Gönderen Konu: ANNE ve BABA TUTUMLARINA BAĞLI OLARAK ÇOCUKLARIN "EŞCİNSEL KİMLİKLİ" OLMASI  (Okunma sayısı 15812 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
19 yaşında birine göre fazlasıyla yorgun bir zihin.Çünkü çok düşünmek yoruyor.Hayatı sorguladım hep öylesine yaşamadım.En baştan eşcinsellik genetiktir doğuştan gelir diyenlerin önünü kesmek adına belirtim tıp fakültesi öğrencisiyim ve bunu destekleyecek hiçbir bilimsel buluş yok.
Güneyde küçücük bir ilçe doğup büyüdüğüm yer.Çok sonradan öğreneceğim üzere üçlü aile kuralına birebir uyan bir tablo:
1-Aşırı korumacı,otoriter anne,
2-İlgisiz,var ama yok,fonksiyonsuz baba,
3-Hassas,kırılgan çocuk.
Kendi kendime bunun neden olduğunu,sadece bende mi var olduğunu sorgularken eşcinsellik sorunu yaşayan bireylerin %90'ınında bu üçlü tablonun görüldüğünü öğrenmek çarpıcı olmuştu benim için.Çünkü bu aslında böyle bir problemin temelinde ne yattığını ve eşcinselliğin doğuştan gelmediğini kanıtlar nitelikte bir durum.
1-Aşırı korumacı anne:
   Annem beni 7 yaşıma kadar sokağa bırakmamış ağzım bozuk olur,serseri olurum diye.Tam anlamıyla dizinin dibinden ayırmamış lise çağına kadar.
Yine daha sonra öğrendiğim eşcinselliğimin asıl tetikleyicileri olan beraber uyumalar ve ablam ve annemle birlikte banyo yapmalar da yine lise çağına kadar devam ediyor.Annemle beraber kadın oturmalarına gidiyorum,hep onunla vakit geçiriyorum anlayacağınız.
2-İlgisiz baba:
   Babamı sadece ilgisiz olarak nitelendiremem.Bununla beraber hiçbir zaman örnek olmadı benim için olmak istediğim kişi değildi hiçbir zaman.
Ona dair tek bir anım bir zihinsel görüntü bile yok aklımda.
3-Hassas çocuk:
    Duygularımı hiç dışarı yansıtmamama rağmen içten içe hep kırgındım bir şeylere.Gereksiz içerlerdim çoğu şeyi.
İşte genetikse bu genetik çünkü aynı anne baba modeline sahip olmasına rağmen sağlıklı bir cinsel kimliğe sahip olan insanlar da var.
     Bu aile tablosuyla lise çağına kadar geldikten sonra internetten girdiğim gey pornoları görüp uzun uzun konuşuyor teyzem benimle ve iyileşme çabası resmen başlıyor.Lise için il dışına gidiyorum.Yurtta kalıyorum.İlginç bir şekilde altımı ıslatmalarım bir anda kesiliyor yurtta.Fazlasıyla uyum problemi yaşıyorum burda annemi çok özlüyorum.Olmadı burda 2. sınıfta teyzemin yanına geçiyorum burda kalıyorum.Yeni okulumda da uyum problemi yaşıyorum.Burda ilk psikoloğumla terapiler başlıyor.Bir ileri iki geri iyileştiğimi sanarak ya da kendimi öyle kandırarak 3 yıl düzensiz görüşüyorum bu adamla.Lise 3. sınıfta teyzemin yanında kalmıyorum cemaat yurdunda kalıyorum.Burası sinirlerimi yıpratmaya fazlasıyla yetiyor çünkü ergenliğin doğası gereği isyankar özgürlükçü ruh halim açığa çıkmak istiyor öte yandan yurdun kuralları ve zihnimdeki çocukluktan gelen bariyerler bunu bastırıyor.Çünkü ben akıllıyım ya ben baş kaldıramam öyle yetiştirildim çünkü.Bazı şeyler birilerinin işine gelmese de olması gerektiği gibidir.Yani ergenlerin isyankarlığı,itaatsizliği aslında normaldir.İşte normal olması gerektiği gibi olmayan şeylerdi aslında bu durumun sebebi.Olması gerektiği gibi olmayan bir aile dinamiği,olması gerektiği gibi olmayan bir çocukluk ve ergenlik.Öyle ki terapinin ilk adımında olması gerekenleri olduruyorsunuz nasıl olması gerekiyorsa öyle.
Uyum sorunundan dolayı lise 4 başka bir okulda geçiyor.Bu denli uyum problemi yaşamamın sebebini de sonradan öğreniyorum:anneme aşırı bağlı olmam ve başka kimseyi sevememem.Oysa bir erkek bir erkeği çok sevebilirmiş,bunda anormal bir şey yokmuş sonradan öğreniyorum.Çünkü ben bunu yanlış anlamlandırıyorum ben bu adamı niye bu kadar seviyorum sorusu romantikleşiyor bir anda ve erotikleşiyor.
Bu kadar problemli geçen lise hayatımın çocukluk hayalim olan tıp fakültesini kazanmakla sonuçlanması tek kârım olabilir.LYS 496 puan almışım ilk 4 bindeyim gidebilecek o kadar güzel üniversite var ki aile baskısıyla Gaziantep üniversitesine başlıyorum.Burada psikanalitik dersimize giren yard.doç.dr hocamıza bahsediyorum anksiyete(kaygı bozukluğu) tanısı koyuyor.Ona göre bu durumun sebebi aşırı kaygılarım.Son çözüme kadar bulduğum her doktora psikoloğa inanıyorum ve bana iyi geldiğini sanıyorum kendimi kandırıyorum aslında.Ailemden uzaklaşmam gerektiğini ve Antep'te kalmaya devam etmenin hiçbir faydası olmadığını aksine bana zarar verdiğini öğrendikten sonra geçiş için çırpınıyorum tam olarak şimdiki zamana geldik.
Yazımın başından beri söylediğim sonradan öğrenmelerin kaynağı ve son çözümüm Hüseyin KAÇIN.
Kendisini internetten araştırıp buldum.Burdaki yazıları da okudum.İnanmak istedim ama bir şüphe vardı gidene kadar hep.
İlk görüşmemde bu şüphelerin yersiz olduğunu ve sonunda doğru insanı bulduğumu anladım.
Bu yüzden size önerebileceğim belkide en önemli şey gidin.Gidin ve kendiniz görün.Hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz.
Ben bunları 2 görüşme sonra yazabiliyorsam uzun vadede ne kadar ilerlerim siz düşünün.
Ve üzülmeyin çok.En iyi ben bilirim heralde o çöküntü halini intiharın eşliğine gelmek ve hayatı seçmek ne demektir çok iyi bilirim.Düşünmeyin böyle şeyler moralinizi yüksek tutun bu tedavisi mümkün olan bir HASTALIKTIR.
Dünya sağlık örgütünün bunu hastalık olmaktan çıkarması tamamen politik bir durum hiçbir bilimsel tutarlılığı yok.
Bunun yanında eşcinsel yaşam tarzının ne kadar zor ve çileli bir durum olduğunu söylememe gerek yok heralde.
Şimdilerde tam anlamıyla düzeldikten sonra uzmanlığımı psikiyatri alanında yapıp bu sıkıntıyı yaşayan insanlara yardımcı olmayı düşünüyorum.
Bakalım hayat neler getirecek bana...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Önceki yazımda üçlü aile modelinden bahsetmiştim şimdi orayı açalım biraz.
Anne babalar çocuklarının kötülüğünü ister mi? Şüphesiz istemez.Ama gel gör ki her ne olursa olsun ben ne annemi ne de babamı affedebiliyorum.İkisine de bu konuda hakkımı helal etmiyorum.Neden diye soruyorum sürekli.Neden ben,Neden böylesi zor bir imtihan(burda kendimi acındırıyorum),Neden ailem beni böyle yetiştirdi?
