Gönderen Konu: Rızası Yok - Bir Kereden Çok Şey Olur! Vedat'ın Eşcinsel Terapi Süreci!  (Okunma sayısı 595 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Bu sabah Ankara yine çok soğuk.  Gündemim gerçek yaşam hikâyeleri olunca ister istemez anlık buz kesmeleri yaşıyorum. Birazdan internet üzerinden görüntülü yapacağım görüşme için son hazırlıklarım tamam. En çok ruhen hazırlanıyorum ve olmazsa olmazım bol su bol kahve masada hazır. Yaş ilerledikçe görüşmeler geriyor. Onları için en mahrem en kaçındıkları cümleleri kurmaları zorlaşırken, onları incitmemek için bir hassasiyet ister istemez ben de de oluşuyor. Erken yaşın anlatması da tedavisi de daha kolay; ‘’erken teşhis hayat kurtarır’’ cümlesi bir kere daha önem kazanıyor.  SEVMEDİM BU KISMI DEGISTIRICEM

Vedat 31 yaşında. Üniversiteden mezun olduktan sonra ailesinden ayrılmış İstanbul da yalnız yaşıyor. Çalışıyor. Yazışmalarımızdan anladığım kadarıyla kelimeleri ağzından kerpetenle alacağım gibi bir his var içimde. Henüz 10 seans terapi görmüş. Mesajlaşırken ‘’kendimi bazı yerlerde tanımadığımı fark ediyorum, terapide bazı sorulara cevap veremedim, kendimi yeni yeni tanıyorum, sorularınızla çok sıkıştırmazsınız umarım’’ diye yazmıştı.

Ne büyük bir yolculuk aslında insanın kendi içine yaptığı yolculuk. En önemlisi de bu farkındalığa ermek, kaç kişi gerçekten tanıyor kendini?

Bağlantımız sorunsuz, görüntü ve ses net, bir kesilme olmadan tanışma faslını tamamladık. Gergin ve heyecanlı, boncuk boncuk terlediğini çok net görüyorum, elini kolunu nereye koyacağını, gözlerini nereye odaklayacağını bilemiyor Vedat;  ‘’İklim hanım çok rahat biri değilim, konuşmaktan çok dinlemeyi severim, sustuğum yerde siz destek olacaksınız bana. Açık açık anlatmakta çok zorlanacağım.’’ Oldu zaten ilk sözleri.

Onu kısmen de olsa rahatlatacak açıklamaları yaptıktan sonra başladı anlatmaya:
Benim çok trajik bir öyküm yok, ortaokuldan öncesini zaten hatırlamıyorum. Kendimi ilk ortaokuldayken fark ettim. O zamanlar internet yayılmamıştı yeni çıkıyordu, bizler için ulaşılabilir değildi.
Babasız büyüdüm, annem ve ablalarımla. Üç abla, bir abi, en küçükleri benim. Bol kadınlı bir evde daha çok ablalarımla zaman geçirirdim. Özellikle biriyle çok yakındık. Oyunlarımı ablalarımla ya da evimize gelen komşu çocuklarıyla oynardım, tabi onlarda hep kızdı.

Zaten normal bir erkek çocuğu olmadığımı onların kıyafetlerini denediğim, kırmızı kurşun kalemi ıslatıp dudağıma sürdüğüm zaman fark ettiğimi hatırlıyorum. ‘’Kız mısın sen yapma böyle şeyler’’ demişlerdi bir iki defa ama hepsi bu kadar. Sonraları anladım ki o zamanlar feminen bir tarafımda varmış biraz. Okulda arkadaşlarda az da olsa aynı tepkileri vermişlerdi. Pek arkadaşım yoktu zaten. Tek tabanca takılırdım, bundan da şikâyetçi değildim. Hatırlıyorum oyun oynamak eğlenmek evde ablamlarla doyasıya yaşadığım için okulda yoksunluk duymazdım.

Ailem ya da ablalarım teşvik etmez veya beni süsleyip püsleyip oyunlar eğlenceler yapmazdı, bu halim tavrım evde gündeme gelmezdi ama ben yaşardım içimden. İyi ve ilgili bir ailem olsaydı hayatımın böyle olmayacağına çok eminim şimdilerde.
İyi aile derken kastettiğin nedir açar mısın biraz?
Vedat ona soru sorduğumda yoruluyordu, ya da belli bir sırayla anlatmasını rica ettiğimde iyice geriliyor anlatacaklarını da karıştırıyordu. Su içiyor, mola veriyor ekran başından ayrılıyor zaman kazanıyordu. Bu nedenle Vedat’ı özgür bırakmaya, içinden geldiği gibi ve geldiği kadarını anlatması için az soru sormaya karar verdim. Belliydi diğerlerinden çok daha kısa bir görüşme olacaktı bu, o halde akışına bırakmak ikimiz içinde daha iyiydi.

Bir çocuğu babasız büyütmenin sakıncalarını bilen bir annem olsaydı, evde bir baba olsaydı veya ilgili gözlemci, önlemci bir annem olsaydı her şey farklı olabilirdi. İyi anne olmak öncesinde iyi bir birey olmakla başlar. Anne baba olmadan önce iyi bir insan iyi bir eş olmalılar birbirlerine. Çok bilinçli evlilik yapmak zorundalar, çocuk dünyaya getirmenin sorumluluğunun farkında olmaları lazım. Kedi köpek alır gibi çocuk yapılınca olmuyor işte, çünkü canın istemediğinde sokağa ya da barınağa bırakamıyorsun o çocuğu ve ailede ne görürse nasıl davranılırsa öyle evriliyor, gelişiyor çocuklar. Bunun ne denli önemli olduğunu anlamayanların çocuk yapması feci bir şey.
Ayrılmayan, çocuklarını büyüttükten sonra hatalarını fark eden ebeveynlerde çok tabi ama önemli olan bazı büyük hataları yapmadan çocuğunu büyütmenin önemini fark etmeliler.
Çocuk yapmanın teşvik edildiği bir ülkedeyiz ama eğitim politikalarının köktenci şekilde dönüştürülmesi lazım ki kalıcı uzun vadeli çözüm olsun.

Çocuk yetiştirilirken dikkat edilmesi gerekenler devlet tarafından sürekli anlatılıp, desteklenmeli. Eğitim sisteminin çok yeterli olması gerektiğine inanıyorum. Radikal değişiklikler olmalı, ön plan eğitim olsun ki yeni nesiller sağlıklı yetişsin.
Vedat ilk ne zaman fark ettin ve sorguladın kendini?
İlk olarak ortaokulda inkılap tarihi hocama aşk duymuştum, kendisi oldukça şık, karizmatik, uzun boylu, yakışıklı bir adamdı. Bir seferinde okuldan çıkıp otobüse yürürdü ben de arkadaşlarıma ‘’hadi hocayla yürüyelim durağa kadar’’  dedim. Hocanın yanında olmak ders dışında onunla konuşabilmek için can atıyordum ama arkadaşlarım alay etmişti. ‘’niye otobüse uğurlayalım, niye öğretmenle takılalım ki’’ diye garipsemişlerdi. Yalnız gidemediğim için yanına hep uzaktan izlerdim hocayı her hareketini ezber ederdim, elini koyuşunu mimiklerini sürekli söylediği bazı kelimeleri. Yani hep uzaktan hayranlık, hep içimde bir aşk. Cinsellikten öte bir duygu çok derin. O zamanlar zaten kendi erkekliğimi, cinselliğimi yeni keşfediyordum. Çok geç ergenlik yaşadım.

Sen küçükken taciz ya da istismar yaşadın mı Vedat?

Yaşadım. İstismar çok geniş bir tanım aslında, trajik olanda var hafif olanda. En hafifi bile yakışıksız. İnanın üzerimdeki etkilerini o zamanlar hiç anlamamıştım ama cinsel kimlik geliştirirken etkili oluyormuş bunlar. İlkokulda ufak tefek şeyler oldu. Bazı büyük sınıflar sıkıştırırdı bizi tuvalette, fiziksel şakalar yaparlardı, zorla pantolonumuzu indirirler bakarlardı. Güler alay ederlerdi. Koridorda yanlışlıkla çarpmış gibi yapıp popoma ellerlerdi. Fazla rahatsız ederdi bunlar beni ve koruyamazdım kendimi. Aslında kavgacı çocuklar bile kendilerini koruyamazdı sanırım boyları uzun, bizden bir iki sınıf büyükler diye gözümüzde fazla abartır ve korkardık.
Mahalle marketi olur ya bakkaldan biraz büyücek, dokuz on yaşlarındayım işte oraya gitmiştim, sahibi beni kucağına alıp, önüne oturtup sevip okşadı. Bir kaç kere daha oldu bu. Hatta komşumuz olan aile dostumuz bir seferinde bunu görmüş, baya tepki vermişti. Ben o günde bunların ne manaya geldiğini anlamamıştım. Çok sonraki yıllarda jeton düştü bende.
Diğerinde de yine bir parkta oturuyordum, biri geldi yanıma abuk subuk şeyler anlattı, cinsel içerikliydi. Hatta parktaki kadınların eğilip kalkmasını bile erotize etti sonrasında. Ve ‘’şeyin kalktı mı’’ diye sordu bana. Panik yaşadım, on iki yaşındaydım bu olduğunda, temas yoktu ama açık seçik konuşmuştu çok şaşkındım, korkmuştum. Şeyimin kalkması hadisesi henüz yaşadığım bildiğim bir şey değildi.
Ben çok sonraları bu tavırları hak etmediğimi, insanların ne kadar kötü olduklarını, korkunç olduklarını düşündüğüm için hiç içimi deşmedim. Aileme söylemedim, söyleseydim de bir şey değişmezdi. Daha sonraları içimde bir şeyler fark etsem de bu konuda derinlemesine düşünmeyi hep öteledim. Kaçtım. Aslında öte yandan da içimden kendimi ‘’ben farklı değilim, sadece şansızım, büyüdüğümde geçecek’’ şeklinde ikna eden güçlü bir inancım vardı.
Babam yoktu, koruyanım yoktu, annemin umurunda değildim, ablalarım hep kendi dünyalarındaydı, ben hep yalnızdım. Bunlar başıma o yüzden geliyordu.

Üniversite döneminde ya da işe başladığında değişti mi içindeki inanç? O dönemde neler yaşadın?

Hep platonik oldu duygularım. Üniversitede ilk defa bir kız bana çok alımlı ve hoş gelmişti, zaten içine çok kapanık biriydim, rahat konuşamam hoşlansam da kendisiyle iletişime geçmem çok zordu. Cinsel bir çekim değildi. Hoşlansam bile kadınlar hiç bir zaman çekici gelmezdi. Erkekler hiçbir koşulda itici gelmese de kadınlar bazen çok itici bile gelirdi.
Ben bile kendi yaşadığımı geç anladım sonra kendime bile inkâr ettim, gizli kapaklı sürdürdüm yaşamımı. Olan biten bir şey de yoktu yani her şey kafamın ve bedenimin içinde yaşanan bir kurgu gibiydi. 

Güçlü bir inancım hiç olmadı, ben buyum ben böyleyim demedim hiç. Hala sorguluyorum. Tek fark artık böyle yaşayamayacağımı çok net biliyorum, o yüzden terapiye gidiyorum. Denemekten başka çarem yok, kabullenmek çok kolay bir seçenek ama orada sıkıntı var, çünkü bu yaşa kadar içim beni hep durdurdu. İçimde bunu engelleyen bir mekanizma var, onu anlamaya ihtiyacım var. İstemediğimin farkındayım ama nasıl ilerleyeceğim, ömrüm boyunca kendimi zapt ederek arabalarla mı yaşayacağım. Kendimi anlamaya ihtiyacım var.
« Son Düzenleme: 06 Aralık 2023, 11:52:54 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rızası Yok - Bir Kereden Çok Şey Olur!
« Yanıtla #1 : 04 Aralık 2023, 12:01:55 ös »
Ben bazı uygulamaların olduğunu bile 2 sene evvel 28 yaşında duydum. Düşünün ne kadar uzağında durmuşum meselenin. Benim gibi hissedenlerin dünyada neler yaşadığını, neler yaptığını hiç merak etmedim. Bu konularda ne kadar cahil olduğumu terapide fark ettim.

Terapiye ilk gittiğin günü anlatır mısın neler hissettin?

Kısa sürdü görüşme çünkü anlatamadım geveledim, sıkıldım, aşırı gergindim. Sorularımın cevabı yoktu. Sorulara cevabım da yoktu. Ben de baya direnç gösterdim sanırım.
Aynı direnci hep göstermişim aslında, bu yaşa kadar hala hiç fiziksel bir deneyim yaşamamış olmakta büyük direnç. Ben liseden sonra çok iyi gizlenmişim. Sonrasında hiç ima da bulunan olmadı, çok güzel sakladım, ailem akrabam çevrem hiç anlamadı, çünkü içimde bir şey yaşansa da, dışımdan belli etmemeyi başardım.

Bu yüzden çok uzun zaman düşündükten sonra ikinci görüşme için randevu alabildim. Bekleme odasında birbirleriyle sohbet edenlerin konuşmaları, anlattıkları karşısında renkten renge girip çok şaşırmıştım. Çok aktif yaşamlardı, birbirlerine sordukları sorular bile çok değişik geldi bana, yani çoğunu anlayamadım bile, garipti bazı kavram, terimler çok yabancıydı.
Yani ben orada anladım baya reddedip, baya kamufle olmuşum, yaşamıyor gibiymişim. Çok acayipti hem onlar gibi hissedip hiç onlar gibi yaşamamışım. Öte taraftan içimdeki o ses de iyi ki diyordu iyi ki kör sağırmışsın kendine, zira çok net bir yerden anladım ki asla onlar gibi olamazdım.

Bende yeni keşfediyorum.
Bu çok iyi bir şeymiş tabi, bilgi kirliliğim yok, etki altına girmişliğim yok, sapmam yok,  deformasyonum yok. Çok sağlam kamuflaj olmuşum, o kadar sağlam ki kendimden bile.
Kafalar karışık değil bilinçli bir şekilde yok saymışım içimdekileri.
Ben o uygulama sitelerine birçok farklı tanışma sitelerine hiç girmemişim, oralardan kimseyle tanışmamış, kimseye fotoğraf atmamışım, yani neler varmış da benim hiç haberim olmamış.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rızası Yok - Bir Kereden Çok Şey Olur!
« Yanıtla #2 : 04 Aralık 2023, 12:03:58 ös »
Ben 1 senedir izlemekten kaçındığım bazı videolar izliyorum, engellemiştim ama 1 senedir izliyorum ama izlerken kötü hissediyorum kendimi çünkü seyretmek ile hissetmek, hayal etmek ile uygulamak çok farklıymış. Ben bunu o ilk kadın tecrübemde anlamıştım.

Doğru mu anlıyorum seni Vedat; sen fiziksel bir deneyim yaşamadan 30 yaşına kadar geldin ve sonra da ilk deneyimin bir kadınla mı oldu?

Evet, doğru anladınız, her şey hep kafamda hep içimdeydi; sadece mastürbasyon sırasında fantezilerimdeydi benim eşcinselliğim. Video izlemeye bile yeni başladım, anlatım size. İlk fiziksel deneyimim daha çok yeni oldu. Ben yine gidip teklif edip, girişkenlik yapamadım ama bir arkadaşın yardımı ile bir kadınla bir şeyler yaşadım.
Detaylı anlatmak seni zorluyor farkındayım beden dilinden anlıyorum ama lütfen biraz daha açar mısın ne hissettiğini?
Sonrasında çok kötü hissettim. Travmatik olmuştu benim için, yaşamın içinde kadınlardan hep kaçtım ama fantezi düzeyinde de ve iç dünyamda hiç vazgeçemedim onlardan. İlk fiziksel deneyimimi bir erkekle yaşamayı hiç istemedim o yüzden kadınla birlikte olabilmek önemliydi.

