu güzellikleri içinde barındıran meme kötüleşir.Haset ve nefret duyguları kötü ve pinti olarak nitelendirilen memeye yöneltilir:
**Hayallerimdeki adamlar beni sevmeyince ya da açgözlü beklentilerimi karşılayamayınca onlardan kendimi uzaklaştırmak onları kötü olmakla suçlamak...
                          ...
     Memenin cömert bir şekilde beslemesi de hasete yol açar çünkü bebek bu sonsuz nimete tam anlamıyla sahip olamayacağını düşünüp haset eder.Annenin bebek üzerindeki yıkıcı etkilerini yok etmek imkansızdır.Bebeğin ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılamak da;
**Bitmek bilmeyen beklentiler...
                          ...
     Annenin memesine olan yoğun sevginin bir türevi de şükran duygusudur.Bu duygu kişinin hem başkalarındaki hem de kendisindeki iyiliği görmesini sağlar;
**Beklentileri,suçlamaları bir kenara bırakıp bana değer veren hemcinslerime sevgi ve şükranla yaklaştığımda...
                         ...
     Freud'a göre bebeğin süt emmekten duyduğu mutluluk cinsel doyumun ilk örneğidir.Klein'a göre ise sadece cinsel doyumun değil tüm mutlulukların temelini oluşturur.
                           ...
  Sevme yeteneği güçlü bebeklerin idealleştirme ihtiyacı daha azdır. Aşırı idealleştirme, zulmedilme kaygısının asıl etken olduğunu gösterir. Yazarın çocuklarla yaptığı çalışmalardan elde ettiği sonuç; aşırı idealleştirme, zulmedilme kaygısının uzantısıdır.Bazı insanlar aşırı hasetten kaynaklanan iyi nesne edinme yetersizlikleriyle başa çıkmak için nesneyi idealleştirme yoluna saparlar;
**Kaygı sevgiye baskın gelince ve aşırı hasetin neden olduğu hemcinslerin yokluğunda onları idealize etmek.Ve bu bilgi anımsattı ki zulmedilme kaygısı çocukluğumda çok fazla tattığım bir duyguydu.Korkardım erkeklerden onlar güçlü ben güçsüzdüm onlara kafa tutamazdım.Bu denli zulmedilme kaygısı taşıdığım hemcinslerimi idealize etmem kaçınılmazdı...
                           ...
   Nefretin sevgiyle yumuşatılması, nesnenin bebeğin zihnindeki durumunu da düzeltir. Kıskançlığın gelişmesi ile anne memesine duyulan haset arasında dolaysız bir bağlantı vardır.Kıskançlık baba karşısında duyulan kuşku ve rekabet duygusuna dayalıdır.Baba,anneyi ve annenin göğsünü alıp kaçırdığı için suçlanmaktadır.
**İdealize ettiğim adamların başka hemcinslerimle olan samimiyetini kıskanmam...
                         ...
   Haset ağır bir mutsuzluk kaynağıdır. Sakin ve doygun ruh hallerinin temelinde göreli bir hareketsizlik yatıyordur. Yatışmış, dingin bir tavır, geçmişin hazlarına şükran duyulmasını ve bugünün verebileceklerinden zevk alınmasını içerir.
**Eşcinseller mutsuzdur.Doyurulmayan arzular,haset duyguları mutsuzluk kaynağıdır ve şükran duygusunun önünde engeldir.
                        ...
   Hasete karşı savunma çoğu zaman nesnenin değersizleştirilmesi biçimini alır. Değersizleştirilen nesne, haset duyulacak bir nesne olmaktan da çıkar. Bu yöntem kısa sürede idealleştirilmiş nesneye de uygulanır. Böylece artık idealleştirilmesi de imkansızdır.
**Haset ettiğim adamları elde edemeyince değersizleştirip artık idealize etmekten vazgeçmek...
    Şimdi sorulması icabeden birkaç soru var:
1-Haset kötü,olumsuz bir duygu mudur?
   Hayır.Haset insanoğlunun fıtratında vardır.Havva anamız cennette o kadar meyve arasından yasak elmanın barındırdığı güzelliği haset edip dünya macerasını başlatmıştır.Haset doğru anlaşılır ve analizi yapılırsa insanın kendini geliştirmesine olanak sağlar.Tetikleyicidir.Bu durumda haset yaratıcılığa evrilir ve kötü bir durum olmaktan çıkıp kişisel gelişim ve dönüşüm için adeta gerekli hale gelir.

