Gönderen Konu: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI  (Okunma sayısı 50731 defa)

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« : 30 Eylül 2014, 11:16:50 öö »
Hep, kendimi bildim bileli eşcinsel olarak hissettim. Alkolik bir baba, ona karşı hep başı dik, dominant duran; dayak yese de ezilmeyen bir anne... Alkolik derken aslında ailesinden çok, kendisine zararı dokundu. Yani rızkımızı hiç eksik etmedi, çok güzel zamanlarımız oldu, arkadaş gibi davrandı ama özellikle çocukluğumda çok içti. Annemi dövdüğü bir gün hiç gözümün önünden gitmez. Kardeşimle beraber odamıza kaçtığımızda benim gözlerimin içine bakarak: Bak kardeşin ağlıyor mu? Karı gibi neden ağlıyorsun demişti, belki yaşım 9'du belki 10'du bilemiyorum. Narsist tarafı ağır basar babamın. Hep oğulları ile övünmeye bayılır... Kardeşimin okuduğu üniversite ve benim mesleğim onun için bir övünç kaynağıdır. Şimdi görmekteyim ki o bizi överek kendini övmüş hep aslında. Son 5 senedir felan da hep aklımda küçükken beni kucağına oturup seven bir genci hatırlıyorum ve sonra bir odunluk... Sonrası karanlık. Yani belki bu benim aklımda yaratmış olduğum bir sanrı ama böyle hissediyorum.
Şöyle sayıp baktığımda adam akıllı anal manada pasif olduğum 5 defa felandır. 2'si hariç gerisi tanıdıklarım. Hatta diğer biri kuzenim. Ama aktif ağırlıklı bir yaşam yaşadım ve ailemden doğal olarak sakladım. %95'i gündelik beraberliklerdi, aşık olma bağlanma gibi bir durumum olmadı. Yani elbette hoşlandım, sevdim; ama ev tutalım, birbirimize sadık olalım, karı koca olalım gibi şeyler bana hep saçma geldi ve hala da son derece saçma gelmektedir. Yani şimdi Kıvanç ya da Murat Boz gel dese beraber olalım, koşarak giderim, ama pasif olmam; sadece oral belki.
Tedavi olmak istedim mi? Bu soru biraz muallak gibi. Çünkü bu siteye 28 Temmuz 2011'de üye olmuşum, yani bir arayış içerisine girmişim. Ama hatırladığım kadarı ile o zaman bu sitenin, eşcinselliğin tedavisinden çok onları hayata uyumlandırmak üzerine çalıştığını düşündüm herhalde ki uzun bir süre girmemişim. Halimden memnundum zannedersem, çünkü zevk alıyordum, işin aslı şimdi olsa da zevk alırım ve isterim ama değişmeye başlayan şeyler var hayatımda.
Bu özelliğimin sebep olduğu bir takım sorunlar sebebiyle yakın zamanda çalıştığım kurum ile ilişkilerim kesilecek, bu sebeple de 17 Temmuz 2014 tarihinden itibaren ailem bu özelliğimi öğrenmek zorunda kaldılar ve yıkıldılar. Babamın odaklandığı nokta namus tarafı, annemin odaklandığı nokta ise tedavi olmaya olan inancım var mı yok mu sorusu. Babam mesleğimi kaybetmeme mi üzülüyor yoksa bu durumuma mı onu da tam kavramış değilim, her zamanki gibi evde en büyük desteğim annem. Bu arada hiç feminen hareketlerim yoktur. Yani karı gibi kırıtanlardan da hoşlanmam.17 Temmuz'dan bu yana devam eden çalkantılı süreçte çok sıkıntı çektim ve sonunda tekrar buraya geldim, Hüseyin KAÇIN'a.
İlk telefonda konuştuğumuzda ilgili görünen Hüseyin KAÇIN; gelecem deyip randevu aldıktan sonraki konuşmalarımızda isteksiz ve "Gelsen de olur gelmesen de" anlayışı içeren bir ses tonu ile konuşmaya başlamıştı. Dedim ki bir şey çıkmayacak, sen böyle kalacaksın. Sonra gittim İstanbul'a... Ofisine... Tarih: 27 Eylül 2014 Saat: 12:00 İçeri girdiğimde başka bir danışanı vardı. O çıktı beni aldı ve başladık konuşmaya. O isteksiz adamdan eser yoktu. Yukarıda bahsettiğim şeyleri anlatmaya başladım. Babamın çocukluğunu da anlattım. Ezik büyümüş babam, dedem hep dövmüş. Narsist tavırlarından bahsettim. Annemin hep bizi küçükken terbiye ettiğini, babamızla aramızdaki bağın zayıf olduğu, hatta bazı zamanlar ondan nefret ettiğimi bile anlattım. İşimden,etrafımdan ve hayatımdan. Hatta acaba bende bir problem var mı diye 17 Temmuzdan sonra iki defa escort kadınla beraber olduğumu ve birinde sertleşme olup diğerinde olmadığından bahsettim. Bir de zorda kalınca WC'de bile gay sex yaptığımı... Küçükken bana güzel oynayan çocuk deyip düğünlerde masa üstünde oynattıklarını... Sonunda geldiğimiz nokta şu oldu: Benim hikayem aslında klasik bir eşcinsel hikayesi değil, yani erkeğe aşk yok ve hayatımda duygusal olarak kadınlar var. Mesela Sıla'yı beğeniyorum dedim, Serenay Sarıkaya'yı, Charlize Theron'u vb. En çok etkilendiğim teşhisi de şu oldu: Babamdaki özgüven eksikliği duygusal manada açığa çıkmış - ki sürekli bizi övdüğünden bahsetmiştim. - benim ki ise erotik alanda açığa çıkmış - ki ben de gayim. Bu tespit kafama oturdu ve dedim ki evet bende bir özgüven eksikliği var, çünkü biliyorum,ben başka bir yaşıtım erkek ile kavgaya bile girmekten çekinirim, bence bu onun bir göstergesi... Ayrıca biraz istikrarsızımdır. Amacım uğruna istikrarlı şekilde yürümedim genelde, evet başarılı biriydim ama istediklerimi hep elde edemedim... Ayrıca bunları hep bir güç arayışı sebebiyle yapmışım. Biliyorum ki seksten sonra birini elde etmiş olmanın verdiği haz var. Bütün bunlarda sonra iyiye,doğruya ve normal yaşam doğasına uygun bir hayata doğru ilerlemeye başladığımı düşünüyorum. Belki hislerimde değişen birşey yok, ama en azından kafama oturan bir teşhis var. Bundan mutlu ve umutluyum. Son söz olarak Hüseyin KAÇIN'ın tembihlediği şeyi söylüyorum : Terapi boyunca Allah'a tövbe etmek yok, tövbe edip tekrar yapıp kendimi kişiliksizleştirmeyeceğim. Ne demek bu? İlk olarak çareyi kendimde ve irademde arayacağım. Çünkü her edilen tövbe ve sonrasında dönülen yol daha bir çıkmaza sürüklüyor insanı. Daha da kötüleşiyor. Yani başta ben ama sadece ben çaba sarfedeceğim, ben çalışacağım. Bu ailenin desteği ya da başkasının desteği olmayacak demek değil. Odak noktasında ben varım demek. Ben bu yükü üstümden atmak için uğraşacağım, ancak sonra Allah'a tevekkül edeceğim. "Benden bu kadar, gerisi sende" der gibi.  Ama işte "Benden bu kadar"daki "KADAR" kavramı önemli... Yine iş bende bitiyor.
« Son Düzenleme: 13 Aralık 2014, 01:26:56 ös Gönderen: landlord1985 »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #1 : 07 Ekim 2014, 12:16:43 ös »
Hocam tekrar iyi bayramlar. Sizinle konuştuktan sonra aklımda bazı şeyler şekillenmeye başladı. Yani bu anlattığınız babamla özdeşleşen özgüven problemi kafama yattı ama nasıl değiştirecem demeye başladım bu sefer. Somut olarak ne yapmam lazım? Çünkü her ne kadar azalsa da arayislarim sona ermedi, hatta 4 Ekim tarihinde de yine bir ap beraberlik yasadim 20 dakikalık evimde. Sonra bir cokuntu duygusu ama. Yani uzun zamandir hissetmediğim pişmanlık. Allak bullak oldum. Bunlar olacak biliyorum, elinizde sihirli bir değnek yok ama acı çekiyorum :(