Ben biyolojik olarak kız doğsaydım çok iyi yetiştirmiş olacaklardı.Çünkü resmen bi kız çocuğu gibi yetiştirmişler beni.Bunu akranlarımla kuramadığım iletişimlerden anlıyorum.Önceki yazımda söz ettiğim annemle bağımı kopardıktan sonra düzelen arkadaşlık ilişkilerim hala tatmin edici değil.Hüseyin hoca çok fazla bi şey bekleme diyo ama öyle değil yani bahsettiğim şey bu değil.Onların kendi aralarındaki iletişim daha düzgün.Ama zamanla onlarlaşıyorum.Zamanla biraz daha yaklaşıyorum onlara.Şimdi düşündüğün zaman bu yaşına kadar doğru düzgün bir arkadaşlık kuramamış ben için bu bile büyük bi şey kendimi tebrik ediyorum.Son görüşmemizde Hüseyin hocaya sertleşmek istediğimi söyledim.Çünkü bana göre erkeklik sadece organ sertleşmesine bağlı değil ruhsal sertlik gerekli.Bu isteğimde çevremdeki maço arkadaşlarıma özenmem de sebep olabilir ama benim kafamdaki erkek profili naif olan değil sert olan gerektiğinde sesini yükseltebilen,gerektiği yerde ana bacı düz giden,yumruğu masaya vurabilen.
Ben bu noktada tuzağa düştüğümü düşünmüyorum çünkü içten içe açığa çıkmayı bekleyen maço bir kişiliğim var derinlerde hissediyorum.Açığa çıkartmayan anneme bir kez daha kızıyorum.
KAVGA KÜFÜR ETMEK DOĞRU DEĞİLDİR.
Annemin beynimde inşa ettiği yıkık duvar.Yıktım evet ama bazı alışkanlıklar kolay gitmiyor.Yıllarca kendini dışa vuramamış hep bastırmış hep alttan almış hakkı yenmiş kendini savunamamış biri için kolay olmuyo birden bire Kara Murat kesilmek.
Babama karşı da farklı değil öfkem.Hatta bir tık fazla.Çünkü anneme karşı daha asabiyim bağırıp çağırabiliyorum ama iş babama gelince kendime hayret ediyorum annemi çok sevdiğim halde hiç sevmediğim babama niye sesim yükselmiyo.Cevabını buluyorum.Babam YOK.
VAR AMA YOK.
Düşünüyorum yetimleri diyorum ki babam küçükken ölmüş olsaydı nolurdu.Şimdiden çok farkı olmazdı diyorum kendi kendime.Ama babama o kadar kızmak istiyorum ki onla öyle kavga etmek istiyorum ki.Hüseyin hocaya söylediğimde de etceksin zaten etmelisin dedi.Kendim bir çıkarım yaptım ve Hüseyin hoca onayladı.Şöyle ki babama karşı sesimi yükseltememem,hakkımı savunamamamın sonucu olarak arkadaşlarım arasında da aynı tablo yani o zaman babamla bunu aşarsam arkadaşlarımla da daha sağlıklı ilişkiler kurabilcem.İlk basamakta annemle ilişkiyi kestim sonuç çok hızlı ve belirgin oldu.İnanıyorum ki babamla bu problemi aştığımızda da içimdeki maçoyu salmış olcam.Olmadığım biri olmaya çalışmıyorum.Hissediyorum dediğim gibi.Aslında ben şuan olmadığım kişiyim.Eğitim seviyem,girdiğim ortamlar,üniversitedeki arkadaş çevrem gibi sebeplerle olduğumdan daha kibar daha naif biri olmuşum tabi kökende anne babam var yine.Tabuları yıktıkça benliğim açığa çıkıyor.Beynimle oyun oynuyorum.
Maçolukla kibarlığın ne alakası var,kaba olmak zorunda değilim,şive konuşmak kabalık değil,her ortama ayak uydurabilmeli (yazdıklarımın üstüne içimin verdiği cevap.)
Dışarıdan ne kadar normal bir insan gibi göründüğümü bilmiyorum ama çok duydum şunu "gördüğüm tek normal tıpçısın."
Gelgelelim rahat bir psikolojim yok ben o rahatlığa öyle hasretim ki her hareketimin z raporunu çıkarmamak,rahat davranmak,plan yapmamak,hakkımı savunmak,kimseye kendimi ezdirmemek,sevdiğim kadar sevilmek,verdiğim değer kadar değer görmek,yanlış anlaşılmamak,kendimi yanlış ifade etmemek,esprileri ciddiye almamak,kavgadan korkmamak,beynimde her şeyi çok işlememek sallamak takmamak,bana yapılan ölçüsünde rahatça espri yapmak laf sokmak...
Bunların hepsinin eşcinsellik de dahil ortak sebebi yetiştirilme şeklim,üçlü aile modeli.
Şimdi ben bu anne babayı nasıl affedim.
Ama bunların hepsi geçecek inanıyorum.HİSSEDİYORUM.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Kendini kabullenmek her şeyinle iyinle kötünle hatalarınla büyük meziyet.Herkesin gıptayla baktığı ben kendimle ilgili acımasız çıkarımlar eleştiriler yapıyorum milletin söylediklerini çok takıyorum.Bu yazıyı okuyan eee konu eşcinsellik dicektir bu noktada vardığım sonuç aslında eşcinsellik yetiştirilme tarzımın yalnızca bir yansıması bunun yanında ne kadar çok harabiyet oluşturmuş ve bunlar da en az eşcinsellik kadar sıkıntı oluşturuyor.E tüm bunlar birleşince mutsuz olmam depresif olmam kaçınılmaz oluyor.Burda Hüseyin hocanın söylediği bi şeyi eklim eşcinsellik hiçbir zaman tek başına değildir beraberinde ruhsal bunalımları da bulundurur demişti.Çok haklı.Çünkü düşünüyorum mutsuz olmam için somut ne var,cevap yok.Hep kafamda başlayıp bitiyor her şey.Aslında eşcinsellik problemini aşınca ciddi anlamda diğer problemler de bitecek ama şimdiden diğerlerini çözmek için adımlar atıyoruz.
Şimdi kendi eşcinselliğimi açayım biraz:
Hüseyin hocanın söylediğine göre bende eşcinsel kimlik tam olarak oturmamış çok başlangıcıymış.Çünkü ben eşcinsel fantezilerimde anal ilişki hiç kurmadım aktif veya pasif.Burda kendimi iki kefeye de koyamıyorum çünkü fantezilerimde sadece sevişme ve oral sex vardı onu da ikimiz de birbirimize yapıyorduk öyleyse AP oluyo.Burda Hüseyin hocanın sorduğu bir soru beni ele veriyor.Karşındaki sana oral yapmak istemese yine de yaparmıydın cevabım evet olunca AP ama pasife yakın bir profil ortaya çıkıyor.Hiç reel ilişki olmadı ama telefonda her türlüsünü yaptım.Şu anda hatırlamak bile rahatsızlık verici.Fantezilerimi açarsam dediğim gibi sevişme,öpüşme,elleme,oral sex bu kadar.Bir de penisimi onun penisine sürmek.Bunun çocukluk hatıramla alakası olabilir mi diye merak ediyorum.Çocukken ben ve üç arkadaşım penislerimizi birbirine sürmüştük.Benimki bunlarla sınırlıydı bu yüzden Hüseyin hoca tam oturmadığını söylemişti.Fantezilerimdeki erkekler hep yakışıklı,kaslı,yapılı erkeklerdi ve en ilginci de bu adamlara duyduğum sadece cinsel istek değildi başka bi şeydi.Onlar gibi olmak istiyordum,onlara özeniyordum,onları bir abiymiş gibi seviyordum(genelde benden büyüklerdi).Zihnimde ideal erkeği oluşturmuştum ve bu ideal erkekten kendimi uzak gördükçe özgüvenimi de baltalayıp kendimi öylelerinden küçük görür olmuştum.Halbuki Hüseyin hocanın söylediği üzere tuzağa düşüyordum ideal erkeği değil kadını oluşturmalıydım.Bir kadın şu boyda olmalı,saçı teni şöyle olmalı,kibar olmalı vs. vs.