2-Eşcinselliğin hasetle bağlantısı nedir?
   Dipnotlarda söz ettiğim gibi bizler hemcinslerimizde var olan karizmayı,erkeksiliği,gücü haset ediyoruz.Birçoğumuzda zulmedilme korkusu da olduğundan onlara kaygılarla yaklaşıyoruz veya yaklaşamıyoruz.Eksikliğini hissettiğimiz şeyleri elde edemeyeceğimizi düşünüp bu adamları idealize ediyoruz.Onlarda bulunan ihtiyaçlarımızı karşılamak için kolay bir yol olan erotizme yöneliyoruz.Kimimiz sex yoluyla kimimiz fantezileriyle bu eksiklikleri doyurduğumuzu sanıyoruz fakat bu çukur kazdıkça büyüyor ve bu yolla hiçbir zaman tatmin edilemiyor.
 
3-Eşcinseller haset konusunda nerede yanılırlar?
    Fakat yanıldığımız bir nokta var.Bebek annesinin memesini haset eder çünkü kendi bünyesinde böyle bir nimet barındırmaz.Halbuki bizim hasetimiz bir yanılgıdır.Çünkü aslında başka adamlarda aradığımız her şey bizde de var yani biz kendimizde olan şeyleri haset ediyoruz.Sadece kendimizin farkında değiliz.Bu noktada hasetin iki grupta incelendiğini söylemeliyim.Gerçekliği olan ve yanılgı olan haset.Hüseyin hoca bir röporjında eşcinsel gelişim gösteren çocukların memeyle olan çatışmadan baba sayesinde çıktıklarını söylemişti.Annenin memesi varsa babanın da penisi vardı ve bu durum eşcinsellerin penise olan merak ve düşkünlüklerini açıklıyordu.Normal gelişim gösteren çocuklar ödipal dönemde anneyi babadan kıskanır ve babayla rekabete girer.Bir süre sonra baba karşında asla galip gelemeyeceğini anlayıp babayla özdeşim kurar.Babayla özdeşim kuran çocuğun erkek olma ya da penis merakı gibi problemleri yoktur ancak aile dinamiklerinde yanlış giden şeyler olunca çocuk savunmacı kopmayla babadan ve onun temsil ettiği erkeksilikten vazgeçer,uzaklaşır.Çocuk babayla başlayan hasetini tüm erkeklere yöneltir ve penis merakı hep sürer.Bu bir rüyadır büyük bir yanılgıdır.Çocuğun ruhu duvarlarla çevrilidir kendini göremez.Tedavi arayışına giren eşcinsel bireyden bu duvarları kırıp kendiyle barışması beklenir.
   Bu gözlem ve analizlerime rağmen hala yakışıklı erkekleri haset etmeye devam etçem bir süre fakat tedavi sürecinde  bunun da üstesinden gelicem.

