Gönderen Konu: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK  (Okunma sayısı 10109 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« : 05 Ekim 2016, 12:20:05 ös »
 1 Ben erkeklerin dünyasına hitap etmiyorum. Bir erkeğin benim şu andaki halimle benimle iletişim kurması için hiçbir gerekçe yok. Bir takım konularda kendimi geliştirmeliyim. Erkeklerin dünyası; spor, politika, din, cinsellik dedi. Gerçekten de ben bu konularda fazla iyi değilim. Özellikle cinsellik konusunda -mış gibi davranmak zorundaymışım. İlişkileri koparıp koparıp durmamalıyım. Mesela bir futbol ve basket takımını destekleyebilirim, bir gazete okuyabilirim. Bir şekilde işin içine girmeliyim.
2Anne ve Baba ilişkileri konusunda ise her ne yaşarsan yaşa; sana ait tüm sorumlulukları kendin almalısın dedi. Kendi evini kurarken bile yardım almayacaksın derecesinde. Hiçbir açıklama yapmak yok, kararlarını söyleyeceksin, onay ya da yorum ile zihnini etkilemelerine izin vermeyeceksin. Sen kendinle ilgili konuları biliyorsun. Daha az önce annemler aracılığıyla bir iş şansı kazandım. Çelişkili bir durum...  Ama diğer erkeklerde bu sektörde bunu yapıyor. Aileden şuradan buradan tanıdık devreye sokuyor. Evet belki gidip bağlantım ile kendim konuşmalıydım. Sorunları kendim çözmeliyim. Bu mesele hayata karşı cesaretimi arttıracak olmalı.

•   Terapide olanları dışarıya anlatmama konusu üzerinde de durduk. Bu sadece seni ilgilendiriyor çünkü dedi. Zaten anlatırken öyle bir anlatıyorum ki; ben aktif olduğumdan bencilmişim falan filan. Bakınnn benimde sizde olmayan farklı bişeyim var demek ihtiyacı bu, eşcinselleştirme aşamasının esası.En önemli mesele ise Eşcinselleştirme konusu… Tüm eşcinseller ve ben hayatı eşcinsel gözlüğü ile görüyoruz. Olaylara yaptığımız yorumlar, hayallerimiz hep bu yönde… Gerçekten de bu çok doğru bir nokta. Ablamda bu konuda beni eleştirdi. O kadar çok bu konunun içerisine girmişsin ki her şeye bu gözlükle bakıyorsun dedi.
•   Bir yerlere yeni ortamlara girme konusu… Bir yerlere yazılmamı istedi. Bunun mantığı davranışlarımı gözlemlemek, hatalarımı ortaya çıkarmak ve erkeklerin dünyasında alıştırma yapmak olmalı. Kütüphanedeki yeni arkadaşlarımdan aslında konuların gözlemini yaptım ve şu eşcinselleştirme hatasını da buldum.
1)Ergenlik çağına girmeden önce kadın olmak, kadınsı olmak gibi tutkularım yoktu. Kendimi çelimsiz ve güçsüz görürdüm. Bu eksiklikleri bir şekilde kendi kendime giderirdim.  Genç erkekleri, abilerimi görünce onlara özenirdim. Büyüdüğüme onlar gibi olacağıma inanırdım. Erkekliğin çabalanarak elde edilen bir şey olduğunu bilmiyordum. Diğer erkek çocukları bunu biliyorlar mıydı, ya da bir şekilde hissetmişler miydi merak ediyorum. Sanırım onların da hatırlamadıkları zamanlarda babalarıyla bağları kurulmuş ve girdikleri her yeni ortamda bende basketbol oynayabilir miyim, bende araba kullanabilir miyim gibi şeyler düşünüyorlardı. Ben tuhaf bir şekilde erkeklerin ortamları ile ilgilenmiyordum. Düşmanlığım yoktu ama ilgim alakam sıfırdı. Saftirik gibi bir çocuktum.
11)Ardından başka bir konuya geçtik. Ben kendimi bir şeylerden mahrum etme eğilimindeyim. Staj yapılan yerlerde insanlar para da alırlar az da olsa. Ben, para teklif edilse gidip de almamazlık edebilirim. Kendimi bir şeye layık bulmam için mükemmel şartların gerçekleşmesi gerekiyor. Sen bir tecrüben olmasa da orada mesai harcayacaksın, ücret bunun için veriliyor dedi. Bense bir iş yaparsam bana verilmeli diye düşünüyordum. Dedikleri mantıklı geldi. Parasal konular dışında da bu böyle. Çocukken bir futbol formasını giymeye bile utanırdım. Sen futbolu biliyor muşunda bunu giyiyorsun, üstünde birde futbolcu adı yazıyor, sen kendini o mu sanıyorsun kimsin diye düşünüyordum. Marka şeylere özenirdim ama alınsa sanırım rahatla giyemezdim. Çünkü ben layık değildim. Giyenler, yapanlar, edenler mükemmeller; gerçek birer erkekler, evlerinde futbol izliyorlar, sohbetlerinde konuşuyorlar, dışarıda oynuyorlar tabi ki forma giyebilirler ama ben giymemeliyim. Ne olur ki sanki giysem, sanki hepsi biliyor mu her şeyi... Bilmeden yapsam ne olur? Benden küçük çocuklar bana abi dediğinde ürperirim, biri bana oğlum dediğinde ürperirim. Ben bu sıfatlara layık değilim. Bir erkek gibi konuşmaya utanırım, gerçek bir erkek miyim ki? Bir eşcinselsin dolayısıyla bunları yapmaya hakkın yok gibi şeyler değil bunlar. Daha eşcinsel olduğumu bilmediğim zamanlarda da bu aşağılık kompleksini hissederdim. Ama ben çocukken bir abi olacağım zamanın gelmesini çok istedim. Ama sonuç böyle oldu. Düşük benlik dedikleri bu mu acaba? Emek vererek yaptığım şeylere kendimi layık görürdüm. Ben bunu paramla almadım, yaptım. Ama zamanla oda gitti, başkasında bu yoksa emek vermediğinden değil, o çocuk kendini geliştirecek kadar şanslı değildi, emek verse de yapamazdı, sen emek verip de yaptıklarına da layık değilsine geldi mesele…

12)Ben çocukken akranlarım arasında rezil olmaktan, alay edilmekten çok korkardım. Zaten çocukluğu bilirsiniz; en ufak bir bahanede alay konusu ederler. Oyuna davet ettikleri zaman "yanlış bir şey yaparım, iyi oynayamam, dillerinden kurtulamam" diye reddeder, hep kenardan izlerdim. Bunun eşcinselliğe atılan bir adım olabileceğini o ama kadar hiç düşünmemiştim. Hüseyin Bey'in yardımıyla farkettim ki; ben cesur, rahat, gözüpek olamadığım için, bu özellikleri taşıyan erkeklere her geçen gün büyüyen bir hayranlık beslemiştim. Artık onlara her bakışımda onları kutsuyor, onlar gibi olmak istiyordum. Onların ilgisinden de mutlu oluyordum. Hüseyin Bey diyor ki: "Eğer sen ne pahasına olursa olsun o oyunlara girip kendini ispatlasaydın olaylar çok daha farklı gelişirdi.
13)Erkekliğini keşfetmen gerekiyor."
14)Daha başkaları, "ama benim durumumla senin durumun bir değil" diye ajitasyon yapıyor. Bahanelerin ardına sığınmak ne kadar da kolay. Oysa benim de gitmemek için onlarca bahanem var ve ben hiç kimseye bunları söyleme gereği bile hissetmedim. Çünkü benim hedefim belli, zorluğu her ne olursa olsun bunu aşmaya kararlıyım. Zaten hedefe kitlendiğiniz zaman, beyin o engelleri algılamıyor bile. İnsanlar tembelliklerine üşengeçliklerine bin bir türlü bahane uyduruyorlar. Bu şekilde vicdanlarını rahatlatıyorlar. Önceki karakterim olsa, bunları ne pahasına olursa olsun çekmeye kurtarmaya çalışırdım ama şimdi önlerine seçenekleri koyuyorum ve çekiliyorum bir kenara. Çünkü hayattan edindiğim en büyük tecrübe şu; "kendisi için uğraşmayan insan insan için uğraşmayacaksın." Aksi takdirde yıprandığınla kalıyorsun

15İlk ve orta öğretimimi aynı okulda tamamladım, bu süreç ise  altı ve on üç yaşıma kadar sürdü. Okuldaki yaşamımda, aşırı içime kapanıklığımla, iletişim beceriksizliği, dikkat dağınıklığı, dersteki başarısızlıklarım, yalnızlığım, öğretmenlerimin değişiyle Yasin'in sınıfta olup olmadığı bile belli değil deyişleriyle, her alandaki yetersiz hissettiğim benle bitti okul. Yine okul çevremle ise, sesiz oluşum ve benim kız gibi oluşum nedeniyle bana bence kendileri bile farkına varmadan işkence yaptılar bana vurdular, dövdüler, iftira attılar, alay ettiler, kız isimleri verdiler bana, kız Caner, karı kılıklı dediler. Ben bunları benim için çok büyük hakaret olarak görüyordum çünkü hakaret ediyorlardı ve beni aşağılayarak eğlendiklerini görüyordum onlarda. Ama sizin anlattıklarınıza bakacak olursam beni o zamanlarda beni dışlamamış olmuş olsalar bile cinsellik bir yana ben kendi içimde dünyaya ayak uydurmakta zorlanıyor olduğum ortaya çıkıyor. Şimdi ben düşünürken kendime ''ya bunlar olmasaydılar seni dışlamasaydılar ne olacaktı?'' beni dışamış olmalarının bana yaşattıkları travmatik, üzücü, çok yıpratıcı olmayacaktı ama yine asıl ve bir çok sorunuma ve özelikle en küçük yaşlarda en büyük önemli aşama cinsiyet karmaşıklığı yaşamamın nedeni, olan insanlarda olması gereken duyguların bende olması gerektiği gibi çeşitli nedenlerden dolayı açığa çıkmaması nedeni oluyor. Belki yalnızca hastalıklı içine kapanıklığıma neden olan bende olmaması gereken şekilde çıkarak çok büyük bir temel sorunu oluşturuyor.
16)Toplum içindeki rolümün ne olduğunu, ne olacağını nasıl hem daha rahat olup, daha kendimce ve insanların bana farklı bakmamaları için ne yapmalıyım bilemiyorum. İnsanlar içerisinde sesimin çıkmamayışı, benim orada tam olarak onların insanların içinde olamayışın en büyük nedenlerinden biri olarak düşünüyorum ve en baştan beri sürekli dışlanarak, eleştirilerek,  küçümsenerek, garipsenen vb. biri olduğum için bu duruma düştüğümü sanıyorum.
17)Anladığım kadarıyla egom, başkalarının benden memnun olmasıyla ve o büyük hep en iyi, iyi olmak,  güzel olma, başarılı olma vs. gibi duygulara neden olan egoistliğim kendine göre insanlardan gelecek olumlu tepkilerle, beklentilerle besleniyor ve ben belki ancak o şekilde yaşayabiliyorum. Kendi asıl benliğimin ihtiyaçlarını, özelini ve beni aslında belki ben yapan değerlerimin farkına varmayarak, ortaya çıkarmayarak, duyumsamayarak, korkarak, çekinerek  normal insanlarda olması gereken şekilde açığa çıkmayanan bendeki ego ters bir şekilde asıl önce ben demeden önce karışadaki kişeye önce sen diyerek ve bazen rol oynayarak beslenme ihtiyacı duyuyor.
18)ACI BÜYÜTÜR KADER AĞLATIR.
19)yataga bagimlilik konusunu veyahut kanisini söyle tespit etti ki ben bircok isimi yatakda görüyordum senenlerce. Dersi yatakda calismak internete lap topda yatakda taklmak, yemegi yatakda yemek ve nihayetinde mastrubasyonu yatakada yapmak gibi.... bundan dolyi yeni ödevler verdi hüseyin hoca bana. Yatakal bagimi koparacam. Yatagi sadece yatmak icin kullanacagim. Bunun disinda internet ile bagimi koparacagim. Cünki internete takildigim süre icinde ordan bir video burdan bir video bakim derken yanlis yerlere kayabiliyorum. Sonra sonuc yatakda porno veyahut erotik video izleme yoluyola mastrubasyona dönebilyior ihtiyac hasil oldugu vakit...diger ödevler ise halen gecerliligin kotruyor. Yani futbol haberlerini fotomac gibi gazetelrden takip etme, toplum icinde cikisma, argo kelime kullanma, kufur edebilme, sosylallesme, gurup icinde belirleyici ve lider rolunu benimseme, arkadasi eve cagirma, pissuarda kücük tuvalet isini görme, ve en önemlisi banyoda kadina pasif olma fantazisi esliginde ilsiki hayal edip mastrubasyon yapma.Kadina nasil psif oluncagini anlatmiyorum simdi cunki mesle bu degil (söyle diyim kadin üste ben altta :-S) gibi. Unuttugum ödev yok sanirim bunlar arasinda..
20)Sizin de söylediğiniz üzere kendime belli hedefler koymaya başladım. LYS'de çıkacak konuların bir listesini çıkardım ve çalışmam gerektiğini düşündüğüm konuları işaretleyerek onların hangisini ne zaman halledeceğime dair bi planlama yaptım. Yine hangi üniversitede ne okuyabileceğimi araştırıp puanlarını da yanlarına yazdığım bi liste yaparak odama astım. Bunu yaparken de özellikle il dışına baktım ki sosyal fobimden daha rahat kurtulayım. Diğer alanlarda da kendime küçük ve büyük hedefler koymaya devam edeceğim inşalla

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #1 : 05 Ekim 2016, 12:20:36 ös »
21)Sosyal fobiyle eşcinselliği kafamda bütünleştirmek konusunda da gerçekten çok haklıymışsınız hocam şimdi daha da iyi idrak ediyorum ikisinin birbirinden ayrı tutulması gerektiğini. Zira o gün terapiden çıktıktan sonra Ankara'daki bi arkadaşımın da İstanbul'da olduğunu öğrendim ve beraber takılalım diye mesaj attım. Onun da yanında iki arkadaşı daha vardı benim tanımadığım etmediğim. Ancak olumsuz düşünceleri kafamdan olabildiğince uzaklaştırmaya çalıştım ve mümkün olduğunca rahat davrandım, sohbet ettim onlarla da. Akşama kadar gezdik, tavla oynadık, yemek yedik vs. baya eğlenceliydi yani. Akşam da birlikte bi cafede Fenerbahçe maçını izledikten sonra arkadaşın arabasına atladık, sağlam bi yabancı rock playlisti vardı onu son ses açıp bağıra bağıra hep beraber şarkı söyledikten sonra da ayrıldık ve otogara gittim işte. Dediğim gibi hakikaten keyifliydi lakin yine de masa ve kart oyunlarına hakimiyetimi geliştirmem; filmleri, haberleri sosyal medyayı da daha yakından takip etmem gerekiyor sanırım benim görebildiğim en büyük sıkıntılarımdan biri de bu.
22) Kızlar çok seviyor beni komik buluyorlar. Şimdi bakınca bende buldukları şeyin tehlikesiz oluşum zarar gelmeyeceğini bi şekilde hissetmiş olmalarından dolayı kendilerine çok yakın bulmaları olduğunu sanıyorum.
23)ister onarım terapisi olsun adı, ister eşcinsellik tedavisi, Nicolasi'nin kitabında kırklı yaşlarında: "hayatımın 40 yılını homoseksüel olduğumu sanarak geçirmiş heteroseksüel bir erkekmişim meğer" tespitini yapan hastanın ki gibi hayatımın ergenlikten bu yana ki yıllarını eşcinsel hisleriyle boğuşmuş ve özünü bulmaya çabalayan bir "erkek" olarak yazıyorum bu satırları.
24)Psikoloğum kadın-erkek duygusallığını farketmem, tanımam öğrenmem için bir ödev vermişti 2 ay önce, "Kürk Mantolu Madonna" isimli kitabı okumamı ve bir sonraki seansta onun üzerine tartışacağımızı belirterek. ödevlerimi gereken özenle yapamasam da yapmaya gayret gösteriyorum. aldım kitabı başladım okumaya, evet büyük bir aşk hikayesi falan derken bir anda kitaptaki karakterin ben olduğumu farkettim.
25) Demek babam ölmüştü. Bunu hakikatte bu kadar geç idrak ettiğimden dolayı büyük bir utanma duydum. Gerçi babamı gerçek bir muhabbetle sevmem için de ortada bir sebep yoktu; onunla aramızda daima bir yabancılık mevcut kalmıştı ve birisi bana: ?Senin baban iyi bir adam mıydı?? diye sorsa, verecek cevap bulamazdım. Çünkü iyiliği ve fenalığı hakkında bir fikir sahibi olacak kadar onu tanımıyordum.
26)KADIN-ERKEK
Demek ki beni bir türlü  sevemiyordu. Hakkı vardı. Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti. Zaten kadınlar çok acayip mahluklardı. Bütün hatıralarımı toplayarak bir hüküm vermek istediğim zaman, kadınların hiçbir zaman sahiden sevemeyecekleri neticesine varıyordum. Kadın sevileceği zaman sevmiyor, ancak tatmin edilmeyen arzulara üzülüyor, kırılan benliğini tamir etmek istiyor, kaybedilen fırsatlara yanıyor ve bunlar aşk çehresi altında görünüyordu. Fakat böyle düşünmekle Maria?ya karşı haksızlık ettiğimi çabuk anladım.
27)4)Son olarak hep kaçtığım ve büyük dert olan güreşmek, futbol ve basket oynamak konusunda adım attım. Arkadaşım dalga geçse de alay etse de futbol ve basket oynadım. Tabii bir Ronaldo performansı sergileyemedim, bilmiyorum ki oynamayı. Ama psikolojik olarak bir eşik geçtim. Hatta basketi üniversitede herkesin önünde oynamaya cesaret edebilmem çok iyi oldu.
28)İyileşme sürecinde yeni heteroseksüel kimliğime adapte olurken yeni duygular hissetmeye başladım aslında yeni değil bilindik hislerin düzensizliği sebepsiz yere oluşmasıydı. Eşcinsel kimliğim git gide parçalanırken son çırpınışlarını veriyordu. Beni daha azgın daha dengesiz hale getirmişti. Bir yandan da yeni kimliğimin bilinmezliği belirsizliği beni çok etkiliyordu. İçimde dinmek bilmeyen bir tedirginlik ve kaygı vardı ellerim terliyordu dışarıda dolaşırken bile devamlı huzursuzdum hatta neredeyse panik atak yaşıyordum. Gerçekten bir erkek nasıl olunur bilmiyordum bir erkek nasıl düşünür ne yapar nasıl karar verir nasıl tepki verir ilişkileri nasıl olur nasıl konuşur nasıl yürür binlerce soru ardından gelen rahatsız edici hisler. Sanki insanlara farklı gözüküyordum insanlar beni farklı görüyordu. Sanki tüm dikkatler benim üzerimdeymiş gibi bir paranoyaya düşüyordum ve içimi inanılmaz bir korku kaplıyordu. Geleceğimin nasıl olacağını bundan sonraki yeni kimliğimle neler yapacağımı bilmiyordum hatta tahmin bile yürütemiyordum. Bu bilinmezlik çok can sıkıcı ve bunaltıcıydı. Çoğu zamanda eşcinsel kimliğimin bana yaşattıkları yüzünden onu cezalandırıyordum ve heteroseksüel kimliğimin daha da üzerine gidiyordum. Ben onu yok etmeye çalıştıkça daha da hırçınlaşıyordu. Gözlerim devamlı dönüyordu her gördüğü erkeğe bakma ihtiyacı hissediyordu çoğunlukla onlarla fantezi kurmaya çalışıyordu. Ölecek olması bir yandan beni de korkutuyordu çünkü bu zamana kadar sahip olduğum kimlik oydu. Bunları yaşarken de acı çekiyordum tekrar depresif eğilimlerim oluyordu ama mantığımla duyguların üstesinden geliyordum ve bu beni daha güçlü daha iradeli biri haline getiriyordu ve garip bir mutluluk sevinç özgüven sağlıyordu. Karşılaştığım sorunlarda ilk önce umutsuzluğa kapılıyordum düzelemeyeceğimi düşünüyordum neden çabalıyorum diye soruyordum kendime hatta bazen eşcinselliğin normal olduğunu ve kabullenmem gerektiğini bile düşünüyordum. Mantığımsa beni destekleyen en büyük unsur. Bana devamlı geleceğimi sorgulamam gerektiğini söylüyordu. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmemi hayatı olması gerektiği gibi yaşamamı söylüyordu. Dini açıdan ise düşüncem şu eğer eşcinselliği kabullenip kısa mutluluklarla dolu olan bu hayatı yaşarsam biliyorum ki bir gün artık bana yetmeyecek tatmin etmeyecek belki hastalık kapacağım belki toplumdan dışlandığım için gerçek anlamda rahat olmayacağım için psikolojik olarak çökeceğim ve intihar edeceğim peki sonuç ne cehenneme gideceğim. Ama eğer hayatı olması gerektiği gibi yaşarsam belki mutlu olmayacağım belki tatmin olmayacağım ama kuralına uygun yaşadığım için cenneti kazanacağım. Ve cennete olan umudumu kaybetmeyeceğim ve bu uğurda savaşacağım.