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #2 : 13 Ekim 2014, 12:04:21 ös »
Selamlar.
11 Ekim tarihinde 2’nci terapimize girdik. Bu terapiye girerken nasıl olacak bu iş, nereye varacaz diye düşünceler bütün beynimi sarmıştı. İstanbul’a gittim, B Blok... Kapıdaki güvenlik görevlisine isim ver, yukarıdan gel desinler, çıkayım. Kapı açılsın... Karşımda Hüseyin Hoca... Her zamanki karşılama. Ve o cümle... “İçeride başka bir danışan var, sizi birazdan alacağım.”  Diğer odaya geçtim ve oturdum, bekledim...
İçeri girdiğimde başka bir danışan vardı. İçimde hiçbir cinsel dürtü olmadan elini sıktım ve oturdum. Yani belki ilk defa “MUTLU SON”U arzulamadan bir eşcinselin elini sıktım. Onu erotize etmeden ve düşünmeden. Konuşmaya başladık. O uzun süredir Hüseyin Hocanın danışanı. Hatta şimdi bir bayanla ilişkisi var zannedersem. Bunu duymak beni memnun etti. Bu danışan 7. Terapisinden sonra pasif olduğunu söyleyebilmiş. Yani başta aktif olduğunu düşünerek gelmiş terapilere. Kendisinden ve ailesinden bahsetti bana. Babası ile ilişkilerinin kopuk olduğunu söyledi, hatta ilişkilerinin olmadığını. “Para verir, o kadar.” diyor babası için. “Ev arkadaşıyız sadece.” Aile içi ilişkilerde de problemler varmış. Onu da şöyle anlattı: “Biz evde 5 arkadaşız, her an birbirimizi öldürebiliriz; ama dengesiz bir şekilde her an sarılabiliriz de.” Babası ona “Yaa bitir artık aklında bunları, kurtul bunlardan, kaç yaşına geldin, nasıl çözemiyorsun anlayamıyorum?” gibi cümleler sarfediyormuş. Danışan bunun kendisine “embesil” muamelesi yapmak olduğunu söyledi. Muamele bence de tamamen yanlış. Eğer tamam ben aklımdan attım, kurtuldum demekle olsaydı; neden bunca insan bundan muzdarip olup terapiye gelirdi ki? Hüseyin hocam “Neden iyileşmeyi seçtiğini sordu danışana.” Sorunlu zamanlarında terapiye başladığını anlattı; bir lise aşkı olduğunu, ilk zamanlar istemeye isteyeme terapiye geldiğini söyledi.

KİTAP ÇALIŞMASI: EŞCİNSELLİĞİN A B C-Sİ / VİŞNE SUYU

http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1542.0

http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1020.0

( diğer danışanın terapi sürecini okumak için linki tıklayınız )

Hüseyin hocam da bunun üzerine sordu: “Peki madem istemiyordun, neden başladın?” Danışan da şu şekilde cevap verdi: “İlk defa bütün kapılarımı hiç tanımadığım birine açacaktım çünkü.” Ben de aynı şeyleri hissediyorum. Yani en büyük sırlarımı birine açmak ve rahatlamak. Sonra özgüven konusuna geldik. Özgüven eksikliğinin ne olduğunu konuştuk. Diğer danışan da sosyal hayatında benim gibi özgüvenli gözüküyor. Yani sosyal çevresinde “bu özgüvensiz” denecek biri değil, tıpkı ben gibi. Ama bu eksiklik bizde mevcut aslında. Peki nedir bu eksiklik? Bu eksiklik; kendimizin neden bu eşcinsellikten kurtulamadığımıza cevap verememek aslında. Arafta kalmak; ne çok zeki olanlar gibi davranmak ne de salak olanlara benzemek. Çok zeki olup sorununu takmamak da yok, salak olup çözümsüzlüğün içerisinde debelenmekte; ya da direkt kabullenmek de. İşte böyle tarif edebiliriz belki. Sonra bende var olan şeyi sorguladık. İdealize ettiğim kişileri hep erotik buluyorum. Aslında bu yücelttiğim kişiler serserinin teki, bilgi birikimi açısından, entelektüellik açısından benim 10’da 1’im değil, ama hep onları yüceltiyorum. Onların kızlarla olan ilişkilerini düşünüyorum, hatta bazı zaman o kız yerinde olmak istiyorum. Cinsel açıdan değil ama, o kız gibi o erkekle sohbet etmek ve beraber olmak, paylaşmak. Ama eşcinsel kimlik bunu bana dayatıyor, aslında onunla beraber olacak olsam da bu sosyal bir ilişki olmayacak. Karşılıklı sömürüye dayanan,simbiyotik bir ilişki. Aslında bunun bir sonu yok. Yani onunla beraber olacak olmam bendeki özgüven eksikliğini daha da besleyecek. Kör döngü misali.
Danışan çıktı sonra; Hüseyin Hocamla birebir konuşmaya başladık. Ailemden; annemden babamdan ve kardeşimden. Babamın acaba eksikliğime mi yoksa mesleğimden ayrılacak olmam sebebiyle “elaleme ne anlatacaz?” konusuna mı odaklandığını anlayamadığımı ifade ettim. Hatta bu aralar kardeşimde de bu sorun var gibi dedim. Kardeşimde de en dipte duyulma korkusu olduğunu anlattım. 4 Ekim’deki ilişkiden bahsettim. Gel-gitlerden bahsettim. Psikolojik depresyonlardan... O ilişki sonrası hissettiklerimden bahsettim. İlişki sonrası hazzın azaldığından bahsetttim. Yani işin büyüsü kaçtı gibi görünüyor şimdi. Bu sürecin bana birşey katmadığını, ilişkiden bir sonuç gelmediğini anlamaya başladığımı anlattım. Hatta 4 Ekim’deki partnerin şimdi gel tekrar yapalım dese, istemeyeceğimden bahsettim. Oldu da, dün (12 Ekim) bir pasifi beraber becermekten bahsetti, istemedim. Yani çok cazip bir fikir aslında. Hem o aktifi görmek çıplak, hem de bir pasifi beraber becermek. Ama istemedim. Şimdi de bunu yaptığım yani reddettiğim için gurur duyuyorum. Annemin benim iyileşmeme süre biçtiği konusuna geldik, benim asıl odaklandığım konu olarak. Tezcanlı olmamdan bahsettik. Yani ben bir an önce bitsin bu iş diyorum. Annem 3 ay içerisinde iyileşirsin sen demişti bana, şimdi o korku sardı, 3 ay içinde olmazsa nolacak? Hüseyin hocam bu tip sonuca odaklanmaların terapi sürecini tıkayacağından bahsetti ki çok doğru... Gerçekten bu beni fazlasıyla sıkıntıya sokuyor, inancımı sorgulamama, güvensizlik yaratmaya sebep oluyor.
Bundan bahsederken başka bir danışanın babasını davet etti içeriye. Benimle aynı meslekten. Ben mesleğin başında ama atılacak birisi, o ise mesleğinin sonunda hatta benim akademik kariyer açısından istediklerimi hayatında gerçekleştirmiş birisi, ama çocuğu bir pasif eşcinsel. Durumumu söyleyince ilk tepkisi “Eyvah” oldu. Yaptığım yanlışlardan bahsettim. Sonra cinsel manadaki eksikliğimize geldik. O oğlundan, onun çocukluğundan felan bahsetti. Lisedeki rehberlik hocası kendilerini arayarak, oğullarında bir problem olduğunu, kaşlarını aldığını ve fondoten sürdüğünü felan anlatmış. Sonra anlamışlar bu manadaki eğilimini. Önceleri hiç açık vermedi diyor babası. Daha önce 1 sene kadar başka bir psikologla çalıştıklarını, Kasım 2013’ten beri de Hüseyin hoca ile beraber olduklarını anlattı. Sonra benim de içimi burkan konuyu söyledi. Terapi sırasında çocuk dayısının taciz ve tecavüzüne maruz kaldığını anlatmış, 5 ile 15 yaş arasında.