İsmail

  • Newbie
  • *
  • İleti: 3
    • Profili Görüntüle
Arkadaşlar birçok kişi eşcinsellikten kurtulmaya çalışıyor size tavsiye vermek isterim oturduğunuz yerden şu yanlış düşünceleri değiştirerek kurtulabilirsiniz: erkek eşcinsellerden pasif olanlar yani kendilerine tecavüz edilmesine sessiz kalanlar aktif olan erkekleri zalim olarak görür ve onlardan korkarlar.içindeki korkuyu yenmeleri lazım.ayrıca pasif olanların pasif olmasının en büyük nedenlerinden biri kadının organını pis olarak ve aktif erkeğin organını temiz olarak görmeleridir. Halbuki bu, bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. Kadının üreme organında 2 delik vardır üsttekinden idrar yapar alttakinden ise şevişir. Yani aynı yol değil. Erkekte ise hem sperm hem idrar aynı organdan çıkar. Dolayısıyla temiz olmayan aslında erkektir. Kadın tertemizdir. Aktif erkek ise pasif erkeğe "tecavüz edilmeyi hak ediyor pis herif" diye bakar. Halbuki pis olan kendisidir. Çünkü pasifin makatını yani dışkı çıkan yeri kendi isteğiyle kullanıyor. Pasif onu zorlamıyor . Makat mikrop dolu olduğu için ve orayla aktif olan uğraştığı için asıl pis olan aktiftir. Kadınlar ise lezbiyenlik bataklığına düşebilir. Lezbiyenler erkeği işe yaramaz ve değersiz olarak görür. Halbuki erkek olmadan çocuk yapamazlar ve erkek onu korur. Lezbiyenlerin  birbirlerine karşı da kötü düşünceleri vardır. İşte bu düşünceleri değiştirmedikçe kurtulamazlar.
Ayrıca helal yolu tıkamamak lazım tıkarsanız cinsel istek haram yöne meyleder. Mesela bir çok pasif erkek evlendiğini ama bi türlü birleşemediğini söylüyor ve bundan acı çekiyor. 1 yıl boyunca eşiyle birleşmeyenler bile var. Halbuki dünyanın en normal erkeği bile evlendiği halde 1 yıl boyunca eşiyle birleşmese o da pasif olur çünkü cinsellik durağan değildir. Helal yolu kapatırsan otomatik olarak harama doğru akar ve bu herkes için geçerlidir. Oyüzden helal yolu kapatmasın. Pasiflerin eşiyle birleşme konusunda korkusu vardır ama bu önemli değildir. Pasifler şunu yapsın:eşiyle önce yatağa uzanıp onun yüzünü öpmeye başlasın ama yalamasın. Bir süre sonra eliyle eşinin memelerini yavaşça ovalasın ama memelere doğru bakmasın. Çünkü eşi kasılabilir eşinin yüzüne baksın. Bir süre sonra eşi iyice gevşedikten sonra eşinin bacaklarını tutup kaldırsın ve vajinaya istediği gibi girip çıksın. Tamamen canı istediği gibi birleşsin. Böylece o da gevşer ve sıkıntılarından kurtulur.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
 İçinde bulunduğum süreç bir değişim süreci.Bu sadece cinsel arzularımın değişimi değil.Kişilik özelliklerim de değişiyor ve gelişiyor.Aslında bu daha heyecan verici.Olmak istediğim kişi olmak istiyorum.Gelişime ve değişime açığım.Bu amaçla kişisel gelişim kitapları okuyorum,videolar izliyorum kendimce.Bugün izlediğim videoda itibarımızı düşüren faktörler açıklanıyordu.Çok etkilendim.Çok hak verdim ve kendimden maddeler de ekledim bu listeye.Liste şöyle:
  1-Kimseyi pohpohlama.
Bunu çok yaptığımı farkettim.Karşımdakinin kişisel bir özelliğini sırf sevgisini kazanmak için veya karşılık versin o da beni pohpohlasın diye olur olmaz övüyorum.Bunu bırakmalıyım.Birini pohpohlamak bana bir şey kazandırmıyor.Aksine gözündeki itibarımı düşürüyormuş.
  2-Sevgi görmek için fedakarlık yapma.