Özgüvenime vurduğum baltalar arkadaşlık ilişkilerimi baltaladı.Çünkü ne ben kimseden üstündüm ne de kimse benden.Oysa arkadaş ortamında hepsi lise terk ben tıp öğrencisi olmama rağmen kendimi doğru ifade edememem,sesimi gerektiğinde yükseltmemem,ciddiye almam gerkenle şaka olanı ayırt edemem gibi problemlerden dolayı gerizekalı olduğumu düşünüyorlar.Ha bi de kağıt oyunlarında yanlış hamle yapmam.Bunu kendimle konuştuğumda hayır gerizekalı olduğumu düşünmüyorum gülünç ama onların yanında kendimi tam ifade edemiyorum bu yüzden öyle görüyorlar beni anneme babama bir kez daha teşekkür ediyorum(!)
Sebebi çok açık aslında arkadaşlık kurmak ve ilerletmek konusunda çok toyum daha.Plan yapma diyor Hüseyin hoca kendini açığa vur beğenen beğenir beğenmeyenin sal ipini haklı ama kendimi açığa tam vuramıyorum henüz.
Ama düşününce gerçekten beğenenler beğenmeyen ayrılıyor çok açık.Şimdi beğenmeyenler ben kendimi tam açığa vurabildiğimde fikirleri değişir mi onu merak ediyorum çünkü yanlış düşünüyorlar,beni tanımıyorlar.
Ama dalga dalga bi ilişki bakıyorum bazen gerçekten aynı dilden konuşuyoruz 40 yıllık dostmuşuz gibi kimi zamanda beni kendilerinden soyutluyorlar.Burdan da belli oluyo ki beni tam tanımıyorlar ve zaman çok önemli birlikte geçirilen zaman birbirimize alışmamız birbirimizi tanımamız için.
Buna niye takıldın bu kadar diye düşünmeyin çünkü eşcinsellik problemini aşmanın en önemli ayaklarından biri arkadaş.Bir erkeği sevebilmek çok sevebilmek.Bunda bir sakınca olmadığını anlamak.Hüseyin hocanın söylediğine göre bir erkek ancak başka bir erkeği çok sevdiğinde erkekleşir.
Zaman çoook şeye gebe akışa bırakın ama akışta kaybolmayın çırpının,kulaç atın kara yakın.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Aldım kitabı önüme(homoseksüelliği önleme rehberi) hem okuyup hem de çıkarımlarımı yazıcam.

"Kötü vücut"İmajı ve Homoseksüel Arzular:

Eşcinsel arzuları olan erkeklerin içten içe vücutlarını beğenmediklerine,arzuladıkları erkeklerin de kaslı,güçlü ve Aslında olunmak istenen tipler olduğuna değiniyor Nicolosi.Bu noktada çoğu benim gibi tuzağa düşüyor ve bu tipteki erkekleri istemsizce kendinden üstün görüyor.Halbuki Hüseyin hocanın dediği gibi dış görünüşümüzü bir kızın onaylamasına ihtiyacımız var kendimiz bu kıyaslamalara girmemeliyiz.Bu başlığın son vurucu paragrafını aynen aktarıyorum:
"Yani diğer erkeklerin gücünü romantize etmek yerine,o gücü kendi içinde geliştirmeye çalışan çocuğun,homoseksüel olma ihtimali çok daha düşük oluyor."

Duygusal İhtiyaçları Cinsel Duygulardan Ayırmak:

Nicolosi hiçbir şey anlatmasa da başlık çok şey anlatıyor zaten.Terapiden önce hemcinslerime karşı duyduğum cinsel olmayan sevgi bağı bile beni korkuturdu bu normal mi,ben bu adamı niye bu kadar seviyorum diyordum.Hüseyin hocam da bana annemle olan iletişimimi ciddi anlamda azaltmam gerektiğini,bu sorguların temelinde annemi çok sevmemin ve başkalarını sevdiğim zaman bilinç altında anneme ihanet ettiğime inandığımın yattığını söyledi ve ekledi bir erkek bir erkeği çok sevebilir onu abisi,kardeşi,can dostu olarak görebilir bunda hiçbir sakınca yoktur bilakis olması gereklidir çünkü bir erkek bir erkeği sevdiğinde erkekleşir.Bunun üstüne radikal bir şekilde annemle olan iletişimimi kestim önceleri hergün telefonda konuştuğum annemi telefondan engelledim.Sonucun bu kadar hızlı olacağını da yıllardır yaşadığım sosyal problemlerin temelinde bunun olduğunu da tahmin edemezdim.
Kitapta yazılanı özetle;aynı cinse duyulan ilgi aslında duygusal bir eksikliği gidermeye yöneliktir.Bu eksiklik,çocuğun erkek ilgisine,sevgisine ve ondan kabul görmeye duyduğu,kesinlikle normal ve doğal (fakat karşılanmamış) ihtiyaçtan kaynaklanıyor.
Bu kitap resmen bir ayna.Ben çocukluktan beri bronşit hastasıyım.
Bakın Nicolosi bu konuda ne diyor:

"Cinsiyet karmaşası yaşayan ergenlik çağındaki çocukların,genellikle astım gibi fiziksel bir engeli vardır.Bu tür engeller,çocuğun kafasında akranları tarafından tamamen kabul edilmeyeceği fikrini doğurur.Terapist ve anne babalar,ergene,bu engeli konusunda gerçekçi bir değerlendirme yapmada yardımcı olmalıdır.Çünkü genellikle fiziksel engellerin sebep olduğu kısıtlanma hisleri,daha zayıf irade göstermek için mazeretlere dönüşüyor.Çocuğun bu engelleri saplantı haline getirmesi,kendini diğer erkek çocukların eşiti olarak görememesine yol açıyor."

-Kendimi diğer erkeklerden aşağıda görmek için birçok sebep bulurum;üstün görmek için de.Ama eşit görebilmeliyim.
-Duygusal ihtiyaçlarımı karşılamam lazım.Bir erkeği çok sevmem çok sevilmem lazım.Sevme kısmı tamam da çok sevildiğimi hissetmedim henüz.Hissetsem de bu noktada benim değer verdiğim ve çok sevdiğim arkadaşımın da bana aynı değeri verip beni sevmesini istiyorum.
   Bu iki maddeyi halledersem hedefe doğru büyük bir adım daha atmış olucam.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Görüşmeden çıktım şimdi yoldayım 18 saatlik yolum var.Yine her saniyesi çok anlamlı ve verimli geçen bi görüşme oldu.Hüseyin hoca bana Arap saçı gibi görünen çözemediğim içinden çıkamadığım problemlerim hakkında öyle çıkarımlar yapıyor,öyle çözümler üretiyor ki tam anlamıyla bir aydınlanma yaşıyorum "Aaa bu hiç aklıma gelmemişti."diyorum.
Hüseyin hoca hep "Evet seni dinliyorum."diyerek başlıyor terapiye ve başlıyorum anlatmaya...
Arkadaşlıktan giriyorum önce bizim ilçede bir arkadaşım var onu gerçekten çok seviyorum bunun sebebi de şu benzer acılarımız var,onun gibi olmak istiyorum.