Fantezilerimde her şey çok yerli yerindeyken, gerçeği öyle olmadı. Dramatik oldu. İlk tecrübem olduğunu söylemek zorunda kaldım sırf kendisini kötü hissetmemesi için. O görüşmeye devam etmek istedi ama korkular yaşadım ve onunla karşılaşmamak için özel olarak uğraştım.
Farkındalık düzeyinde terapiler çok şey kattı bana kendimle ilgili çok konuya vakıf olmaya başladım, eşcinsellikten ziyade özgüven eksikliğimin yüksekliği çıkıyor ortaya.

Oldum olası insan ilişkilerinde baya kötü olduğumu kabul ediyordum zaten terapide ilk ben söyledim Hüseyin Bey’e okul yıllarım boyunca toplam arkadaş sayımın ikiyi geçmediğini. Hep çok zor şeylerdi bunlar benim için, benim çabamla asla olmazdı insanlar benim arkadaşım oldu. İş hayatında da okulda da çok azdı zaten arkadaşım, çünkü ben ilişki geliştiremem, biriyle tanışamam. Bunlar düzeldiğinde de eşcinselliğim hafifleyecek. Ödevlerim var, mesela sizinle olan bu görüşmemde ödevlerden biri. Ve çok büyük bir şey çünkü Hüseyin bey ve bir arkadaşımdan sonra size anlatıyorum kendimi. Bunu başardığımı bilmek çok önemli benim için.
İş ortamında zorlamadı seni bu halin?

Zorlamaz mı tabi ki korkunçtu, hele ilk çalışmaya başladığımda. Aç kalmayacağımı bilsem işe gitmez evde otururdum o derece korkutucuydu. Şimdilerde iş yerimde biraz yol aldım gibi. Mesela artık sabahları günaydın, iş çıkışı iyi akşamlar diyebiliyorum. Gün içinde insanlarla tanımadıklarımla da diyaloğa giriyorum.

Samimi olmam çok zor insanlarla, yeteri kadar ve mecbur olduğum kadar iletişime geçiyorum ofiste, onun dışında zayıf ve yalnız devam ediyorum yaşamıma ve bunu hep sorguladım aslında ama işin içinden çıkamadım ta ki terapiye başlayana kadar. Orada çözülmeler yaşanıyor ister istemez.

Ben hiç bir zaman kabullenmedim cinsel sorunlarımı o yüzden sesimiz cılız çıkıyor. Benim gibi hisseden ama kabullenmeyen çok kişi tanıdım bu süreçte. Onlarla sohbet etmek bana iyi geldi. Terapi kadar, bekleme salonundan faydalandım desem yeridir.
Bu yönelimim asla insanlara zarar vermedi, içimde yaşadım hep, kimsecikler bilmedi.
İçimiz içimizi yemiş ama susmuşuz. Hayatı böyle sürdürmüşüz. O yüzden işte iletişime geçemiyorum insanlarla.
İklim hanım gelip beni çevreme sorsanız; zararsız, sessiz, efendi, içine kapanık, mülayim biri derler size. Hepsi bu. Ama benim istediğim bu değil tabi. Hata yapmamaya odaklanmış, öfkesini bastırmaya çalışan, kendini perdeleyen biri olmak istemiyorum aslında. Başa çıkmam gerekiyor bu halimle. Bu varlığı yokluğu muallak eşcinsel duygular var ya işte iç içe geçmiş birbirini besleyen süreçler bunlar.
Dört sene evvel uyku sorunu yaşıyordum, sıfır uykuyla yaşadım bir süre ve mecbur kaldım psikiyatriste gittim. Sadece ilaç için bir defa gittim. Bana o yarım saatlik görüşmede; sosyal fobi, depresyon, dikkat bozukluğu gibi birçok teşhis koydu.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rızası Yok - Bir Kereden Çok Şey Olur!
« Yanıtla #3 : 04 Aralık 2023, 12:05:14 ös »
İçimde halledemediğim bu sorunun dışa yansıması sosyal fobi oldu. Hayattan zevk almadım, depresyon oldu. Gerçek sorun hep gizlenmek, açamıyorsun kimseye yaşadığın sorunu, ister istemez güven problemi oluyor. Topluma akrabaya zaten açamazsın tepkileri belli. Hep bundan korkmuşsun zaten ya anlaşılırsa diye. Güven probleminden dolayı psikiyatra psikoloğa bile çok zor ve çok geç anlatabildim bu konuları.