Evet.Bu konu benim hayatımın her döneminde yaptığım bir hatamdır.Sevgi açlığı yüzünden sırf başkalarının sevgisini kazanmak için hoşlarına gideceğini düşündüğüm şeyleri yapmak.Bu durum onların beni sevmesini sağlamadığı gibi itibarımı düşürüyor ve duygusal yönüm sömürülebiliyor.Daha bugün gurbetçi bir arkadaşla konuştum.Yalnız kalıyor ve hep dışardan yiyo veya evde makarna yiyo.Bir gün anneme yemek yaptırıp sana gertircem dedim.Bana karşı davranışı çok değişmedi.Ekstra bir samimiyet olmadı.Şimdi farkettim ki ben tamamen iyi niyetle karşılık beklemeden yapmicam bunu.Beni sevmesi için yapıcam.Öyleyse bunu yapmamalıyım.Beni sadece ben olduğum için sevmeli.
  3-Başkalarının dedikodusunu yapma.
Daha sık takıldığım bir iki arkadaşımla bu muhabbetler dönüyor ama bu da itibarı düşüren bir faktörmüş.Ortak sevilmeyen biri hakkında konuşulabilir ama diğerlerinin ne yaptığı bizi ilgilendirmemeli.Burada akışı arkadaşımın yönlendirmesine bırakarak düzenleyebilirim.O ne kadar giriyorsa dedikoduya ben de o kadar dahil olarak.
  4-Kendini övme,yerme.
Ben bu ikisini çok yapıyorum galiba.Övülecek yanlarımı övüyorum konuşmanın içine yayarak.Sonra da dengelesin ya da çok egoist görünmesin diye zayıf yanlarımdan da bahsediyorum.Hatta bazen ne alakası var öyle değilsin desinler diye.Yanlış üstüne yanlış.İtibarımı yerle bir ediyor bu durum.Başkalarına kendimi anlatmamalıyım.Bu şık değil.Sadece benimle ilgili bir şey sorulduğunda süslemeden cevap vererek bunu aşabilirim.Örneğin tıp okuyorum ama İlçe tarihinde ilk defa tıpı ben kazandım benden sonra da kimse kazanamadı dememe gerek yok.Tıp okuyorum.O kadar.
  5-Kararsızlığını belli etme,kararlarını kendin ver.
Bu maddeyi ben ekledim.Okulda özellikle boş bir ders varsa arkadaşlara derse girsem mi girmesem mi diyorum.O girmeyince kesin girmiyoruz ama o derse giriyorsa ben yine kararsız kalıyorum.Hayır abi net olucaz.Derse girmek istemiyorsam girmiyorum,istiyorsam giriyorum.Karar benim.Kimseye sormuyorum.Soracaksam da kardeşim ben derse girmicem sen giriyo musun diye soruyorum.
  6-Sessizliği kullanabil,çok konuşma.
Çok konuşmak da itibarı düşüren faktörlerden biriymiş.Sürekli telaşla bir şeyler anlatmaya çalışma,sakin ol,karşıyı dinle.Sessizliği iyi kullanabilmek diye bir şey varmış mesela.Bu konuya espri olayını da dahil edelim.Espri yapmak güzel,gülünüyorsa yaptığın espriye daha güzel ve gaza getiren bir şey.Sürekli yapasın geliyor.Böyle olunca hem kasıyosun bi yerden yakalayıp espriyi patlatacam diye hem de sanki bu bir görevmiş gibi oluyor.İnsanları güldürmeye çalışıyormuşum gibi.Beni komik bulsunlar da sevsinler diye hatta.Tamam espri yeteneğim olması güzel bir avantaj ama bunu ekonomik ve yerinde kullanırsam daha etkileyici olabilir.
  7-Yargılama,yıkıcı eleştiri yapma.
Bu bana ailemin mirası.Onlar beni yargılaya yargılaya bende de böyle bir durum ortaya çıktı.Eleştiriye kapalı ama çok eleştiren biri oldum belki ama eleştirirken daha yumuşak kelimeler bulabilirim veya hiç eleştirmeyebilirim.
  Cimri davranma,hatanı kabullen,kendi içinde mutlu ol diye devam ediyor liste.
Mükemmellieytçiliğimi bir kenara koyarsak bu sıraladığım şeyler gerçekten değiştirmem gereken şeyler.Çünkü ben bunları yaparken kendimi iyi hissetmiyorum.Yanlış olduğunun farkındayım.Hatta çok gariptir kendim gibi hissetmiyorum böyle davranınca.