29)Bazen bu kadar dayanıklı olabildiğim için kendimle gurur duyuyorum, bazense bu kadar çok badire atlattığım için kendime acıyorum. Ve tabi bir de kızgınlık hissi var. Ters giden şeyleri yoluna koymak için yeteri kadar çaba göstermediğimi düşünüyorum
30)Erkek olmak çabalamakmış, çabalamadım, olurum sandım büyüdüğümde.
Arkadaşsız kaldım. Neden mi? Aşırı yargılamayı bir kenara bırakırsak, yine bu düşüncenin etkisini görürüz. Bir çocuk hoplayıp zıplayıp benle arkadaş olmaya çalışırken ben bunu yapmacık bulurdum. Çünkü doğal değildi. Eğer biz zamanı gelirde birlikte bir şeyler yapmak zorunda kalırsak zaten birbirimizi sevecektik. Yani arkadaş edinmek istedim ama çabalamadım. Bir başka mesele, kendimi doğal sunmak istememdi. Yani hiç yalan söylemedim. Yalan söylemedim, çünkü beni olduğum gibi kabul etsinler istedim, çünkü doğal halimle davranamayıp maske takmak beni delirtirdi, korktum.  Doğal halimle beni tanımaları da eşcinsel yönümü bilmeleri olduğuna göre, kimseyle arkadaşlık edemedim.
31)Masturbasyon esnasında yakalanmak aslında erkekliği besleyen bir şey miş, ne kadar utanç verici olsa da. Yani bunu gizleyerek yapmak zorunda değilim. Tuvaletin yada odanın kapısını kitleyip, içeride ne olduğunu bilsinler problem değil, yapmam lazım. Yeterki sürtünerek yapmayım, gizlemek için. Artık başkaları evdeyken bunu yapsam iyi olacak. Erkeksen bunu yaparsın, sanki bilmiyorlar. Gizleyip de neden külfet üstleneyim ki.
32)Sonra hüseyin bey benim tembel bir insan olduğumu söyledi. Bencil ve tembel b ir insanım. Tembellik boyutu şöyle düşünsel açıdan tembelim. Resim yeteneğim olduğu halde bunu kullanmadığımı, üretmediğimi söyledi. Resimler de sosyal ilişkiler kurmak ve geliştirmek açısından önemli dedi. Evet insan sadece sözcüklerle veya el kol hareketi ile iletişim kurmuyor. Bir sürü anlaşma şekilleri var ve resim de bunlardan biri. Ama şuan içimde o istek hiç yok. Yine de denemeyi düşünüyorum. Bakalım nasıl sonuçlar elde edeceğim. Düşünsel boyutta entelektüel yazılar bekliyorsunuz benden. Şunu diyeyim de ben bu açıdan pek yetenekli değilim. Lise de bile kompozisyondan en fazla 80 alabilmiştim. Gerçekten düşüncelerimi bir sıraya koyup onları düzenli olarak yazamıyorum
33)kendi tercihlerimi yapabilmeyi, kendi isteklerimi elde etmeyi, hakkımı aramayı, sorgulayabilmeyi öğrendim. özgüven sahibi bir birey olmayı, haksızlığa uğradığımda hakkımı sorabilmeyi. normal bir insanın hayatında çok sıradan birşey olan itiraz edebilmeyi öğrendim memnun olmadığım bir olay karşısında.
34)H'nin terapisi bittikten sonra ben girdim. 22 Ekim'den bahsettim. Para karşılığı bir pasif ile beraber olduğumu anlattım. Ben kendimi yine sıkıntıya sokarken, Hüseyin Hoca bunu bir yol kazası olarak niteledi. Yine hata yapıyordum çünkü. Sosyal hayattaki konumumu, düzgün ve oturaklı ilişkilerle süsleme ve böylece KENDİME DAHA DEĞERLİ BİR ROL BİÇME,KONUM KAZANDIRMA uğraşıma odaklanmak yerine, "BAK YİNE YAPTIM, NOLACAĞIM BEN?" sorusuna takılmış kalmıştım. Yani öncelikle parola "EŞCİNSELLİKTEN KURTULMA" değil "SOSYAL HAYATI DÜZENLEME, RAYINA SOKMA." Çünkü zaten ikincisi birincisini kendiliğinden getirecek. O yüzden bugünden itibaren; DOĞRUYA VE GÜZELE OLAN İNANCIMI DAHA ÇOK PEKİŞTİREREK NORMAL OLANA ULAŞMAK olacak amacım. Ama bu yolda; taşlar düşecek yamaçtan yoluma. Ağaçlar devrilmiş olacak üzerinden geçilecek... Bu taşlar ve ağaçlar; işte zaman zaman yapacağım birliktelikler olabilir. Yani VİCDAN AZABI olayını abartmak, yine "KENDİM İÇİN DEĞİL ANNEM, BABAM için bunu YAPIYORUM" durumuna sokuyor süreci, o da tıkamaktan başka işe yaramıyor. Yani NE ZAMAN İYİLEŞECEĞİME BU DENLİ ODAKLANMAK; İYİLEŞMEYİ GETİRMEYECEK. Yani İYİLEŞMEK İÇİN İYİLEŞMEKTEN VAZGEÇMEK gerekiyor. İşte yazımın başında dedim ya, bu yüzden iyileşmekten vazgeçtim. Hayatın akışı içerisinde, doğru ve güzele olan yönelişimi kesmeyeceğim. Aradaki yol kazaları da beni sarsmayacak. Çünkü onlar sosyal ilişkilerimi geliştirdikçe, kaybolacak. Bu aralar, meslek ve gelecek hakkındaki belirsizlik de tetikleyen unsurlardan elbette. Ama bahane değil. İyileşme konusunda küçük bir örnek: Buraya gelmeden önce Med-Cezir'deki SS'yi hayal ettim :) kendimi tatmin ederken, zorlandım, ama başardım. Zaman zaman bunu deneyeceğim, ama kendimi çok kasmadan. Ve diğer bir örnek: 22 Ekim'deki p'yi ayarladığım internet cafedeyim, o zaman oturduğum koltuğun hemen arka tarafındayım. Ama şu an hiçbirşey istemiyorum. Yazımı yazdım ve noktalıyorum. Sinemaya gidip, YARGIÇ filmini izleyeceğim. Herkese güzel ve mutlu günler.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #2 : 05 Ekim 2016, 12:20:56 ös »
35)Hayatıma şöyle bir bakmak gerekirse diye bir şeyler karalayıvermiştim?Çok acı çektim küçük yaşlarımdan beri. Hiç ben olamadım... Hep kaçtım insanlardan. Hep ağladım, kimseye bir şey anlatamadım. Beni anamdan babamdan soğutan bu yangının ateşi daha ergen olmadan sarmıştı beni... Erkeklerin arasında aşağılanmak mı kızların arasında şaklabanlık mı? Hep sorular, hep sorgulamalarla, hep düşünme ile geçti çocukluğum. Aklım ermeye başlayınca farklı olduğumu anladım ve sustum herhalde... Kimse bağırdığımı, kavga ettiğimi göremedi. Çok heyecanlanırım, titrerim tartışma ya da kavga anlarında. Erkekliğin belki bütünüyle sergilendiği bu kavga anlarının, acaba bizim birer yüz karası olduğumuzu düşünmemizin en fazla yüzümüze vurulduğunu hissettiğimiz anlar olmasından dolayı mı bizi bu kadar yıpratır, incitir. Hep kaçtım. Bana beni gösterecek olanlardan beni görecek olan insanlardan kaçtım. İyice yalnız kaldım. Çok gece sabaha çıkmamak için dua ettim... Yastığım öyle ıslanırdı ki annemin görmesinden korkardım. Beraber aynı odada kardeşlerimle uyuduğumuz zamanlar hıçkırıklarımı duymamaları için yorganın altına gizlerdim başımı. Uyuyamazdım da çoğu zaman. Annem sorardı sabahları, korkardı, neyin var çocuğum deyişlerinde derin endişeleri hissedip anlatamadıkça kahrolurdum. Ah anne, ben sana da doyasıya sarılamadım!. Sen olmayınca evde içimden sadece ağlamak gelirdi. Büyüdüm... eksik gedik bir şekilde büyüdüm. Yarım bırakılmış çocukluğum tamamlanamayacak yetişkinliğimin temelleri oldu ama olsun... Dedim ya ben'i kazanacakmışız biz bu dünyada.
36)Her yaren amansız bir yar...
Her yar kimsesiz bir diyar...
Nefs bir zulüm, ölüm bir nefes...
Durma artık ey rüzgâr...
Her an soluksuz bir imtihan...
Her imtihan sonsuz bir tuğyan...
Günah bir ar, mezar bir refah...
Yanma artık ey can!
37)Eğer bir eksikliğimizden dolayı insanlardan farklılaşmış hissediyorsak kendimizi, bizi anlamayan, farkedemeyen ya da farklılığımız hakkında herhangi bir fikre sahip olmayan veyahut yanlış fikirler edinmiş insanlara karşı ağır bir sorumluluk yükleriz. Diyelim ki bu insanlar dindarsa ve anlamamışsa durumumuzu dini anlamda yeterli bir olgunlukta değildir bizim için... Eğer milliyetçi, vatansever bir insan olduğunu iddia ediyorsa ve anlamamışsa durumumuzu yine ne kadar konuşursa konuşsun vatansever bir insan değildir; çünkü bizi anlamamıştır, sevememiştir. Ve ya çok yakın olduğumuz bir arkadaşımız, durumumuz hakkında hiç bir şey bilmiyor ya da tamamen yanlış fikirler içindeyse aslında o kişi ne yaparsa yapsın çok da yakın bir arkadaşımız değildir bizim için. Böylelikle insanlardan kopuyoruz, arkadaşlıklarına yeterince değer vermediğimiz gibi kendimizi de gerçek anlamda bir arkadaşlık duygusuna kapatıyoruz. Anlaşılmak kaygısı içinde bulunmamız normaldir. Her insan anlaşılmayı istediği gibi bir de kolay kolay anlatılmayacak bir sıkıntı içindeyse anlaşılmak isteği de bir o kadar artıyor sanki. Ancak bu bizim insanları bilmediği bir şeyden dolayı yargılamamızı gerektirmiyor.
38)Ben bu kız gibi olma işini bilinçsiz yapıyordum. Yanlış olduğunu anladığım zaman içime kapandım, artık konuşmamaya başladım. O zaman kızların yanında daha çok öyle davranıyordum. Erkeklerin yanında ise onları aşağılamak onlardan farklı olduğumu belli etmek için yapıyordum sanki. Beni bu durumdan dolayı eleştirdikleri zaman da çok kırılır onlara tepki gösterirdim. Ama ben gerçekten isteyerek yapmıyordum. Tepkilerim bile onlarınki gibi değildi ki bazen kızınca bile aşağılanıp dalga geçilirdim. Küfürlerim onlarınki gibi değildi. Sadece şunu farkettim: Ben kız gibi olayım derdine düşüp kız gibi davranmıyordum ama ne kadar bu kız gibi olan davranışlara yoğunlaşırsam o kadar kız gibi oluyordum.
39)Farkındalık yaratmak için günlük tutmaya karar verdim. İnşallah devam ederim. Bir gün içinde neler yaptığımı ve günlerimi ne kadar verimli geçirdiğimi ortaya çıkarır diye düşünüyorum.
Mazoşizm bende var olan bir problem ve problem çözümünden uzaklaştırıyor… Sözde bu problemler ve üzüntü beni güçlendiriyor, buralardan besleniyorum. Yani bunca acıya rağmen ayaktayım gibi. Ölmedim, intihar etmedim, eşcinselliğe karşı dayandım. Bunu yok etmenin yolu ne acaba bilmiyorum ki. Yapamayacağım diyince 5 dk yapmıyorum ancak sonra kendimi hayallerin içinde buluyorum. Az ruh hastası değilim ama. Mazoşist düşüncelerden uzaklaş.
40)Özet olarak; bu yolda ( eşcinsellik ) mücadele etmenin altın kuralı psikolojik olarak kafadan o ortamı silmekten geçiyor. Allah isteseydi 3. bir cinsiyeti yaratabilirdi ama yapmadı. Biraz mantıklı düşünürsek hangi cinsiyette doğduysak o cinsiyetin özelliklerine göre yaşamamız gerektiğini anlayabiliriz. Kararlılık, inanç ve azimle ?normal? bir hayata sahip olmanın aslında çok kolay olduğunu anladım. Herkes başarabilir kurallara uymak şartıyla. Biraz benci olun ve kendi hayatınızın her şeyden ve herkesten çok daha önemli olduğunu bilin. Ne kadar çok normal sosyal bir hayat demek, o ortamdan o kadar hızlı uzaklaşmak demek. Allah eşcinsel yönelimi olan herkese normal bir hayat yaşamayı nasip etsin.
41)Hayat seçimlerden ibarettir
''İnandıktan ve istedikten sonra başarabilirim'' bir seçimdir .
'' Eylemi yapmayayım , fantazisi kalsın '' da bir seçimdir .
'' Bu benim tercihim , değişemem '' de bir seçimdir.
42)Eşcinsellerin kendilerini suçlu, huzursuz, yalnız, depresif, sıkıntılı ve gergin hissetmeleri sık rastlanan bir durumdur. Yani ruhuna ve benliğine aykırı olduğu halde eşcinsel eylemlerini sürdürmek zorunda kalmak veya dürtüyü kontrol edememek kişide ruhsal sıkıntı yaratabilir. Ayrıca eşcinsellik; özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve (anne-baba) ihmallerin bir sonucu gelişen bir durumdur. Bu açıdan baktığımızda da eşcinsellik ruhsal bir bozukluktur, bir cinsel eğilim bozukluğudur, bir cinsel kimlik bozukluğudur. Bu neden psikoloji biliminin eşcinsel yaşam tarzının ve toplumsal kimliğin sağlıklı olup olmadığını ayrıştırma, eşcinselliğin nedenini, yapısını ve tedavisini araştırmaya devam etme sorumluluğu vardır, olmalıdır, olacaktır. Bu bağlamda, kendi özgür seçimi ile eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere tedavi imkanı sağlamamak, ?bu tedavi edilebilen bir hastalık değildir? demek gerçekte eşcinselleri küçük düşüren ve ahlaki olmayan bir tutumdur.
43)Kendileri ile yoğun çatışmaları olan bireylerin bu sorunlarının psikolojik kökeni genellikle babalarına duydukları kızgınlık,öfke ve nefrete dayanmaktadır. Çocuklukta baba otoritesi ile çatışan kişiler ergenlik döneminde varlıklarının anlamlarını sorgularken; Tanrı'ya da bir kızgınlık, öfke ve nefret duymaya başlamaktadırlar. " Neden beni böyle yarattın yada neden beni korumadın? " sorularının cevabını bulamamaktadırlar. Böylece kendilerine yönelik bitip tükenmez kaygıları arttıkça artmaktadır.Eşcinsel Terapi süreçlerinde babalarına yönelik bilinçaltı duygu ve düşünceleri ile yüzleşen bireyler; babalarını affetmeyi deneyimlemektedirler. Kendileri için çok zor olan bu süreci başaran danışanlar Tanrı'ya olan sitemlerini yeniden gözden geçirmektedirler. Geçmişte suçladıkları ve hesap sormak istedikleri Tanrı ile içsel olarak barışmaktadırlar. Bu süreç çözüm için nirengi noktası olmaktadır. Baba ve Tanrı ile barışan birey Kendisini de affederek kişiliğini ve kimliğini yeniden yapılandırmaktadır.
44)Kendimi hayatım boyunca yalnız hissettim. Bir kalabalık vardı ama hep yalnızlık da vardı (hâlâ var). İnsanlar tarafından çok sevilen zeki bir çocuktum. Arkadaşlarımla çok uyumlu değildim ama çevrem tarafından sevilirdim. Yaşıtlarım bana aptal gibi gelirdi hep, o yüzden yaşça büyüklerle oturur, konuşur, eğlenirdim. Problemli bir çocuktum ama bu aileme karşı değil, kendimle ilgiliydi. En büyük problemim kendini net ifade edememe ve uyum sorunuydu. Yaşıtlarımla pek anlaşamazdım.
45)ŞU VAR Kİ HAYAL VE FANTEZİ DÜNYASINDAN SIYRILIP GERÇEK BİR HAYATA MERHABA DEMENİN HAZZINI VE MUTLULUĞUNU YAŞIYORUM..ÇÜNKÜ HİÇ KİMSE SİZDEN ÖNEMLİ DEĞİL UNUTMAYIN..
45) Dünya adaletsiz. Tek istediğim adalet. Ama insanlar aynı şekilde dünyaya gelmiyor. Küçükken diğer insanlar gibi olmak istemediğimi, farklı olmak istediğimi dilediğimi hatırlıyorum. Ama bunu dilerken belki futbolda, resimde veya müzikte bir yeteneğim olur diye düşünerek dilemiştim. Eşcinsellik olur diye düşünmemiştim. Şuan tek istediğim şey normal, sıradan bir insan olmak.Bazen sanki başıma birden, yeni gelen bir şeymiş gibi şaşırıyorum. Nasıl benim hayatım bu kadar farklı olabiliyor. Diğer insanlardan o kadar farklı ve benzersiz ki!
46) Kendi sorununun homoseksüellik olmadığını anlamıştır. Sorunun aşırı aile ilgisi ve kontrolü, gelişim yaşlarında ( 3 – 5 yaş) iken yanlış temas kurulması, ergenlik döneminde bir takım konuları kendi iç dünyasında eksiklik olarak algılamasının sonucu olarak bugün yaşadıklarının aslında psikolojik etkiler olduğunu anlamıştır. Kendini yeniden sorgulayıp, hayatında ki eksik taşları yeniden yapılandırarak yeni bir değişim ve gelişim sürecine başlamıştır. Bu süreçte karşısına nasıl bir engel çıkarsa çıksın yenilmeden, tökezlemeden her şeyin üstesinden geleceğine inanarak kendi çocuğunun gelişim döneminde kendi ailesinin yaptığı hataları yapmadan onu en iyi şekilde yetiştirme hayalleri ile yeni bir birey olarak hayatına devam etmeye başlamıştır…
47)dostlarıma her zaman kendimi mükemmel gösterme çabası içersindeyim . çünkü en küçük bi hatamda , düştüğüm en küçük bi komik durumda hayatımdan çıkıp gitceklermiş gibi hissediyorum etrafımdaki herkes önemli , herkes bi amaca hizmet ediyo , ben ise adeta bomboş amazsızca yaşayan hiçbi değeri ( sevgi , namus , şeref , haysiet ) kalmamış bi insanım sanki .