İNTİHAR MEKTUBUM: EŞCİNSEL OLMAK İSTEMİYORUM

http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1477.0

( diğer danışanın terapi sürecini okumak için linki tıklayınız )

Ben o an yıkıldım, kendimi unuttum, çocuğu düşünmeye başladım. Aslında benim de aklımda hayal meyal mahalledeki benden yaşca büyük birinin 5 yaşlarındayken beni bacağına oturup sevdiği ve sonra odunluk gibi bir yer canlanıyor ama emin olamıyorum böyle bir şeyin olup olmadığına. Oraya da odaklanmıyorum eskisi gibi zaten. 2 ay sürdü dedi baba, kendisinin bu olayı hazmetmesi. Sonra bunu bir de anneye kabullendirmek sürmüş 2 ay kadar. Anne çocuğu suçlamış bir de üstüne; 14-15 yaşındayken aklının erdiğinden ve böyle bir şeye izin vermemesi gerektiğinden dem vurmuş. Ben de merak ettim dayıya ne yaptılar diye ama soramadım. O baba ile konuştukça kendi babamı düşündüm ve “Keşke” dedim “Keşke aynı anlayışa sahip olsa.” Sonra danışanın babası ile konuştukça ve Hüseyin hoca bazı saptamalarda bulundukça şuraya vardık. Benim sürekli annem,babam,kardeşim bak ne haldeler; bunlara ben sebep oldum; benim yüzünden yüzleri yere eğildi, onlar bunlar haketmedi gibi bir yığın düşüncelerim aslında kendimi DEĞERSİZLEŞTİRME dışında bir işe yaramıyor. KENDİMİ DEĞERSİZLEŞTİRDİKÇE DE dışarıda EROTİZM aramaya başlıyorum. KENDİMİ ORADA GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYOR RUHUM. Elbette annem, babam ve kardeşim destek olacaklar, ama olabilecekleri yere kadar. Onlara bağlı olarak, ya da onların yorumları ile bir yere varamam. İradeyi kendimde görüp; başkalarını yüceltmek yerine kendime güvenip bu işten çıkmam gerekiyor. Bir de Hüseyin hocamın şu dediği önemli: Eğer sende bir eşcinsellik varsa; bunun asıl faturası ailenindir. Yani babam “neden daha önce tedavi olmak için çaba sarfetmedim?” sorusuna odaklanmak yerine; “biz nerede yanlış yaptık?” sorusunu kendilerine sormalılar. Faturayı en azından beraber ödemeliyiz. Ama şu an tüm fatura bende gözüküyor. Madem tüm fatura bende, ben de bu problemi onların olumlu desteklerinin gideceği yere kadar onlardan yararlanıp; onların bu konudaki tavırlarını gözardı ederek başaracağım.
Terapiden hemen sonra 12 Ekimde sürekli kendileri ile beraber olmak istediğim İ,K ve S’yi görmek için maça gittim babamla memlekette. Tabi asıl amacım onları görmekti. Ama görerek korkularımla yüzleşmek istedim. Yani görmek ve erotize etmemekti amacım. Sadece K’yı gördüm ve sürekli onu izledim. Hatta eliyle penisini okşamasını bile gördüm. Ama öyle güzel bir şey oldu ki bende, onu erotize etmedim. Yani eskisi gibi değildi duygularım. Sevindim. Evet hoşuma gidiyor hala ama eskiden olsa maç boyunca yatakta o ve beni hayal ederdim ama etmedim. Sonra akşam İ ve K’ya mesaj attım, sohbet muhabbet için. Cevap vermediler. Üzülmedim. Eskiden olsa mesaja ısrarla devam ederdim, ta ki onlar bak küfredecem diyene kadar. Bu mesajlarda da amacım şuydu: Onlar gel takılalım desin ve ben de HAYIR diyerek REDDEDEYİM. Böyle bir durum olsa daha da hoşuma gidecekti. Sevinecektim ama olmadı. Süreç bakalım daha neler gösterecek bana.
Sevgiler.
« Son Düzenleme: 14 Ekim 2014, 09:32:21 öö Gönderen: psikolog »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #3 : 17 Ekim 2014, 09:27:01 öö »
12 Ekim, 13 Ekim ve 14 Ekim güzel, kendimi başka işlere verdiğim günlerdi... 15 Ekim, 16 Ekim yine sıkıntı. Dün gece (16 Ekim) saat 3 gibi yattım. 1 buçuğa kadar ders çalıştım sanki gündüz zamanı torbaya girmiş gibi. Sonra bir kapatıp "tamam bitti" artık deyip sonra dayanamayıp tekrar açtığım sahte face hesabı üzerinden buluşma imkanım bile olmayan birisi ile konuştum;daha önce de konuşmuştum onunla. Ona aktif olmak istediğimi söyledim. Kabul etmedi, yine karşılıklı bir ilişki (oral ve sevişme) kararı aldık. Ona para vereceğimi söyledim. Parayı duyunca bana daha çok yaklaşılmasından her zaman hoşlanmışımdır. Bana çıplak fotosunu yollamıştı iki tane. Ona baktım ve sadece kendimi tatmin ettim. Mekanik bir seks anlayışı bu... Evet resmen mekanik. Yani sadece boşalmaya odaklanmak... Adamla buluşmayacağım kesin, bir ilişki olmayacağı kesin, ama cinsellikten ve web kamera üzerinden konuşarak zevk almak, sonra da kendimce mutlu son. İçindeki ateşi dışarı salmak. Adama umut veriyorum buluşalım diye, ama öyle bir imkan yok. Alay ediyorum gibi resmen. İmkan olsa buluşur muydum? Off... Valla bunalıyorum. Sonra son zamanlarda yaşadığım hüzün... Sonra neden hüzün yaşıyorum diye sormak kendime? En azından eskisi gibi gerçek manada bir beraberlik yaşamıyorsun, bu iyi değil mi diye sorgulamak... Sonra ne olacak bu işin sonu diye düşünmek: Yani aslında yapmamam gerekeni yapmak, sonuca odaklanmak. Ne zaman geçecek demek?
Beni aslında bunları yazmaya iten buradaki anlattıklarım değil. Televizyonda an itibariyle izlediğim TITANIC filminde Leonardo Di Caprio ve Kate Winslett’ın vapurun ucundaki öpüşme sahnesi sonrası sordum kendime ve coştum. Ortaokuldayken sinemada ilk izlediğimde bir hafta etkisinden kurtulamamıştım. Şunu sordum kendime: Hangisinin yerinde olmayı isterdin? Leonardo mu Kate mi? Kate güzel kız ve alımlı. Koltukta çıplak resmini çizdirirken hoşuna gidiyor; ama Leonardo da hiç fena değil di mi? Kate gibi kız arkadaşın olsun, onu sahiplen, hep yanında olsun ve seni her anlamda tatmin etsin. Ne güzel değil mi? Bence harika. Peki Leonardo’nun çok yakın, samimi, cinsellikten uzak, adam gibi arkadaşın olmasını ister miydin? Kesinlikle evet. Sonra erotize eder miydin onu? Bu kafayla yine evet. Peki onun senin gibi biri olmadığını farzedersek; onu erotize ettiğinde ve açıkladığında sana olan güveni ve arkadaşlığı zedelenmez miydi? O da evet. Tıpkı geçmişte yaptığın hatalar gibi. Yanında olup hep acı çekmen mi iyi, yoksa çekip gidip yanından arkadaşlığınızın sonlanması mı daha makul onu erotize etmemek için? Sonlanması daha kârlı gibi gözükse de doğru olan arkadaşlığı kaybetmemek ve kendimi değiştirmek.
Düşünceler, düşünceler. Bir dağa mı gitsem internet ve teknolojiden uzaklaşmam için. Sıyrılmam, başımdan def etmem gereken düşünceler... Şu ana odaklanmam gerekiyor, biliyorum.