https://www.habervakti.com/escinsellik-sorunu-cocuklarinizi-teyzelerine-kaptirmayin-makale,1985.html
« Son Düzenleme: 09 Ocak 2020, 05:35:28 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
DEVLET HER ÇOCUĞA SAĞLIKLI EBEVEYNLER SAĞLAMAK ZORUNDA

‘’Devlet her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamak zorundadır’’ ifadelerini kullanan Kaçın, ‘’Siz devlet olarak aileyi korumazsanız geliştirmezseniz, aileyi merkeze koymazsanız toplumsal çöküş başlar. Burada tüm psikologlar sorunlar anlamında genelde anne-babaya odaklanırlar. Tamam anne-baba sorun çıkarabilir ama burada devletin hiç mi etkisi olmayacak. Çocuklarımızı 6-7 yaşında okula veriyoruz. Bir anne-baba çocuğunu devlet okuluna verdiği anda o çocuk anne-babanın değildir. Devlet bu emanetin bilincinde mi ve bu konuda hassasiyet gösteriliyor mu?’’ açıklamasında bulundu.

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&list=UUJdkrJhiL6pyF6B8vXad8Ew&index=3

https://www.habervakti.com/dosya/escinsellik-bir-hastalik-mi-kavramlarla-nasil-zihnimizle-oynuyorlar-h81171.html?fbclid=IwAR3Y4Czjk6CQvnT5EcoFSjxxe0hI3WhhbHpkQPv9D8bWuWqCw_vhQCCtG3A

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&fbclid=IwAR3T3VzkZQx7MM_-DfTuOPGkjgsaKmoHohM26zVIUSOKfSAQoFnkT1Hst7U

'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'
Başarılı programcı Bülent Deniz’e konuşan eşcinsel terapisti psikolog Hüseyin Kaçın, ‘’Türkiye artık eşcinsellik sorununu halının altına süpüremez. Bu gerçeklikle yüzleşilmeli.’’ ifadelerini kullanarak kritik uyarılarda bulundu.

https://www.habervakti.com/dosya/turkiye-artik-escinsellik-sorunuyla-yuzlesmeli-h81004.html?fbclid=IwAR3bCylgsndM9C_YddGIdbngIatUIlPs6FHizJnwo9P19MJSXXU3pahyKBw

https://www.youtube.com/watch?v=pDj1U1xuTwk&fbclid=IwAR034rxZfxS6xWA7l4nOO2ENobKlduzECdidFePArFi0f13Gg81ISDVurkw&app=desktop

www.huseyinkacin.com

https://www.youtube.com/user/escinselterapi

Yazarımız Psikolog Hüseyin Kaçın, eşcinsel ifadesi yerine LGBT ifadesinin kulanılmasını yanlış bulduğunu ifade ederek büyük tehlikeyi işaret etti. Kaçın, toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında toplumun dinamikleriyle oynanmaya çalışıldığını da belirtti.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-tehlikeyi-isaret-etti-lgbt-degil-escinsel-h61739.html

Eşcinsellik hakkında yaptığı açıklamalarla ve ortaya koyduğu terapi yöntemleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 7 yıl önce katıldığı bir televizyon programında 'eşcinsellik'le ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-escinsellik-tehlikesini-yillar-once-boyle-ortaya-h74213.html

Boderline Kişilik Bozukluğu: Eşcinsellikten İyileşerek Nasıl Kurtuldum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in ikinci yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/boderline-kisilik-bozuklugu-escinsellikten-iyileserek-nasil-kurtuldum-makale,1599.html

Tövbe edersem eşcinsellikten kurtulur muyum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in terapi süreçlerine dair kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/tovbe-edersem-escinsellikten-kurtulur-muyum-makale,1598.html

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.
https://www.habervakti.com/ahlak-zeki-muren-ibne-degildir-makale,1531.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Kamuoyunda pompalanan "eşcinsellik, özgürlük" vs. dayatmalarına karşı bir okurumuzdan gelen değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz… "Medya, meziyetmiş gibi öteden beri eşcinselliğin özgürlük olduğunu vurgular. Böylelikle eşcinselliğe karşı çıkanlar da “özgürlük düşmanı” olur tabii. Durmadan bunu pompalayan yayınlardan etkilenen Müslüman kesim, “günah işleme özgürlüğüne” saygı duyulması gerektiğine inanmaya başladı sonunda…