Bu arkadaşıma çok değer veriyorum bu nedenle en ufak bi lafına bile kırılıyorum.Aslında ortada kırılacak bi şey yokken.Hüseyin hoca fazla beklenti içine giriyorsun diyor.Ve şu can alıcı soruyu soruyor:
"Sen bu arkadaşına gerektiğinde sesini yükseltip kızabiliyor musun?"
-Hayır.
İşte bu yüzden sağlıksız bir ilişki oluyor çünkü diğer arkadaşlarıma karşı sesimi yükseltebiliyorum ama onu kaybetmek istemiyorum.Bu noktada Hüseyin hoca kadınsı bir sevgi olduğunu söylüyor bunun.Ben onu çok seviyorum,o da beni sevsin,beni kırmasın,bana sarılsın...
Bu arkadaşına karşı sesini yükseltirsen çok şey değişir ve daha samimi normal bir arkadaşlığınız olur diyor.
Tedavi yolunda arkadaşın önemi yadsınamaz.Sevmek sevilmek ve bunu sorgulamamak...Ben bu adamı niye bu kadar seviyorum?bu soruya gerek yok.
Fakat bu sevgi erkeksi olmalı kadınsı değil.
Kadınsıdan kastım erotik anlamda değil duygusal anlamda doyurulmayı beklemek.Gelecek kademede beklediğini alamayan kadınsı seven kırılıyor,beklediğini hiç alamıyor ve o çok sevdiği arkadaşı fantezilerine dahil oluyor.
İşte aslında kilit noktası tam da burası biz özlemini çektiğimiz,babamızdan göremediğimiz sevgiyi başka erkeklerde arıyoruz.Bu erkekler özdeşim kuramadığımız babamızın yerini tutuyor ve güçlü sert tipler oluyor.Aslında biz onlar gibi olmak istiyoruz.İşte olmak istediğimiz o adamlar fantezilerimizi kurduğumuz adamlar oluyor.Çünkü o sevgiyi ilgiyi çoğu zaman alamıyoruz farklı nedenlerden ötürü.E onlar gibi olmak da çok uzak geliyor ve kendimizi kısa yoldan tatmin etme arayışına giriyoruz eşcinsel fanteziler kuruyoruz.
Aslında biz o fantezilerde baba sevgisini bulduğumuzu sanıyoruz.Eğer annemizle de çok sıkı bir sevgi bağımız varsa annemize de ihanet etmemiş oluyoruz.Çünkü annesine çok bağlı olanlar sağlıklı arkadaşlık ilişkisi kuramıyor,annesinden başkasını çok sevemezmiş gibi bir bilinç altı kalıntısı bulunuyor.
Halbuki benim durumumdaki herkes annesiyle olan iletişimini kestiği zaman anında anilacak bunun ne demek olduğunu ve arkadaşlarını çok sevebilince bunun da bi karşılığı olacak elbette hiçbir problem kalmıyor çünkü o erkek sevgisi doyurulmuş oluyor.
Az önce mail kutuma gelen mesajları okurken Hüseyin hocanın attığı mesajı okudum.Bir danışanı diyor ki:
"Önce eşcinselliği anlamlandıracaksınız sonra kendiliğinden anlamsızlaşacak."
Buna yakındı.Bu yazıyı yazarken farkettim de gerçekten artık anlamsız ve saçma geliyor bu konu.Aslında bizim eşcinsellik diye bir problemimiz yok.Bizim baba sevgisi görmeme,samimi dostluklar kuramama,annemizden kopamama,özgüven eksiliği...gibi sorunlarımız var bütün bunları değiştirdiğiniz zaman eşcinsellik diye bi şey de kalmıyor ortada tabi bunun yanında Hüseyin hocanın verdiği ödevlerin çok faydasını görüyorsunuz kişiye özgü yönlendirmeler yapıyor.Mesela bana önerdiği mastürbasyon yaparken kurmam gereken fanteziyle ilk defa kadınlara karşı cinsel isteğim arttı.
Sadece bi adım kaldı mutlu sona hissediyorum.Hüseyin hocayla yolumu kesiştiren rabbime şükrediyorum.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Babama söylemek istediklerim:
Baba sen hiçbir zaman babam olamadın.Sen kötü biri değilsin sen iyi bir insansın ama sen babalığı beceremedin.Bunun ceremesini ben çektim.Ben seni hiç sevemedim.Napsan olmadı.Benimle vakit geçirmeye çalıştın,ne istesem yaptın,onca borcun sıkıntının içinde bana hiç fakirlik hissettirmedin bankadan kredi çektin gittin arkadaşlarından borç aldın bana verdin.Geçmişte yapmadığın şeyleri şimdi yapmaya çalıştın.Çocukken kendinden sevginden mahrum ettin şimdi elimden tutup gezdirmek istedin.Sen beni sevmedin hiç sevmedin.Var ama yok gibiydin.Ölmüş olsaydın seni daha çok severdim mezarına gelir dertleşirdim belki seninle.Nelere mal oldu bu ihmalin bilemezsin.Bu satırları ağlayarak yazmak istemezdim.Seni sevmeye çalışmak istemezdim seni zaten sevmeliydim.Benim böyle bir durumum olduğunu bilmesen hala aynı şekilde davranacaktın.Öğrenmen de bi işe yaramadı çünkü napsan olmadı benim hayalimdeki babam olamadın.Ne desem tamam diyen her isteğimi yapan bir baba istemiyorum ben,bana hiç kızmayan sesini yükseltmeyen,beni bugüne kadar hiç dövmemiş bir baba...
Beni sanki kız çocuğuymuşum gibi annemin eline bırakırken düşünecektin yanında gezdirmeyi,kahveye götürmeyi 20 yaşıma geldikten sonra değil.
Ben seni sevmek isterdim.Bu durumumun sebebi içimdeki boşluğu doldurmak istememmiş biliyor musun.Baba sevgisi arıyormuşum aslında.Annemin de yanlışları var ama en büyük pay senin.Şimdi söyle ben ikinize de nasıl helal edim hakkımı.
Şimdi İstanbul'a gideceksin çalışmaya sana en ihtiyacım olan zamanda.Bi daha ne zaman görüşürüz bilmiyorum.Kalsan da bi şey değişir mi,sen istediğim gibi olur musun bilmiyorum.Tek bildiğim seni sevmek istiyorum ama beceremiyorum.Sen baba olmayı beceremedin ben seni sevmeyi.Bu boşluğu başka türlü doldurabilir miyim onu da bilmiyorum.Sen İstanbul'a gidiyorsun,ben nereye gittiğimi bilmiyorum.Yolumuz açık olsun...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Geçen yazımda babama olan sitemlerimi yazmıştım.Bana hiç kızmaması,her isteğimi yapması,babamla hiç kavga etmememiz...
Bunun üstüne izlediğim bir dizide aynen şu ifadeyi duydum:
"Babasıyla atışmayan erkek soğan erkeğidir."
İşte tam da bundan bahsediyorum.Doğru bir tespit bu.
Babamın İstanbul'a gidişi iptal oldu gidişine üzüldüğüm halde kalışına sevinmedim çokta.
Ben kendimi en iyi nerede ifade ediyorum,nerde kendimi rahat,kendim gibi hissediyorum?
O 20 metrekarelik odada Hüseyin hocanın yanında.
Son görüşmeden sonra radikal bir karar daha aldım.Sevdiğim olmak istediğim gibi olan arkadaşlarım,büyüklerim gibi davranıcam.Bu başlarda rol keser gibi oldu ama zamanla özümsüyorum.
Kendime içinden şöyle telkinler veriyorum:
"Ben erkeğim,güçlüyüm,testesteron testesteron..."