« Son Düzenleme: 17 Ekim 2014, 09:31:01 öö Gönderen: landlord1985 »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #4 : 20 Ekim 2014, 12:20:27 öö »
Sadece içimden geçenleri yazmak şu an amacım. Kulaklıktan Sezen Aksu'nun şarkıları çalıyor... Annem bana hamileyken bile Sezen dinlediği için  :) ben de onun hayranlarından oldum. En son 28 Eylül'deki konserine gittim Harbiye'deki. Bir şarkısında diyor ki Sezen: "Tebdil-i mekanda ferahlık yokmuş aslında, acının yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslında." Gerçekten acının yüzölçümü yeryüzünden çok... Dünyanın diğer bir ucuna da gitsen, içindeki acı duruyor hep... Zaman küllendiriyor elbette ama, her an alevlenmeye hazır bir kor bekliyor altlarda.

Bugün yani 19 Ekim... Herhangi bir eylem, arayışın olmadığı gün. Kendimi tuttuğum gün. Sinemada İncir Reçeli 2’yi izlediğim gün. Sinemaya girmeden önce, sigara içilen bölümün kapısında uzun boylu ve yakışıklı çocuğa 3-4 dakika aralıklı şekilde baktığım ve sonra içeride yanına kız arkadaşı geldiğinde iç geçirdiğim gün... İç geçirdim; hem dedim ki kendi kendime ne zaman bir ilişkim olacak bir kızla aşk ve sahiplenmeyle... Hem dedim ki neden bu yakışıklı benim arkadaşım değil... Sonra salona girince bir yığın aşık çiftler, ama ben annemle beraber. Bu hafta benim için çok yoğun bir hafta olacak. Her anlamda... Dünyevi işler ve çalkantılı ruhum... Bana kolay gelsin.
« Son Düzenleme: 25 Ekim 2014, 07:52:28 öö Gönderen: landlord1985 »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #5 : 22 Ekim 2014, 07:20:16 ös »
Bugün 23 Ekim. Son terapimizden bu yana hiç eşcinsel beraberliğim yoktu, çok çaba sarfettim. Daha önce minibüste arkasını yanlışlıkla da olsa koluma sürten çocuğu (!) tam erotize ediyordum ki başka anlar ve şeyler düşünmeye başladım. Eski idealize ettiğim I,S ve K'nın face adreslerine bakıyorum arada sırada ama eski çekicilikleri yok. Ankaradayım şu an. Kendimi tutuyordum ama bile bile kendimi çukura mı attım bilmiyorum ama istedim yine. Belki internete gitmesem olabilirdi ama gittim ve yine lanet olsun aradım buldum. İnternet dipsiz bir kuyu ve istediğini arayıp bulma konusunda sınırsız bir dünya sunuyor. Yap, yok yapma olmaz tedavine aykırı bu durum,sonra yap tekrar, sonra yine yapma. Kafamı kemiren sesler. "Yap" galip geldi, "yap" galip geldi demek yanlış aslında "BEN YENİLDİM". Bir pasif ile para karşılığı beraber oldum. İlişki sonrası aynı zevki neden bayanda alamıyorum sorusu saplandı kafama. Ne bulmuştum onda? Yapmasam da kendimi tatmin etsem olmaz mıydı sanki? Daha doğru yaşayabileceğim zamanı bekliyorum, zaman zaman kendimi frenliyorum ama olmayınca da olmuyor. Acaba kendimi kesin çizgilerle frenlemeli miyim? Yoksa hayatın akışı içerisinde mi olacak bu? Her terapiden sonra içim bir mutluluk doluyor, Hüseyin hocam bana çok ciddi umutlar veriyor, ama bu mutluluk 3-4 gün sürüyor. Çünkü bu kahrolası seks arzusu beni kendine çekiyor.
« Son Düzenleme: 23 Ekim 2014, 06:53:28 ös Gönderen: landlord1985 »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #6 : 25 Ekim 2014, 07:32:08 ös »
" İYİLEŞMEKTEN VAZGEÇTİM!"
Şimdi diyeceksiniz ki daha bismillah; eşcinsellikten kurtulmak için 3. terapiye yeni gittin. Neden iyileşmekten vazgeçtin? Ama durum başka. Sonuca doğru çözeceğiz durumu.
Bugün 25 Ekim 2014. 27 Eylül ve 11 Ekim'deki terapimden sonraki 3. terapime geldim. Bu terapide konusu geçti diye söylüyorum, Hüseyin Hocam sordu çünkü bu cümlelerle neyi kastettin, ya da hangi duygularla bunu söyledin diye. Bir önceki terapimizden sonra yazdığım terapiye gidiş anımı aynen tekrar betimliyorum: "N.. B Blok... Kapıdaki güvenlik görevlisine isim ver, yukarıdan gel desinler, çıkayım. Kapı açılsın... Karşımda Hüseyin Hoca... Her zamanki karşılama. Ve o cümle... “İçeride başka bir danışan var, sizi birazdan alacağım.”  Diğer odaya geçtim ve oturdum, bekledim... :) " Yani 3 aşağı 5 yukarı yine aynısı oldu. Tek fark elimde bavullarımla gelmemdi. Bunları yazarken hangi duygularla yazdım. Şöyle hissediyorum: Hüseyin Hoca'da olabildiğince dinginlik; bizdeki problemi hayatta karşılaşılabilecek bir sıkıntı olarak görme, istismar etmeme, dışlamama ya da alaya almama; bizde de ondaki dinginliğin tam tersi... Olabildiğince gerginlik. Biz derken, bütün danışanları kastediyorum. Yani bence hemen hemen hepsinde bu gerginlik var. Bu girizgahta,olayların olağanlığı altındaki kişilik zıtlığına temas etmek istedim aslında. Yani ofise gitmem, bir şahıs ile sosyal ilişkiye girmem, konuşmam; normal. Normal olmayan Hüseyin Hoca'daki dinginliğe karşı bizdeki olabildiğince gerginlik...
Bu terapinin girişi biraz fazla oldu :) Şimdi de bugüne geçelim. Otururken beyefendi denecek bir arkadaş; Ş ve A beyleri Hüseyin Hoca çağırıyor dedi. "Aha, gruba gidiyoruz dedim içimden :) Okuyanların yüzlerini görür gibiyim. Fesatlaşmayın. Grup terapisi demek istedim. İçeri girdik ve konuşmaya başladık. Yeni gelen danışan H; yeni evli. Hiç ilişkisi olmamış ama düşünsel ve duygusal bazda kendisini eşcinsel hissediyor, belki de emin değil. Ama bir problem olduğu kesin. Bana nazaran avantajı şu. Hiçbir ilişkisi yok. Benim gibi seksi hastalık haline; ya da alkol, sigara gibi alışkanlık haline getirmemiş. Hocam daha iyi bilir ama bence, daha hızlı bir iyileşme süreci olacak, iradesini ortaya koyarsa. Benzerliklerimizden bahsettik. İlgisiz bir baba, korumacı bir anne... Hatta onun ifadesine yer vereyim: "Hayatta tek bir kadını sevdim, o da annem." Bende de durum; tam bu şekilde olmasa da, - çünkü beni heyecanlandıran; aşk demesem de, devam etsem aşık olabileceğim kızlar oldu - yakın bir hal gösteriyor. Ap bir karakter var. Bende de öyle. Yani ilişki bazında aktif, ama duygusal olarak pasif olan zaman zaman. Kızlara karşı duygusal olarak bağlanabilen, ama onları erotize etmek yerine erkekleri erotize eden. Bu da bana uyuyor. Bunlar genel benzerliklerimiz diyelim. Farklılıklarımıza gelince; onun bir korkusu var. "Vajina." Ona girmek, onunla temas bir fobi görünümünde sanki. O bende yok, yani ben 2 kadın ile beraber oldum, birinde sertleşme oldu birinde olmadı, ama vajina bir korku olmaktan çıktı bende. Problem değil yani. Belki de ilk terapistim olan- zaten sadece 1 defa gittim.- tek yararı bu olmuş olabilir. "Gitseydin" demişti karıya. :) "N'olacak sertleşmese de verir paranı çıkarsın." Gerçekten de; bende bir tabu ya da ulaşılamaz bir şey gibi görünmüyor vajina. Ama belki de o gittiğim 2 karı değil de, zaten önceden porno ve sekse bağlı olmuş olmam da bunu sağlamış olabilir. Yani bunun korkulacak bir şey olmaması. Normal bir şey olarak görülmesi. Tabi H'deki korkunun temelinde, 4 yaşındaki sünnet durumu da olabilir diyor Hüseyin Hoca. H ve A ile konuştukça hoşuma gidiyor, kendimi kıdemli gibi hissediyorum. :) Yani A aslında benden terapide daha kıdemli ama, problemi çözme konusunda ben daha yakınım gibi hissediyorum. Aslında bu durum yani grup terapisi herkese yarıyor. KAZAN - KAZAN prensibi işliyor. Herkes kendine bir şey katıyor, ortak sıkıntıları paylaşmak ve onların üzerine konuşmak bir umut kapısı, ya da düşüncelerde derinleşme sağlıyor. A biraz fevri. Yani kesin çizgileri var gibi. O odur,bu budur. Onu yaparım, bunu yapmam. O öyledir, bu böyle. Bence bu sakıncalı. Olaylara biraz serin kanlı, daha muğlak bakabilmek lazım zaman zaman. Muğlak derken, zıttının da doğru olabileceğini düşünebilmeli yani. Kesin yargılara varmamalı. Tam konuşurken "sizin ikinizle bile beraber olabilirim." diyor A. Bu beni şaşırtmıyor, ama H şaşırdı herhalde. Hatta odadan çıkarken A,"teklifim hala geçerli." dedi, ama ben güldüm geçtim.
H'nin terapisi bittikten sonra ben girdim. 22 Ekim'den bahsettim. Para karşılığı bir pasif ile beraber olduğumu anlattım. Ben kendimi yine sıkıntıya sokarken, Hüseyin Hoca bunu bir yol kazası olarak niteledi. Yine hata yapıyordum çünkü. Sosyal hayattaki konumumu, düzgün ve oturaklı ilişkilerle süsleme ve böylece KENDİME DAHA DEĞERLİ BİR ROL BİÇME,KONUM KAZANDIRMA uğraşıma odaklanmak yerine, "BAK YİNE YAPTIM, NOLACAĞIM BEN?" sorusuna takılmış kalmıştım. Yani öncelikle parola "EŞCİNSELLİKTEN KURTULMA" değil "SOSYAL HAYATI DÜZENLEME, RAYINA SOKMA." Çünkü zaten ikincisi birincisini kendiliğinden getirecek. O yüzden bugünden itibaren; DOĞRUYA VE GÜZELE OLAN İNANCIMI DAHA ÇOK PEKİŞTİREREK NORMAL OLANA ULAŞMAK olacak amacım. Ama bu yolda; taşlar düşecek yamaçtan yoluma. Ağaçlar devrilmiş olacak üzerinden geçilecek... Bu taşlar ve ağaçlar; işte zaman zaman yapacağım birliktelikler olabilir. Yani VİCDAN AZABI olayını abartmak, yine "KENDİM İÇİN DEĞİL ANNEM, BABAM için bunu YAPIYORUM" durumuna sokuyor süreci, o da tıkamaktan başka işe yaramıyor. Yani NE ZAMAN İYİLEŞECEĞİME BU DENLİ ODAKLANMAK; İYİLEŞMEYİ GETİRMEYECEK. Yani İYİLEŞMEK İÇİN İYİLEŞMEKTEN VAZGEÇMEK gerekiyor. İşte yazımın başında dedim ya, bu yüzden iyileşmekten vazgeçtim. Hayatın akışı içerisinde, doğru ve güzele olan yönelişimi kesmeyeceğim. Aradaki yol kazaları da beni sarsmayacak. Çünkü onlar sosyal ilişkilerimi geliştirdikçe, kaybolacak. Bu aralar, meslek ve gelecek hakkındaki belirsizlik de tetikleyen unsurlardan elbette. Ama bahane değil.
İyileşme konusunda küçük bir örnek: Buraya gelmeden önce Med-Cezir'deki SS'yi hayal ettim :) kendimi tatmin ederken, zorlandım, ama başardım. Zaman zaman bunu deneyeceğim, ama kendimi çok kasmadan. Ve diğer bir örnek: 22 Ekim'deki p'yi ayarladığım internet cafedeyim, o zaman oturduğum koltuğun hemen arka tarafındayım. Ama şu an hiçbirşey istemiyorum. Yazımı yazdım ve noktalıyorum. Sinemaya gidip, YARGIÇ filmini izleyeceğim. Herkese güzel ve mutlu günler.
« Son Düzenleme: 05 Kasım 2014, 12:18:22 öö Gönderen: landlord1985 »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #7 : 29 Ekim 2014, 11:26:28 ös »
Bugün 29 Ekim 2014. Cumhuriyetin 91. yılı. Kutlu olsun. Bugün kesin bir karar aldım artık. Bocalama yok, kararsızlık yok, değişme yok. Ölümüm pahasına savunacağım bu görüşü. Porno yok, eşcinsel sohbet yok, cam seks yok, eşcinsel ilişki yok. Etrafındakilerle normal hoş sohbet var, spor var, tv var, ders çalışma var, ALES var,AÖF adalet var. Bugünden itibaren artık herşey değişecek. Elbette ilk terapiden beri değişen şeyler vardı aklımda ama irade konusunda zayıftım. İyileşme konusunda artık daha etkili irademi ortaya koymam gerekiyor. Sosyalleşme var, ama ne zaman düzeleceğim kaygısı yok. Çünkü eminim, düzeleceğim. Bundan sonraki hikayem güzel olacak.
« Son Düzenleme: 30 Ekim 2014, 12:12:22 öö Gönderen: landlord1985 »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #8 : 31 Ekim 2014, 10:07:04 ös »
Bugün o hastanede; polikliniğin önünde bekleyen, sekreter olduğunu tahmin ettiğim, lüle lüle saçları olan, çıtı pıtı sevimli kızı görmeye gittim. Ama yoktu ortada. Araya tanıdıkları sokacağım,haber uçuracağım tabii hala o hastanedeyse. Seviyeli ve duygu yüklü güzel bir birlikteliğe başlamayı umuyorum. Muhteşem bir aşk hissediyor ya da sabah akşam düşünür pozisyonda değilim. Ama hoşuma gitti ve ilacım onda gibi sanki. İlacım onda derken de sırf onu iyileşmek adına kullanacak değilim. Amaç düzgün bir sosyal ilişki; umarım daha da derinleşir ve güzel anlar yaşarız. Ben de sanki buluşmuş da çıkmaya başlamış gibi konuşmaya başladım. :) Dur daha, kızın senden bile haberi yok bre. Bakalım ne olacak?
« Son Düzenleme: 31 Ekim 2014, 10:12:37 ös Gönderen: landlord1985 »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #9 : 03 Kasım 2014, 09:32:14 ös »
Hastanede poliklinik önünde gördüğüm kız dün sözlenmiş. Üzüldüm.Sonra üzülmeme sevindim. Galiba iyileşiyorum. Bu çok garip bir duygu. Herkes bu denli uçlarda yaşayamaz. Aslında şükretmek lazım Allah'a... Neden peki? Beni bu denli uçlarda yaşatıp sınadığı için...
29 Ekim'de kendi kendime verdiğim söze küçük bir pürüz dışında sadık kalıyorum hala. Umarım aynen bu şekilde devam ettiririm. Bundan sonraki terapime normalde 8 Kasım'da gitmem gerekiyor. Ama annemle beraber Eskişehir'e gidiyoruz. Şimdiye kadar hiç görmemiş olduğum Eskişehir'i görecem. Sosyalleşme adına, grupta yaşça benden büyüklerle gündemden ya da gündelik konulardan bahsetmek, güzel yerleri ve parkları gezmek, beynime ve ruhuma bir meşgale olacak. Eğer burada babam ile tek başıma kalsaydım sıkıntı yaşayacaktım. Onun zaman zaman kapasitesiz sohbetleri benim canımı sıkıyor çünkü. Çok seviyorum onu; ama öyle bir insan ki babam; çok uzaksan donarsın, çok yakınsan yanarsın. Herkese iyi günler.
« Son Düzenleme: 06 Kasım 2014, 10:36:01 öö Gönderen: landlord1985 »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #10 : 06 Kasım 2014, 10:21:49 öö »
İstikrarlı şekilde hayatıma devam ediyorum. Eski arkadaşlar geliyor, konuşuyoruz. Birisinin kız olsun, erkek olsun; sana sarılıp "Senin yanındayım." mesajı vermesi gibisi yok. Güzel şeyler olacak görüyorum; bu arada benim hikayemin git gide başkaları tarafından okunması ve paylaşılması hoşuma gidiyor. An itibariyle 1839 görüntüleme yapılmış; dün gece 1810 idi. 29 daha farklı karakter, farklı hikaye, farklı zaman ve farklı mekan benim hikayeme ortak oldular. Görmediğim o yığınla insana,kardeşe,büyüğe,küçüğe selam olsun buradan.

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #11 : 08 Aralık 2014, 07:31:06 ös »
Uzun zamandır yazamıyorum. Çünkü hayata dair başka işlerle uğraşmaktayım. ALES sınavı bitti, AÖF Adalet ilk ara sınavlar bitti ve şimdi yazayım dedim.
En son terapime 15 Kasım’da gitmiştim. Grup terapisi ile başladık, yani tam olarak terim bu mu bilmiyorum ama 4 kişi idik. Daha önce tanışmış olduğum H vardı, yeni tanıştığım A ile C. Konuşmalarımız C üzerinden döndü uzunca bir süre. C ileride ilişki yaşayacağı kişilere bugünkü durumundan bahsetmeyi doğru bulduğunu söylüyordu, diğer 3 kişi de tam tersi. C bunu saklamanın yalancılıkla bir olduğu, ya da bir nevi sahtekarlık, maskeli yaşam olduğunu söylüyordu. Kendince haklıydı, söylememek bir vicdan azabı yaşatabilirdi; ama yanıldığı nokta şu ki, söylemesi ileride kendisine daha büyük sorunlar çıkaracaktı. Örneğin; C iyileşti, bir kız arkadaşı oldu, sevdi. Hadi diyelim kız arkadaşına herşeyi tüm çıplaklığı ile anlattı, hatta şöyle de söyleyelim kız da bütün sevabı günahı ile C’yi kabul etti. Evlendiler. Bir gün şöyle erkek erkeğe (!) arkadaşı ile içecek; eşine söyledi. Eşi ne düşünecek? Şüphelenmeyecek mi? Ya da herşeyden önce C’nin kendisi, “Acaba eşim benden şüpheleniyor mu?” diye için içini yemeyecek mi? Ben kesinlikle bu geçmişten bahsedilmesinin yanlış olacağını düşünüyorum. Çünkü ne olursa olsun, bu çok hassas bir konu, psikolojileri alt üst eden bir konu. Sırf bu yüzden ki; iyileşilmiş ve geçmişe sünger çekilmişse boşu boşuna insanların kalbine küçük de olsa bir ateşin korunu koymamak lazım. Koyulursa, her küçük durumda alevlenecek çünkü o kor. Bu konunun üzerinde çok durmadan geçiyorum, çünkü söylenmemesinin doğru olduğu aşikar. Ayrıca A’nın da dediği gibi: “Biz herşeyimizle eşcinsel miyiz? Yani bizi oluşturan tüm unsurlar eşcinsellik üzerine mi? Bizi bilmeyen insanlar acaba neden bizi seviyorlar?”
Şimdi gelelim kendime. Bu şahsi işlerden (sınav vb.) dolayı 15 günde bir yapılması gereken (aslında haftada bir) terapimi aksattım. Bir sonrakine 20 Aralık’ta gidecem, yani neredeyse 1 ayı da geçiyor. Hocam geçmemesi lazım dedi ama elimden gelen birşey yok. 29 Ekim’de almış olduğum kararı gerçekleştiremedim. Daha önce bir 15 günlük süreyi başarabilmiştim pornosuz, eşcinsel sohbetsiz... Ama şimdi tutamıyorum kendimi. Yani durduk yerde pornoya girmek istiyorum. Hiperseksüalite bu herhalde. Mastürbasyon sıklığım eskisi kadar çok olmasa da yine yoğun. Kafam karmakarışık. Obsesyon mu diyorum kendi kendime. Bir saplantı mı var? Yani bilgisayar başına geçtiğimde neden beni porno kendine çekiyor? Neden web kamerasında takılmak istiyorum? Ya da neden bundan zevk alıyorum? Neden sahte profille heteroseksüel erkeklerle konuşmak hoşuma gidiyor? Konuşuyorum, küfür yiyorum, engelliyorum. Küfür edilmesi elbette beni sarsıyor ama neden bu kör döngü?
Bu aralar gerçekten dipteyim... Tamamen eskisine dönmüş gibiyim. Eskiden erotize ettiğim I,K ve S ile konuşmak istiyorum. S önceden oral manada ilişki için söz vermiş olmasına rağmen şimdi reddetti. K engelledi facede. Ama İ ile oldu oral ilişki. Oral manada ben pasif oldum. Ama aynı zamanda bu adamlarla arkadaş olmak istiyorum. Mesela S ile konuşuyoruz, buluşmak istiyorum, normal bir şekilde yiyip içmek için. Reddediyor. Ama sanal alanda normal sohbetimiz, zaman zaman da çarşıda selamlaşmalarımız devam ediyor.  Şimdi İ de benim aramalarımı engelledi, “geçmişi unuttum ben, öyle birşey hatırlamıyorum.” dedi, whatsappda da yazamıyorum kendine. Oysa oral ilişkiden sonra bana “Giderin var.” demişti  :( :( İ’ye aşık mı oldum diyorum, sevdim mi onu. Ruhum neden böyle? Son 7-8 senedir anal manada pasif olmadım hiç, çünkü gerçekten zevk değil acı vermişti bana, karşıdakine aşık olduğum için mi girmiştim o pasif ilişkilere ( 4 ya da 5 kişi sadece bütün 29 yılda ) acaba? Geri kalan bütün ilişkiler hep ya oral pasif ya da aktif tamamen. Ama şunu biliyorum ki yanımda bir erkek olması güven duygumu besliyor. Beni güvende hissettiriyor. İşte düğüm burada! Ben bir kızın yanında olacağım ve ona güven vereceğim normalde ama ben yanımda başka bir erkek arkadaş istiyorum. Aslında gelseniz görseniz sohbetim o kadar normal, tavırlarım erkekçe ama ruhum ah işte o ruhum pasif nedense. Ruhum kadın demiyorum lütfen dikkat edin, birisine ihtiyacı var diyorum. Hocam 15 günlük terapi aralarında 1 defa böyle ilişki olursa çok da kafaya takma demişti,yani buna odaklanma, pişmanlık duyup kendini suçlayıp daha da kötüleme kendini,bir yararı yok demişti.  Yapmasan daha iyi elbette ama kendini de harap etmeye gerek yok demişti. Evet, 1 ay oldu neredeyse yine 1-2 defa oldu ama arayışlarım bitmedi ki... İstiyorum hala. Neden istiyorum? Bu terapide onu da konuştuk. Öç almak istiyorum sanki aktif olarak, ya da eksik yönümü tamamlamak... Bana yüz vermeyen kızlardan ya da kendi eksikliğimden öç almak. Al işte bir pasifi beceriyorum ve kendimce erkekliğimi kanıtlıyorum... Bir psikolojik süreç bu... Sancılı bir süreç. Her seferinde o ilişkiye girdiğim kişiyi elde etmiş hissediyorum ve kendime bir güç vehmediyorum. YAŞASIN, BECERDİM, O ARTIK BENİM. Aslında oral manada pasif olduğunda da koşullanma o oluyor... Yani o artık benim havasına giriyorsun... Ama sonuç ne oluyor? İ bana ne dedi 2 gün sonra? HATIRLAMIYORUM BEN ÖYLE BİR ŞEY DEDİ. Yani bu ne demek oluyor,istediğin kadar yap, sonuçta o bir hetero sen bir eşcinsel. Sonu hüsran.
Benim sürekli konusacağım bir kız lazım, bana her daim arkadaşlık yapacak. Düşünmemem lazım. Onu da bulamıyorum. Yani aslında çekingen bir tarzım yoktur. AÖF Adalet sınavından çıktım, otobüste soruları kontrol ederken başı kapalı bir hanımefendi ile adalet sınavı üzerinde konuşmaya başladık. Hoş bir bayan ama benim kriterlerimde başının kapalı olmaması lazım. Kapanmaya karşı değilim, dinen gerekendir, yapılmalıdır, ya da yapılması daha iyi olur. Ama ahlak kalpte ve beyinde bence. Yani bu kız ahlaksız demek istemiyorum, önceliği kafayı kapatmaya değil nefsi terbiye etmeye vermek gerekiyor diyorum. Ama ben nefsimi terbiye edemiyorum işte. Ayrıca bu kız benimle gelip eğlenebilecek bir kız değil. Yüksek ihtimalle de kafa yapımız farklı. Ben muhalifim, o yandaş  :) Neyse konuştuk bayağı, indik otobüsten, içimden bir ses “Lan git kıza bir çay içmeyi teklif et.” dedi yapmadım. Aynı kız ile ertesi gün yine aynı otobüsteyiz. Ama bu sefer konuşmadık, sadece selamlaştık. Yine iç ses aynı şeyi söyledi, ama yapmadım. Başı açık bir kız olsaydı yapabilirdim belki. Aynı gün sinemaya giderken yine karşımda duru güzelliğe sahip başka bir kız. Otobüsten inene kadar gözlerinin içine baktım. Sonra indim. O da uçtu gitti. Kızlarla konuşma konusunda eskisinden daha fazla dürtü var içimde ama hiperseksüalite hala devam ediyor. Bu aralar çok başarısızım.
Gittim sperm testi yaptırdım. Neden peki? Gelecek adına, çünkü benim de bir çocuğum olsun istiyorum. Eşim olsun. Her ne kadar ruhum elvermese de beynim olmalı diyor. Test sonucunu kendimce değerlendirdim. Ağlayacaktım utanmasam hüngür hüngür... Çünkü “canlı” hanesinde kocaman bir “0” vardı. Dedim ki kendi kendime herhalde hiç canlı hücre yok. Sonra doktor rahatlattı beni, toplam sperm sayısı gayet normal ama hareketlilik sınırda. 2 ay sonra bir daha gel dedi. Test konusunda doktorla konuşurken anlattıklarımı anneme anlattım. Anneme anlatırken geçmişte yaşamış olduğum bel soğukluğunu da söyleyince, annem sanki yeni duymuş gibi yıkıldı. Çünkü aklında sadece bu ilişkilerimin sanal alemde olduğuna odaklanmıştı. Oysa bel soğukluğu ancak cinsel ilişki ile olur. Ağladı, sonra her zamanki gibi ben de ağladım. Ben ağlayınca o, “Ağlama, ben sen ağlayasın diye söylemiyorum. Kurtul bundan, nasıl davranacağımı bilmiyorum, biraz bu manada cahilim dedi. Güçlü ol ağlama, ben güçlüyüm merak etme dedi.” Ama ben yine harap oldum. Hocam kötüyüm, kötüye gidiyorum. Benden kaynaklanıyor biliyorum ama ruhum acıyor.
Sonradan tekrar okuyunca insan daha bir kendisi ile özdeşleştiriyor... Benim bu İ ile olan hikayem "utti"'ye çok benziyor...
« Son Düzenleme: 13 Aralık 2014, 01:40:00 ös Gönderen: landlord1985 »

landlord1985

  • Newbie
  • *
  • İleti: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #12 : 18 Aralık 2014, 08:22:32 ös »
Tarih: 15 Aralık 2014
Yer: Antalya Havalimanı
Saat : 13:40 suları
Sıraya girmek üzere ilerlerken kitap okuyan bir bayan ilgimi çekti. Kitabı okuyor ve gülümsüyordu. Kitabın adı "Sorun bende değil sende." Sonra nasıl acaba tanışabilirim dedim kendi kendime. Orada birşey soramadım. Sadece sırada önümden geçebilmesi için " Buyrun hanımefendi." diyebildim... Hafif dalgalı ve kıvır saçlar, yeşil gözler, beyaz renk hafif bir kazak, bu renkle uyumlu Tommy Hilfiger saat, koyu kırmızı boyanmış tırnaklar, hafif pembemsi bir mont ve yine onunla uyumlu bir çanta, gri bir kot pantolon; iç tarafı kırmızı, dış tarafı yeşil, burnu gri Nike spor ayakkabı... Bu hanımefendi 05 D Numaralı koltukta Antalya'dan Ankara'ya seyahat ediyor... Ben ise 11 A da. Ama sonradan anladım ki aramızda bir hayli yaş farkı var  :(  Bu toplumun değer yargıları bizi bir araya getirebilir mi bilmem ama ismini görünce ben: "Hayattaki ÖDÜL'üm o mu acaba demiştim kendi kendime." Sonra inince Ankara'ya elinde kırmızı bir valiz, yanında sohbet ettiği bir erkek (nereden çıktıysa?) çıkışa doğru yöneldi ve kayboldu gözlerden... O gözlerden kayboldu ama ben o gözleri ve gülümsemeyi unutmadım...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #13 : 02 Kasım 2015, 05:15:55 ös »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: BENİM HİKAYEM- AKTİF EŞCİNSELİN ÇIKMAZI
« Yanıtla #14 : 24 Kasım 2019, 04:37:26 ös »
DEVLET HER ÇOCUĞA SAĞLIKLI EBEVEYNLER SAĞLAMAK ZORUNDA

‘’Devlet her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamak zorundadır’’ ifadelerini kullanan Kaçın, ‘’Siz devlet olarak aileyi korumazsanız geliştirmezseniz, aileyi merkeze koymazsanız toplumsal çöküş başlar. Burada tüm psikologlar sorunlar anlamında genelde anne-babaya odaklanırlar. Tamam anne-baba sorun çıkarabilir ama burada devletin hiç mi etkisi olmayacak. Çocuklarımızı 6-7 yaşında okula veriyoruz. Bir anne-baba çocuğunu devlet okuluna verdiği anda o çocuk anne-babanın değildir. Devlet bu emanetin bilincinde mi ve bu konuda hassasiyet gösteriliyor mu?’’ açıklamasında bulundu.

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&list=UUJdkrJhiL6pyF6B8vXad8Ew&index=3

https://www.habervakti.com/dosya/escinsellik-bir-hastalik-mi-kavramlarla-nasil-zihnimizle-oynuyorlar-h81171.html?fbclid=IwAR3Y4Czjk6CQvnT5EcoFSjxxe0hI3WhhbHpkQPv9D8bWuWqCw_vhQCCtG3A

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&fbclid=IwAR3T3VzkZQx7MM_-DfTuOPGkjgsaKmoHohM26zVIUSOKfSAQoFnkT1Hst7U

'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'
Başarılı programcı Bülent Deniz’e konuşan eşcinsel terapisti psikolog Hüseyin Kaçın, ‘’Türkiye artık eşcinsellik sorununu halının altına süpüremez. Bu gerçeklikle yüzleşilmeli.’’ ifadelerini kullanarak kritik uyarılarda bulundu.

https://www.habervakti.com/dosya/turkiye-artik-escinsellik-sorunuyla-yuzlesmeli-h81004.html?fbclid=IwAR3bCylgsndM9C_YddGIdbngIatUIlPs6FHizJnwo9P19MJSXXU3pahyKBw

https://www.youtube.com/watch?v=pDj1U1xuTwk&fbclid=IwAR034rxZfxS6xWA7l4nOO2ENobKlduzECdidFePArFi0f13Gg81ISDVurkw&app=desktop

www.huseyinkacin.com

https://www.youtube.com/user/escinselterapi

Yazarımız Psikolog Hüseyin Kaçın, eşcinsel ifadesi yerine LGBT ifadesinin kulanılmasını yanlış bulduğunu ifade ederek büyük tehlikeyi işaret etti. Kaçın, toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında toplumun dinamikleriyle oynanmaya çalışıldığını da belirtti.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-tehlikeyi-isaret-etti-lgbt-degil-escinsel-h61739.html

Eşcinsellik hakkında yaptığı açıklamalarla ve ortaya koyduğu terapi yöntemleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 7 yıl önce katıldığı bir televizyon programında 'eşcinsellik'le ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-escinsellik-tehlikesini-yillar-once-boyle-ortaya-h74213.html

Boderline Kişilik Bozukluğu: Eşcinsellikten İyileşerek Nasıl Kurtuldum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in ikinci yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/boderline-kisilik-bozuklugu-escinsellikten-iyileserek-nasil-kurtuldum-makale,1599.html

Tövbe edersem eşcinsellikten kurtulur muyum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in terapi süreçlerine dair kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/tovbe-edersem-escinsellikten-kurtulur-muyum-makale,1598.html

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.
https://www.habervakti.com/ahlak-zeki-muren-ibne-degildir-makale,1531.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Kamuoyunda pompalanan "eşcinsellik, özgürlük" vs. dayatmalarına karşı bir okurumuzdan gelen değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz… "Medya, meziyetmiş gibi öteden beri eşcinselliğin özgürlük olduğunu vurgular. Böylelikle eşcinselliğe karşı çıkanlar da “özgürlük düşmanı” olur tabii. Durmadan bunu pompalayan yayınlardan etkilenen Müslüman kesim, “günah işleme özgürlüğüne” saygı duyulması gerektiğine inanmaya başladı sonunda…

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinsel ideoloji ve örgütler

https://www.habervakti.com/escinsel-ideoloji-ve-orgutler-makale,1020.html