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinsel ideoloji ve örgütler

https://www.habervakti.com/escinsel-ideoloji-ve-orgutler-makale,1020.html

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
 Mutlu olamıyorum.Kronik mutsuzluk gibi artık bu.Mutsuz olduğum zamanlara bakıyorum hep yalnızım.Çevremde insanlar olsa da yalnızım.Ne zaman mutluyum?Sosyal ilişkilerim yolundayken.Kabul gördüğümde,kendimi yeterli hissettiğimde.Yani genelde hiçbir zaman.Ben eşcinsellikle boğuşmak istemiyorum.Ben sadece sevmek ve sevilmek istiyorum ama bunda da ölçüsüzüm.Saf ve sonsuz,şüpheye düşürmeyen sevgiyi arıyorum.Ben birini sevdiğimde aradığımı buldum sanıyorum.O da beni sevecek hem de istediğim gibi sarıp sarmalayacak sanıyorum.Bu beklentiyi karşılamadığında yaşadığım duygu muhtemelen heterolardaki aşk acısına denktir.
 Bir terapi öncesine gidersek aslında her şey yolunda gidiyordu.Kendimi iyi hissediyordum.Bu durulmanın somut sebepleri oldu.Sınıfta çok sevdiğim bir arkadaşım var.Murat.Herkesle samimi olabilen ve herkese aynı mesafede,aynı sıcaklıkta davranan biri.Bunu bir kenara koyup murattan faydalanmalısın demişti Hüseyin hoca.Öyle yaptım.Bir gün anlaştık gittim onda kaldım.Muhabbet sürekli tıkanıyordu.Daha çok konuşan o,daha çok dinleyen bendim.Çünkü ilgi alanlarımız çok farklıydı.Bu durum benim kendimi yetersiz ve değersiz hissetmeme yetti.Onu kafamda yücelttiğim için ve kaybetmek istemediğim için rol yapıyordum yanında,rahat değildim.Bir şekilde akşam ettik ama sürekli içimden benle olmaktan sıkılıyor diye düşündüm ama aslında o mutluluğu kendi içinde bulmuş ve her insanla paylaşım içinde olabilecek birisiydi.Akşam biraz alkol aldık.Sadomazoşist bir yönü olduğunu biliyordum.Güreşmeler,omuza yumruk atmalar oldu.Güreşmeler sırasında istemsizce erekte oldum.Farketti mi bilmiyorum.İyice sarhoş olduk sonra.Gel ısırma düellosu yapalım dedi.Yerde boğuşuyorduk.Birbirimizi ısırıyorduk.Nereye denk gelirse.Arada yan yana yığılıp kalıyorduk.Sarılıp uzanıyorduk.Bir ara elimi tutup öptüğünü farkettim.Sonra yine boğuşmaya devam.O üstte olduğunda boynuma yumulup öpüp kokluyordu.Bir yandan elimi tutuyordu.Çok matrak ve hiçbir şeyi umursamayacak kadar gamsız biri olduğu için her şeyi dalgaya alıyordu.Tabi bütün bunların karşılıklı olmasına özen gösterdim.Yaşananların eşcinsel boyutu yoktu belki ama yine de o aktif ben pasif kalamazdım.Bu yüzden ben de onun kalçasına şaplak atıyodum,avuçluyordum.O da yapıyodu.Hatta birbirimize sex pozisyonundaymış gibi git gel yaparak seni sikiyorum hahaha tarzı şakalaşıyorduk.Cinsel ilişki olmadan,dudaktan öpüşme olmadan yaşamak istediğim şeylerdi aslında bunlar ama sanki bizi birbirimizden uzaklaştırdı ya da bana öyle geldi.Ben sürekli aynı evi,aynı yatağı paylaşmak isterdim.Eşcinsel olmadan.Tek bir gece arzularımı doyurmadı demek ki.Doyumsuzum demek ki bu konuda.Ertesi gün yaşananları ortak arkadaşlarımıza anlattı.Tabi sadece ısırık düellosu yaptık diye anlattı.Bana kalsa anlatmasını istemezdim.Söyledim de hatta ama milletin ne diyeceği zerre umrunda değil.Belki de gizlenmesi gereken bi şey yoktu ortada.Ben çok abartmıştım.İkimizle de dalga geçtiler tabi.Gey muhabbeti döndü.Bir süre sonra o da sıkıldı sürekli dalga geçmelerinden.Ben bu konuyla ilgili ona espri yaptığımda her şeyi dalgaya alan adam bu muhabbeti bırakalım artık dedi.Bir gece kanka bana dizi önersene diye mesaj attım.Kafana göre takıl knk bana niye soruyon hahaha diye cevap verdi.Aşığım sana amk dedim ben de.Ti'ye aldım.Aslında kırıldım.Uzaklaşmak istemiyordum,aramıza soğukluk girsin istemiyordum.Acaba milletin dedikleri mi canını sıkmıştı.Yoksa o gece yaşananlardan sonra kendini mi sorgulamıştı.Eşcinsel miyim diye.Ben de beni gey mi sandı yoksa düşüncesiyle boğuştum bi süre.Hala muhabbetimiz devam ediyo öyle veya böyle hemen hemen her gün konuşuyoruz  iki üç kelam ama artık birbirimize bebeğim,yavrum diye mesaj atmicaz mı?canımız istediğinde sarılıp öpüşmicez mi?yapacaklarımızdan korkup içki içmicez mi birlikte?Ben onu seviyorum ve ona ihtiyacım var.Onun sevme şeklini seviyorum.Hüseyin hoca da küsme,bırakma,yapış ona diyo bakalım ne olacak.