48)ve namım etrafta duyulur, herkesin haylaz , dışarda top oynayan, babasının arabasını kaçıran , onun bununla kavga eden çocuklarına örnek gösterilirdim bi ona bak bi sana ne kadar uslu çocuk annesine yardım da ediyo, erkek olduğumu hissettircek hiçbişey görmedim beni cesaretlendiren, maskülen bi ruhu bana empoze edebilcek bir tane diyalog bile hatırlamıyorum ben bunları yaparken , birisi de karşıma geçip "bak oğlum sen erkek adamsın , hiç yakışmıyo, biraz daha farklı seylerle ilgilenmen lazım " demedi, küçükken başımı örttüğüm zaman gülerlerdi, arabalar yerine tencere tavayla oynadığım zaman dikkatle izlerlerdi bu ailevi boyutu tabiki , bir de arkadaş boyutu var erkeklerle futbol oynamak yerine, kızlarla ip atlamayı seçtiğimde (normal bi hayat hikayesi anlatıyor gibi görünebilirim ama bunları itiraf etmek çok canımı yakıyo ) " işte o zaman savaş başlamıştı delikanlı(!) olanlar ve benim aramdaki savaş  bu kısmı tamamen bi kitap yazılabilcek kadar acınası anılarla dolu :((hayata dair çoğu şeyi kendi başıma öğrendim , hiç pürüz çıkarmadan , kimseye yük olmadan hayatım boyunca aileme hiç zor bi durum yaşatmadım, bi kere olsun okuldan eve bi sorun için telefon gelmedi, koca ilkokul ve ortaokul hayatım boyunca karnemde değil zayıf 4 bile olmadı , evt inanması güç ama 8 sene karnelerim 5 le doluydu biriktirilmiş onur belgeleri, aileme gönderilen tebrik kartları şimdiyse kardeşimin sınıfı geçebilmesine ödül koyuyolar :)) ben de uzaktan izliyorum ve gülüyorum ve elime hiçbişey geçmemiş olmasından nefret ediyorum.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #3 : 05 Ekim 2016, 12:21:16 ös »
49)Ben mi onu kazanamadım yoksa o mu beni kaybetti diye düşünmektense,bizi birbirimize unutturanlara inat sarıldım onu bana ,beni ona unutturan duygularla,hasret giderdim düşüncelerimle;belki ellerimle henüz erken diye
50)EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK ; ARAF?TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
    Artık eğilip toplamak istiyorum parçalarımı, çok geç olmadan.. Uzunca geçen yılların biriktirdiği hüzünlerin, gözlerime çektiği ümitsizlik perdesini yırtıp, kendimden yeni bir ben oluşturmak için çıktığım bu yolculukta, bana rehberlik edecek Hüseyin Bey?e şimdiden sonsuz teşekkürler..Yaratılış gereği bazı anormal durumlar, insan yapısına tamamen zıttır. Ayrıca insan fıtratına ters düşen bu duygu ve hisler, daha hayattayken vicdanda kara bir leke bırakır. Hayatı çekilmez bir azaba kalbeder. Tıpkı eşcinsellik sorununun, tüm yaşamımı durma noktasına getirdiği gibi. Gel-gitlerle anlamını yitiren hayatım, her geçen gün daha katlanılmaz hale geliyordu. Yakın zamana baktığımda bi türlü kabullenemedim eşcinselliği. İnsanın kendine bile itiraf etme cesaretinde bulunamadığı bu duyguyu, uzunca bi süre bastırdım. Hep geçiştirdim. Aklım bana oyunlar oynuyordu. Hemcinslerime duyduğum ilgi, bazen normal geliyordu nedense. Oysa erkeklere duyduğum aynı ilgiyi, neden kızlara da duyamıyordum. Hayaller ve rüyalardaki tasavvurlar, neden hep erkek suretlerinden ibaretti. Sanki eşcinsel dürtülere istediğim gibi yönveririm düşüncesi, uzunca bi süre beni meşgul etti. Beni hep başladığım noktaya geri getirdi. Bu kez sil baştan emin adımlarla, geleceğe daha sağlam basmak için terapi almaya karar verdim
 51)Kaybettiklerimin yasını tutarak daha fazla vaktimi boşa harcamak istemiyorum. Deforme edilen hayaller  ideallerin hazin sonu,  yüreğimde bıraktığı buruk acı devam etsede .Geçmişe yaptığım bu acı göndermeler bitsin. Belki de yaşanması gerekiyordu ve yaşandı. Her neyse…
52)Dönüp arkama bile bakmadan ve yüzleşemediğim gerçekleri de yüzüstü bırakarak gitmek, kolay olanı seçmek. Bu seçim sonum olacaktı, ismimin yokluk derelerinde kaybolup gitmesiyle eşdeğerdi.. Kalınlaşmış gaflet uykusundan ayılmamla beraber kalıp mücadele etmeye karar verdim. Daha doğrusu ilerde anlatacağım başa gelen bir hadise beni bundan vazgeçirdi.
53)Eşcinsellerin kendilerini suçlu, huzursuz, yalnız, depresif, sıkıntılı ve gergin hissetmeleri sık rastlanan bir durumdur. Yani ruhuna ve benliğine aykırı olduğu halde eşcinsel eylemlerini sürdürmek zorunda kalmak veya dürtüyü kontrol edememek kişide ruhsal sıkıntı yaratabilir. Ayrıca eşcinsellik; özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve (anne-baba) ihmallerin bir sonucu gelişen bir durumdur. Bu açıdan baktığımızda da eşcinsellik ruhsal bir bozukluktur, bir cinsel eğilim bozukluğudur, bir cinsel kimlik bozukluğudur.
54)    "Eşcinsel olmayı kabul etmek demek; size çocuk yaşta cinsel tacizde bulunan insanı haklı çıkartmak demektir."
55)Uzun süredir yapmayı bıraktığım şeye tekrar başlamam gerektiğini düşünmeye başladım. Yazı yazmak... Kimseye anlatılamayan, kendi kendine çözülemeyen olayları anlatmak. Yazdıkça yeni şeylerin farkına varıp, yapboz parçalarını yerine oturtmanın en iyi yolu yazmaktan geçiyor. Bunu yazdıkça daha iyi anlıyorum. Belki birgün bu yazıları biriktirip kitaplaştırma düşüncesi de yazmaya diğer bir etken tabi ki.
56)1- yalnız olmayınca yabancı ve tanımadığım insanlar arasında bile daha iyi hissediyorum. daha güven hessi alıyorum. gaylık yada eşcinsel fikirler pek çok olmuyor ki bazen öyle bir kaç saniyelik fikirler kafama geldi.
2- ben, onlarla olmak istemedim onlardan kıskandığımı fark ettim. onların yakışıklıktan ve fit olmaktan, onların ÖZGÜR olmasından, onların yüksek özgüveninden ve bazların kız arkadaşı varlığında çok kıskandım.
3- iki yıl önce göre daha iyiyim daha mutluyum ve bu istenmeyen duygularla nasıl davranmam daha iyi biliyorum.
4- hala yoldayım ve bu yol uzun olabilir fakat yolda olmak güzeldir.
57) Mükemmeliyetçilik takıntısı, hayatımın her safhasını virüs gibi ele geçirmişti. Ya hep ya hiç prensibi benim sonum oldu. Bu yüzden bazı dersleri daha yolun başında bıraktım. Bu sadece okuldaki bir yönü.. Hep bişeyleri yapamama endişesi içindeydim. Yapmak zorunda kaldığım işlerde olmadı değil. Bunun ardından bu işi “kız gibi yapıyorsun” laflarıyla bırak git dercesine yapılan aşağılamaları hiç unutmadım. HAYATI BİR ADIM GERİDEN TAKİP ETMENİN NE DEMEK OLDUĞUNU HAYATIM İSPATLAR. O YÜZDEN PENCERELERDEN İZLEDİM O KORKUNÇ DÜNYALARI. DOKUNULSA PARÇALARA AYRILACAKTI HER BİR ZERREM. BUNUN İÇİN ÇEKTİM KENDİMİ HAYATTAN. BEN SEÇMEDİM BU BANA BİÇİLMİŞ BİR ROLDÜ. DAYATILAN HÜKÜMLER BENİ BÖYLE MAHKUM ETTİ. KOZASINDA SAKLANIP BİR TÜRLÜ ÇIKAMAYAN ZAYIF BEDENİM HALA ÇELİMSİZ.. BEN KİMİN KURBANIYIM. BANA Bİ ALTERNATİF TERCİHİ KALMADI. KADERİME İSYAN ETMİYORUM. ÇÜNKÜ KADERİ TENKİT EDEN RAHMETTEN MAHRUM KALIR. BU SADECE GEÇMİŞİMLE YAPTIĞIM BİR HESAPLAŞMA..
58). Acılarımı hafifletmek için yazdığım hayali hikayeleri, bir teselli kaynağı olarak görüyordum. Hepsinde bir kaçış hikayesi saklıydı. Birilerine duyduğum öfke ve kızgınlığımı ruhsuz kağıt parçalarına yazıpta, intikam alacağımı düşünüyordum
59)HER KONU HAKKINDA FİKRİMİ ÇEKİNMEDEN SÖYLEMEMİ.. VE SAÇMALARIM DİYE KOMPLEKSE GİRERSEN, HATA YAPMAN KAÇINILMAZ OLUR" DEMİŞTİ. Aynen öyle.
60)Zihnimin her parçasında virüs gibi dolanan endişeler.Düşlerime kadar giriyordu,rüyalarımda hemcinslerimle  beraber edecek kadar eline geçirmişti beni.Saplantı mıydı neydi?Nereye gitsem benimle.
61)Dengeleri tutturmak bu kadar mı zor, bazen içimden sayfalarca yazmak, çalışmak, başka şeyler yapmak gelirken, bazen de bütün gün, günler ya da hiçbir şey yapmadan öyle oturmak, pencere kenarından dışarıyı izlemek geliyor. Ama bu terapi yolculuğuna çıktıysam eğer, bunun sorumluluğunu almam gerektiğini düşünerek oturdum yine bilgisayarın başına. Hayat çok değişik gibi bu aralar benim için. Gittikçe derinleşiyor anlamlar, oyunlar gerek benim oynadığım, gerek etrafımdakilerin oynadığı çeşitleniyor çeşitleniyor, ben bunlardan anlamlar çıkarıyorum.
62)Kısacası ben gerçek ben değilim.Hep başkalarının istediği benim .Ve Hüseyin Hocam böyle bir benin aslında mümkün olmadığını söyledi .Kendi fikrime , kendi düşüncelerime , ne istediğime önem vermiyomuşum .Artık biraz bencil olmanın zamanı geldi diye düşünüyorum .Artık başkalarına göre şekillenmek yok , kendi doğrularım olmalı bu hayatta .Gerçek hayatın içinde oldukça gerçek beni yakalayacağım .Sahte benlikten kurtulunca ne hale gelicem , çok merak ediyorum aslında. Çünkü kendimi tanımıyorum .Aptal , işe yaramaz , uyuşuk , tembel , utangaç bir ben varmış bugüne kadar . Aslında bundan dolayı acı çektim hep .Kendimi olumsuzluğa göre ayarladığımdan herşey olumsuz gelişti .Gerçek beni merakla ediyorum .Umarım içimdeki ideal benliği kısa sürede açığa çıkarır , sonuca doğru emin adımlarla ilerlerim .
63)endin için yaşamayı ögrenmen lazım ,kendin için birşeyler yapmalısın, bu çizmeni istedigim resmi benim için degil kendin için çizmelisin, ne zaman kendin için birşeyler yaparsan  ozaman bu eşcinsellik kavramından kurtulacaksın,  başkalarına degil kendine ihtiyaç duymalısın.
64)Fakat eşcinseller diğer insanlardan daha zekidirler çünkü savunma psikolojileri daha fazla geliştiği için eşcinsel olmuşlardır zaten. Düşünsene o zekayı başka yerde kullandığını.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #4 : 05 Ekim 2016, 12:22:02 ös »
65)   İnsanın aynası arkadaşlarıdır lafına hiç inanmazdım. Hep onlardan daha özel olduğumu düşünürdüm. Sadece uygun zaman değildi bunun için. Bir gün kahraman olarak çıkacağıma emindim. Arkadaşlarımın gözünde özellikle. Ta ki HK?ya gelip gerçeği anlamak için yeterli erişkinliğe yükselene kadar. Psikoloji kitaplarının da oldukça etkisi var tabi ki. Ama HK?nın önerdiğinden şaşmayın siz.
66)bu tam anlamıyla kişinin inanmasıyla ilgili.biraz zor bir süreç.geçmişte yaşadığınız olayları anlatırken travma yaşıyorsunuz. bende bir eşcinselim ama bunun bir hastalık olduğunu ablam sayesinde öğrenebildim baştan ön yargılıydım kabul etmiyordum. şimdi mutluyum inanırsanız zamanla düzeliyor eskiden evlenemeyeceğimi düşünürdüm hep .şimdi evlenip yuva kurabileceğimi düşünüyorum benimde bir çocuğum olacak ne güzel .dönüp arkama baktığımda kaygılar, fobiler, takıntılar hep eşcinsel insanların yaşadıklarıyla ortak .neden Allahın verdiği cinselliğimi eşimle birlikte yaşamayayım ki bu bir haktır ve insanların bu konuda bilgilendirilmesi gerekir.ben bu durumun düzelmeyeceğini düşünürdüm düzelebildiğini öğrenseydim şayet daha önceden yola koyulurdum eşcinselliğin neden önceleri sapkınlık olarak değerlendirilip daha sonradan normallik olarak vasıflandığını anlamış değilim bizim yaşadığımız şeyler normal mi yani biz normalisek diğerleri nedir? bunun ayrımını iyi yapmak lazım..
67)Bir adam 20 yıl hapis yattıktan sonra serbest kalıyor, ardından kuru sıkı tabancayla bir mağazaya soygun için giriyor. Ateşliyor kuru sıkıyı falan, fakat herhangi bir şey çalmadan geri çıkıyor ve teslim oluyor. Polisler onun ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamıyor. Amirleri onunla konuşuyor en sonunda. Adamın cevabı beni özetliyor sanki. İçeride o kadar uzun süre geçirdim ki artık dışarıda mutlu değilim. Burada yaşamayı beceremiyorum. Hapishanede yaşamak benim için daha kolay.Bu beni gayet iyi özetliyor...Ben o kadar uzun süre yalnız kaldım ki artık biri beni zorla çekmeden bu yalnızlıktan ben kendi isteğimle çıkmak niyetinde değilim. Ben yalnız olarak yaşamayı biliyorum, öğrendim ama yalnız olmazsam nasıl yaşarım sorusunun cevabını vermeye hazır değilim henüz.Hem yalnız olmak istemiyorum hem de yalnız kalmaya alıştım.Evet ben hala birinin beni bu yalnızlıktan zorla çekmesini istiyorum. Bir hayatımız olsun beraber istiyorum ama korkuyorum tabii. Zavallı ben...
68)CİNSELLİK NEDİR?  BENİM CİNSELLİĞE BAKIŞ AÇIM NASIL GELİŞTİ?