Ve bu beni hakkaten daha erkeksi hissettiriyor.
En başından beri kendi cinsiyetimden memnuniyetsizlik olmamasına rağmen kendimi bu anlamda çokta yeterli görmüyorum sanırım.
Bu arada kendimi çok erkeksi hissettiğim bir olay oldu.Tam sınıf kapısından çıkarken hızla giren bi kızla çarpıştık üstüme çıktı resmen.Hissiyatıma ben de şaşırdım.
Bunun yanında kaybetmemek için alttan aldığım çok sevdiğim için kızmayıp kadınsı sevgi beklediğim arkadaşlarıma karşı Hüseyin hocanın tavsiyesine uyup şaka ya da ciddi küfür edebildim sesimi yükseltebildim.Bu da o kadınsı ilgi ihtiyacını törpüledi.Hüseyin hoca bir de arkadaşların tarafından egonun beslenmesine ihtiyacın var demişti.Bunu da başardım ve böyle davranınca galiba hakettiğim değeri görmeye başladım.Tevazuyla ego dengesi kuruyorum.Bununla ilgili bir yazı okudum geçen Nuri Bilge Ceylan demiş ki:
"Mütevazılık falan hiçbir zaman bir üst değer olamamıştır bizde.Bir ortamda mütevazı olmaya kalkarsanız saygı hemen azalmaya başlar,hissedersiniz..."
Neyse bu problemi de hallettik.
Geçen hafta ilk defa bir kıza yüz yüze seni seviyorum dedim.Bahsettiğim kız kapalı erkeklerle falan hiç konuşmayan biriydi ve bana:
"Seninle alakası yok ben böyle bir şeye hazır değilim,buna ayıracak vaktim yok dedi."
Hiç üzülmedim çünkü sevmiyordum ki.
Sadece çok güzeldi,tavrı tarzı da hoşuma gitmişti ama geçmişte kadınsı ilgi beklediğim erkek arkadaşlarıma karşı duyduğum yoğun sevgiyi duymuyordum zaten hiçbir kıza karşı olmadı bu.İşte ben bu karşılaştırmayı hep yapıyorum.Yani bi kız görüyorum evet çok hoş güzel sonra içimden diyorum ben bunu falanca arkadaşımı sevdiğim kadar seviyor muyum?
Çünkü sahte de olsa,altında yatan sebep başka da olsa benim bu erkek arkadaşlarıma duyduğum yoğun sevginin adı aşktı.Ve ben bu duyguyu hiçbir kıza karşı hissetmemiştim.Bu karşılaştırmadan sonra hiçbir kızı o şekilde sevemiyecekmişim gibi gelir ve bu çok ağır gelir bana.Ama kendime zaman tanıyorum bunun da zamanla düzeleceğine inanıyorum.İnanç bu yolda ışık tutuyor çünkü bana.Çünkü sonunu görmediğim bir yoldayım.Sonunda düzeleceğime inanıyorum.İnanmaya devam edeceğim.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Bir haftadır doğru düzgün okula gitmiyorum.Okulun hergün olmasından ve hergün 8.30 da başlamasından bıktım.Derslerin zorluğunu söylemiyorum bile.Aslında bu ara hiçbir şey yapmaya enerjim yok sanki.Akşama kadar yataktan çıkmıyorum.Evde de sıkılıyorum aynı şeyleri yapmaktan.Daha doğrusu hiçbir şey yapmamaktan.Duygu halim garip.Canım sıkılıyor.Her şeyi bırakasım geliyor sonsuza kadar uyumak istiyorum.
Babamın tayini onaylandı İstanbul'da şimdi.Aramızdaki duygusal mesafeye bir de kilometreler eklendi.
Üzüldüm dersem yalan olur çünkü olmayışına üzülüyorum zaten.Sevemeyeşime.
Bu arada evde çok zaman geçirdiğim ve hiçbir şey yapmadığım için bir yıldan uzun zamandır bıraktığım telefondan gey sitelere girmeye başladım tekrar.
Yanlış olduğunu biliyorum ama kendime engel olmaya çalışmıyorum.Bir boşvermişlik var üstümde sebebini bilmiyorum.Düzelmeyi hala çok istiyorum.Bunun bir es noktası olduğunu bu süreçte zaman zaman gerilemelerin de olacağını biliyorum.
Cumartesiyi iple çekiyorum.Her terapiyle tazeleniyorum çünkü.
Cumartesi günü Hüseyin hocaya ilk söyleyeceğim,danışacağım şey şu olacak:
Ben her ne kadar kendimi kadınsı feminen hissetmesem de tam anlamıyla erkeksi de hissetmiyorum.Hem cinsel anlamda hem de sosyal.
Yani cinsel anlamda kendimi bir kadınla sevişirken düşünemiyorum,kendimi o tabloya koyamıyorum nedense.Ya da mesela o kadını koruyup kollamak da yabancı geliyor bana.
Sosyal anlamda da şimdiye kadar hiç kavga etmemiş olmam bırak kavgayı gerektiğinde sesimi bile doğru dürüst yükseltememiş olmam bunu hala yapamıyor olmam bu anlamda da eksik hissettiriyor.
Bu kadar uyuşuk bir kişilik olmak bana zarar veriyor.Yüksek sesli duygu hallerim olmadı mesela.Bağırıp çağırdığım,haykırarak güldüğüm (toplum içinde),utanmadan ağladığım...
Şunu farkettim anneme karşı sesim hep ve istemsizce yükseliyor.Ne söylese bağırıp azarlıyorum kadını.Hiç iletişime bile geçesim gelmiyor.Ne söylese batıyo tabiri caizse.
Son görüşmeden bu yana geriye dönüşümün bir sebebi de ailem galiba.Çünkü ta en başında düzeltmeye çalıştığım bazı şeyleri yine bozdular farkında olmadan.Ya da ben bi şey demedim diye.Teyzem bana bebişim,aşkitom diyor,ananem her gördüğünde küçük doktor diyip bebek gibi seviyor.Ben ne kadar mesafe koymaya çalışsam da bazen başaramıyorum şimdi babam gittiği için annem yanımıza gelecek zaten ablam yanımda.E onları bırakıp başka yere çıkamam.
Gerçekten en önemli sorunum bu erkeksilik meselesi diye düşünüyorum şu anda.
Konuşmamda,yürüyüşümde,tavırlarımda kadınsılık yok bence ama kimlik olarak bunu benimseyip giydiğimi düşünmüyorum.Ayrıca çevremdeki bazı arkadaşlarımın erkeksiliklerini kıskanıyorum galiba ve zihnimde karşılaştırdığımda benden daha erkeksi olduklarına kanaat edip bir adım sonra benden daha üstün olduklarına inanıyorum.Sonra onları fantezilerime alıyorum.Hüseyin hoca bununla ilgili şunu söylemişti senin erkeksiliğini bir kadın onaylayacak erkek değil.Tamam ama benim erkeksiliğim gerçekten eksikse?
Çünkü lise ikide kızın biri sen niye kız gibisin ya demişti.
Milletin dertlerini de kıskanıyorum.Ailevi sıkıntıları,sevgililerinden ayrılışları çok basit geliyor.İçinde bulunduğum durumu büyütmüyorum zaten yapım gereği hiç estirmem dünyam yıkılsa dışarıdan anlaşılmaz ne derdim var.Ki zaten çok mutlu sıkıntısız görünüyorum çünkü söylenecek gibi bir derdim yok.Millet anlatıyor ben dinliyorum ee sıra bana geldi ama ben anlatamam böyle bi şeyi o yüzden derdim yokmuş gibi görünüyorum.Bi de benim derdim tasam yokmuş gibi hafife alınırsa ya da bunu hissettiysem haykırasım gelir:
"Hayır aptal benim böyle bir derdim var keşke senin yerinde olsaydım bu bir erkeğin başına gelebilecek en acıklı durum."
Bunu bütün hücrelerimle yapmak isterim bunu kusup rahatlamayı...
Ama susarım.İplemez bir gülümseme olur yüzümde.
Sevgiye açım.Baba sevgisine,arkadaş,dost sevgisine,karşı cinsin sevgisine...
Sanki ihtiyacım olan bütün sevgileri annem doldurmuş öylesine sevmiş ki beni başka sevgiye ihtiyacım olmadığını sanmışım.Ben de aynen karşılık vermişim başkasına dağıtacak sevgim kalmamış gibi.
Ben bu durumdan kurtulacağıma gerçekten inanıyorum inanmanın ötesinde yaşamak istediğim kadar umuyorum.Bununla yaşayamayacağımı biliyorum.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ne zamandır yazmıyordum ama yazmak gerçekten iyi geliyor.
Son terapimizin üstünden bir hafta geçti.Bu dönemde Nicolosi'nin "Homoseksüelliği Önleme Rehberi" kitabını bitirdim.Bu kitap bana çok şey kattı.Bu yaşadıklarımın sadece bana özgü şeyler olmadığını,bu durumun temelinde yatan sebepleri,bu sıkıntıdan muzdarip insanların birçok yönden nasıl ortak paydada buluştuğunu gördüm.
Böylesi bir kitabı çocuk sahibi olmadan önce okumak gerek bence çünkü adından da anlayacağınız üzere önleme niteliğinde ve aslında gerek psikolojik alt yapının gerekse cinsel kimliğin daha çok erken yaşlarda ödipal dönemde yapılandığını düşünürsek homoseksüelliğin yetişkinlere ta bu zamanlardan miras kaldığını bilmek önemlidir.Bu yüzden bu konuda bilinçli ebeveyn çocuğun davranışlarını çok iyi analiz edip buna göre doğru yönlendirmeleri yapabilir.Böylece bu sıkıntı ortaya çıkmamış sağlıklı bir birey yetiştirilmiş olur.İşte bu anlamda kitap çok güzel bir rehber olmuş.Öyle ki ben bile şu anda bir çocuğun davranışlarını yeterince gözlemlersem homoseksüel öncesi dönem tanısı koyabilirim bundan eminim.Aslında bunu ayırt etmek o kadar zor gelmiyor bana ama anne babalar bazı şeyleri neden göz ardı ediyor anlamıyorum.Mesela:
-Çocuğunuz kız çocuklarla mı oynuyor?
-Kız oyunlarını mı tercih ediyor?
-Kendini bir sporcu olarak hayal etmiyor mu?
-Macera ve spor hikayeleri okumuyor mu?
-Etrafındakiler tarafından "kız gibi" görülüyor mu?
Bu sorular Hockenberey ve Billingham'a ait ama bunları bulmak için yıllarca araştırma yapmaya gerek olmadığını düşünüyorum.Şimdi çocukluğuma iniyorum kendimi izliyorum benim bu soruların hepsine cevabım olumsuz yönde hal böyleyken bunu annem babam nasıl farkedememiş olabilir diye sorguluyorum.Ya da farkettiyseler neden müdahale etmediler?Neyse...
Sonrasında hemen aynı yazardan "Onarım Terapisi" kitabını aldım ve okumaya başladım.Bu kitapta da şimdilik önleme rehberindeki gibi sebepler sonuçlar uzun uzun anlatılıyor.Psikoterapi bölümünü okumadım henüz.Fakat şunu farkettim ki bu durumu sebepleriyle sonuçlarıyla açık seçik tanımlayınca beyinde bir ampül çakıyor.Bu durum bir bilmece olmaktan çıkıyor neyin neden olduğunu anlıyorsun ve kendine verdiğin cevaplar gerçekten tatmin edici oluyor.Bu adımdan sonra terapistinizin önerilerine de uyarak yol alıyorsunuz.
Şu an çalan müzikten bir mısra:
"Ben bu derde nerden derman bulayım?
Meğer dost elinden ola çaresi..."
Bunu dinlerken diyorum ki bunu yazan adamın böyle bir derdi mi vardı acaba çünkü hislerime tercüman oluyor.Çünkü bizler çocukluğumuzdan beri samimi bir dostluğun erkek akranlar tarafından kabul edilmenin özlemini çekiyoruz.
Zaten temelde olması gereken bir baba yok.Onun açtığı büyük bir yara var.Savunmacı kopmayla çocuk babayı reddettiği gibi onun temsil ettiği erkeksiliği de reddediyor.Haliyle bu yön hep eksik kalıyor bunun doğal sonucu olarak da erkek dünyasına giremiyor.Ama bundan vazgeçmiyor da onlar tarafından kabul edilemeyeceğini,onlardan farklı olduğunu düşünüp bu erkekleri idealize ediyor.Babadan savunmacı kopması yüzünden içinde eksik kalan erkeksiliği çocuğun egosu idealize ediyor ve bu erkeksiliği gördüğü kişilerle iletişim kurmak istiyor.Bu iletişim çocukluk çağında arkadaş olmak için yoğun bir arzu olarak başlayıp ergenlikle beraber erotize ediliyor.Aslında ergen bilinç dışında fantezilerinde kendindeki eksik olan erkeksiliği tamamladığını düşünüyor.Her ne kadar işin içine erotizm de girse bu adamlarla arkadaşlık kurma arzusu devam ediyor.Kendini eksik gören erkeksiliğini yetersiz gören homoseksüel ergen özgüven eksikliğinin de etkisiyle doğal olarak böyle bir arkadaşlık kuramıyor.
Bu satırları yazarken bir aydınlanma yaşıyorum işte bu da yazmanın tedavinin bir parçası olduğunu kanıtlar çünkü yazdıklarınız size ayna oluyor.Şöyle ki ben de diğer birçok homoseksüel gibi yakışıklı ve maskülen erkekleri erotize ederdim fakat şunu çözdüm bu erkek benim çok yakın olduğum biriyse hiçbir şekilde erotizm hissetmiyordum onu arzulamıyordum.Mesela benim benden bir yaş büyük bir kuzenim var onunla çok samimiyiz kardeş gibiyiz.Hem çok yakışıklı hem de maskülen olmasına rağmen ona karşı hiçbir şekilde erotik bir duygu hissettiğimi hatırlamıyorum.
Burdan varacağımız sonuç biz aslında idealize ettiğimiz erkeklerle arkadaş dost olmak istiyoruz bu olmadığında fantezilerle onun erkeksiliğini kullanıyoruz bizde eksik olan şeyi.Ancak bu kuzenimin erkeksi yönünü hiç örnek almadım diğer beğendiğim erkeklerin de öyle.Onlar gibi olmak istiyordum evet onlar gibi maskülen ve sert ama onları taklit etmiyordum.Bunun temelinde çocukluktaki savunmacı kopma yatıyor olabilir.Çocuk örnek alarak aslında babayı taklit ederek erkeksi kimliğini bulur.Sonrasında akranlarla rekabet,kabul görme,dışlanmama gibi etkiler sonucu bu kimlik oturur.Homoseksüel öncesi çocuk babadan ve onun temsil ettiği erkeksilikten kopmuştur bir daha istese de kolay kolay örnek alıp erkek gibi davranmayacaktır ama bu erkeksilikten de vazgeçmeyecektir.Bu yüzden örnek almasak da onlar gibi olmak istiyoruz aslında onlar olmak istiyoruz çünkü daha önce sahip olduğum birçok avantajlara rağmen sırf erkeksi ve yakışıklı diye keşke "o" olsaydım dediğim erkekler olmuştu.Erkeksilik eksikliğiyle beraber özgüven eksikliği de yaşadığımız için bu avantajlarımızı çoğu zaman görmezden geliyoruz.Tedavi süresince bu özgüveni de kazanmaya çalışıyoruz.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
"Onarım Terapisi" de bittiğine göre yazmanın zamanı gelmiştir.Önceki kitapta (Anne babalar için homoseksüelliği önleme rehberi) üçlü aile modeli uzunca anlatılmış homoseksüellikle ilgili kavramlar,politik çatışmalara yer verilmişti.Bu kitapla Nicolosi Hüseyin hocayla yaptığımız terapiyi resmetmiş.Temelde yine çizdiği tablo çok çarpıcı:
İlgisiz,sevgisiz babadan travmatik bir şekilde kopuşunu ilan eden homoseksüel erkek aynı zamanda onun erkeksiliğini de reddediyor (savunmacı kopma).Tabi ki bu bilinç düzeyinde değil.Babasından kopan çocuğu koruyup kollayan aşırı şefkatli anne bu kopuşu pekiştiriyor.Ve böylece çocuğun içinde bir şeyler hep eksik kalıyor.O eksiği tamamlamaya uğraşıyor yıllarca.Babayı ve onun temsil ettiği erkekliği reddeden çocukta haliyle erkeksilik hep eksik kalıyor ve özgüven problemi de yaşıyor akranı erkekler böylesi feminen,özgüvensiz,ezik çocukla arkadaş olmak istemiyor böylece erkek dünyasına giremiyor.Diğer çocuklar birarada fiziki oyunlar,cinsellik içeren konuşmalar yoluyla erkek olmayı başarıyorlar.Çünkü Nicolosiye göre erkeklik doğuştan gelmez bu bir başarıdır.E erkek dünyasında yer edinemeyen "mutfak penceresi çocuğu" bu erkekliğe giriş evresini kaçırıyor.
Bu akranlardan hem korkuyor hem de deli gibi onlarla olmak onlarla oynamak istiyor bunu başarmak hiç kolay olmuyor ve böylesi çocukların çevresinde genelde kız akranları oluyor onlarla zaman geçiriyor.Temelde babanın açtığı,annenin pekiştirdiği bu boşluk sancılarını ergenlikte daha derinden hissettiriyor çünkü ergen kendisinde eksik olan ve tamamlayamadığı baba sevgisi ve erkeksiliğini elde edemeyeceğini düşünüp bunu idealize ediyor.Akabinde erotize etmesi kaçınılmaz oluyor çünkü bu şekilde ergen karşısındakinin sevgisini ve erkeksiliğini sömürdüğünü bilinç altında hissediyor.Çocuklukta aldığı yarayı bu şekilde sarmaya çalışıyor.Burdan baktığımızda aslına homoseksüel oğlan benliğinde açılan yarayı iyileştirmek adına normal bir tepki veriyor.Hüseyin hoca da bununla ilgili homoseksüelliğin aslında homoseksüelin değil o ailenin hastalığı olduğunu söylüyor. Kitapta yer alan bir diğer başlık grup terapisi.
Terapiye ilk başladığımda kendime bile itiraf edemediğim bir durumu benimle aynı sıkıntıları yaşayan insanlarla paylaşmak biraz tuhaf gelmişti bunu neden yaptığımızı merak etmiştim.Bunun adı grup terapisiymiş ve böylece diğerlerinin problemlerini dinleyip onlar için çıkarımlar yaptığımız tavsiyeler verdiğimiz zaman bu bizim verdiğimiz tavsiyeleri çıkarımları daha iyi özümsememizi sağlıyor.Foruma yazmak da aynı nitelikte oluyor yani aslında biz buraya yazdıklarımızı ilmek ilmek beynimize bilinç altımıza kazıyoruz.
O yüzden bunu da terapinin bir parçası olarak görüp yazmanızı tavsiye ederim.
Son terapimle ilgili yazım da ses kaydını dinledikten sonra gelecek.Görüşürüz.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Hocam komite notlarım 20,18,0 son komiteden sıfır aldım göz göre göre yaptım çalışmadım ama bunun da sebebi depresyondu son 4 aydır evde sadece yatıyorum roccutanın yan etkileri saymakla bitmiyor uyuşukluk ve depresyon da var bi de antidepresanı bıraktım doktora danışmadan bir haftadır geri başladım daha iyiyim şimdi ne yapacağımı bilmiyorum bıraksam mı geçmek için çabalasammı bilmiyorum ama hiç hevesim yok çünkü çok zor geçmem o gücü de hissetmiyorum zaten kendimde

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Hüseyin hocadan önce çok çıkış yolu aramıştım.Başka psikologlara başvurmuştum.Hiçbiri aklımdaki soru işaretlerini silemedi bir çözüm de sunmadı.Hüseyin hocayı internetten çok önceleri görmüştüm ama TV'ye çıkan İstanbul'da yaşayan bir psikolog benim için ulaşılamaz gelmişti.Onunla tanıştığımda ilk terapide aklımdaki bütün soru işaretlerini kaldırdı.Her şey o kadar net o kadar aşikardı ki sadece bu kadarı bile büyük bir tatmin vermişti.Artık bu durum neden ortaya çıktı diye kendimi sorgulamıyordum.Büyük bir ivmeyle iyileşmeye başladım kendimdeki değişimi gördükçe daha da şevkle uğraştım didindim.O ivmeyle devam etseydim sanıyorum şimdi İstanbul yolcusu olmayacaktım olsun.Kendime süre biçmiyorum çünkü bu bir süreç yarın ölürsem hayatım boyunca uğraşmış ama başaramamış olcam ama gerçek bu değil aslında asıl başarı çözüm yolu arıyor olmam bunun için uğraşmam yani direnişimin kendisi.Böyle düşünmek daha rahatlatıcı.Hem bu yolculuk keşiflerle dolu çok şey katıyor insana ve yolun sonunda kendini buluyorsun bu pencereden bakınca ödediğimiz bedel ödül gibi de aslında.Mesela geçenlerde William Blake'in bir sözünü keşfettim aklımın karanlığına ışık tuttu.
Diyor ki:
"Eyleme dönüşmeyen arzu,ruh bozukluğuna yol açar."
Ben bu sözle bir bilmeceyi daha çözdüm.Anksiyete,Obsesyonlar,özgüven eksikliği ve daha sıralayabileceğim bu problemlerin temelinde içimde bulunan bu çatışma yatıyor.Hüseyin hoca da bununla ilgili eşcinsellik hiçbir zaman tek başına değildir birçok psikolojik problemi de beraberinde bulundurur demişti.Kendime olan saygımı yitirsem,inancımı,ahlak yargılarımı yitirsem gider çok yakışıklı bulduğum bir adamla sevişirdim.Bu değerlerim beni sıkı sıkı tutarken nefsim deli gibi arzuluyor bunu yapmayı.Bu çatışma ruhumu bozuyor.Ben Hüseyin hocanın yanındayken o dört duvar arasında dünya üzerinde kendime en yakın olduğum yerdeyim.Orada hissettiğim benle nefsimle aklımın arasında kalan ben bir değil.Bu araftalık ailemin yanında en çok nüksediyor çünkü ahlak yargılarımın temelini onlar attı ben odamda gey porno izleyip sonra annemi görünce bu çatışma bana saçma hareketler yaşıma uygun olmayan davranışlar olarak geri dönüyor ruh bozukluğu tanımı bu olsa gerek.Babam gözümün önündeyken onu sevebilmem ya da affetmem mümkün değil çünkü bir çocuğunun babasının onun kahramanı olamayışında yaşadığı hayal kırıklığını yaşıyorum her gördüğümde geçmiş deneyimlerim nüksediyor.Beni en çok eleştiren,yargılayan dayım ve teyzemin karşısında elim ayağıma dolaşıyor her hareketimi sözümü seçmeye çalışıyorum.Ailem iyi gelmiyor bana onlardan uzaklaşmam gerektiğinin farkındayım.Öte yandan yurtta kaldığım süreci hatırlayınca akranım erkekle birlikte yaşamak bana iyi gelecekken ben her defasında annemi arayıp saatlerce konuştuğum için bir faydası olmadı ama onlarla öyle ya da böyle aynı ortamı paylaşmak sürekli birarada olmak onların benden bir farkı üstünlüğü olmadığı gerçeğini somutlaştırdı.Yine uzaklaşabilirim onlardan yine yakalayabilirim o ivmeyi.Hikayenin sonunda iyi olacağım ben.