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Sabahın beşi ve uyutmayan düşüncelerle bu satırları yazıyorum.Kafamın içinde aldığım kararlarla ne üzgün ne kırgın tamamen umutlu ve sabırsız bir ruh hali içindeyim.Aklıma takılan sorularla ilgili araştırma yaparken bazı farkındalıklar oluştu zihnimde.Hayatım boyunca sevgiyi aradım.Babam sevmedi.Ailemin diğer fertleri beni sevecekleri forma dönüştürüp öyle sevdi ve bir o kadar yaraladı,incitti.Bu halde karşıma çıkan her güler yüze koştum sevmek,sevilmek istedim.Eksiklerimi onlarla tamamlayabileceğimi düşündüm.Evet sevgi iyileştiricidir ama burda atladığım bir şeyi şimdi farkettim.En başta sevmem ve sevilmem gereken kişinin kendim olduğum gerçeğini unutmuştum.Çünkü ben kendimi yok saydığımda bunun karşılıklı sağlıklı bir ilişki değil karşımdaki kişinin egosunu tatmin eden asalak bir ilişki olduğunu anladım.Benimi ortaya koymadığım için de gösterdiğim ilgi ve sevgi hep karşılıksız kaldı.Karşılarında sevecekleri bir karakter yoktu.Benimi ortaya koymanın ilk adımının özsaygı,özgüvenden geçtiğini biliyorum ama bugün özgüvenin artan,azalan bir şey olmadığını,aslında onun içimizde bir yerlerde durduğunu,sadece onu bulup çıkarmamız gerektiğini anlatan bir yazı okudum.Bu çok mantıklı geldi çünkü kendimle ilgili özgüvenim yerinde mi sorusuna zaman ve mekana göre farklı cevaplar verebildiğimi farkettim.Yani aslında kendime yaklaştığım ve kendimi ortaya koyabildiğim zamanlarda yani asıl "ben" iken gayet özgüvenli ve rahatım ama dış etkenlere takılı kaldığımda,sevilmek,kabul görmek uğruna rol yaptığımda özgüvensizim.Bunu farketmek bile iyi geldi çünkü kafamdaki bir yanıtsız soru daha yanıtlanmış oldu ve en önemlisi bundan sonra ne yapmam ve yapmamam gerektiğini iyi biliyorum.
  Bir diğer konu da sevgiyi hep hemcinslerimden aradığımı farketmem oldu.Evet eksikliğini çektiğim ve bende yaralar açan baba sevgisi eksikliğini ancak hemcinslerim tarafından giderebilirim ama bu konuya çok takılmışım.Diğer türlü hiç düşünmemişim.Hem benimi daha iyi ortaya koyabilmek için,bu sayede aslında hemcinslerim tarafından da daha çok sevilmek ve kabul görmek için hem de fizyolojim ve psikolojim gereği bir kızı sevmem ve sevilmem gerektiğini şimdi anladım.Bir yandan da şunu düşündüm çocukluğum ve lise yıllarımla ilgili yaşayamadığım her şey için katılamadığım her oyun için geri dönüp pişmanlık ve üzüntü duyuyorsam ileride de yirmili yaşlarında bir sevgilim olmadığı için hayalkırıklığı yaşarım.Yirmi yaşındayım ve elime kız eli değmedi.Bunu düşünmek erkeklik gururumdan dolayı o sevgisine muhtaç olduğum hemcinslerimden ne farkım var onlardan neyim eksik diye düşünmeme sebep oldu.Hemen hepsinin milli oluşu beni biraz kıskandırdı ve bu soru bana yöneltildiğinde yalandan milliyim dedim.Bir de ben kafamdaki tabloda hep çok samimi olacağım bir erkek dostumla kuracağım duygusal muhabbeti,ona içimi döküşümü,onun beni sevişini,yaralarımı sarışını resmetmişim.Aynı şeyi bir kızın da yapabileceğini düşündüm ve o tabloya bir kız çizdim.Her ne kadar kaygılarım,korkularım olsa da bunun bana iyi geleceğinden emin oldum.Bu fikirlerin fiile dönüşmesi için çok umutlu ve sabırsızım.Bir an önce olsun istiyorum.Mahkeme kararına göre çok yakın zamanda istimlak olan köyümüzün bedeli hesaplara yatacak ve benim bu parayla ilgili kurduğum en büyük hayal yazın İstanbul'a gelip bir ev kiralayıp bir-iki ay boyunca her hafta terapiye gelmek ve bu arada bir kız arkadaşımın olması.Yenilenmiş ve kendimi bulmuş bir şekilde Antep'e döndüğümde de artık aile evinden ayrılıp tek başıma ayrı bir eve çıkmak.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle