Gönderen Konu: OBSESİF KOMPULSİF KİŞİLİK: ANNEM BABAM DOKTOR OLMAMI İSTEDİ  (Okunma sayısı 10296 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
OBSESİF KOMPULSİF KİŞİLİK: ANNEM BABAM DOKTOR OLMAMI İSTEDİ

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğuna sahip olduğumu öğrendiğim zaman üzerinde çok durmadım.. Çünkü bugüne kadar kişiliğim beni hep başarıya götürdü; hedefimi yani Tıp fakültesini kazanmamı sağlamıştı. Ama artık yollar tıkanmıştı. Özellikle bana arkadaş ilişkilerime ve sağlığıma zarar vermeye baslamıştı. Çünkü yanlış bir şey yapmaktan çok korkuyordum, o yüzden bir şey yapacaksam mükemmel olması için sadece yapacağım işe odaklanıyordum . Her zaman daha fazla mükemmele ulaşmak istiyordum. Bunlar bende aşırı stres, kaygı oluşturuyordu. İste bu durum bende anksiyeteye neden olmaya başladığında bir sorun olduğunu fark ettim ve Hüseyin Hocama gitmeye karar verdim.
Her terapide kişiliğimle, hayatımla, ilişkilerimle ilgili hatalarımı görmeye başlamıştım. Aslında böyle biri olmak istemiyordum. O yüzden terapilere düzenli devam etmeye çalıştım.
Ders notlarımdaki tüm bilgileri en ayrıntısına kadar öğrenmeye çalışmak ders çalışmaya çok fazla zaman ayırmama neden oluyordu. Bu da sosyal hayatımda kendime ayırdığım zamandan eksiltiyordu. Tek amaca, kurulumu geçmeye odaklandığım için kendime zaman ayırmaya ihtiyaç duymuyordum. Kurulumu bütünlemeye kalmadan geçince yazın kendime bol bol vaktim olacaktı. Kendime koyduğum katı kurallar beni daha da yoruyordu. Bu gün bu konuyu bitirmeliyim diye hedef koyup ta bitiremeyince verimli çalışmadığımı düşünüyordum. Ne kadar çalışsam da mükemmele ulaştığımı düşünmüyordum. Hayatım ders odaklı olmuştu. Günler böyle geçip duruyordu. Gecen yıllarıma dönüp baktığımda lise hayatımın da böyle geçtiğini fark ettim.

Bende OKB'nin oluşmasında öğretmenlerim ve eğitim sisteminin etkisi büyük . Orta okulda iken fen lisesini kazanmam için, lisede de tıp fakültesini kazanmam için beni sürekli gaza getiren arkadaşlarımı, bana rakip gösterip bana yarış atı muamelesi yapan, hayata at gözlükleriyle bakmamı, hayatımın ders odaklı olmasına neden olan öğretmenlerimin etkisi büyük. Üniversitede de aynı tempoda sanki etrafımda rakipler varmış, onları geçmem gerekiyormuş duygusuyla stresli bir şekilde çalışmaya devam ediyordum. Ama artık yorulmuştum. Aslında derslerin dışında bir hayat vardı. Ama benim hayat amacım "seni mutlu edeni yap" değil "başarıyla mutlu ol" olduğu için ders dışındaki hayatıma daha az zaman ayırıyordum. Ama anladım ki başarı insana her zaman mutluluk getirmiyor.

Ayrıca obsesif kişiliğimin getirdiği "katı kuralcılık" beni mutsuz etmeye baslamıştı. Hayatımı kendi koyduğum kurallar doğrultusunda yaşamak beni yoruyordu. Benim için bu hayat "siyah-beyaz", "doğru yanlış" diye iki kavramdan ibaretti, arası yoktu. Etrafımdaki insanları yaptıkları bir hatadan dolayı direkt siyah grubuna sokuyordum. Onlara haksızlık yapıyor, etrafımda arkadaş olacak insan bulamıyordum. Ama artık hayatımdaki kuralları yıkma zamanım gelmişti. Artık hayat amacım "başarı" odaklı değil, "nasıl mutlu oluyorsan onu yap" olacak inşallah..

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
Ynt: OBSESİF KOMPULSİF KİŞİLİK: ANNEM BABAM DOKTOR OLMAMI İSTEDİ
« Yanıtla #1 : 10 Aralık 2014, 08:49:19 ös »
Huzursuzum sanki her an kötü bir şey olacakmış gibi. Hayatın gereği olarak mutlu anları mutsuz anlar, mutsuz anları da mutlu anlar takip eder ya..  Bu yüzden mutlu anlarımda bile acaba ne gibi bir kötü olay olacak mutluluğum bozulacak endişesi taşıyorum. Bu endişe benim her zaman  hayattaki olumsuzlukları görmeme neden oluyor . Olumsuz düşüncenin içine giriyor buradan çıkamıyordum bu yüzden mutlu anlarımı yaşayamıyordum. Bu tamamıyla obsesif kişiliğimle alakalıydı çünkü hayatta her şey mükemmel olmak zorundaymış  gibi bir olumsuzluk olmamalıymış gibi bakıyordum. Bu bakış  açım bana bir şey kazandırmıyor aksine mutsuz olmama neden oluyordu. Hüseyin hocamla yaptığımız terapilerin sonucunda hayata dair bakış  açımın yanlışlığını  fark etmiş oldum...
   
Mükemmelliyetçiliğim nedeniyle her şeyi kontrolüm altında tutma isteğim vardı. Sanki etrafımdakiler o işi mükemmel yapamazmış gibi...
Farkında değilim ama bu durum Allah'a karşı bile bir güvensizlik oluşturmuştu. Yaşantımda hep korku içindeydim. Ya şöyle olursa ya böyle olursa diye.. Kaygımın altında güvensizlik yatıyormuş meğer. 
Ben  derslerime, dini inançlarım açısından da aslında Allah'a güvenmeyerek stresli bir şekilde çalışarak içimdeki şeytanın ekmeğine bal sürüyormuşum. Şeytan insanı zayıf noktalarından vurur ya işte bana da bu obsesif kişiliğimin mükemmelliyetçi yönünden yaklaştı ve Allah'a karşı güvensizlik duymama neden oldu. 
Ben bunların farkında olmadan yaşıyordum. Bu açıdan bakınca terapilerden sonra dini düşüncelerimi ve hayatımı yeniden sorgulamış oldum. Kişiliğimizde yer etmiş içsel çatışmalarımızla yüzleşmedikçe ne iç dünyamızda ne de dış dünyamızda huzura kavuşamıyor muşuz. Terapi odasının  her duvarında duran büyük aynalarda insan kendisinden kaçamıyor. Eninde sonunda o aynalarda kendisini kaçınılmaz olarak gördükçe, kendisiyle yüzleştikçe hayata dair yeni bakış açıları kazanılıyormuş. Hüseyin hocamla terapilerimde bunları fark etmiş oldum.