Bu terapide cinselliğe bakış açım üzerinde durduk , ben cinselliği bu güne kadar hep cezalandırma unsuru olarak görmüşüm . Ben cinsellik için acı verici, pis ve iğrençmiş gibi bir  önyargı taşıyordum. Halbuki cinsellik , birbirleri için yaratılmış olan dişi ve erkek arasında geçen duygusal  bir iç güdünün eseri olan KARŞILIKLI TATMİN olayıdır. İnsanları insan yapan duygu ve düşünceleri ise cinsellik de duygu dolu olmalıdır. Eş cinsel ilişkide duygusal bir olay yoktur , öyle olduğunu sananlar var yanılıyorlar , sevisirken bile yüzyüze bakamadığın bir sevişme nekadar duygu taşıyabilir ki. Kendimi zayıf hissettiğimde eş cinsel eğilimlerim artıyor ve arayış içerisine giriyordum, çünkü ilişki sırasında karşımdakine hükmetme duygusunun güç olduğunu düşünüyordum, cinsellik ceza değildir, güç gösterisi değildir. Duygusal bir sevişme olayı ile birlikte karşılıklı tatmin olma arzusudur. Artık gücü başka şekillerde buluyorum, arkadaşlarımla muhabbet etmek, korkularımın üzerine yürümek, ailemin problemlerinden kaçmayıp problemlerin derinlerine inmek güç veriyor bana , problemli bir ailenin çocuğu olmak beni eş cinsel yaptıysa bu problemlerin çözülmesini sağlayarak kendi gücümün farkına varıyorum.Son olarak ; herhangi bir problemle karşılaştığımda paranoid davranışlar sergilemek yerine , problemin sebep olduğu yada olabileceği kişi ile bu sorun üzerine giderek , ve söz konusu bir olay ise bu olayın üzerine giderek sorun çözme yolunda ilerlemeye çalışıyorum. Problemlerin ve soruların cevaplarını karşımdakine danışmadan onunla bu konuyu tartışmadan kendi iç dünyamda sorulara cevap aramak beni paranoid yapar. Bu yüzden ilişkiler üzerinde durmaya çalışıyorum.Sorularımı çekinmeden soruyorum konu açılıyor muhabbet ediyorum konu konuyu açıyor ve karşılıklı birbirimizi tanıyıp iç dünyalarımıza inerek iyi dostluklar kurulmuş oluyor
70)Hepimizin bildiği bir soru vardır '' Yumurta mı tavuktan çıktı yoksa tavuk mu yumurtadan? '' diye. Ben de bu soruya benzer şekilde '' Dinlediğim müzik tarzı mı benim psikolojime etki eder yoksa psikolojim mi dinlediğim müziği belirler? '' diye sordum kendime. Tabi ki net bir cevap almak pek de mümkün bir şey değil. Psikolojik ve inançsal olarak çöküntü yaşadığım dönemlerde Türk sanat müziği dinlemeye başlamıştım içki içerken. Fakat farkettim ki ben Türk sanat müziği dinlemeye devam ettikçe içki içmem de devam ediyor. Türk sanat müziği dinlemeyi bırakınca içkiyi de bıraktım. Ama buna tam ters açıyla da bakmak çok mümkün nihayetinde. Lise yıllarımda alternatif rock türüyle ilgilenirken şuanda klasik müzikle iç içe yaşar hale geldim. Fakat klasik müzik, alternatif rock gibi vazgeçebileceğim bir özellik değil. Çünkü klasik müziği o zamanlarda da rock türünden daha fazla seviyordum fakat çevremdeki yaşıtlarım malesef ki bu tür müzik türünü '' yaşlı '' diye tabir ettiğimiz insanların yada bir takım zengin tayfasının dinliyor olduğunu düşünmekteydiler. Haliyle çevresel baskıdan dolayı siz de onların garipsemeyeceği bir müzik türüne yöneliyorsunuz. Fakat farkettim ki rock dinlemek bana göre değildi. Çünkü seçtiğim parçalar klasik müziği olgusuna aitmiş gibiydi. Nihayet üniversite yaşamımın başlamasıyla imrendiğim bir olguyu tamamlama isteğini gerçekleştirme fırsatı elime geçti. Özgün alışkanlıklar edinme olgusu. Hani filmlerde görmüşsünüzdür hep, bir baş karakter vardır her sabah kalkar aynı şeyleri yapar ve bunlar belli bir düzen içerisindedir. Çok monoton görünür aslında çekiciliğinin yanında. Bir yandan hiç böyle düzenli hayatınız olmadığını düşünürsünüz, bir yandan da bunu devam ettirecek kadar monoton yaşayamayacağınızı düşünürsünüz. Fakat aynadaki tabloya objektif olarak bakarsanız o adamla tek farkınız onun sizden daha düzenli bir monotonluk sergilemesidir. Siz de monotonsunuzdur fakat düzensiz monotonluk sizi aldatır bu konuda. Kimimiz işi için, kimimiz okulu için kalkıyoruz belli bir vakitte. Yapmamız gerekenler belli çoğu zaman, yeni arayışlara girmek istesek bile '' global monoton sistem '' nedeniyle hayatımıza kazandırmak istediğimiz o yeni olguyu gerçekleştirecek zaman bulamıyoruz çoğu zaman. Bu sisteme istemeden giriyorsunuz ve çıkmanız mümkün olmuyor ne yazık ki. Gelelim asıl konumuza. Üniversiteye girince kendime belli alışkanlıklar edinmeye başladım daha doğrusu İngilizce'de '' Regular '' olarak bahsettiğimiz fakat Türkçe'de nasıl söylenir tam olarak bilemediğim kavramı edinmeye başladım. Öncelikle dinlemek istediğim müzikle başladım bu olaya. Klasik müzik merakım oluştu hemen, hem yaşıtlarımdan farklı kılıyordu beni, hem duyguların müziğe aktarılışı gibi bir his uyandırıyordu. Ben de bir liste oluşturmaya karar verdim, derken uzun bir araştırmadan sonra listem tamamlanmak üzereyken bir vidyo paylaşım sitesinde karşılaştığım '' The best of Tchaikovsky '' adlı videodaki müzikleri görünce, derleyip toparladığım bütün listeyi ortadan kaldırdım ve sadece Tchaikovsky parçalarını dinlemeye başladım. Her sabah binanın kapısından çıkarken başlatıyordum müzikleri ve artık hergün aynı noktalarda aynı parçaları denk getirmeye başladım. Örneğin bir simitçinin önünden geçerken parçanın aynı bölümü de denk gelmeye başlamıştı ve sadece dinlemekle kalmadım. Elimle ve yürüyüşümle de ritim tutmaya başladım. Bu bir rutindi artık benim için. - Regular'ın karşılığı ''Rutin'' olabilir belki ama yine de tam ifade etmez kanaatimce- Bu rutinler sizin hayatınızı monotonluğa sürüklüyor gibi görünebilir belki ama size özgün olduklarından dolayı kişiliğinizi de kazanmanızda gayet etkili rol oynuyorlar bence. Çünkü aslında siz monotonluğa girmekten çok monoton sistem içerisinde kendi dünyanızı yaşayabileceğiniz bir ortam oluşturuyorsunuz. Bu müzik rutininde eksik bir şey vardı fakat. Biri bana Tchaikovsky kimdir, nasıl yaşamıştır gibi sorular sorsa verebilecek cevabım yoktu sadece müziklerini açıklayabilirdim. Tchaikovsky dünyaca kabul edilen büyük bestekarlar arasında yer alıyor fakat düşünceme göre bütün hepsinin üstadı sayılır. Müzikler beste yapılmak için yapılmamıştı sanki duyguları ifade etmek için yapılmışlardı. Tchaikovsky'yi diğerlerinden farklı kılan bir özellik de bence, çoğu diğer bestekarlar gibi aynı müzik ritmini farklı notalar ve varyasyonlarla kullanmayıp müziklerini özgün tutuyor olması. Bir Beethoven'ı dinlediğimde ihtişamlı parçalar yanında sadece bestelenmek için bestelenmiş parçalara rastladım sürekli fakat Tchaikovsky söylemek istediklerini müzikle ifade ediyordu sanki. Yolda giderken insanlar bana deli gözüyle baksalar şaşırmam açıkçası çünkü duyguları hissetmeye başladığınız zaman sizin de mimikleriniz ve jestleriniz değişiyor. Ağlamaklı durumdayken müzik değişince bir anda kendinizi mutlu bir pozisyonda bulabiliyorsunuz. Fakat mutlu pozisyonların çok olmaması da dikkat çekiyor. Tam mutluluk da diyemeyiz aslında bu olguyu umut diye adlandırmak daha doğru oluyor sanki. Peki ya hayatı nasıl geçmişti Tchaikovsky'nin acaba? Bunu araştırmam bana bir düşünce kazandırdı aslında. Çünkü '' kişinin dinlediği müzikle yaşamı doğru orantılıdır. '' düşüncem Tchaikovsky'nin hayatını araştırmadan ortaya çıkmazdı sanıyorum ki. Bastırılmaya çalışılan eşcinsellik neticesinin ortaya çıkması sonucunda baskı altına alınanTchaikovsky, bu baskıların üzerine evleniyor ve 9 aylık bir evliliğin sonucunda intihar girişiminde bulunuyor. Bulunduğu ortamdan kaçıyor. Birçok intihar girişiminde bulunuyor ve 53 yaşında büyük ihtimalle intihar sonucunda yaşamını yitiriyor. Her zaman savunduğum bir düşünce daha anlamlandı aslında. Eşcinseller diğer insanlardan daha yüksek oranda çoklu düşünmeye sahiptir. ve hatta çoklu zeka kuramının da eşcinsellerde olma oranı daha yüksektir. Çünkü sistemin normal olarak tabir ettiği kişiler sorgulama yapma şansı bulamaz fakat eşcinseller sorgulamak zorundadırlar çünkü sistem hayatlarını reddetmektedir. Din gereği eşcinsellik yasaktır, toplum tarafından ayıplanır. Doğru yada yanlış bu tartışılır. Fakat bir gerçek var '' normal '' diye tabir edilen insanlardan eşcinselleri anlamayı beklemek büyük bir hata olur. Çünkü birinin eşcinsel olduğunuzu öğrendiği zaman soracağı sorulardan ilkleri şunlardır ; '' Nasıl olurda benim gibi karşı cinsinden hoşlanmazsın? '' , '' Nasıl anladın hemcinslerinden hoşlandığını? '' yada '' Ne zaman anladın eşcinsel olduğunu? ''. Ona şu soruyu sorduğunuzda anlamsız bulur cevabınızı: '' Sen ne zaman yada nasıl karar verdin karşı cinsinden hoşlandığını ? ''. Haliyle sorgulamak zorunda kalan eşcinsel birey, bir de dini inancı olan biriyse çıkmazların içine düşüyor. Çünkü dini inancı var, inandığı din bunu reddediyor fakat duygularına hakim olması da elinde olan bir durum değil. Uzun süreli sorgulamalar, iç çatışmalar sonucunda ya eşcinselliğini bir imtihan olarak görüp bunu bastırmaya çalışıyor yada dine karşı öfke duyup eşcinsel kimliğiyle barışık yaşıyor. Bir de yeni çıkmış bir olgu var tabi. Çok saçma bir olgu bana göre. Hem dinimi yaşıyorum hem de eşcinselliğimi diye bir düşünce var bu aralar yaygın olan. Saçma çünkü, siz bir dini kabullenirken içindeki kuralların bütününü kabul etmiş sayılırsınız. Kuralları çiğnerseniz dinden çıkmazsınız fakat başta kabul ettiğiniz kuralları reddederseniz haliyle o dinin mensubu olmaktan da çıkarsınız. Bir insanın hem dinimi kabul ediyorum hem de eşcinsel olarak yaşamayı uygun görüyorum demesi, bir kimsenin kapı açık fakat aynı zamanda da kapalıdır demesine benzer. Tabi krem peynire tapıyorsanız bunu bilemem.  Tchaikovsky ile yaşamlarımızdaki bu ortak noktaları gördükten sonra müziklerinin neden çok anlamlı geldiği artık zihnimde temiz bir hal aldı. Bir şeye karşı takıntı oluşturduğunuz zaman hep o şeyle ilgili şeyler gözünüze çarpar ya hani. Acaba eşcinselliği de takıntı haline getirdiğim için mi Tchaikovsky dinlemeye başladım diye düşünmeden de edemiyorum. Fakat düşünün ki karşınızda bir hemcinsinizi gördüğünüz zaman ondan hoşlanıyorsunuz ve dini inançlarınız yüksekse, herhalde bunların takıntı olmaması için evden dışarı çıkmamanızdan başka çare kalmaz. Diyelim ki bir şekilde bastırdınız bu duygularınızı, kötü bir durumla karşılaştığınızda hemen bu duygularınız harekete geçmeye başlıyor tekrardan. Sakladığınız yerden fırlıyor aniden. Bu da sık sık depresyonlara girmenize neden oluyor. Duyar gibiyim bazılarınızı, dinine bağlı insan, onun gereklerini yerine getiren insan nasıl depresyona girer diye. Şöyle ki peygamber olmadığıma göre, dinimin gerekliliklerini yerine getirmeye devam ettirdiğim halde, karşılaştığım sorunlar bastırılmış eşcinsellik durumunu tetikliyor ve bu size iki seçenek sunuyor. İnandığınız şeye yalvarmak yada bu durumu görmezden gelmeye çalışıp kendinizi bu düşüncelerden alıkoymaya kalkmak. İkisini de yapsanız bazen eski alışkanlıklarınıza geri dönüyorsunuz ama eşcinsellerle konuşmak gibi. Hele ki konuştuğunuz bu kişiden hoşlandığınızı hissettiyseniz işte bu sizi içinden çıkılmaz bir duruma sokar. Yine bazılarından duyar gibiyim, cinsellik hayatın küçük bir kısmı peki neden takıntı yapıp kendini depresyona sokuyorsun ki. Çünkü sorguluyorum ve inancımla, hislerim çelişince bu çıkmaz beni zorluyor. İnancımı haklı buluyorum her seferinde fakat hislerimi de yok edemiyorum.Mesela özgün bir noktam daha var ve bu açıkçası hoşuma gidiyor. Yazılarımda birbirinden dolaylı yoldan ilişkili birkaç konu arasında sürekli geçiş yapmayı seviyorum. Bu yazıda birden fazla konuyu iç içe işledim mesela. Genellikle ucu açık konu bırakmam, en azından ucu açık gibi görünenleri dolaylı yoldan anlatım yapan yazılarla ilişkilendirerek sonuçlandırmaya çalışırım. Hani sistem diye bahsettik, yazmak için de birçok kural var, okumak için de. Sürekli duyduğum şeylerden biri de şu; çok oku ki iyi yazasın. Fakat şu soruları cevaplamıyor bu denilen şey. Kime göre iyi? Neye göre iyi ? Peki kurallara göre yazsam fakat yazma fiilinden zevk almasam ne anlamı kalır ki yazı yazmamın. Hani sanat için sanat ve toplum için sanat diye iki tür düşünce vardır. Ben iki düşünceyi de desteklemiyorum, ben kendim için yazıyorum. Yazmayı sevdiğim için yazıyorum. Kuralların canı cehenneme. Ben kendi kurallarımı kendim koyarım çünkü yazı yazmak benim dünyam. Dışardan bu dünyayı görmelerine engel olmam belki ama kesinlikle buna müdahale etmelerine izin vermem. Ne diyorduk? Kurallara uymaya çalışıp roman yazmaya kalktım bir zamanlar bu sefer de eleştirildim konu iyi değil diye. Kurallara uymadım konu güzeldi bu sefer de ama betimleme yapmadığım için eleştiri aldım bu sefer. Sonra farkına vardım ki betimleme yapmamak eğer bir okur varsa daha mantıklı. Örnek olarak ben bir insanı tasvir edersem, okur da bu insanı tasvirdeki gibi canlandıracak zihninde. Peki ya ben fiziksel olarak tasvir etmezsem bu kişiyi sadece yaşadıkları olsa? Okur hayalindeki kişiyi kendisi oluşturur ve hikayeye daha rahat katılır böylece. Bu sayede her okur için iki yazar olmuş olur. Birincisi kitabı genel hatlarıyla oluşturan yazar, ikincisi de kitapta okuduklarını adeta senaryoya döker şekilde zihninde sahneleyen yazar. İşte gerçek yazar bence bunu gerçekleştirebilen yazardır. Bir de bir şeye daha dikkat ettim, eğer bir yazıda bir olay çok uzun süre devam ediyorsa yada kavranılabilecek bir olay örgüsü varsa bu yapıtı okuyamıyorum. Bir türlü sonuna ulaşamıyorum. Bu yapıya uygun bir şey daha keşfettim ve onları bir kez daha takdir ettim. Özellikle Amerikan dizi sektöründe öne çıkan dizilerde görebiliyoruz ki ana olay örgüsünün arkasında her bir bölümde birbirinden farklı şeyler işlenmeye çalışılıyor. Aynı benim yazılarımda kullandığım üslup gibi üç-dört olay aynı anda ilerliyor ama karışık şekilde. Örneğin bir A karakteri birinci bölümde ortaya çıkıyor. İkinci bölümde B karakteriyle ilgili bir olay oluyor. Dört karakter varsa şayet beşinci bölümde A karakteri tekrar karşımıza çıkıyor fakat altıncı bölümde A karakteri olmuyor. İşte Amerikan dizilerinin bu kadar kaliteli hissettirmesinin sebebi de bu. Eğer bir okuyucu kitlesi oluşturmak istiyorsanız. Yazdığınız yazıda bu taktiği uygulamalı, okuyucunun zihnini çalıştırmalı ve olayların sonunda hepsini birleştirmesine izin vermelisiniz. Özetlersek durumu, dinlenilen müzik, izlenilen dizi-film, okunulan yazılar vs. hepsinin insanın oluşturduğu ve kendine göre şekillendirdiği şemalardan ibaret olduğunu görürüz. Sahiplenme ve sahiplenilme duygusunu da bu kavramlar içerisinde yaşar insan. Gerek müzikteki duyguları sahiplenir, yaşar. Gerek bir filmdeki karakter gibi olmayı hayal eder ve onu sahiplenir. Gerekse okuduğu bir yazıdaki olayları zihninde canlandırarak bu duyguları yaşar. Aslında insan farkında olmadan da hayal gücünü çok iyi kullanmaktadır. Fakat söylendiği gibi asıl sorun toplumdaki hayal gücünü kullanama değildir. Hayallerini gerçekleştirebilecek umudunun azalması ve hayallerini sadece sanal olgularda yaşamasıdır.
77)Galiba geçenlerde birine aşık oldum. Daldan dala atlıyorum yine. Evet aşk dedik. ?Aşk kelimesini telaffuz edince sanki ağzımda akide şekeri gibi eriyor? demişti bir kitabında Aşk yazarı Elif Şafak.. Aşkı tatmayınca kalp, hissiyatların ne halde olduğunu nerden bilsin kalp..hemcinsim dersem hoşlantı dersiniz
78)İnsanlara bağlanmakta yaşadığım zorluk bir süre sonra yalnızlığa alıştırdı beni. Bağlanmaktan korkma sebebimi az çok anlıyorum artık. Ama terapilere başlamamın üzerinden bu kadar yıl geçmesine rağmen hala istediğim düzeye ulaşamamış olmam beni içten içe yoruyor. Çoğu zaman ikilemler yaşıyorum, hatta bunun yüzünden "Siktir et heteroları, özgürce yaşa" diyorum kendi kendime. Ama ne var ki bu dediğimi yapabilmek için de çok geç artık. Fazlasıyla lanet bilgi ve tecrübe var aklımda.Gelelim terapimi sonlandırma noktasına getirebilecek olan mühim aşamaya; bir kızla duygusal bağ kurmak Arkadaş, neresinden tutsam elimde kalıyor bu mesele. Ya ben kızı beğenmiyorum ya da o beni. Herhalde kadınlar yenildiğim alanların arasında en belirgini. Ben de korkup kaçmayı tercihe ettim bugüne kadar. Ayrıca bu aşamayı tamamlayamamam için bir sebep daha var. Eğer sorunlarımı çözersem HK ile görüşemeyeceğim büyük ihtimalle. Bu da korkutucu geliyor bana. Düşünüyorum, taşınıyorum ve bir türlü bu kadar sorunu yok etmekle ortaya çıkacak yan etkileri ortadan kaldıramıyorum.
79)Neyse başlıyorum .

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #5 : 05 Ekim 2016, 12:22:24 ös »
1 - Zararlı Alışkanlıklarınızdan Kurtulun:Eskiden porno izlerdim bırakınca hayatım büyük ölçüde değişti . Değişimden kastım duygularımın farkına varmamdı ondan daha ilerki aşamalarda bahsedeceğim .
2 - Platonik Aşk mı Şefkat Arayışı mı:İşte hep benzer tiplere aşık olduğunuzu sanıyorsunuz ya o şefkat arayışı aşk değil içinde cinsellik olsa bile . Tamam cesur olun ve o duyguyu duyduğunuz kişiye açılın eğer uygunsa çok işe yarayacaktır . Ben açıldım işe yaradı .
3 - Değişimi Beklerken Olumlu Alışkanlıklar Kazanmak :Birgün rüyanızdan uyanacaksınız ve şaşıracaksınız ben karşı cinsten hoşlanıyormuşum meğer diye . Henüz ben de o seviye gelmedim ama kadınla erkek arasındaki bağ hoşuma gidiyor bu değişimin habercisi . İşte bu olmadan öğrenciyseniz ders çalışın hobiler edinin hayatınızı yeniden inşa edin .
4 - Değişim
80) İnsanlar sanki zihinleri uyuşturulmuş gibilerdi. Tek yapabildiğim bir köşede sessizce oturmak olmuştu. İşte o an bir kere daha anlamıştım ki bu hayat tarzı ben değildim böylesi bir yaşam bana ait olamazdı. Bu gerçeği görmem açısından o bara gitmiş olmam bir bakıma iyi oldu bana.Bar deneyimimde özetle sahte hayatları uyuşturulmuş zihinleri ve aşk adı altında güç arayışları ve sığınmaları görmüş oldum.2. Seansımızda kafamda bazı şeyler yerli yerine tam oturmasa da en azından yolumun artık doğru yol olduğunu anlamaya başlamıştım. Hatta o gün metrobüse bindiğimde ne kadar doğru bir iş yaptım dedim kendi kendime. Çünkü bana göre bu bir psikolojik rahatsızlıktı, sapkınlıktı ve de düzeltilmesi gerekiyordu ve bunun için uzun zamandan sonra bir şeyler yapmış olmak rahatlatmıştı beni. İstanbuldan ayrıldığım gün itibariyle bende artık bazı şeylerin değiştiğini hisseder oldum evet tuhaf ama 2 seansta (ki yeterli olmadığını biliyorum daha fazla görüşmek istiyorum sizinle) kendimde büyük değişiklikler hissettim. Bunun en belirginlerinden bir tanesi artık herhangi bir siteye girip de arayış içerisine girmiyorum
81)Suçluluk duyguları ve kaygılarla hayata tutunmaya çalışan çocuk kendi içinde kendisi ile savaşmaktadır.  Çocuklukta barışı olmayan bu savaşı gençlik çağına kadar çocuk hep keybetmektedir.  Ergenlik döneminde cinsel kimlik kazanma sürecinde kendisi ile çatışması yoğun olarak süren eşcinsel bireyler  başka erkekleri kendilerinden daha güçlü görerek onlara duygusal yatırımlar ve aktarımlar geliştirmektedirler.  Çocukken karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar  bedensel tatmin arayışlarına yönelmektedir.  Anne sevgisi ve Baba güveni alamamış eşcinsel birey ruhsal çatışmalarını dindirmek için Güç  kazanmaya çalışmaktadır.  Kendisini suçlu ve değersiz hisseden  kişi bu gerçekle çatışmasını çözümlemek için bilinçaltı bir süreçle fantezi (hayal) kurgularına sığınmaya başlamaktadır.  Kendisinin güçsüz ruhunu;  güçlü sandığı kendicinsinde aramaktadır.  Güçsüz bir erkek olarak güçlü sandığı erkeklere olan duygusal aktarımları belli bir aşamadan sonra erotikleşmektedir. Fantezi dünyasında kendi içindeki barışı olmayan savaştan kendisini kurtaracak  kahramanını bulan eşcinsel birey zihninde kurguladığı erotik oyunlar oynamanın zevki ile hayatta belki de ilk defa bir umut keşfetmektedir.  ?Kurtarıcı güç? kendisine yıllardır ihtiyaç duyduğu sevgiyi (anlayış)ve güveni (değer)kendisine verecek inancındadır.  Çocuklukta bilinç gelişiminde yaşanan savaş  ergenlik döneminde bilinçaltında fantezi çözümlemelerle bir barışa dönüşmektedir.  Fantezi yöntemi ile elde edilen bu barışın getirdiği psikolojik rahatlama ile bu ?kurtarıcı güc?ü ödüllendirmek için ona erotik yatırımlar yapılmaktadır. Eşcinsel ilişkiler kurma dönemi bu süreçte başlamaktadır.  Eşcinsel ilişkilerde cinsel arzular anksiyete giderme boyutunda olmaktadır. Eşcinselliğin kimliğin yarattığı bunalım ve arayış döneminde tutkular ve arzular  tutunarak, duygusal ihtiyaçları gidermek için ?aşk?la başlayan ilişkiler genellikle cinsel birleşme odaklı cinsellikle sınırlanmaktadır.  Zamanla ?aşk? mağduru olan eşcinsel bireyler ;    bu fantezi (hayal) ?kurtarıcı güc?ün sahteliği ?gerçeği? ile yüzleşmek zorunda kalıp  depresif duyguların etkisine girerek sıkıntılı, gergin bir süreç yaşamaktadırlar. Bu ruhsal kavşakta eşcinsel birey bilinçli olarak ya iyileşme arayışı sürecine girecek yada bilinçaltı fantezi çözümlemesinde bu sorunu duygusal arayışlarını baskılayıp sadece cinsel arayışlara indirgeyecektir.  Birinci şıkkı seçen kişiler için başlangıçta heyecanlı fakat daha sonra zor bir süreç başlayacaktır. Kaygılınarak, utanarak  ve belki bir umut diyerek ama umutsuzca bir psikolog kapısını çalmak gerekecektir.   İlk terapide yoğun kaygıları nedeniyle psikologla göz teması kurmaktan kaçınan ?danışan?, sürecini yani yıllardır içinde sakladığı sırrını çekinerek ve sıkılarak dili döndüğünce anlatmaya  çalışmaktadır. Zaman zaman gözyaşlarının eşlik ettiği sürecin sonlarına doğru bir rahatlama ortaya çıkmaktadır.  Terapi odasında güven duygusu oluşmuşsa iyileşme sürecine ilk adımlar atılmış olmaktadır.  Çocuklukta yaşanan duygusal yada cinsel travmalar psikologa iyileşme umudu ile anlatılmaktadır. Eşcinsel danışan büyük sırlarını içinde sakladığı ruh kutusunu açar. Yalnızlığını ve sırrını paylaşabileceği terapi limanına sığınmıştır.  Artık onun istek ve irade gemisi  fırtınası ne zaman çıkacağı hiç bilinmeyen bilinçaltı-bilinç okyanusunda yol almaya başlamıştır. Umulan iyi bir yolculuk olması ve  güvenli kimlik adasına çıkmaktır.