Hüseyin Beyin önermesiyle sizden önce bir arkadaşıma anlattım ilk defa. Çok uzun süredir birlikte çalıştığım en çok konuştuğum bir arkadaştı, yıllardır birlikteyiz o da aslında sakin mizaçlı bir insan o yüzden anlaşabildim yoksa ne mümkün bu kadar samimi olmam. Neyse işte arada yemeğe çıkardık, yine davet ettim onu ve sordum; ‘’bende bir değişiklik fark etmedin mi bunca zaman’’ dedim.
Hiç anlamamış hiçbir şeyim ona tuhaf gelmemiş sadece içe kapanıklığım dışında. Ve beni normal karşıladı, yargılamadı. Kötü bir bakış söz görmedim.  Zaten beklemiyordum ve beni anlamasını istediğim biriydi. Ne de olsa ilkti, hiç bu kadar uzun süre arkadaşlık ettiğim biri olmamıştı.

Çok kontrollü, insanlara karşı güven problemi yaşayan biri olduğumdan dolayı ilk defa bu derdimi açacağım kişi sıradan olamazdı. Oto kontrolle seçtiğim çok doğru biri olmalıydı. Öyle de oldu. O konuyu bir daha ben açmadıkça hiç açmadı oda zaten, anlatacağım tek kişi oydu ve birine anlatabilmek bile bana çok iyi geldi.

Sadece LGBT desem ne dersin?

Bende bir karşılığı yok. Homofobik değilim, saygı duyuyorum, onlarında belli başlı sorunları var. Doğru ailede büyümemiş, kaybedilmiş çocukların topluma mirası gibi bir şey LGBT li olmak bence.  Bir noktada kendini bulmak, kendini yaşamak zorunda kaldıkları bir sürecin içinde buluyorlar kendilerini ve oraya ait olup olmadıklarını net bilmek zorundalar. Sanki o şemsiye altına girmezseler yaşam hakkı olmayacakmış hissi veriyorlar, sanırım o yüzden benim gibileri pek anlamıyorlar.
Bireylerin kendini yalnız hissetmesi doğal, birine yardım ederken bile ürkek olmamız doğal. Çünkü ne devlet ne toplum çokta yardımcı değil bizlere. Ayyuka çıkmış olayların bile üzeri kapanırken, bireysel olarak bizler ne yapabiliriz ki.
Korkunç şeyler yaşanıyor ve insanlar susuyor, bunu anlamak çok mümkün değil, en olmayacak meseleler bile makulleşmeye doğru gidiyor, bu suskunluk bizi sağır edecek ama farkında değiliz.
Sahipsiz olmanın getirdiği bir yalnızlaşmak bizimkisi, toplum olarak etliye sütlüye karışmamamızın altında yatanda bu.
Vedat bunları anlatırken öyle yoruldu ki, ruhunun yorgunluğu tüm yüzüne yansıdı.
 
HOCAM BURAYA BITIRIŞ İÇİN NE EKLEMEK LAZIM? YANI TESHIS OLARAK ? bilimsel olarak Vedatın hıkayesı ozelınde bır gorus açılım ekleyelim buraya dıyorum ne dersınız.