Sonuç olarak kalbimin dört odasından çıkıp Hüseyin hocanın odasından ben olarak çıkacağım bir gün ve hep ben kalacağım.O gün bu yazımı okuyup kendimle bir kez daha gurur duyacağım.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
 Dün terapideydim.Bu terapide farklı bir şey oldu o duraklama döneminden sonra ilk defa tekrar umut doldu içim ve yine kendime olan inancım
yenilendi.Kararlı çıktım terapiden bi dahakine kadar uygulayacağıma inandığım kararlar verdim.Hep ilk ben girerim terapiye.Son yazdığım yazı üzerinden konuşmaya başladık konu konuyu açtı yapmam gereken bazı şeyleri yine tekrar ettik.Şunu biliyorum ki Hüseyin hocayla danışanları arasındaki iletişim klasik bir hasta hekim ilişkisi değil.İşin büyüsü kaçmasın burayı açmıyorum çok.Bu terapide Hüseyin hocada eleştirmek belki kızmak istediğim bazı konuları söyledim ona.Bunun bir amacı vardı yerini buldu.Her açıdan verimli bir terapiydi.Terapi sonrası girişte oturdum biraz.Biri gelmişti.Yirmi sekiz yaşında bir çocuk oturuyordu karşımda.Gözlerinden belliydi büyümediği ve o kadar kırgın bakıyordu ki acımamak için zorladım kendimi.Hikayesini dinledim biraz.Kendimce çıkarımlarda tavsiyelerde bulundum.Egosu ailesi tarafından yaralar almış özgüvenin kırıntısı yok.On yılı aşkın süredir psikolojik ilaçlar kullanıyor.Ne söylesem hava böylesine derin yaraları açan ailesine mi düşmüş bir tekme de ben atim diyen insanlara mı sövmeli bilmiyorum.Allah yardımcısı olsun.Bulacaktır elbet günün birinde benliğini.Sonra iki kişi daha geldi buraya gelen çoğu danışan gibi çok kez ilişki yaşamış trans olmanın eşiğinden dönmüş feminen tavırda iki kişi.Asla kimseyi yargılamam söz konusu değil ben de aynı dertten muzdaribim onlar adına çok da üzülüyorum ama ne yalan söylim bu tarzdaki danışanları görünce içimde bir uzaklık bir soğukluk hissi oluyor.Neden sonra çıktım 18 saatlik bir yolculuk bekliyordu beni.Otobüse bindiğimde yan koltuğumda oturan adam çok sıcak bir tavırla karşıladı beni tanıştık.Yirmi dokuz yaşında Kayserili bir sağlıkçı.Çok fırlama çapkın bir kişilik.Yol boyunca sohbet ettik.Benim için ilk olacak bir şeyi deneyimledim onunla benden yaşça büyük biriyle cinsellik konuştum.O bu konuları açtı başta ben de bi daha görmicem nasıl olsa hem ihtiyaç duyduğum da bi şey fırsat bu fırsat dedim sansürsüz daldım sohbete konuştuk baya.Beraber olduğu kızları anlattı nasıl tavladığını yatağa attığını.Ben de merak ettiğim ne varsa sordum.O da içtenlikle cevapladı.İletişimimiz abi kardeş frekansındaydı o sıcaklıktaydı.Öte yandan arada Allah'tan kitaptan bahsedip iki dk sonra içki karı kız muhabbeti yapması tutarsız geldi ne ayak diye sorguladım kendimi.Bu yüzden ayrılırken instagramdan ekle beni dediyse de çok tekin bulmadığım için eklemedim belki eklerim bilmiyorum.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Rüyaların gerçekle ilişkisi sandığımızdan fazla.Bu sabah içimde derin bir boşluk hissiyle uyandım.Babam bana babalık yapamadı diye çok problem görmezdim bunu yani olsa ne olacaktı ki diye düşünürdüm.Umursamazdım.Dün gece rüyamda çocuklar duymasındaki Haluk'u babam olarak gördüm çok farklı bir şeydi gerçekte hissetmediğim bi duyguyu tattım.Güzelmiş gerçekten sağlıklı bir baba oğul ilişkisi.Olsun ben artık kendimi kimsenin sevmediği kadar sevmeye karar verdim.Bu haliyle babam iyi ki sevmemiş beni aslında.Sevse onun gibi olacaktım onu örnek alacaktım karakter olarak da onun oğlu olacaktım.Ben ailemin tüm üyelerinden farklı olmaktan yana çok mutluyum.Hüseyin hocaya göre bu bir milatmış.Soydan gelen bir çubanın deşilmesi gibi.Artık benimle yeni bir nesil başlıyormuş benim çocuklarım torunlarım ve sonrası benim soyum oluyormuş benden öncesinin değil.Bu açıdan bakıldığında teşbihte hata olmaz peygamberlik gibi olduğunu söylüyor.Çünkü söylediği gibi peygamberler hep azgın sapkın kavimlere gönderilmiş ve o peygamberden sonra bir dönem huzur hakim olmuş bu anlamda benzerlik gösteriyor.Bakış açısı değişince bu durumla gurur da duyabiliyorsunuz işte.Tabi soyunuzun devam etmesi için buna yenilmemeniz lazım.Eşcinsel hayatı tercih ederseniz deyim yerindeyse Lut değil taş olursunuz.

  İslamiyet öncesi Arabistan'ı her ne kadar cahiliye dönemi olarak zikredilse de durum böyle değilidir.O dönemde Arap dünyası edebiyatta bir numaradır.Tanım yanlıştır cahil bir toplum edebiyatta nasıl bu kadar gelişmiştir?
  İslamiyet öncesi Arap toplumu sapık bir toplumdur.Sadisttir.Kız çocuklarını diri diri toprağa gömerler.Köle sistemi de sadistliklerinin başka bir örneğidir.Alkol su gibi tüketildiğinden yaptıkları sapıklıkların sınırı yoktur.Bu denli sapıklıkların kol gezdiği böyle bir çağda böylesi sapıkların arasında bir peygamber yetişmiştir.Yetişmiştir çünkü doğduğunda peygamber değildir kırk yaşında peygamberlik verilecektir.Peygamberimiz tebliğ görevine başladıktan sonra artık bir süre huzur ve refah hakim olacaktır.Kendinden öncekiler sapık olarak anılırken peygamberimizin soyu mübarek olmakla övünecektir ama onlar peygamberimizin soyudur İslamiyet öncesi sapık Arap toplumunun değil.Bu durum bütün peygamberler için geçerlidir ve bu haliyle peygamberlik eşcinsellikle benzeşmektedir.Soydan gelen bir bozukluğun bir sapkınlığın seninle son bulması senden sonrasının artık senin soyun olması ve bir süre bu durumun senin soyunda ortaya çıkmaması daha iyi tabir edilemezdi.Allah'ın yer yüzündeki düzeni böyle işler.Azgınlık,aydınlık,azgınlık...
   İnsan her halde günah işlemeye mahkumdur çünkü insan fıtratının esiridir.