88)KİMSENİN HAYATI DIŞARDAN BAKILDIĞI GİBİ DEĞİLDİR VE HERKES KENDİ İÇİNDEKİ DÜĞÜMÜ TAM OLARAK KENDİSİ ÇÖZER !!!!!
9)Kısa bir özet geçmek gerekirse ben artık ben olmak istiyorum şunu da bir düşünsek ya sorun anne,baba,taciz veya tecavüz her şey olabilir bunlar tetikleyici şeyler asıl olay sizde önce bir kendinize bakın suçu başkasında değil kendinizde arayın çünkü her şey kafa da başlar ve yine kafa da biter ben bunu çözdüm geç de olsa. Şunu unutmayalım engel diye bir şey yoktur onu biz kendi kafamızda yaratırız inanırsan ve sana yardım elini uzatanları iyi dinlersen,iyi yönlendirilirsen senin için engel bir geçiş yolu olur önüne çıkan engelleri iyi değerlendirmek lazım bir kişinin sözüyle ben bunca şeyi yazdıysam peki dünyadaki milyonlarca eşcinsel değişime inanırsa neler olabiliceğini düşünmek güç değil...Ben inandım ilk adımı attım gerisi zamanı gelince onu da yazarız...
7)Yani diyeceğim şu ki İnanın bana ben sizin bulunduğunuz durumdan daha kötü bir durumdaydım. Fakat şuan o halimde eser yok. Sizde yapabilirsiniz bunu. Sizde kurtulabilirsiniz bu illetten. Yeter ki kendinize olan inancınızı ve güveninizi asla ama asla yitirmeyin. Kurtulmak kolay değil tabi ki. Ama hayatta istediğimiz hiçbir şeyi kolayca yapamayız. Ama o istediğimiz şey için mücadele edebiliriz. Tabi ki zor şeyler yaşayacağız -yaşıyoruz da zaten- ama bizler bunu başarabiliriz. Ve şunu da unutmayalım lütfen ailemiz belki bizi göremiyor olabilir, fakat Allah bizi her daim görüyor.Neyse ben lafı daha fazla uzatmayayım. Benim bir seansta bile düşüncelerim ciddi anlamda çok iyi bir doğrultuda değişti. Hayatım daha da güzelleşti. En azından mutluyum. İnşallah bu illetten tamamen kurtulduğumda daha çok mutlu olacağım. İkinci seanstan sonra yazarım yine. ALLAH HEPİMİZİN YARDIMCISI OLSUN…
8)  ARTIK YENİ BİR ÇOCUK DOĞUYOR. KENDİNE GÜVENEN, SAF VE TEMİZ BİR ÇOCUK…
5)Ben bunların farkına vardm ve kendimi sadce hüseyn beyin soyledikleriyle deil kendi düşüncelerim ve yöntemlermle tedavi ediyorum :) tüm bunların altnda apacık bi kahraman yani Hüseyin bey yatıyor. Eğer Hüseyin bey benim kendime olan güvenimin geri gelmesini saglamasaydı bütün bunlar olmayacaktı.
5)Sadomazoşist ise penisimdeki kasılmalar doğrudan sünnetle alakalı onlarca insanın erkeklerin başımda ellerimi ayaklarımı tutarak ki doğal olarak babam bunlardan bir tanesidir işte bu şekilde kesilmesi.  kadınlarda bu cümbüşte olması ve annemin beni koruma güdüsüyle o yapışık efhamlı haliyle ağlayıp beni diğer odada küçük düşürmesi cabası sünnetimde kesilme hissinin şimdi penisimde hissettiğim soğuk acımsı yanmanın olduğunu gördüm. erkekleşmemin ana babamın sevişme sahnesindeki algıladığım babamın anneme eziyet ediyor sanmamın ve kendime yapılmasını istememin sancısını ve penisimdeki acıyı tekrar tekrar yaşayarak aslında anneme bak benimkide acıdı yaşasın seni yalnız bırakmadım deyişimin fiziksel tepkisi işte böyle Ben beni kullanarak, terapide iyileşip erkekleştikten sonra bile  bu bilinçaltı süreçlerim yani konuşmadığımız bu travmatik görüntü ve olayların tek tek açığa çıkması bugün iyileştiğim günlerde hissettiğim rahatlama ve huzurun çok daha fazlasını yaşıyorum.bu süreçte eşcinselleşmedim aksine iyileşmeye devam ettim ki bunlarda cabası.
6)Neden hep kendime kızayım ki hiçbir şey için kendimizi üzmememiz gerek.Kendi sorumluluğunuzu kendi hayatınızı kendi nefesinizi kendiniz için kullanmanız gerekir.Çevrenizdeki insanlara yaptığınız iyilikler de sizi besler.Onları da kendiniz için yapmış olursunuz.Vicdanınızı beslersiniz.Bunun için artık hemen hemen kendim için yaşıyorum.Çünkü öldüğünüzde dahi kendinizden sorumlu oluyorsunuz.Artık eskisi gibi başka insanların da dikkatini çekmeye çalışmıyorum.Terapilerin bana kattıkları galiba fetiştik duyguları yenmekten çok kişiliğimi açığa çıkarmak.Çünkü yaptığım hatalar güven eksiklikleri rahat olamamam başkalarının yanında konuşamamam sanırım bunlar yavaş yavaş düzeliyor.Ama fetiştik duygular yerinde sayıyor.Galiba bu duygular da ancak kişiliğmi tamamen keşfedip onarınca yok olacak.OFF cidden şu bilinçaltını çözmek çok zor.Birinin normal kişilikte cinsel kimlik açısından normal olan kişilere ne kadar şanslı olduklarını söylemeleri gerekiyor.Çünkü önlerinde hayatlarını birinci derecede etkileyen engelleri yok.Zaten eğer ben ve benim gibiler de bu hastalıklarını yendikleri takdirde asıl gücü keşfedip o normal insanlardan daha danormal olacağız.Bir umut ki hep içimde besleyip büyütüyorum onu özleşleştim onla.Allahtan ki  ne yaparsam yapayım bu umutu kaybetmiyorum kaybetsem de buluyorum.İnşallah bir gün bu umutlar göz önüne çıkıp haklı olduklarını bana anlatacaklar...
7)Başka bir konuysa benim kendimi hala çocuksu hissetmemmiş.Yani cinselliği çocuk aklıyla yaşamammış.Düşünürsünüz ama hayatınıza sokmaya gelince sokamasınız.En büyük sorunlardan biri de bu belki de...Bilirsiniz ama uygulayamayacağınıza inanırsınız.Kadın ve erkek cinselliğini ergenlikten sonra öğrendiğimi düşünürsek.Sonradan o cinsel yaşantıyı hayatıma tek başıma nasıl sokabilirdim ki.Bnun  verdiği eziklikle düştüğüm dipsiz kuyudan nasıl tek başıma çıkabilirdim ki.Evet belki de giydiğim kıyafetlerdn düşündüğüm şeylere kadar çocukça olmuş olabilirim.Ama yavaş yavaş o çocuğu içimden söküp atmaya başlıyorum.HK kendimi kendime güvenilir kılıp bir kadınla cinsel olarak kendimi oyuna dahil etmem gerektiğini ve bunun için de içimde bulunduğum çocuksu yanlardan vazgeçmem gerektiğini söyledi.Mesela kendimi sksi hissetmem ve hissettirmem gerekiyormuş.Bunu söylerken bile gülüyorum aslında.Belki de kendime yakıştıramıyorum.Örneğin jöle sür dedi.Daha şık ve erkeksi giyin dedi.Ya tamam da şimdi okula giderken de gidip kundur ayakkabı kemer pantalon kravat giyilmez ki:)Sonuçta üniversite yani.Biraz abes kaçar.He ama artık evet daha erkeksi ve şık giyinmeye çalışıcam.Tamm jöle de sürcem bakalım ne farkedecek izleyip görcez.Bu terapide anladığım başka bir konuysa bu durumun eşcinsellik ya da fetiştliğin sadece siz ve ailenizin hatalarından ileri gelmediğiymiş.Biraz da toplumun payı var bunda.Neden hep manşette aynı konular var.Neden bu memlekette insana dair hiçbir şey konuşulmuyor.Neden hümanistliğe bu kadar karşı bir toplumumuz var.Belki de insanlar aralarında günah ayıp lafını kesip de eşcinsellik hakkında nedenleri hakkında daha fazla konuşabilirler de belki aileler de bu sayede bu illetin çocuğuna bulaşmaması için önlemler alırlar.Bir çok insan daha eşcinselliğin tam olarak ne olduğunu bilmiyorlar.Tüm uzmanlar eşcinselliğe neyin sabep oluğunu biliyorlar.Ama birçok kişi tedavisi olmadığını söylüyor.E peki neden tedavisi yok bunu da tartışın o zaman.İnsanlar hep nedenler de ortak ama sonuçlarda çekecek olan bu dersi çeksin.Bna dokunmayan yılan bin yaşasın.Saçma saçma çapkın ilişkiler.Mesela biz neen eşcinsel olduğumuzu ailemize söyleyemiyoruz.Çünkü bu şeyler ayıp .Hiç toplumda konuşulmamış.Her şeyi içinde yaşamak zorunda bırakılıyorsun ve sonuç?İşte benim gibiler ve de niceleri..... Bi dahaki terapide görüşmek üzere.Kendinize iyi bakın....
8)inişlerimimn bana verdiği rahatsızlıkla saymaya başladım.Anladık ki benim tekrar bu durumlara iniş yapmamın nedeni bazı şeyleri kavrayamamış olmammış.En baştan beri anlayamadığım ya da yanlış şekilde yorumladığım şeyler beni tekrar beynimden vuurulmuşa döndürmüştü.Şunu söyleyebilirim ben bir eşcinsel değilim.Çünkü erkeğe karşı hayalimde cinsel bir ilişki fantezisi yaratmıyorum.Sadece kendime olan aşırı güvensizliğim;başaramama kaygısı beni boyun eğen taraf(köle)konumuna getirmişti.Terapilerden sonra kadınlara yönelik eğilimlerimi d keşfettimİşte bu oğrultuda izlediğim erotik videolarda acaba kadına mı yoksa oradaki erkeğe mi ilgi duyarak ereksiyon oluyorum sorusu beni benden aldı tekrar bir güvensizlik içerisine yerleştirdi.Hüseyin Beye göreyse bu normal çünkü onların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekirmiş.Sadece kadına değil kadın ve erkek arasında oluşan o bağa ilgi duymam gerekirmiş.Ve evet haklı da bir insan sadece kadın taraflı düşünürse yalnızca o videoları izleyip de mutlu olabilir.Ama aradaki bağa inanan bir erkek gerçekten sevdiği kişiyle beraber olma durumundan haz alır.İşte hatam buydu kendimi aşırı zorlamak.Terapinin daha başlarından bir kadının sadece göğsü ya da dudaklarından aşırı şekilde tahrik olursam ancak erkek olabileceğim inancı.Halbuki aşık olan erkek ilk önce kadına  duygusal olarak bağlanırmış.Yani kadının orasına burasına değil de kadının ta kendisine aşık olurmuş.Aranılan cevap tekrar bulundu.Neden inişler yaşadım?Arayışlarımın yanlış yerde olmasından;kendimi erkek yerine değil de abaza konumuna koymam gerekiyormuş gibi hissetmemden.Mesela artık kendimi zorlamıyorum.Bir kıza karşı duygusal olarak bağlanmam gerektiğini biliyorum.Özetlersek bu terapi bana bazı şeylerin farkına varmamı sağladı.Güçsüz olmadığımı asıl bazı duyguları kendi içimde dışıma vurmadan yaşayabilmiş olmanın.Fetiştlik gibi bir sapkınlığı bile dışa vurmadan içimdeki acılarla öğüterek nasıl yaşadığımı bilmem dahi benim gücümü ortaya koyar.Bu durumlardan ötürü hissettiklerimden dolayı kendime kötü gözle bakmamam gerektiğini;kenimi günahkar olarak değil de bazı şeyleri başarmış bir insan olarak sevmem gerektiğini anladım.Allahın karşısınd bile gücümü hissetmem gerktiğini artık biliyorum.Çünkü O bana kendi gücünden iradesinden kattı ve bu irade;bu güç bana kimsenin karşısında eğilmemeyi söylüyor.Artık yenileniyorum.Kabuğumdan çıkıyorum.Kanatlanap uçmayı bekliyorum.Yarınlara mutlu günler konmayı diliyorum...Görüşmek üzere...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #6 : 05 Ekim 2016, 12:22:49 ös »
12)Merhaba;
Bazen cok yalniz oldugun ve cok kararsiz oldugun zamanlar mutlaka olmustur.Her sey ne zaman baslamistir hic anlamazsin.Belki de izledigin cinsel icerikli videolarda kadinlar yerine erkeklerden etkilendigini , kadina bakmaktan haz almak yerine ; erkekten haz almaya basladigin an kafana dank etmistir artik.Ben ne yapmaliyim?Her yeri arastiritsin:islam tarihcesi,escinsellere bakis ,kurtulan var mi? Varsa nasil?Artik bakmadigin yer kalmamistir.Yardim istemedigin (chat odalari,cised ,Fetva sor,vb.) yer kalmamistir.Ve cised olsun islam sorulari olsun senin soruna bir turlu cevap vermezler,ozellikle fazla igrenclik yaptiysan.Bazen bu siteden okudugun seyleri uygularsin(biraz mutlu gibi olursun);fakat bir sure sonra her sey eskisi gibi olmustur bakmissin.Artik porno izlemek yerine goruntulu chat odalarina takilmis, ilk basta yuzunu gizlemissindir;fakat bir sure sonra artik yuzunu gostermeye baslamis ve karsindakiyle yapmadigin igrenclik kalmamistir.Artik yeni bir yol bulma vakti gelmistir.Bulundugun sehri  facebook a yazip yanina "gay" sozcugunu eklediginde karsina bir sayfa cikmis,genelde 100 civarinda like almis ;fakat o sayfada paylasilan  kendini tanitmali yazilar dakikada bir o sayfaya eklendigini gormus ve "vay be ne kadar cok gay varmis" demissindir.Ilk basta kendini aktif gibi tanitmis;fakat sana mesaj gelmediginden ,artik kendini pasif olarak tanitmaya baslamissindir.Ilk basta resim atmasanda karsindaki kisiye ,onu kacirmamak icin o ilk resmi atmissindir.Artik onla telefondanda konusup guven vermistir sana .Tek yol :"BULUSMAK" kalmistir.Artik sanal sexten bikmissindir.O ilk bulusma ,sandigin gibi gecmez;cunku karsindaki attigi resimden daha cirkindir.Ve ozur diler hizli adimlarla uzaklasirsin oldugun yerden.Sonraki bulusmada tam saatinde oray gidersin ;fakat o gelmez.Anlamissindir ki: o sanalci!Ve diger bulusmada tam bulusma saatinden once gidip beklemissindir  ve o sana geldigini anlamis, kalbin hizla atmaya baslamistir.Ilk konusma:"merhaba" sozcugu penisinin kalmasina sebep olmus ;hatta fazla bile gelmistir.Artik birbirimizi begendigimizi soyledikten sonra gitme asamasi gelmistir.Onu , oturdugun yere baya uzakta bulmussundur;cunku bir daha karsilasmamak icin.Onu ,evine goturmussundur.Onunevi olamaz,tehlikeli olabilir.Zaten senin evini de pek hatirlamaz.Farkli yollardan getirirsin.Aslinda bu insanlar hep gizlidir.Sen ne istiyosan oda oyle istiyo aslinda.O cani ,adam olduren olmuyolar.Evde kimse yoktur.Ilk opusme,sevisme ,ilk vucuda dokunus and PENIS.O ilk yalama cok tuhaftir.Onun kokusu farkli bir duygu.O an aklina ne Allah gelir ne aile ne sonuclar ,hicbir sey gelmez aklina.Asla cinsel videolara benzemez.Ilk iliskinde anal istememissindir.O cok istemistir;fakat ikna olmustur.Anala daha hazir degilsindir.Senin yapma ihtimalin var;ama o senden buyuk olunca olmuyo pek.Sonra pismanliklar,tovbeler,ard arda nafile oruclari,sadakalar,iyilikler birbirini kovalamis;fakat bir yere kadar.Artik psikologa gitme vakti gelmistir.Para biriktirip ozelde psikologa gitmissindir.Tabi aileden gizli.Tek dedigi psikologun:"bu kurtulacak bir sey degil,sadece daha iyi hissetmen icin yardimci olurum",demistir.O anda butun hayallarin yikilmistir.Diger psikologa gitmissindir(yine ozel),sana  takinti haplari vermistir.Onu icersin cinselligin biraz hevesi gider;ama salak gibi olursun.Hep uykun gelir.Sonra o haplari birakirsin.En guvendigin kiz arkadasina soylersin.Onun yaniti:"arastirma yapacam,hic bilmiyorum",demistir.Tek care bu sitedeki adami aramaktir.Arasin:"bu telefonda olmaz,buraya gelerek kurtulmak icin bir adim atmis olursun",demistir.Babani bir sekilde ordaki akrabalar bahanesiyle gezmeye diye gidip ,oraya gitmissindir.Ilk seans (ve son seansim)pek mucizelerle karsilasilmamistir.Sadece yalnizligin ve takintilarinseni bu hale getirdi ,yanitini vermistir.Beni en cok etkiledigi laf ise:artik 18 yasindan sonra gayleri sen bulmayacaksin,onlar seni bulacak ",lafi %100 dogrudur.Benden ayda bir gelmemi istemistir;fakat her ay akrabalara gitmek dusuncesi cok zor oldugu icin bu fikir cok zordur.Artik universiteyi kazanmistir.Yeni hayat seni bekliyordur.Sorun ise:kac kisilik odada kalacaksindir?Bir sekilde butun ihtimalleri dusunup tek kisilik odada kalirsin.Ilk haftalar cok sikici olur ve maalesef ki ,aylardir yaptigin butun emekler bosa gidip yine o chat odalarina girersin.Tovbe eder ,yine girersin...Zaman ilerledikce bazi kisiler sana dikkatli bakarlar(o kisiler:ERKEK).Bir dikkatli bakarbir daha dikkatli bakti mi!Anlamissindir artik onu.O kisiler sakalli ,yakisikli ve gaylik belirtisi opmayan kisilerdir.Demistim ,hep gizliler./Tabi bende oyleyim/Asla sen onlara dikkatli bakmazsin.Sonucta okul burasi,adin cikabilit.Buyuk sehrin dezavantajlari...Artik Hornet'e girdiginde yakinindaki gayler artik adim mesafesinde oldugunu gorursun.Hemen kapatirsin;belli olmasin diye.Bir gun gelir ki yapacak hic bir sey olmaz ve cok azarsin and birisiyle gorusursun artik.Bu sefer o seni eve goturur.Ve ilk kez o Aciyla karsilasirsin.Fazla surmesine izin vermezsin;cunku hic abartmiyorum 10 sn surmez bosaldi.Bu durumu hemen Allah'a baglarsin.Allah uzulmemi istemedi.Ve cok kisa surdu.Sira sana gelir.Iste o an tarifsizdir!!!Artik birini becermenin zevkiyle yalanci mutluluk hissine kapilirsin.Yine tovbe eder ,yine bozarsin...Simdi mi ne yapiyorum?Arkadas cevren olmus,derslerden basini kaldiramiyorsundur,bir duzen vardir:okuldan sonra arkadaslarla bir program(tabiki benim gizli kimligimi bilmeyenlerle).O program aksama kadar surer,eve gelip horul horul uyursyn.Artik 2kisilik odada kaliyorsundue.Pek cinsellik kafana cok takilmiyordur.Ne zaman yalniz olup,ne zaman uyku namina bir eser olmayip,yapacak bir sey yoksa:Sex icin uygun ortam hazirdir.Arkadaslard edinsen,mesguliyetinde olsa mutlaka yalniz kaliyorsun.Fiili bir sey yapmasanda sanal yapabilirsin.Kurtulan var mi?H.K." var",diyor;ama tanistigim kisiler ise:" battik batacagimiz kadar ,bundan sonraso bosa caba",diyor.Yardim beklemekle olmuyor.Ilahi guc ,sabah kalktiginizda seni bambaska yapmiyor.Bazen motivasyon videolari iyi gelebiliyor.Burda kurtulmak icin yazilan ,yapilan hemen hemen hepsini denedim.Onlar  basta H.K. ya inadilar ,sonra kendilerine.Ayrica o yazilanlar yillar oncesine ait.Suan ne yapiyorlar?Bilmiyoruz.Bazen ise yariyor(o yazilanlar),bir yere kadar."Burda ben yardim ederim ,bana mesaj atin",diyen biri var.Ben ona ulastim .Bir kac felsefi sozden sonra facebooktan ekle beni dedi and bir daha onu bul bulabilirsen.O zaman kucuktum ve bana dediki:"sanslisin benden buyuk degilsin,hoslandigim tip degilsin,hoslandigim tipleri zor birakirim" ,defi.Gercekten yalan soylemiyorum.Ve hala yillardir  o,mucadele veriyor.Umudunu kaybetmemek en ise yarari.Asla umudumu kaybetmedim.Her sey cok iyi degil;ama bazi seyler yoluna giriyor.Lise de ve universite  1 de sevgililer hos insanlardan hoslanir;fakat buyudugunde sevgilini :"sana gelecek vaat ediyor mu ",diye bakarlar.Tek yol olgunlasmak ve cahiliyet doneminden kurtulmak:buda zamanla oluyor.Kimse kimseye yardim etmek zorunda degil,bazen insanlar kendi baslarina ayakta kalabilmeli.Yardim eden insan giderse oteki bosa dusebilir.Zaten yardim etme cabasi gosteren kimse yok.Herkes kendi aleminde.Tek yol sonuclarini dusunebilmek.Burda cogu kisi 17-18 civarinda .O yasta dogru dusunebilmek zor.Kisisel gelisim kitaplari okumak yarayabilir.Herkesin kendine gore secimi var.H.K." sende diger gayler gibi ayni yasantiya sahipsin",dedi; ama herkes farkli insanlar and farkli dusunce yapidalar.Bazen hic kafaya takmamak gerek.Olagana birakmak gerek(olagan kotuluk iceriyorsa bir daha dusunmek gerek).Su an cok iyiyim.Ve Masaallah her sey yolunda.Ve ummadik iyi yollar karsima cikiyor.Biraz sabir ( hepsi bu demeyecegim ;sabretmek zor cunku).Is kendimizde bitiyor.Hayatimizda kucuk iyi degisikler ,bazen cok sey ifade edebiliyor.Yalniz degilsin ;fakat  cinsel arzularinin istediginden daha fazla kisi cikacak karsina.Dikkatli ol!Pisman olacagin sey yapma!Her sey bir sure sonra unutulutor; ama zaman isiyor.Kendinizi sevin.Ben bunlari yaptim ve bazi seyler yaparak iyi hissettim.Sen farklisin  ve dusuncelerin farkli.Belki de farkli seyler yaparak daha iyi olacaksin.Bunu H.K. okuyarsan ,kizma bana .Cunku bu devirde aglarsin karsindaki de senle aglar;fakat karsindaki senden ayrildiktan sonra kendi hayatina devam eder.Herkes kendi isinde ,herkes kendini ve sevdiklerini dunuyor.Umutduzluga kapilma.Allah umudunu kaybedenlerin gunahlarini affetmeyecegi yaziyor.UMUDUNU KAYBETME.!.!.!
Bilmiyorum, ben daha ne kadar cirkinlesebilirim.Butun ugraslari deniyorum.Yalniz takilmiyorum.Yoruluyorum;ama yatagima uzandigim zaman her sey unutulup , o gecenin korunde Hornet'ten birini bulup iliskiye nasil girdigime sasiriyorum.Bu icimde var.Bu duygu atilmiyor.Sanki , bagimlilik.Bunca gunahima ragmen hala dualarimin kabul olmasina sasiriyorum.Masallah.Hic bitmek bilmeyen cinsellik insanligimi bitiriyor.Oldugum yerde saymiyorum.Isi o kadar ilerlettim ki profesore bile gittim.Care mi? : Zaman."Escinsellik hastalik degildir" raporuna o kadar yuksek makamli profesorler imza atmis ki , mutlaka bir bildikleri vardir , demeden edemiyorum. Beni dusunduren tek sey : Islam.Bu bilgileri kafamda toparlayinca sadece cinsellikten baska kafama takilan bir zincir olmadigini farkettim.Hep bekliyordum , artik Allah' in ceza verecegi tarihi.Ve o tarih geldi. Saglik Sinavi!Aids korkusu!Sonuc temiz ; ama o korku anlatilmaz.O yuzden korunmadan asla!O da unutuldu , tekrar donuldu.Kafama bunu normal olarak kazirsam , takinti olmayacak aslinda. Yasim buyuk degil, cocugum yok.Artik bir seylerin oturmasi gereken bir duzenim yok.Bu insanlar icin kurtulmaktan baska sanslari yok gibi dusunuyorum; ya bizim gibiler icin:Daha duzen kurmana cok var deyip , hadi bakalim demek!Yabanci , turkce hemen hemen her turlu makaleden okudugum bilgilerle : Kafaya Takmamak gerek , bunu anladim. Oyle olursa igrenc hissetmiyorsun.Mehmet Oz' un escinsellikle ilgili videosu var.Izlemenizi tavsiye ediyorum.Bu terapi insani asagilastiriyor.Onarim terapisi adli kitapta da sadece escinsellikle ilgili bilgiler var.Farkli bakis tarzi.Sunlari yap kurtul demiyor.O da alis diyor bu duruma, tum samimiyetimle.Baskalarini ben boyleyim , diyerek kandirmak kolay; ozellikle soz verdigin kimselere.Onun yasaminin geri kalanini agzindan duymadan emin olamam.Istisnalar gercegi degistirmiyir.Ben istisna degilim.Alisali yillar oldu.Bu son yazim . Bitmek tukenmek bilmeyen ugraslarla kendimi yipratip, bu igrenc seyden ( kendimi de igrenclestirerek) kurtulacagima, kaliteli yasami tercih ediyorum.O kadar okumus profesorlerin bu terapinin, insanlar uzerindeki etkisini  biliyorlar, yanilacaklarini da sanmiyorum.Insallah evlenecem  ve devami olacak.Tek sey zaman.Kafana dank etmesi gerek.Artik burdaki yazilarin psikolog tarafindan okumamiz icin defalarca bos mesaj olarak yanitlanmasindan biktim.Bu siteye girerek daha da kendimden nefret ediyorum.Karsinizdaki kimse sizi sizden iyi bilemez , kaliteli yasam sizin ellerinizde.Size tavsiyem : bilincli , gelecegi dusunerek hareket edin ,tabi ki Umut ve  Zaman.Hangi din  ve inanis olursa olsun umut her sekilde karsimiza cikiyor.Ne olursa olsun Allah sizi basi bos birakmaz.&Allah bless you&
45)Hüseyin hocam da bunun üzerine sordu: “Peki madem istemiyordun, neden başladın?” Danışan da şu şekilde cevap verdi: “İlk defa bütün kapılarımı hiç tanımadığım birine açacaktım çünkü.” Ben de aynı şeyleri hissediyorum. Yani en büyük sırlarımı birine açmak ve rahatlamak. Sonra özgüven konusuna geldik. Özgüven eksikliğinin ne olduğunu konuştuk. Diğer danışan da sosyal hayatında benim gibi özgüvenli gözüküyor. Yani sosyal çevresinde “bu özgüvensiz” denecek biri değil, tıpkı ben gibi. Ama bu eksiklik bizde mevcut aslında. Peki nedir bu eksiklik? Bu eksiklik; kendimizin neden bu eşcinsellikten kurtulamadığımıza cevap verememek aslında. Arafta kalmak; ne çok zeki olanlar gibi davranmak ne de salak olanlara benzemek. Çok zeki olup sorununu takmamak da yok, salak olup çözümsüzlüğün içerisinde debelenmekte; ya da direkt kabullenmek de. İşte böyle tarif edebiliriz belki. Sonra bende var olan şeyi sorguladık. İdealize ettiğim kişileri hep erotik buluyorum. Aslında bu yücelttiğim kişiler serserinin teki, bilgi birikimi açısından, entelektüellik açısından benim 10’da 1’im değil, ama hep onları yüceltiyorum. Onların kızlarla olan ilişkilerini düşünüyorum, hatta bazı zaman o kız yerinde olmak istiyorum. Cinsel açıdan değil ama, o kız gibi o erkekle sohbet etmek ve beraber olmak, paylaşmak. Ama eşcinsel kimlik bunu bana dayatıyor, aslında onunla beraber olacak olsam da bu sosyal bir ilişki olmayacak. Karşılıklı sömürüye dayanan,simbiyotik bir ilişki. Aslında bunun bir sonu yok. Yani onunla beraber olacak olmam bendeki özgüven eksikliğini daha da besleyecek. Kör döngü misali.Danışan çıktı sonra; Hüseyin Hocamla birebir konuşmaya başladık. Ailemden; annemden babamdan ve kardeşimden. Babamın acaba eksikliğime mi yoksa mesleğimden ayrılacak olmam sebebiyle “elaleme ne anlatacaz?” konusuna mı odaklandığını anlayamadığımı ifade ettim. Hatta bu aralar kardeşimde de bu sorun var gibi dedim. Kardeşimde de en dipte duyulma korkusu olduğunu anlattım. 4 Ekim’deki ilişkiden bahsettim. Gel-gitlerden bahsettim. Psikolojik depresyonlardan... O ilişki sonrası hissettiklerimden bahsettim. İlişki sonrası hazzın azaldığından bahsetttim. Yani işin büyüsü kaçtı gibi görünüyor şimdi. Bu sürecin bana birşey katmadığını, ilişkiden bir sonuç gelmediğini anlamaya başladığımı anlattım. Hatta 4 Ekim’deki partnerin şimdi gel tekrar yapalım dese, istemeyeceğimden bahsettim. Oldu da, dün (12 Ekim) bir pasifi beraber becermekten bahsetti, istemedim. Yani çok cazip bir fikir aslında. Hem o aktifi görmek çıplak, hem de bir pasifi beraber becermek. Ama istemedim. Şimdi de bunu yaptığım yani reddettiğim için gurur duyuyorum. Annemin benim iyileşmeme süre biçtiği konusuna geldik, benim asıl odaklandığım konu olarak. Tezcanlı olmamdan bahsettik. Yani ben bir an önce bitsin bu iş diyorum. Annem 3 ay içerisinde iyileşirsin sen demişti bana, şimdi o korku sardı, 3 ay içinde olmazsa nolacak? Hüseyin hocam bu tip sonuca odaklanmaların terapi sürecini tıkayacağından bahsetti ki çok doğru... Gerçekten bu beni fazlasıyla sıkıntıya sokuyor, inancımı sorgulamama, güvensizlik yaratmaya sebep oluyor.Bundan bahsederken başka bir danışanın babasını davet etti içeriye. Benimle aynı meslekten. Ben mesleğin başında ama atılacak birisi, o ise mesleğinin sonunda hatta benim akademik kariyer açısından istediklerimi hayatında gerçekleştirmiş birisi, ama çocuğu bir pasif eşcinsel. Durumumu söyleyince ilk tepkisi “Eyvah” oldu. Yaptığım yanlışlardan bahsettim. Sonra cinsel manadaki eksikliğimize geldik. O oğlundan, onun çocukluğundan felan bahsetti. Lisedeki rehberlik hocası kendilerini arayarak, oğullarında bir problem olduğunu, kaşlarını aldığını ve fondoten sürdüğünü felan anlatmış. Sonra anlamışlar bu manadaki eğilimini. Önceleri hiç açık vermedi diyor babası. Daha önce 1 sene kadar başka bir psikologla çalıştıklarını, Kasım 2013’ten beri de Hüseyin hoca ile beraber olduklarını anlattı. Sonra benim de içimi burkan konuyu söyledi. Terapi sırasında çocuk dayısının taciz ve tecavüzüne maruz kaldığını anlatmış, 5 ile 15 yaş arasında.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #7 : 05 Ekim 2016, 12:23:10 ös »
Ben o an yıkıldım, kendimi unuttum, çocuğu düşünmeye başladım. Aslında benim de aklımda hayal meyal mahalledeki benden yaşca büyük birinin 5 yaşlarındayken beni bacağına oturup sevdiği ve sonra odunluk gibi bir yer canlanıyor ama emin olamıyorum böyle bir şeyin olup olmadığına. Oraya da odaklanmıyorum eskisi gibi zaten. 2 ay sürdü dedi baba, kendisinin bu olayı hazmetmesi. Sonra bunu bir de anneye kabullendirmek sürmüş 2 ay kadar. Anne çocuğu suçlamış bir de üstüne; 14-15 yaşındayken aklının erdiğinden ve böyle bir şeye izin vermemesi gerektiğinden dem vurmuş. Ben de merak ettim dayıya ne yaptılar diye ama soramadım. O baba ile konuştukça kendi babamı düşündüm ve “Keşke” dedim “Keşke aynı anlayışa sahip olsa.” Sonra danışanın babası ile konuştukça ve Hüseyin hoca bazı saptamalarda bulundukça şuraya vardık. Benim sürekli annem,babam,kardeşim bak ne haldeler; bunlara ben sebep oldum; benim yüzünden yüzleri yere eğildi, onlar bunlar haketmedi gibi bir yığın düşüncelerim aslında kendimi DEĞERSİZLEŞTİRME dışında bir işe yaramıyor. KENDİMİ DEĞERSİZLEŞTİRDİKÇE DE dışarıda EROTİZM aramaya başlıyorum. KENDİMİ ORADA GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYOR RUHUM. Elbette annem, babam ve kardeşim destek olacaklar, ama olabilecekleri yere kadar. Onlara bağlı olarak, ya da onların yorumları ile bir yere varamam. İradeyi kendimde görüp; başkalarını yüceltmek yerine kendime güvenip bu işten çıkmam gerekiyor. Bir de Hüseyin hocamın şu dediği önemli: Eğer sende bir eşcinsellik varsa; bunun asıl faturası ailenindir. Yani babam “neden daha önce tedavi olmak için çaba sarfetmedim?” sorusuna odaklanmak yerine; “biz nerede yanlış yaptık?” sorusunu kendilerine sormalılar. Faturayı en azından beraber ödemeliyiz. Ama şu an tüm fatura bende gözüküyor. Madem tüm fatura bende, ben de bu problemi onların olumlu desteklerinin gideceği yere kadar onlardan yararlanıp; onların bu konudaki tavırlarını gözardı ederek başaracağım.Terapiden hemen sonra 12 Ekimde sürekli kendileri ile beraber olmak istediğim İ,K ve S’yi görmek için maça gittim babamla memlekette. Tabi asıl amacım onları görmekti. Ama görerek korkularımla yüzleşmek istedim. Yani görmek ve erotize etmemekti amacım. Sadece K’yı gördüm ve sürekli onu izledim. Hatta eliyle penisini okşamasını bile gördüm. Ama öyle güzel bir şey oldu ki bende, onu erotize etmedim. Yani eskisi gibi değildi duygularım. Sevindim. Evet hoşuma gidiyor hala ama eskiden olsa maç boyunca yatakta o ve beni hayal ederdim ama etmedim. Sonra akşam İ ve K’ya mesaj attım, sohbet muhabbet için. Cevap vermediler. Üzülmedim. Eskiden olsa mesaja ısrarla devam ederdim, ta ki onlar bak küfredecem diyene kadar. Bu mesajlarda da amacım şuydu: Onlar gel takılalım desin ve ben de HAYIR diyerek REDDEDEYİM. Böyle bir durum olsa daha da hoşuma gidecekti. Sevinecektim ama olmadı. Süreç bakalım daha neler gösterecek bana.
12 Ekim, 13 Ekim ve 14 Ekim güzel, kendimi başka işlere verdiğim günlerdi... 15 Ekim, 16 Ekim yine sıkıntı. Dün gece (16 Ekim) saat 3 gibi yattım. 1 buçuğa kadar ders çalıştım sanki gündüz zamanı torbaya girmiş gibi. Sonra bir kapatıp "tamam bitti" artık deyip sonra dayanamayıp tekrar açtığım sahte face hesabı üzerinden buluşma imkanım bile olmayan birisi ile konuştum;daha önce de konuşmuştum onunla. Ona aktif olmak istediğimi söyledim. Kabul etmedi, yine karşılıklı bir ilişki (oral ve sevişme) kararı aldık. Ona para vereceğimi söyledim. Parayı duyunca bana daha çok yaklaşılmasından her zaman hoşlanmışımdır. Bana çıplak fotosunu yollamıştı iki tane. Ona baktım ve sadece kendimi tatmin ettim. Mekanik bir seks anlayışı bu... Evet resmen mekanik. Yani sadece boşalmaya odaklanmak... Adamla buluşmayacağım kesin, bir ilişki olmayacağı kesin, ama cinsellikten ve web kamera üzerinden konuşarak zevk almak, sonra da kendimce mutlu son. İçindeki ateşi dışarı salmak. Adama umut veriyorum buluşalım diye, ama öyle bir imkan yok. Alay ediyorum gibi resmen. İmkan olsa buluşur muydum? Off... Valla bunalıyorum. Sonra son zamanlarda yaşadığım hüzün... Sonra neden hüzün yaşıyorum diye sormak kendime? En azından eskisi gibi gerçek manada bir beraberlik yaşamıyorsun, bu iyi değil mi diye sorgulamak... Sonra ne olacak bu işin sonu diye düşünmek: Yani aslında yapmamam gerekeni yapmak, sonuca odaklanmak. Ne zaman geçecek demek? Beni aslında bunları yazmaya iten buradaki anlattıklarım değil. Televizyonda an itibariyle izlediğim TITANIC filminde Leonardo Di Caprio ve Kate Winslett’ın vapurun ucundaki öpüşme sahnesi sonrası sordum kendime ve coştum. Ortaokuldayken sinemada ilk izlediğimde bir hafta etkisinden kurtulamamıştım. Şunu sordum kendime: Hangisinin yerinde olmayı isterdin? Leonardo mu Kate mi? Kate güzel kız ve alımlı. Koltukta çıplak resmini çizdirirken hoşuna gidiyor; ama Leonardo da hiç fena değil di mi? Kate gibi kız arkadaşın olsun, onu sahiplen, hep yanında olsun ve seni her anlamda tatmin etsin. Ne güzel değil mi? Bence harika. Peki Leonardo’nun çok yakın, samimi, cinsellikten uzak, adam gibi arkadaşın olmasını ister miydin? Kesinlikle evet. Sonra erotize eder miydin onu? Bu kafayla yine evet. Peki onun senin gibi biri olmadığını farzedersek; onu erotize ettiğinde ve açıkladığında sana olan güveni ve arkadaşlığı zedelenmez miydi? O da evet. Tıpkı geçmişte yaptığın hatalar gibi. Yanında olup hep acı çekmen mi iyi, yoksa çekip gidip yanından arkadaşlığınızın sonlanması mı daha makul onu erotize etmemek için? Sonlanması daha kârlı gibi gözükse de doğru olan arkadaşlığı kaybetmemek ve kendimi değiştirmek.Düşünceler, düşünceler. Bir dağa mı gitsem internet ve teknolojiden uzaklaşmam için. Sıyrılmam, başımdan def etmem gereken düşünceler... Şu ana odaklanmam gerekiyor, biliyorum.
" İYİLEŞMEKTEN VAZGEÇTİM!"
Şimdi diyeceksiniz ki daha bismillah; eşcinsellikten kurtulmak için 3. terapiye yeni gittin. Neden iyileşmekten vazgeçtin? Ama durum başka. Sonuca doğru çözeceğiz durumu.
Bugün 25 Ekim 2014. 27 Eylül ve 11 Ekim'deki terapimden sonraki 3. terapime geldim. Bu terapide konusu geçti diye söylüyorum, Hüseyin Hocam sordu çünkü bu cümlelerle neyi kastettin, ya da hangi duygularla bunu söyledin diye. Bir önceki terapimizden sonra yazdığım terapiye gidiş anımı aynen tekrar betimliyorum: "N.. B Blok... Kapıdaki güvenlik görevlisine isim ver, yukarıdan gel desinler, çıkayım. Kapı açılsın... Karşımda Hüseyin Hoca... Her zamanki karşılama. Ve o cümle... “İçeride başka bir danışan var, sizi birazdan alacağım.”  Diğer odaya geçtim ve oturdum, bekledim... :) " Yani 3 aşağı 5 yukarı yine aynısı oldu. Tek fark elimde bavullarımla gelmemdi. Bunları yazarken hangi duygularla yazdım. Şöyle hissediyorum: Hüseyin Hoca'da olabildiğince dinginlik; bizdeki problemi hayatta karşılaşılabilecek bir sıkıntı olarak görme, istismar etmeme, dışlamama ya da alaya almama; bizde de ondaki dinginliğin tam tersi... Olabildiğince gerginlik. Biz derken, bütün danışanları kastediyorum. Yani bence hemen hemen hepsinde bu gerginlik var. Bu girizgahta,olayların olağanlığı altındaki kişilik zıtlığına temas etmek istedim aslında. Yani ofise gitmem, bir şahıs ile sosyal ilişkiye girmem, konuşmam; normal. Normal olmayan Hüseyin Hoca'daki dinginliğe karşı bizdeki olabildiğince gerginlik...
Bu terapinin girişi biraz fazla oldu :) Şimdi de bugüne geçelim. Otururken beyefendi denecek bir arkadaş; Ş ve A beyleri Hüseyin Hoca çağırıyor dedi. "Aha, gruba gidiyoruz dedim içimden :) Okuyanların yüzlerini görür gibiyim. Fesatlaşmayın. Grup terapisi demek istedim. İçeri girdik ve konuşmaya başladık. Yeni gelen danışan H; yeni evli. Hiç ilişkisi olmamış ama düşünsel ve duygusal bazda kendisini eşcinsel hissediyor, belki de emin değil. Ama bir problem olduğu kesin. Bana nazaran avantajı şu. Hiçbir ilişkisi yok. Benim gibi seksi hastalık haline; ya da alkol, sigara gibi alışkanlık haline getirmemiş. Hocam daha iyi bilir ama bence, daha hızlı bir iyileşme süreci olacak, iradesini ortaya koyarsa. Benzerliklerimizden bahsettik. İlgisiz bir baba, korumacı bir anne... Hatta onun ifadesine yer vereyim: "Hayatta tek bir kadını sevdim, o da annem." Bende de durum; tam bu şekilde olmasa da, - çünkü beni heyecanlandıran; aşk demesem de, devam etsem aşık olabileceğim kızlar oldu - yakın bir hal gösteriyor. Ap bir karakter var. Bende de öyle. Yani ilişki bazında aktif, ama duygusal olarak pasif olan zaman zaman. Kızlara karşı duygusal olarak bağlanabilen, ama onları erotize etmek yerine erkekleri erotize eden. Bu da bana uyuyor. Bunlar genel benzerliklerimiz diyelim. Farklılıklarımıza gelince; onun bir korkusu var. "Vajina." Ona girmek, onunla temas bir fobi görünümünde sanki. O bende yok, yani ben 2 kadın ile beraber oldum, birinde sertleşme oldu birinde olmadı, ama vajina bir korku olmaktan çıktı bende. Problem değil yani. Belki de ilk terapistim olan- zaten sadece 1 defa gittim.- tek yararı bu olmuş olabilir. "Gitseydin" demişti karıya. :) "N'olacak sertleşmese de verir paranı çıkarsın." Gerçekten de; bende bir tabu ya da ulaşılamaz bir şey gibi görünmüyor vajina. Ama belki de o gittiğim 2 karı değil de, zaten önceden porno ve sekse bağlı olmuş olmam da bunu sağlamış olabilir. Yani bunun korkulacak bir şey olmaması. Normal bir şey olarak görülmesi. Tabi H'deki korkunun temelinde, 4 yaşındaki sünnet durumu da olabilir diyor Hüseyin Hoca. H ve A ile konuştukça hoşuma gidiyor, kendimi kıdemli gibi hissediyorum. :) Yani A aslında benden terapide daha kıdemli ama, problemi çözme konusunda ben daha yakınım gibi hissediyorum. Aslında bu durum yani grup terapisi herkese yarıyor. KAZAN - KAZAN prensibi işliyor. Herkes kendine bir şey katıyor, ortak sıkıntıları paylaşmak ve onların üzerine konuşmak bir umut kapısı, ya da düşüncelerde derinleşme sağlıyor. A biraz fevri. Yani kesin çizgileri var gibi. O odur,bu budur. Onu yaparım, bunu yapmam. O öyledir, bu böyle. Bence bu sakıncalı. Olaylara biraz serin kanlı, daha muğlak bakabilmek lazım zaman zaman. Muğlak derken, zıttının da doğru olabileceğini düşünebilmeli yani. Kesin yargılara varmamalı. Tam konuşurken "sizin ikinizle bile beraber olabilirim." diyor A. Bu beni şaşırtmıyor, ama H şaşırdı herhalde. Hatta odadan çıkarken A,"teklifim hala geçerli." dedi, ama ben güldüm geçtim. H'nin terapisi bittikten sonra ben girdim. 22 Ekim'den bahsettim. Para karşılığı bir pasif ile beraber olduğumu anlattım. Ben kendimi yine sıkıntıya sokarken, Hüseyin Hoca bunu bir yol kazası olarak niteledi. Yine hata yapıyordum çünkü. Sosyal hayattaki konumumu, düzgün ve oturaklı ilişkilerle süsleme ve böylece KENDİME DAHA DEĞERLİ BİR ROL BİÇME,KONUM KAZANDIRMA uğraşıma odaklanmak yerine, "BAK YİNE YAPTIM, NOLACAĞIM BEN?" sorusuna takılmış kalmıştım. Yani öncelikle parola "EŞCİNSELLİKTEN KURTULMA" değil "SOSYAL HAYATI DÜZENLEME, RAYINA SOKMA." Çünkü zaten ikincisi birincisini kendiliğinden getirecek. O yüzden bugünden itibaren; DOĞRUYA VE GÜZELE OLAN İNANCIMI DAHA ÇOK PEKİŞTİREREK NORMAL OLANA ULAŞMAK olacak amacım. Ama bu yolda; taşlar düşecek yamaçtan yoluma. Ağaçlar devrilmiş olacak üzerinden geçilecek... Bu taşlar ve ağaçlar; işte zaman zaman yapacağım birliktelikler olabilir. Yani VİCDAN AZABI olayını abartmak, yine "KENDİM İÇİN DEĞİL ANNEM, BABAM için bunu YAPIYORUM" durumuna sokuyor süreci, o da tıkamaktan başka işe yaramıyor. Yani NE ZAMAN İYİLEŞECEĞİME BU DENLİ ODAKLANMAK; İYİLEŞMEYİ GETİRMEYECEK. Yani İYİLEŞMEK İÇİN İYİLEŞMEKTEN VAZGEÇMEK gerekiyor. İşte yazımın başında dedim ya, bu yüzden iyileşmekten vazgeçtim. Hayatın akışı içerisinde, doğru ve güzele olan yönelişimi kesmeyeceğim. Aradaki yol kazaları da beni sarsmayacak. Çünkü onlar sosyal ilişkilerimi geliştirdikçe, kaybolacak. Bu aralar, meslek ve gelecek hakkındaki belirsizlik de tetikleyen unsurlardan elbette. Ama bahane değil. İyileşme konusunda küçük bir örnek: Buraya gelmeden önce Med-Cezir'deki SS'yi hayal ettim :) kendimi tatmin ederken, zorlandım, ama başardım. Zaman zaman bunu deneyeceğim, ama kendimi çok kasmadan. Ve diğer bir örnek: 22 Ekim'deki p'yi ayarladığım internet cafedeyim, o zaman oturduğum koltuğun hemen arka tarafındayım. Ama şu an hiçbirşey istemiyorum. Yazımı yazdım ve noktalıyorum. Sinemaya gidip, YARGIÇ filmini izleyeceğim. Herkese güzel ve mutlu günler.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #8 : 05 Ekim 2016, 12:23:42 ös »
. Neden istiyorum? Bu terapide onu da konuştuk. Öç almak istiyorum sanki aktif olarak, ya da eksik yönümü tamamlamak... Bana yüz vermeyen kızlardan ya da kendi eksikliğimden öç almak. Al işte bir pasifi beceriyorum ve kendimce erkekliğimi kanıtlıyorum... Bir psikolojik süreç bu... Sancılı bir süreç. Her seferinde o ilişkiye girdiğim kişiyi elde etmiş hissediyorum ve kendime bir güç vehmediyorum. YAŞASIN, BECERDİM, O ARTIK BENİM. Aslında oral manada pasif olduğunda da koşullanma o oluyor... Yani o artık benim havasına giriyorsun... Ama sonuç ne oluyor? İ bana ne dedi 2 gün sonra? HATIRLAMIYORUM BEN ÖYLE BİR ŞEY DEDİ. Yani bu ne demek oluyor,istediğin kadar yap, sonuçta o bir hetero sen bir eşcinsel. Sonu hüsran.
44) Öncelikle ilk adımınız geçmişinizle eşcinsellikle bağlantılı olan her şeyi hayatınızdan çıkarın. Eşcinsel Facebook arkadaşlarıdır, eşcinsel telefon arkadaşlarıdır, eşcinsel porno izlemektir çıkarın bunları hayatınızdan. Daha başka aklıma gelen şeyler de var da burada paylaşmam pek etik olmaz. Siz düşünün neler olduğunu işte. Geçmişinizden dönmemek üzere ayrılın. Alışkanlıklarınızı bir kenara bırakın. Yoksa çözdüm artık dediğiniz anda tekrar başladığınız noktaya dönebilirsiniz zamanında benim yaptığım gibi.Bunları yaptınız artık o zaman şu görüşe tamamen katılın ve ondan sonra okumaya devam edin: ?0-6 yaş arasında yaşanan şeyler bireyin eşcinsel olmasının en önemli etmenlerini taşır?. Bunu da yerleştirdiyseniz aklınıza şuna gelelim. 0-6 yaş arası hatırlayabildiğiniz şeylere kafa yorun biraz. Hangi olayı hatırlıyorsunuz, olayda kimler geçiyor yada olay anında neler hissediyordum gibi. Ama çok iyi düşünün ve aklınızda hayal edin. Ben bir şey hatırlamıyorum yada hatırladığım şey önemli değil cevabını vermeyin. Bir kez daha düşünün iyice hatırlayın. Annenizin babanızın kavgası mıdır? Ne bileyim abiniz yoktu da onun özlemini mi çektiniz? Dayak mı yediniz? Düşünün çok derinlere inin sessiz bir ortamda. Aklınıza gelen şeyleri de bir kağıda yazın öncelikle. 0-6 yaş arası yaşadıklarım bunlar diye önünüze bir koyun ve sonra da hepsinin ortak paydasını çıkarın. Kişi mi ortak?, his mi?, olay mı? karar verin buna. Bu en önemli noktaydı bana göre çözüm aşamasında. Buradan çıkan sonuç ne ise sizin eşcinsel olmanızın sebebi büyük ihtimal o durumdadır. En azından o çıkan sonucun etkisi çok büyüktür. Sonra aynı yöntemle ilkokul hayatınızı, beklentilerinizi ve gerçekleşmeyen beklentinizi yazın bir kağıda. Aynı şekilde bundan sonraki hayatınız için de aynı şeyi yapın. Ortak paydaları çıkarın kağıda. Neler ortak, güç isteği mi, sığınma isteği mi? Her neyse bu istek siz karar verin artık buna, ortak paydalardan çıkardıklarınız ile. Bunlar sizin eşcinsel olmanıza en büyük nedenler çünkü. Eşcinsellik sadece sonuçtur. Bu olaylar sonucunda eşcinsel değil de ?aklıma gelenler- şu 4 şey de olabilirdi. Uyuşturucu bağımlılığı, alkoliklik, aşırı kız düşkünlüğü yada kumar bağımlılığı. Hepsinin ortak paydasına bakarsak ya güç için yada geçici mutluluklar, sığınma isteği sonucunda ortaya çıktığını görebiliriz. Muhakkak eşcinsellikle beraber biri de gündeme gelmiştir zaten. En azından alkol içeyim yada sigara içeyim onlar beni rahatlatıyor, bu düşüncelerden uzaklaştırıyor demişsinizdir. Yada Allah?a sığınayım, o beni korur bunlardan, kurtarır da demiş olabilirsiniz ve böylece tevekkül ettiğinizi sanırsınız. Fakat gel gelelim siz sınava çalışmadınız ki birinci olasınız. Bir çabalama yapmamışsınız hayatınız boyunca bundan kurtulmak için. Sadece geçici çözümlere yönelmişsiniz. Çünkü sorunu yanlış tanımlamışsınız. Sorun eşcinsellik değil ona neden olan şeyler. Eğer siz neden olan şeyleri çözmeden eşcinselliği çözdüm derseniz, kesinlikle yalan söylüyorsunuz yada kendinizi kandırıyorsunuz. Hadi bir ihtimal çözüldü diyelim bu sefer bahsettiğimiz diğer şeylere batarsınız. Eşcinsellikten kurtuldum, ee sonra ne oldu? Hem alkolik oldum hem de kız bağımlısı. Ama topluma bakarsak örneğin kız düşkünlüğü psikolojik rahatsızlık değildir. ?Ergenlerde olur? deyip geçiştirirler. Siz de sorun olmadığını düşünüp hayatınıza kız düşkünü olarak devam ederdiniz. Bu yüzden Allah?a şükredin ki sizi eşcinsellikle sınıyor. Eşcinsellik olmasa psikoloğa gitmeyi aklınızın ucundan bile geçirmezdiniz çünkü. Anne babanızın biz de gençliğimizde çok sorunla karşılaştık dediklerini duymaya devam edersiniz sürekli. İlerde geçer derler size kız düşkünlüğü. Ama geçmez işte o da aynı hastalık. Eşcinsellikten tek ayrılan noktası bu işte. Eşcinsellerin çözüm açısından daha fazla imkanının varolması ve sorunlarının belirgin şekilde farkına varmaları.Şunu da belirtmek isterim ki, Hüseyin Kaçın?la herhangi bir maddi bağımız yok. Ben de sizin gibi para ödeyerek gidiyorum ama şunu belirtmem lazım. Kendinize bahane üretiyorsunuz gitmemek için Hüseyin Kaçın?a binlerce bahane üretiyorsunuz. Efendim çok pahalı seanslar, yok efendim çok uzak bana, zamanım yok, çok meşgulüm gibi birçok saçma kendinizi bile kandıramayacağınız bahane üretiyorsunuz. Olay bu değil işte! Gerekirse her şeye, her işe zaman ayırırken, hayatınızın en önemli imtihanı olan bu konu için mi zaman yada para ayırmıyorsunuz? Mutlu bir hayat yaşamak için verilen para yada harcanan zaman değmez mi sizce? Bu iş için milyonlar da harcasanız değer bence. Çünkü işin ucunda mutlu bir yaşam sürmek var. Bak Sakıp Sabancı?ya o kadar parası vardı ama çocuğu özürlü idi. Hadi düzeltsin de mutlu olsun. Mümkün müdür böyle bir şey. Düşünün biraz bu konuyu! Biraz zahmet çekeceksiniz belki, parasal açıdan da zaman açısından da. Ama emin olun sonucu gerçekten mutluluktan başka bir şey içermiyor. En azından bir terapi deneyin. Bakın yalvarıyorum size çünkü kurtarmak istiyorum sizi bu durumdan gerçekten. Hiçbir karşılık beklemeksizin. Çünkü sizi anlıyorum, neler yaşadığınızı biliyorum, neler hissettiğinizi de biliyorum. Lütfen diyorum tekrar bir seans olsa da deneyin. Hüseyin kaçın bu satırları yazmamdan pek hoşnut olmayacaktır onu da biliyorum. Çünkü onun görüşüne göre zahmetlere katlanmayan insanın bu olayı çözmesi daha zor. Bu yüzden ısrar gibi bir durumu da söz konusu olmaz size. Hatta ve hatta telefon ettiğinizde karşınızda bulduğunuz ses sizi gitmenizden vazgeçirecek kadar ürkütücüdür. Ama ben istiyorum işte. Kurtulmanızı rahat bir nefes almanızı istiyorum. Her seanstan sonra ah keşke daha önce gelseydim buraya dediğinizi duymak istiyorum. Lütfen değerli arkadaşlarım, biraz zahmet çekin, en azından benimle iletişime geçin bari. Umutsuzluk oluşmasın içinizde. Paranız yoksa bu iş için Allah?tan isteyin emin olun yardımı gecikmiyor. Gerçekten samimiyetle Allah?tan isterseniz. Bakın yaşadığım küçük bir olayla bitireyim hikayemi artık gerisi size kalmıştır. İletişim adresim de aşağıdadır. Geçen ay 150 lira kredi kartına borcum kalmıştı, ödeyecek param kalmamıştı. Faize gireceğim diye girdiğim korkuyu siz tahmin edin. Ya rabbim dedim, her Fatiha?da okuyoruz. Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz diye. Ya rabbim ben sıkıntıdayım bu ayetine iman ettim yardım et diye dua ettim. Kredi kartı son ödeme gününe 2 gün kala eski çalıştığım şirket elemanla para göndermiş. Hakkını helal etsin, bizde hesabı kalmış. Aklımızdaydı ama vermeyi unuttuk diye. Benim haberim bile yoktu hesabım kaldığından orada. Adamlar bana 250 lira getirdiler. Oysa ben Allah?tan 150 lira istedim sadece. Bunu ibret olsun diye yazdım değerli arkadaşlar. Allah?tan isteğin ve okuduğunuz ayete iman edin. Hiç beklemediğiniz yerden yardım gelebilir size. Özellikle gençlerimiz lütfen, gitmeyi düşünmüyorsanız bile iletişime geçin benimle. 18 yaşındayım ben de şuan. Size elimden geldiği kadar yardımım dokunur inşallah.Son demiştik ama hadi şunu da söyleyeyim. İnternette yazılan nasıl kurtulurum eşcinsellikten gibi yazılarla, dualarla yada benzeri şeylerle eşcinselliği çözemezsiniz. Çaba göstermemişseniz bundan kurtulmak için her şeyi denememişseniz, dua size fayda vermez. İnsanın kendisi kendini iyi anlayamaz. Karşısındaki uzmandan yardım alması bu konuyu çözmedeki en önemli etmendir. Ben size terapi süreçlerinde olacak şeylerden özetler yazdım sadece. Önceki yazılarımı da okumak size katkı sağlayacaktır.
47)Hayatımdan geçen 21 yılı düşündüm ve üzüldüm kendi halime. Hayatı zehir etmişim kendime, yaptıklarımın hepsi sadece bir rolmüş meğer. Bu hayata geldiğim için yaşıyor normal gözükmek için yapmam gerekenleri yapmışım. Peki ya iç dünyam! Bomboş karamsarlık her zaman üzüntü, atalet hali, hiçbir şeyin zevk vermemesi, dışarıya saçtığım beni mutluymuşum gibi gösteren sahte gülücükler ve daha bir sürü şey. Yapmam gereken daha doğrusu yapmaya zorunlu olduğum şeyler vardı sadece. Peki ya ben ne hissediyordum, büyük bir boşluk hiçbir şeyden zevk almıyor rolümü oynuyordum. Bunlara sebep olan tek problemim ise eşcinsellik denen bir illetti.
45)kinci seansıma geldiğim de ise moraller yine diplerdeydi çünkü ben halen erkekleri arzuluyorum bir bayan görünce içimde en ufak bir kıpırtı olmuyordu. Yine boşa kürek sallıyorum olmayacak zorlama gibi kendi içimde çatışmalar yaşıyordum. Bunları Hüseyin Kaçına söylediğimde bunun bir süreç olduğunu inişli çıkışlı olabileceğini ve daha yolun başında olduğumu öğrendim. Eşcinsellik öyle kötü bir şey ki insanların hayatını her yönüyle etkiliyor. İnsanlar karşısında pasif kalıyorsun, kendi hakkını savunamayıp ne olsa razı geliyorsun insanlar tarafından her yönüyle kullanılıyorsun. Benim düşündüğüm sen eşcinselsin böyle yaratılmışsın insanlara bir şey dediğinde kimse seni adam yerine koyup dinlemez, haklarını ancak güçlü bir arkadaşının arkasına sığınarak kazanabilirsin gibi şeylerdi. Böyle de olunca sen kendi hayatını kendin idare edip yönetemiyorsun hep başkalarına bağlı onların çatısı altında yaşayıp gidiyorsun. Kendini özgür sanıyorsun ama aslında değilsin hep bir yerlerde korunma ihtiyacı duyuyorsun ve çevrende öyle bir arkadaş bulunca da o arkadaş ne derse yapıyorsun ona muhtaçmışsın gibi hissediyorsun bir nevi o kişi gözünde ilahlaşıyor. Benim hayatım da hep böyle geçmiş de farkında değilmişim ta ki ikinci seansa gelene kadar. Eşcinsellik hayatımın içine her yönüyle ediyormuş da haberim yokmuş. Bu dersler konusunda olsun, benim sağlam sandığım arkadaşlık ilişkilerinde, aile ilişkilerimde yani yalnızca cinsellik yönünden değil hayatımı her yönüyle mahvediyormuş.Seanstan sonra hafta içi içimdeki düşüncelerimi çevreme yansıtmaya başladım daha doğrusu zorladım. Çok kolay bir şey değil çünkü 21 yıldır kendi dünyamda yaşamışım herkesin bildiği bir kişi var. o hafta çevremdeki insanları inceledim kim beni gerçekten arkadaşı olarak görüyor kim beni pasif, ne desek uyar, cepte keklik olarak düşünüyor ve o yönümden dolayı bana arkadaşımmış gibi geliyor. Ve çevremdeki insanları analiz etmeye başladım ki buda ileri süreçlerde gerçek arkadaşlarım kimmiş bulmama yardımcı oldu. Hayatımın düzene girdiğini fark ettim, artık yolda evde okulda kafamda ki tek düşünce olan sen eşcinselsin düşüncesini attım ve hayata yöneldim. Daha kaliteli bir yaşamım olmaya başladı.Diğer seansta daha farklı şeylerin farkına vardım. Bu eşcinsel düşünceler yüzünden gerçek hayattan, bu dünyadan uzakta kendi hayallerimde dünyamda yaşamışım hep. Nasılsa ben eşcinselim hayatım boktan benden bir şey olmaz deyip hayatımı boşlamışım. Beni en çok şaşırtan şey Hüseyin Kaçının bana roman okumamı yasaklamasıydı. Meğer kitapta o çok geniş hayal dünyamı yani eşcinsel düşünceler buna bağlı olarak üzüntü erkek merakı gibi hayallere bir yenisini ekliyormuş. Kafamda ki o kadar düşüncelere birde kitapta ki kurgular ekleniyormuş. Ve kitap okumayı bıraktım. Artık gerçek hayata yöneldim. Benim yapmam gereken şeyler var. Üniversite öğrencisiyim ve derslerimi her zaman boşlamışım, ders çalışmaya başladım ve baya başarılı olduğumu ve yapamam dediğim derslerimi bile yapabildiğimi fark ettim. Arkadaşlarımla daha güzel vakit geçiriyorum onların yanından kaçıp gitmek istemiyor güzel sohbetler ediyorum. Aynı şekilde ailemle olan ilişkilerimde güzelleşmeye başladı. Kısacası hayat çok güzelmiş yaşamak, nefes almak, işlerini yapmak mükemmel bir şey. Yıllarca karanlık içinde ıstırap içinde yaşamışım. Daha yolun başındayım ama geçenlerde güzel bir erkek gördüm ve farkında olmadan kendim aktif rol aldım fantezilerimde. Bunu Hüseyin Kaçın a söylediğimde gelişme olduğunu ve iyileşme sürecinin başladığını söyledi. Bunu söyleyince mutluluktan havalar uçtum o sırada Allah canımı alsaydı bile gözüm açık gitmeyecektim. Çünkü ömrümün sonuna kadar eşcinsel yaşamak düşüncesi beni bitiriyordu. Ama şimdi geleceğe dair çok güzel hayallerim var evlenebileceğimi çocuklarımın olabileceğini iş hayatında saygın bir yerim olacağını hayal ediyorum daha doğrusu hayal etmiyorum olacak biliyorum .
78) Kendimden nefret ediyorum.İyi biri olmak istiyorum insanlara karşılık beklemeden yardım edebilecek biri ama öyle biri değilim.Yanından bile geçmiyorum.Kendimi türk filmlerinde ki Nuri Alço’nun gay versiyonu gibi hissediyorum.Bu gidişle yakında ilaçlı gazozumla barlarda erkekleri tuzağıma düşürmeye başlıyacağım. Komikmi.! Değilİki haftadır Huseyin Kaçın’a gidiyorum. Bu ikinci psikoloğum. Bundan sekiz sene öncede başka bir doktora gitmiştim.O mal bir halttan anlamıyordu.Bu sefer ki daha iyi gibi geliyor.Ama belli de olmaz nitekim.En azından adamın derdi para değil.Öyle olsa indirim yapmazdı.Bazı ödevler veriyor.İyileşme adına yapmam gereken.31 çekmemem lazım örneğin günde 5 6 kez çekmek bende ki özgüveni bitirmiş sanırım.İki ay elime sahip çıkarsam özgüvenim tavan yaparmış.Evden çık sebebsiz dolaş eve yatmadan yatmaya git az kitap oku falanda dedi ama bunları yapamıyorum.Kitap benim hayattan kaçma yolum sanırım.Kendi dertlerimi yok sayıp kitaplardaki karakterlerin dertleriyle uğraşıyorum.Dün akşam babamdan bin dolar borç istedim.İçkili kafayla veririm dedi.Sabah hatırlattığımdaysa beni fena tersledi.Vermesini de beklemiyordum aslında babam benim en büyük hayal kırıklığım.Doktorun yasaklaması olmasa bayağı bir küfrederdim ya ona neyse.Benim hayat hikayem bu güvendiğim inandığım bütün erkekler beni hayal kırıklığına uğrattı.Bense hala inatla beni tamamlayacak bir bütün olmamı sağlayacak erkeğin peşindeyim.Bu yüzden gayim sanırım eksik ve kusurlu olduğumu düşündüğümden.Bitti.
Bütün hayatımı boşa harcadım.Bütün hayatım aslında sahip olduğum bir şeyi  aramak ve arzulamakla geçti.İroniye bakın ki hayatımı bulmaya adadığım arzu nesneme aslında sahibim.Bacaklarımın arasında olan bir şeyi başkalarında arıyorum.Neden? Çünki ben kendimi erkek olarak görmüyorum en azından tam hissetmiyorum. Eksik ve yarımım. İçimde konuşan birileri  bana sürekli bunu hatırlatıyor.Ne kadar değersiz olduğum gerçeği hayatımın her anında yüzüme çarpılıyor.(Anne baba bu iç sesler sizin dublajınız çok teşekkür ederim hayatımı bok ettiniz.)
    Çok fazla düşünüyorum.Benim sorunum bu sanırım.Her şey hakkında gerekli gereksiz her şeyi düşünüyorum.Yola mı çıkacağım  bindiğim otobüs kaza yapabilir.Arabaya benzin mi alınacak benzin istasyonu  patlayabilir.Yolda mı yürüyorum başıma çatılardan bir şey düşebilir.Başıma bir şey gelmesinden korktuğumdan olsa gerek evden pek çıkmıyorum.Ölüm haberlerini okuyorum.Bu benimde başıma gelebilirdi diyorum.Nasıl da yırttım.Dışarı çıkma çocuk diyorum kendime dışarı çıkma bak  nasıl da ölmedin o aptallar gibi hayatı yaşamakmış pöh mallara bak geberip gittiler sense yaşıyorsun evden çıkma çocuk evde kal ve yaşamaya devam et.Yaşadığım şey hayat değil aslında gölgenin gölgesi bunu da biliyorum.Başıma sürekli kötü şeyler gelmesini istiyorum.Sürekli ve sürekli felaketleri çeken bir mıknatıs olmak istiyorum.Yıldırımın düştüğü bir paratoner. Her daim acıya kardeşlik etmeliyim.Ceza çekmem şart. Suçluyum ,çünkü suçlu hissediyorum.Tanıdığım her erkeğe ilgi duyuyorum.Bana güvenen bana abi bana kanka diyen insanlara ihanet ediyorum.Beni seven beni önemseyen insanları ben sikmek istiyorum.Benle sevgiyle konuşan birine bakarken aklımdan bu tatlı şeyi nasıl sikerim diye geçirmeden edemiyorum.Bütün hayatım penisimin üzerine kurulu .Penisime arkadaş arıyorum kendime beni tamamlayacak bir erkek arıyorum.Asla bulamayacağımı bildiğim bir şeyi inatla aramaya devam ediyorum.   Cinsellikten korkuyorum.Bir kadınla cinsel ilişkiye giremezmişim gibi geliyor, sanki bir kadını mutlu edemem.Aslında kendim de dahil kimseyi mutlu edemem ben.Mutsuzum ,mutsuzsun, mutsuzlar.Hayatımda çok fazla mutsuzluk var.Fakir ama mutlu insanlar vardır.Zengin ama mutsuz insanlar vardır.Birde benim gibi hem fakir hemde mutsuz insanlar vardır. Cinsellikten kokma nedenim yaratmanın özü olması belkide ,dünyaya gelme nedenim olan şeyden korkuyorum.Yaşamasam herkes için en iyisi olurdu gibi geliyor.Hatalarımı günahlarımı genlerinde taşıyacak bir insanı daha yaratmak istemiyorum.Kusurlarını kusurlarım olarak göreceğim biri  daha olmamalı  hayatımda.Kendimi çoğu zaman gideceği yeri bilmeyen bir yolcu gibi hissediyorum.Tren garlarında gerçek yolcular arasında yalancıktan bir yolcu koca koca trenler geçiyor önümden birileri birilerine el sallıyor birileri birilerini seviyor.Benim el sallamalarım da sevgilerimde yalan tıpkı yolcu olmam  gibi.Hayat önümden akıp geçiyor.Mal mal seyrediyorum hayatı hiç yaşanmamış yıllar biriktiriyorum kumbaramda bir sürü pişmanlık var yastık altımda ,gereksiz acılar zenginiyim aslında.
45)Bir erkek olarak kendimi erkek gibi hissedememenin faturasini kadinlara kestigim zamanlar hissettigim alcakligi surduremeyecegimi gormek, bu hayatta yapmamam gereken eylemleri anlamam acisindan buyuk bir hamleydi. Alcak biri gibi hissetmek ne demek dendiginde acikcasi bu tur duygularin karsiligi hala daha yok. Sadece bunlari yazarken kendimi dogru aktarabilmek adina sectigim bir kelimeden ibaret. Bu tur duygulari tasiyamadigim gibi anlamaktada gucluk cekiyordum. Gercekten sevmek, nefret duymak, onur duymak, gurur duymak bu duygularin ne oldugunu hicbir zaman ogrenemedim. Bu anlamda etrafimda gordugum insanlarin kendilerini duygu anlaminda tarif ederken kullandiklari bu halleride bir turlu gercekci bulamiyordum. Birini sinirli gordugum zaman onun gercekten neye sinir oldugunu ve onu sinirli yapan nedenleri gercek anlamda bildigini hicbir zaman dusunmedim. Herkesin ve herseyin sahte bir yasanti surdurdugunu dusundugum donemler olsada bu dusunceyle yasayacak kadar guclu olmadigim icin surdurdugum suni hayatim, bana gercek olmayan bir suru duygu tattirdi.
Yeni bir hayata baslamak icin ciktigim bu yolda beni takip eden bu koku anilarimi  canli tutuyor ve hicbirseyi duzeltmiyordu. Orada yapmam gereken bir cok sey varken ben, oturup onu dusunuyor ve onu tekrardan kazanacagimin hayallerini kuruyordum. Bu cikmazdan kurtulmak icin turlu turlu yollar denesemde kendimi kontrol edemiyor ve yine onunla ilgili hayaller kurmaktan kendimi alamiyordum. Bu surecte kullandigim alkol ve uyusturucunun dozu her gecen gun artiyor ama yasadigim aciyi kesinlikle azaltmiyordu. Arkamda birakacagimi dusundugum sorunlar beni birakmadigi gibi baska sorunlarinda sebebi olarak yasantimi oldukca kotu bir hale getirmisti. Artik orada daha fazla kalamayacagimi anlamis ve aileme haber vermeden cok uzak bir ulkeye gitmeyi, orada kalacagim, calisacagim ve okumaya devam edebilecegim yerleri bulmus ve yasantima bu sekilde devam etmeye karar vermistim. Fakat hicbirseyi dogru yapamadigim gibi bunu da yapamayip basarisizligimla travmalarla dolu evimde buldum kendimi. Geri dondugumde zorluklarla dolu hayatim artik daha zor bir hal almis ve cikis yolu bulamayan ben, en gercek haliyle aciyi tatmaya baslamistim. Bu aci ne ask acisi ne birinin sizi uzmesinin yarattigi bir aci nede baska birseye benzer. Bu aci, acinin kendisi oluyor ve onunla yasamaya basladiginiz zaman artik birseyler ogrenmeye basliyorsunuz. Bu aciyi cekmemek icin turlu turlu yollara girsemde, bu seferde karsima baskalarinin hayatlarinda baska yollarda kimselerin mucadele etmek istemedigi aci, yine beni buluyordu.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #9 : 05 Ekim 2016, 12:24:04 ös »
evet dedim benim hiç bi suçum yok, ne kimseden böyle olmayı diledim ne de bi günah işledim, öyleyse cezasını da ben çekmemeliydim bu bi yanlış bu bi hata değildi madem bu bi hata değil artık istediğim hayatı yaşamanın zamanı gelmişti
ama sürekli benim hakkımda bişey söylediklerini öğrendiğimi , yada benimle alay ederken onları yakaladığımı ve öldüresiye dövdüğümü düşünüyorum , bu düşünceleri silemiyorum kafamdanküçükken beni apaçık rencide edenelere yapamadıklarımı yaptığımı hayal ediyorumya odaya gelen artis artis rahat tavırlarıyla bi boka benzediğini zanneden , düşünebiliyo musun yurtta gay varmış diyen o kuş beyinliyi gece uykusunda boğazına çamaşır ipi doladığımı ve son bi kez gözlerime baktığını beni gördüğünü ve onu geberttiğimi sonra kuş gibi hafiflediğimi sonsuza dek mutlu olduğumu düşünüyorumdüşünüyorum bi kızla, herhangi bi erkeğe hissettiğim bağlılığı hissederek ömrümü geçirdiğimi ve ne kadar harika olduğunu ama bunun kıymetini bilmeyen aşşalık herflerin bir de geçip bizim hakkımızda ahkam kesmelerinin adaletsizliğini yarıyıl tatiline geldiğimde çarşıdan eve dönerken bir grup arkadaşım bana doğru baktı ama aralarında biri daha vardı ilkokulda güldüğümde arkamdan sesimin yankısını duyuran , beden eğitimi dersleri gelcek diye yerin dibine girmeme neden olan o orospu çocuğu :Sdiğerlerinin yanında mecburen ona da selam verdim ve gözlerinde hala o küçümsyici ifade vardı aniden cebimden çıkardığım bi kalemle o gözlerini , o kibirli gözlerini yerlerinden çıkardığımı düşündüm küçükken tek olduğumu sanırdım , çok ilginç şimdi benim gibi çocukluğu zehrolmuş yüzlerce insan tanıorum ama o okulda ben tektim , bu kadar homojen dağılmış olması çok garibime gidiyo halabenim bi örneğim daha yoktu, ben futbol oynamak yerine kenarda otururken yanımda bi allahın kulu daha olmazdı 20 erkekten 19 kişilik takım çıkardı 18 değil , tek fire bendim ama yine de o günler daha mı iyidi demeden edemiyorum çünkü gönül rahatlığıyla bela okuyabiliyodum onlara oysa şimdi onları haklı çıkarcak her türlü eylemde bulunmuş bi insanım ve kahrolmamın temel nedeni de bu ve şu an eskisi gibi değil saygı gören bi insanım en azından yüzüme karşı bişey diyen yok güçlü görünme huyunu nerden edndim bilmiyorum ama artık göründüğüm gibi de olmak istiyorum diğerlrinde var olan kaynağı belirsiz anlamsız özgüvenin sahibi olmak istiyorum ama var biliyorum böyle olmuş olmamın ve olmamızın bi nedeni kesin var çünkü herşey sorunsuz olsaydı ama sonunda aniden erkeklere yönelmiş olsaydım derdim ki yaratılış çocukken diğerlerinden dışlanmam , aile ilişkilerim ve sonuç etrafımdakiler de hep aynı, birisi annesiyle konuşurken babasından şerefsiz diye bahseder, birisi hayatında hiç görmemiştir , birisi üvey babasının tecavüzüne uğramış , birisi abileri tarafından ezilmiş.sağlıklı bi baba ilişkisiyle büyümüş, ölçüsünü korumuş, çocukluğunda dışlanmamış ma ergenliğe geldiği zaman aniden erkeklere ilgi duyduğunu farketmiş bir vaka bile duymadım :S evet yaradılış olmadığı belli , kader olmadığı belli, hatta sebepleri belli, ama bende çözümü belli değilevet buna neden olan şeyleri az çok biliyorum.
 bunun dışında önemli bi özellik mahallede futbol vs.oynamayı sevmezdim.1-2 defa yapmaya kalktığımda ve yapamadığımda mahalledeki diğer çocuklar tarafından azarlandığımı hatırlıyorum.ne basketbol ne futbol hala sevmem.birinden oynayalım gibi bi teklif geldiğinde strese girerim ve kaçarım.çünkü oynayıp başaramamak yerine hiç oynamamayı tercih ederim.genelde hayatla ilgili bazı konularda da ya hep ya hiç şeklinde düşündüğüm olur ve bunun da narsizmle ilgili olduğunu düşünüyorum.
     acaba bilseler duysalar görseler ne derlerdi , bunları kafamda kuruyorum , bana nefretlerini nasıl püskürdüklerini , yaptığımın nasıl adice bişey olduğunu yüzüme vurduklarını kelimesi kelimesine hayal edip kendime bunalım yaratabiliyorum ve bu sepepten dolayı artık profesyonel bir yalancıya dönüştüm , hayatımın her safhası özenle yazılmış hikayeler , itinayla işlenmiş yalanlarla dolu,


psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #10 : 05 Ekim 2016, 12:28:53 ös »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #11 : 10 Nisan 2017, 01:01:11 ös »
..

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #12 : 10 Nisan 2018, 09:34:50 öö »
..

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: CİNSEL KİMLİK BUNALIMI: EŞCİNSELLİK
« Yanıtla #13 : 26 Aralık 2018, 02:48:58 ös »
..